Gece Tek Başına Uyumanızı İmkansız Kılacak 10 Rahatsız Edici Yeşilçam Filmi Sahnesi!
Zamanında Yeşilçam'da öyle sahneler çekilmiş, öyle absürt fikirler ortaya atılmış ki şöyle bir dönüp baktığınızda bu kadar tüyler ürpertici sahnelere gerek var mıydı dedirtiyor!
Hazırsanız gelin, 1950-1980 yıllarına ışınlanalım ve bu gece ışıkları kapatıp izlemeye yeltenseniz zorlanacağınızdan emin olduğumuz sahnelere beraber göz atalım.
1. Gulyabani'yle Başlamadan Olmaz!
2. Uykularımızı Kaçıran Dunganga!
3. Denize Girmeyi İmkansız Kılan O Ahtapot Sahnesi
4. Kabuslara Giren Tuz Canavarı
5. Savulun Battal Gazi Geliyor!
6. Türk Exorcist'i "Şeytan"

1974 yılında izleyicisiyle buluşan 'Şeytan', Türklerin ilk paranormal korku denemsi desek yeridir. Türkiye’de 70’lerde dindarlık, batıl inanç, “cin musallatı” korkusu zaten toplumun gündelik paranoyasıyken film bunu sömürüyor. “Bu kız senin kızın da olabilir.” duygusunun verildiği filmde seyircinin “bu bir Amerikan hikâyesi” diye uzaklaşması da mümkün olmuyor üstelik! Çünkü her şey İstanbul apartman dairesine, Türk anne-çocuk ilişkisine, imam çağırma refleksine çevrilmiş durumda. Yani Exorcist’teki dehşet burada evimizin salonuna taşınıyor.
İddia ediyoruz, bu gece ışıkları kapayıp izlemeye kalksanız gece uykusuzluk çöker...
7. Gözlerini Bir Daha Asla Unutamadığımız Bumbala Hoca!
8. Fatma Girik ve Kartal Mücadelesi
1969 yılında hayatımıza giren Boş Beşik'teki kartal sahnesini unutmak mümkün değil.
Fatma Girik'in karakteri burada hala “fedakar Anadolu anası” ama aynı zamanda gözü dönmüş bir yırtıcıya dönüşüyor. Kartalın bebeğine musallat olması üzerine kuşu yakaladığı anda artık yas tutan masum anne değil, ölümüne saldıran bir hayvan gibi çıkıyor karşımıza.
Büyük bir yırtıcı kuşu gerçekten oyuncunun ellerinde çırpınırken görüyorsun. Yıllar sonra bu sahne konuşulurken “o kartal aslında kartal bile değil, büyük bir akbaba, hayvan sette zor tutuldu, kanatlarını tuttular / darp ettiler” gibi hatırlatmalar yapıldı; yani hayvanın fiziksel olarak zorlandığı çok belli. Bu da bugünkü izleyici için yeni bir rahatsızlık: Sahnede ‘annelik acısı’ izlemiyorsun sadece, aynı zamanda set ortamında bir hayvanın da zorla manipüle edildiğini izliyorsun.
9. Gecelerimizi Sabahsız Bırakan O Kuklalar
10. Bacağını Kestiren Kadir İnanır...

Sene 1973, ekranlarda Gülşen Bubikoğlu ve Kadir İnanır'ın başrolünde yer aldığı Yaban var.
Kadir İnanır’ın karakteri Ali denizde yaralanıyor sonra adada mahsur oldukları için şöyle bir mantık yürütüyor: “Tıbbi imkan yok. Doktor yok. Antibiyotik yok. Çözüm? Hemen bacağımı komple keselim.” Ve bu “hadi kes” cümlesi random bir tıbbi öneri gibi değil, Gülşen Bubikoğlu’nun karakteri Alev’e direkt emir: “Baltayı al, vur. Bir seferde. Hadi, bekliyorum. Söz acımayacak.”
Bubikoğlu'nun canlandırdığı Alev daha dünün sosyetik şımarık kentli kız, eline en ağır aldığı şey saç kurutma makinesi. Bugün sabah bronzlaşmaya çalışıyordu, akşamüstü adamın bacağını ampute etmeye zorlanıyor. Doktor değil, hemşire değil, kampçı bile değil. Bildiğin tırsmış sevgili. Ve film bunu “aşk böyle bir şey işte” melodramı olarak veriyor. Seyirciye o anda resmen küçük çaplı bir ameliyat gösteriyorlar...
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!





Yorum Yazın