onedio
Başarıdan Sonra Neden Hüzünleniyoruz?
Başarı, toplumda çoğu zaman bir varış noktası, bir ödül ya da “son” olarak sunulur. Ama gerçek hayatta bazı insanlar için bu an, beklenen sevinçten çok boşluk ve hüzün duygusuyla gelir.Psikolojide bu duyguya “başarı sonrası hüzün” deniyor. Kulağa tuhaf gelse de, aslında oldukça insani bir durum. Uzun yıllar süren mücadele, fedakarlıklar ve çabalar sonunda gelen başarı, kişide hem kimlik hem de anlam krizine yol açabiliyor.
Tribünlerde Küfür Etmek de Böyle Demek…
Yaz sıcağına aldırmadan içtiğim sıcak kahveme Selçuk Şirin’in Bakışımızı Değiştirecek 10 Deney’i eşlik ediyor. Sürü psikolojisi, mahalle baskısı, herkesle iyi geçinme bedelini ödemek hakkında düşünüp duruyorum.
Zamanın Sisi: Her şey Yolunda Giderken Bu Boşluk ve Eksiklik Hissi de Nereden Çıktı?
“Hayatımda her şey yolunda gidiyor. Ama sanki bir yerlerde bir eksiklik var.”“İçimde tanımlayamadığım bir huzursuzluk hissediyorum.”“Kendimi bir yere ait hissetmiyorum.”Bu cümleler tanıdık geliyor mu?Daha önce Sfumato Tekniğini duymuş muydunuz? Bunu duymadıysanız da Leonardo da Vinci’yi hepiniz bilirsiniz. Sfumato İtalyanca kökenli bir kelime olup, 'duman gibi' veya 'sis gibi' anlamına gelir. Resimde Sfumato, belirli bir teknik olarak, yumuşak geçişler ve belirsiz sınırlar oluşturarak detayların bulanıklaştırılmasını ifade eder. Resme sis perdesinin arkasından bakılıyormuş imajı verir. 15. yüzyılın sonlarından ortaya çıkan teknik, Rönesans döneminde Leonardo da Vinci tarafından geliştirilmiş ve mükemmelleştirilmiş. Biz de tıpkı bu teknikte olduğu gibi içimizdeki zaman yolcusuyla sis perdesinin ardındakini görmeye çabalıyoruz. Ancak geçmiş ve gelecek arasındaki savruluşumuz bizi kendimize, içinde bulunduğumuz ortama ve zamana yabancılaştırıyor.
Çocuklarda Gelişen Zihin Yapısı
Kişilerin mevcut olan potansiyellerini, yaşamları süresince istedikleri zaman ortaya çıkarabilmesi ya da gerçekleştirebilmesi mümkün müdür?
Psikoloğa Göre Çocuklukta Dışlanmış Çocuklar Yetişkinlikte Bu Özellikleri Taşıyor
Çocukluk hepimiz için zorlu bir dönemdir. Arkadaşlarımız tarafından dışlanmak ise bu zorlukların en yıpratıcılarından biridir. Hepimiz yeni okullarda ya da ortamlarda dışlanma korkusunu bir şekilde tatmışızdır. Fakat bazıları için bu his sadece geçici bir deneyim değildir. İşte bu kalıcı dışlanmalar, yetişkinlikte kişiliğin yapıtaşlarını bile etkileyebilir.Kaynak
Kabuslarımızda Neden Hep Okul Yıllarımızı Görürüz?
Bazı geceler eski sınıflarımıza dönmüşüz gibi hissederek uyanıyoruz. Bazen bir sınavı unuttuğumuzu, bazen mezun olamadığımızı rüyamızda görüyoruz. Üstelik bu rüyalar yıllar geçse de peşimizi bırakmıyor. Aslında bu durumun altında yatan çok tanıdık sebepler var. Gelin sebeplerini bi' tık inceleyelim keza yıllar geçse de okulu ardımızda bırakamayacakmışız gibi görünüyor!Kaynak
Reklam
Ruh Sağlığını Sosyal Medyada Ararken Kaybedenler
etiket
Sosyal medyanın sağlık bilgisi edinmek için kullanılması, tüm dünyada sorunlu bir konudur. Araştırmalar, bulaşıcı hastalıklar gibi sağlıkla ilişkili birçok konuda yanlış bilginin yaygınlığını ve zararlarını ortaya koymuştur. Ruh sağlığına ilişkin sosyal medyada yer alan yanlış bilgiler üzerine yürütülen araştırmalar ise daha sınırlıdır. Bu yazıda sosyal medyada ruh sağlığı konularında yaygın yanlış bilgiler üzerine yapılmış bilimsel çalışmaların söylediklerine kulak veriyoruz.Öncelikle ‘yanlış bilgi’ ifadesini açalım. Yanlış bilgiyi, yanıltıcı içerik anlamında kullanıyoruz. Yanıltıcı bilgiler genellikle kasıtlı ve belirsizdir. Sosyal medyada yanıltıcı bilgi vermenin birçok farklı sebebi olabilir. Ticari kazanç elde etme, pazarlama, reklam amaçlı olabildiği gibi, tamamen kişisel farklı nedenlerle de hareket edilebilir. Bu anlamda yanlış ve yanıltıcı bilginin kapsamının geniş olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, gerçek bir olay şeklinde aktarılan kişisel deneyimler de yanlış bilginin kapsamına giren içeriklerdir.
Elagabalus’un Gülleri: Beynimizdeki Deklanşöre Ne Kadar Güvenebiliriz?
etiket
Elagabalus (Heliogabalus) 218 ve 222 yılları arasında Roma imparatorluğu’nu yönetmiş ve 18 yaşında öldürülmüştür. Kısa süren imparatorluğuna rağmen karakteri ve sıradışı yönetim anlayışı ile tarihte yer edinmiştir. İngiliz ressam Alma Tadema’nın eserine konu olan eylemlerinden biri de; menekşelerle misafirlerini boğduğu andır. Resimde menekşe yerine gül kullanılmıştır. Gül, Roma’nın çöküşünü ve bozulmuş yapısını temsil etmektedir. Resme ilk baktığımızda güllerin gerçekçi tasviri ilgimizi çekiyor ve hikayesini bilmediğimiz için resme olumsuz bir anlam yüklemiyoruz. Çünkü olay örgüsüne değil, olayın tek bir karesine hakimiz. Aslında beynimiz de bunu yapıyor. Yaşadığımız olaylara ait kareler oluşturuyor ve o karelere bir anlam yüklüyor. Geçmişte yaşadığımız olaylara benzeyen durumlar yaşadığımızda da otomatik bir tepki vermemizi sağlıyor. Ancak aynı burada olduğu gibi karelere yüklenen anlamlar her zaman işlevsel olmuyor ve gerçeği yansıtmayabiliyor.Bunu biraz daha yaşantısal bir örnek üzerinden açıklarsak; zoofobi (hayvan korkusu) şikayetiyle gelen bir danışanı düşünelim. Danışan kedilerden korktuğunu ifade ediyor. Geçmiş yaşantısı sorgulandığında hatırlayabildiği kadar geriye gittiğimizde 3-4 yaşlarındayken bahçelerinde bir kedinin ona doğru yürüdüğü ve sürtünerek yanından geçip gittiğine dair bir anısı var. Bunu anlatırken bu olayın kedi fobisi üzerinde etkili olmayacağını düşündüğünden önemsiz bir detaymış gibi anlattı. Ancak olaya 3-4 yaşlarındaki bir çocuğun algılayışı üzerinden bakarsak; çocuğun gözlerindeki sahnede kedi oldukça büyük, korkutucu ve belirsizlik içeren bir canlı olarak algılanır ve kedi beynin duygu bölümüne bu şekilde kodlanır. Peki, bu korkunun mantıksız olduğunu düşünen ve kedinin ona zarar veremeyeceğini bilen yetişkini alarm durumuna geçiren sürece daha yakından bakalım;
Reklam
Neden Geceleri Daha Melankolik ve Depresif Hissederiz?
Siz de gece yatağa uzandığınızda bir anda geçmişi düşünmeye, olmadık detaylara takılmaya başlıyorsanız yalnız değilsiniz çünkü çoğu insan gece saatlerinde, gündüz bastırdığı duygularla baş başa kalır. Günün koşuşturmasından arta kalan bu sessiz zaman dilimi, zihnimizin en çok çalıştığı anlardan biri haline gelirken melankolik ruh halinin ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Işıklar azalır, yalnızlık hissi artar, yorgunluk üstüne çöker ve bir anda her şey daha yoğun, daha ağır hissedilir. Gelin iyice irdeleyelim bu konuyu...Kaynak 1, Kaynak 2
Zeki İnsanlar Depresyon Gibi Mental Hastalıklara Daha mı Meyilli?
Zekanız yüksekse ve bir yandan da sürekli kaygılı ya da huzursuz hissediyorsanız, yalnız değilsiniz. Bu konuda birçok insan benzer bir ruh hali içinde olduğunu söylüyor. İnsanlar bu bağlantıyı sezgisel olarak kuruyor olsa da bilim dünyası henüz bu soruya net bir cevap verebilmiş değil. Çünkü hem zekayı hem de depresyonu ölçmek, sanıldığı kadar kolay değil. Yine de bazı teoriler, bu ilişkinin neden var olabileceğini açıklamaya çalışıyor. Gelin bakalım...Kaynak 1, Kaynak 2
Danla Bilic’in Hikâyesi ‘Aşk’ Etiketiyle Gizlenen Şiddeti Deşifre Ediyor
etiket
Son zamanlarda kamuoyunun dikkatini çeken Danla Bilic ve eski sevgilisi Berk Çetin arasındaki olay, yalnızca magazinsel bir gündem değil; aynı zamanda toplumsal ve psikolojik açıdan da oldukça çarpıcı bir örnek teşkil ediyor. Olay, özellikle 'takıntılı ilişki', 'duygusal şiddet' ve 'kontrol arzusu' gibi kavramlarla doğrudan bağlantılı olabileceği varsayımlarını düşündürtmekte.
Reklam
Bir Psikolog Yanıtladı: "Bu Şikayet İçin Psikoloğa mı Gidilmeli Psikiyatriye mi?
Birçok kişi, ruh sağlığına yönelik yardım arayışında bulunurken, psikolog ve psikiyatrist arasındaki tercih konusunda kararsız kalır. Bu durumda hangi uzmana başvurmanız gerektiğini belirlemek hangi konuda yardıma ihtiyaç duyduğunuzla yakından ilişkilidir. Psikologlar ve psikiyatristler arasındaki seçiminizi belirleyecek olan, sizin ihtiyaçlarınız ve beklentilerinizdir. Peki buna nasıl karar verebiliriz?Uzman Psikolog Feyza Danacı, şikayetlere göre psikoloğa mı yoksa psikiyatriye mi gidilmesi gerektiğini açıkladığı bir video paylaştı. Video pek çok kişiye fikir verdi.
Güçlü Figürlerde Duygusal Düzenleme Zayıflığı: Mourinho Örneği ve Davranışların Psikolojik Analizi
etiket
Mourinho’nun Okan Buruk’un burnunu sıkmasının altında Freud bile var. Teknik direktörlük kariyerinde sayısız başarıya imza atmış, “The Special One” lakabını hak etmiş bir figür: José Mourinho. Ancak başarılarının yanı sıra zaman zaman sınırları zorlayan tavırlarıyla da dikkat çekiyor. En son Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk’un burnunu sıkmasıyla gündeme gelen Mourinho’nun bu davranışları, yalnızca mizah ya da öfke patlaması değil; çok daha derin bir psikolojik zemin üzerine oturuyor olabilir.Peki, bu tarz güçlü figürlerin duygularını bastırıp zamanla uygunsuz şekillerde dışa vurmalarının ardında ne yatıyor? Mourinho’nun örneği üzerinden açıklayalım.
Gözümüzü Bi' Açtık 2025: Covid-19 Pandemisi Neden Zaman Algımızla Oynadı?
O günleri düşündüğümüzde hepimizin kafası biraz karışıyor değil mi? Hem hiç bitmeyecekmiş gibi geçen günler vardı, hem de şimdi dönüp bakınca sanki birkaç ayda olup bitmiş gibi. Her gün aynıydı, aynı duvarlara bakıyor, aynı ekrana göz gezdiriyor, aynı koltukta oturuyorduk. Ama bir yandan da hiç durmadan haber geliyor, gündem değişiyor, hayat altüst oluyordu. Şimdi yıllar sonra geriye baktığımızda zamanın neden bu kadar garip geçtiğini sorguluyorsak, bilin ki bilim de bu sorunun peşine düştü.Kaynak 1, Kaynak 2, Kaynak 3
Reklam
Eski FBI Ajanı Hepimizin İnandığı Beden Dili Yalanlarını Bir Bir Çürüttü
Karşınızdaki kişi gözlerini kaçırıyor, elleri burnuna gidiyor ve kollarını kavuşturuyorsa hemen “Yalan söylüyor!” diye düşünüyorsanız, yalnız değilsiniz. Yıllardır filmlerde, dizilerde ve hatta iş görüşmelerinde bile bu tür hareketlerin yalanla ilişkili olduğuna inandırıldık. Ama eski bir FBI ajanı ve beden dili uzmanı Joe Navarro’ya göre işler o kadar basit değil. Çünkü çoğumuzun doğru sandığı şeylerin aslında bilimsel bir temeli yok. Hatta bazıları tamamen uydurma olabilir.Kaynak
Çiftlik Oyunlarına Saatlerimizi Yatırmamızın Ardındaki Psikolojik Neden
Günümüzün koşuşturmalı yaşamında birçok insan, stresli ofis ortamlarından kaçmak isterken kendini bir anda piksel piksel bir tarlada domates ekerken buluyor. Stardew Valley ve Hay Day gibi oyunlarda yaptığımız şeyler, aslında bir dizi tekrar eden görevden ibaret ama buna rağmen bizi rahatlatıyor ve içine çekiyor. Gerçek hayattaki işler sıkıcı ve yıpratıcı gelirken, neden sanal dünyada aynı şeyleri yapmaktan keyif alıyoruz? Cevap, tamamen bizim seçimlerimizle ilgili olabilir. Bu seçim özgürlüğü, tahmin ettiğimizden daha büyük bir fark yaratıyor.Kaynak
Reklam
Uyku Felci Yaşayan İnsanlar Neden Hep Şapkalı Bir Gölge Görüyor?
Gecenin bir vakti gözlerinizi açtınız ama hareket edemiyorsunuz, boğazınızdan tek kelime çıkmıyor ve odanızda sizi izleyen tuhaf bir gölge var gibi hissediyorsunuz. Bu tanıdık geldiyse, büyük ihtimalle uyku felci yaşamışsınızdır. Aslında bu, bilimin 'parasomnia' adını verdiği, uykuyla uyanıklık arasına sıkışmış bir tür bilinçli kabus. Daha da garibi bu deneyimi yaşayan çok sayıda insan, aynı korkutucu figürü gördüğünü söylüyor. Yani siyahlar giymiş, yüzü seçilemeyen ve başında şapka olan bir adamı..Kaynak 1, Kaynak 2
Heyecanlandığımızda veya Korktuğumuzda Neden İstemsizce Titreriz?
Korktuğumuzda ya da strese girdiğimizde hepimiz bazen kontrolsüzce titreriz. Bedenimiz bir şey yapmaya hazırlanıyor gibidir ama harekete geçemez. O an konuşmak bile zor gelir, nefesimiz değişir, sesimiz titrer. Sonradan kendimize geldiğimizdeyse “Neden böyle tepki verdim?” diye düşünürüz. İşte tam da bu anda devreye giren şey, beynimizin bizi korumaya çalışan ilkel bir sistemi. İyi de nasıl? Gelin bakalım...Kaynak 1, Kaynak 2
Araştırmalara Göre Havaalanlarının İnsan Davranışı Üzerinde Tuhaf Bir Etkisi Var
Havaalanlarında insanlar bazen gerçekten tuhaf davranabiliyor. Kimileri yerde uyuyor, kimileri ekranın önünde yoga yapıyor, bazılarıysa sabahın erken saatinde kavga çıkarıyor. Her şey o kapılardan geçtikten sonra bir anda değişiyor gibi değil mi? Sanki hepimiz “başka bir yere” geçiyoruz ama o yerin neresi olduğunu tam da kestiremiyoruz. Peki, ne oluyor bize bu yerlerde? Gelin araştırma sonuçlarına bakalım.Kaynak
Kırılganlığın Gücü: Çocuklukta Duygusal Dayanıklılık, Akran İlişkileri ve Yeni Bir Paradigma İnşası
etiket
Toplum, yüzyıllardır kırılganlığı bir zayıflık, bir eksiklik, hatta bir tür çaresizlik olarak tanımlama eğiliminde olmuştur. Oysa modern psikoloji, eğitim bilimleri ve gelişim teorileri, kırılganlığın insan doğasının ayrılmaz bir parçası olduğunu ve özellikle çocukluk döneminde sağlıklı bir kimlik inşası için vazgeçilmez bir unsur teşkil ettiğini ortaya koymaktadır. Duygularını bastırarak güçlü görünmeye çalışan çocuklar, bir süre sonra sahte bir duygusal zırh içinde yalnızlaşırken, kırılganlığını kabul edip bunu bir paylaşım aracı haline getirenler, çok daha derin sosyal bağlar kurabilmekte, empati yeteneklerini geliştirebilmekte ve duygusal dayanıklılıklarını artırabilmektedir.Ancak içinde yaşadığımız rekabetçi toplum, çocukları adeta duygusal bir zırh kuşanmaya ve kırılgan yönlerini gizlemeye zorluyor. Başarının güçle, güçlülüğünse kırılgan olmamakla eşdeğer tutulduğu bu sistem, çocukların duygusal zekâlarını ve sosyal becerilerini köreltiyor. Oysa gerçek dirençlilik, kırılganlıkla yüzleşebilen, bunu anlamlandırabilen ve başkalarıyla paylaşabilen bireylerde gelişir. Bir çocuk, bir arkadaşına 'kırıldım' diyebildiğinde, ona duygularını açıklayabildiğinde, empati kurabilmeyi de öğrenir. Kırılganlığın gücü tam da burada yatmaktadır: İnsanlar arasında görünmez bağlar oluşturarak ilişkileri sağlamlaştırması, bireyin kendini ifade edebilmesini mümkün kılması ve karşılıklı anlayışı artırması.
Reklam