Zihinsel Hazırlık mı, Duygusal Dayanıklılık mı?
Bir Ölçme-Değerlendirme Paradoksu Üzerine Eleştirel Bir İncelemeModern eğitim sistemlerinin merkezine konumlandırılan sınavlar, uzun süredir yalnızca akademik bilgi düzeyinin değil, aynı zamanda bireyin çok katmanlı psikososyal yapısının da test edildiği çok boyutlu araçlara dönüşmüş durumdadır. Ancak bu dönüşüm, çoğu zaman farkında olunmaksızın, öğrencinin bilgi edinme kapasitesinden çok, sınavın yarattığı stres ortamında gösterdiği duygusal ve zihinsel dayanıklılığı esas alan bir filtreleme mekanizmasına evrilmiştir.Birçok sınav, çocuğun öğrenme sürecinde edindiği bilgileri ortaya koymasından çok, sınav anında yaşayabileceği kaygıyla ne ölçüde başa çıkabildiğini test etmektedir. Bu noktada sınavın amacı ile işlevi arasındaki mesafe giderek açılmakta; pedagojik hedef ile pratik gerçeklik örtüşmemektedir (Popham, 2001).Bilgi değil, dayanıklılık testi yapıyoruz.Sakinliğini koruyabilen, duygularını bastırabilen, sınav anksiyetesiyle baş edebilen çocuklar sistemin “başarılısı” oluyor.Bilgisinden çok direncini sınadığımız bir kuşağın psikolojisini fark etmeden harcıyoruz.