Sosyal medyanın sağlık bilgisi edinmek için kullanılması, tüm dünyada sorunlu bir konudur. Araştırmalar, bulaşıcı hastalıklar gibi sağlıkla ilişkili birçok konuda yanlış bilginin yaygınlığını ve zararlarını ortaya koymuştur. Ruh sağlığına ilişkin sosyal medyada yer alan yanlış bilgiler üzerine yürütülen araştırmalar ise daha sınırlıdır. Bu yazıda sosyal medyada ruh sağlığı konularında yaygın yanlış bilgiler üzerine yapılmış bilimsel çalışmaların söylediklerine kulak veriyoruz.Öncelikle ‘yanlış bilgi’ ifadesini açalım. Yanlış bilgiyi, yanıltıcı içerik anlamında kullanıyoruz. Yanıltıcı bilgiler genellikle kasıtlı ve belirsizdir. Sosyal medyada yanıltıcı bilgi vermenin birçok farklı sebebi olabilir. Ticari kazanç elde etme, pazarlama, reklam amaçlı olabildiği gibi, tamamen kişisel farklı nedenlerle de hareket edilebilir. Bu anlamda yanlış ve yanıltıcı bilginin kapsamının geniş olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, gerçek bir olay şeklinde aktarılan kişisel deneyimler de yanlış bilginin kapsamına giren içeriklerdir.
Elagabalus (Heliogabalus) 218 ve 222 yılları arasında Roma imparatorluğu’nu yönetmiş ve 18 yaşında öldürülmüştür. Kısa süren imparatorluğuna rağmen karakteri ve sıradışı yönetim anlayışı ile tarihte yer edinmiştir. İngiliz ressam Alma Tadema’nın eserine konu olan eylemlerinden biri de; menekşelerle misafirlerini boğduğu andır. Resimde menekşe yerine gül kullanılmıştır. Gül, Roma’nın çöküşünü ve bozulmuş yapısını temsil etmektedir. Resme ilk baktığımızda güllerin gerçekçi tasviri ilgimizi çekiyor ve hikayesini bilmediğimiz için resme olumsuz bir anlam yüklemiyoruz. Çünkü olay örgüsüne değil, olayın tek bir karesine hakimiz. Aslında beynimiz de bunu yapıyor. Yaşadığımız olaylara ait kareler oluşturuyor ve o karelere bir anlam yüklüyor. Geçmişte yaşadığımız olaylara benzeyen durumlar yaşadığımızda da otomatik bir tepki vermemizi sağlıyor. Ancak aynı burada olduğu gibi karelere yüklenen anlamlar her zaman işlevsel olmuyor ve gerçeği yansıtmayabiliyor.Bunu biraz daha yaşantısal bir örnek üzerinden açıklarsak; zoofobi (hayvan korkusu) şikayetiyle gelen bir danışanı düşünelim. Danışan kedilerden korktuğunu ifade ediyor. Geçmiş yaşantısı sorgulandığında hatırlayabildiği kadar geriye gittiğimizde 3-4 yaşlarındayken bahçelerinde bir kedinin ona doğru yürüdüğü ve sürtünerek yanından geçip gittiğine dair bir anısı var. Bunu anlatırken bu olayın kedi fobisi üzerinde etkili olmayacağını düşündüğünden önemsiz bir detaymış gibi anlattı. Ancak olaya 3-4 yaşlarındaki bir çocuğun algılayışı üzerinden bakarsak; çocuğun gözlerindeki sahnede kedi oldukça büyük, korkutucu ve belirsizlik içeren bir canlı olarak algılanır ve kedi beynin duygu bölümüne bu şekilde kodlanır. Peki, bu korkunun mantıksız olduğunu düşünen ve kedinin ona zarar veremeyeceğini bilen yetişkini alarm durumuna geçiren sürece daha yakından bakalım;
Siz de gece yatağa uzandığınızda bir anda geçmişi düşünmeye, olmadık detaylara takılmaya başlıyorsanız yalnız değilsiniz çünkü çoğu insan gece saatlerinde, gündüz bastırdığı duygularla baş başa kalır. Günün koşuşturmasından arta kalan bu sessiz zaman dilimi, zihnimizin en çok çalıştığı anlardan biri haline gelirken melankolik ruh halinin ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Işıklar azalır, yalnızlık hissi artar, yorgunluk üstüne çöker ve bir anda her şey daha yoğun, daha ağır hissedilir. Gelin iyice irdeleyelim bu konuyu...Kaynak 1, Kaynak 2
Zekanız yüksekse ve bir yandan da sürekli kaygılı ya da huzursuz hissediyorsanız, yalnız değilsiniz. Bu konuda birçok insan benzer bir ruh hali içinde olduğunu söylüyor. İnsanlar bu bağlantıyı sezgisel olarak kuruyor olsa da bilim dünyası henüz bu soruya net bir cevap verebilmiş değil. Çünkü hem zekayı hem de depresyonu ölçmek, sanıldığı kadar kolay değil. Yine de bazı teoriler, bu ilişkinin neden var olabileceğini açıklamaya çalışıyor. Gelin bakalım...Kaynak 1, Kaynak 2
Son zamanlarda kamuoyunun dikkatini çeken Danla Bilic ve eski sevgilisi Berk Çetin arasındaki olay, yalnızca magazinsel bir gündem değil; aynı zamanda toplumsal ve psikolojik açıdan da oldukça çarpıcı bir örnek teşkil ediyor. Olay, özellikle 'takıntılı ilişki', 'duygusal şiddet' ve 'kontrol arzusu' gibi kavramlarla doğrudan bağlantılı olabileceği varsayımlarını düşündürtmekte.
Birçok kişi, ruh sağlığına yönelik yardım arayışında bulunurken, psikolog ve psikiyatrist arasındaki tercih konusunda kararsız kalır. Bu durumda hangi uzmana başvurmanız gerektiğini belirlemek hangi konuda yardıma ihtiyaç duyduğunuzla yakından ilişkilidir. Psikologlar ve psikiyatristler arasındaki seçiminizi belirleyecek olan, sizin ihtiyaçlarınız ve beklentilerinizdir. Peki buna nasıl karar verebiliriz?Uzman Psikolog Feyza Danacı, şikayetlere göre psikoloğa mı yoksa psikiyatriye mi gidilmesi gerektiğini açıkladığı bir video paylaştı. Video pek çok kişiye fikir verdi.
Mourinho’nun Okan Buruk’un burnunu sıkmasının altında Freud bile var. Teknik direktörlük kariyerinde sayısız başarıya imza atmış, “The Special One” lakabını hak etmiş bir figür: José Mourinho. Ancak başarılarının yanı sıra zaman zaman sınırları zorlayan tavırlarıyla da dikkat çekiyor. En son Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk’un burnunu sıkmasıyla gündeme gelen Mourinho’nun bu davranışları, yalnızca mizah ya da öfke patlaması değil; çok daha derin bir psikolojik zemin üzerine oturuyor olabilir.Peki, bu tarz güçlü figürlerin duygularını bastırıp zamanla uygunsuz şekillerde dışa vurmalarının ardında ne yatıyor? Mourinho’nun örneği üzerinden açıklayalım.
O günleri düşündüğümüzde hepimizin kafası biraz karışıyor değil mi? Hem hiç bitmeyecekmiş gibi geçen günler vardı, hem de şimdi dönüp bakınca sanki birkaç ayda olup bitmiş gibi. Her gün aynıydı, aynı duvarlara bakıyor, aynı ekrana göz gezdiriyor, aynı koltukta oturuyorduk. Ama bir yandan da hiç durmadan haber geliyor, gündem değişiyor, hayat altüst oluyordu. Şimdi yıllar sonra geriye baktığımızda zamanın neden bu kadar garip geçtiğini sorguluyorsak, bilin ki bilim de bu sorunun peşine düştü.Kaynak 1, Kaynak 2, Kaynak 3
Karşınızdaki kişi gözlerini kaçırıyor, elleri burnuna gidiyor ve kollarını kavuşturuyorsa hemen “Yalan söylüyor!” diye düşünüyorsanız, yalnız değilsiniz. Yıllardır filmlerde, dizilerde ve hatta iş görüşmelerinde bile bu tür hareketlerin yalanla ilişkili olduğuna inandırıldık. Ama eski bir FBI ajanı ve beden dili uzmanı Joe Navarro’ya göre işler o kadar basit değil. Çünkü çoğumuzun doğru sandığı şeylerin aslında bilimsel bir temeli yok. Hatta bazıları tamamen uydurma olabilir.Kaynak
Günümüzün koşuşturmalı yaşamında birçok insan, stresli ofis ortamlarından kaçmak isterken kendini bir anda piksel piksel bir tarlada domates ekerken buluyor. Stardew Valley ve Hay Day gibi oyunlarda yaptığımız şeyler, aslında bir dizi tekrar eden görevden ibaret ama buna rağmen bizi rahatlatıyor ve içine çekiyor. Gerçek hayattaki işler sıkıcı ve yıpratıcı gelirken, neden sanal dünyada aynı şeyleri yapmaktan keyif alıyoruz? Cevap, tamamen bizim seçimlerimizle ilgili olabilir. Bu seçim özgürlüğü, tahmin ettiğimizden daha büyük bir fark yaratıyor.Kaynak
Gecenin bir vakti gözlerinizi açtınız ama hareket edemiyorsunuz, boğazınızdan tek kelime çıkmıyor ve odanızda sizi izleyen tuhaf bir gölge var gibi hissediyorsunuz. Bu tanıdık geldiyse, büyük ihtimalle uyku felci yaşamışsınızdır. Aslında bu, bilimin 'parasomnia' adını verdiği, uykuyla uyanıklık arasına sıkışmış bir tür bilinçli kabus. Daha da garibi bu deneyimi yaşayan çok sayıda insan, aynı korkutucu figürü gördüğünü söylüyor. Yani siyahlar giymiş, yüzü seçilemeyen ve başında şapka olan bir adamı..Kaynak 1, Kaynak 2
Korktuğumuzda ya da strese girdiğimizde hepimiz bazen kontrolsüzce titreriz. Bedenimiz bir şey yapmaya hazırlanıyor gibidir ama harekete geçemez. O an konuşmak bile zor gelir, nefesimiz değişir, sesimiz titrer. Sonradan kendimize geldiğimizdeyse “Neden böyle tepki verdim?” diye düşünürüz. İşte tam da bu anda devreye giren şey, beynimizin bizi korumaya çalışan ilkel bir sistemi. İyi de nasıl? Gelin bakalım...Kaynak 1, Kaynak 2
Havaalanlarında insanlar bazen gerçekten tuhaf davranabiliyor. Kimileri yerde uyuyor, kimileri ekranın önünde yoga yapıyor, bazılarıysa sabahın erken saatinde kavga çıkarıyor. Her şey o kapılardan geçtikten sonra bir anda değişiyor gibi değil mi? Sanki hepimiz “başka bir yere” geçiyoruz ama o yerin neresi olduğunu tam da kestiremiyoruz. Peki, ne oluyor bize bu yerlerde? Gelin araştırma sonuçlarına bakalım.Kaynak
Toplum, yüzyıllardır kırılganlığı bir zayıflık, bir eksiklik, hatta bir tür çaresizlik olarak tanımlama eğiliminde olmuştur. Oysa modern psikoloji, eğitim bilimleri ve gelişim teorileri, kırılganlığın insan doğasının ayrılmaz bir parçası olduğunu ve özellikle çocukluk döneminde sağlıklı bir kimlik inşası için vazgeçilmez bir unsur teşkil ettiğini ortaya koymaktadır. Duygularını bastırarak güçlü görünmeye çalışan çocuklar, bir süre sonra sahte bir duygusal zırh içinde yalnızlaşırken, kırılganlığını kabul edip bunu bir paylaşım aracı haline getirenler, çok daha derin sosyal bağlar kurabilmekte, empati yeteneklerini geliştirebilmekte ve duygusal dayanıklılıklarını artırabilmektedir.Ancak içinde yaşadığımız rekabetçi toplum, çocukları adeta duygusal bir zırh kuşanmaya ve kırılgan yönlerini gizlemeye zorluyor. Başarının güçle, güçlülüğünse kırılgan olmamakla eşdeğer tutulduğu bu sistem, çocukların duygusal zekâlarını ve sosyal becerilerini köreltiyor. Oysa gerçek dirençlilik, kırılganlıkla yüzleşebilen, bunu anlamlandırabilen ve başkalarıyla paylaşabilen bireylerde gelişir. Bir çocuk, bir arkadaşına 'kırıldım' diyebildiğinde, ona duygularını açıklayabildiğinde, empati kurabilmeyi de öğrenir. Kırılganlığın gücü tam da burada yatmaktadır: İnsanlar arasında görünmez bağlar oluşturarak ilişkileri sağlamlaştırması, bireyin kendini ifade edebilmesini mümkün kılması ve karşılıklı anlayışı artırması.
Anne-babalık kolay mı? Hiç değil! Eğer siz de çocuğunuzun gözünde nasıl bir ebeveyn olduğunuzu merak ediyorsanız doğru yerdesiniz. Hazırsanız testi çözün ve çocuğunuzun gözünden kendinizi görün!Not: Bu test sadece eğlence amaçlıdır. Kesin bir tanı koymaz ve profesyonel bir değerlendirme yerine geçmez. Doğru bir tanı ve destek için lütfen bir uzmana danışmayı unutma.
Hayat her geçen gün daha hızlı bir hâl alırken, hepimiz zaman zaman stresin altında eziliyor gibi hissediyoruz. Ancak bu durum sadece bizlerle sınırlı değil; sevdiklerimiz de aynı mücadeleyi veriyor olabilir. İşte tam bu noktada, onların yanında olmak ve yaşadıkları zorlukları bir nebze hafifletmek bizim elimizde. 'Ne yapabilirim ki?' diye düşünüyorsanız, işte sevdiklerinize destek olmanın yolları:
Yas süreci, hem psikolojik hem duygusal anlamda çok zorlu bir yolculuktur. Kayıp yaşayan kişinin bu yolculukta yalnız olmadığını bilmesi ve tüm yaşananların üstesinden gelebilmesi için psikolojik destek alması çok önemlidir. Bu içerikte, bu konuyu daha detaylı şekilde inceleyelim!
Hayat iniş çıkışlarla dolu ve bu süreçte en büyük dayanağımız bazen arkadaşlarımız olabiliyor. Bu test ile arkadaşlarına zor zamanlarında ne kadar destek olduğunu keşfet! Haydi başlayalım!Not: Bu test sadece eğlence amaçlıdır. Kesin bir tanı koymaz ve profesyonel bir değerlendirme yerine geçmez. Doğru bir tanı ve destek için lütfen bir uzmana danışmayı unutma.
Ne kadar iyi bir medya okuryazarısın? Sen bize medya ve sosyal medya alışkanlıklarını anlat, biz de senin medya okuryazarlığı seviyeni!Not: Bu test sadece eğlence amaçlıdır. Kesin bir tanı koymaz ve profesyonel bir değerlendirme yerine geçmez. Doğru bir tanı ve destek için lütfen bir uzmana danışmayı unutma.
Günümüzde artık zamanı tutmak zor oldu. Hızla geçen zamanla birlikte birçok değişir. Çocuklarımızın bu durumda kaybolmasını engellemek için her duruma hazır hale getirebiliriz. Gelin beraber bunu nasıl yapabileceğimize bakalım!