PSİKOLOJİ

Ta bebekliğimizden beri ilgi ve bakımına ihtiyaç duyduğumuz ebeveynlerimize karşı geliştirdiğimiz duygusal bağlanmayı deneyimliyoruz. Ancak bu ihtiyaçların zamanında nasıl karşılandığı/karşılanmadığı, gelecekte farklı bağlanma stilleri ile kendini belli edebiliyor. Bu da kurduğumuz her ilişkiyi önemli ölçüde etkiliyor. Psikologlara göre 4 bağlanma stilini sizlere açıkladık. 👇

Mitolojide, kader tanrıçaları olarak geçen üç kız kardeş Klotho, Lakhesis, Atrapos yaşam paylarını düzenleyenler olarak tanımlanırlar. Üç kız kardeşe genel olarak Moiralar denir. Moira, pay veren anlamına gelmektedir. İnsan doğar doğmaz Lakhesis ömür ipliğini eğirmeye başlarken, Klotho bu ipi bir yumak haline getirir. Atrapos ise, zamanı geldiğinde ipi keserek insanın yaşamına son verir. Üç kız kardeş geçmiş, şimdi ve geleceği elinde bulundurur. Moiralar bağımsızdır. Zeus bile diğer tanrılar gibi onlara boyun eğmektedir. İnsanlar ölüm ipliğin üzerinde cambazlar gibi varoluşsal kaygıların içinde ne zaman öleceğini bilmeden yaşayıp gitmektedir. Varoluşsal kaygıların ilacı ise, öldükten sonra yaşamda bir iz bırakma, yaşadığın süre içerisinde de hedeflerin doğrultusunda ilerlemektir. Hepimiz ilgi alanımıza giren, sevdiğimiz işi yapmak isteriz. Bazılarımız buna ulaşır. Bazılarımız ise, farklı iş kollarına yönelmek zorunda kalır. Bu farklı yaşam koşulları içerisinde hepimizin ortak hayali emeklilikte ne yapacağımızdır. Emekli olunca diye başlayan, şehrin koşuşturmacasından uzak doğayla iç içe bir yerde yaşamına devam etme, dünyayı gezme hayalleri ile son bulan cümleler… Ancak Türkiye’deki koşullara baktığımızda ilerde gerçekleşmesi çok da olası görünmeyen, özellikle EYT kararları ile birlikte ütopik hale gelen gelecek hayalleri…

Günümüzde teknolojinin içine doğan çocukları teknoloji ile tanıştırma yaşı oldukça küçüldü. Artık yeni doğanlara bile telefondan çizgi film izleten ebeveynler var. Özellikle ağlayan çocukları susturmak için eline tablet veya telefon vermek çocukların ruhsal sağlığını olumsuz etkiliyor. Yapılan araştırmanın sonuçlarını duyunca çok şaşıracaksınız!

Ülkemizde son zamanlarda yaşanan depremler birçoğumuzun psikolojisini ciddi olarak etkiledi. Hatta deprem olmadığı halde sürekli sallanarak uykusundan uyananlarımız bile var. Bu nedenle yaşadığımız bu deprem korkusunu hafifletmek için neler yapabiliriz sizler için araştırdık!

Yazıp yazıp bir anda kaybolan, yok olan ilişkileriniz oldu mu? Mesajlarınızın görüldü yapılmaması canınızı sıkar mı? Durduk yere sizi sosyal medya hesaplarından çıkaran birileri oldu mu? Peki siz bunları yaptınız mı? Gelin, 'ghosting' nedir, anlayalım.

Erik Erikson, insanları sekiz farklı evrede incelediği bir psikosoyal gelişim kuramı oluşturmuştur. Bu kuramda insanların normal ve anormal kişilik gelişimleri açıklanır. Çoğunlukla aile davranışları ile şekillenen kişilikler bu kuramda açık şekilde belirtilir. Eğer kendi hayatınıza şöyle bir uzaktan bakmak isterseniz işte Erikson'un gelişim kuramı!

Denk gelmiş olabilirsiniz, geçen haftalarda Amerikalı sözlük yayıncısı Merriam-Webster, İngilizce’de yılın kelimesinin 'Gaslighting' olduğunu açıkladı. (Geçen senenin sözcüğü “aşı' idi).Merriam-Webster'a göre bu yıl 'gaslighting' kelimesi aramaları yüzde 1740 oranında attı. TikTok'ta #gaslighting videoları 1,9 milyar kez izlendi.

İnsan psikolojisi oldukça derin bir konu. Bu konuya dair en küçük bilgi bizleri şaşkınlıklara sürüklemek için yeterli. İnsanları ve insan doğasını daha iyi tanımanıza yardımcı olacak birbirinden farklı psikolojik gerçekleri sizler için derledik. 👇

“Hiper” ve “seks” sözcüklerini bir arada görünce haz dolu cinsel yaşamlar beliriveriyor pek çoğumuzun zihninde.

Narsist birçok şekilde size hayal satar ve yıllarca sizi bekletir durur. Fakat her seferinde hayal kırıklığına uğrarsınız. Bir bakmışsınız verdiği sözlerin hiçbirini tutmamış, siz boşu boşuna onu beklemiş olursunuz. Yıllar geçtikten sonra keşke dinlemeseydim diyerek bin pişman olacak ve “keşke yapmasaydık” diyerek dizlerinizi döveceksiniz.Narsist birçok şekilde siz farkında olmadan hayal satar. Sizin kafanız karışır, inanırsınız narsiste bekledikçe beklersiniz. Bu tarz manipülasyonlara gelmeden ne tür hayaller sattığına göz atalım ve daha sonrasında bunlara karşı neler yapmanız gerekiyor onlardan bahsedeceğim.

Psikiyatrist ve yazar Gülseren Budayıcıoğlu, FOX TV'de yayınlanan 'Çağla ile Yeni Bir Gün' adlı programda yaptığı açıklamalarla üzüntüyle depresyonu birbirine karıştırmayın, dedi. Depresyon belirtilerinin çok daha ağır geçtiğini belirten Budayıcıoğlu, üzüntü ile arasındaki farkı açıkladı. Eğer çevrenizde ya da sizde bu belirtiler varsa bir uzmana danışmayı ihmal etmeyin, dedi.

Dürtüsellik; kısa dönemde az yarar sağlayacak bir durumun uzun dönemde daha fazla yarar sağlayacak bir duruma tercih edilmesidir. Biyolojik ve nöropsikolojik bir bakış açısından dürtüsellik, birey veya etrafındaki diğerleri için potansiyel olarak riskli bir dürtüyü engellemede başarısızlıkla karakterize edilir. Aslında beyin işleyiş yapısına göre zorunlu tercih olabilir.Kişi hayatını sürdürmesi sonucunda bazı kararları almak durumunda kalmış olabilir. Kimi insan dürtüsel davranırken, kimi insan iç sesine kulak vermeden sadece mantığı ile hareket etmeyi tercih edebilir. “Dürtüsellik çoğunlukla yolda insanlara ya da evde eşyalara çarpma gibi küçük kazalara neden olabilmektedir.” diye düşündüğümüzde belki dürtüsel bir bireyi daha iyi somutlaştırabiliriz. Dürtüsellik, sıklıkla kompulsif (zorlantı) davranışla karışmaktadır. Zorlantı; istemsiz bir şekilde zihne giren düşüncelerin sonucunda bireyi rahatlatmak için yapılan davranışa denilirken, dürtüsellik kavramı temel anlamda kişinin davranışlarına limit koymada problem yaşamasıdır.  Dikkat eksikliği bir diğer adı ile hiperaktivite bozukluğu belirtilerinden birisi olan dürtüsellik; temel olarak kişinin davranışlarına limit koymada sorun yaşamasıdır.

Birçok insanın hayata, insanlara ve hatta kendilerine karşı beklentileri olur. Bu beklentiler, kimi zaman karşılığını bulur kimi zaman bulamaz. Beklentilerimiz karşılanmayınca büyük bir hayal kırıklığı ile karşı karşıya kalırız. Sizler için içeriğimizde bu duruma çözüm olabilecek tavsiyelere yer verdik.

Yapılan bilimsel çalışmalar duyguların yemek yemek üzerinde önemli bir etkisi olduğunu gösteriyor. Buna göre uzmanlar belli tip yiyecekleri yeme arzusu duyan kişilerin duygusal açlık hissettiğini ya da yeme bozukluğu yaşadığını vurguluyor. Peki ya hangi yiyecek hangi duygusal eksikliğimizi ifade ediyor, hiç düşündünüz mü? Aslında psikolojik olarak yemeklerin bazı duyguları tetiklediği ve duygusal açlık yaşayanların o yiyecekleri özellikle tercih ettiği iddia edildi.

Herkes hayatının bir kısmında mağduru oynamış olabilir, sonuçta hiçbirimiz mükemmel insanlar değiliz... Ancak bazı kişiler bir süre sonra her an her konuda mağdur taraf olduklarını düşünmeye başlıyor. Bu noktadan sonra da hem sevdiklerini hem iş arkadaşlarını kendilerinden uzaklaştırıp hiçbir sorunu çözemez hale geliyorlar. Peki bir insanın sürekli mağduru oynadığını nasıl anlayabiliriz? İşte bu kişilerde ortak olan bazı davranış biçimlerini ve işaretleri sizler için derledik, buyurun okumaya! 👇