Zihnin Kafesinde Sonsuz Döngü: OKB
Bir adam vardı; adı yoktu, çünkü adını hep zihninde unuturdu. Unutmak değil aslında, emin olamamaktı derdi. Adını, kapıyı kilitleyip kilitlemediğini, ellerinin temiz olup olmadığını… Zihninin içinde paslı bir saat vardı; akrep ve yelkovan, aynı saniyede takılıp kalmıştı. Ne kadar kurarsa kursun, hep aynı “tik” ve “tak” yankılanıyordu.
O ses, beyninin duvarlarında çoğalıyor, düşüncelerini kemiren görünmez farelere dönüşüyordu...

Her sabah aynanın karşısına geçerdi. Aynada kendisi değil, kuş tüylerinden örülmüş bir kafes görürdü. Kafesin kapısı açıktı aslında… ama kapının açık olduğunu bilmek yetmezdi; elli kez bakmak, dokunmak, tekrar tekrar kapatmak gerekirdi. Belki kırk dokuzuncu dokunuşta kapı kapanmamış olabilirdi... Ellerini yıkardı, su, derisinin üstünden değil, zihninin içinden akıp gitmeye çalışırdı.
Ama kir dediğin mikrop değil, düşüncenin gölgesiydi; sabun köpüğü onu beyazlatır, ama asla silip götüremezdi... Bazen içindeki fısıltılar bağırışa dönüşürdü: “Bir daha kontrol et, yoksa kötü bir şey olacak!” O an, mantık susar, korku başa geçerdi. Ve o, her seferinde aynı ritüellerle, kendi zihninde bir mabedin rahibi gibi, görünmez bir Tanrıya kurbanlar sunardı: sayılar, dokunuşlar, tekrarlar… Ama bir gün, fark etti ki, bu mabedin Tanrısı yoktu. Zincirlerini o örmüş, kapısını kendi kilitlemişti. O an anladı: Bazı hapishanelerin gardiyanıda, mahkûmu da insanın kendisidir...
Zihnin Sonsuz Döngüsünde: OKB

'Obsesif-Kompulsif Bozukluk, zihnin kendi içine kapanmış bir labirentidir; çıkış kapısını her bulduğunuzda, görünmez bir el kapıyı yeniden kapatır. Obsesyonlar, zihne musallat olan ve kovulmak bilmeyen davetsiz misafirlerdir; mantığın ışığında erimeleri gerekirken, karanlıkta daha da büyürler. Kompulsiyonlar ise bu misafirleri susturmak için yapılan törensel danslardır; elleri yıkamak, kapıları tekrar tekrar kontrol etmek ya da sayıları belli bir düzende dizmek… Hepsi, zihnin kendi yarattığı fırtınayı dindirme çabasıdır... Beyindeki serotonin dengesizliği, bu döngünün biyolojik perdesini aralar; öğrenilmiş davranış kalıpları ve travmatik izler ise sahneyi hazırlar.
OKB, tıpkı kırık bir plak gibi, aynı melodiyi defalarca çalar, her tekrar, rahatlatmak yerine yeni bir huzursuzluk tohumu eker... Tedavi, beynin bu döngüyü yeniden yazmayı öğrenmesidir: MetaPsikoterapiyle labirentteki yanlış yolların haritasını değiştirmek, ilaç tedavisiyle biyolojik zemini onarmak… Ve sabırla, adım adım, zihnin zincirlerini gevşetmek. Çünkü her labirentin bir çıkışı, her döngünün bir kırılma noktası vardır; yeter ki anahtar, sabır ve bilimle aynı elde tutulsun...
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!