Kendini Sevmek ve Onaylamak
“İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor aslında yasamayı bilmediği için...”William ShakespeareSevgi hayatın başlangıcıdır. İnsan hayatına sevgiyle başlar. Bir bebek annesinin koşulsuz sevgisiyle gelir dünyaya… Sevgiyle büyürken, bir çiçeği, bir rengi, bir yemeği, bir insanı, en önemlisi de kendini sevmeyi öğrenir. Peki, sonra ne olur da sevgilerimiz azalır, tükenir? İşte bu sorunun yanıtı, düşündüklerimiz, algıladıklarımız, hissettiklerimiz, yaptıklarımız ve yapmadıklarımız içinde gizlidir. Yaşanan her başarısızlık, hayal kırıklığı, pişmanlık, çaresizlik; duyulan her nefret, utanç, suçluluk, kaygı, şüphe, öfke, sevgiyi biraz daha uzaklaştırır hayatlarımızdan. Ama iyi haber şu ki insanın kendine olan sevgisi yok olmaz; derinlerde bir yerlerde inzivaya çekilir sadece.
Geleceğin Umudu “Gençler”
Bu yazımda gençlerimizi kaleme almak istedim. Gerekli değer ve önemin verilmediği, tüm yaptıkları eleştirilen, yadırganan ama buna rağmen özgüvenleri ile takdiri hak eden gençlerimize…Geleneksel bir yapıya sahip bir ülkede olduğumuz için gençlerimizin bazen özgüvenli oluşları, kendilerini savunmaları, haksızlıklar karşısında susmayıp, boyun eğmeyip haklarını savunmaları saygısızlıkla nitelendirilebiliyor. Aslında olması gerekeni yapıyorlar. Bir insan hayata geldiği andan itibaren bir bireydir. Bebeklik döneminde bakıma muhtaç olan birey, büyüdükçe kendi ihtiyaçlarını karşılayabildiği gibi, kendi düşüncelerini ve haklarını da savunma hakkı vardır. Bunu yapmaları onları saygısız yapmaz!
İkinci Tura Giderken Bu Akıl Oyununa Dikkat: Halo Etkisi Genellemeye Sebep Oluyor!
Biliyorsunuz zihinsel ön yargılar konusunda kafayı uzun süredir takmış durumdayım. Halo etkisi de ne zamandır aklımda. Bugün artık doğru gün diye düşündüm ve paylaşmak istedim.Halo, aklımızın iki yüze yakın oyunu içerisinde neredeyse herkesi etkileyen en önemli zihinsel ön yargılardan biri.Kısaca:Bir kişi, olay, ortam, kurum veya nesne hakkında sahip olunan olumlu ya da olumsuz bir izlenimin; onun tüm özelliklerine genellenmesi.Oysa birinin duygusal veya kırılgan biri olması, onun aynı zamanda düşünceli veya kibar olduğu anlamına gelmiyor.Halk arasında içinin güzelliği dışına yansımış denir mesela. İşte bu tam bir Halo örneği.
Hoşgörülü Olmak
Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler arayın.- MevlânaErdemli bir insan davranışı olan “hoşgörü” tahammül etme, katlanma, başkalarını eylem ve yargılarında serbest bırakma, farklılıklara saygı duyma, çoğunluğun görüş biçimine aykırı düşen görüşlere sabırla ve anlayışla katlanabilme demektir. Hoşgörü bir insanın kendinden farklı düşünceleri, farklı inançları, farklı bir yaşam tarzı olan, farklı değerler sistemi olan insanlara sevecen bir tahammül göstermesi demektir. Hoşgörü vurdumduymazlık, görmezden gelme değildir, anlayıştır.
Suçluluk Duygusundan Kurtulmak
Ne yaparsan yap, pişman öleceksin. Belki yaptıklarından, belki de yapmadıklarından…- DostoyevskiSuçluluk duygusu, adıyla çelişen bir duygudur, çünkü çoğunlukla bu duyguyu “suç”un karşılığı olan “ceza”yı gerektirecek bir durumda hissetmez insan, yani ortada bir suç yoktur. Suçluluk duygusu yanlış bir şeyler yaptığını düşünen kişinin kendini affedememesinden kaynaklanır. Gerçek bir suçun karşılığında hissedilen duygu “pişmanlık”tır.Örneğin, biri hakkında kötü düşündüğünüz ya da kötü şeyler söylediğiniz ve onun yaşamında olumsuz bir duruma yol açtığınızda suçluluk hissedersiniz ama ortada bir suç yoktur; yapılan bir hata veya yanlış vardır. Ancak birinin kötü bir duruma düşmesi için ona kasıtlı olarak zarar vermek suçtur ve bunun sonucunda da hissedilebilecek duygu pişmanlık olur.
Stresin Belirtileri, Türleri ve Stresle Başa Çıkmanın Yolları
Şu içinde bulunduğun tek anlık ömrünü fırsat bil ve onunla meşgul ol, ne geçmişe üzül ne gelecekten kork.-MevlânaVücudun çeşitli içsel ve dışsal uyaranlara verdiği otomatik tepki olan stresi, günlük yaşamda karşılaşılan olayların, insan ilişkilerindeki baskının sonucu hissedilen sıkıntı ya da zorlanma durumu olarak tarif edebiliriz. Stres, insanın baş edebilme gücünü aşan ya da zorlayan durumlarla karşılaştığında kendini koruyabilmek için verdiği otomatik tepkilerdir. Stresin asıl kaynağı, yaşamdaki olumsuzluklar ve sorunlardır. Stresi genellikle sorunun ortaya çıkmasını engelleyemediğinizde ya da soruna çözüm bulamadığınızda yaşarsınız.Sınırlarınızı zorlayan ve yapamayacağınızı düşündüğünüz her şey stres yaratır. Stres, sürekli olumsuz düşünmek, yersiz kaygılar duymak gibi nedenlerle kendinizin ürettiği bir sonuç da olabilir. Strese karşı dayanıklılığınızı etkileyen çeşitli faktörler vardır. Örneğin, olumlu ve umutlu kişiler stresle daha dayanıklıdır. Zorluklarla baş etme yeteneğinize güveniyorsanız strese karşı daha dayanıklı olursunuz ama her şeyin kontrolünüz dışında olduğunu düşünüyorsanız stresten kaçamazsınız.
Af Kapısı Tekniğiyle Kendinize Şefkatli Yaklaşın ve Kendinizi Affedin!
Affetmek geçmişi değiştirmez ama geleceğin önünü açar.- Paul BoeseZamanı boşa harcamamak ve geçmişi geride bırakmak için affetmeye hazır olmanız gerekir. Geçmişi bırakmak, kendi ruhunuzu özgürleştirebilmek, kaderinizi yeniden yazabilmek için kendiniz de dâhil herkesi affetmelisiniz. Nasıl affedeceğinizi bilemeyebilir ya da affetmek istemeyebilirsiniz ama “affetmeye istekliyim!” diyerek bile kendi kendinizi iyileştirme sürecini başlatabilirsiniz. Önemli olan niyettir, süreci yaşamaktır, sonucu düşünmeden sürece odaklanabilmektir.
Bakışınız Kişiliğinizdir, İsteklerinizdir, Hislerinizdir
Bazen küçük bir bakış insana dünyaları verir. Bazen küçük bir bakış insanı cehennemin derinliklerine yollar.- Jean Jacques RousseauBakışlar, iletişim kurarken, hislerimizi ve niyetlerimizi ifade etmek için kullandığımız güçlü bir araçtır. Bakışlar, insanların duygusal durumlarını ve düşüncelerini gösteren doğal bir ifade biçimidir ve yüz ifadesiyle birlikte iletişimimizin en önemli bileşenlerinden biridir. Bazen bir bakış ne çok anlam barındırır. Bakışlar, bir insanın başka bir insana ne kadar ilgi gösterdiğini ne kadar samimi olduğunu ve ne kadar güven verdiğini gösterir. Örneğin, birisiyle samimi bir diyalog kurarken, doğrudan bakmak ve göz teması kurmak, karşındakine odaklandığınızı ve onunla ilgilendiğinizi gösterir. Bu, güven duygusunu arttırır ve karşılıklı samimiyet hissi yaratır. Aynı şekilde, sevgi, saygı, takdir ve minnettarlık gibi pozitif duygular, bakışlarla ifade edilebilir.
Modern Ayrılık Nedenlerimiz: Bizim Zamanımızda Yoktu Böyle Ayrılıklar
İlişkilerin değiştiğini, eskiden böyle birlikteliklerin olmadığını sık sık duyarız. Değişen dünya düzeni ve sosyal medyanın hayatımızdaki yeri nedeniyle günümüzdeki ilişkilerin dinamiği de değişti. Yanı sıra çevresel faktörlerin etkisini göz önünde bulundurursak ilişkilerde sorunlar bambaşka bir hal aldı. Bu değişimle birlikte dilimize yeni yeni bazı kelimeler dahil olmaya başladı. Bu kelimeler sosyal medyalarda ve sosyal ortamlarda sıkça kullanılmaya başlandı. Dizi/Filmlerdeki başrol oyuncuları, romantik ilişkilerimizdeki partnerlerimiz, okuduğumuz/izlediğimiz haberlerdeki kişiler ve ilişkileri ile ilgili bu terimleri kullanır olduk.Son zamanlarda sıklıkla duyduğumuz, dilimize pelesenk olmuş ve belki de ilişkilerimizde yaşadığımız veya yaşattığımız terimler olan; Ghosting, Love Bombing, Gaslighting terimlerine yakından bakalım isterim.
Seçim Demişken: Bizi Yanlış Kararlara Sürükleyen 10 Bilişsel Ön Yargı
Hiç sözde kendinizden emin bir şekilde karar verdiniz ancak bu karar geri tepti mi?Eğer öyleyse, muhtemelen bilişsel ön yargılarınızdan etkilenmişsinizdir.Psikolojik ön yargı olarak da bilinen bilişsel ön yargılar, farkında olmadan mantıksız bir şekilde karar verme veya harekete geçme eğilimidir. Örneğin, elinizdeki bilgiyi bilinçaltınızda seçici bir şekilde ayıklayabilir, gerçekleri farkına varmadan çarpıtabilir veya bir karar vermeniz için arkadaş topluluğunuzun baskısı altında hissedebilirsiniz.