onedio

Arda Turan Haberleri

30 Ocak 1987 doğumlu olan Arda Turan, Türk eski futbolcudur. 2006 - 2017 yılında Milli takımda forma giyerek kaptanlık yapmıştır.

Arda Turan

Arda Turan, Türk uyruklu milli futbolcudur. 35 yaşındaki sporcu kariyer hayatına Bayrampaşa'nın Altıntepsi mahallesinde bulunan Altıntepsi Makelspor'da başladı. 2000 yılına kadar bu kulüpte oynayan Turan, aynı yıl içinde Galatasaray'a transfer olmuştur. Bu süre içerisinde altyapıda performans sergileyen Arda Turan, 22 Ocak 2005 Galatasaray bünyesinde ilk resmi maçına çıktı. Galatasaray'da 2011 yılına kadar 190 kere forma giydi ve 44 gol kaydetti. Galatasaray'dan sonra Atletico Madrid'e ve daha sonra Barcelona'ya transfer olan Arda Turan burada çeşitli başarılara imza attı. Milli Takım'da da 19 yaşından beri görev alan Turan, 12 Eylül 2022'de futbolu bıraktığını açıkladı.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Sinem Kobal Bölüm Başı Ne Kadar Kazanıyor?
Arda Turan’la geçen yıl yollarını ayıran Sinem Kobal’ın artık tek düşüncesi oyunculuk…Turan’ın isteği üzerine bir süre oyunculuğu bırakan Kobal’ın yakınlarına “Bir süre hayatımda aşk olmayacak” dediği öğrenildi. Gençlik dizisinde rol almak isteyen oyuncu ücretini de artırdı. Bölüm başı 50 bin TL istiyor.
Haftanın Magazin Bombaları
Magazin dünyasının usta kalemi Sinan Özedincik, geçtiğimiz haftaya damga vuran olayları Sabah.com.tr'ye değerlendirdi. İşte ünlüler dünyasından son dedikodular, perde arkasında yatan olaylar... BU YAZ NİKÂH MASASINA OTURURLAR  Ünlü sunucu Defne Samyeli'yi, ilk kitabı 'Kısa Lafın Uzunu'nun tanıtım davetinde, kızları ve cemiyet hayatından yakın dostlarının yanı sıra bir yıldır birlikte olduğu sevgilisi Prof. Dr. Emre Alkin de yalnız bırakmadı. Samyeli ile yan yana poz veren Emre Alkin, kitap tanıtımını gölgede bırakacak bir açıklama yaptı ve Defne Samyeli ile nişanlandıklarını söyledi. İkisinin de başından birer evlilik geçen Emre Alkin ile Defne Samyeli, bu yaz evlenmeyi planlıyor. Emre Alkin'in, Samyeli'nin kitap tanıtım davetin, 'Emre'den prensesine' yazılı bir çiçek yolladığı öğrenildi. Samyeli bu kez aradığı mutluluğu buldu mu dersiniz? Çifti yazın nikâh masasında görür müyüz? Emre Bey centilmelik örneği göstermiş. Kendisi zaten çok kibar, kaliteli, düzgün bir insan. Defne Samyeli de bugüne kadar düzgün yaşantısıyla örnek bir insan. Bulunduğu sosyal ortamlarda da duruşuyla farklı bir yerdedir. Her ikisinin de başından bir evlilik geçti. Defne'nin adı boşandıktan sonra kimseyle anılmamıştı. Zaten çok prensipli bir insan. O yüzden bu ilişki muhtemelen evliliğe gider. Duyumlar düğünün bu yaz olacağı yönünde. Kesin olarak açıklanan bir tarih yok ama bu yaz nikâh masasına otururlarsa da sürpriz olmaz. 1-2 yıl flört edelim, sonra evlilik konusuna bakarız diyecek kişiler değiller. Aklı başında insanlar. Bu yüzden bir an önce evlilik tarihini belirleyecekler diye düşünüyorum. SEREN ARTIK LÜTFEN BİR ŞEYLER ÜRETSİN  Seren Serengil, geçtiğimiz yıl ayrıldığı işadamı sevgilisi Oğuz Aşıcı ile barıştı. Aşıcı; yakın dostlarını devreye sokarak sevgilisinin gönlünü yeniden kazandı. İşi gereği Dubai ile İstanbul arasında mekik dokuyan Aşıcı, sevgilisini de yanına alarak Dubai'ye gitti. Çiftin, barışmanın ardından gelecek planları yapmaya başladıkları ve evlilik için ailelerini ikna etmeye çalıştıkları öğrenildi. Çiftin ilişkisinde son durum nedir? Barışma iddiaları doğru mu? Düğün hazırlıkları başladı mı? Seren Serengil sürekli konuşuyor ama ortada bir fotoğraf yok. Ben 25 yıllık gazeteci olarak Seren Serengil haberlerinin yapılmamasından yanayım ancak yapılıyor, yapcak birşey de yok. Gündemde olmak için sürekli konuşuyor, bunu başarıyor da. Seren, Dubai'ye de takmış durumda. Oğuz Aşıcı'dan önce de eşleri, sevgilileriyle Dubai'ye sık sık gidiyordu. Sürekli Dubai yolcusu. Orada bir keramet var diye düşünüyorum. Dubai'de mutlu oluyor herhalde. Hayırlısı olsun diyelim. Ama sürekli ayrıldı, barıştı haberleri çok sıktı. Ortada görünen hiçbir şey de yok. Eskilere karşı saygım sonsuz ama Seren de artık bir şeyler üretsin gündemde kalmak istiyorsa. İnsanlar bir şey üretiyor ama Seren hiçbir şey üretmiyor. Hülya Avşar haberlerinden sıkıldık diye kızıyorlar bazı insanlar ama kadın sürekli bir iş peşinde. Boş durmuyor. Seren'le ilgili ise; evlendi, boşandı, ailesi istemiyor, ailesini ikna etti gibi haberler yapılıyor. Ben artık Seren Serengil'in bir şeyler üretmesini rica ediyorum. N'olur artık bir şeyler yapsın. Sosyal sorumluluk projelerinde yer alsın. O kadar boş zamanını düzgün şeylerle doldursun. İKONCAN EDA TARİHE KARIŞTI İddialı giyim tarzıyla tüm Türkiye'nin yakından tanıdığı bir isim olan Eda Taşpınar, eski günlerini mumla aratır oldu. Yaklaşık 1 aydır avukat Can Verdi ile birlikte olan sosyetik güzel, sevgilisinin giyim tarzına çabuk uyum sağladı. Verdi ile önceki akşam Bebek'teki Lucca isimli mekâna gelen Eda Taşpınar'ı görenler gözlerine inanamadı. Bir zamanlar gündüz saatlerinde bile boy gösterdiği Bebek'te kıyafetleri ve takılarıyla fırtınalar estiren sosyetik güzel, önceki akşamki bakımsız görüntüsüyle hayret uyandırdı. Kendisinden yaşça büyük sevgilisine ayak uyduran Eda Taşpınar'ın yüzü de ilk kez asıktı. Her zaman basın mensuplarına neşeli halleriyle poz veren sosyetik güzelin bu kez yüzünden düşen bin parçaydı. Eda Taşpınar'ın bu bakımsız ve mutsuz halini görenler, 'Eda'nın ikonu gitmiş, canı kalmış. Eski şıklığına geri dönmeli yoksa artık ona kimse ikoncan demeyecek' yorumu yaptı. Nurettin Hasman'dan sonra Bora Kozanoğlu'yla yaşadığı aşk sonrası herkes 'Sonunda kendi yaşına uygun birini buldu' yorumları yapıyordu. Çifti de herkes birbirine çok yakıştırıyordu. Kozanoğlu ile yollarını ayırdıktan sonra uzun bir süre hayatına kimseyi almayan Taşpınar, son seçimini yanlış mı yaptı? Yoksa Can Verdi'ye kör kütük âşık oldu da o yüzden mi kendini baştan aşağı değiştirdi? Değişimin nedeni yeni ilişkisidir. Can Verdi önemli bir avukat. O yüzden de yanında garip garip kıyafetler giyen biriyle dolaşmak istemiyordur. Adam ertesi gün önemli bir davaya girecek, sabahında gazetelerde boy boy fotoğrafları olunca güvenilirliği sarsılabilir. Birçok ünlü avukat tanıyorum. Bu konuda çok hassaslar. Çapkınlık yaptıkları gecenin sabahında önemli bir toplantıya, davaya girecek olanlar oluyor. Gazetelerde fotoğraflarını gördükleri zaman adamları ciddiye almıyorlar. Sonrasında ise, 'Siz haberleri çok rahat yapıyorsunuz. Biz de doğru şeyler yapmıyor olabiliriz ama bu gazeteye yansıdığı zaman bizim işimizi etkiliyor. Bu yüzden iş kaybettiğimiz oluyor' diyorlar. Can Verdi de avukat olarak olaya bu yönde bakıp, Eda'ya eğer bir ilişki yaşayacaklarsa kıyafetlerine dikkat etmesi gerektiğini söylemiş olabilir. Can Verdi, ne Bora Kozanoğlu'na ne de Nurettin Hasman'a benziyor. Adam bu tarz haberlerle gündeme gelmek istemez. Bir de artık Eda da olgunlaşıyor. Çocukça, saçma sapan hareketleri bıraktı. Çok da iyi yaptı. Birçok markanın yüzü oldu. Kendi markasını da üretti. Biraz da iş kadını kimliğine büründü. Eskisi gibi olsa kimse onu ciddiye almazdı. O da bunun farkında sanırım ve bu yüzden de kendini değiştiriyor. YILIN DÜĞÜNÜ KENAN İLE BEREN'İNKİ OLACAK  Oyuncu Özge Özpirinçci ile evliliğe giden ilişkisini sonlandırdıktan sonra sosyetik güzel Neslişah Alkoçlar'la aşk yaşamaya başlayan Engin Altan Düzyatan, yeniden evlilik hazırlıklarında. Geçtiğimiz hafta evlilikle ilgili, 'Önce büyüklerimizin görüşünü almamız lazım. Her şey nasip kısmet' diyen Düzyatan, damat olmak için düğmeye bastı. Alkoçlar'la aşk yaşamaya başladıktan sonra giyiminden başlayıp, gezdiği mekânlara kadar hayatını komple değiştiren oyuncu, hafta sonunu ailesinin bulunduğu İzmir'de geçirdi. Sevgilisiyle birlikte İzmir'de keyifli anlar geçiren oyuncu, burada Alkoçlar'a evlilik teklifi yaptı. Sürpriz karşısında şaşıran Alkoçlar'dan 'Evet' cevabını alan oyuncu, vakit kaybetmeden soluğu kuyumcuda aldı. Alsancak'taki bir kuyumcudan nişan yüzüklerini alan sevgililer, gece ise Alaçatı'da kutlama yaptı. Bu yaz evlenecek çiftlere böylece bir yenisi daha eklendi. Sizce yılın düğünü hangi çiftin olacak? Ben Engin Altan Düzyatan'la Neslişah Alkoçlar'ın bu yaz düğünü olacağına inanmıyorum. Daha çok erken. Belki eylül ayında olur ya da kışa kalır. Yazın olursa çok büyük bir sürpriz olur. Engin Altan evlilikle ilgili, 'Bu işler kısmet meselesi, bakalım' dedi. Ailelerin ve çiftin bu kadar iyi anlaşıyor olması, hemen imza atacakları anlamına gelmez. Bunlar çok hassas konular. Evlilik kararı çok iyi düşünülerek alınması gereken büyük bir karar. O yüzden de ben bu çiftin yazın evleneceğini düşünmüyorum. Yılın düğününe ise Kenan Doğulu ile Beren Saat imza atacak. Bomba bir düğün olacak. Uzun süre düğünün detayları konuşulacak. Onlardan sonra ise sıra Buse Terim-Volkan Bahçekapılı çiftinde. BU AŞK SİNEM'İN BAŞINI ÇOK AĞRITACAK  Muratcan Akdoğan ile aşk yaşadığı iddialarını ısrarla reddeden Sinem Kobal'ın, yalan söylediği ortaya çıktı. Çifte yakın kaynaklar bu aşkı doğruladı. Hatta haberi doğrulayan ve içine sindiremeyenlerden biri de, Sinem'in en yakın arkadaşı ve Muratcan'ın ablası Cansın Hacısoyu. Sinem ile Muratcan'ın yakın çevresinin anlattıklarına göre; 20 gün önce Cansın Hacısoyu, arkadaşlarının partisinde balkona çıkıyor ve kardeşi Muratcan ile Sinem'i çok samimi bir şekilde görüyor! 'Siz ne yapıyorsunuz!' diye çıkışan Hacısoyu, Sinem'den 'Çok sarhoşum' yanıtını alıyor. Ancak bu görüntüyü içine sindiremeyen abla, kardeşinin telefon görüşmelerini inceleyince; Sinem ile Muratcan'ın 89 kez konuştuklarını görüyor. Ondan sonra da ipler kopuyor zaten. Telefonda Sinem'le sıkı bir kavga edip köprüleri atan Cansın Hanım, Sinem'i hayatından çıkarıyor. Cansın Hanım, kardeşi Muratcan'a da 'Sen bunu nasıl yaparsın!' deyip kızmış ve onunla da ipleri koparmış. Haftaya damga vuran olay bu oldu. Sinem Kobal'ın aşk iddialarını yalanlaması anlaşılan Cansın Hanım'ı kızdırdı ve o da işin doğrusunu herkesin duymasını sağladı. Sizce bundan sonra neler olacak? Sinem Kobal, Muratcan Akdoğan ile ilişkisini sonlandıracak mı yoksa el ele ortaya çıkıp herkesi şaşırtacaklar mı? Muratcan Akdoğan, Sinem'den 4 yaş küçük. Henüz yaşı da küçük olduğundan çıkan haberler onu korkutacaktır. Hatta bence birileri kulağını da çekmiştir. Ailesi ona gönül koyabilir. Bu yüzden de tedirgin olur. Bu krizi nasıl yöneteceğini de bilmiyordur. Ablası da ona sırt çevirirse işi zor. Babası da bu ilişkiyi bitirmesini söylerse, onları el ele bile görmeden bu ilişkiye nokta konur. Aile arasında durum nedir bilemiyoruz. Oğullarını karşılarına alıp konuşacaklardır. Şu anda Sinem'le el ele basın karşısına çıkıp birlikteliklerini ilan edeceklerini sanmıyorum. Belki ileride. Sinem'e şu anda Arda Turan'ın arkadaşları da tepki gösteriyordur. Arda'yı sevdikleri kadar Sinem'i de seviyorlardı. İlişkileri bitmiş olsa da Sinem'e karşı bu sevgileri hiç değişmemişti. Türk toplumunda bu tarz şeyler çok çabuk kabullenilmiyor. Sancılı bir dönem yaşanacak. Bakalım bundan sonra nasıl bir yol izleyecekler.FULYA UGAN / Sabah.com.tr
Haftanın Magazin Bombaları
Magazin dünyasının usta kalemi Sinan Özedincik, geçtiğimiz haftaya damga vuran olayları Sabah.com.tr'ye değerlendirdi. İşte ünlüler dünyasından son dedikodular, perde arkasında yatan olaylar… KENDİNİ AKILLI MİLLETİ APTAL ZANNETTİ Bir muhabirin, 'Oğlunuzu yurt dışında mı dünyaya getireceksiniz?' sorusuna sinirlenen Bade Süalp; Tuba Ünsal, Deniz Akkaya gibi bebeklerini yurt dışında dünyaya getirenlere taş atıp 'Bebeğim çifte vatandaş olsun diye yurt dışında doğurmam. Ben Türk'üm, bebeğimi Türkiye'de doğururum' diye cevap verdi. Tuba Ünsal ise Twitter sayfasına, 'Ah Bade! Miami'de doğumu araştır. Sonra gazeteci görünce Türk'üm şovu yap. Az samimiyet ya...' diye yazdı. Bu gelişmelerin ardından Bade'nin eşi Malkoç Süalp'in, hem Türk, hem de İngiliz pasaportuna sahip olduğu ortaya çıktı. Yani çiftin doğacak bebeği de otomatikman çift vatandaş olacak. Magazin dünyasında yeni bir polemiğin fitilini ateşleyen Bade Süalp, milliyetçilik yapayım derken kazdığı kuyuya mı düştü? Bade gereksiz yere bir polemiğin fitilini ateşledi. Biz de araştırmasını yaptık. Bülent Cankurt da bombayı patlattı. Keşke kimse bunu öğrenemez zaten diye düşünüp bu açıklamaları yapmasaydı. Kendisi hazıra konmuş olacak. Buna rağmen ortalığı karıştırdı. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Kendini akıllı milleti aptal zannetti. Tuba Ünsal'dan tepki aldı zaten. Demet Akalın ise topa bile girmedi. Hiç kimse ona sataşmamışken çok gereksiz oldu bu yaptığı. Sadece 'Türkiye'de doğuracağım' deseydi olay bu kadar büyümezdi. Bazıları gibi yurt dışında doğurmayacağını belirtmesine gerek yoktu. Onun yurt dışında doğurmasına gerek yok, eşi İngiliz vatandaşı olduğu için çocuk zaten çift vatandaş olacak. Çocuğunu yurt dışında doğuranlar da bunu ilerisini düşünerek yapıyor. Vize problemleriyle uğraşmasın, kolaylık olsun diye oralara gidiyorlar. Türklükten utandıkları için falan değil kesinlikle. Kimse o insanlara bu gözle bakmamalı. Maddi durumu iyi olan gidiyor. TUBA İŞİN SUYUNU ÇIKARDI Tuba Ünsal'ın fotoğraf çektirme merakı sonunda başına iş açtı. Her anını ölümsüzleştirip Instagram'daki takipçileriyle paylaşan Ünsal, bu kez faka bastı. Kızı Sare'nin okuldaki etkinliğinde eski eşi Murat Pilevneli ile bir araya gelen Ünsal, kızının babasıyla bir fotoğraf çektirdi. Bu mutlu anının altına 'Minik hanımın karnaval selfiesi...' notu düşerek Instagram'da paylaşan Ünsal, büyük şok yaşadı. İddiaya göre nazik kişiliğiyle bilinen şimdiki eşi gazeteci Mirgün Cabas, bu pozu görünce çileden çıktı. Şimdiye kadar Tuba Ünsal'ı hiç incitmediği bilinen Cabas'ın, eşine bağırarak, 'Bu kadarı da fazla o fotoğrafı hemen kaldır' dediği öğrenildi. Ünsal'ın ise kısa süre sonra eski eşi Murat Pilevneli ile olan fotoğrafını sildiği görüldü. Bu hadisede sizce Tuba Ünsal'ın eski eşiyle fotoğraf çektirmesi mi yanlış, yoksa Mirgün Cabas'ın tepkisi mi? Çocukları için bir araya gelmeleri çok normal. Tabi işin suyunu çıkartmamak lazım. Tuba Ünsal fazlasıyla geniş düşünmüş. Bana bunu daha önce sorsaydın, ben Mirgün Cabas'ın böyle şeyleri önemsemeyeceğini, tepki dahi göstermeyeceğini düşünürdüm. Demek ki o görüntüsünün altında bir maçoluk yatıyormuş. Örf, adet, geleneklere bağlılık yatıyormuş içinde. Oysaki iddiaya girsem kesinlikle kaybederdim. Böyle bir tepki göstereceğini tahmin etmezdim. Tuba'nın başkalarından aldığı tepki yüzünden mi yoksa Mirgün'den aldığı tepki yüzünden mi fotoğrafı sildiğini bilmiyoruz. Baba ile kızın fotoğrafını çek koy ama ne gerek var selfie'ye. Her şeyi Twitter ve Instagram'da paylaşacağım diye başına dert açtı demek ki. Eğer Mirgün bir tepki vermedi, dışarıdan aldığı eleştiriler nedeniyle fotoğrafı sildiyse de demek ki bu kadar genişliğe gerek yok. Mirgün bir tepki verdiyse de nazikçe uyarmıştır. Kavga gürültü olmamıştır, kibar bir dille söylemiştir hoşnutsuzluğunu. Tuba'nın da bundan sonra daha dikkatli olacağını düşünüyorum. PELİN HIZLI ÇIKTI Etiler'de bir spor salonunda tanıştığı Bedri Güntaş ile yeni bir aşka yelken açan Pelin Karahan, bir partiye yeni sevgilisiyle katıldı. Kıbrıs'ta samimi şekilde eğlenirken görüntülendiği Güntaş ile olan birlikteliğini kabul eden ve 'Her şey ortada' şeklinde yaptığı açıklamayla aşk iddialarına da kesin bir nokta koyan Karahan, gece boyunca sevgilisi ile el ele göz gözeydi. Eski eşiyle davetlere katılmayan oyuncu, yeni sevgilisinin elini bir an olsun bırakmadı ve gece boyunca etrafa gülücükler saçtı. Spor salonunda tanıştığı ve kısa sürede nikâh masasına oturduğu Erdinç Bekiroğlu'yla geçen yılın Kasım ayında boşanan Pelin Karahan, yine hızlı davranıp Bedri Güntaş'la da evlenir mi? Pelin maşallah ilişkilerinde hız kesmiyor. Spor salonu da onun için gayet güzel bir kaynak. Boş zamanlarında spor salonundan çıkmıyor anlaşılan. Eski eşini de yeni sevgilisini de spor salonundan buldu. Kendi tercihi, özel hayatı, diyecek bir şeyimiz yok. Sadece çok hızlı davrandığını düşünüyorum. Evlilik konusunda ise geçen seferki gibi hızlı davranacağını düşünmüyorum. Artık biraz daha dikkatli olur. Eğer hemen evlenirse de büyük sürpriz olur. NE ZAMAN EVLENİYORLAR? Yavuz Bingöl, geçtiğimiz hafta sevgilisi Öykü Gürman ile birlikte ilk kez Kıbrıs Merit Crystal Cove Hotel'de sahneye çıktı. Konser öncesi gazetecilerle sohbet eden Gürman, gece için özel olarak hazırlandığını söyledi. Özel hayatıyla ilgi soruları yanıtlamayan ünlü şarkıcının parmağındaki tek taş yüzük dikkatlerden kaçmadı. Ünlü çift, sahnede 'Merhaba' ve 'Candan İleri' isimli şarkıları birlikte seslendirdi. İkili, sahneden el ele ayrıldı. İlk kez aynı sahneyi paylaşan ve el ele görüntü veren çift, bu yaz evlenenler kervanına katılır mı sizce? Gürman'ın parmağındaki yüzük, evliliğin yakın olduğunun sinyali mi? İlişkilerde genelde kadınlar hemen nikâh masasına oturmak isteyen taraf olur. Bu ilişkide de öyle. Öykü bir an önce gelinlik giymek, evlenmek istiyor. Uzatmaları oynatan taraf ise duyduğum kadarıyla Yavuz Bingöl'müş. Biraz ağırdan alıyormuş. Temkinli ilerlemek istiyor anlaşılan. Hayat tarzı olarak da sıkıntıya gelmek istemeyen birisi. İmzayı atıp kendini Öykü'ye bağlamak konusunda hızlı davranmak istemiyor. İlişkileri zaten çok güzel gidiyor. Bunun sonunda da evlilik olacak gibi gözüküyor. İlişkileri de rayına oturdu. En kısa zamanda evlenmeleri gerekiyor diye düşünüyorum. Erkekler genel olarak evlilik konusu açılınca işi uzatmalara götürüyorlar. Yavuz'un da kendine göre bir düşündüğü vardır. Zamanı geldiğini düşündüğünde evlilik tarihini de duyurur. SİNEM'DEN SONRA GÖNLÜNÜ ONA MI KAPTIRDI? Geçtiğimiz günlerde İstanbul'a gelen Arda Turan'ın eski nişanlısı Sinem Kobal'dan intikamı acı oldu! İddialara göre yıldız futbolcu, Kobal'ın Muratcan Akdoğan'la yeni bir aşka yelken açmasına öfkelendi. İstanbul'a geldiğinde gecelere dalan Arda, bir dönem adının aşk dedikodularına karıştığı Aslıhan Doğan'la buluştu ve sosyetik güzelle samimi pozlar vererek eski aşkına nispet yaptı. Arda ile Aslıhan Doğan arasında bir yakınlık başladığı doğru mu? Yeni bir ilişki mi başlıyor? Sinem, hakkında çıkan son haberlerden hemen sonra Azerbaycan'a gitti. İddiaları yalanlamadı, yorum yapmadı. O gitti, Arda geldi. Anladığım kadarıyla karşılaşmak istemiyorlar. GÜNAYDIN'da çıkan haberden sonra aile karar verip Muratcan'ı Sinem'le görüşmemesi için kulağını çekmişlerdir diye düşünüyorum. Kötü bir şey olduğu için değil, bu tepkileri almasınlar diye yapmışlardır. Arda cephesinden bu konuyla ilgili bir şey duymadım. Sinem'in bundan sonraki hareketleri ne olacak bekleyip göreceğiz. Benim tahminlerime göre de Sinem ile Muratcan'ı birlikte göremeyeceğiz. Bu ilişki yaşanmayacak. Arda'ya gelirsek de, o fotoğraftaki kişiyle bir ilişkisi olduğuna dair bir şey duymadım. Zaten Arda da bu konuda bir yorum yapmadı. Şuanda hayatında kimse yok. Olursa bence bunu kendisi ilan eder zaten. AHLAKSIZ TEKLİF OLAYINI GÜNDEME GELMEK İÇİN AÇIKLADI 2005 yılında Türkiye Mankenler Kraliçesi seçilen Sevil Uyar, yaptığı açıklamalarla herkesi şaşırttı. Ünlü bir yapımcıdan ahlaksız teklif aldığını açıklayan Uyar, 'Birçok şeye evet deseydim, şu an farklı bir hayatım vardı. Bana öyle bir teklif geldi ki; teklif yapılırken, teklifi yapan yapımcının kız arkadaşı da yanındaydı. Önce başka bir yapımcıyla tanıştırılıp, yemek yemem teklif edildi. Oldukça büyük bir rakam teklif ettiler. 2 milyon dolar, ev, araba; tüm hayatımın değişeceğini söylediler. Şaka yapıyorlar zannettim. Geceyi birlikte geçirmemi teklif ettiler. Soğukkanlı davrandım, şaka yapıyorlar zannettim. Korktum. Onların ofislerindeydim. 'Siz sert bir kayaya çarptınız' dedim. Bu teklifi yapan yapımcı yurt dışında da, ülkemizde de işler yapan ünlü bir yapımcı' dedi. Böyle teklifler eskide kaldı sanıyorduk ancak Sevil Uyar'ın açıklamaları halen bu durumun sürdüğünü gösterdi. Güzel olup oyunculuk yapmak isteyenlerin karşı karşıya kaldığı bu durum için ne diyorsunuz? Geçmişte bu tarz şeyler çok yaşanıyordu. Gerçekten bazılarının başına geldi. Yaklaşık 10 yıldır bu yaşanmıyor. Belki nadiren oluyordur bu teklifler ancak duyulan, konuşulan bir konu değil artık. Bu konuyu zaman zaman prim yapmak için kullananlar olmuyor değil. Sevil Uyar'ın bu hikâyeyi gündeme gelmek, konuşulmak için ortaya çıkardığını düşünüyorum. Durdu durdu şimdi mi aklına geldi de böyle bir teklif yapıldığını itiraf ediyor. Eskiden bu tekliflere evet diyenler, bunu cazip bulanlar oldu. Fakat son 10 yıldır kimsenin başına geldiğini duymamıştım. Doğru olabilir söyledikleri ancak açıklamasa haberimiz olmazdı bu durumdan, konuşmazdık. Konuşulmak istedi ve anlattı diye düşünüyorum. SİNAN'DAN EBRU'YA YASAK GELMEDİ Ebru Şallı'nın 11 yıllık eski eşi Harun Tan'la görüşmesinden rahatsızlık duyan Sinan Akçıl'ın bu konuda adım attığı öğrenildi. Ünlü müzisyenin, 'kutsal kadınım' dediği sevgilisine, Tan'ın gittiği mekânlara adım atmaması konusunda uyarıda bulunduğu iddia edildi. Şallı'nın işadamından olan çocukları Beren ve Pars için konuyu fazla ileri götürmeyen Akçıl, 'mekân ambargosuyla' yetindi. Çok iyi giden ilişkisinin zarar görmesini istemeyen eski manken ise ünlü bestecinin direktiflerine uyuyor. Sunucunun, Harun Tan'ın kardeşinin ortağı olduğu Etiler Big Chefs Restoran'a dahi gitmediği kaydedildi. Şallı, Tan'la yollarını ayırdıktan sonra eski eşiyle ilgili tüm hatıralarından sıyrılmıştı. Sağ omzunda bulunan kalp şeklindeki 'HT' dövmesini de Akçıl'ın isteği üzerine boyatmıştı. İki çocukları olan Şallı ile Tan'ın aynı ortamda bulunmasını engellemeye çalışması, Sinan Akçıl'ın Ebru'yu çok kıskanmasının ve kaybetmekten korktuğunun kanıtı mı? Sinan Akçıl'ı tanıdığım için onun böyle davranışlarda bulunacak bir adam olmadığını söyleyebilirim. Ebru ile Harun çocukları için görüşmek zorunda. Tuba Ünsal olayında olduğu gibi eski eşiyle selfie pozlarlar da çekmiyor. Bir araya geldikleri zamanlardan basının da haberi olmuyor. Yan yana görüntülenmiyorlar. Hal böyle iken Sinan da kalkıp görüşmeyeceksiniz demez. Zaten bunu deme lüksü de yok. Onların iki çocuğu var. Bir yasak getirdiğini düşünmüyorum, yaparsa da yanlış yapar. Çocuklar daha çok küçük. Anneye de babaya da ihtiyaçları var. Söz konusu çocuklar olunca Sinan'ın anlayışlı davrandığını düşünüyorum. Ebru'ya da Harun'la görüşmemesi konusunda yaska koyduğuna inanmıyorum. FULYA UGAN / Sabah.com.tr
"Avrupa’da Kimse Türkiye’de Oynayan Futbolcuları Tanımıyor"
GALATASARAY Teknik Direktörü Roberto Mancini, Four Four Two dergisine çok önemli açıklamalarda bulundu. Roberto Mancini, yabancı kuralı hakkında da şunları söyledi: Bana göre çok kötü bir karar. Bunun milli takıma yardım ettiğini düşünen varsa gerçekten yanılıyor. Avrupa’da kimse Türkiye’de oynayan futbolcuları ve takım çalıştıran hocaları tanımıyor. Çünkü kimse bu ligi izlemiyor! TFF’nin esas problemi bu olmalı. Bu kural devam ederse Türkiye’deki takımların Avrupa’da kupa kazanma konusunda hiçbir şansı kalmaz. Four Four Two dergisinden Ahmet Yavuz'un yaptığı ve Barış Tekin'in görüntülediği randevu sırasında henüz Chelsea maçı oynanmamış, Galatasaray evinde ligin son sırasında bulunan Kayserispor’a kaybetmemişti. Haliyle futbol kamuoyunda da Mancini’ye karşı bir infial yaratılmamıştı. O bir hafta içinde İtalyan hocaya duyulan güven önemli bir yara aldı ve ortam bir anda gerildi. Ancak Mancini, röportajda verdiği cevaplarda başarının zaman isteyen bir hedef olduğu vurgusunu yapmıştı. “Daha gidecek çok yolumuz var” diyor İtalyan hoca. Sezon başı kampında takımın başında olmamasını, takımı kendisinin kurmamış olmamasını handikap olarak yorumluyor. SABIR VE SÜKUNETE DAVET EDİYOR Mancini, 2006-07 sezonunda Inter’i ikinci kez şampiyon yaparken kulüpte üçüncü sezonunu tamamlamıştı. O sezon Inter sadece bir maç kaybetmiş ve tam 97 puan toplamıştı. 2011-12’de Manchester City’yi 44 yıl aradan sonra şampiyon yaparken de takımdaki üçüncü sezonuydu. Her iki takımı da kendisi inşa etmiş ve tarihe iz bırakacak şekilde zirveye taşımıştı. Bu örnekler ve Mancini’nin verdiği cevapların satır arasındakiler, başarı için Galatasaraylıları sabır ve sükunete davet ediyor. G.SARAY TÜM PLANLARIMI DEĞİŞTİRDİ Galatasaray sizi buraya gelme konusunda nasıl ikna etti? Neden Türkiye’yi tercih ettiniz? Manchester City’den ayrıldıktan sonra bir yıl kulüp çalıştırmamaya karar vermiştim. Çünkü 36 yıldır ara vermeden çalışıyordum! Dinlenmeye ihtiyacım vardı. City’de geçirdiğim dört yıl da beni yıpratmıştı. Ekim ayında Galatasaray aradığında biraz düşündüm ve buraya gelmeye karar verdim. Çünkü bu benim için yeni bir deneyim demekti. Türkiye büyük bir ülke, Galatasaray da büyük bir kulüp... Avrupa’nın en iyilerinden biri. Bu yüzden buradayım. ALMAMIZ GEREKEN ÇOK YOL VAR Beklentilerinizi ve burada bulduklarınızı karşılaştırdığınızda mutlu musunuz? Mutluyum... Burada çok iyi bir ekiple çalışıyorum. Oyun formatımızı değiştirme konusunda çok çalıştık ve bence şimdiye kadar iyi iş çıkardık. Elbette hâlâ almamız gereken çok yol var. BENDE KENDİ TAKIMIMI KURMAK İSTERDİM Buraya geleli yaklaşık altı ay oldu. Bu süre içinde sizce takımı tam olarak kontrolünüz altına alabildiniz mi? Elbette her şeyi kontrol eden biri olmak istemiyorum. Benim görevim takımı yönetmek. Ama her teknik direktör gibi ben de kendi takımımı kurmak isterdim. Tabii ki başka bir teknik direktörün kurduğu takımı devralmak zordur. Üstelik başka bir ülkeden geldiyseniz... Ülkenin kültürünü tanımanız, kulübü, oyuncuları anlamanız gerekir. Çok fazla problem var ve bunlarla kısa zamanda başa çıkmak kolay değil. Futbolcuyken de sisteme yönelik düşünceleriniz var mıydı? Mesela “David Platt şurada, Veron burada oynamalı” der miydiniz? Kariyerim boyunca çok büyük oyuncularla oynadım. David Platt, Ruud Gullit, Juan Sebastian Veron, Dejan Stankovic, Sinisa Mihajlovic, Diego Simeone, Alessandro Nesta... Bu futbolcularla oynarken işler kolaydı. Onlara nerede oynamaları gerektiğini söylemenize gerek yoktu. Ama ben sahada bir teknik direktör gibi görev yapıyordum. Tabii bazı kötü huylarım da vardı. Gergin olduğumda takıma zarar verebiliyordum. Beni şimdi Galatasaray’da yardımcılığımı yapan Atillo’ya (Lombardo) sorun. O, İtalya’nın en iyi kanat oyuncularından biriydi. Ama sürekli ondan şikayet ederdim. Aslında bunu pek hak etmezdi (gülüyor). KAPTANDIM VE EN İYİSİYDİM Juan Sebastian Veron da futbolculuk günleriniz hakkında FourFourTwo’ya “Topu sürekli ona vermezseniz çok kızardı” demişti. Bu doğru mu? Evet doğru. Çünkü ben takımdaki en iyi oyuncuydum! Çok normal. Kaptandım ve en iyisiydim (gülüyor). Veron’u Sampdoria’ya getiren kişi de bendim. Çok gençti. Başkana “Onu alın, çünkü çok iyi bir oyuncu olma potansiyeli var” dedim. Ki bana göre dünyanın en iyi oyuncularından biri oldu. Ben kaptandım. Kaptanın çok fazla sorumluluğu var. Her şeyi kontrol etmesi gerekir. BİR MANCİNİ YETER Bugünlerde aktif futbolcular arasında Mancini stili bir oyuncu var mı? Bir tane yeter (gülüyor). Vusolin Boskov, müthiş bir teknik direktördü. Samporia’da, Real Madrid’de çalıştı. Bir gün çok kötü durumdaydım, sahadaki arkadaşlarımla da sorunlarım vardı. Bana takım arkadaşlarımın önünde “Soyunma odasının teröristisin” dedi (gülüyor). O yüzden bir Mancini yeter... Bir teknik direktör olarak efsane bir futbolcu olmanın avantajları ya da dezavantajları neler? Bazen çok zor. Çünkü bir takımın birinci sınıf oyunculardan oluşması genellikle mümkün olmaz. Ortalama yetenekteki oyunculardan da verim almasını bilmeniz gerekir. Bazı futbolcular, çok çalışarak bir şeyleri başarırlar. Özellikle kariyerimin başlarında bu konuda çok zorlandım. Bazı futbolculardan kolayca umudu kesiyordum. Ama deneyim kazandıkça bu konuda mesafe kat ettim. FUTBOLCULAR CİDDİ OLMALI Peki fiziksel ve mental olarak bir futbolcudan ne gibi beklentileriniz var? Futbolcular, futbol oynayabildikleri için çok şanslılar. Üstelik bunun için para kazanıyorlar! Tüm futbolcuların özel hayatlarına dikkat etmeleri gerekir. Çünkü bu işi en çok 20 yıl yapabilirler. Bu süre için ellerinden gelenin en iyisini yapmalılar. Ciddi olmalılar ve antrenmanda çok çalışmalılar. Her gün kendilerini geliştirmeye odaklanmalılar. 30 yaşında olsanız da öğrenecek bir şey vardır. Eğer kariyerinizin sonuna geldiyseniz artık geri dönüş yoktur. BEN POLİS DEĞİLİM Sizce Galatasaraylı oyuncular bunun farkında mı? Ben polis değilim. Geceleri onları kontrol etmek için peşlerine düşmüyorum. Onları özgür bırakıyorum. Ama eğer ciddi olmazlarsa ve özel hayatlarına dikkat etmezlerse iyi oynamayacaklarını anlamalılar. Çünkü sahada her şey ortaya dökülür. BURAK SOL FORVETTE OYNAYABİLİR Bugüne kadar Galatasaray’da çok sayıda taktik diziliş denediniz ve bununla ilgili sorulan sorulara da her seferinde “Önemli olan diziliş değil, mantalite” şeklinde cevap veriyorsunuz. Bununla tam olarak kastettiğiniz şey ne? Sahada her zaman 11 oyuncu vardır. Buna bir oyuncu daha ekleyemezsiniz. Oyuncuların pozisyonları belki ileri ya da geri 10- 15 metre değişebilir. Ancak sahada bir top var ve karşınızda da 11 oyuncu vardır. 4-3-3 ya da 3-5-2 oynayabilirsiniz. Bu çok önemli değil. Eğer maça iyi hazırlanmadıysanız, eğer takım arkadaşınıza yardım etmiyorsanız, eğer yüzde 100’ünüzü ortaya koymuyorsanız taktiği ne kadar değiştirirseniz değiştirin başarılı olamazsınız. Diğer taraftan bana göre her oyuncu farklı pozisyonlarda oynayabilmeli. Örneğin Burak’tan sağ kanatta, sağ forvet ya da sol forvet olarak oynamasını istiyorum. Çünkü Barcelona, Bayern Münih ya da Real Madrid gibi büyük kulüplerde her pozisyonda oynayabiliyor olmanız gerekir. Ayrıca bir oyuncu bencil olmamalı, önce takımını düşünmeli. 6-0 KAZANMAYI İSTERİM AMA City’de çalışırken “1-0’lık skorları severim. Gol yemediğiniz zaman, hele elinizde Dzeko, Agüero, Tevez ve Silva gibi oyuncular varsa yüzde 90 oranında o maçı kazanırsınız” demiştiniz. Galatasaray’da da elinizde Sneijder, Drogba, Burak gibi oyuncular var. Yine aynı şekilde mi düşünüyorsunuz? Her teknik direktörün ilk hedefi takımı defansif anlamda geliştirmek olur. Çünkü savunma tarafınız güçlüyse pozisyon da vermezsiniz. Bu durumda kötü bir hücuma sahip olsanız da her zaman gol atma şansınız vardır. Eğer hücum oyuncularınız da iyiyse o zaman kazanmaya yakın olan taraf siz olursunuz. Bu yüzden takımı inşa etmeye önce savunmayı öğretmekle başlamak gerekir. Ardından hücum yönünüzü geliştirirsiniz. Elbette takımda ikisi arasında bir denge kurmalısınız. Evet, 1-0 kazanmak istediğimi söyledim, çünkü gol yememek ve pozisyon vermemek benim için çok önemli. Tabii ki ben de 5-0, 6-0 kazanmayı isterim ama bu her zaman mümkün olmaz. TAKIM SAVUNMASI MI? HAYIR, DAHA ÇOK ÇALIŞMAMIZ GEREKİYOR Takım savunmasının geldiği noktadan memnun musunuz? Hayır, daha çok çalışmamız gerekiyor. Inter’de üç yıl boyunca en iyi savunmayı yapan takım bizdik. Hücumcularımız da aynı şekilde en iyilerden biriydi. Manchester City’de de durum böyleydi. Çok iyi savunma yapıyorduk ve hücumda iyiydik. Tabii ki Galatasaray’da daha fazla gelişmeliyiz. Bu açıdan sezon öncesi hazırlıklar kritik önemdedir. Orada futbolcular teknik direktörün istediklerini daha iyi anlar. Bu benim için mümkün olmadı, ama buna rağmen oyuncularım bugüne kadar iyi çalıştı ve önemli aşama kaydettik. CİTY’DE KİMSEYE GÜVENEMEYECEĞİMİ ÖĞRENDİM Manchester City’de dört yıl geçirdikten sonra orada ne öğrendiniz? Kimseye güvenemeyeceğimi öğrendim. Aralık 2009’da göreve geldiğimde takım yedinci sıradaydı. Bana gelişmek istediklerini söylediler. O sezonu beşinci sırada bitirip Avrupa Ligi’ne katılmaya hak kazandık. Hatta şampiyonlar ligi’ne katılmayı son maçla kaçırdık. Ertesi sezon yönetim bana Şampiyonlar Ligi’ne gitmek istediğini söyledi. O sezon da ikinci Chelsea’nin averajla arkasında üçüncü olduk, üstelik FA Cup’ı kazandık. Göreve geldiğimde dört yıl içinde Premier Lig’i kazanmak istiyorlardı. Bunu üçüncü sezon gerçekleştirdik. Dördüncü sezon ligi ikinci bitirdik ve beni kovdular. Ama neden kovduklarını bilmiyorum. KAFALARI PEK İYİ ÇALIŞMIYOR Görevinize son verdiklerini duyurdukları açıklamada “bütünleştirici tutumun geliştirilmesi gerektiğinden” bahsettiler. Bu ne demekti? Kafaları pek iyi çalışmıyor! Beni gönderirken basına nasıl bir açıklama yapacaklarını bilmiyorlardı. Mesela İtalya’da her kulüp her teknik direktörü her an kovabilir. Fakat İngiltere’de işler böyle yürümez. Kağıt üstünde City sürekli savaştı, üç buçuk yılda gelişti. Her şeyi kazandık, sadece Şampiyonlar Ligi’nde başarılı olamadık. Ama o ligde de sadece iki yıl oynadık. Daha öncesinde hiç deneyimimiz yoktu. Bu hiç kolay değil. Eğer Şampiyonlar Ligi’ni kazanabileceklerini düşündülerse söyleyecek bir şey yok (gülüyor). Bu sezonki City hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu sezon Premier Lig’in en iyi takım onlar. Bir 100 milyon pound daha harcadılar. İyi oyuncular aldılar. Bence ligi kazanırlar. Eğer kazanamazlarsa kötü bir iş çıkarmış olurlar. BALOTELLİ’NİN TÜRKİYE’YE GELMESİ ÇOK TEHLİKELİ Balotelli geçen ay FourFourTwo’ya “Mancini’yle yeniden çalışmak isterim” dedi... (Gülerek araya giriyor) Ben Mario’yla beş yıl çalıştım. Mario’yu seviyorum. Inter’de daha 17 yaşındayken A takımda ona ilk kez şans veren teknik direktör benim. Bu yüzden onu çok iyi tanıyorum. Umarım zamanın çok hızlı geçtiğini anlar. Çünkü o dünyanın en iyi futbolcularından biri olmak için her şeye sahip. Sizce Balotelli Türkiye’ye gelse başarılı olur mu? Mario’nun Türkiye’ye gelmesi çok tehlikeli (gülüyor). Şaka bir tarafa, galiba Milan’da kalacak. Milan onun için çok önemli bir kulüp. Orada kendini daha da geliştirebilir. City döneminde ayrıca soyunma odasıyla aranızdaki bağın da zayıfladığı, ilişkinizin kötü olduğu söylenmişti. Bu doğru muydu? Bu çok bilindik bir hikâye... Manchester City basınının taraftarlara neden gönderildiğimi açıklaması gerekiyordu. O yüzden böyle aptalca şeyler söylediler. Ben de tıpkı diğer teknik direktörler gibi bazı futbolcularla problemler yaşadım. Çünkü ben de çok para kazanıp yüzde 30’la oynayan oyuncuları sevmem. Eğer futbolcu sahaya takımı ve takım arkadaşları için her şeyini koymuyorsa bundan hoşlanmam. Zaman zaman bu tip oyuncuları dışarıda bıraktım. Tabii ki oynamayan oyuncular mutsuz oldu. Ama benim görevim en iyi, en hazır oyuncuları, en çok hak eden oyuncuları sahaya sürmek. Tüm bunlar bir yana, City’de tüm oyunculara eşit mesafedeydim, hepsini severdim, çünkü onları o takıma ben getirdim. Galatasaray’a geldiğinizde takımın fiziksel durumunu nasıl buldunuz? Tabii ki her teknik direktörün farklı metotları vardır. Ben buraya geldiğimde kendi metodumla çalışmaya karar verdim. Benim doğrum buydu. O yüzden hızla adapte olmaya çalıştık. 110 KM GÜZEL BİR RAKAM ANCAK HER ZAMAN DAHA İYİSİ VARDIR Takımın koşu mesafesinin son haftalarda 110 km’lere çıktığını görüyoruz. Bundan memnun musunuz? Hiçbir zaman yetmez. Benim için “yeterli” diye bir şey yoktur. 110 km güzel bir rakam. Ama tabii bunu artırabilirseniz daha iyi. Mesela bazen yüzde 70 oranında topa sahip oluyorsunuz ama gol atamıyorsunuz. Gol atamayınca kazanamazsınız! Elbette koşmamız gerekir ama gol de atmamız gerekir. Akhisar, Bursaspor ve Eskişehirspor karşısında olduğu gibi... Bu maçları 6-1, 6-0, 4-0 kazandık ama tüm bunlar zor maçlardı. Bu takımlar iyi takımlar. Ancak iş deplasmanda değişiyor. O zaman ne kadar koşarsak koşalım anlamı kalmıyor. SON GÜN TRANSFERLERİ HER ZAMAN ZORDUR Kış transfer döneminde dokuz transfer yaptınız. Bu transferlerden memnun musunuz? Ocak ayı transfer için zor bir dönem. Elbette tüm takımı değiştiremezsiniz. Beş altı genç oyuncu aldık. Bazıları doğrudan oynamak için hazır değiller. Önümüzdeki sezon daha hazır olacaklar. Telles’i aldık ve bu çok önemli bir transferdi. Hajrovic keza öyle... Burdisso transferin son günü geldi, bildiğiniz gibi son gün transferleri zordur. YENİ BİR TAKIM İNŞA EDİYORUZ Takımı daha da gençleştirme konusunda çalışma yapacak mısınız? Bilmiyorum. Elbette eğer geleceği düşünerek bir takım inşa ediyorsanız genç oyunculara ihtiyacınız vardır. Üstelik bu genç oyuncular Drogba gibi, Burak gibi, Muslera gibi Sneijder gibi oynayabilmeliler. Eğer genç oyuncularınız varsa gelişime daha açık bir takım olursunuz. DROGBA KARİYERİ BOYUNCA ÇOK ENERJİ HARCADI!!! Sizce Drogba kaç yaşına kadar futbol oynayabilir? Didier kariyeri boyunca çok fazla enerji harcadı. Çok koşuyor, savaşıyor. Bunun ne kadar sürdüreceği ona bağlı. Eğer oyundan zevk alıyorsa, eğer yorulmuyorsa o zaman oynamaya devam etmesi gerekir. Çünkü belli bir yaştan sonra her gün antrenmana gitmek zor, maçtan önce kampa girmek insana zor geliyor. Gün geliyor artık tüm bunlardan yoruluyorsunuz. Mesela 20 yıl oynadıktan sonra öyle bir gün geldi ki, artık çok yorgunum dedim. ÖNCE KAÇ YABANCI İLE OYNAYACAĞIZ ONU BİLMELİYİZ Bu yaz için bir transfer listesi oluşturdunuz mu? İtalya’da bir maç izlediniz ve basında çeşitli dedikodular çıktı... İtalya’ya bazı maçları takip etmeye gittim. Bu işimin bir parçası. Ama önce seneye kaç yabancının oynayacağını kesin olarak bilmemiz lazım (gülüyor). AVRUPA’DA KİMSE TÜRKİYE’DEKİ FUTBOLCULARI, HOCALARI TANIMIYOR Eğer TFF 5+3 kuralıyla devam etme kararı alırsa nolur? Bana göre çok kötü bir karar. Bunun milli takıma yardım ettiğini düşünen varsa gerçekten yanılıyor. İtalya’da da yıllarca aynı düşünceyi savunduk. 1982’den sonra yabancılar ülkeye gelmeye başlayınca homurtular oldu. Ondan sonra iki Dünya Kupası kazandık, iki kez de finale kaldık. Bence federasyon öncelikli olarak ligimiz nasıl gelişir, Avrupa’da sesimizi nasıl duyurabiliriz, teknik direktörlerimizi ve futbolcularımızı Avrupa’ya nasıl gönderebiliriz; bunları düşünmeli. Avrupa’da kimse Türkiye’de oynayan futbolcuları ve takım çalıştıran hocaları tanımıyor. Çünkü kimse bu ligi izlemiyor! TFF’nin esas problemi bu olmalı. Genç oyuncular burada Didier, Wesley gibi oyuncularla ya da Fenerbahçe’de Kuyt’la çalışma fırsatına sahipler. Bu, dolaylı olarak milli takımınıza da katkı yapar. Bu yüzden bence 5+3 tam bir felaket olur. Peki bu karar sizin motivasyonunuzu da düşürür mü? Bu benim için çok zor olur. Türkiye’deki takımların Avrupa’da kupa kazanma konusunda hiçbir şansı kalmaz. ŞAMPİYONLAR LİGİNİ KAZANIRSAK BENİM HEYKELİMİ G.SARAY ADASININ YANINA BOĞAZIN ORTASINA DİKEBİLİRLER Galatasaray’la Şampiyonlar Ligi’ni kazanmak gibi bir hayaliniz var mı? Futbolda her şey mümkün tabii. Eğer Galatasaray’la bu kupayı kazanırsak benim bir heykelimi Galatasaray Adası’nın yanına Boğaz’ın ortasına dikebilirler (gülüyor). Tıpkı Metin Oktay gibi. Ama İstanbul Boğazı’na! (gülüyor) SEMİH, SELÇUK VE BURAK BİR DE ARDA’YI AVRUPA’YA GÖTÜRÜRDÜM Eğer bir gün yeniden Avrupa’da çalışacak olsanız yanınızda götüreceğiniz Türk oyuncular olur muydu? Semih, Selçuk ve Burak... Arda Turan (gülüyor). Türk futbolcular bence çok yetenekli. Ama bazen “Tamam bu kadar yeter” diyebiliyorlar. Eğer bu mantaliteyi değiştirirlerse çok daha fazla gelişirler. Fenerbahçe’de, Beşiktaş’ta, Bursa’da, Eskişehir’de de iyi futbolcular var. FENERBAHÇE İYİ BİR TAKIM 6 Nisan’da Fenerbahçe karşısında çok kritik bir maça çıkacaksınız... Bu maçla ilgili beklentileriniz neler? İlk Fenerbahçe maçı 0-0 bitebilirdi. Onlara hediye gibi bir penaltı verdik. Penaltıya kadar pozisyon vermedik. İkinci yarıda bazı kontrataklar verdik ama bu da normaldi. Berabere bitebilirdi. Ama futbol böyle. Bizi yendiler. Fenerbahçe iyi takım. Deneyimli oyuncuları var. İkinci maç da elbette kolay olmayacak. Yenip, puan farkını azaltmak için elimizden geleni yapacağız. HERKESİ YENMEK İSTİYORUM Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale kalmak mı, ligde şampiyon olmak mı daha önemli? Hayatımda hiçbir zaman karşılaştırma yapmadım. Her maçı kazanmak istiyorum. Herkesi yenmek istiyorum! Basında hakkınızda yapılan yorumları takip ediyor musunuz? Sanırım yaklaşık 10 yıldır gazete okumuyorum. Türkiye’de de İtalya’da da hep aynı şeyler. İtalya Milli Takımı’nın Dünya Kupası’ndaki şansını nasıl görüyorsunuz? Belki hazırlık maçlarında ya da eleme maçlarında zaman zaman kötü performans sergilemiş olabilirler. Ama Dünya Kupalarında veya Avrupa Şampiyonalarında her zaman kazanmak için hazır olurlar. Brezilya, Arjantin daha şanslı olarak görünebilirler ama İtalya’yı da hesaba katmak gerekir. Milli takımı çalıştırma gibi bir tutkunuz var mı? Türk Milli Takımı’nı mı? (gülüyor) Türk Milli Takımı’nı ya da İtalya Milli Takımı’nı. .. Her şey mümkün. Burada mutluyum. Gelecekte ne olacağı belli olmaz. 3PUAN
Haftanın Magazin Bombaları
Magazin dünyasının usta kalemi Sinan Özedincik, geçtiğimiz haftaya damga vuran olayları Sabah.com.tr'ye değerlendirdi. İşte ünlüler dünyasından son dedikodular, perde arkasında yatan olaylar... SİNEM'İN İŞİ ARTIK ÇOK ZOR Eski nişanlısı Arda Turan'ın 'Sarı fırtına, başımın tacı' dediği Sinem Kobal, ayrılığın ardından özel hayatında fırtınalar estirdi! Adı Muratcan Akdoğan'la anılan Kobal, şimdi de İbrahim Çelikkol ile aşka yelken açtı. İkilinin aşkı, Riva'da görüntülenmeleriyle ortaya çıktı. 20 gündür birlikte oldukları konuşulan çiftten bu iddialara ilk yanıt Sinem Kobal'dan geldi. Kobal, 'Hayatımda biri olsaydı bunu sizinle paylaşırdım' derken Çelikkol ise sessizliğini koruyor. Sinem Kobal ile İbrahim Çelikkol, neden birlikteliklerini saklıyor? Birlikte görüntülendikten sonra yalanlama yapmalarının anlamı ne? Sinem, 'Arkadaşız, aramızda herhangi bir ilişki yok' dedi. Tabi ne kadar doğru bilmiyorum. Sinem ayrılık sonrası normal hayatına dönmeye çalışıyor. Dışarı her çıkışında kameralarla burun buruna geliyor. Yanında görüntülenen herkes de potansiyel sevgilisi durumuna düşüyor. Bu saatten sonra Sinem'in attığı her adım haber olacak. Özellikle de yanında erkek varsa hiç şansı yok. Sinem'in daha önceki açıklamalarında tutarsızlıklar vardı. O yüzden de çok inandırıcı değil aşk haberlerini yalanlaması. Belki de çekiniyorlardır birlikteliklerini ilan etmeye, tabi yine söylüyorum böyle bir ilişki varsa. Sinem bundan sonra kiminle birlikte olursa olsun bazı insanların tepkiyle karşı karşıya kalacak. Kolay kolay da onu biriyle el ele görüntü vermeyecektir. Arda'ya gelirsek; o kafasında Sinem'i bitirdi. Artık onlar için geri dönüş yok. Zaten sürekli Madrid'de partiler düzenliyor, arkadaşlarıyla eğleniyor. Sinem'in ne yaptığını kafasına taktığını hiç sanmıyorum. Bu ilişki bitmiştir. İkisinin hayatında da yeni insanlar olacak. Arda'nın en sevdiği yer Çeşme. Bu yaz onu yanında yeni sevgilisiyle Çeşme'de görürüz diye tahmin ediyorum. SEZEN'İ ZİYARET EDEN İLK KİŞİ TARKAN Geçen yıl dargınlıklarını noktalayan Sezen Aksu ile Tarkan'ın, bir süredir yeniden görüşmediği ortaya çıktı. Sezen Aksu'nun oğlu Mithat Can Özer, Minik Serçe hastanedeyken kendisini ilk arayanın Tarkan olduğunu yalanladı. Megastar'la ne annesinin ne de kendisinin uzun süredir görüşmediğini söyleyen Mithat Can, 'Tarkan'ın İstanbul'da olup olmadığını bile bilmiyorum' dedi. Tarkan, geçtiğimiz haftalarda ameliyat olan ve geçirdiği operasyonun ardından taburcu olan Sezen Aksu'yu aramadı mı? Aralarında bir sorun olduğu doğru mu? Sezen'i ziyarete giden bir ünlü, Minik Serçe'yi ziyaret eden ilk kişinin Tarkan olduğunu, hastaneden çıkarken kendisiyle karşılaştıklarını söyledi. Bunu Sezen de söylemiş. Tarkan'ın günahını aldılar. Kendisi reklamı sevmiyor. Sürekli ortaya çıkıp açıklama yapan biri de değil. Yaptığı iyiliği bile kimsenin gözüne sokmadan, sessiz sedasız yapan bir insan. Bu haberlere de cevap vermeyince yanlış anlaşıldı. Ya Mithat Can'ı yanlış yönlendirdiler, ya da bu açıklamayı o yapmadı. KARI-KOCANIN ŞOKE EDEN OYUNU Berkay ile aşk dedikodularına karışan Derya Şensoy, ünlü şarkıcının kendisi hakkında yaptığı 'Birbirimize aşığız' şeklindeki açıklamasını yalanladı. Geçtiğimiz hafta Berkay'ın söylediği 'Derya'yı çok seviyorum, şu anda benim evimde uyuyor' sözlerine tepki gösteren Şensoy, yaptığı yazılı açıklamada Berkay ile ilişki yaşamadığının altını çizdi. Genç oyuncunun yazılı açıklamasından dikkat çeken noktalar şöyle: 'Bir gece kulübü çıkışında Berkay Şahin'in şahsımla ilgili yaptığı açıklamalar neticesinde, toplumda Berkay Şahin ile bir ilişkim olduğu izlenimi doğmuştur. Şahin'in beyanları kesinlikle gerçekleri yansıtmamaktadır. Kendisi ile aramızda hiçbir ilişki yaşanmamıştır. Bir arkadaşımın doğum günü kutlamasında olduğum gece, kendisinin evinde uyuduğum şeklindeki beyanlarının gerçek dışı olduğu, mahkeme nezdinde ispatlanacaktır. Bu gerçek dışı bilgilere dayalı olarak ve benden görüş alınmadan yapılan yorumlar da medya etik ilkelerinin ihlali niteliğindedir. Kişilik haklarımı zedeleyen bu konularda yasal yollara başvurular yapılması konusunda gerekli adımlar atılmaktadır.' Reklam için bile olsa Derya Şensoy'un adını, 'Şu anda benim evimde uyuyor' sözleriyle bu tarz haberlere malzeme etmesini, 'Berkay'ın son çırpınışları' olarak mı yorumlamalıyız? Bu konunun artık suyu çıktı. Her hafta konuşuyoruz. Bir türlü bitmek bilmiyor. Berkay genç bir kızın geleceğiyle de oynadı. Yani evde uyuyor ne demek. Bu çok ağır bir laf. Kız açıklama yapmak zorunda kaldı, baba Ferhan Şensoy da devreye girmiş. Berkay'ın yaptıkları film gibi. Ciddi sorunları olduğunu düşünüyorum. Ne yapmak istediği belli değil. Bir gün önce söylediğini ertesi gün yalanlıyor. Söylediklerinden pişman oluyor. Tutarsız bir insandan bahsediyoruz. Allah akıl fikir versin ne diyeyim. Kendini toparlaması için gerekirse tedavi görmeli. Artık iş hayatı için de çok zor bir durumda. Berkay'a da çok yüklenmek istemiyorum çünkü Asena Erkin de sütten çıkmış ak kaşık değil. Sürekli Berkay'ı takip ediyor, onun olduğu mekânlara gidiyor. Berkay'ın, Asena'dan sıkıldığını, sürekli peşinden olmasından rahatsızlık duyduğunu söylemesi bana samimi ifadeler gibi geldi. Onları uzun zamandır konuşuyoruz ama olan Derya Şensoy'a oldu. Arada onu harcadı, yazık oldu. Caner Erkin'in de bu durum karşısında hiçbir şey yapmamasına anlam veremiyorum. Aklı başında bir futbolcu. Bu yıl hayatının transferini yapacak diye düşünüyorum. Benim tezim şu; CanerFenerbahçe'den ayrılacak ve yurt dışında bir takıma gidecek. Türkiye'den gitme nedeni olarak da basını gösterecek. Arda Turan Madrid'e giderken magazin basını yüzünden ülkeyi terk ettiğini söylemişti. Caner de bu taktiği kullanacak. Ben karımla mutlu, huzurlu bir hayat yaşamak istiyorum ama magazin basını yüzünden bu mümkün olmuyor, o yüzden de ülkeyi terk etmek zorunda kalıyorum diyecek. Bu yüzden de karı-koca bir oyun oynuyorlar diye düşünüyorum. Eğer benim tezim doğru çıkarsa Berkay masum bile olabilir. Yanılırsam da yine Berkay-Asena adlarını aynı haberde okumaya devam edeceğiz gibi görünüyor. Caner, Galatasaray maçından sonra masaya oturacak. Ne sonuç çıkacağını çok merak ediyorum. EŞİ ÜNLÜ OLANLAR DİKKAT! Engin Hepileri'nin eşi Ayşe Topçu'dan boşanma nedeni olarak, aynı dizideki rol arkadaşı Beyza Şekerci ile yasak ilişkisi gösterilmişti. İddialar doğru çıktı, Engin Hepileri ile Beyza Şekerci, önceki akşam Tarabya Oteli'ne girerken görüntülendi. Hepileri, 1,5 ay önce eşinden boşanmıştı. İhanet iddiaları çıktığında siz, her boşanma sebebinin bir başkasına bağlanmaması gerektiğini, ama yine de söz konusu ünlüler olduğunda her ihtimalin göz önüne alınması gerektiğini söylemiştiniz. Bir boşanmanın ardından daha ihanet çıktı. Bir ünlüyle evli olanlar, aldatılma ihtimali nedeniyle sürekli tetikte mi olmalı? Uzun süren set saatleri, rol arkadaşlarını birbirine yakınlaştırıyor. Onca saat yan yana olunca, hele bir de rol icabı iki sevgiliyi canlandırıyorlarsa aralarında aşk doğması kaçınılmaz son oluyor. Evli olan oyuncuların işi çok zor. İhanet etmek zorundalar mı değiller, bunu doğru da bulmuyorum ancak eğer eşine ihanet ediyorsa, zaten o evlilik sağlam temeller üzerine kurulu değildir. Genellikle de genç çiftlerin evliliklerinde oluyor bu ihanet durumu. Kolayca aldatabiliyorlar, kolayca ayrılabiliyorlar. Buna rağmen evliliklerini düzgün bir şekilde sürdüren ünlü oyuncular da var. Bergüzar Korel-Halit Ergenç, Burçin Terzioğlu-Murat Yıldırım, Dolunay Soysert-Sinan Tuzcu çiftleri örnek çiftlerimizden. HABER OLSUN DA NASIL OLURSA OLSUN! Uzun süredir bacağındaki damar genişlemesinden yakınan Ceyda Ateş, son çare olarak ameliyat masasına yattı. Bir ameliyat daha olabileceğini belirten oyuncunun, narkozun etkisinden kurtulur kurtulmaz basın mensuplarına röportaj vermesi şaşırttı. Çok acı çektiği her halinden belli olan Ateş'in bu tavrına anlam verilemedi. Ceyda Ateş için; gündemde kalmak, konuşulmak adına yapmayacağı şey yok diyebilir miyiz? Ameliyat olan bir ünlü, başka hangi nedenle narkozun etkisi geçer geçmez basın karşısına çıkmak ister? Ceyda Ateş'le ilgili hep söylüyorum, haber olmayı çok seviyor. Gündemde kalmak, konuşulmak adına yapmayacağı şey yoktur diye çok ağır bir söz söylemek istemiyorum ama yaptığı hareketler bunu gösteriyor. Ceyda, sevgilileriyle de hep gündemdeydi. Sosyal medyadan kendisi ilan ediyor birçok şeyi. Sürekli oradan basına malzeme veriyor. Şimdiki sevgilisi Buğra Toplusoy'la ilgili birçok haberi de Ceyda kendisi yaptırdı. Haber olmuş hoşuna gidiyor. O yüzden de ameliyattan çıkar çıkmaz röportaj vermesine şaşırmamak lazım. FATİH HOCA'DAN KIZLARINA UYARI Fatih-Fulya Terim çiftinin büyük kızları Merve'nin hamileliği, bayram havası yarattı. Doğacak bebeğin cinsiyeti ise merak konusu oldu. Merve'nin arkadaşları, aralarında mini bir parti düzenleyip bahisleri başlattı. Önceki gün bir mekânda buluşan Merve'nin akrabaları ve arkadaşları, duvara kocaman 'Büyük tahmin' ve 'Kız mı, erkek mi?' diye pankartlar asıp aralarında toto oynadı. Sonuçta genel kanı, bebeğin kız olacağı şeklindeydi. Bebeğin cinsiyeti için bahis yapılması, birçok kişinin tepkisini çekti. Siz bu bahis olayına ne diyorsunuz? Bahis olayına çok fazla tepki verdiler diye düşünüyorum. Çocukça bir eğlence yapmışlar aralarında. Ne var ki bunda? Herkesin kendi hayatı, kendi tercihi, kendi eğlence anlayışı. Kime ne? Tepkilerin asıl nedeni bu bahis olayının zamanlamasıydı bence. Çünkü seçimlerden çok kısa bir süre önceydi. Ülkede kaos ortamı varken, Türkiye'nin geleceğinin konuşulduğu bir zamanda kendi aralarındaki bu eğlenceleri normalden iki kat göze battı. Bir de Buse de Merve de her şeylerini Instagram'dan paylaşıyorlar. Sosyal medyada yaşıyorlar. Bu konuda biraz daha dikkatli olmaları lazım. Çünkü Fatih Terim bu konuda çok hassas. Kızlarının üstüne de titriyor. Mümkün olduğunca magazin basınından da uzak durmaya çalışıyor. O uzak durdukça kızlar sosyal ortamda her şeyi paylaşıyorlar. Onlar paylaşmasa bile çevreleri çok geniş olduğundan illa ki biri paylaşım yapıyor. Fatih Hoca bunlara çok üzülüyor. Özellikle seçim arifesinde kızlarının bu haberle gündeme gelmesinden dolayı bir hayli üzülmüştür. Eminim kızlarını da uyarmıştır. Zamanlaması hariç, çok çocukça ve genççe bir şeydi yaptıkları. BİR DAHA YAN YANA GELMEZLER İki ünlü oyuncu, Canan Ergüder ile Tardu Flordun'un ilişkisi 2008 yılında başladı. Çift, 5 yıl boyunca sorunsuz bir beraberlik yaşadı. 2013 Haziran'ında ise ilişki bitti, çift de yollarını ayırdı. Ancak ikili, 4 ay sonra yeniden barıştı ve Taksim'de dudak dudağa görüntülendi. Herkes ilişkinin sürdüğünü sanırken Flordun, geçen hafta Beyoğlu'nda başka bir kadınla görüldü. Büyük aşk bitmişti. Ancak iddialara göre çift, kötü bir şekilde ayrıldı. Flordun'un Ergüder'i, beraber oturdukları Galata'daki evlerinde dövdüğü, olay sonrası Ergüder'in evi terk ettiği ortaya çıktı. Tardu Flordun'un şiddet konusunda dosyası epey kabarık. Ünlü oyuncu daha önce eski sevgilisi Arzu Yanardağ'ın burnunu ısırmıştı. Flordun'un 2006 yılında da H.M. adlı bir kadını bıçakladığına dair haberler medyada yer almıştı. Canan Ergüder'i ikinci bir şans için zar zor ikna eden Tardu Flordun, nasıl oldu da sevgilisini dövdü? Flordun'un şiddet eğilimi mi var? Bu haber beni çok şaşırttı. Bu duruma gelmeleri çok üzücü. Oktay Kaynarca'nın da şiddet uyguladığı için davalık olduğunu biliyoruz. Sanırım Canan Ergüder iş uzasın istemedi. İlişkiyi tamamen bitirmekle yetindi. Anadolu'daki insanları şiddet konusunda yargılarlar, eleştirirler ama demek ki bunun okumuşlukla ya da cahillikle, parasızlıkla ya da zenginlikle alakası yokmuş. Türkiye'nin gerçeği bu. Kesinlikle doğru bulmuyorum şiddete başvurmayı. Çok yanlış bir şey ancak bu tarz haberlerle maalesef sık sık karşılaşıyoruz. Bu olayın ardından artık bir daha onları yan yana görmeyiz. SayfaÖZGE'NİN YAPAMADIĞINI NESLİŞAH YAPTI Engin Altan Düzyatan, geçen ay İzmir'de aile arasında nişanlandığı Neslişah Alkoçlar'la, bu kez arkadaşlarının da katıldığı bir törenle ikinci kez yüzük taktı. Ünlü oyuncu, Düzyatan Ailesi ile Alkoçlar Ailesi'nin de hazır bulunduğu töreni, Beyoğlu'ndaki evinde düzenledi. Romantik anlara sahne olan geceye Düzyatan'ın diz çökmesi damga vurdu. Düzyatan, nişanlısına evlilik teklifinde bulundu, aldığı 'Evet' yanıtı alkışlarla karşılandı. Çift, daha sonra mutluluk pozları verdi. Sevgililer, tüm gece tebrikleri kabul etti. Çiftin düğününün de 24 Ağustos'ta İstanbul'da olacağı konuşuluyor. Engin Altan Düzyatan'ın, Neslişah Alkoçlar ile ilişkisi başladığından beri attığı her adım, yaptığı her sürpriz haber oldu. Birçok kişinin kafasında 'Sanki bunları, birilerinin gözüne sokmak için yapıyor' düşüncesi oluştu. Sizin bu konuda yorumunuz nedir? Neden her anları gazetelerde manşet oluyor? Engin'in peşinde derken yani tekrar beraber olalım diye değil, sadece görüşmek, konuşmak istiyormuş. Sonuçta çok ciddi bir ilişki yaşadılar. Güzel bir birliktelikti. Evliliğe giden bir ilişkiydi. Engin Altan Düzyatan'ın bu kadar evlilik meraklısı olduğunu bilmiyordum. Hatta duyduğuma göre ayrılma nedenleri de Özge'nin evlenmek istemeyişi, Engin'in evlenmek isteyişiymiş. Çok ilginç, genelde tam tersi olur kızlar evlenmek ister erkekler evlenmek istemez. Engin, Türkiye'deki en popüler erkek oyunculardan biri. O konumdaki birinin evlenme meraklısı olması şaşırtıcı. Kötü bir şey değil tabi ki bu, ne güzel bir an önce yuva kurmak istiyor ancak bu tarz bir durumu alışık olmadığımız için şaşkınız. Ne diyelim, helal olsun Neslişah'a. Engin'i önünde diz çöktürttü. Demek ki söyleyene değil söyletene bakmak lazım. Engin'i zorla diz çöktürtmedi. Adamın içinden gelmiş. Özge'ye bile böyle bir teklif yapmadığı için arkadaşları bile şaşırdı. Demek ki karşı cinsle alakalı bir durummuş bu. Birbirlerine hakikaten çok âşıklar belli ki. Yazın da evleniyorlar. Aileler de birbirini çok sevdi. Allah mesut etsin. Özge de artık bir takım şeyleri kabullenmeli. Zaten psikopat kızlar gibi Engin'i taciz edecek bir kız değil. Sadece Engin'i görmek istiyordu ancak Neslişah haklı olarak henüz imzayı atmamışken görüşmelerini istemiyor. Bu çok normal. Her an her şey olabilir diye düşünüyor sanırım.FULYA UGAN / Sabah.com.tr
Sinem Kobal: 'İş Görüşmesine Geldim Arkadaşlar'
Arda Turan'dan ayrıldıktan sonra ismi birden fazla kişi ile anılan Sinem Kobal, önceki gün Bebek Otel'den çıkarken görüntülendi. Son olarak oyuncu İbrahim Çelikkol ile Riva'da görüntülenen Kobal, Bebek Otel'de 2 saate yakın kaldı. Sinem Kobal'ın, otel çıkışında gazetecileri fark ederek tekrar içeri girmesinden sonra dışarıya çıkan isim ise, 'Sana Bir Sır Vereceğim' dizisinin yakışıklı oyuncusu Ekin Koç'tu. Koç, hızlı adımlarla mekanı terk ederken, Kobal ise aracının otelin önüne gelmesini bekledi. Kısa bir süre sonra otelden ayrılan Kobal çıkışta, 'İş görüşmesine geldim arkadaşlar.' diyerek aracına bindi.ensonguncelhaber.com
Yine Hüsran!
EURO 2016 Elemeleri A Grubu maçında A Milli Futbol Takımımız, evinde Çek Cumhuriyeti'ni konuk etti.Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda oynanan ve FIFA kokartlı İsveçli hakem Jonas Eriksson'un düdük çaldığı karşılaşmadan galip ayrılan taraf 2-1'lik skorla Çek Cumhuriyeti oldu.A Milli Takımımız'da Umut Bulut, 8. dakikada gol perdesini açarken, Çek Cumhuriyeti'nde geri dönüşü getiren sayılar 15. dakikada Tomas Sivok'tan ve 58. dakikada Dockal'dan geldi.Alınan bu sonuç sonrasında gruptaki ikinci yenilgisini alan Milli Takımımız, son sıraya gerilerken, ikinci galibiyetini alan Çek Cumhuriyeti 6 puanla 2. sıraya yerleşti.Grubun diğer maçlarında Hollanda, geriye düştüğü maçta Kazakistan'ı 3-1 mağlup ederek ilk galibiyet sevincini yaşarken, lider İzlanda Letonya'yı 3-0'la geçti ve liderliğini perçinledi.TOPAL VE OZAN TUFAN SÜRPRİZİMilliler, grupta İzlanda ile yapılan ilk maçın 11'den çok sayıda değişik isimle Çek Cumhuriyeti karşısına çıktı.İlk maçın 11'inde yer alan futbolculardan, sakatlıkları nedeniyle kaleci Onur Kıvrak, Emre Belözoğlu, Burak Yılmaz ve Ömer Toprak aday kadroda bulunmazken, Ersan Adem Gülüm ve Olcan Adın, Çeklere karşı yedek kaldı.Türkiye Futbol Direktörü ve A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Fatih Terim, Mehmet Topal'a Semih Kaya ile beraber stoperde görev verirken, Ozan Tufan orta alanda şans buldu. Terim, Ozan'a ilk kez resmi bir maçta ilk 11'de görev verdi.TERİM, TÖRE'DEN VAZGEÇMEDİ!Terim, milli futbolcular Hakan Çalhanoğlu ve Ömer Toprak ile yaşadığı olayın medyaya yansıması nedeniyle zor günler geçirdiği için maçta görev verip vermemek konusunda kararsız olduğu Gökhan Töre'yi, Çek Cumhuriyeti karşısında ilk 11'de sahaya sürdü.Tecrübeli teknik adam dün düzenlediği basın toplantısında, Gökhan'ı direkt oynatmayı düşündüğünü ancak, gündeme gelen konu nedeniyle futbolcunun psikolojik durumunun iyi olmadığını belirtmişti.MEHTER MARŞIYLA ÇIKTIKAy-yıldızlı ekip saha çıkarken, seyirciyi coşturmak için çalınan şarkılara son verilerek, stat hoparlörlerinden mehter marşı okundu.Tribünlerde bulunan futbolseverler de marşla beraber yaşadıkları coşkuyla ellerindeki Türk bayraklarını dalgalandırarak, futbolculara destek verdi. Seremonide milli maçlar okunduktan sonra futbolseverler 'Şehitler ölmez vatan bölünmez' şeklinde uzun süre tempo tuttu.KADLEC EVİNDE İLK 11 OYNADIÇek Cumhuriyeti savunmasının göbeğinde Fenerbahçeli Michal Kadlec ile Beşiktaşlı Tomas Sivok yer aldı.Çek Cumhuriyeti'nin Hollanda'yı 2-1 yendiği gruptaki ilk maçlarında Kadlec yine ilk 11'de görev almış, Sivok ise sakatlığı nedeniyle kadroda bulunmamıştı.MAÇA GOLLE BAŞLADIK!Gruptaki en önemli maçlarımızdan biri olan Çek Cumhuriyeti karşısında golle başladık. Orta alanda topla buluşan Ozan Tufan pasını sol taraftaki Caner Erkin'e verdi. Caner Erkin topu düzelttikten sonra ceza sahası içerisinde koşu yapan Umut Bulut'a doğru ortasını yaptı. Ceza sahası içerisinde rakibinden iyi kurtulan Umut, şık bir kafa vuruşuyla kaleci Petr Cech'i avladı ve Milli Takımımız'ı 1-0 öne taşıyan golü attı.SIVOK ATTI VE SEVİNMEDİSpor Toto Süper Lig'de Beşiktaş forması giyen Çek Cumhuriyeti'nin önemli savunma oyuncusu Tomas Sivok, 15. dakikada takımının eşitlik golünü kaydetti. Rosicky'nin girdiği pozsiyonda topa siper olan Semih Kaya'nın kornere gönderdiği pozsiyonun devamında kullanılan kornerde topun başına geçen Petr Jiracek altıpasın ön tarafına doğru ortasını yaptı. O noktada iyi yükselen Tomas Sivok rakibi Mehmet Topal'ın yanından kafa vuruşunu iyi yaptı ve top ağlarla buluşturdu.ARDA 90'I SIYIRDIMilli Takımımızın en önemli kozlarından olan Arda Turan, 35. dakikada Çek Cumhuriyeti kalesini yokladı. Ceza sahası dışında sağ çaprazda topla buluşan Arda, topu düzelttikten sonra sağ ayağı ile şutunu çekti fakat top kalenin üstünden az farkla auta gitti. Takımımız önemli bir ataktan eli boş dönmüş oldu.İSVEÇLİ PENALTIYI VERMEDİ!Mücadelenin 37. dakikasında sağ kanattan topla birlikte ceza alanına giren Arda Turan, Vacha'nın müdahalesiyle yerde kaldı. Pozisyon, Eriksson ve çizgi hakeminin görüş açısında olmasına rağmen devam kararı geldi. İsveçli hakemin verdiği bu karara başta Arda ve Fatih Terim olmak üzere tribünde bulunan tüm taraftarlar tepki gösterdi.CANER FRİKİĞİ DİREĞE VURDUKarşılaşmada ilk yarının sonları yaklaşırken Caner Erkin'le frikik atışından yararlanamadık. Ceza sahası çizgisinin hemen önünde kaleyi sağdan gören bir noktadan kazandığımız serbest vuruşta topun başına geçen Caner sol ayağı ile sert ve düzgün vurdu fakat top direğe de çarptıktan sonra auta gitti.Bu pozsiyondan da eli boş döndük ve maçta ilk yarı 1-1 eşitlikle sona erdi.İKİNCİ YARIYA ÇEKLER İYİ BAŞLADIMutlak gol bulmamız gereken ikinci 45 dakikada Türkiye'ye oranla iyi başlayan taraf Çek Cumhuriyeti oldu. Topu iyi çeviren ve Milli Takımımıza boşluk vermeyen Çekler, konrtollü bir şekilde ataklarını sıklaştırdı. Bunun sonucunda da golü buldular....VE TOP AĞLARIMIZDAİkinci yarıya iyi başlayan Çekler 58. dakikada 2-1 öne geçen taraf oldu. Sağ kanatta topla buluşan Pavel Kaderabek, Caner Erkin'den sıyrıldıktan sonra topla birlikte ceza sahasına girer girmez pasını penaltı noktası önünde bulunan Borek Dockal'a gönderdi. Borek Dockal topla buluşur buluşmaz sol ayağı ile şutunu çekti ve maalesef Tolga'yı geçen top ağlarla buluştu.ARDA GOLE YAKLAŞTI AMA...Golden sonra kıpırdanmaya başlayan Türkiye, 61. dakikada Arda Turan'la gole yaklaştı. Sağ kanatta topla buluşan Gökhan Töre arka direğe doğru ortasını yaptı. O noktaya iyi hareketlenen Arda Turan top çıkmadan son anda yetişti ve zor bir pozisyonda topu sağ ayağının dışıyla kaleye gönderdi. Köşeyi iyi kapatan tecrübeli file bekçisi Petr Cech topu direk dibinde kontrol etmeyi başardı.GOL İÇİN DEĞİŞİKLİKLER58. dakikada 2-1 geriye düşen Milli Takımımız'da skoru dengelemek için değişiklikler yapıldı. İlk değişikliğimizi 68. dakikada Olcay Şahan'ı kenara alarak yaptık. Olcay'ın yerine oyuna dahil olan isim Muhammet Demir oldu. Takımımız eşit golü için rakip kalede beklenen baskıyı kuramayınca Gökhan Töre kenara alındı ve yerine Olcan Adın oyuna girdi.Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, son oyuncu değişikliğini ise maç boyunca etkisiz görünen Selçuk İnan'ı kenara alıp, Oğuzhan Özyakup'u oyuna sürerek gerçekleştirdi.CANER, CECH'İ RAHATSIZ ETTİOyuncu değişiklikleri sonrasında da oyunu Çek ceza alanına yıkmakta zorlanan takımımız, uzaktan şutlarla gol aradı. 82. dakikada Caner Erkin, kaleyi sol çaprazdan gören ve yaklaşıkı 25 metre uzaklıkta bir noktadan sert bir şut çekti. Chelsea forması giyen Petr Cech topu güçlükle kornere çeldi. İkinci yarıda gole en çok yaklaştığımız pozisyon Caner'in bu şutu oldu.Sporx
"Türk Futbolu İçin Çok Umutlu Değilim"
Arda Turan, Madrid’de FourFourTwo dergisinden Ahmet Yavuz’a bu sezonki performansının sırlarını anlattı.Bu akşam Atletico Madrid formasıyla Chelsea karşısında yarı final rövanş maçına çıkacak Arda Turan, Madrid’de FourFourTwo dergisinden Ahmet Yavuz’a bu sezonki performansının sırlarını anlattı. İspanya Ligi’nde şampiyonluğu hayal dahi edemeyeceğini belirten milli oyuncumuz şampiyonlar ligi’ndeyse sezon başında final oynama hedefinin olduğunu söyledi. Arda ayrıca gece yastığa başını koyduğunda eğer çok geç olmadan bir gün Türkiye’ye dönmesi durumunda Avrupa’da kupa kazandıracak bir kadronun içinde yer alabileceğini ve o takıma liderlik edebileceğinin hayalini kurduğunu belirtti. “Bu halimi seviyorum” diyor Arda. Kısa saç ve uzun sakal... “Böyle havalı bir şey oldu. Kendime geldim.” Arda’nın çeşitli ve her biri olay yaratan saç stillerinden sonra denediği bu imajı, 300 Spartalı filmiyle birlikte anılmıştı. Taraftarlar, Arda’yı Atletico Madrid’in Real Madrid’i 14 yıl aradan sonra mağlup ettiği maçın ardından filmdeki “Kral Leonidas” karakterine benzettiler. Gerard Butler’ın hayat verdiği bu karakter, gerçek bir öykünün kahramanıydı ve klasik antik çağda var olmuş Sparta Uygarlığı’na komuta ediyordu. Küçük devletini düşman işgaline karşı savunan ve sayıca çok üstün Pers Krallığı’na boyun eğdiren Spartalılar, bunu Kral Leonidas’ın o damarı sayesinde başarmışlardı: İnatçı, risk almayı seven ve korkusuz... Kralın 300 kişilik orduyla Persleri alt etmesi için sihire ihtiyacı vardı. Tıpkı Arda Turan gibi... 'Gözümün korktuğu şeyden korkmam' Kral Leonidas’ın tüm bu vasıfları, Arda Turan’ı ona benzetenlerin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor. Gözümün gördüğü bir şeyden korkmam” diyor Arda. Barcelona’ysa çıkar oynarız. Real Madrid’se çıkar oynarız. Evet, dünyanın en iyi takımları, en büyük takımları... Ama öyle kimseden korkacak bir durumumuz yok!” Kral Leonidas, Atletico Madrid forması giyse, muhtemelen o da Real ve Barça için aynı şeyleri söylerdi. Atletico Madrid’le 2017 yılına kadar sözleşmesini uzatan Arda, Madri’de oldukça mutlu... Bu sezon İspanya’ya ve Avrupa’ya damga vuran takımdan ayrılmak gibi bir düşüncesi yok. Elbette kimse sezon başında ligde Atletico Madrid adına böyle bir senaryoyu hayal etmiyordu. Arda da öyle... Açıkçası iyi bir peformans sergileyip ligi ilk dört sırada bitireceğimizi tahmin ediyordum” diyor. Ama asla son haftalara girilirken Real Madrid ve Barcelona’nın önünde puan farkıyla lider olacağımızı düşünmemiştim.” Ligdeki insanüstü” performansa şaşırmış olsa da Şampiyonlar Ligi için büyük” düşünüyordu. Hayallerimi çok fazla söylemiyorum çünkü bazen kendim gibi gülüyorum. O kadar büyük hayallerim var ki...” diyor ama artık Avrupa’nın bir numaralı organizasyonu için sezon başında düşündüklerini rahat rahat söyleyebilir. Sezon başında Şampiyonlar Ligi’nde finale gitmek gibi bir hayalim vardı.” Arda, Atletico Madrid’in sahası Vicente Calderon Stadı’nın çimlerinde FourFourTwo’nun sorularını içtenlikle yanıtladı. Takım olarak bu sezon çok yoğun bir fikstürde mücadele ettiniz. Fiziksel olarak ne durumdasın? Yıprandık... Vücut olarak hepimizin yıprandığı aşikâr. Bizim oynadığımız sistemde biz topa sahip olan değil, topun arkasında duran bir takımız. Savunma üzerine kurulu bir sistemimiz var. O yüzden özellikle benim gibi ikinci bölgenin kenarlarında oynayan oyuncular için çok sıkıntılı bir sistem bu. Çok fazla efor sarfedilen bir sistem. Ama sezon sonuna kadar elimizden ne geliyorsa yapacağız. Simeone senin için “İspanyolca bilmiyor ama onunla bakışarak, vücut diliyle anlaşıyoruz” demişti. Aranızda nasıl bir iletişim var? Biz onunla sahanın içinde bazen bir bakışla bile anlaşıyoruz. Bakışıp gülüşüyoruz... Mesela Şampiyonlar Ligi müziği çaldığında dönüp bana bakar ya da büyük maçlarda seramoniye çıkarken gelip kulağıma bir şey fısıldar... Beni çok fazla geliştirdiğini, çok yönlü bir oyuncu yaptığını düşünüyorum. Beni benden daha iyi tanıyor ve çok iyi kullanıyor. Enerjimi, gücümü ve zekâmı maksimum seviyede kullanabilecek ender hocalardan biri. Onun yönetiminde daha fazla efor sarfedip daha az gole gidip atağı organize ediyorum. Tamamıyla hocanın istedikleri doğrultusunda hareket ediyorum. Zaten doğrusu da bu... Real Madrid ve Barcelona’yla baş edip, onları alt etmek nasıl bir duygu? Barcelona ve Real Madrid’in çok özel oyuncuları var. Messi ve Ronaldo’nun durumu, Neymar’ın ve Bale’in durumu... Çok özel oyunculara sahipler. Ama onlarla savaşmak hoşumuza gidiyor. Finansal güçleri, taraftar sayıları, global değerleri ortada. Ama bizim kendi halinde, taraftarıyla bütünleşmiş, birbiri için savaşan, daha özel bir halimiz var. İnsanların gözünde daha sempatiğiz. Bu güçle, her şeyi kazanabiliriz. Peki sence Atletico Madrid’in başarısı sürdürülebilir olacak mı? Bence Atletico Madrid transfer politikasını çok iyi sürdürebilen bir kulüp. Zaten bu seviyeyi korursak yayın gelirlerinde payımız artacaktır. Tabii ki kulüp olarak Real Madrid ve Barcelona’nın seviyesine ulaşmak çok zor. Zaman alacaktır. Ama Atletico Madrid İspanya’da bu konuda potansiyeli olan en büyük kulüp. Diğer taraftan yeni stat geliyor, yeni tesisler geliyor... Her sene Şampiyonlar Ligi’nde kalıp ligde şampiyonluğu kovalayabilecek bir durumumuz var. O yüzden her şey olabilir. Bir röportajında “Fiziksel olarak Messi ve Ronaldo kadar iyi olmam mümkün değil” demiştin. Senin için zirve noktası neresi? Açıkçası 27 ile 31 yaş arasında sahip olduğum potansiyeli daha fazla açığa çıkarabileceğimi düşünüyorum. Eğer Atletico Madrid gibi dünya devleriyle yarışan, uluslararası arenada boy gösteren bir takımın oyuncusuysam içimde çok büyük bir potansiyel var demektir. Sadece bunu daha sürekli bir hale getirmeliyim. Ama bunu tabii lafta bırakmamak, çok çalışmak lazım. Özellikle Atletico Madrid kariyerine bakınca “çalışmak” kelimesinin senin için anahtar kelime olduğunu söyleyebilir miyiz? Kesinlikle… Mesela bizim takımda Raul Garcia muhteşem bir örnek. Bir gün kitap yazarsam kitabımda muhteşem bir yeri olacak. Yüzde 30 yetenek, yüzde 70 çalışmadır. Çalışırsan oynarsın. Gerçekten kitap yazacak mısın? Evet yazacağım. Çok laylaylom bir kitap olmayacak. Herkesi eleştiren, gerçekleri söyleyen bir kitap olacak. Basının önünde her şeyi söyleyemiyorsun, politik davranıyorsun. Atletico Madrid’e gittiğin ilk aylarda TFF’nin Tam Saha dergisine verdiğin röportajda “Burada insan olarak bir birey olduğumu hatırladım” demiştin. Hala böyle mi düşünüyorsun? Çok büyük laf etmişim be! Doğru laf etmişim ama... Hâlâ arkasındayım! Mesela biraz önce antrenman bitti, bundan sonra hayat bana ait. Kimsenin hatrı gönlü yok. Türkiye’de sürekli birilerini ziyaret etmeniz gerekiyor. Kırılanlar var, bozulanlar var, dedikodular var. Dedikodulara cevap vermek zorundasın... Galatasaray taraftarıyla arandaki buzlar eridi mi? Galatasaray camiasının her zaman altın çocuğu oldum. El bebek gül bebek yetiştik. Tabii ki sorunlar oldu, ağladık sızladık falan. Ben de Galatasaray’a karşı elimden gelenin en iyisini vermeye çalıştım. Sadakatli davranmaya çalıştım. 24 yaşına kadar hep Avrupa takımları isterken Galatasaray’da kaldım. Bu da gözardı edilmemeli. ‘Bırakıp kaçtı’ diyenler var. Ben bırakıp kaçmadım. Takım sekizinciyken iğneyle çıkıp oynadım. Doktorlar orada... Takım yeni sezonda muhteşem bir kadro kurmuştu, şampiyon olacağı belliydi, ben o zaman gittim. Bırakıp kaçmak o zamanlar ben sakatım deyip oynamamaktı. Herkes Manisa’da nasıl oynadığımı biliyor. Öyle üç kuruşa beş köfte yok. Peki bu süreçte suçlu Galatasaray taraftarı mıydı? Taraftar suçlu olur mu? Arda Turan diye stadı inletirken iyiydi. Şimdi kötü mü olacak? Ve sen de kafana koydun ve Atletico Madrid’in yolunu tuttun… Çünkü yaşam alanı bırakmadılar bana... Eğer yaşam alanı verilseydi Selçuk, Burak, Sabri, o zaman Caner de bizdeydi; bu kadroyla Şampiyonlar Ligi olmasa da en azından Avrupa Ligi’nde şampiyon olabilirdik. Hâlâ bazen yatarken eğer çok geç olmadan bir gün dönersem Avrupa’da bir kupa kazandıracak kadronun içinde yer alabilirim diye düşünüyorum. Madrid’de mutlu musun? Burada kendime ait vaktim oldu. Kendimi bıraktım. Düşünme fırsatı buldum. Kafam temizlendi. Geçen gün okuyorum, Selçuk’la Burak’ın stattan arabalarıyla ayırlmaları bile problem. Kardeşim nolur ya! Maç bitmiş, ne istiyorsa yapsın futbolcu. İstiyorsa yürüyerek gitsin. Burada biz maça iki saat kala otomobillerimizle geliyoruz, herkes de otomobiliyle ayrılıyor. Kız arkadaşıyla maça gel, ne var bunda? Profesyonel futbolcu milyon dolarlar kazanıyor. İşyerine ihanet edecek kadar aptal mı? İhanet eden zaten üç gün sonra kendini sahada belli eder. Şikayetçi olduğun hiç mi bir şey yok? Bütün gün uyuyorlar (gülüyor). Geç yemek yiyorlar. Benim de bu yüzden kilo problemim oluyor, moralim bozuluyor. Saat 21:30’da yemek daha yeni başlıyor! Karnını nasıl doyuruyorsun? Her kültürün yemeğini yiyebiliyorum. Dünya mutfağını da seviyorum. Çin yemeği seviyorum ama çok kızartma işi var. Çünkü biz küçükken Bayrampaşa’da arka tarafta Çin restoranı vardı, hep oraya gider yerdik (gülüyor). Paella seviyorum. Deniz mahsullerinden böcekleri çok seviyorum. Şimdi ‘Ne havaya girmiş’ diyecekler ama çok seviyorum, ne yapayım. Sonradan görme olduğum için bunların hepsini çok seviyorum (gülüyor). Galatasaray’daki süreci de takip ediyor musun? Futbolcular da baskı altında... Çok fazla takip etmiyorum çünkü canım sıkılıyor, üzülüyorum. Arkadaşlarımın hepsi özel oyuncular, korunmaya ihtiyaçları yok. Sonuçta son iki senenin şampiyonluğu, Şampiyonlar Ligi çeyrek finali var. Birazcık saygı diyorum. Mancini’yi başarılı buluyor musun? Mancini zaten durumu açıkladı. ‘Ben buraya yeni takım kurma hedefiyle geldim’ dedi. O tabii Avrupa’da görmediği tarzda şeyler gördüğü için yadırgaması, sinirlenmesi çok normal. Ama Türkiye şartları böyle, alışması lazım. Hedefinin bu sene olmadığını söyledi. Beklemek lazım... Manchester City’de, Inter’de yıldız oyuncuları idare etmek ve başarılı olmak... Bunlar büyük işler. Mancini büyük bir hoca. Sana göre Türkiye’den Avrupa’ya gidebilecek oyuncular kimler? Gökhan Gönül ve Caner Erkin oynayabilir. Selçuk İnan, Burak Yılmaz ve Semih Kaya da öyle... Arda, Olcan Adın’ın da büyük potansiyeli olduğunu düşünüyor. Trabzon’da bütün yük ona kalıyor. Salih Uçan’ın, Emre Çolak’ın, Muhammed Demirci’nin ve Muhammed Demir’in kendini geliştirmesi lazım. Cenk Tosun’da iyi bir potansiyel var. Oyuncularımızın potansiyeli var ama bu potansiyel yetmeyebilir. Çalışmak, üzerine koymak lazım çünkü buralar başka bir seviye. “Arda Turan’ın başarısı, Türk futbolunun başarısı değildir.” Bu görüşe katılıyor musun? Yüzde 100 katılıyorum. Şansım çok yanımda oldu. Ben Mleda Boleslav maçında böyle olmasam... Millet bana şımarık falan diyor ya, öyle olmasam bugünlere gelemezdim ki! Ben nasıl oynayacağımı çözdüm, biraz Şam şeytanlığı yaptım. Böyle oynarsam formayı alırım diye kendi yolumu buldum. Sana bir süpergüç verip, “Türk futbolunda bir şeyi değiştirebilirsin” deseler neyi değiştirirsin? Bir hakkım olsa bütün kulüplerin altyapı tesislerini değiştiririm. Yataklı, eğitmenli, psikolojik danışmanlı, özel hocalı, İngilizce eğitmenli... Muhteşem çim sahalar... İşin temeli burada. Altyapı hocasına 2-3 bin lira maaş verirsen bu iş olmaz. Kulüp, altyapılarına kaynak ayıracak ki orası maddi olarak tatmin olunan bir yer olsun. Böylece eski futbolcu yorumculuğa kaçmayıp o işe odaklansın. Maalesesf altyapı hocalığını önemsizleştirdiler, itibarsızlaştırdılar. Kulüplerin altyapı hocaları kendi statlarında maç bile izleyemiyorlar! Türk futbolunun geleceği için umutlu musun? Çok umutlu değilim, çok da endişeli değilim. İpin üzerinde gidiyoruz. Fatih hoca bunun planlarını yapıyor. Sadece onun değil, altında çalışan herkesin aç olması lazım. Mesela bu ülke Abdullah Avcı’yı kaybetmemeli. Abdullah hoca bir gün tekrar bu milli takımın başına gelebilmeli. Bir kere olmadı diye vazgeçmemeliyiz.