onedio
‘KPSS Şüphelilerinin 616'sı Devlet Memuru’
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, KPSS'deki usulsüzlük iddialarına ilişkin soruşturmanın şüphelilerinden 616'sının devlet memuru olduğunu bildirdi.Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının konuya ilişkin yaptığı açıklamada, soruşturmaya konu 2010'daki KPSS'de 100 ve üzeri net doğru yapan 3 bin 227 kişi bulunduğu hatırlatıldı ve bunlardan 616'sının halen devlet memuru olduğu belirtildi.Soruşturma kapsamında gözaltına alınan şüphelilerden 2'sinin hamile, birinin ise çocuk emzirdiği için emniyetteki işlemlerinin ardından dün akşam serbest bırakıldığı belirtilen açıklamada, yaklaşık 10 şüphelinin yurtdışında olduğu, gözaltına alınamayan yaklaşık 10 kişinin ise aranmasına devam edildiği kaydedildi.Savcıyı tehdit soruşturmasında gözaltılarBu arada, KPSS'deki usulsüzlük soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Yücel Erkman'ın telefonla tehdit edilmesine ilişkin 3 kişinin dün gece yakalandığı belirtildi. Bunlardan N.Ö'nün Etimesgut'ta bir devlet okulunda öğretmen olduğu öğrenildi.Savcı Yücel Erkman'ın talimatıyla harekete geçen Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize ve Mali Suçlarla Mücadele Müdürlüğü ekipleri, 15 ay süren çalışmanın ardından, dün 19 ilde önceden belirlenen adreslere eş zamanlı operasyon düzenleyerek, çok sayıda kişiyi gözaltına almıştı.AA
Bugün Türkiye Gündemindeki En Önemli 10 Olay
Bülent Arınç ile Melih Gökçek arasındaki tartışma yargıya taşındı. AnkaraCumhuriyet Başsavcılığı, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında soruşturma başlattı.
KPSS Soruşturmasında 1 Numaralı Zanlı Fethullah Gülen
KPSS soruşturmasının 1 numaralı zanlısının Fethullah Gülen olduğu bildirildi.2010 yılında yapılan Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS) ile ilgili usülsüzlük iddialarıyla ilişkin dün sabah eş zamanlı operasyon başlatılmıştı. 19 ilde önceden belirlenen adreslere eş zamanlı düzenlenen operasyonlarda 40 kamu görevlisinin de aralarında olduğu 63 kişi gözaltına alınmıştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yapılan açıklamada ise, milyonlarca kişinin hakkının yendiği yönünde delillere ulaşıldığı belirtilmişti. Soruşturmayla ilgili iddianamenin detayları da belli olmaya başladı. Soruşturmada bir numaralı zanlı olarak Fethullah Gülen yer alıyor...Kaynak: Milliyet
KPSS Operasyonu Hakkında Başsavcılık'tan Açıklama: '1435 Şüpheli Var'
Kamu Personel Seçme Sınavı'nda (KPSS) usulsüzlük iddialarına ilişkin, Ankara merkez olmak üzere 14 ili kapsayan operasyon başlatıldı. 82 kişi hakkında gözaltı kararının bulunduğu, bu kişilerden 63'inin gözaltına alındığı öğrenildi.Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün Organize ve Mali Suçlarla Mücadele Müdürlüğü ekipleri 2010 yılındaki KPSS'de usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin, Ankara merkez olmak üzere 14 ili kapsayan operasyon başlattı.Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğinin talimatıyla 2010 yılında yapılan KPSS'de usulsüzlük, soruların sızdırılması ve kopya iddialarıyla başlatılan soruşturma kapsamında 82 kişi hakkında gözaltı kararının bulunduğu, bu kişilerden 61'i gözaltına alındığı öğrenildi.Operasyonun, 2010 yılında Isparta'nın Yalvaç ilçesinde başlatılan KPSS soruşturmasının devamı niteliğinde olduğu, zanlıların emniyetteki ifadeleri doğrultusunda bu sayının artabileceği bildirildi.
KPSS Yerleştirme Takviminde Değişiklik
Devlet Personel Başkanlığı, 2015/1 KPSS yerleştirme tercihlerinin 22 Haziran-1 Temmuz 2015 tarihleri arasında yapılması yönünde karar aldı.Devlet Personel Başkanlığı, üniversite son sınıf öğrencilerinin mağdur olmaması için 2015/1 KPSSyerleştirme takviminde değişiklik yaparak, tercihlerin 22 Haziran-1 Temmuz 2015 tarihleri arasında yapılması yönünde karar aldı.Kamu Denetçiliği Kurumundan yapılan açıklamada, üniversite son sınıf öğrencilerinin, yerleştirme tercihlerinin 16-24 Nisan tarihleri arasında yapılacak olmasından dolayı mağdur olunacağı, bu nedenle tercih başvurularının daha sonraki bir tarihte yapılması talebi ile kuruma başvurduğu belirtildi.Kurumun gereğinin yapılması için Devlet Personel Başkanlığı ile görüştüğü ifade edilen açıklamada, ''Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından verilen gönderme kararı üzerine Devlet Personel Başkanlığı, 2015/1 KPSS yerleştirme takviminde değişiklik yaparak tercihlerin 22 Haziran-1 Temmuz 2015 tarihleri arasına alınması yönünde karar aldı'' bilgisi paylaşıldı.AA
KPSS Soruşturmasında ÖSYM'den Üç Şüpheli
Kopya çekildiği iddia edilen 2010 KPSS soruşturması resmi görevlilere ulaştı. O dönem ÖSYM’de çalışan üç kişi için soruşturma izni verildi. Görevlilerin ana bilgisayarlara ulaştıkları belirlendi.Vatan'dan Kenan Butakın'ın haberine göre; 2010 yılında yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda (KPSS) kopya çekildiği ve soruların önceden sızdırıldığı üzerine başlatılan soruşturmada önemli bir gelişme yaşandı. Ankara Cumhuriyet Savcısı Yücel Erkmen’in yürüttüğü soruşturmada, o dönem sorulara erişebilen ÖSYM görevlileri de inceleme kapsamına alındı. Geçen ay Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sınavın yapıldığı dönemde ÖSYM’de görev yapan Mustafa Asil, Ahmet Burak Özdemir ve Erkam Dündar için YÖK’ten soruşturma izni istendi. YÖK de veri analisti uzmanı Mustafa Asil ve ÖSYM test geliştirme uzmanları ve server yöneticileri Ahmet Burak Özdemir ve Erkam Dündar’ın soruşturulması için 5 Mart’ta izin verdi.İkinci incelemeEdinilen bilgilere göre soruşturma kapsamında daha önce yapılan incelemede üç görevlinin kullandığı bilgisayarların internete kapalı olduğu belirtildi. Bilgisayarların CD-rom sistemlerinin olmadığı, ana bilgisayarlara da erişemedikleri yönünde bilgi verildi. Yeniden yapılan incelemede farklı bulgulara ulaşıldı. Üç görevlinin o dönem kullandıkları donanımlar da tekrar savcılık talimatıyla emniyet birimleri tarafından incelendi. İkinci incelemede üç görevlinin bilgisayarında da yasak olmasına rağmen flash bellek kullanıldığı ve ana bilgisayarlara da erişebildikleri belirlendi. Hatta KPSS sorularının da bu bilgisayarlara kopyalandıkları saptandı. Soruşturma izni verilenlerden Mustafa Asil’in ise Yeni Zelanda’da Otago Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olduğu öğrenildi. Savcılığa göre baş şüpheli olan Asil’in sorular üzerinde işlem yapan kişi olduğu öne sürüldü.807 bin adayın yanıtı inceleniyor2010’da kopya çekildiği belirlenen ve tekrarı yapılan Eğitim Bilimleri testinde, 120 sorudan 100 ve üzerini doğru yanıtlayan 3 bin 230 aday soruşturulurken, son olarak Genel Yetenek ve Genel Kültür sorularında kopya çekildiği iddia edilmişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 3 bilirkişi atayarak, 807 bin adayın yanıtlarını incelemeye aldı. Bilirkişiler, o dönem soruların ulaştığı tespit edilen Baki Saçı’ya giden ve savcılığın elinde olan 48 Genel Kültür ve 55 de Genel Yetenek sorularının aynısını işaretleyenleri belirlemek için çalışmalara başladı.
Reklam
‘28 Şubat Millete Karşı Bir Saldırıydı’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, '28 Şubat'ta Türkiye bir demokrasi katliamı yaşamıştı. Adına 'postmodern darbe' dediler. Ama bu millete karşı fütursuzca bir saldırıydı' diye konuştu.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği (AKDER) tarafından Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen, '28 Şubatlar Binyıl Sürmez' programına katıldı.Konuşmasının başında dün vefatının 4. senesi olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ı rahmetle anan Erdoğan, 'Hocamızın milletimize bıraktığı manevi mirasının gelecek nesiller tarafından da örnek alınacağına, takip edileceğine inanıyorum' dedi.Erdoğan, ülkelerin, milletlerin, insanların hayatlarında önemli dönüm noktaları ve önemli yıl dönümlerinin olduğunu ifade ederek, bunların bir kısmının aydınlığa çıkışın, yeni bir dönemin perdesinin açılışının müjdecisi olduğunu anlattı. Erdoğan, 'Bizim için Resul-i Zişan Efendimizin doğum tarihi olan miladi takvimle 571 böyle bir tarihtir. Aynı şekilde milletimiz için Malazgirt Zaferi'ni ifade eden 1071, Osmanlı'nın kuruluş tarihi kabul edilen 1299, İstanbul'un fethi 1453 böyle tarihlerdir. Millet meclisimizin açılış tarihi olan 1920'de böyle bir tarihtir' diye konuştu.Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir de karanlık tarihler ve acı yıl dönümlerinin olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:'Cumhuriyet dönemine baktığımızda, 1960, 1971, 1980 hep böyle tarihlerdir. Bir de 1997 var tabi. 1997. Bundan tam 18 yıl önce bugün Türkiye bir demokrasi faciası, bir demokrasi katliamı yaşamıştı. Adına 'postmodern darbe' dediler. Ama aslında bu milletin değerlerine, inançlarına, kültürüne karşı başlatılmış fütursuzca, nobranca bir saldırıydı. bu konuda bir ilk değildi, son da olmadı. Milli şef özlemi içinde olanlar, 1960 darbesini ve bunun peşinde olanlar, neyin peşindeyseler, 28 Şubat'ı yapanlar da aynı şeyin peşindeydiler. Onun izdüşümü olan 1980 darbesini yapanlar, neyi murad ediyorlarsa, 28 Şubat'ı gerçekleştirenler de aynı gayeyi taşıyorlardı. Aynı şekilde 17-25 Aralık darbe teşebbüsünde bulunanlarla 28 Şubatçıların, hiçbir farkı yoktur. Görünüşte belki isimler farklıydı, yöntemler farklıydı, söylemler farklıydı ama amaç hep aynıydı. Amaç ülkenin yönetimini millete vermemekti. Amaç milletin kendi inancıyla tarihiyle değerleriyle kültürüyle yönetimiyle söz sahibi iktidar olmasını engellemekti. İktidar sahibi olmayı engellemeye gayret edenler bunu başarabildiler mi? Hayır. Fakat onlar öyle kararlıydılar ki her ihtilalde, her müdahalede gerekirse milyonlarca insanın canından olmasını göze almışlardı. Bizim milletimizin devlet terbiyesi, kendi varlığına kastetmiş olsa dahi devleti temsil edenlere fiili mukavemete izin vermediği için böyle bir faciayla karşılaşılmadı. Altını çizerek ifade ediyorum. Bunun sebebi kesinlikle bu darbeleri yapanların aklı, vicdanı, ahlakı değildi. Sadece ve sadece milletimizin ferasetiydi, basiretiydi. Aynı feraset şartlar normale döner dönmez, milletin kendi iradesini ortaya koyarak kendi temsilcilerine sahip çıkmasını da sağlamıştır.''Fidan gibi delikanlıların acısı hala yüreklerde taze'Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Demokrat Parti ve rahmetli Menderes'in de bu anlayışın ürünü olarak hükümete geldiğini, Özal'ın da yine bu anlayışın ürünü olarak bir ihtilal döneminin ardından milletiyle bütünleştiğini anlatarak, 2001'de arkadaşlarıyla kurduğu siyasi partinin de bir yıl sonra iktidara gelerek aynı şekilde milletin gönlündeki yerini aldığını söyledi.Milletin hiç bir zaman darbecilere ülkeyi ilanihaye emanet etmediğini ama bu süreçte de acının yaşandığını belirten Erdoğan, rahmetli Menderes'in idamının hala milletin gönlünde kanayan bir yara olduğunu vurguladı.Onu idam edenleri, idam kararını verenleri kimsenin hatırlamadığını dile getiren Erdoğan, 12 Eylül'de suçlu olup olmadıklarına bakılmaksızın, sırf bir o taraftan, bir bu taraftan anlayışıyla dar ağaçlarına gönderilen fidan gibi delikanlıların acısının hala yüreklerinde taze olduğunu aktardı.'Bir baba olarak yaşadım'Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:'Aynı şekilde 28 Şubat'ta, okulundan, işinden hatta vatanından edilen haksız yere eziyete uğrayan, zulme maruz kalan insanların yaşadıkları da tüm canlılığıyla tüm gözlerimizin önündedir. Sadece ve sadece başörtüsü taktığı için üniversitelerimizin kapısından çevrilenler, imam hatip okullarında okuduğu, dindar olabilmek veya dindarlığının gereğini yerine getirebilmek için bir gayretin içerisinde olmak, orada okumak için gayret edenlerin zulmünün içinde nasıl yaşadıklarını burada birçok anne baba gördüğü gibi ben de bir baba olarak yaşadım. Sadece ve sadece bir siyasi partide faaliyet gösterdiği, hatta yalnızca ona muhabbet beslediği için olmadık tacizlere maruz kalan insanlar oldu. Okullarda cadı avına çıkıldı, iş yerlerinde cadı avına çıkıldı. Sokakta hatta camilerde cadı avına çıkıldı. Din adamı kisvesinde başörtüsüne füruat diyenler çıktı ortaya. Meşru hükümete 'gitsin' diyenler, 'beceremediniz artık bırakın' diyenler, darbe rejiminin ürünü hükümeti, 'hayırlı olsun' diyerek, sevinç çığlıklarıyla karşıladılar. Türkiye'nin her meselesi çözülmüş de sadece bu meselesi kalmış gibi tüm kurumlar, kuruluşlar, kamunun tüm insan gücü bu iş için seferber edildi. Takipler yapıldı, tahkikatlar yapıldı, soruşturmalar açıldı, mahkemeler kuruldu, sonuçta birkaç istisna dışında bunların hepsi sonuçsuz kaldı.'Yasaklanmak istenen başörtüsünün üniversitelerin yanı sıra kamuda da serbest hale geldiğini anlatan Erdoğan, o dönemde orta kısımları kapatılan imam hatip liselerinin milletin göz bebeği kurumları haline geldiğini kaydetti.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, göreve geldiklerinde imam hatip liselerine 60 bin öğrenci giderken, şimdi bu sayının 1 milyona yakın olduğunu söyledi.Bunların zorla değil, arzu ile olduğuna dikkati çeken Erdoğan, konuşmasında şu görüşlere yer verdi:'Açın önünü nereye gitmek istiyor? İmam hatibe, gitsin. Nereye gitmek istiyor? Meslek lisesine, gitsin. Nereye gitmek istiyor? Fen lisesine, anadolu lisesine gitsin. Açın önünü. Bu bir yarış, bu yarışı yapan yavrularımızın önünü tıkamak değil, alternatiflerle onların önünü açmamız gerekiyor. Bunu başarmamız gerekiyor. İşte şimdi bu kilitler kırıldı, yavrularımızın önü açıldı, nereye istiyorsa nereyi başarıyorsa oraya gitmenin adımlarını atıyoruz. Kapılarına kilit vurulmak istenen Kur'an kursları daha da yaygınlaşarak, faaliyetlerini sürdürüyor. Hatta Kur'an dersleri, siyeri nebi dersleri seçmeli ders olarak tüm okullarda okutulabiliyor.Siyasetten tasfiye edilmek istenen kadrolar bugün ülkeyi yönetiyor. Bürokrasiden kökü kazınmak istenen insanlar, her kurumda en üst noktalarda bulunuyor. Elden ele dağıtılan listelerle ticari faaliyetleri sona erdirilmek istenen firmalar, işlerini daha da büyüterek yollarına devam ediyor. Yarasa diye hakaret ettikleri insanlar milletin umudu, milletin önderi oldular.''Yavrularımızın gözyaşları hiçbir zaman unutulmayacak'Erdoğan, bu süreçte mağduriyetlerin, çektirilen acıların, yaşatılan ayrılıkların acısının yüreklerde sonsuza kadar kalacağını söyledi.Erdoğan, 'Onlar bedel ödediler, çok acı çektiler. Üniversite kapısında başörtüsü hoyratça çekilerek alınmak istenen yavrularımızın gözyaşları hiçbir zaman unutulmayacak. Onların annelerinin feryatları, gözyaşları hiç bir zaman unutulmayacak. Önlerine katsayı duvarları örülerek kaymakam, hakim, vali, doktor, mühendis olması engellenen imam hatipli öğrencilerin ağı bunun müsebbiplerini hiç bir zaman rahat bırakmayacak' diye konuştu.Bunu ancak bedel ödeyen anne ve babaların bildiğini ifade eden Erdoğan, kendisinin de bir baba olarak bedelini ödediğini söyledi.Erdoğan, 3 çocuğunun da yüksek puan almalarına rağmen katsayı sebebiyle Türkiye'de okuyamadığını hatırlatarak, şöyle devam etti:'Çünkü gördük. Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya. Öyle bir noktaya geldik. Ama ne oldu? İşte bunlar yavrularımızı ev sahibi yaptılar. Yani ilim sahibi yaptılar. Burada okuyamadılar gittiler Avusturya'da, Almanya'da, Amerika'da, İngiltere'de okudular. Masterlarını, doktoralarını yaptılar. Çok daha farklı, çok daha güçlü bir şekilde tekrar kendi ülkelerine döndüler. Kendi ülkesinde eğitim görmesi engellendiği için yurtdışına gitmek, gurbete gitmek zorunda kalan, anasından, babasından, sevdiklerinden koparılan insanların vebalinden buna sebep olanlar kurtulamayacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimle işbaşına gelen bir hükümetin, halkın oylarıyla iktidara gelen siyasi partilerin meşru haklarını kirli senaryolarla iftiralarla kumpaslarla ellerinden alanları bu millet asla affetmeyecek. Rejimi koruyoruz bahanesiyle milleti soyanlar, ülkenin kaynaklarını birilerine peşkeş çekenler, tarih önünde asla kendilerini ibra edemeyecekler. Nasıl bu millet milli şef dönemini kabus gibi hatırlıyorsa, 1960 darbesini yapanları 55 yıl sonra dahi lanetle anıyorsa, 1980 darbesini yapanları 35 yıl sonra sorguya çekiyorsa, 28 Şubat'ın failleri de aynı şekilde mahşeri vicdanda mahkum olmuşlardır.'Paralel devlet yapılanmasıCumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Şubat'ı hukuk önünde de mahkum etmek için üzerilerine düşeni yaptıklarını belirterek, aynı çarpık anlayışın bir başka tezahürü olan paralel devlet yapılanmasının emniyet ve adalet sistemi içinde yol açtığı sıkıntının bu davanın sağlıklı şekilde yürümesini engellediğini kaydetti.'Paralel devlet yapılanması 28 Şubatçıların, 1960 darbecilerinin, 1980 ihtilalcilerinin yapmak istediklerini cemaat görüntüsü, hizmet kılıfı altında yapmak isteyen bir yapının adıdır' diyen Erdoğan, zaten bunun için 17-25 Aralık hadisesine 'darbe teşebbüsü' dediklerini vurguladı.Erdoğan, 28 Şubatçıların 1998'de kendisini mahkum ettirmelerinin, şahsıyla değil, temsil ettiği değerlerle ve onun devamıyla ilgili bir dava olduğunu ifade ederek, şunları aktardı:'Düşünün ki, Milli Eğitim Bakanlığı'nın Talim Terbiye Kurulu'nun teyit, tescil ve tavsiye ettiği bir dörtlüğü okuduğum için tuttular içeri attır. Gerekçe, devleti yıkmak. Bir dörtlükle devleti yıkacağız. Bunları yaşadık. Ama elhamdülillah nereden nereye geldik. 17-25 Aralık darbe teşebbüsünde bulunanlar da aynı şekilde şahsımı değil, doğrudan milletin değerlerini, tarihini, medeniyetini hedef almıştır. Milletin 1999'da cezaevinden çıktığımda beni nasıl bağrına bastıysa, kurduğumuz partiyi iktidara, şahsımı başbakanlığa layık gördüyse, 2014'te de aynı şekilde sahip çıktı. Yüzde 52'lik bir destekle Cumhurbaşkanlığı makamına getirdi. Bizim davamız bu milletin davasıdır. Çünkü bizim yolumuz milletin yoludur.''Muhtar bile olamaz'Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Şubat'ı yaptıktan sonra kendilerini öylesine güçlü, öylesine muktedir görenlerin ' binyıl sürecek' dediğini vurgulayarak, 'Bunlar keramet sahibiydi. Kerametlerini de gördük. Yalancının mumu yatsıya kadar yanıyor ve o kadar sürdü. Kendilerince kuytulara, karanlık köşelere mahkum ettikleri insanların akıbetlerinden öylesine emindiler ki onlara 'yarasa' diyorlardı. Aynı şekilde 28 Şubat'ı yaparak hedef aldıkları tüm değerlerin sembollerinden biri oldukları gördükleri şahsımın siyasi hayatını bitirdiklerine öylesine emindiler ki 'muhtar bile olamaz' diye manşetler atıyorlardı' dedi.Çok tanınan bir savcısının kendisiyle ilgili 146. maddeden davayı açtığında şok olduğunu, ne yaptığını da şaşırdığını belirten Erdoğan, 3 saat ifadeden sonra nöbetçi hakimin karşısına çıktığını, hakimin yüzünde tebessüm olmasının kendisini biraz rahatlattığını, ancak idam istediğini söyleyince şaşırdığını anlattı.Erdoğan, verdiği ifadelerle hakkında istenen şeyin pek uyumlu olmadığını gördüğünü dile getirerek, 'Ben belediye başkanı olarak neler yaptığımı anlattım. Ama burada istenenin çok farklı olduğunu gördüm. Elhamdülillah arkadan takipsizlik kararı geldi. İstenen idam, gelen takipsizlik. Demek ki tezgahı iyi kuramamış. Tezgahı iyi kuramadıkları için, tezgah orada bozuluverdi. Niye kaderin üstünde bir kader var' diye konuştu.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, katılımcıların 'Türkiye seninle gurur duyuyor' sözlerine karşılık, 'Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Sizin birliğiniz, beraberliğiniz, bütünlüğünüz, dualarınız hamdolsun bu yolculukta bizi hiç yalnız koymadı' ifadelerini kullandı.Geriye dönüp baktığında 28 Şubat'ın da aynı çizgide başlatılan pek çok teşebbüsün de akamete uğradığının, boşa çıktığının görüldüğünü belirten Erdoğan, 'Bu millet 28 Şubatların değil, kendi iradesinin binyıl süreceğini eline geçen her fırsatta haykırmıştır, göstermiştir. Bu millet kendi iradesine saygı duyanı, kendisine hizmet edeni değil muhtar, memlekete Cumhurbaşkanı yaptığını göstermiştir' diye konuştu.'Bu millet kendi verdiği imkanları kendisine ihanet için kullananları affetmeyecek'Erdoğan, bu milletin kendi verdiği imkanları kendisine ihanet için kullananları affetmeyeceğini, ilk fırsatta hesabını soracağını, defterini düreceğini de gösterdiğini kaydetti.Türkiye'nin bir daha 28 Şubatları yaşamaması için darbelere, darbe teşebbüslerine fırsat, imkan, cesaret veren sıkıntıları çözmek ve tüm unsurları ortadan kaldırmak gerektiğini aktaran Erdoğan, bunun için öncelikle sağlam bir duruş ortaya koymak gerektiğine işaret etti.Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:'Hamdolsun 2007'de 27 Nisan Bildirisi'nde bu duruşu sergiledik. Eğer 27 Nisan Bildirisi'nde bu duruş sergilenmeseydi, eğer geri vitese takılsaydı bugün burada olmazdık. Ama o 27 Nisan Bildirisi cevabını kararlılıkla alınca, işte o bir kırılma noktasıydı, hamdolsun devran farklı dönmeye başladı. 2013'ten önce Gezi olaylarında, ardından 17-25 Aralık'ta yine bu duruşu sergiledik. Kamuoyunda bilinen, bilinmeyen pek çok hadisede bu duruşu sergiledik. Eğer böyle davranmasaydık inanın, Türkiye 28 Şubat'tan, 12 Eylül'den, 27 Mayıs'tan da beter günleri yaşayabilirdi. Çünkü ülkemizin gelişmesini, kalkınmasını, milletimizin güçlenmesini sadece içerideki odaklar değil, bilesiniz ki dışarıdaki odaklar da ciddi bir şekilde engellemek, bölmek, parçalamak istiyorlar ve bunun gayreti içerisindeler. Şu anda bitti zannetmeyin. Bu süreç hala devam ediyor. Ama buna karşı biz de kararlı bir şekilde mücadelemizi sürdüreceğiz ve inşallah ülkemizi çok daha farklı bir yere taşıyacağız. Siyasi ve sosyal kaos oluşturarak Türkiye'yi Mısırlaştırmak isteyenlere, Suriyeleştirmek isteyenlere fırsat vermedik ve vermeyeceğiz. Ekonomik olarak Türkiye'yi Yunanistanlaştırmak isteyenlere de izin vermiyoruz.'Erdoğan, kazanımları daha güçlü, daha büyük bir atılımla tahkim etmek gerektiğini vurgulayarak, 'İşte bunun için 'yeni anayasa' diyoruz, işte bunun için 'Başkanlık sistemi' diyoruz. Bir daha kimse 27 Mayıslara, 12 Eylüllere, 28 Şubatlara, 17-25 Aralıklara teşebbüs edemesin diye 'yeni Türkiye, yeni anayasa ve başkanlık sistemi' diyoruz. İstikrarsızlıktan, zayıflıktan, bölünmüşlükten, çatışmalardan beslenenlerin önünü ilelebet kesmek için, 'yeni Türkiye, yeni anayasa ve başkanlık sistemi' diyoruz. Türkiye'nin imkanları, kaynakları, potansiyeli vesayet odaklarını arkalarına alan bir avuç imtiyazlı tarafından yağmalanamasın diye bu değişimi istiyoruz. Bu derneğin kurulmasına sebep olan sancılar bir daha yaşanmasın diye bunu istiyoruz' diye konuştu.'Büyük ve güçlü Türkiye'ye doğru yürüyüşümüze devam edeceğiz'Fransa'da, İsviçre'de, son olarak Avusturya'da Müslümanların günlük hayatlarını doğrudan etkileyecek düzenlemeler yapıldığını ve bunların Müslümanlara yönelik ayrımcılığı yasal dayanağa kavuşturan düzenlemeler olduğunu kaydeden Erdoğan, 'Adına baktığın zaman sanki Müslümanların lehine. Yalan... Hiç de alakası yok. Kendilerine göre... İnandıkları, güvendikleri bir grupla bu toplantıları yapıyorlar ve ondan sonra da yeni bir yasa...' dedi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avusturya'da İslam'ın resmi din olarak kabul edilmesiyle devam eden sürecin Müslümanlar için çok çok daha iyi ve çok daha yeterli olduğunu belirterek, şöyle devam etti:'Onun için bizim başörtülü yavrularımız Avusturya'ya gittiği zaman kapılarını böyle açtılar. Bir Almanya açamadı çünkü Almanya'da İslam resmi din değil. Ama Avusturya'da resmi din. Bununla ilgili Avusturya'nın hükümet, devlet başkanlarıyla çok çok önemli görüşmelerimiz olmuştu. Güzel bir süreç vardı. Şu anda gelinen süreç çok da iyi bir süreç değil. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanımızın da yaptığı güzel bir açıklama var. Bu süreci yakından takip ediyoruz, edeceğiz, samimiyetlerini göreceğiz. Bir taraftan AB müktesebatı diyeceksiniz, ama bir taraftan da AB müktesebatına tamamıyla ters adımlar atacaksınız. Olay farklı bir zemine doğru kayıyor. Bu kayışı durdurmak zorundayız. Bu ülkelerde adeta yeni 28 Şubatlar ihdas ediliyor. Bu ülkelerdeki kardeşlerimizin haklarını daha etkili şekilde savunabilmek için yeni Türkiye'yi, yeni anayasayı, başkanlık sistemini istiyoruz.'Savunma sanayi başta olmak üzere, Türkiye'nin her alanda kendisine yeterli, dostlarına yardımcı bir konuma gelebilmesi için bunu istediklerini ifade eden Erdoğan, Türkiye'de savunma sanayini ayağa kaldırmak için harekete geçtiklerini, pek çok önemli projeyi hayata geçirdiklerini, ancak hala aşamadığımız engeller ve hala çözülemeyen sorunlar bulunduğunu anlattı.Erdoğan, Silahlı Kuvvetler'in dışa bağımlılığını yüzde 50'nin altına düşürdüklerini kaydederek, şunları söyledi:'Bunun daha da ileri gitmesi gerekiyor. Bir ürün geliştiriyorsunuz, üretim aşamasına geçiyorsunuz, parçalarından birini de dışarıdan alıyorsunuz. Sonra bu ürünü dostunuz olan ülkelere satmak istediğinizde bir anda karşınıza dışarıdan alıp kullandığımız o parçanın lisansörleri çıkıyor. 'Hayır. Bunu kendiniz kullanabilirsiniz ama başka kimseye satamazsınız' diyor. Ya biz dost değil miyiz? Biz stratejik müttefik değil miyiz? Model ortak değil miyiz? Niye bize bunu yapıyorsun? 'Kongreden geçmesi şart'. E tamam da bize olduğu zaman, bize, kongreye sormamızı sormuyorsun, ama sana geldiği zaman, model ortağız, diyorsun ki 'Kongreden geçmesi lazım'. İstedikleri yerde kongreye mongreye gerek yok. Anında başkan o işi bitirebiliyor. İşte tüm bu sorunları süratle aşmak, ülkemizi her alanda hak ettiği seviyelere çıkarmak için 'yeni anayasa' diyoruz, 'başkanlık sistemi' diyoruz.'Konuların hiçbirinin birbirinden bağımsız, ayrı konular olmadığını belirten Erdoğan, hepsini 'aynı prizmanın farklı yüzleri' şeklinde tanımladı.Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Ama unutmayın; düşmez kalkmaz sadece Allah'tır, geri kalan her şey değişir, her şey dönüşür. Biz sağlam durursak, inancımızdan, yaşayışımızdan, davamızdan taviz vermezsek, istikametimizi kaybetmezsek gerisi kolay. 'Yektir Allah' diyerek çıktığımız yol, bizi mutlaka doğruya ulaştırır. Başkalarının bizim kaybettiğimizi sandığı her durumun sonunda zafere ulaştığımızı görürüz' diye konuştu.Sezai Karakoç'un 'Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine' şiirinin, 'Sakın kader deme kaderin üzerinde bir kader vardır / Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır / Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır / Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır / Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır' dizelerini aktaran Erdoğan, salondakilere şöyle seslendi:'İşte sizler o yenilgi yenilgi büyüyen zaferin isimlerisiniz. Biz kaderin üstünde bir kader olduğuna iman etmiş insanlar olarak üzerimize düşeni yapacak, mücadelemizi verecek, ondan sonra da tevekkül edeceğiz. bunun en güzel ispatıdır, en güzel örneğidir. 28 Şubat'ı yapanları milletimiz belki hatırlamıyor bile ama bizler, ama sizler işte buradayız, dimdik ayaktayız. Zulümle abad olanın, ahiri berbat olur. Biz hizmette yarışacağız, hayırda yarışacağız, fikirde yarışacağız, sevgide yarışacağız. Niyet hayr, akıbet hayr. Bize bugünleri gösteren mevlamıza hamdüsenalar ediyoruz. Allah bir daha bu millete 28 Şubatlar yaşatmasın, o meşum günleri göstermesin diyoruz. 28 Şubattan aldığımız derslerle yeni Türkiye'ye, büyük Türkiye'ye, güçlü Türkiye'ye doğru yürüyüşümüze inşallah hep birlikte devam edeceğiz.'AA
YGS'ye Nevruz, Üniversiteye Seçim Ayarı
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, “2015 YGS tarihi 22 Mart olacaktı, Nevruz’a denk geldiği için 15 Mart’ta yapmaya karar verdik. Seçimler 14 Haziran’da olacaktı, Yüksek Seçim Kurulu ile görüştük, o tarihte sınav olduğunu söyledik, 7 Haziran’a aldılar” dedi. Üniversiteye giriş sınavlarında da “açık uçlu sınav” yapmak için çalışma yaptıklarını ancak kısa sürede gerçekleşmeyeceğini belirten Demir, “Bunlar üzerinde çalıştığımız projeler” diye konuştu.Gönül Koca’nın Hürriyet’teki haberine göre, öğrencilerin, ailelerin merak ettiği “Üniversiteye giriş sınavlarında bir değişiklik olacak mı, açık uçlu sorular ne zaman sınavlarda sorulacak?” gibi sorulara cevap veren ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, “Gelişmiş ülkeler artık öğrencilerini çoktan seçmeli sorulardan oluşan sınavlarla almıyor. Açık uçlu sınav dediğimiz yazılı sınavla alıyor. Biz de buna kendimizi hazırlamalıyız, ama bugünden yarına olacak bir şey değil” dedi.İstanbul Şehir Üniversitesi’nde düzenlenen ‘Öğrenci Seçme ve Yerleştirme (ÖSYS) Özelinde ÖSYM’nin Sınav Sistemi’ konulu seminere katılan Demir, önce kurumun misyon ve vizyonunu anlattı.4 yıllık başkanlık döneminde yaptıkları çalışmalardan örnekler veren Demir, sınav güvenliğini arttırdıklarını bunun için de eleştiri aldıklarını söyledi. Konuşmasına, “2010 yılında kendimize çok özel bir misyon belirledik. Dört yılda bunun çoğunu tamamladık. 2015’te ise kendimize yeni bir misyon belirledik, yurtiçi ve yurtdışında hak ve adalet ölçüsünde sınav yapmayı kendimize hedef koyduk. Çünkü sosyal barış için hak ve adalet çok önemli. Türkiye bugün bir Irak, Mısır ya da Suriye değilse bunda ÖSYM’nin ciddi katkısı var” değerlendirmesini yapan Başkan Demir, daha sonra seminer katılımcılarının ve basın mensuplarının sorularını cevapladı. Demir’in açıklamaları özetle şöyle:YGS’YE, NEVRUZ AYARI• Aslında YGS’yi 22 Mart’ta yapacaktık ama Nevruz o tarihe denk geldiği için ne olacağı belli olmaz. O nedenle 15 Mart’ta yapmaya karar verdik.• Genel seçimler 14 Haziran’da olacaktı, biz de o tarihlerde LYS’leri yapıyoruz. Yüksek Seçim Kurulu ile konuştuk, “Sınavları biz 13-14 Haziran’da yapalım, siz seçimleri 7 Haziran’da yapın” dedik. Buna göre düzenleme yapıldı. Yani tüm Türkiye’yi etkileyen bir sistem var.• YGS’nin 2016’da yılda birkaç kez uygulanması konusu söz konusu değil. Biz adaylarda stresi azaltmak için YGS’yi yılda birkaç kez yapmayı planlıyoruz ama bu bugünden yarına olacak bir şey değil. Bunların ötesinde özellikle ÖSYS, 2547 sayılı kanunla YÖK’e verilmiş bir yetki. Biz sadece seçenekleri sunuyoruz, karar YÖK’e aittir. Ben uygulamacı olarak böyle seçenekler var diyorum, YÖK ne zaman neyi takdir ederse…ADAYLARI ROBOTLAŞTIRAN TEST SİSTEMİNDEN ÇIKMALIYIZ• Bizden daha gelişmiş ülkeler yazılı ve açık uçlu sorularla sınavlar yapıyorlar. Bunun nasıl gerçekleştirildiğini öğrendik, pilot çalışmalar yaptık. Bunun uygulanabilir olduğunu gördük. Açık uçlu sorular derken, “Demokrasi nedir?” sorusunu cevaplamasından bahsetmiyoruz. Size bir soru soracağım, “Türkiye’de ilk en büyük devalüasyon hangi yılda yapılmıştır?” Cevap: 1946. Cevabı düşünürken zihniniz zorlandı değil mi? Hedefimiz bu. Cevabı kısa, tanımlı, herkesin cevap verebileceği sorular sormak.KAYMAKAMLARA MARTTA AÇIK UÇLU SINAV• 28 Mart’ta yapacağımız kaymakamlık sınavını 50 açık uçlu soruyla gerçekleştireceğiz. Saatte 18 bin kâğıdın okunduğu optik okuyucuda değerlendirilmeyecek. Adayın adı, soyadı kitapçık üstünde olacak. İçindeki kitabı alacağız, elektronik ortama taşıyacağız, konunun uzmanı arkadaşımız bunu değerlendirecek. Arka arkaya 10 bin aynı soruyu değerlendirecek. Bunu ikinci bir uzman daha değerlendirecek, ikisi aynı puanı vermeli. Farklı olursa üçüncü bir uzman daha değerlendirecek. Ama tabii ki bu üniversiteye giriş sisteminde, sabahtan akşama uygulanacak bir sistem değil. Fakat buna hazırlıklı olmak durumundayız, artık beynimizi geliştirmek, adaylarımızı çoktan seçmelinin robotlaştıran, sadece seçeneklerle hayata bakan insan tipinden çıkmak durumundayız.SORULAR NEDEN AÇIKLANMIYOR?• Biz bilgi edinme hakkına kesinlikle saygı duyuyoruz. Kabul ettiğimiz bir hak olarak gördüğümüz bir konu. Bu nedenle isteyen aday ÖSYM’ye gelir ve kendi kitapçığını görür. Dolayısıyla bilgi edinme konusunda hiçbir sıkıntımız yok. Yaptığımız şey şu, soruları dershanelere ve kamuoyuna açmıyoruz. Çünkü dershaneler gerçek eğitim kurumları değil. Gazetelere ve televizyonlara da vermiyoruz çünkü bu bir telif hakkı gerektiriyor. Bunu da yaptık 2 yıl soruları yüksek ücretlerle sattık. Ama artık bunu yapmak istemiyoruz. Bir soru havuzu oluşturuyoruz, üniversitelerden akademisyenlere soru hazırlatıyoruz. Bugün ÖSYM’nin 40 bin soruluk bir soru havuzu var.O UZMANLAR DERSHANE ARTİSTİDİR• “Soruları görmezsek, uzmanlar hatalı olup olmadığını nasıl inceleyecek” diye eleştiriliyoruz. Madde analizi yöntemiyle sorularda hata olup olmadığını anlayabiliyoruz. Tüm adayların sorulara verdiği istatistiksel cevaplara ve ÖSYM’nin verdiği cevaplara bakıyoruz. Fark varsa uzmana götürüp, değerlendiriyoruz ve ÖSYM yanlış yapmış diyoruz. Madde analizi ile bunları görüyoruz. Sizin “Uzmanlar inceleyip hatalı soruyu buluyor” dediğiniz uzman arkadaş, muhtemelen dershanenin artistidir.• Üniversiteye giriş sınavlarında TEOG benzeri bir sistem de konuşuluyor. TEOG bu yıl ikinci kez uygulanıyor. Biraz daha zaman geçmesi gerekiyor. Uygulanabilir olduğu görülürse tartışılır. Bütün bunların kamuoyunda tartışılması gerekiyor. Ama öğrenci liseye başlamış, 11’inci sınıfta ve kalkıp sen yeni bir sistemle üniversite sınavına gireceksin demek doğru değil.SINAV SONUÇLARI NEDEN GECE YARISI AÇIKLANIYOR?• Sınav sonuçlarının açıklanmasının çok ilginç bir boyutu var. Kâğıtlar okunuyor, yönetim kurulu toplanıyor, karar alıyor ve daire başkanı diyor ki “Artık açıklayabiliriz”. O nedenle hiç beklemeden açıklamak durumundayız. Ama bu konuda da bir çalışmamız var. Önceden saat verip, o saatte açıklamayı planlıyoruz.TERCİH DÖNEMİ NEDEN TAKVİMDE YOK?• Özellikle yerleştirme sonuçlarını çok daha önce açıklayabiliriz. 2013-1014’te açıklayabilecek duruma geldik. Ama bir şeyi görmedik, Kredi Yurtlar Kurumu kayıtların olduğu hafta yurtları velilere açıyormuş. Kredi Yurtlar Kurumu kapısını açıp, velilere gösterecek durumda olmadığı için siyaset devreye girdi, sonuçları açıklamayın dedi. Tercih döneminin açıklanması da üniversitelerle ilgili. Üniversiteler kontenjanlarını vermekte biraz gecikiyorlar, o yüzden de şu anda takvim vermiyoruz. Ama her şey belli, bizim takvimimizde bir aksama yok.BÜTÜN SINAVLARI İNCELEYECEK BİR METOT ARIYORUZ2010 yılında KPSS’de yaşanan olaylardan sonra güvenlik önlemlerini en üst seviyeye çıkardık. 2010-KPSS’den sonra bütün sınavları inceleyecek bir metot arıyoruz. 1974 ve sonrası zamanlarda düzenlenen sınavlar bu analize tabi. Şu anda ben çok ciddi bir ekip çalıştırıyorum. Geçmişte girdiği sınavlarla adayın sonra girdiği sınavlar arasında bir uyumsuzluk var mı? diye bir metot arayışımız var. İhbarlar geliyor onları nasıl değerlendireceğimize, buna nasıl bir yol bulabileceğimize bakıyoruz. Hedefimiz sadece hak edene, hak ettiğini vermek. Şu anda bir inceleme söz konusu değil. Hürriyet
Reklam
İnsanın Karizmasını Tek Karakterde Tepetaklak Eden Yazım Hataları
etiket
'Kullandığınız, kelimelerin doğruluğundan emin misiniz?  Bazılarını sıklıkla yanlış kullanıyor olmayasınız?' Bazen öyle bir anda yaparız ki; bu basit hataları, o andan sonra işin geri dönüşü olmaz. Eşeği süremezsiniz Niğde'ye..   Biz de tam olarak bu noktadan yola çıkarak, en çok yapılan yazım hatalarını sizler için derledik.
KPSS’nin Olağan Şüphelileri Firarda
2010 KPSS’de yaşanan usulsüzlükler ve çalınan sorulara ilişkin yürütülen soruşturmada yeni detaylara ulaşıldı. Soruşturma dosyasında adı geçen 10’a yakın şüphelinin yeni yıldan önce tek tek yurtdışına kaçtığı ve bir daha dönmediği ortaya çıktı.Milliyet'ten Tolga Şardan ve Türker Karapınar'ın haberine göre; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 2010 yılı KPSS sınavı sorularının çalınması ve usulsüz olarak dağıtılarak bir grup adaya kolaylık sağlanmasının araştırıldığı soruşturmada adı geçen bazı kişilerin kısa süre önce yurtdışına gittikleri ortaya çıktı. Milliyet’in aldığı bilgiye göre savcılık dosyasında, adı geçen 10’a yakın şüpheli yılbaşından önce tek tek yurtdışına çıkış yaptı ve dönmedi. Yapılan araştırmada, yurtdışına çıktıkları tespit edilen şüpheliler arasında, soruların çalınması ve dağıtılmasında rol oynadığı iddiası kamuoyuna yansıyan bir sivil toplum kuruluşunin (STK) görevlisi de bulunuyor. Soruların çalınmasında asıl rol oynayan kişinin de daha önce ÖSYM’de görev yapan M.A. olduğu yönünde delillere ulaşıldığı kaydedildi.Sınav evrakları imha edildi2010 KPSS’nin eğitim Bilimleri sınavı iptal edilirken, Genel Yetenek ve Genel Kültür sınavları geçerli sayılmıştı. Soruşturmada TÜBİTAK’ın hazırladığı rapor doğrultusunda Genel Yetenek ve Genel Kültür sınavları da soruşturmaya dahil edilmişti. Ancak bu iki sınava ait evrakın, eski Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Şadan Sakınan’ın soruşturmayı yürüttüğü dönemde ÖSYM ile yapılan yazışmalar sonucunda imha edildiği anlaşılmıştı. Genel Yetenek testi kitapçıklarından bin 263’ü ise, ÖSYM’de görevli temizlikçilerin 2014 Aralık ayında depoda yaptığı temizlik sırasında tesadüfen ele geçirilmişti. Şüpheli KPSS’de adayların kullandığı kitapçıkların ÖSYM’de imha edilmesinin soruşturmayı etkilediği ve bu kararı verenlerle ilgili de adli işlem yürütüldüğü ifade edildi. Özellikle, sınava giren ve usulsüz biçimde sınavı kazandıkları tespit edilen adaylara ait soru kitapçıklarının imha edilmesiyle suç delillerinin ortadan kaldırıldığı, bu nedenle yürütülen soruşturmanın genişleyebileceği ifade edildi.Savcı Sakınan’ın 4 yıl yürütüp tamamlayamadığı soruşturma dosyasının el değiştirmesinin ardından, sınavda 120 sorudan 110 ve üzeri doğru yanıtlayan 2 bin 676 kişinin yanı sıra şüpheli 564 şahsa ait telefon numaralarının HTS kayıtları ile analiz çalışmasında da sona gelindi. Toplam 3 bin 240 kişiye ait telefon numaralarının 1 Haziran- 1 Ağustos 2010 arasını kapsayan analiz çalışmasında 2 binin üzerindeki kişinin birbiriyle irtibatlı olduğu tespit edildi.KPSS yerine LYS kodlamasıSoruşturmada Yalvaç’ta oturan B.S.’nin KPSS 2010 sorularını Ankara’daki bir arkadaşından aldığı iddia edilmişti. B.S.’nin bilgisayarında hem Jandarma hem emniyet tarafından yapılan incelemede, suç unsuruna rastlanamamıştı. Bu durumu şüpheli bulan savcılık, B.S.’nin bilgisayarına ait imajı TÜBİTAK’a da inceletti. İmaj içinde, KPSS sınavından önce bir dershaneye ait “LYS Deneme Sınavı 7” isimli dosya üzerinde duran uzmanlar, bu deneme sınavı sorularını asıl KPSS sorularıyla karşılaştırıldı. Sonuçta deneme sınavı sorularının 2010 KPSS Eğitim Bilimleri’ndeki 60 soru ile birebir aynı, Genel Yetenek ve Genel Kültür testi sorularının da büyük oranla benzer olduğu açığa çıktı. Deneme sınavının “LYS”, yani üniversiteye giriş sınavı olarak kodlanmış olması nedeniyle bu durumun güvenlik birimlerinin gözünden kaçmış olabileceği tahmin ediliyor.
"Ne Çapulculara, Ne Paralel Çeteye, Ne de Vandallara Meydanı Bırakmadık"
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu , Sinan Erdem Spor Salonu'nda düzenlenen AKP İstanbul 5. Olağan İl Kongresi'nde konuşuyor. Davutoğlu, AKP'nin eski genel başkanı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 'a atfen 'Reis'in bütün emanetlerine sahip çıkacağız' dedi.8 yıldır AKP istanbul İl Başkanlığı görevini yürüten Aziz Babuşçu , görevi Selim Temurci 'ye devretti.Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle'Reisin bütün emanetlerine sahip çıkacağız. İstanbul yüreğimizde hiç bitmeyen bir aşktır. İstanbul AK Parti'dir. AK Parti İstanbul'dur. İstanbul'u anlayan tarihi anlar. İstanbul gibi AK Parti'de tarihe mührünü vurmuştur. AK Parti İstanbul il başkanlığı görevi en ağır görevdir.İstanbul'un 7 ilçesine benzer AK Parti'de. İşte onlar nedir? Birlik, özgürlük, güvenlik, adalet, kudret, izzet ve adalettir. Biz birlik siyasetinin takipçileriyiz.'Reisin bütün emanetlerine sahip çıkacağız. İstanbul yüreğimizde hiç bitmeyen bir aşktır. İstanbul AK Parti'dir. AK Parti İstanbul'dur. İstanbul'u anlayan tarihi anlar. İstanbul gibi AK Parti'de tarihe mührünü vurmuştur. AK Parti İstanbul il başkanlığı görevi en ağır görevdir.İstanbul'un 7 ilçesine benzer AK Parti'de. İşte onlar nedir? Birlik, özgürlük, güvenlik, adalet, kudret, izzet ve adalettir. Biz birlik siyasetinin takipçileriyiz.Birlik siyasetinin en önemli parçası çözüm sürecidir. Çözüm süreci için söz verdik. Bu topraklarda etnik siyaset yapılmayacak. Kimse bu ülkeyi bölme faaliyetini asla bulamayacak. Tek bir milletin ferdi olduğunu unutmayacak.Sütçü imamın torunları üniversite kapılarından alınmıyordu. Bu zulmü ortadan kaldırdık. Öncelikli hedefimiz özgürlükçü bir anayasa getirmek.Çözüm süreci mutlaka başarıya ulaşması gereken projemiz. Vatandaşlarımız hiç merak etmesin, bir daha kimse bu ülkeyi bölecek şekilde faaliyet yapamayacak. Alevi-Sünni ayrımı yapılamayacak. Kürt, Türk, Çerkez demeyecek. Allah bizimle millet bizimle İstanbul bizimle. İstanbul yeni bir destan yazmaya hazır mısın? Dimdik durmaya hazır mısın? İnşallah 7 Haziran'da yüzde 60 demeye hazır mısın? İstanbul'da birlik varsa Türkiye'nin her yerinde vardır.Başörtülüler üniversite kapılarında hakarete maruz kalıyorlardı, İmam Hatip liselerine ikinci sınıf muamelesi yapılıyordu. Gayrimüslim azınlıklar iç tehdit algılanıyordu ama AK Parti geldi ve insan onuru önemlidir dedi. Başörtü yasağını, katsayı zulmünü kim kaldırdı? Her türlü zulme önce İstanbul önce AK Parti direndi. 12 yıl içinde demokrasileşme paketleriyle büyük devrimlere imza attık.Ne çapulculara, ne paralel çeteye, ne vandallara…Gezi provokasyonlarıyla, 17-25 Aralık kumpaslarıyla, 6-7 Ekim Kobani olaylarıyla kaos ortamı oluşturmak istediler. Bu provokasyonlara karşı AK Parti kadroları dimdik durdu. Ne çapulculara, ne paralel çeteye, ne de vandallara meydanı bırakmadık, bırakmayacağız.Ana paralel partisi misin?Biz milletimizle halayda beraberiz, onlarda Paralel çeteyle her türlü tuzakta beraberler. Öyle bir tuzakla karşı karşıyayız ki 7 Haziran seçimlerine giderken bütün milletimizin teyakkuzda olması lazım. Kılıçdaroğlu İç güvenlik paketine direnin derken aynı saatlerde ABD'de New York Times'ta paralel çetenin makalesi yayınlandı. Bir kampanya başlatıyorlar, Türkiye'de CHP, MHP ve HDP'ye mesaj yolluyor. AK Parti'den kurtulmak istiyorsanız, bizimle işbirliği yapın diyor. Kılıçdaroğlu da ona cevap veriyor. Her türlü provokasyonu yaparız diyor. Bu ülkede kaosa izin vermeyeceğiz. Sen ana muhalefet partisi misin? Ana paralel partisi misin?MHP'de 6-7 Ekim olaylarında döndü bize dedi ki neden el koymuyorsunuz. Bahçeli'ye diyoruz ki adın Devlet ama neden vandallarla işbirliği yapıp İç güvenlik partisine karşı çıkıyorsun?T24
Reklam
10 Bin Lira Ver, Dil Sınavı Cevapları Cebine Gelsin!
2010’daki şaibeli KPSS’den sonra, aynı yıl düzenlenen Üniversitelerarası Dil Sınavı’nda da kopya şüphesi ortaya çıktı. Savcılığın dosyasında “kitapçığın türünü bize mesaj at, cevaplar yolda” ses kaydı var.Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, 2010 yılındaki KPSS’de “Eğitim Bilimleri’, ‘Genel Kültür” ve ‘Genel Yetenek” sınav sorularının sızdırılması ile ilgili soruşturması devam ederken, aynı yıl yapılan Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı’nın da (ÜDS) savcılık tarafından mercek altına alındığı ortaya çıktı. 26 Aralık 2010 tarihinde yapılan sınava 60 bin 234 kişi girdi.Vatan Gazetesi'nden Kenan Butakın'ın haberine göre, sınavdan birkaç gün önce ise adı savcılık kayıtlarında yer alan bir akademisyen ÖSYM yetkililerine giderek ihbarda bulundu, “Ben bu sınava defalarca girdim ama başarılı olamadım. Bunun üzerine E.V. isminde bir tanıdığım bana cevap anahtarını 10 bin TL’ye satacağını söyledi.”Cevap anahtarı verecek olanın ses kaydıBu ihbar üzerine ÖSYM yetkilileri daha fazla delile ihtiyaç olduğunu, bunun sadece iddiadan ileriye gidemeyeceğini ifade etti. Bu iddia üzerine ihbarda bulunan kişi, sınavdan birkaç gün sonra ÖSYM yetkililerine E.V. ile yaptığı görüşmenin ses kaydını teslim etti. ÖSYM yetkilileri ses kaydını dinlediğinde E.V.’nin kopyanın nasıl çalışacağına dair uygulanacak sistemi anlattığını şahit oldu. E.V.’nin anlatımına göre kopya, kol saati şeklindeki telefon üzerinden yapılıyor. Sınava giren aday, kendisine daha önceden bildirilen bir cep telefonuna kitapçık türünü mesaj olarak atıyor. Mesajı attıktan yaklaşık yarım saat sonra ise soruların cevapları cep telefonuna mesaj olarak geliyor.İlk sınavda 15 kopyalı sınavda 75 doğru yaptıÖSYM, bu ses kaydını dinledikten sonra o yıl sınava giren E.V.’nin şimdiye kadar sınavlarda gösterdiği bütün performansını araştırdı. Yapılan incelemede E.V.’nin son 3 sınava girdiği tespit edildi. İlk sınavında 80 sorudan 15, ikinci sınavda ise 20 soruya cevap vererek başarısız olduğu saptandı. Son sınavında ise 80 sorudan 75’ine doğru cevap vermesi, üzerindeki şüpheleri kuvvetlendirdi. ÖSYM yetkilileri “Sadece bir kişi mi kopya çekti?” sorusunun cevabını aramak için de 60 bin 234 kişinin cevaplarını kontrol etti. Yapılan değerlendirmede, Süleyman Demirel Üniversitesi’nden bir öğretim üyesinin de E.V. ile aynı sorulara doğru, aynı sorulara da yanlış cevap verdiğini saptadı. Bir başka ifadeyle fotokopi cevap anahtarı ortaya çıktı.Savcı değişti dosya raftan indiÖSYM elde ettiği verilerle, bu iki kişinin sınavlarını kopya çektikleri gerekçesiyle iptal ederken, savcılığa da suç duyurusunda bulundu. Aralarında ses kaydının olduğu deliller, dönemin KPSS soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Şadan Sakınan’a teslim edildi. Ancak bu ihbardan bir sonuç çıkmazken, sınavları iptal edilen iki kişi ise konuyu yargıya taşıdı. Mahkeme tarafından sonuçların iptal edilmesi hukuka aykırı bulunarak, bu iki kişinin sınavı geçerli sayıldı. Ancak ÖSYM yetkilileri kopya iddiaları netlik kazanmadığı için KPSS Savcısı Sakınan’ın yerine Yücel Erkmen’in gelmesiyle birlikte konuyu tekrar savcılığa taşıdı. Erkmen tarafından da 2010 yılındaki ÜDS sınavıyla ilgili olarak dosya raftan tekrar indirilerek araştırma başlatıldı.
Meslek Lisesi Tercihi İkiye Katlandı
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Osman Yıldırım, üniversiteye girişte (28 Şubat süreciyle birlikte) getirilen katsayı uygulamasının 2009'da kaldırılmasıyla, mesleki ve teknik eğitime devam eden öğrenci oranının yüzde 27'den yüzde 54'e çıktığını bildirdi.MEB Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği'nce Sakıp Sabancı Basın Merkezi'nde düzenlenen toplantıya katılan Yıldırım, gazetecilere çalışmaları hakkında bilgiler verdi.Mesleki ve teknik eğitim okullarında 2014-2015 eğitim öğretim yılında 3 bin 296 okul ve 1 milyon 875 bin 599 öğrencinin bulunduğunu belirten Yıldırım, mezunların işgücüne katılım oranının yüzde 65 düzeyinde olduğunu dile getirdi. Yıldırım, mesleki ve teknik lise mezunlarının yüzde 25-30'unun üniversiteye devam ettiğini söyledi.Mesleki ve teknik eğitimde geçen yıl yapılan düzenlemeyle 22 okul çeşidinin 'mesleki ve teknik anadolu lisesi' altında birleştirildiğini dile getiren Yıldırım, hazırlanan Mesleki ve Teknik Eğitim Strateji Belgesi ve eylem planının uygulanmaya başladığını vurguladı. Eylem planına göre, mesleki ve teknik eğitimde kalite güvence sisteminin kurulacağını ifade eden Yıldırım, böylece okulların belli standardın üzerinde kalması ve bu standardı taahhüt etmelerine ilişkin çalışma yapılacağını ve okulların dış denetçilere açılacağını belirterek, 'akredite'ye dayalı bir sistemin kurma çalışmalarını da sürdürdüklerini bildirdi.Yıldırım, (28 Şubat süreciyle getirilen) üniversiteye girişte katsayı uygulamasının 2009'da kaldırılmasının ardından mesleki ve teknik eğitimi tercih eden öğrenci sayısında büyük artış yaşandığına dikkati çekerek, '2009'dan itibaren yüzde 27'lere düşen mesleki ve teknik eğitim öğrenci oranı, katsayının kaldırılmasının ardından kademeli olarak artarak, geçen eğitim-öğretim yılında yüzde 54'e ulaştı. Böylece Türkiye, mesleki ve teknik eğitimde okullaşma oranında, yüzde 46 olan OECD ortalamasının üzerine çıktı' dedi. TEOG sonuçlarına göre mesleki ve teknik eğitimi tercih eden öğrenci sayısının 2014-2015 döneminde 638 bine ulaştığını bildiren Yıldırım, mesleki ve teknik liselerin, kısa vadede meslek edinmek isteyenler için değil, aynı zamanda üniversiteye devam etmek isteyenler için de fırsatlar içerdiğini ifade etti.Meslek lisesi 9. ve 10. sınıf öğrencilerinin fizik, kimya, matematik ve biyoloji derslerini zorunlu olarak, 11. ve 12. sınıf öğrencilerinin de seçmeli olarak alabildiğini; teknik lisesi öğrencilerinin de bu dersleri 4 yıl boyunca zorunlu olarak aldıklarını bildiren Yıldırım, böylece lise eğitiminin ardından üniversiteye gitmek isteyen öğrencilerin akademik eğitimine de destek verildiğini kaydetti.Yıldırım, yapılan araştırmalara göre, mesleki ve teknik eğitim mezunu ve sektörde çalışan öğrencilerin okulda edindikleri becerilerden memnuniyet oranının yüzde 80 düzeyinde, sektörün öğrencilerden memnuniyetinin ise yüzde 70'in üzerine çıktığını bildirdi.Almanya'daki Türklere sertifika müjdesiAvrupa Birliği ülkelerinde özellikle 'usta' istihdamı için sadece meslek lisesi diplomasının yetmediğini, bunun yanında ayrıca belgeler gerektiğini aktaran Yıldırım, bu sebeple Ulusal Referans Noktası (URN) ile çalışmaların tamamlandığını ve URN sitesinde mesleki ve teknik eğitim alan ve dallarına ilişkin EUROPASS sertifika eklerinin yayımlandığını bildirdi. Yıldırım, bu uygulamanın Avrupa ülkelerinde işe girme ya da ücret artışı için gerekli olduğuna işaret ederek, özellikle Almanya'daki Türk vatandaşlarının mesleklerinde ilerlemeleri için büyük önem taşıdığını kaydetti.Enerji Meslek Lisesi'nin temeli atılacakOsman Yıldırım, mesleki ve teknik eğitimde Türkiye'de bir ilki hayata geçireceklerini bildirerek, Ankara'da 'yeşil teknoloji' konusunda uluslararası eğitim merkezi olarak faaliyet gösterecek bir okul yapmayı planladıklarını bildirdi.Bu okulun iş ve işlemleriyle ilgili ihale aşamasının Ankara Valiliği tarafından yürütüldüğünü belirten Yıldırım, 'Burada yenilenebilir enerji ile ilgili 3 yıl önce bir alan açtık. Öğrenciler, bu okulda rüzgar ve güneş enerjisi gibi dallarda eğitim alacaklar, bina ise kullandığı enerjiyi tamamen kendi üretecek. Yani okul tamamen akıllı bir okul olacak' bilgisini verdi.3. havaalanına personel yetiştirilecekMesleki ve teknik eğitimde ilk defa uygulamaya konulacak 'sivil havacılık' alanı yer hizmetleri öğretim programının geliştirileceğini ve uygulamaya konulacağını kaydeden Yıldırım, 'Ülkemizde dünyanın en büyük 3. havaalanı yapılacak. Bununla birlikte yer hizmetleri alanında çok fazla elemana ihtiyaç olacak. Bu ihtiyacı karşılayabilmek için sivil havacılık yer hizmetleri öğretim programını taslak olarak hazırladık. Önümüzdeki yıl, bunu uygulamaya koyacağız' ifadesini kullandı.Eğitime 3. boyut geliyorOsman Yıldırım, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın 1. eğitim öğretim dönemi karnelerini dağıttığı Kızılcahamam Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde aynı anda 3D Laboratuvarının açılışını da yaptığını anımsatarak, 'Burada mesleki ve teknik eğitimde 3 boyutlu materyal hazırlama projesini tüm alanlar için yaygınlaştırıp video olarak tüm okullara yaygınlaştıracağız. Bundan sonra tüm meslek liselerinde 3 boyutlu eğitim materyalleri kullanılacak. Bu eğitimler bir perde üzerinde üç boyutlu görüntülerle verildiğinden gerçekten de sinema keyfi veriyor ve öğrencilerin motivasyonunu da arttırıyor' dedi.Genel Müdür Yıldırım, proje kapsamında bir ekip kurulacağını ve öğretmenlere eğitimler verileceğini sözlerine ekledi.Selma Kasap, AA
Bakan Avcı'dan 40 Yaş ve Üstü Öğretmenlere Müjde
MİLLİ Eğitim Bakanı Nabi Avcı, branş öğretmenleri atamasında 40 yaş sınırını kaldırdıklarını söyleyerek, 'Buna niçin ihtiyaç duyduk? Özellikle 28 Şubat döneminde KPSS'yi kazandıkları veya müracaat ettikleri halde o günün koşullarında bu hakları ellerinden alınan öğretmen adayları da bu atama döneminde bundan yararlanabilsinler' dedi.Milli Eğtimi Bakanı Bakan Nabi Avcı, Eskişehir'de Odunpazarı İlçe Halk Eğitimi Merkezi'nin açılış törenine katıldı. Bakan Avcı tören sonrasında basın mensuplarının yönelttiği çeşitli soruları yanıtladı. Avcı, branş öğretmenlerinin ataması ile ilgili olarak şöyle konuştu:'Bunlar nasıl belirleniyor? İhtiyaçlara bakıyoruz. Türkiye genelinde hangi branştan ne kadar açığımız var, hangi illerde o branşlarda açık var bunlara bakıyoruz ve ona göre dengeli bir biçimde branşlar arasında elimizdeki kadroları dağıtmaya çalışıyoruz. Bu yıl biliyorsunuz Resmi Gazetede yayınlandı. Yönetmelikte yaptığımız bir değişiklikle yaş sınırı şartını da kaldırdık. Daha önce 40 yaşın altında olmak koşulu vardı müracaat edebilmek için. Şimdi o koşulu da yönetmelikte yaptığımız bir değişiklikle kaldırdık. 40 yaş şartı yok. Buna niçin ihtiyaç duyduk? Özellikle 28 Şubat döneminde KPSS'yi kazandıkları veya müracaat ettikleri halde o günün koşullarında bu hakları ellerinden alınan öğretmen adayları da bu atama döneminde bundan yararlanabilsinler. Eğer koşulları, şartları tutuyorsa onlarda müracaat edebilsinler diye bu yönetmelik maddesini de kaldırdık. 40 yaş koşulu kalktı.'ELÇİLİKLER BÜNYESİNDEKİ OKULLARIN SAYISI ARTACAKBakan Avcı, yurt dışındaki okullar konusunda Bakanlar Kurulu'na bir sunum yaptıklarını belirtti. Avcı, konuşmasını şöyle sürdürdü:'160 ülkede faaliyetlerini yürüten kurumlardan, kuruluşlardan söz ediyoruz. Dolayısıyla her birinin kendi özel şartları vardır, kuruluş koşulları vardır. Bunların çok büyük bir bölümü özellikle son 10-12 yılda AK Parti hükümetlerinin de himayesinde gelişmiş kurumlardır. Dolayısıyla şimdi en son Sayın Cumhurbaşkanı'nın Afrika ziyaretinde olduğu gibi o ülkelerin yetkilileri bizden tekrar tesviye talebinde bulundukları zaman kendilerine Milli Eğitim Bakanlığımızın veya sivil toplum kuruluşlarımızın bu hizmetleri layıkıyla yerine getirebileceğini, bunun için hazırlıklarımızın tamam olduğunu söylüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız orada ifade etti zaten. Bu hazırlıklarımız tamamlandıktan sonra bu bir sivil yapılanma içerisinde, devletin de himayesinde Milli Eğitim Bakanlığının, Dışişleri Bakanlığı'nın, Kültür Bakanlığı'nın yani topyekün hükümetin himayesinde ama sivil bir girişim olarak bu hizmetler sürdürülür. Yeni okullar açılır. Bizim zaten yurt dışında Milli Eğitim Bakanlığına bağlı elçilikler bünyesinde faaliyet gösteren 66 okulumuz var. İlk, orta ve lise türünde. Onları da içine alacak şekilde yurt dışında eğitim veren bütün kurumların eğitim amaçlarına uygun davranacakları bir yapıya kavuşturulmaları için gerekli düzenlemeleri yapıyoruz, yapacağız. Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olan elçilikler bünyesinde bugüne kadar faaliyet gösteren okullarında sayısı artacak. Afrika açılımı nedeniyle Afrika'da çalışan Türk vatandaşlarımızın sayısında da artış oldu. Tabi sadece Türk Cumhuriyeti vatandaşlarına değil talep eden herkese nitelikli eğitim vermek üzere bu düzenlemeleri yapıyoruz. İnşallah önümüzdeki haftaki bakanlar kurulunda nihai şeklini verir daha ayrıntılı açıklama yaparız.'Bakan Nabi Avcı, törenin ardından çeşitli açılış ve ziyaretlerde bulunmak üzere Eskişehir'in Beylikova İlçesi'ne hareket etti.Hakan TÜRKTAN- Saadet YÖRÜKÇÜ / ESKİŞEHİR (DHA)
Reklam
Bakan Avcı: 'KPSS İddiaları İle İlgili Çalışmalar Başlatılıyor'
MİLLİ Eğitim Bakanı Nabi Avcı, ana, ilk ve ortaokul öğrencilerine matematik ve fen alanlarında uygulamalı eğitimler veren İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Taşkışla Kampüsü'nde çalışmalar sürdüren İTÜ Bilim Merkezi’nin açılışını gerçekleştirdi. Avcı, açılışın ardından basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.Bakan Avcı, 2010'da yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavları’nda (KPSS) kopyaya ilişkin yürütülen soruşturmaya dair ÖSYM Başkanı Ali Demir'in 'Soruşturma, 2010 yılı KPSS ile sınırlı kalmayacak' yönündeki açıklamalarına ilişkin, 'Daha önce başlamış ve galiba üzeri kapatılmış bir yargı ve adli soruşturma söz konusu idi. Onunla ilgili adli soruşturma ve incelemeler zannediyorum belli aşamaya gelmiş olmalı ki, şimdi bununla ilgili bu çalışma başlatılıyor. Hayırlı olsun' dedi.'OKUL YÖNETİCİLERİMİZİ, OKUL GÜVENLİĞİ KONUSUNDA UYARIYORUZ'Bir gazetecinin, geçtiğimiz günlerde Arnavutköy'de bir ilkokulun yangın merdiveninden düşerek bir öğrencinin hayatını kaybettiği olayı hatırlatarak, 'Yangın merdiveninde korkuluğu olmayan o okula dün gittik ve değişen bir şey yok. Bununla ilgili ne söyleyeceksiniz?' şeklindeki bir soruya Nabi Avcı, 'Bu konuda İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğümüz gerekeni yapıyor. Çocuğumuza Allah'tan rahmet diliyorum, ailesine baş sağlığı ve sabırlar diliyorum. Müteaddit defalar okullarımızı, okul yöneticilerimizi okul güvenliği konusunda uyarıyoruz. Zaman zaman merkezden, zaman zamanda illerden gönderilen müfettişler aracılığıyla denetimleri yapıyoruz. Ancak yine de bu tür üzücü olaylarla maalesef karşılaşıyoruz. Bunların olmaması için çok daha dikkatli, gayretli olmamız gerektiğini il, ilçe yöneticilerimize maarif müfettişlerimize, okul müdürlerimize bir kere daha hatırlatıyoruz' diye yanıt verdi.'PROJEDE HERHANGİ BİR AKSAKLIK SÖZ KONUSU DEĞİL'Bakan Avcı, eğitimdeki FATİH projesi ile ilgili bir soruyu da 'Önümüzde bu konu ile ilgili büyük bir ihale var. Biz FATİH projesini sadece çocuklarımıza tablet bilgisayar dağıtılan bir proje olarak görmüyoruz. Aynı zamanda Türkiye'de gerek donanım, gerekse de yazılım bakımından bilgisayar teknolojisinin ve sektörlerinin gelişmesine öncülük edecek bir büyük proje olarak görüyoruz. O yüzden başlattığımız ihale süreci de 10 milyon 600 bin tablet bilgisayar alımına ilişkin dünya çapında bir ihale sürecidir bu. Bu ihale sürecinin en önemli bileşenlerinden bir tanesi yerlilik oranıdır. Dolayısıyla bazı çekilmeler oldu. Komisyon toplantısında gecikmeler oldu. Ancak projede herhangi bir aksaklık söz konusu değil' şeklinde yanıtladı.Enver ALAS - Güven Usta/İSTANBUL, (DHA)
CHP'li Haluk Koç'tan 'Üçüncü VIP Torpil Listesi'
CUMHURİYET Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, basın toplantısı düzenleyerek Ak Parti döneminde hukuksuz olarak yapıldığını savunduğu atamalarla ilgili belgeleri kamuoyu ile paylaştı.Toplantıda Sultanahmet'teki Turizm Polisi Şube Müdürlüğü'ne düzenlenen ve bir polis memurunun hayatını kaybettiği canlı bombalı saldırısı hakkında konuşan Koç, 'DHKP-C dediler, CHP ile bir şekilde ilişkilendirmeye çalıştılar sonra bir Dağıstanlı, bir radikal terörist Sultanahmet'te bir canlı bomba eylemi gerçekleştirmişti. Bu eylemde şehit olan bir polis memurumuz var. Kenan Kumaş, fizik öğretmeniydi. Torpili olmadığı için atanamamıştı. Bu işin aynı zamanda vebali de büyük' dedi.CHP'li Haluk Koç, düzenlediği basın toplantısında Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS)'na girmeden devlet memurluğuna atandığını iddia ettiği Ak Parti yönetici yakınlarını şu şekilde açıkladı:'AKP'li Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun kuzeni Mehmet Şenbabaoğlu sınavsız olarak Orman ve Su İşleri Bakanlığı'na Bakanlık Müşaviri olarak atandı.AKP'li Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin ablasının torunu Gülsün Özdemir, Temmuz 2012'de Denizli Valiliği'nde özel kalem müdürü yapılarak açıktan memur olması sağlandı.AKP'li Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin yeğeni Ümit Hamal, Denizli Belediyesi'ne Özel Kalem Müdürü olarak atanıp sınavsız ve açıktan memur olması sağlandı.AKP Adana Milletvekili Necdet Ünüvar'ın oğlu Alaattin Ünüvar (25 yaşında) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na KPSS vb. herhangi bir sınava girmeksizin Bakanlık Müşaviri olarak atandı.AKP Karabük Milletvekili Osman Kahveci'nin öz yeğeni Bilal Kahveci, Pendik Belediye'sinde işe alındıktan kısa bir süre sonra memur kadrosuyla Karabük İl Bayındırlık Müdürlüğü'ne tayin edildi. Diğer yeğeni Sezgin Kahveci yine Pendik Belediye'sinde işe alındıktan kısa bir süre sonra Karabük Orman İşletme Müdürlüğü'ne atandı. Osman Kahveci'nin oğlu Rıdvan Kahveci, Telekomünikasyon Bakanlığı'nda çalışırken TİB'de Daire Başkanlığına atandı. Osman Kahveci'nin gelini Zeynep Kahveci de TBMM'ye atandı.AKP İstanbul Milletvekili Harun Karaca'nın oğlu Fatih Karaca, önce KPSS'siz olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda Özel Kalem Müdürü olarak atandı. Ardından da kadrosu İstanbul Çevre ve Şehircilik il Müdürlüğü'ne alındı.AKP Ankara Milletvekili Ülker Güzel'in gelini Cemre Güzel, Başbakanlık'ta Basın ve Halkla ilişkiler Müşaviri olarak görevlendirildi ve KPSS'siz olarak memur olması sağlandı.AKP Kilis Milletvekili Hasan Kara'nın yeğeni Bekir Çiftçi, Kilis Valiliği'ne Özel Kalem Müdürü olarak atanıp memur olması sağlandı.AKP Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan'ın yeğeninin kocası Güray Oruç, özel sektörde çalışırken KPSS'siz olarak 2014 Mayıs ayında Kocaeli Valiliği Özel Kalem Müdürlüğü'ne atanarak memur olması sağlandı.AKP Diyarbakır Milletvekili Mine Lök Beyaz'ın eşi Necat Beyaz, Başbakanlık Müşaviri yapıldı.AKP Van Milletvekili Fatih Çiftçi'nin kardeşi Suna Çiftçi, Temmuz 2013 tarihinde Ankara Valiliği'nde Özel Kalem Müdürü olarak memur yapıldı. 1 ay sonra da Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü'nde mühendis olarak çalışmaya başladı.AKP Adana Milletvekili Fatoş Gürkan'ın kocası Erhan Gürkan, Orman ve Su İşleri Bakanlığı Özel Kalem Müdürlüğü'nde Bakanlık müşaviri olarak göreve başlatıldı.AKP Zonguldak Milletvekili Ercan Candan'ın kuzeni Esra Aydın, Zonguldak Valiliği'nde Özel Kalem Müdürlüğü'ne atanıp sınavsız olarak memur yapıldı. Nisan 2014'te de TBMM Genel Sekreterliği'nde çalışmaya başladı.AKP Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı'nın eniştesi İbrahim Alakuş, Haziran 2014'te Gaziantep'te Özel Kalem Müdürlüğü görevine getirilerek sınavsız olarak memur olması sağlandı.AKP Erzurum Milletvekili Muhyettin Aksak'ın kızı Kübra Aksak Dönmez, 2012 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Özel Kalem Müdürü olarak çalışmaya başladı.AKP İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş'ın dünürü (lise mezunu) Fevzi Yılmaz, Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne Özel Kalem Müdürü olarak atandı.AKP Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi'nin oğlu Ömer Faruk Tanrıverdi, Ocak 2014'te Avrupa Birliği Bakanlığı'nda Özel Kalem Müdürü olarak atanıp, açıktan memur olması sağlandı.AKP Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Emin Önen'in kuzeni Muhammed Said Güllüoğlu, Şanlıurfa Belediyesi'ne Özel Kalem Müdürü olarak atanıp açıktan, sınavsız memur olması sağlandı.AKP İstanbul Milletvekili Feyzullah Kıyıklık'ın damadı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, Başbakanlık Müşaviri olarak atandı.AKP Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir'in kuzeni Mustafa Erkin Demir, Kepez Belediye Başkanlığı'na Özel Kalem Müdürü olarak atanıp açıktan memur olması sağlandı.AKP Adıyaman eski Milletvekili ve şimdiki Adıyaman Belediye Başkanı Fehmi Hüsrev Kutlu'nun eniştesi Mahmut Said Kutlu, Adıyaman Belediyesi Özel Kalem Müdürlüğü'ne atandı.AKP Gümüşhane eski Milletvekili Yahya Doğan'ın yeğeni Merve Şirin Başer, 2008 yılında Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü'nde Basın ve Halkla İlişkiler biriminde 'Müşavirö yapıldı.AKP Bolu eski Milletvekili Yüksel Coşkunyürek'in bacanağı Tahsin Akduman, Bolu İl İdaresi Genel Sekreterliği'ne atandı.AKP Ankara eski Milletvekili İsmail Alptekin'in oğlu Mehmet Fatih Alptekin, TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı'na bağlı Dolmabahçe Sarayı'nda KPSS'siz olarak müşavir yapıldı.AKP Sivas eski Milletvekili Osman Kılıç'ın damadı Yusuf Deliser, İl Çevre ve Orman Müdürlüğü'ne Özel Kalem Müdürü olarak atandı, sonrasında mühendis kadrosuna geçmesi sağlandı.AKP Konya eski Milletvekili Mustafa Ünaldı'nın oğlu Abdullah Enes Ünaldı, Konya Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü'ne Basın Müşaviri olarak atandı.AKP eski İstanbul Milletvekili ve şimdiki Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmek'in erkek kardeşinin kayını Mahmut Bektaş, Erzurum Büyükşehir Belediyesi'ne Özel Kalem Müdürü olarak atanıp açıktan memur olması sağlandı.Kadın ve Aile Politikalar Bakanı Ayşenur İslam'ın sınıf arkadaşı Hatun Özkümüş, 4 yıl önce emekli oldu. İslam'ın Bakan olmasının ardından sanki devlette memur kalmamış gibi, emeklilikten sonra yeniden görev verilerek, Bakanlıkta daire başkanı yapıldı.Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi Başkanı Ramazan Bal'ın kızı Handan (Bal) Ceylan, Eylül ayında Van'ın Saray ilçesinin bir köyüne öğretmen olarak atandı. Önce Van merkeze görevlendirildi. Kobani olaylarının hemen ardından birkaç haftalık rapor aldı. Sonrasında da babasının devreye girmesiyle Ankara Tevfik İleri İmam Hatip Lisesi'nde göreve başlatıldı. Kasım'dan bu yana da Ankara'da görev yapıyor. Oysa yeni yönetmeliğe göre ilk atanan öğretmenlerin 3 yıl atandığı yerden ayrılmasına imkan tanınmıyor'CHP'li ayrıca Ak Parti'nin 'VİP torpil' ile memuriyete yükseldiğini iddia ettiği isimleri de şöyle sıraladı:'AKP'li TBMM BAŞKANI Cemil Çiçek'in yeğeni Mustafa Çiçek, TÜRKSAT'ta direktör yapıldı. Yeğeninin eşi Yıldız Çiçek de TOKİ'de uzman olarak göreve başlatıldı. Cemil Çiçek'in diğer yeğeni Çiğdem Çiçek ise MEB'de öğretmenken TRT'ye uzman olarak geçiş yaptı.AKP'li kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz'ın eniştesi Muzaffer Çakar, Bingöl Üniversitesi'nde Genel Sekreter Yardımcılığı görevine getirildi.AKP'li Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun kızının kayını Mustafa Seğer, Orman ve Su İşleri Bakanlığında Müşavir yapıldı.Gümrük Bakanı Nurettin Canikli'nin bacanağı Orhan Öğe, Savunma Sanayii Müsteşarlığı'na Müsteşar Yardımcısı olarak atandı.AKP'li Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in kardeşi Ramazan Çelik, öğretmen olarak çalışmakta iken Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'na müşavir yapıldı.AKP'li Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker'in yeğeni Ali Fuat Eker, Müşavir kadrosuyla Tarım İl Müdürlüğü'nde görevlendirildi.AKP'li Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in kuzeni Sedat Yenidünya, Bakanlığa bağlı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü'ne KPSS'siz olarak Daire Başkanı yapıldı.AKP'li eski Milli Savunma Bakanı ve şimdiki İzmir Milletvekili Mehmet Vecdi Gönül'ün oğlu İbrahim Ömer Gönül, Sermaye Piyasası Kurulu'na müşavir olarak atandı.AKP'li eski Ulaştırma Bakanı ve İzmir Milletvekili Binali Yıldırım'ın eniştesi Mücahit Demirtaş (lise mezunu), Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na müsteşar yardımcısı olarak atandı.AKP Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın kardeşi Nevzat Aydın, herhangi bir vazifesi yok iken DHMİ'de müdür oldu. Normal prosedür gereğince bir kişinin bu göreve atanabilmesi için ortalama 20 yıllık bir mesleki birikim gerekiyor.AKP Hatay Milletvekili Adem Yeşildal'ın kayınbiraderi Ahmet Tiryaki, TELEKOM'da sözleşmeli personel iken Hatay Aile ve Sosyal Politikalar'da kadrolu memur yapıldı.AKP Bingöl Milletvekili Abdurrahman Anık'ın (üvey) yeğeni Sadrettin Dinler, Bingöl Valiliği'ne Yazı İşleri Müdürü yapıldı.AKP Diyarbakır Milletvekili Mehmet Süleyman Hamzaoğlulları'nın kuzeni Feyza Ergün, Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü'nde müşavir olarak göreve başlatıldı.AKP Erzurum Milletvekili Fazilet Dağcı Çığlık'ın eşi Muharrem Çığlık, eşi Milletvekili olduktan sonra 2008 yılından itibaren Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü'nde müşavir olarak çalışmaya başladı.AKP Samsun Milletvekili Ahmet Yeni'nin kayını Ömer Altınsoy, Gençlik ve Spor Bakanlığı'na Spor Genel Müdürü Yardımcısı olarak atandı.AKP Ankara Milletvekili Bülent Gedikli'nin kayını Rıfat Cihan Sevim, Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü'ne müşavir olarak atandı.AKP Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal'ın kuzeni Kadir Kanat, Kalkınma Bakanlığı'na müşavir olarak atandı.AKP Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil'in eniştesi Mümin Kahveci, İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri (İETT) Genel Müdürlüğü'ne Genel Müdür Yardımcısı olarak atandı.AKP Tokat Milletvekili Dilek Yüksel'in eşi Uğur Yüksel, Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler birimine müşavir olarak atandı.AKP'li eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın kayını Feyzullah Cihanser Erel, Kemal Unakıtan Bakan olduğu dönemde, Sağlık Bakanlığı'na müsteşar yardımcısı olarak atandı.AKP Ankara eski Milletvekili Remziye Öztoprak'ın kardeşinin baldızı Rahile Doğru, 4 yıllık üniversite mezunu olmadan, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü'nde müşavir yapıldı.AKP Sinop eski Milletvekili Cahit Can'ın damadı Seyfullah Aslantürk, Açıköğretim Fakültesinde İktisat Bölümü okumuş olup, Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın danışmanlığını yaptı. Ve kısa bir süre önce Başbakanlık Müşavirliği görevine getirildi.AKP Bingöl eski Milletvekili Feyzi Berdibek'in kardeşi Muhammed Berdibek, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluğu Kurumu'na Uzman olarak atandı.AKP Çorum eski Milletvekili Agah Kafkas'ın yeğeninin kocası Yakup Güzel, Sanayii ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü'nde Genel Müdür Yardımcısı olarak görevlendirildi.AKP Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş'ın kuzeni Sinan Göktaş, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'na (RTÜK) müşavir olarak atandı.AKP Van eski Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın dünürü Raif Kutluk, Kalkınma Bakanlığı'na müşavir olarak atandı.AKP Kilis eski Milletvekili Hasan Kara'nın kayını Lokman Yeğen, Sanayii ve Teknoloji Bakanlığı'na müşavir olarak atandı.Bilal Erdoğan'ın arkadaşı 1981 İstanbul doğumlu Rize kütüğüne bağlı Erkan Kandemir, İnşaat Mühendisliğinden, Sağlık Bakanı Yardımcılığına terfi etti''BU İŞİN AYNI ZAMANDA VEBALİ DE BÜYÜK'İstanbul Sultanahmet'teki Turizm Polisi Şube Müdürlüğü'ne düzenlenen ve polis memuru Kenan Kumaş'ın hayatını kaybettiği canlı bombalı saldırısı ile ilgili konuşan Haluk Koç, 'İstanbul'da biliyorsunuz önce DHKP-C dediler, CHP ile bir şekilde ilişkilendirmeye çalıştılar sonra bir Dağıstanlı, bir radikal terörist Sultanahmet'te bir canlı bomba eylemi gerçekleştirmişti. Bu eylemde şehit olan bir polis memurumuz var, Kenan Kumaş. Bir kere daha Allah'ın rahmeti üzerine olsun diyorum. Biliyorsunuz Kenan Kumaş, fizik öğretmeniydi. Atanamamıştı. Çok uğraşmıştı, atanamamıştı. Torpili olmadığı için atanamamıştı. Şehit oldu. Bu işin aynı zamanda vebali de büyük' ifadelerini kullandı.Bahar DEMİREL / ANKARA, (DHA)
Reklam
Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Kampüs Yerine Külliye Diyelim'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara'da Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nde konuştu.Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:Tarihi bugüne bugünü tarihe taşımada ne mutlu bizimde katkımız oldu. Kampüs yerine 'külliye' demek daha isabetli olur. Türkiye'nin her alanda kalkınmasına ihiyacımız vardır. Önümüzdeki yıllarada örnek olacak bir üniversite olacaktır.-2011'de kurulmasına rağmen Yıldırım Beyazıt Üniversitesi emin adımlarla büyüyerek yoluna devam ediyor..Çubuk külliyesi diğer üniversitelerimiz için de örnek teşkil edecektir.-Ellerinde darbe dövizleriyle yürüyüşler yapan akademisyenleri gördük.-Kılık kıyafeti nedeniyle kampüslerden, külliyelerden çıkarılan öğrencilerimizi gördük.-Türkiye'de her alanda olduğu gibi eğitimde de büyük değişim dönüşüm yaşanıyor..HIRSIZLAR BİZİ MAL SAHİBİ YAPTI-Benim çocuklarım katsayı farkı nedeniyle yurtdışında okumak zorunda kaldılar.-Ama ne oldu. hırsızlar bizi mal sahibi yaptı.-Dünyada ilk 500 üniversite arasında neden 50 Türk üniversitesi olmasın.-Ama biz bunu halledeceğiz. Lamı cimi yok. Bunu başaracağız. Çünkü sizlere güveniyoruz.-Bilimi en süt seviyede yapmak için elimizden geleni yapacağız. Üniversitelerimizin başarılarıyla gurur duymak istiyoruz.SULTANAHMET'TEKİ SALDIRI-Elinde taşla üniversitelere giden bir genç istemiyoruz.-İşte dün Sultanahmet'te bir canlı bomba kadın gitti intihar saldırısı yaptı. Şehit polis Kenan kardeşime Allah'tan rahmet yaralı polisimize de acil şifalar diliyorum. O kadın için hiçbir şey demiyorum.-Acaba bu eylemi yaptın da ne oldu. Nasıl yetiştirildin? Bu saldırılarla ideolojilerinizin egemen olacağınızı mı sanıyorsunuz?
Sayıştay: 'Sınavsız Memurluk Anayasa'nın Eşitlik İlkesine Aykırı'
Sayıştay Genel Kurulu’nun istisnai memuriyet atamalarının Anayasa’nın ‘eşitlik’ ve ‘liyakat’ ilkesine aykırı olduğu, Hazine’yi zarara uğrattığı yönünde karar verdi.Sayıştay Genel Kurulu’nun, bakan ve milletvekillerinin yakınlarının kamuda sınavsız atanmasına ilişkin istisnai memuriyet kadrosuna yapılan atamaların Anayasa’nın ‘eşitlik’ ilkesine aykırı olduğu ve bu uygulamanın Hazine menfaatlerini zarara uğratıcı nitelikte olduğu yönünde karar verdiği ortaya çıktı.Kararda, “İstisnai memurluk kadrolarına atananların daha sonra diğer memurluk kadrolarına, devlet memurluğuna alınma için açılmış bulunan sınava girmeden veya başarmadan naklen atamaları durumu, naklen atandıkları görevlerin gerektirdiği niteliklere sahip olmamaları durumuna neden olabileceğinden, liyakat ilkesinin ihlali anlamına gelmektedir” denildi.Zaman gazetesinde yer alan habere göre, AKP’li birçok bakan ve milletvekili yakınının sıradan vatandaşların girdiği KPSS sınavına girmeden ‘istisnai’ olarak önemli devlet görevlerine atanması, kamuoyunda büyük tepki topladı. Sayıştay Genel Kurulu’nun 2005 yılında verdiği kararda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Merkez Saymanlığı hesaplarının incelenmesi sırasında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 59. maddesi hükmü uyarınca, istisnai memuriyet kadrosuna atananların, KPSS sınavına katılmadıkları halde bir süre sonra sınavla girilebilecek memur kadrolarına atandıklarının tespit edildiği belirtildi. Söz konusu kanun hükmünün uygulama ve sonuçları bakımından Hazine menfaatlerini zarara uğratıcı nitelikte görüldüğü belirtilen kararda, “Sınava girmediği halde bazı kişilerin istisnai memurluk kadrolarına atanmaları, devlet memurluğu alımı için duyurulan sınava katılarak başarılı olmuş ve atanmayı bekleyen kişiler aleyhine haksız bir durum oluşturmaktadır. Bu da Anayasa’nın kişilerin kanun önünde eşitlik ve kamu hizmetine girmede eşitlik ilkelerini ihlal edici nitelikte bulunmaktadır” ifadelerine yer verildi.657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun temel ilkelerinden birinin liyakat ilkesi olduğuna işaret edildi.Kararda şu görüşler yer aldı: “Açıktan istisnai memurluk kadrolarına atananların daha sonra diğer memurluk kadrolarına, devlet memurluğuna alınma için açılmış bulunan sınava girmeden veya başarmadan naklen atamaları durumu, naklen atandıkları görevlerin gerektirdiği niteliklere sahip olmamaları durumuna neden olabileceğinden, yukarıda ifade edilen liyakat ilkesinin ihlali anlamına da gelmektedir. Bu durumda, devlet memurluğuna giriş için açılmış olan sınavlara girmemiş ve dolayısıyla bu sınavlarda başarılı olmamış kişilerin asli memurluk kadrolarının gerektirdiği niteliklere sahip olmadan naklen atanmış olmaları, kamu kaynaklarının etkili, verimli ve tutumlu kullanılmaması sonucuna yol açabilecektir. Dolayısıyla bu şekildeki atamaların Hazine menfaatlerini zarara uğratıcı niteliği bulunmaktadır.”T24
Arınç: 'İmamın IŞİD’e Katılması Maalesef Gerçek'
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Fuat Avni'nin medyaya operasyon düzenleneceğine ilişkin iddialarını vahim bulduğunu söyledi. Arınç, 'Çanakkale Bayramiç'te bir imam hatibinin IŞİD'e katılması maalesef gerçek. Adı geçen görevlinin 25 Haziran 2014 tarihi itibarıyla görevine son verildi' dedi. TBMM kürsüsünde CHP'nin 'torpil' iddialarına yanıt verirken, bakanlar kurulunda yer alan isimler arasında ayrım yapılması gerektiğini söyleyen Arınç, 'Burada oturan bazı bakan arkadaşlarım oğlum için kadro teklif etti kabul etmedim' ifadelerini kullandı...TBMM Genel Kurulu'nda, Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Başbakanlık, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Kamu Denetçiliği Kurumu, MİT, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Diyanet İşleri Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Türkiye İnsan Hakları Kurumu'nun 2015 yılı bütçeleri kabul edildi.Bütçe üzerinde yapılan eleştirileri yanıtlayan Arınç, Çanakkale'nin Bayramiç ilçesinde bir imam hatibin IŞİD'e katılmasının maalesef gerçek olduğunu kaydetti. Adı geçen kişinin görevine bu iş ortaya çıktıktan sonra 25 Haziran 2014 tarihi itibarıyla son verildiğini bildiren Arınç, 'Az da olsa, belki başka yerlerden var mıdır bilmiyorum ama böyle bir imam hatibin böylesine bir katiller ordusuna katılmak üzere dışarıya gitmesi bizi fevkalade yaralamıştır. Umarım bunların önü alınacak çalışmaları da hep beraber yaparız' dedi.İbadethane sayılan cami, mescit, kilise, havra ve sinagoglara ait elektrik enerjisi yıllık giderlerinin Diyanet İşleri bütçesine konulacak ödeneklerden karşılanmasına karar verildiğini söyleyen Arınç, 2014 yılı için ibadethanelerin aydınlatma giderleri harcama tertibine konulan ve eklenen ödeneğin 70 milyon TL iken bugün itibarıyla kullanılan miktarın 48 milyon 361 bin TL olduğunu belirtti.Arınç, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün çalışmalarıyla ilgili bilgi verdi. TÜRGEV ile ilgili bazı sözlerin sarfedildiğini anımsatan Arınç, 'Bu konuda içimiz rahattır. Bana bu konuda zannediyorum ki 20 civarında önerge gelmiştir. Bu önergelerin hepsini cevaplandırdım. Bize verilen beyannamedeki bilanço miktarlarını, kendilerine yapılan bağışları ve gayrimenkul sahibi iseler bunun kaç tane olduğunu içinizdeki, içimizdeki bütün arkadaşlarıma bildirdim. Yani cevaplandırılmayan bir soru önergesi yok' dedi.TÜRGEV'in amaçları doğrultusunda faaliyet gösterdiğine inandıklarını dile getiren Arınç, 'Nereden yardım alıp almadığını soracak durumda değiliz. Çünkü Vakıflar Kanunu'muzda yaptığımız değişiklikle vakıflar yurt dışından da bağış kabul edebilmektedir' diye konuştu.Arınç, İnsan Hakları Kurumu'nun kanununda 11 maddelik bir değişiklik öngördüklerini, fonksiyonlarını, yetki ve sorumluluklarını yeniden düzenleyeceklerini bildirdi.'Ayağına kurşun sıkan tek grup siyasetçilerdir'Arınç, AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil'in milletvekillerine yönelik kanun teklifi ile ilgili bir konuşma yaptığını anımsattı.Bu konuda özeleştiri yapmak istediğini ifade eden Arınç, 'Ayağına kurşun sıkan tek grup siyasetçilerdir. Bu çok acı bir şey. Herkesin bir koruması vardır ama milletvekilleri korunmasızdır ve milletvekilinin en büyük hasmı yine milletvekilidir' ifadesini kullandı.Siyasetçinin, siyasetçiye sahip çıkması gerektiğini belirten Arınç, 'Herkes birbirine sahip çıkarken, korurken, kollarken, biz, birbirimizi yok edecek veya gözardı edecek veya küçültecek bazı şeylerin içinde oluruz' diye konuştu. Arınç, şunları söyledi:'Ne demek istiyorum? 1995'te Milletvekili oldum, herkesin ağzında bir sakız 'Milletvekilinin dokunulmazlığı', 'milletvekilinin lojmanı', 'milletvekilinin maaşı.' Anadolu'ya gidiyoruz, diyorlar ki 'Sizin altınızda araba varmış, yediğiniz içtiğiniz bedavaymış, mükellef villalarda kalıyormuşsunuz.' Allah Allah, bunların hiçbirisi yok. Yerken paramızı veriyoruz, maşallah Meclis Başkanımız da her gün artırıyor zaten. Yani, burada 8 bin kişi yemek yiyor günde ama gazetelere bakarsanız 'Meclis'te bir ayda 400 ton et yenildi' deniyor, sanki hepsini biz yemişiz gibi. Vicdansız, ahlaksız, yazma böyle. Benim dönemimde ortalama 5 bin kişiydi. Bazen 13 bin kişi girer bu Meclis'e, bazen 8 bin kişi girer, bazen 5 bin kişi girer, bunlar bizim vatandaşlarımız, hepimiz yanımıza alırız. Güneydoğu milletvekillerine Allah yardım etsin, en kolayı İstanbul milletvekilidir, çok fazla seçmenleri gelmez, bunlara bir geldi mi maşallah 20 kişi gelir.Maaşımız o kadar değil, lojmanımız o kadar ahım şahım değil. Dokunulmazlığımız, onu kendi aramızda da çok konuşuyoruz ama onun da istisnaları var.Lojmanlardan 2003 Ocak ayında çıktık. İyi, lojmanlardan çıktık da nereye gidecek bu milletvekilleri? Yani, evi varsa evine gitti adamcağız, evi yoksa kiraya gitti veya misafirhanelerde kaldılar. Ben de dedim ki 'TOKİ denilen kuruluş var, askere, Milli Eğitime, Sağlık Bakanlığı'na bina yapıyor, TOKİ bize de yapsın. Lojman değil, parasıyla bize satsın.' 'Ne kadar güzel' dediler. İlan ettim ama başıma gelmeyen kalmadı. Bir şey doğrudur ama gazeteler yazdığı zaman tüylerimiz diken diken olur, hemen yanlarına gideriz. 'Ben bu işte yokum ha, bilesin bak benim ismimi de yaz' deriz. 355 tane müracaat oldu, 351'i müracaatını geri çekti.Benden sonra gelen Başkanımız, tabii Bülent Arınç ismini taşımayınca ona aynı tepki gösterilmedi, o da Yenimahalle'den bina yaptırdı. Bir kısmımız Yenimahalle'de TOKİ'den konut aldı, ondan sonra gelen İncek'te yaptırdı. Şimdi İncek'te konutları var milletvekillerin. Onlara 'evet' derken bana niye 'hayır' demiştiniz? Hangisi yanlıştı, hangisi doğruydu? TOKİ, milletvekillerine konut yaptı arkadaşlar, hem de güzel yaptı, Yenimahalle biraz pahalı oldu ama şartları itibarıyla onlar da bugün ucuza geldi.'Maaşlarımız az' diye gelenler, dışarı çıktıkları zaman bir gazeteci görürlerse 'Bunlar maaşları artırmak istiyor, asgari ücret bu kadarken milletvekili maaşı bu kadar olur mu? Ben bunu reddettim' diyor. Benim yanımda öyle konuşmamıştı. Bir milletvekilinin maaşının Başbakanlık müsteşarına endekslenmesi ne demek? Ben milletvekiliyim, ben seçilmiş bir insanım. Benim hesabım ayrı olmalı. Hani maaşlarda bir düzenleme yaptık ama hala biz müsteşara endeksliyiz. Müsteşara endeksli olmaktan bizim çıkmamız lazım. Maaş az olur, çok olur, farklı bir şey ama ben bir statü sahibi olmalıyım. Benim özlük haklarım, benim sosyal haklarım ne olacak, bunu bilmem lazım. Buradaki öncülüğümüz de şudur: AB için, müktesebat için her şeyi yapıyoruz kardeşim, bir de bunu yapalım dedik. Bir de milletvekilleri için böyle bir düzenleme olsun. Orada var mı yok mu beni ilgilendirmez, var olan da var, yok olan da var.''Milletvekillerinin ödenek ve yollukları, hak kazanma ve ödemeleri, dışarıdan atanan bakanları, emekliliği, tedavi hakkını, analık halini, ölüm yardımını, sosyal hakları, personel istihdamını, protokol sırasını'na ilişkin teklifte bulunulduğunu hatırlatan Arınç, '5 tanesini çıkaralım isterseniz, yerine bir tane ilave edelim isterseniz ama bunları konuşalım. Dönem bitiyor. Ocak'tan sonra seçim, kimse burada kalmaz, kimse bunları düşünmez' dedi.Ocak ayının ilk gündemine bunun konulması gerektiğini dile getiren Arınç, '(Efendim, sizin çoğunluğunuz var, siz çıkarın) Bu, eski usuldür. Doğrusu, hepimizi ilgilendiren bir konuda, hepimizin bu işe nasıl doğru biliyorsanız onu koymak suretiyle, mutlaka bu çıksın diye demiyorum ama üzerinde müzakere edilsin, konuşulsun, ondan sonra da bunu Parlamento'ya getirelim değerli arkadaşlar. Bunu yapmadığımız takdirde çok zor durumda kalırız' diye konuştu. Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:'İstanbul'da yemek yiyebileceğiniz bir tek Filizli Köşk var. Bir de benim dönemimde termalde 30 odalı küçük termal bir tesis yaptırdık. Bir Yalova ziyaretimde 'buraya da bizim emekli milletvekillerimiz, aktif milletvekillerimiz gelir, kaplıca tedavisi görür ve burası ormanın içerisinde bir yer, orada da rahat eder' dedik. Sağ olsun Cemil Çiçek Bey birkaç ay önce de orayı kapattı. Tadilat düşüncesiyle kapattığını söylüyor, inşallah, sözü böyledir, o zaman bir an evvel ne yapacaksa orada yapsın. Arkadaşlar, bizim böyle yerlere ihtiyacımız var.14. dönemin deniz kenarında villaları var, 15. dönemin Kuşadası'nda var, 16. dönemin var, 17. dönemin Antalya'da var, 20. dönemden sonra bir şey yok. 20. dönemde biz geldik her şey bitti 'harç bitti yapı paydos' dediler. Onların yaptığı doğru muydu? Eleştirebilirsiniz ama o zaman hazine tahsisleriyle hepsi yazlıklara kavuştu. Hepsi, yaz aylarında görüyorum İzmir'e giden uçağın içerisinde. Biz kendimize geldiğimiz zaman 'Aman laf olur sonra' Ne lafı olacak? 3 gün konuşurlar, 4. gün biter kardeşim. Kim konuşacak? Haksız bir iş mi yapıyoruz? Yanlış bir iş mi yapıyoruz? Bu dönemin bir şerefi olsun, bence milletvekillerine ait bir düzenlemeyi yapalım. Mesela ben eski Meclis Başkanı olarak belki pasaportta yine kırmızıyı kullanmaya devam edeceğim ama milletvekillerimiz 3. dereceye gelmiş memur gibi aynı pasaportu kullanacak. Bu doğru mu arkadaşlar? Toplasanız 2 bin 800 civarındayız. 500'ü burada, geri kalanlar da önceki dönemler. Her gün de bir cenaze merasimi oluyor zaten burada. Yani bu insanı kuyruklara sokmanın, rezil etmenin, perişan etmenin bir alemi var mı? Bizim neyimiz eksik? Hakimleri, askeri düşünüyoruz, kanun çıkarıyoruz; akademisyenleri düşündük, kanun çıkardık hem de üç günde maşallah. Milletvekilleri için niye çıkaramıyoruz, neden bir araya gelmiyoruz? Ben Meclis Başkanımızdan da buna öncülük yapmasını istiyorum ve sizlerin hep beraber bu noktaya gelmek suretiyle, yardımcı olmanız suretiyle ocak ayı içerisinde bu konuyu gündemden çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum.''Toptan suçlamak iyi bir üslup değil'Arınç, 'bazı milletvekili ve bakan yakınlarının kamuda KPSS aranmaksızın veya imtihana girmeden göreve alındığı' iddialarını anımsattı.'Pek çok isim var. Bunların hepsi doğru değildir, yalandır diyemem ama bir kısmı doğrudur' diyen Arınç, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasını anımsatarak, 'Arkadaşlar, toptan suçlamak iyi bir üslup değil' dedi. Arınç, şunları söyledi:'Bence o konuda çok haklı olsa dahi, katılırım bazı noktalara ama bu bizim üzerimize yüklenecek bir suç değil. Benim kızım var, çalışmıyor, başörtüsünden dolayı öğretmenlik yapamadı. Damadım var, evlendiği zaman doktordu, KPSS'sini bilmem, doktor nasıl oldu bilmem. Oğlum var, itiraf edeyim, bazı bakan arkadaşlarımız bana teklif ettiler, 'Bir kadro verelim, oğlunuzu da böyle yapalım.' Oğlum da benim kafamda, 'Baba ben özel sektörde çalışacağım' dedi. Şu anda da 6 senedir özel sektörde işçi statüsünde çalışıyor. Seneler sonra iki çocuğu olmuş bir bakan var, daha bir yaşını doldurmadı, çocuğu olmayan da vardır, çocuklarından hiçbirisinin devletle ilişiği olmayan da vardır. Yani bütününü suçlamak yerine 'bazıları, şunlar, bunlar' diyebilir.83 tane ismin içerisine beni koymasalar olmaz. Doktor Metin bilmem ne diye, bana söylediler; vallahi de, billahi de bu ismi tanımıyorum, hayatımda görmedim, rüyamda görmedim. Sonra 'araştırın' dedim. Bir ara Meclis'te çalıştığını söyledikleri için, artık Google'dan her şeyi çıkıyor ortaya, danışmanlarım buldular, getirdiler. Mamak Belediyesi'nde, Aile ve Sosyal Politikalar'da, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nda çalışmış, bilmem nerede çalışmış; 16 yıllık memurken de TİB'e geçmiş. Peki, benimle ne ilgisi var bunun? Bir ara Meclis'te geçici görevle bulunmuş. Hepiniz milletvekilisiniz, danışmanlarınızdan bir tanesi en azından geçici görevli değil mi? Kaldı ki benim yanımda çalışmamış. Üzüldüm ve açıklama yaptım?'CHP'den de birçok milletvekilinin Meclis'te yakınlarının çalıştığını belirten Arınç, 'Ben giderken 276 kadroyu iptal ederek gittim buradan. Emekli olanın veya başka yere gidenin yerine adam koymadım, ben burada israfı önlemeye çalıştım' dedi.İstisnai kadroları kullanmanın belediyeler de dahil suç olmadığını belirten Arınç, kanunların buna izin ve imkan verdiğini, sadece etik açıdan meseleye bakılabileceğini kaydetti.Eleştirilere her zaman saygı duyacağını ifade eden Arınç, 'Ama bunları 'AK Parti döneminde şunlar şunlar yapıldı, bunların hepsi zaten hırsızdır, hepsi yolsuzdur…' Böyle bir ithama biz müstahak değiliz. Bunu yaptığımız zaman bu eleştirilerden herkes üzerine düşeni almalıdır' dedi.'Translarla basın toplantısı yaptı'Bugün bir üslup tartışması yaşandığını belirten Arınç, 'Meclisimizin de itibarını düşünerek bazı konularda, özel hayatın gizliliğine girmeden, şahsiyet yapmadan, kişilik haklarını zedelemeden konuşabiliriz, konuşmalıyız' dedi.'Şurada bağırıp çağırıyoruz, dışarı çıktığımız zaman 'saygılar efendim' diyoruz. Bunu bu kürsüde de yapalım yani kabahat şu koltukların renginde midir, yoksa bu kürsünün şehveti midir, nesidir bilmiyorum. Ama kendimizden geçiyoruz kardeşim, tanıyamaz hale geliyoruz' diyen Arınç, şunları kaydetti:'Mahmut Tanal Bey, bana göre altın gibi kalbi var ama yaptıklarına bakıyorum. Vallahi böyle, gönlümden geçeni söylüyorum. Birkaç defa konuştuk her meseleyle ilgili, her meseleye kendisini görevli sayıyor. Sonra hepimizden daha cesur bir arkadaşımız kardeşim. İhsan Hoca'nın yapamadığını yaptı, translarla basın toplantısı yaptı arkadaşımız, onların hakkını savundu. Yani Meclis kürsüsüne veya basın toplantısına herkesi çıkarmak mümkün ama böylesi cesaret ister, her kişinin karı değil Tanal, er kişinin karı, bak sen onu bile yaptın.İhsan Özkes'e 'Kurultaydan en yüksek oyu sen aldın. Bir görev daha var, mescitte imamlık yap, Musa Çam'ı da imam, arkasında cemaati' dedim. Bak, ne geçiyor gönlümden biliyor musun, siz, Musa Çam'ı cemaat yapamazsın ama Musa Çam sana Jandarma Marşını söyletir.Bir mescit açılabilmesi için CHP'de bir psikiyatriste ihtiyaç varmış, onu da söyledim. Bu, daha önce de açılabilirdi, daha sonra da açılabilirdi. Ama sağ olsun, Bekaroğlu bizde yapamadığını sizde başardı. Onu da kutlamak gerekir, ne diyeyim? Arkadan bir tek cemevi açmak kaldı. Cemevi açılmasını, Meclis'ten önce bence CHP'de istemeniz lazım. Yani o ihtiyaç orada daha gerçek olabilir.'Arınç'ın bu sözleri, Genel Kurul'da tüm gruplarda gülüşmelere yol açtı.Konuşması sırasında TBMM Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı'nın 'Beşiktaş gol atmış' anonsu üzerine Arınç, 'Zaten ümitliydim bu takımdan, inşallah arkadan üst üste gelmez bir şeyler' dedi.Meclis'in hak etmediği bu tartışmalardan kurtulması gerektiğini belirten Arınç, 'Ne olur, bu üslup içerisinde tartışmalarımızı, görüşmelerimizi yapalım. Bu Meclis bunu hak ediyor. Yarın buradan gittiğimiz zaman tutanaklar bizim şahidimiz olacak' dedi.'Bahsi geçen 'tweet'leri aldım, ciddi buldum, biraz da vahim buldum'İzne tabi ruhsatlarla ilgili bir soru üzerine, Başbakanlık Genelgesi'nin yürürlüğe girdiği 15 Haziran 2012'den bugüne kadar 7 bin 94 dosya geldiğini, bunlardan yüzde 91'inin olumlu, yüzde 5,5'inin olumsuz olarak cevaplandırıldığını, yüzde 3,5'inin ise değerlendirilmesinin devam ettiğini söyledi. Arınç, 'Bu genelgenin kaldırılması söz konusu olabilir ama şu an için görevine devam ediyor' dedi.'Diyanet Vakfı'nın camide toplanan paralarla Diyanet İşleri Başkanı ve üst düzeylerine kaç otomobil alınmıştır?' sorusuna Arınç, 'Böyle bir durum kesinlikle söz konusu değildir' yanıtını verdi.Arınç, 'fuatavni' isimli Twitter hesabından yazılanlara ilişkin, şunları söyledi:'Bana da arkadaşlarım getirdiler. Biliyorsunuz Twitter'da fenomen haline gelen bir isim var, bu isim bazen yazılarında olacak olayları isim ve yer vermek suretiyle yazıyor. Yani ismini burada zikretmekte de beis yok; 'Fuat Avni' isminde. Tahminen 50'ye yakın tweet atmış. Bu 'tweet'lerinin başında '12 Aralık Cuma günü İstanbul, Ankara ve Malatya merkezli operasyonlar yapılacak, şunlar, şunlar olacak, şu kadar gazeteci vesaire gözaltına alınacak' diyor. Yani bu bilgiler, isim de verilerek yapıldığına göre ciddi sayılması gerekir. Adalet Bakanlığımızla, tabii burada olmadığı için belki telefonla görüşebildik. Yani bu tür bilgilerin bir ilgisi, esası yoktur, biz buna böyle inanıyoruz ama tabii yarın, 3 gün, 5 gün sonra öyle bir operasyon yapılır mı, ne kadar kapsamda yapılır, ne amaçla yapılır? Onu bizim bilmemiz mümkün değil.Twitter'da her yazılan şeyi gerçek olarak kabul edemeyeceklerini ifade eden Arınç, bu kişinin daha önce yazdığı 'tweet'ler bulunduğunu ve bunların pek çoğunun hakaret, düşmanlık, kin ve iftira olduğunu kaydetti. Arınç, şöyle devam etti:'Bunlara inanmayız ancak buradaki isimler ve yapılacak operasyonda görev alacak polislere kadar da isimler verildiğine göre... Yani, buna sadece benim 'ciddidir, bunun üzerinde durulmalıdır' dememden gayrı bir şey olamaz. Ben, Emniyet Genel Müdürlüğü mensubu değilim, bir savcı, hakim değilim. Adalet Bakanı ne olsa ne söyleyebilirdi onu da tahmin edemem. Ama bahsi geçen 'tweet'leri aldım, ciddi buldum, biraz da vahim buldum. Daha ne söyleyebilirim? Umarım ki bunların aslı çıkmaz veya bu ölçüde çıkmaz veya yargı sürecinin dışına taşan bir olay olmaz. Bunu da temenni ederim, bunu da söylemek isterim.''İnceleme ve soruşturma başlatıldı'TBMM Başkanvekili Sadık Yakut ise Milli Saraylar'a bağlı sosyal tesislerin işletilmesine dair yönergenin Genel Sekreter imzasıyla değil, Meclis Başkanı imzasıyla yürürlüğe girdiğini söyledi.TBMM'de düzenlenen 'Hazreti Mevlana'yı Anlamak' konulu konferanstaki konuşmacının, hiçbir şekilde tasvip edilmesi mümkün olmayan yakışıksız ifadeler kullandığını belirten Yakut, 'Kürsüye çıkan hiçbir kimsenin ne konuşacağını önceden kimse bilemez zaten, kimse kestiremez' dedi.Konuyla ilgili olarak inceleme ve soruşturma başlatıldığını, 2 idarecinin açığa alındığını, ayrıca konferanstaki ifadelerle ilgili olarak da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu anımsattı.Yakut, CHP Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir'in 'İstanbul'daki yolsuzluklar hakkında ne diyeceksiniz?' sorusu üzerine, şunları söyledi:'Başkanlık Divanı'nda konu görüşülmüş olup dış denetim için 3 Sayıştay denetçisi, iç denetim için 2 denetçi ve inceleme soruşturma için de 2 muhakkik görevlendirilmiştir. İnceleme ve soruşturmanın sonucuna göre de gereği yapılacaktır. Ayrıca Genel Sekreterlik tarafından mevcut kafeteryaların Devlet İhale Kanunu'na göre ihale edilerek kiraya verilebilmesi için başlatılan çalışmalar neticesinde Maliye Bakanlığı'ndan gerekli izinler alınmış olup, Sayın Başkan'ın ve Başkanlık Divanı'nın takdirine göre bu yerler kiraya verilecek veya TBMM tarafından işletilecektir.'Yakut, Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in Başkanlık konutunda değil, kendi evinde oturduğunu ve Başkanlık konutuna taşınmayacağını da çeşitli vesilelerle ifade ettiğini söyledi.Yakut, 'medya mensuplarına otopark yasağı getirildi' ifadesinin doğru olmadığını, aksine mevcut otoparktan daha geniş bir otopark tahsis edildiğini kaydetti.Muhabir: Alp Özden | AA
'KPSS İddiaları Paralel Yapı İşi'
AK Parti Sözcüsü Beşir Atalay, Gülen Cemaati'nin KPSS'de yolsuzluk yaptığını, atamalarda usulsüzlük iddialarını da bu yolsuzluklar soruşturulduğu için ortaya attığını iddia etti.Beşir Atalay, ana muhalefet partisi CHP’nin sözcüsü Haluk Koç’un dile getirdiği “Memur atamalarında Kamu Personeli Seçme Sınavı’nın göz önüne alınmadığı ve usulsüzlük yapıldığı” iddiasına ilişkin konuştu. Bu iddiaları 'paralel yapı' olarak tanımladığı Gülen Cemaati’nin ortaya attığını ve CHP’ye ilettiğini savundu.'Bu dosyayı verenlerin esas korkusu, kendileri hakkında KPSS yolsuzlukları ile ilgili yargıda davalar var. Bunlardan biri sona geliyor. Böyle duyumlar aldım. Esas telaşları buradan gelecek sonuçlardır. Korkunun da ecele faydası yok. Onlar ortaya çıkacak. ÖSYM gerekli açıklamayı yaptı, sistem nasıl yürüyor. Kurumlar talep ediyor, onların istedikleri makine ortamında bulunup gönderiliyor. KPSS sistemi Türkiye’de çok iyi yürüyor. Bu milletin adalet duygusunu da çok rahatlattı … İstisnai atama vardır. Bu da yasaldır. Hepsi yalan, hepsi iftira.'Atalay, Antalya’da gerçekleşen Eğitim Şûra’sında alınan tavsiye kararlarından biri olan Osmanlıca eğitimi ve bununla ilgili tartışmalara da değindi. Atalay Osmanlıca’yı Latince'ye benzetti ve CHP’yi eleştirdi:'Bırakın ana muhalefet liderliğini ortalama aydın bile böyle olamaz. Bu kadar cehalet olmaz. Siyaset kesiminde böyle bir temsili insan kabullenemiyor… Osmanlıca da Türkçedir. Sadece farklı alfabeyle yazılır. Bizim bütün birikimlerimiz Osmanlıca'dır. Bütün tarihimiz Osmanlıca'dır. Bu bir kültür meselesi. Yani Batı standardında ortalama bir aydın Latince öğrenirler. Çünkü Latince medeniyetin temel taşlarından biridir. Ben hep söylerim, iktidar yarısıdır ana muhalefet. Her açıklaması adeta yönetimde gibi sorumluluk taşıması gerekir. Bazen tarihi değerlerle barışıyor gibi yapıyorlar ama nafile. Bunların kodları bu ve değişmiyor. Ve tarihimizle, kültürümüzle barışmaları mümkün olmuyor. Halbuki kuşaklar çok değişiyor. Gençler birkaç dil biliyor. Bir dil değil bu, okumadır bu. Ben kendi çabamla öğrenmişimdir. Çok insan sıkıntısını çekmiştir. Birkaç yabancı dil bilen kendi kaynaklarını okuyacak alfabeyi niye bilmesin ki?'Kaynak: Al Jazeera
Reklam