Son 5 Yılda Yayınlanmış İzlemeyenlerin Mutlaka İzlemesi Gereken 15 Etkileyici Film
Son yıllarda sinema, sadece eğlendiren bir araç olmaktan çıkıp bizi derin sorgulamalara, duygusal yüzleşmelere ve hayranlık uyandıran dünyalara sürükledi. Özellikle son beş yıl, pandemi sonrası değişen dünya düzeniyle birlikte sinema anlatılarında da büyük bir dönüşüme sahne oldu. Hem büyük yapımlar hem bağımsız filmler; hayata, ilişkilere, kimliğe ve zamana dair bambaşka pencereler açtı.
Bu listede, 2020–2025 yılları arasında vizyona giren ve sinema dünyasında güçlü izler bırakan 15 filmi bir araya getirdik. Kimi Oscar ödüllerine damga vurdu, kimi sessizce gelip gönüllere yerleşti. Ortak noktaları ise şu: Her biri, izledikten sonra sende bir şeyleri değiştirecek kadar güçlü.
Hazırsan, gözünü ekrana kilitletecek, kalbine dokunacak ve zihninde yer edecek o filmleri keşfetmeye başlayalım.
1. Everything Everywhere All at Once (2022)

Çok boyutlu bir evrende geçen, türler arası sınırları aşan çılgın bir serüven. Sıradan bir göçmen olan Evelyn, vergi dairesindeki sıkıcı hayatından evrenleri kurtarmaya uzanan bir yolculuğa sürükleniyor. Kocasının bambaşka bir versiyonu, ona farklı evrenlerdeki tüm potansiyel benliklerinin var olduğunu söylüyor. Filmin çılgın temposunun altında, bir ailenin kırılgan bağlarını, göçmen olmanın yalnızlığını ve “başarılı olmak ne demek?” sorusunu incelikle işliyor. Absürtlükle gözyaşını birleştiren, sıra dışı bir deneyim.
2. Oppenheimer (2023)

İcat ettiği bomba kadar, kendi içinde de bir patlama yaşayan bir adamın portresi. II. Dünya Savaşı sırasında atom bombasını geliştiren fizikçi J. Robert Oppenheimer'ın bilimsel başarılarının arkasındaki ağır psikolojik ve ahlaki yükü izliyoruz. Nolan’ın ustalığıyla, bu sadece bir biyografi değil; aynı zamanda insanlığın karanlıkla yüzleşmesi. Filmde zaman çizgisi kırık dökük ilerliyor, ama Oppenheimer’ın vicdanındaki çatlaklar çok net hissediliyor.
3. Poor Things (2023)

Bir bilim insanı tarafından tekrar hayata döndürülen Bella, çocuk zekasından yetişkin bilincine doğru evrildikçe, ataerkil dünyaya karşı bir özgürlük manifestosuna dönüşüyor. Emma Stone’un cesur ve unutulmaz performansı, bu gotik-fantastik dünyada sizi hem güldürüyor hem ürpertiyor. Cinsellik, ahlak, beden ve kimlik konularında ezber bozan bir anlatım.
4. Anatomy of a Fall (2023)

Bir adam karısının yazar olması ve evliliklerindeki gerilimler nedeniyle şüpheli şekilde ölür. Katilin kim olduğu kadar, evliliğin iç yüzü de yargılanır. Kadın karakterin karmaşıklığı ve oğlunun tanık olması filmi daha da yoğunlaştırıyor. Her sahnede “doğru”nun ne olduğunu sorgularken buluyorsun kendini. Finaliyle bile tartışma yaratabilecek kadar güçlü.
5. The Zone of Interest (2023)

Kampta insanlık suçu işlenirken duvarın hemen öbür yanında çiçekler sulanıyor, çocuklar oynuyor. Film, bu çarpıcı tezatı o kadar sessiz ama etkileyici şekilde veriyor ki izleyeni derinden sarsıyor. Görsel değil işitsel dehşetle çalışıyor: arka planda hiç gösterilmeyen, ama sürekli duyulan çığlıklar ve tren sesleriyle vicdanınla baş başa kalıyorsun.
6. The Banshees of Inisherin (2022)

'Artık seninle arkadaş olmak istemiyorum.'
Bu kadar basit bir cümleyle başlayan dostluk ayrılığı, absürt ve trajik olaylara yol açıyor. 1920’lerde İrlanda kırsalında geçen film, bir yandan komik ama bir yandan da yalnızlık, depresyon ve iletişimsizlik üzerine çok şey söylüyor. McDonagh’ın keskin diyalogları ve simgelerle örülü senaryosu, izleyiciye “kim kimi bırakıyor?” sorusunu sorduruyor.
7. Dune: Part One & Part Two (2021 - 2024)

Görsel olarak büyüleyici, destansı bir bilim kurgu mitolojisi bu seri... Atreides ailesinin çöl gezegeni Arrakis'te iktidar savaşıyla başlayan hikâyesi, ikinci filmle birlikte Paul’un bir kurtarıcı figürüne dönüşmesini anlatıyor. Kum solucanları, kehanetler, baharat madeni… Ama asıl mesele güç, inanç ve sömürgecilik. Villeneuve'ün sinematik evreni, Herbert’in yazdığı dünyanın görsel karşılığını mükemmel şekilde sunuyor.
8. Aftersun (2022)

Babasının tatildeki görüntülerini yıllar sonra izleyen bir kadının, geçmişle yüzleşme yolculuğu. Kamerayla çekilmiş sıradan anlar, aslında çok büyük duygular taşıyor. Baba karakterin içsel karanlığı çocuğa hissettirmeden var olurken, seyirciye ağır ağır geçiyor. Hayatta bazı şeyleri ancak çok sonra fark ederiz; bu film de tam olarak o 'gecikmiş farkındalık' duygusunu yaşatıyor.
9. Barbie (2023)

Yüzeyde pembe ve parıltılı, derinlerde feminist ve felsefi. Barbie'nin ideal dünyasından gerçek dünyaya geçişiyle başlayan hikâye, kadın-erkek rollerini sorgulayan sürprizli bir toplumsal eleştiriye dönüşüyor. Margot Robbie ve Ryan Gosling’in enerjisi, Greta Gerwig’in zeki senaryosuyla birleşince ortaya hem eğlenceli hem düşündürücü bir film çıkıyor. Klişelerin altını oyarak ilerliyor.
10. The Holdovers (2023)

1970'lerde bir yatılı okulda geçen, yalnızlık ve aidiyet üzerine dokunaklı bir öykü. Tatilde okulda kalan asi bir öğrenci, katı bir öğretmen ve yas tutan bir aşçı… Bu üç karakterin iç içe geçen yalnızlıkları, zamanla birbirlerine temas ettikçe çözülmeye başlıyor. Paul Giamatti'nin performansı bir klasik gibi; sade ama çarpıcı bir film.
11. The Father (2020)

Yaşlı bir adamın zihni yavaş yavaş çözülürken, seyirci de onunla birlikte gerçeklikten kopuyor. Zaman ve mekan algısı sürekli değişiyor; tıpkı hastalığın etkileri gibi. Anthony Hopkins’in performansı unutulmaz ve final sahnesi seyirciyi adeta yıkıyor.
12. Sound of Metal (2020)

Hayatını müziğe adamış bir baterist, bir gün işitme duyusunu kaybeder. İlk başta her şeyin sonu gibi gelir ama sonra işitmenin sadece ses duymak olmadığını keşfeder. Film, işitme kaybını sadece teknik değil duygusal bir dönüşüm olarak da işler. Riz Ahmed’in sade ama çarpıcı oyunculuğu, filmi hafızalara kazıyor.
13. Nomadland (2020)

Evsiz değil, yersiz yurtsuz bir kadının Amerikan rüyasının enkazında hayata tutunma hikayesi. Ekonomik kriz sonrası karavanıyla ülkeyi dolaşan Fern, mevsimlik işlerde çalışırken “yol arkadaşlığı” kavramını yeniden tanımlar. Sessizliğiyle konuşan, doğayı ve insanı büyük planlara sığdırmadan anlatan güçlü bir film.
14. The Worst Person in the World (2021)

Aşkı ve kendini ararken kaybolan bir kadının hayatına kesitler. Julie’nin 20’li yaşların sonundaki ilişkileri, kariyer kararları ve kimlik arayışı bazen eğlenceli, bazen yürek burkan sahnelerle aktarılıyor. Gerçek hayattaki kararsızlıkları ve geç kalmışlık duygusunu çok içten anlatıyor. Norveç sinemasından çıkan samimi bir modern yaşam portresi.
15. Past Lives (2023)

“Başka bir hayatta farklı mı olurduk?” sorusunun en sade ve en yıkıcı hali. Çocukken ayrılan iki dostun yıllar sonra New York’ta tekrar buluşması… Aralarındaki bağ hâlâ yerli yerinde ama zaman, kültür ve hayat tercihleri onları başka yollara savurmuş. Film, romantik olmasa bile aşkla örülmüş bir özlem duygusu yayıyor. Sessiz ama çok güçlü.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın