Milyonlar Böyle Kazanılıyor! Steve Jobs'ın Hiçbir Zaman Özür Dilememesinin Ardında Yatan Felsefe
Toplumsal yaşamda empati ve nezaketin göstergesi olarak kabul edilen 'Özür dilerim' ifadesi, uzmanlara göre sık ve gereksiz kullanıldığında duygusal zekayı düşürüyor ve güvenilirliği zedeliyor. Psikologlar, sürekli özür dilemenin özgüveni zedelediği konusunda hemfikir. Ancak Steve Jobs gibi karizmatik liderler, kriz anlarında durumu lehlerine çeviren bambaşka bir strateji uyguladı: Minnettarlık.
Detaylar 👇
Uzmanlar gereksiz yere özür dilemenin, kişinin kendi fikirlerine olan inancının eksikliğini yansıttığını ve bu durumun başkalarının gözünde zayıf ve güvensiz görünmesine yol açarak güvenilirliği sarstığını belirtiyor.

Psikologlar, otomatikleşmiş özür dileme alışkanlığından kurtulmanın en temel yolu olarak bu ifadeyi minnettarlıkla değiştirmeyi öneriyor. Bu basit dil değişikliği, özellikle günlük hayattaki yaygın durumlarda çok etkili:
Yanlış Kullanım: 'Geç kaldığım için özür dilerim.' (Hata kabulü ve suçluluk)
Doğru Kullanım: 'Beni beklediğiniz için teşekkür ederim.' (Karşı tarafın eylemini takdir etme ve pozitif bağı güçlendirme)
Bu yaklaşım, bireyi suçluluk hissinden kurtarırken, muhatabına değer verildiği hissini vererek durumun psikolojik atmosferini tamamen değiştirir ve olumlu bir bağ kurulmasını sağlar.
Apple kurucu ortağı Steve Jobs, özür dilemekten kaçınma stratejisini bir adım öteye taşıyarak, liderlik kariyeri boyunca boyun eğme konumundan ustaca kaçındı.

Apple’ın Bill Gates’in desteğiyle ayakta kalabildiği dönemde, birçok hayran bu iş birliğine tepki göstermişti. Jobs ise bu tabloyu bir yenilgi olarak kabul edip özür dilemek yerine, odağı bilinçli biçimde geleceğe ve minnettarlığa çevirdi:
“Apple’ın kazanması için Microsoft’un kaybetmesi gerektiği fikrinden vazgeçmeliyiz… Bize yardım ettikleri için Bill’e ve ekibine teşekkür etmeliyiz.”
Benzer bir yaklaşımı, iPhone 4’te yaşanan büyük sinyal sorunu yani Antennagate krizinde de sergiledi. Dünya Apple’dan açık bir özür beklerken, Jobs şirketi suçlu konumundan çıkarıp koşulların mağduru gibi konumlandırdı. 2010’daki bir Apple etkinliğinde yaşanan Wi-Fi arızasında da klasik bir özür dilemek yerine, çözüm için seyircilerin iş birliğini nazikçe rica etti:
“Eğer demoları görmek istiyorsanız, lütfen dizüstü bilgisayarlarınızı kapatın. Bunu takdir ederim.”
Bu yaklaşım, Jobs’ın güçlü duygusal zekasını ortaya koyuyordu. Kendini dezavantajlı bir konuma düşürmeden, taraftarlarının bağlılığını onurlandırıyor ve talebini bir emir yerine incelikli bir rica haline getiriyordu. Harvard Üniversitesi’nden Alison Wood’un “gereksiz özür” kavramında belirttiği gibi, kişinin kontrolü dışında gelişen sorunlar için özür dilemesi güveni zedeleyebilir ve onu “daha az yetkin” gösterebilir. Jobs’ın çoğu zaman “kötü adam” olarak anılmasına rağmen ulaştığı etki ve sadakatin arkasında, işte bu dil ve konumlandırma stratejileri yatıyordu. Bu örnekler, liderliğin tek bir yoldan değil, farklı iletişim biçimleriyle de inşa edilebileceğini açıkça gösteriyor.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!





Yorum Yazın