Kuru yapraklara uyum sağlamak mı, kendini bulmak mı? Bütünden parçaya baktığımızda fotoğrafta dikkatimizi çeken bütün içindeki parçanın ne kadar sağlıklı olduğu değil mi? Bütünün kabul edip devam ettirdiği ve “normal” olduğuna inandığımız durumlar her zaman sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Hissettiğimiz duyguları toplumun diğer bireylerinin yaşamadığını, yaşıyorlarsa da “çok iyi baş edebildiklerini” düşünürüz. Ancak görülenin ardında olan buradaki kuru yapraklar gibiyse? Yaşanılan duygular insana dair normal ve sağlıklı bir sürecin ürünü. Hatta her insan zannettiğimiz gibi sağlıklı bir şekilde de duyguları ile baş edemiyor olabilir.
Kasım ayı indirimleri, insanların alışveriş davranışlarını şekillendirmekle kalmaz, aynı zamanda ilişkiler ve cinsellik üzerinde dolaylı etkilere sahiptir. Kıtlık algısı, ödül mekanizmaları ve sosyal baskılar, bu etkilerin altında yatan temel psikolojik dinamiklerdir.
Cinsel sağlık, bireyin fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyal iyilik halinin bir bileşenidir. Cinsel sağlık, yalnızca hastalık veya işlev bozukluğu olmaması değil, cinsel yaşamın olumlu ve tatmin edici bir şekilde deneyimlenmesidir. Bu bağlamda, pozitif düşünme ve kendini iyi hissetme sanatı, cinsel sağlığın korunması ve geliştirilmesi için önemli rol oynar. Pozitif düşünme ve kendini iyi hissetme, bireyin cinsel işlevini, cinsel tatminini ve genel yaşam kalitesini artırabilir.
Siz balık olursunuz, narsist ise kuş.Başta siz balık olduğunuz için kuşa âşık olamayacağınızı çok net bilirsiniz. Kuştan haz almazsınız, beğenmezsiniz, tepeden bakmasına sinir olursunuz, tipiniz değildir. Zaten mantıksız bir ilişki olacaktır. Ama gün geçtikçe sizi öyle bir ikna eder ki siz bir bakmışsınız ondan hoşlanıyor olursunuz. Kendisine öyle bir âşık olursunuz ki aşkınızdan gözleriniz döner. Kendinize inanamazsınız bu imkânsız aşk, olmayacak olan aşk, “nasıl oldu da ben ona körü körüne âşık oldum” dersiniz. Ama başta narsistin aşkından artık eser yoktur. Sizi elde edene kadar uyguladığı aşk bombardımanından artık eser kalmamıştır.
Dikkat ederseniz bir narsistin etrafında uzun soluklu dostluğu yoktur. Varsa da çıkar ilişkisine dayalı bir ilişkisi vardır. Bazı durumlarda bakarsınız ki yıllardır süren arkadaşlıkları var. Siz zannedersiniz ki çok güzel ilişkileri var. Dışardan bakıldığından bir çıkar da yokmuş gibi gözükür ama psikolojik olarak beslenir. Romantik ilişkilerinin yanı sıra çalışanlarını ve arkadaşlarını da kendilerine bağımlı yapıp uzun soluklu ilişkide tutabilir. Bir narsist başkasından beslenecek bir taraf bulamadığında ise ilişkisi kopartır.
Bipolar bozukluk, bireylerin yaşam kalitesini ciddi anlamda etkileyen, duygudurum dalgalanmalarıyla kendini gösteren bir psikiyatrik hastalıktır. Bu hastalığın belirgin özelliği, kişinin duygusal durumunun aşırı derecede yükselmesi (mani) ve düşmesi (depresyon) arasında gidip gelmesidir. Mani dönemlerinde kişi aşırı enerjik, neşeli, huzursuz ve hiperaktif olabilirken; depresyon dönemlerinde ise aşırı üzgün, enerjisi düşük, ilgisiz ve umutsuz hissedebilir. Bipolar bozukluk genellikle genç yetişkinlik döneminde başlar ve ömür boyu sürebilir. Ancak doğru tedavi ve yönetimle, bipolar bozukluğu olan kişiler sağlıklı ve üretken bir yaşam sürdürebilirler.
Narsist bireylerle tartışmayı kazanmak genellikle mümkün değildir. Çünkü narsistler tartışmayı başlatan, yönlendiren ve yöneten kişilerdir. Bu insanlar oyunun kurallarını belirler, gerektiğinde hile yapmaktan çekinmez, ellerindeki tüm kaynakları kullanır ve sonunda kazanan taraf olurlar. Her zaman haklı olduklarını düşünürler. Karşınızda yüzde yüz haklı olsanız bile, narsist biri kendini haklı gösterecek bir yol bulur ve galip gelir. Bu haklılık mücadelesinin sonunda siz enerjiniz tükenmiş, stres altında ve kötü hissederek geri çekilirsiniz. Tartışmalardan galip çıkmanın en iyi yolu, oyunu tamamen terk etmektir.Bazen haklı olduğunuzu bildiğiniz halde, farkında olmadan kendinizi özür dilerken bulabilirsiniz. Daha sonra düşündüğünüzde 'Neden özür diledim ki?' diye kendinize sorarsınız. Hatta çevrenizdekiler bile şaşkınlıkla size 'Bu konuda neden özür diledin?' diye sorabilirler.
Bilindiği üzere, birçok suç ve şiddet eğilimi, psikoloji ile iç içe. Suçların önlenmesinde, psikolojik analizin ve bu kişilerin tespit edilerek tedaviye yönlendirilmesinin kritik bir rolü var. Bu durum, suçların kök nedenlerinin anlaşılmasına ve bu nedenlerin ortadan kaldırılmasına yardımcı olur. Peki bu tarz durumlarda hasta mahremiyetinin sınırı nedir?
Rembrandt, resimlerini önce eşit derecede kahverengi bir tabaka sürerek hazırlardı. Bu resminin fonunu oluştururdu. Sonrasında tuvalin yüzeyindeki parlak alanları yerleştirirdi. Kullandığı teknik karanlıktan aydınlığa çıkmak gibiydi. Otoportreleri ile ön plana çıkan Rembrandt, zamanın nasıl akıp gittiğinin farkında olduğunu ve bu süreç içerisinde uğradığı değişimi 17. Yüzyılda ortaya çıkan geniş düz aynalara bakarak incelemiş ve kendini bilmeye atıfta bulunmuştur. Peki biz hayatımızdaki fonun dışına ne kadar çıkabiliyoruz? Gölgelerin içinden sıyrılmak veya gölgeler içinde kaybolmak hangisini tercih edersiniz?
Kontrolden çıkmaya başlayan şiddet eylemlerinde medyanın ne kadar suçlu olduğu, tartışılan önemli konular arasında yer alıyor. Perde arkasını bilim ışığında anladığımızda, çözümü konusunda yapabileceğimiz daha fazla şey olduğunu görüyoruz. Bu yazıda, medya ve şiddet ilişkisi üzerine yürütülmüş bilimsel araştırmaları kapsamlı şekilde inceleyen oldukça itibarlı bir çalışmanın* verileriyle konuyu ele alıyoruz.
Kadınların orgazm taklidi yapmaması için, cinsel ilişkide hem duygusal hem de fiziksel tatminin sağlanması ve açık bir iletişimin kurulması büyük önem taşır. Orgazm taklidi genellikle çeşitli nedenlerle (partneri mutlu etme isteği, baskı hissetme, cinsel tatminsizlik vb.) ortaya çıkar.
Genç meslektaşlarımdan sık sık gelen şu soruya bu yazımda yer vermek istedim.Hocam suç durumunda ne yapmalıyım? Ne suç ne suç değildir?Hocam suç durumunda ne yapmalıyım?Bu soruya cevap bulabilmek için bazı hukuk sitelini araştırdım ve karşıma bu konu da iyi olduğunu düşündüğümden bazı bilgiler aldım.
Bugünlerde önceki günlerden pek de farklı olmayan gündemlere göz gezdirirken, hapishaneden salıverilen sosyal medya ünlüsünün halen büyük bir takipçi kitlesine sahip olabilmesi ve birkaç yüz bin daha yeni takipçi kazanması hakkında içimden bir şeyler mırıldandım. Sonra bir ajansın önünde ünlü olabilmek için kuyruğa girmiş genç kızların videosuna gözüm takıldı, gözlerindeki hırstan çok içlerindeki çaresizlik duygusuna üzüldüm. Derken meşhur bir eğitimcinin konuşmasına rastladım ve tanıdığım bazı insanların onunla tanışmak için can attıklarını anımsadım. Aynı içerikte konuşmayı etrafında yapabilecek birçok ünsüz insan varken neden şöhret olan ilahlaştırılır? Neden aynı içerik şöhretle birleştiğinde daha değerli görülür? Biraz da kabaca ünlü sevici topluluk analizleri yaptım. Ünlülerin içinde bulunduğu kategorilere göre hazır ve nazır bekleyen topluluklar var. Aynı kategorideki her ünlünün paylaşımlarına aynı oranda beğeniler ve aynı nitelikte yorumlar pinpon topu gibi oradan oraya taşınıyor. Çoğunlukla güzellik ve yakışıklılıkla birleşen şöhrete sahip olmak, bu paket topluluk beğenilerini almak için yeterli gibi duruyor.
Bir narsistin Instagram profili, genellikle belirli karakteristik özellikler taşıyan, dikkat çekme, kendini abartılı bir şekilde sunma ve onay arama ihtiyacını yansıtan bir platformdur. Bu tür profiller, narsistin kendini öne çıkarma ve başkalarından beğeni ve onay alma arzusunu sergilemek için ideal bir araç haline gelir. Narsistler belirli bir profile sahiptir demek çok net olmasa da belli başlı kendi karakteristik yapılarına uygun şekilde profil oluştururlar.
Merak ettiğim sorulardan biri ise şu oldu: Günümüzde sosyal medyanın daha fazla kullanımıyla narsistik eğilimler mi arttı yoksa narsistik eğilimler daha fazla sosyal medya kullanımına mı sebep oldu?
Geçen hafta yazının ilk bölümünde, “şok edici” bir görsel kimlik etrafında nasıl markalar yaratılır anlatımını yapmıştık, şimdi de “şok edici” markalama örneklerini sunacağız.
Ebeveynler ve çocuklar arasında övgünün algılanma biçimi, çocuğun akademik başarısını etkiler mi? Çocuklar genellikle büyüklerinden aldıkları övgülere göre davranışlarını belirlemektedirler. Ailelerinin ve öğretmenlerinin onları sevmesini isterler. Çocuklar sergiledikleri davranışlar karşısında ailelerinden aldıkları övgülerle bir tutum sergilemeye başlarlar. Özellikle 24 ve 36 aylık bebeklerde övgü sözcükleri gelişimlerini desteklemektedir. Gelişen bebeklerde övgü işe yarasa da, ilerleyen yaşlarda övgü tam tersi etki yaratabilmektedir. Çocuklar yaş aldıkça övgünün anlamı değişir ve daha dikkatli olmak gerekmektedir. Çocuklar kişilik özellikleri üzerinden övüldüklerinde ise örneğin; “Sen çok zekisin!” vb. çocuklarda yaptıkları iş üzerinden sevgiye layık olma bakışı açısını geliştirmektedir.
Shockvertising sözcüğü reklamcılık yazınında özgün bir yaratıcılık yaklaşımını ifade etmektedir. İngilizce ‘shocking’ ve ‘advertising’ kelimelerinin bir araya gelmesinden oluşan bu terimin vurgusu, çeşitli pazarlama iletişimi enstrümanlarıyla markaya ilişkin potansiyel hedef kitle üzerinde ‘şok etkisi’ yaratacak imajlar geliştirmek ve sürecin sonuna ‘şok edici’ bir marka algısına sahip olmaktır (Gustafson ve Yssel, 1994; Venkat ve Abi-Hanna, 1995). Türkçeye ‘şok edici reklamlar’ olarak çevirebileceğimiz bu reklamcılık anlayışı, ürün ve hizmetlerin tanıtımında çeşitli objeleri, kişileri, olguları, politik sistemleri, gündelik hayatın herhangi bir parçasını ‘radikal’ bir bakış açısıyla ortaya koyma eğilimidir. Aslında bir yaratıcı strateji türüdür. (Shannon, 1995; Van Munching, 1998).