onedio

Aziz Yıldırım Haberleri

Aziz Yıldırım, 2 Kasım 1952 doğumludur. Türk iş insanı, mühendis ve 36. Fenerbahçe Başkanı olarak bilinmektedir.

Aziz Yıldırım

İlkokul hayatını Düzce'de geçiren Aziz Yıldırım, Hamidiyespor Kulübü'nde amatör futbol oynamıştır. Üniversite hayatını Ankara, Gazi Üniversitesi'nde geçiren iş insanı inşaat mühendisliği mezunudur. İlk olarak Düzcespor kulübünde fahri başkanlık yapmış, 1990 - 1992 yılları arasında Fenerbahçe Spor Kulübü'nde yer almıştır. 1998 yılında ise başkan oylamasında Vefa Küçük 'ten fazla oy alarak Fenerbahçe Spor Kulübü başkanı olmuştur. 1998 - 2018 yıllarında başkanlık görevini yerine getirmiş, Ali Koç'un seçilmesiyle birlikte sonlanmıştır. Başkanlığı süresince kulüp; 6 lig şampiyonluğu 8 lig ikinciliği yaşamıştır.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Erdoğan’ın Yargıya Talimatı, Alevi Hâkim Fişlemesi ve FB Mahkûmiyeti TBMM'de
Umut Oran: Hakim savcılar etnik kökenlerine göre mi ayrılıyor? Adalet Bakanı’nın dava takipçiliği görevi var mı? FB yöneticileri için de Yargıtay girişiminiz oldu mu? ANKARA CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Recep Tayyip Erdoğan’ın, dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in telefonla yaptığı telefon görüşmesinde işadamı Aydın Doğan'ın, Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) isteği doğrultusunda mutlaka mahkûm olması için Yargıtay nezdinde girişimde bulunması talimatı vermesi, Sadullah Ergin’in ise davaya bakan hâkimin “Alevi” olmasından bahsetmesini TBMM’ye taşıdı. Oran, Erdoğan’ın, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın davasının Yargıtay’da onanması için girişimde bulunup bulunmadığının da açıklanmasını istedi. Erdoğan’dan, Ergin’e, işadamına ceza verilsin talimatı CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye sunduğu soru önergesinde dün gece sosyal medyaya düşen son telefon kaydını gündeme getirdi. Umut Oran önergesinde şunları kaydetti: “Sosyal medyaya yansıyan yasal dinleme kayıtlarına göre Recep Tayyip Erdoğan selefiniz dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i telefonla aramış, aralarında yaptıkları konuşmada halen sürmekte olan bir davayı takip etmesi talimatını kendisine vermiş, yine davada çıkan sonucun kabul edilemez olduğunu ve sanıkların SPK’nın da istediği biçimde mutlaka ceza alması gerektiğini bildirmiştir. Sadullah Ergin ise,  davada karar veren hâkimin “Alevi” ve “kendilerine karşı olumsuz” bir kişi olduğunu ifade etmiş, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda Erdoğan’ın istediği sonucun alınacağını beyan etmiştir. Daha sonra aralarında yargıya “transfer edilen” hâkimler hakkında konuşulmuş, konunun Ali Babacan ve Sadullah Ergin tarafından takip edilmesi noktasında anlaşılmıştır.” Hakim savcılar etnik kökenlerine göre mi ayrılıyor? CHP’li Oran’ın, Adalet bakanı’na yönelttiği sorular ise şöyle: Bakanlığınız tarafından hâkim ve savcıların etnik kökenleri, dini ve siyasi inanışları takip edilmekte midir, bu bilgiler bir bilgi notuyla Başbakan’a sunulmakta mıdır? Bakanlıkta kaç Alevi hâkim ve savcı çalışmaktadır? Alevilik olumsuz bir özellik mi? Alevi olmak “olumsuz” bir özellik midir? Alevi vatandaşlarımızın hâkim ve savcı olma hakkı yok mudur? Alevi hâkim ve savcıların yaptığı işlemler doğrudan hukuksuz mudur? Hukukta “Aleviler hâkim, savcı olamaz” diye bir mevzuat bulunmakta mıdır? Bakanlar Kurulu’nda bu konuda izahatta bulunulacak kadar bunun alenileşmesi hükümetinizin politikalarından biri midir? Ayrımcılık suçu değil mi? Bir kamu görevlisi, hâkim-savcıyı, vatandaşı “Alevi” diye nitelemek ayrımcılık suçunu oluşturmuyor mu? Hâkim ve savcıları etnik kökenleri, dini ve siyasi inanışları nedeniyle fişleyerek ayrımcılık suçu işleyen personel hakkında tarafınızca başlatılan adli veya idari bir soruşturma bulunmakta mıdır? Bu soruşturma kapsamında kaç bürokrat soruşturulmaktadır, bu emirleri veren amirler hakkında da soruşturma başlatılmış mıdır? Adalet Bakanı’nın dava takipçiliği görevi var mı? Adalet Bakanı’nın görevleri arasında Başbakan’ın emri üzerine dava takipçiliği yapmak bulunmakta mıdır? Bakanlığın ve personelinin bu amaçla kullanılmaması için aldığınız önlemler nelerdir? Göreve geldiğiniz günden bugüne kadar Başbakan’ın şahsen sizin takip etmenizi istediği davalar nelerdir, bu davalarda Başbakan hangi kararların çıkmasını istemiştir, Anayasa’ya aykırı ve yargıya müdahale anlamına gelecek bu kanunsuz emirlere uydunuz mu? Şahsınıza bu kanunsuz emirleri veren şahıs hakkında suç duyurusunda bulunarak adli süreci başlattınız mı? Kamuoyunda Ergenekon, OdaTV, Balyoz, Poyraz, KCK adıyla bilinen davalar Bakanlığınız tarafından takip edilmiş midir, bu davayı görmekte olan mahkemelerin hangi kararları alacağı yönünde Bakanlığınız tarafından verilen sözlü veya yazılı bir talimat bulunmakta mıdır? FB yöneticileri için de Yargıtay girişiminiz oldu mu? Kamuoyunda 3 Temmuz davası adıyla da bilinen, Fenerbahçe ve Beşiktaş yöneticilerini kapsayan dava da Erdoğan ve selefiniz Sadullah Ergin tarafından takip edilmiş midir? Yargıtay 5. Dairesi’ne bu davada Aziz Yıldırım’a ve Fenerbahçe yöneticilerine ceza verilmesi yönünde bir talimat gönderilmiş midir?
Annem ve Eşimin Namusu Gibi Erdoğan'a Güveniyorum, O Sesler Montaj!
Beyaz TV Spor Müdürü ve ünlü spor spikeri Ertem Şener Medyaradar’ın usta röportajcısı Alev Gürsoy Cimin’e bomba açıklamalar yaptı. İşte Ertem Şener’in Medyaradar’a verdiği o çok çarpıcı röportajı…  Spor dünyasından bir isimle siyaset konuşmak çok keyifliydi. Bu röportajın hikâyesi aslında bir tweet ile başladı. Ertem Şener’i ben spor dünyasından tanıyorum, işini de çok iyi yaptığını düşünüyorum. Geçtiğimiz günlerde bir tweet attı kendisi. Başbakan’a “Usta-Reis” diyor ve “yalnız” olmadığını söylüyordu. Çok şaşırdım doğrusu. “Biz gazeteciler biraz daha tarafsız olmalıyız” diye bir tweetle karşılık verdim. Belki de hata yaptım. Bilemiyorum. Çünkü artık “Gazeteci nasıl olmalı?” sorusuna yanıtım yok. İnanın kafam çok karışık. Kare kare sorular çözüyor, kündüne koyamıyorum. Medyayı da artık çok anladığımı söyleyemem. Ertem bana güzel bir yanıt verdi, “Herkes fikrini açıklıyor da ben neden susayım” dedi. Ben de bu röportajı yapmayı teklif ettim. Sağ olsun kırmadı. Çok da açık sözlü, lafı gediğine oturtuyor. İlk başta tereddüt ettim acaba nasıl karşılar diye ama çok misafirperverdi. Beyaz TV’de yaptık bu çarpıcı röportajı. Onu dinlerken aklıma “Ben Onu Çok Sevdim” dizisi geldi. Menderes için çekilen o güzel dizi. Ertem, Başbakan Erdoğan’ı çok seviyor, öyle ki artık bunu kendisine bir dava edinmiş. Erdoğan’dan söz ederken gözleri doluyor, duygulanıyor. Hatta heyecanlanıyor. Şaşırdım bu büyük sevgiye. Başbakan’dan “Beyefendi” diye söz ediyor. Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen ses kaydı için ise net konuşuyor . “Montaj” diyor. Ve hatta ekliyor: “Eşim ve annemin nâmusuna ne kadar güveniyorsam, Başbakan’a da o kadar güveniyorum” diyor. Cemaat konusuna gelecek olursak; 17 Aralık sonrası bağlarını koparmış. Artık Türkçe Olimpiyatları'na gitmeyecekmiş. Başbakan’ı çok sevdiği için “yalaka” ilan edilmesine de isyan ediyor. 'Evet, seviyorum hem de çok seviyorum' diye meydan okuyor. Tabii sadece siyaset değil spor dünyasını da konuştuk. Bana mesleki kariyerindeki en büyük ayıbı da anlattı. Şike sürecine nasıl baktığını da... Her kelimesi manşet, her sözü vurucuydu. Çok heyecanla dinledim. Şimdi o aynı heyecanla hemen aradan çekiliyorum çünkü sözü gene çok uzattım ve derhal sizi bu röportajla başbaşa bırakıyorum. Buyurun tanımadığınız yönleriyle size bir başka Ertem Şener… Sevgiyle kalın, hep umutlu olun. RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN** **Twitter: @gazetecialev **Mail: alevgursoy2008@gmail.com Ertem sence spor dünyası mı daha karışık şu sıralar siyaset dünyası mı? Bence siyaset dünyası daha karışık. Spor dünyasının kurtarılabilir bir yanı var ama siyaset dünyası için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Spor 90 dakika ile sınırlı kalıyor ama siyaset böyle değil. Siyaset her dakika karşı ataklar ve sürekli heyecanla geçiyor şu sıralar. Türkiye neyi yaşıyor sence? Türkiye bence kabuğundan çıkıyor. “DARBE GİRİŞİMİ VAR” Hakikaten bir darbe girişimi var mı, Başbakan’ın dediği gibi? Kesinlikle öyle... Darbe girişimiyle beraber Türkiye’nin kabuğundan çıkmaya çalıştığını düşünüyorum. Eskiden askerlerin darbe yapmasına şahit olurduk. Ben 39 yaşındayım ve şimdilerde YARGI DARBE girişimi görüyorum ve ben buna çok üzülüyorum. Bürokrasi ve yargıdaki bazı kadrolar sayın Başbakan’ı içeri atmak istedi. Bu çok açık… “ERDOĞAN’I İÇERİ ATMAK İSTEYEN PARALEL BİR YAPI VAR” Darbeyi yapmak isteyen o sivil yapıdan kasıt kim ya da kimler? Ve bu paralel yapı nedir? Ben bunun ABD ve İsrail kökenli olduğunu düşünüyorum. Herkes bir isim söylüyor ama şu bir gerçek bir paralel yapı var. “CEMAAT ERDOĞAN’I İSTEMİYOR” Cemaat mi bu paralel yapı? Şu anda cemaatin Başbakan’ı istemediği çok açık. Ben Başbakan’ın çok samimi olduğunu ve ülkesi için, milleti için bu yola başkoyduğunu düşünüyorum. “BAŞBAKAN’I ÇOK SEVİYORUM” Başbakan’a “reis ve usta” diyorsun sen, neden çok mu seviyorsun? Evet, hem de çok seviyorum, çok kıymet veriyorum. Bakın odamda Sayın Başbakanımız ve eşinin fotoğrafı duruyor. Çok değer verdiğim bir fotoğraf. Ben “Ustanın Hikâyesi”ni sunduğumda bu fotoğraf beyefendinin önünde duruyordu. Ben kendisinden rica ederek aldım. “İLK ELEKTRİKLENME BAŞKANKEN OLDU” Nereden geliyor bu sevgi, özel bir nedeni mi var, yoksa sadece siyasi tarzından dolayı mı? Ben filmi isterseniz başa sarayım. Bir gün Gaziosmanpaşa’dayım, bir baktım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Recep Tayip Erdoğan geliyor. Bir meydandayız. Ben onu görmeyi çok istedim, çünkü çok merak ediyordum. Sonrasında baktım ki inanılmaz pozitif. O kalabalığın içinde göz göze geldik. Eliyle başımı tuttu. Ben o zaman üniversitedeydim. İlk o zaman kendisinin insanları ne kadar sevdiğine ve sıcaklığına tanık oldum. “BAŞBAKAN İÇİN AĞLADIM, ONUN İÇİN ÇOK DUA ETTİĞİM OLDU” Ya sonra? Aradan yıllar geçti. Kendisi Pınarhisar Cezaevi’ne girdi. Şu an Kral FM Genel Yayın Yönetmeni olan Gezegen Mehmet bana dedi ki: Seni ziyarete götüreyim mi? Çok heyecanlandım. Ama görüş için savcılıktan bir kâğıdım yoktu. “Gidelim” dedim. Gittik. Ancak ben içeri giremedim, Gezegen Mehmet girdi. Giremediğim için ağlamıştım. Onu ziyaret edemedim diye çok üzüldüm. Ama selamını almak yetti. Mehmet Abim bana en güzel hediyeyi vermişti o gün. Okuduğu şiir nedeniyle cezaevine girmesi beni çok etkiledi. Mektup bile yazdım kendisine. Ben çocukluğumdan beri zaten inançlı biriyim. Başbakan’a çok dua ettiğim oldu. Bakın benim dünüm de aynı bugünüm de. Bu konuda o dönemimi Gezegen Mehmet’e, Afrikalı Ali’ye sorabilirler. Hatta CNN Türk ve Kanal D yıllarımı da Rasim Ozan anlatsın. Muhafazakâr mısın? Ne kadar muhafazakârım bilemiyorum ama çocukluğumdan bu yana çok inançlıyım. Demokrat bir insanım karşı tarafa da çok saygılıyım ama benim düşünceme saygı duyulmadığında çileden çıkıyorum. “BAŞBAKAN ERDOĞAN İÇİN HEP DUA ETTİM” Peki, Başbakan seni seviyor mu, senin onu sevdiğin kadar? Farkında mı senin? Benim onu ne kadar çok sevdiğimin farkında, bence biliyor. Samimiyetimi biliyor Beyefendi. Ben onun için hep dua ettim, etmeye de devam edeceğim. Bana insanlar diyor ki “Neden CNNTürk’deyken, Star’dayken bu görüşlerini belli etmiyordun?” Ben size soruyorum şimdi: Beni bilen biliyordu zaten. Benim nasıl bir insan olduğumu. Ben hiçbir şeyi saklamam. Ben de eskiden içki içtim. Ben de günahlar işledim. Ama yıllar önce tövbe ettim. Şimdi içmiyorum. Çok şükür elimden geldiğince iyi bir insan olmaya çalışıyorum. Allah’ın beni devamlı gördüğünü bildiğim için ona göre yaşıyorum. 'BEN DE İÇKİ İÇTİM, GÜNAHLAR İŞLEDİM AMA TÖVBE ETTİM' Ben de tam bu noktada sana Beyaz TV’ye geçtin diye mi görüşlerin bu hale geldi diye soracaktım? Asla böyle bir şey yok. Bu çok saçma bir soru. Ben Beyaz TV’ye gelmeden önce de buydum. Bu kanala 1,5 yıl önce geldim. 17 ay önce ne Başbakan ile ilgili bir sıkıntı yaşanıyordu ne de Başbakan birileri ile ilgili bir sıkıntı yaşıyordu. Gezi olayları 30 Mayıs 2013’te başladı. Ben o tarihte gelmedim buraya, 2012 ‘de geldim. Ben o zamanlarda da Beyefendi’ye olan sevgimi her daim dile getirdim. Beni çok iyi tanıyanlar Beyefendi'ye olan sevgimi ve dava aşkımı bilirler. Yukarıda belirttiğim isimlere sorabilirler. “USTA’NIN HİKÂYESİ BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİYDİ” “Usta’nın Hikâyesi” programını da ona olan sevgim nedeniyle sundum. Sayın Osman Gökçek o büyük sevgimi bildiği için, beni layık gördü programı sunmaya. Ne kadar teşekkür etsem azdır kendisine. Çünkü ben o programı sunmayı çok istiyordum. Ben günlerce o program için çalıştım. Hayatımın en önemli anlarından biriydi o üç saat. Ben buraya gelmeden önce Gezi olayları yoktu. Hükümet ile cemaat arasında bir sıkıntı yoktu. Ben yaşanmamış bir şey için ne söyleyebilirdim, nasıl bir tweet atabilirdim ki? Star’da, CNN’deyken sorun yoktu çünkü. Ben o zaman twitter da kullanmıyordum bu kadar sık. Ben şu an elbette sosyal medyadan istediğim fikri paylaşırım. Diktatör dedikleri adama bak. Adama her türlü hakaret ediliyor. Adamın ailesine dil uzatılıyor, düşüncelerine dil uzatılıyor. Adamı “hırsız” yapıyorlar, bunu tırnak içinde söylüyorum çünkü asla inanmıyorum. Adama öldü diyorlar, her şeyi yapıyorlar. Tüm bunlara sesini çıkarmıyor. Sonra gelip buna diktatör diyorlar. Bana dünyada böyle bir diktatör gösterin adımı değiştireceğim. İstediğiniz ismi koyacağım. Diktatörün tanımını biz mi bilmiyoruz. “BANA BİR DİKTATÖR GÖSTERİN İSMİMİ DEĞİŞTİRECEĞİM” Bence de bir ülkenin başbakanına bu ağır ifade kullanılmamalı... Eleştiri elbette olur ama hakaret ve küfür asla… Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı bu adam ve herkes bu kişiye saygı duymak zorunda. “BAŞBAKAN DÖRT DÖRTLÜK BİRİ” Ben röportajcıyım ve tarafsız olmak zorundayım. Sadece soru sormakla yetkiliyim. Sence Başbakan’ın da hiç eleştirilecek tarafları yok mu? Kimse dört dörtlük değildir netice itibariyle değil mi? Benim bildiğim benim tanıdığım kadar yok. Ve ben Başbakanımızı çok da iyi tanıyorum. Dört dörtlük diye bir tanım varsa Başbakan için yaparım. İstanbul’daki Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden tutun, bugün 12 yıllık iktidar döneminde hala tanıyamadık mı? Sorun tanınamayanda değil tanıyamayandadır. Başbakanın her şeyi şeffaf. İftiralarla, dublaj ile montaj ile kul hakkına girmeyin. Yeter artık. 'BU MEDYA BAŞBAKAN'I AVUCUNDA OYNATACAK SANDI' Medyaya yönelik tutumu çok ağır değil mi? Bakın benim de bir süre içinde bulunduğum medya Başbakan’a zamanında “Muhtar bile olamaz” dedi. Bu medya Sayın Başbakanı birileri ile karıştırdı, bu medya Başbakan’ı avucunda oynatacak sandı. Bakın güçlü olduğunu düşündükleri zamanlarda herkes Sayın Başbakan’ın yanında. Zayıf olduğu bir anda mesela montajlar, dublajlar çıkıyor o zaman herkes hurra Sayın Başbakan’a vurmaya çalışıyor. Ben medyada çok samimi insan görmüyorum. Yahu bu Başbakan kim, ne yaptı, biri bana söylesin. “YANDAŞ DEĞİLİM BAŞBAKANIMIZIN YANINDAYIM” Yandaş mısın? Yandaş değilim sadece Başbakanımızın yanındayım. Bunun adı yandaşlık da değil, yalakalık da değil. Fenerbahçe Taraftarı Aziz Yıldırım’ı çok seviyor. Aziz Yıldırım yalakası mıdır? Galatasaray taraftarları Drogba’yı çok seviyor diye Drogba yalakası mı oluyorlar? “İSTER YALAKA DESİNLER İSTER YANDAŞ, BAŞBAKAN’IN YANINDAYIM” Sana “Yalaka” demelerinden rahatsız oluyor musun? Neyin yalakası Allah aşkına. Benim üç çocuğum var. Ben bir babayım, aile reisiyim. Bakın bu uğurda ister yalaka desinler, ister yandaş. Ben Başbakan’ın yanındayım. Sonu ne olursa olsun elimi taşın altına koydum. Şartlar ve düşünce ne olursa olsun ben Beyefendi’nin yanındayım. Benim ne CHP ne de MHP-BDP liderine karşı tek bir hakaretim, tek bir terbiyesiz tweetim de olmamıştır. Ben savunduğumu yazıyorum. Ben Başbakan’ı çok seviyorum. “BAŞBAKAN’DA KENDİMİ GÖRÜYORUM” Hayran mısın acaba? Ben Başbakan’ı gördüğümde, ona baktığımda kendimi görüyorum. Ona baktığım zaman aynı dili konuştuğumuzu görüyorum. Bugüne kadar 11 yıldır susan bir adamı ne hale getirdiniz? 11 yıldır bu adamı mahvettiniz, her türlü hakareti ettiniz. Girmediğiniz özeli kalmadı. Bırakın da bu adam da bugün sinirlensin. Ağzından birkaç istenmeyen kelime çıksın. Ölmüş annesi ile ilgili geçen gün bir video paylaştım. “İşte Sayın Erdoğan’ın ses kaydı” diye. Kendisi Kuran okuyor. Ne ölüye, ne diriye, ne de Kuran-ı Kerim’e saygıları var. Bu kadar alçak bir insan topluluğu olmuşuz. Yemediğim küfür kalmadı. “KEŞKE TWITTER KAPANSA” Bugün twitter olmasa ben bu işlerin bu kadar ilerleyeceğini sanmıyorum. Keşke twitter kapansa. Keşke ben de kapatsam. Yok artık. O kadar da değil. Zaten yeni internet düzenlemesi de yapıldı. Sosyal medya çok önemli. Ya bana her gün küfrediliyor. Yalan haber yayılıyor. Bakın ben şu an twitterımı açayım; adam benim her şeyime küfrediyor. Bu twitter benim özel sayfam değil mi? Benim beynim, benim düşüncelerim. Benim yazdıklarıma kimsenin müdahale etmeye hakkı yok. Mesela sizinle de bu röportajın başlangıcı twitter’dı. Benim beynimdeki, benim Allah ile aramda olanları buraya yazıyorsam bu benim en doğal hakkımdır. Ben Başbakan’a olan sevgimi yazıyorum buna laf söylemeye kimin ne hakkı var? “BAŞBAKAN’A SAYGI DUYAN HERKESE BEN DE SAYGI DUYUYORUM” Ertem Şener deyince akla spor geliyor. Sen siyasi rengini belli ettiğinde insanlar şaşırıyor olamaz mı? Niye etmeyecek mişim? Neden etmeyeyim? Türkiye’de hangi takımı tutuğunu söyleyen ilk spor spikeri benim. Ben “Beşiktaşlıyım” dedim. Başım dimdik hem de. Milyonların önünde söyledim. Ben hiçbir şey saklamam. Ben eşimle tanıştığımda beş dakika içinde evlenme teklifi eden bir adamım. Ben ateşli bir adamım. Ruhu bedenine sığmayan bir adam hem de. Ben içimdeki düşüncelerimi, fikirlerimi yansıtırım. Elinde bayrakla gezen bir adamım. “FİKİR HOLİGANIYIM” Ben fikir holiganı bir adamım ama bunu yaparken insanları kırmıyorum. Tırnak içinde söylüyorum Gezi Parkı’ndaki “İyi niyetli insanlar”a da saygı duyuyorum. Ben bugün Güneydoğu’da hakkını savunan Kürtlere de saygı duyuyorum. Ben Ermeni vatandaşlarımıza da saygı duyuyorum. Ben Türkiye Cumhuriyeti ve bayrağını savunan herkese saygı duyuyorum. Ben Başbakan’a saygı duyan herkese saygı duyuyorum. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’na saygı duymayan adama saygı duymuyorum. Bu insanın oğullarına, kızlarına, düşüncelerine yıllardır hakaret ediyorlar. Kimse ağzını açmıyor. Şimdi bırakın da biraz Başbakan konuşsun. Adam sustu bugüne kadar. Bu ülkede kötü giden bir şey söyleyin bana. “ALKOL DÜZENLEMESİ DE NORMAL, KIZLI-ERKEKLİ ÇIKIŞI DA” Bu konuda sana katılmıyorum çünkü bütün liderler her gün meydanlarda konuşuyor Başbakan da buna dâhil. Bakın Marmaray diyorlar karşı çıkılıyor. 3. köprü diyorlar karşı çıkılıyor. Havalimanı diyorlar karşı çıkıyorlar. Bakın ben bu havalimanı ile ilgili çok özel bir şey söyleyeceğim. Ben araştıran bir insanım. Bir kütüphanem var. Ben sadece spor üzerine konuşmuyorum. Futboldan anlayan sadece futboldan anlamaz. Sadece futboldan anlayan futbolu da anlamaz. Futbolun dışında bir şeyler bilmezseniz futbolu konuşamazsınız. 3. havalimanı Türkiye’ye yılda bir milyon dolar para kazandıracak. Türkiye’de her şey güzel gidiyor. Artık herkes özgür. Diyoruz ki gece 22’den sonra alkol satışı yapılmayacak. Gençler bir anda ayağa kalkıyorlar. Şu an bunu okuyan insanlara soruyorum: Sizin gece 10’dan sonra çoluğunuzun çocuğunuzun içki almasına gönlünüz razı olur mu? Dünyanın birçok ülkesinde var bu alkol düzenlemesi. Kapalı alanlarda sigara içimi yasaklandı, bundan daha güzel bir şey var mı? Eskiden ben Malatya’ya giderdim. 18 saat boyunca otobüste yanımdaki adam babam sürekli sigara içerdi. Ben “Baba sigara içme diyemezdim” Malatyalı bir çocuk babaya karşı gelebilir mi? 18 saat boyunca benim ciğerlerim parçalanıyordu. Şimdi takside bile sigara içemiyorsun. Kızlı-erkekli denen bir şey çıktı. Yahu benim iki oğlum bir kızım var. Benim o çocuklarım büyüdüğü zaman ben onların kızlı erkekli kalmasını istemem. Kalamazlar. Biz Türkiye’yiz. Biz Türk’üz. Örf-adet geleneği olan bir toplumuz biz. Bunları bu Başbakan söylüyor diye tartışıyorlar. “ANNEM VE EŞİMİN NAMUSU GİBİ ERDOĞAN’A GÜVENİYORUM. O SESLER MONTAJ” Velev ki başbakan ve oğluna ait olduğu iddia edilen o ses kaydı doğru çıktı. Tabii asla böyle bir düşüncemiz olamaz ama farz edelim ki öyle. Düşüncelerin değişir mi, sevgin, saygın? Biraz ağır olacak ama anneme ve karıma nasıl güveniyorsam, Başbakanımıza da o kadar güveniyorum. Annemin ve eşimin namusuna ne kadar güveniyorsam hem Sayın Erdoğan hem de Bilal Bey’e o kadar güveniyorum. Ben 29 Aralık’ta bir tweet atmıştım “Bilal Erdoğan’ın alnı secdeli, adam gibi adam. Bu ülke için dertli mi dertli” niye rahatsız oldular? Bu konuda beni bazı kötü niyetli insanların önüne atanlarla önce bu dünyada adalet önünde hesaplaşacağız.Hadi bu dünya neyse de kalbimi kıranları Allah’a havale ettim bu işin bir de öbür dünyada hesabı var. Gelinen süreçte hala o tweetin arkasında mısın? Sonuna kadar hem de... Ben eşime nasıl güveniyorsam onlara da öyle güveniyorum. Benim maaşımı Başbakan vermiyor ki, ben Başbakan’ı görmüyorum bile. Ben nasıl yalakalık yapayım? Bunlar benim en samimi duygularım. “ANNEM VE BABAMI DA AK PARTİLİ YAPTIM” Ailen de mi AK Partili? Mesela annen, baban, eşin. Onlarda da bu sevgi var mı? Annemle babamı ben AK Partili yaptım. Karımı da yine öyle. Babam CHP, annem MHP’liydi. Ama son iki dönemdir onlar da benden daha koyu AK Partili oldu, eşim de. Sence seçimlerde AK Parti’nin oy oranı ne olur? Türk insanı mağdur olandan yanadır. Şu anda Başbakanımızı bir karalama kampanyası var. Bu oyları artıracak. Cemaate yakınlığın var mı? Gülen Cemaati konusunda düşüncelerini merak ettim doğrusu? Evet, cemaate yakınlığım vardı. Vardı!.. Artık bitti… Onların da benim ile… “DAHA DA GİTMEM TÜRKÇE OLİMPİYATLARINA” Bu kavganın kazananı ya da kaybedeni kim olur? Ben Başbakanımızın çok samimi olduğunu düşünüyorum. Bana diyorlar ki: “Daha düne kadar Türkçe Olimpiyatları’nda sen de Hocaefendi’yi övüyordun.” Evet övüyordum. Ama artık Türkçe Olimpiyatlarına da gitmeyeceğim. Hiçbir bağım kalmamıştır cemaatle. 17 Aralık’tan sonra tarafımı belli ettim. Başbakanımıza haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Benim tarafım Başbakanımızın yanı. “BENİM TARAFIM BAŞBAKAN'IN TARAFI, BU ARTIK BENİM İÇİN BİR DAVA” Cemaate dokunan yanar diyorlar. Bu doğru mu? Bilmiyorum. Benim bir açığım varsa yanayım. Ne açığım var ki niye yanacakmışım? Cemaatten bazı arkadaşlar benim şimdiki tavrımı bir kusur olarak görüyor. Ben kendilerine de söyledim; ‘Sizin kusur olarak gördüğünüz şeyi ben dava olarak kabul etmişim’. Artı benim Gezi’den bu yana rotam hiç değişmedi. Ben hep Başbakan’ın yanındayım. Sonradan değişen ben miyim yoksa, neyse… Uzatmayalım. “GÖKÇEK’İ DE ÇOK SEVİYORUM, BU ÜLKE İÇİN BAŞINI ORTAYA KOYDU” Melih Gökçek’in de ses kaydı yayınlandı. O ses kaydının kendine ait olduğunu kabul etti. Sence CHP afişlerinin yayınlanmaması normal mi, gazeteci olarak yanıt istiyorum? Onun da arkasında mısın, onu da seviyor musun? Tabii ki çok seviyorum. Tabii ki Melih Bey’in sonuna kadar arkasındayım. Gücüm yettiğince. Dualarımla. Geziden bu yana elini değil, kolunu değil, başını, bedenini taşın altına koydu bu ülke için…Sayın Başbakan ve Sayın Gökçek bir dava arkadaşı. Onlar sırt sırta vermiş gönül arkadaşları. Başbakanımız gibi, Melih Gökçek, bu ülkeyi çok seven bir insan. O bir vatan sevdalısı. Hak dostu. Onunla oturup bir bardak çay içmek lazım onu tanımak için. Çok başka biri. “MELİH GÖKÇEK YÜZDE BİR TRİLYON ANKARA’YI ALIR” Ankara’yı alır mı sence? Ceketi yeter. Yüzde yüz değil yüzde bir milyon alır. Bu röportajı saklayın yüzde bir milyon bile belki eksik söylüyorum yüzde bir trilyon alır. Allah’ın izni ile. “OYUM ELBETTE AK PARTİ’YE” Oyun zaten çok açık AK Parti’ye değil mi? Çok net belli değil mi? Elbette. Ben çalışanın yanındayım. Her şey çok güzel gidiyor. “YENİDEN YARGILAMADAN YANAYIM” Dinlemeler diyoruz, montaj diyoruz. Başbakan mağdur, iktidar mağdur peki ya yıllardır Silivri’de yatanlar ne? Onların günahı ne, tarafsız bir şekilde soruyorum? Ben çok net herkesin tekrar yeniden yargılanmasını istiyorum. Bugün herkes yeniden yargılansın. Aziz Yıldırım da. FB’li yöneticiler de.Silivri’de yatanlar da. İlker Paşa da. Bu yeniden olmalı. Suçlu tabii ki cezasını çeksin ama bilerek kalem kırmaya, idam etmeye tahammül edemem. 'BAŞBAKAN’I SEVİYORUM DİYE ARKADAŞLARIM BENİ TWİTTERDAN VE YÜREĞİNDEN SİLİYOR' Medyayı nasıl buluyorsun? Maalesef medya bölünmüş durumda. Kutuplaşmalar var. Medyada arkadaşlıklar da bozuldu. Ben Başbakan’ı seviyorum diye eski çalıştığım kurumlardaki arkadaşlarım, medya dışından dostlarım, çocukluk arkadaşlarım beni yüreğinden, twitterdan siliyor. “BAŞBAKAN'I SEVİYORUM DİYE ÖZEL SUNUMLARA BİLE ÇAĞIRMIYORLAR ARTIK” Çok garip değil mi bunlar? Bakın ben de çok şeyler yaşadım. Öyle ki bizler dışarda da özel işler alabiliyoruz. Reklam seslerinden tutun, özel sunumlara kadar her şey durdu. Kestiler. Sebep; Başbakanımızın yanında olmam ve fikirlerimi açıkça belli etmem. Olsun. Çok şükür. Hani diyorlar ya bana ‘çıkarları için menfaatleri için, para için Başbakan’ı savunuyor’ diye. Tam aksi aslında. Çıkarlarım için hareket etseydim şu anda 3-4 kat daha fazla kazanıyordum. Ama ben halimden memnunum. Benim için para değil inandığım değerler önemli. Ben sonuna kadar Başbakanımızın yanında olmaya devam edeceğim.Yanımda medyadan, ailemden kimse kalmasa da tek başıma olsam da Başbakanımızın yanında olacağım. “MAHALLE BASKISI YAŞIYORUM” Mahalle baskısı yaşadın mı mesela? Şu anda yaşadığımın adı tam da bu. Ben bugün Beyaz TV’de söylediklerimi yarın Star’a gittiğimde de söylerim. Ben Başbakan’ı savunduğumu söylüyorum bunu söylemek de bir demokrasi. Bütün gazeteciler fikirlerini saklasın ben de saklayacağım söz veriyorum. O zaman gazetecilik yapılmaz ki? O zaman bana neden susun diyorsunuz? Susun demiyorum eleştirilecek hiç mi bir tarafı yok diyorum? Neden o zaman fikirlerimi saklayayım. Twitterımı bir gün size vereyim emin olun dayanmazsınız. O küfürlere katlanamazsınız. “BAŞBAKAN OLSAM BEN DE ARARDIM” Mesela Başbakan’ın Fatih Saraç’ı arayıp bir alt yazıya müdahale etmesi doğru mu? Futbolun da siyasete karıştığı dönemler oldu. Biz de şimdiye dek şike konuştuk, FB cephesinde yaşananları konuştuk ama ben tek bir gün Başbakan’ın arayıp da bize müdahale ettiğini görmedim. Burada suçlu Başbakan değil bence. Benim fikirlerim biraz serttir. Ben bunları bir birikim olarak görüyorum. Başbakan olsam belki ben de arardım. Yetmez mi? Sen de seninle ilgili bir haber olsa ararsın. “MEDYANIN SORUNU SAYGISIZLIK” Sence medyanın en büyük sorunu ne? Saygısızlık. Gülen ile şu süreçte röportaj yapmak ister miydin? Hayır istemezdim. Artık hiçbir şeyi merak etmiyorum çünkü.ı Muhalif cepheden beğendiğin gazeteciler kimler? Yok. medyaradar.com ALEV GÜRSOY CİMİNRöportajın tamamı için tıklayınız!
Alex'ten Flaş Açıklamalar!
Fenerbahçe'nin efsanevi ismi Alex de Souza içini en çok acıtan şeyin Kadıköy'de son kez forma giyememek olduğunu itiraf etti. Fenerbahçe 'nin unutulmaz kaptanı Alex de Souza , konuk olduğu televizyon programında önemli açıklamalarda bulundu. 'YARI TÜRK YARI BREZİLYALI...' 'Aslında hayatımla Türkiye'yi biribirinden ayırmıyorum. Eşim de Türkiye'ye aşık bir insan. Maria dışındaki çocuklarım burada doğdu. Ben de 8.5 sene Fenerbahçe'de top oyandım ve Türkiye'de yaşadım. İnsanlar bana çok misafirperver yaklaştılar. Türkiye'yle Alex'in arası her zaman iyi oldu. Giderken şunu söylemiştim, buraya bir Brezilyalı olarak geldim ama yarı Türk yarı Brezilyalı olarak gidiyorum demiştim. Bu halen böyle. Türkiye'yi hayatımda ayrı bir yere koyamam.' 'Kişisel olarak Türkiye'de hiçbir stadyumda tepkiyle karşılaşmadım ama bir kere kendi taraftarımız tarafından ıslıklanmıştım. Sakaryaspor maçıydı. Aslında ben saha içersinde taraftarın bu tip tepkilerini olağan içinde karşılayan bir insanım. Oraya beklentiyle geliyorlar ve beklentileri karşılanmayınca tepki verebiliyorlar. O gün de böyle bir durum olmuştu ve başkan da ayağa kalkıp alkışlayarak bu tepkilere katılmadığını belli etmişti. Ama dediğim gibi bunları her zaman normal karşılarım.' 'EN ÇOK ÖZLEDİĞİM ŞEY KADIKÖY' 'Kadıköy'deki o muhteşem atmosferi özlediğimi söyleyebilirim. Türkiye'yi düşündüğümde aklıma gelen tek şey Kadıköy ve taraftarın yarattığı o muhteşem anlar oluyor. Bunun dışında da birçok özel anlar yaşadım. Ayrılırken insanların evime gelmesinin dışında beni havalaanında uğurlamaya gelmesi de çok özeldi. Genelde bir futbolcu geldiğinde havaalanında birçok taraftar tarafından karşılanır. Fakat giderken yalnız gider. Benim için bu anı özel kılan şey, giderken geldiğimde olandan daha fazla taraftarın havaalanına gelmesiydi.' FENERBAHÇE NE İFADE EDİYOR? 'Fenerbahçe senin için ne ifade ediyor sorusunu cevaplamak benim açımdan büyük zorluklar içerir. Çünkü Fenerbahçe'den bahsederken açıkalyacak kelimeler bulamkta zorlanıyorum. Önümüzdeki günlerde 20 senelik futbol yaşantımı tamamlayacağım ve bunun da 8.5 senesinin Fenerbahçe'de dolu dolu geçtiğini düşünürsek, Fenerbahçe'nin benim için ne ifade ettiğini söylemek çok zor olur. Şu anda Fenerbahçe benim için ne mi ifade ediyor? Taraftarından yöneticisine her zaman başarılı olmasını dilediğim bir kulüp ve aynı zamanda kendimin bir parçası hissettiğim bir aile olarak nitelendirebilirim.' 'KİMSEYE KIRGIN DEĞİLİM' 'Aslında hiç kimseye karşı kalbimde bir kırgınlık yok. Örnek vereceğim, mesela Aykut Kocaman'ı benim hiç desteklemediğimi düşünen insanlar olabilir, hayır tam tersi. Umarım Aykut Kocaman kısa bir süre içinde düşüncelerini gerçekleştirebileceği ve de hayallerine ulaşabileceği bir takım kendine bulur ve başarılı olduğunu görürüz. Neden olmadı diye sorarsanız, belki benim, belki Aykut Kocaman'ın, belki de ikimizin hatasıydı. İkimiz arasındaki sıkıntıyı bir şekilde aşamadık ve olmadı.' 'AYKUT KOCAMAN İLE İLETİŞİM KURAMADIK' 'İletişim insanların birbirleriyle anlaşabilmelerini sağlayan noktadır. İletişiminiz ne kadar sağlamsa o kadar ilişkinizi ilerletebilirsiniz. Bizim belki de Aykut Kocaman'la yaşadığımız sorun başından beri kuramadığımız iletişimdir. Biraz kapalı, biraz sangi engelli gibiydi onunla olan iletişimimiz. Sonunda da kararlar alınması gerekiyordu. Bu noktada da Aykut Kocaman 'Seni takımımda bundan sonra görmek istemiyorum.' düşüncesindeydi. ben de bunu Alex de Souza olarak kabul etmedim, başkanla görüşmeye gittik. Başkanın da o noktada bir karar alması gerekiyordu ve kontratın feshedilmesi yönünde karar alındı. Bunlar her işin içersinde yer alabilen sıkıntılar. İnsanlar dışarıdan baktığında Alex Aykut Kocaman ve Aziz Yıldırım'ı sevmiyor algısı oluşabilir. Kesinlikle öyle değil. Umarım ikisi de istediklerine ulaşır. Elbette Aziz Yıldırım'la anlaşamadığımız, tartıştığımız zamanlar da oldu. Ama bunların hepsi iş ilişkisi içersinde olabilecek noktalardı. Şu an da ayrıldım, kulüpte değilim ama kesinlikle bir düşmanlık söz konusu değil.' 'İÇİMİ ACITAN ŞEY...' 'Aslında benim sayın Rıdvan Dilmen aracılığıyla bu programa çıkmamdan birisi de şu: Neredeyse 1.5-2 sene geçti Brezilya'ya döneli. Bir biyografi kitabı yazmaya karar verdim. Bu kitapta özellikle benim kariyerimde pay sahibi olmuş ve kariyerimde yer edinmiş insanların yer almasını istedim. Kitabı yazan Marcos birkaç kere geldi, benimle röportaj yazmak için. Mesela en son geldiğinde Aykut Kocaman kitapta yer almak istemedi. Aynı zamanda Marcos son geldiğinde Aziz Yıldırım'ım kişisel sıkıntılar vardı. O yüzden onunla da görüşemedik. Fakat tüm bunlar yaşanırken, içinizi acıtan ne diye sormuştunuz ya; Kadıköy'de son bir kez oynayamamak içimi acıtan şeylerden bir tanesi. En son maçım Kasımpaşa maçıydı. Bunu da açıklama fırsatı bulabileceğim için yayına çıkmayı kabul ettim. Kitabımda bu iki insanın da bulunmasını çok isterdim. Ama onların konuşmama ya da istememe kararları benim de saygı duyduğum bir nokta. Aykut Kocaman konuşmak istemediğini söylediği zaman ona kötü bir düşünce beslemedim, tamamen saygı duydum.' ŞAMPİYONLUK KUTLAMALARINDAKİ OLAY HAKKINDA 'Bu olayı değerlendirdiğimde iki şekilde değerlendirmek istiyorum. Burada iki taraf var. Birincisi ifade özgürlüğü. Stadyumlarda da niyet ne olursa olsun taraftarın ve halkın ifade özgürlüğünü kullanması yanlış değil. Altında başka sebepler varsa bunu konuşuruz. Ama ben demokraside büyüdüm. İnsanlar içinden geçenleri stadyumda bağırabilirler. Bu birinci nokta. Ama öteki taraftan baktığımızda, şampiyonlukta emeği geçen oradaki isimler artık 2 senedir o kulüpte olmayan insanın isminin bağrıldığını duyduğu zaman, onlar da biraz bu duruma içerleyebilirler. İki taraf da haklı diyebiliriz. Ben bu durumda kesinlikle o olaylar hakkında anormal bir şey görmüyorum.' JÜBİLEYİ KABUL EDER Mİ? 'Elbette büyük mutlulukla kabul ederim. Bu benim de kariyerimde son istediğim şey olur. Sadece burada yaşadığım zamandan bahsetmiyorum. Tüm kariyerimden bahsettiğim zaman, kendimi en iyi hissettiğim yerden, Kadıköy'den bahsediyoruz. Eğer olursa orada güzel bir atmosfer yaratıp bu şansı bulabilirsem kariyerimi taçlandıracağım bir nokta olabilir çünkü Kadıköy benim için çok özel.' 'FUTBOLU BIRAKTIKTAN SONRA...' 'Aralık ayında futbolu bırakıyorum. Muhtemel şekilde saha içersinde kalacağım gibi görünüyor. Futbolu bıraktıktan sonra antrenörlük için gerekli belgeleri alıp saha içinde olmaya devam edeceğim.' 'O günlerde ya da hemen takip eden gün, Ali Koç ve birkaç yönetici tesislere gelmişlerdi. O dönem içersinde kulübün bir sıkıntıya gireceği, maddi anlamda maaşları ödeme konusunda sıkıntılar yaşanabileceği, o nedenle elinde bir teklifi olan veya gitmek isteyenin gidebileceğini söylemişlerdi. Bu noktadan sonra ayrılan oyuncular oldu. Bu toplantıdan hemen sonra Ali Yıldırım ile görüştük. Oturduk ve kendisine aynen şunları söyledim: 'Nerede oynarsak oynayalım, benim maaşımı ödersiniz veya ödemezsiniz ben burada olacağım. Sadece şunu istiyorum, maaşım ödenir veya ödenmez. Eğer ödenmez ise sana bir şu zaman ödeme yapacağız, ya da yapamayacağız gibi, önümüzde netleşecek bir durum söyleyin. Bana para ödeyin demiyorum. Ben sizinle birlikteyim, sadece benim kendimi planlayabilmem açısından bana ne zaman ödeme yapabileceğinizi söylemeniz yeterli.' dedim.' 'SUÇLAMALARI DUYDUĞUMDA...' 'Tam anlamıyla şok oldum. O sezon saha içersinde yaşananları bilen ve temsil eden bir insan olarak orada oynadığımız maçlara bize şike denmesi hayatımda en şok edici anlardan birisiydi. Birkaç futbolcuyla stadın yakınlarındaki bir restoranda konuşurken, hiçbirimiz inanamıyor ve oynadığımız maçları konuşuyorduk. 5-3 biten Bucaspor maçını nereden çevirmişiz... Karabükspor maçında Lugano'nun bir golü vardı ve çok sıkıntılı bir maç vardı. Ankaragücü maçını hatırlıyoruz. 6 gol attık ama ilk gol çıkana kadar ne kadar zorlandık bir bakın. Sivasspor ile oynanan son maç da çok zorluyduk. Biz açıkçası bu yaşadığımız sıkıntıları bildiğimizden dolayı bunlara şike dendiğini duyunca büyük bir şok yaşadım. Andre Santos'un Gaziantepspor'a attığı son dakika golünü hatırlayalım, 4-2'lik Beşiktaş maçını hatırlayın. Ben orta sahada bir top kaybettim, sonra Hugo Almeida karşı karşıya kaçırdı. O golü atsa maç 3-1 olacaktı. Maç oradan döndü. Galatasaray maçını düşünelim. Son 10 dakikada maçı çevirmişiz. Bunların hepsini sayınca bir lig oluyor.'Goal.com
Fenerbahçeliler Anıtkabir’i Ziyaret Etti
Fenerbahçe’nin Anıtkabir yürüyüşü bugün yapılacak. Fenerbahçe Dernekleri otobüslerle Ankara’ya ulaştılar. Yürüyüşe bir çok sivil toplum örgütü de katılacak. En dikkat çekici olanları ise “Sessiz Çığlık” eylemleriyle isimlerinden söz ettiren, cezaevinde olan asker yakınlarının oluşturduğu “Vardiya Bizde” grubu, Milletvekili Mehmet Haberal, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, İsçi Parti İstanbul BŞB başkanı adayı Levent Kırca olacak… Daha bir çok sivil toplum örgütü ve önemli siyasetçi yürüyüşe katılacaklarını bildirdi. PROVAKASYONA KARŞI ÖNLEM Ankara Fenerbahçe Derneği herhangi bir provokasyon ihtimaline karşı da önlem alıyor. Dernek, Anıtkabir öncesinde ve sonrasında herhangi bir organizasyon olmadığını özellikle vurguluyor. Yani Anıtkabir’e gelmeden önce herhangi bir özel toplanma ve yürüyüş olmayacak. Ayrıca Anıtkabir ziyareti sonrası da bir organizasyon olmayacak ve grup dağılacak. Sarı lacivertliler Anıtkabir’e gidecek burada Aslanlı Yol’da yürüyecek ve organizasyon bitecek. Bir provokasyon olmaması için bu durum özellikle vurgulanıyor. YILDIRIM DEFTERE YAZACAK Onbinlerce Fenerbahçeli’nin yanı sıra başka takım taraftarı olan binlerce kişi de anıtkabir ziyaretinde yer alacak. Sarı lacivertliler başta Başkan Aziz Yıldırım olmak üzere tüm yönetim kurulu üyeleri ve kongre üyeleri ile yürüyüşte hazır bulunacaklar. İstanbul’dan bu sabah 07.30’da kalkacak onlarca otobüs ile Ankara’ya akın edecek olan sarı lacivertliler Anıtkabir’in önünde saat 13.30’da buluşacaklar. Tandoğan kapısında gerçekleşecek olan bu yürüyüş sonrası saat 14.00’te Aslanlı kapıdan Anıtkabir’e yürüyüş başlayacak. Mozoleye çelen konulmasının ardından Başkan Aziz Yıldırım’ın şeref defterini imzalaması ile yürüyüş sona erecek PROGRAM 13.30’da Tandoğan kapısı önünde buluşma 14.00’te Aslanlı yoldan yürüyüş başlayacak. 14.30’da Başkan Aziz Yıldırım’ın şeref defterini imzalaması ile yürüyüş sona erecek. Not: Programın öncesinde ve sonrası herhangi bir organizasyon yapılmayacak.
İlhan Cavcav: 'Mahmut Uslu Topu Görse Bomba Zanneder'
Gençlerbirliği Kulübü Başkanı Cavcav, '(Aziz Yıldırım'ın 'havuzdan çekiliriz' açıklaması) Beyefendi elini ayağını çeksin, gitsin evinde otursun. Efendi gibi maçını izleyecekse izlesin' dedi. İlhan Cavcav, Fenerbahçeli yönetici Mahmut Uslu'yu da eleştirerek, 'Mahmut Uslu diye bir kardeşimiz var, bana göre topu görse bomba zanneden bir insan' diye konuştu.Gençlerbirliği Kulübü Başkanı İlhan Cavcav, Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın 'Havuzdan çekiliriz' açıklamasına ilişkin 'Beyefendi elini ayağını çeksin, gitsin evinde otursun. Efendi gibi maçını izleyecekse izlesin' diye konuştu.İlhan Cavcav, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Aziz Yıldırım'ın bir dönem daha başkanlık yapıp çekileceği haberini gazeteden okuduğunu belirterek, 'Bir büyüğü, ağabeyi olarak, Türk futbolunun selameti için, o dönemi beklemeden, bu dönemden elini ayağını çeksin' ifadesini kullandı.Fenerbahçe camiasının çok büyük olduğunu, sarı-lacivertli camiaya sahip çıkacak değerli kulüp başkanlarının bulunacağını ifade eden Cavcav, 'Bu, futbolumuza yeniden bir heyecan getirir diye düşünüyorum' değerlendirmesinde bulundu.Aziz Yıldırım'ın naklen yayın havuzundan çekilebileceklerini açıkladığını hatırlatan başkan Cavcav, şöyle devam etti: 'Bunu 5 yaşındaki çocuk söylese insana gülerler. Senin ligden çekilmen diye bir olay olabilir. 'Birinci ligden çekiliyorum, amatörde oynayacağım' dersin. Kimse bir şey diyemez. Havuzdan alınan paranın yüzde 50'sini 4 takım alıyor. Şampiyonluklar, dereceler, primler hariç bundan. İlave ettiğin zaman yüzde 60-65'i buluyor. Gençlerbirliği veya başka kulüp ikinci, üçüncü olmuyor ki, olsa da nadiren. TFF'nin koyduğu statü, kanun bu, çekilemezsin. Niye milletin kafasını, zihnini bulandırıyorsun? Biz Anadolu kulüpleri piyon muyuz? 14 Anadolu kulübü olmasa, 4 büyük güzide kulüp olur mu? Bunları söyleye söyleye bıktım usandım, yeter artık. Beyefendi elini ayağını çeksin, gitsin evinde otursun. Efendi gibi maçını izleyecekse izlesin. Zannedersem tribün yasağı var. Yarın yine bir laf edecek, 3 ay daha ceza alacak. Ben Gençlerbirliği'nin bir müsabakasını seyretmek için işimi gücümü, randevumu, her şeyi iptal ediyorum, gidip maçı gözümle göreyim diye. Bir başkanın gidip maçını izleyememesi kadar acı bir olay bana göre yoktur.'İlhan Cavcav, Aziz Yıldırım'ın 3 Temmuz sürecine kadar Fenerbahçe için çok başarılı işler yaptığına dikkati çekerek, 'Ancak, 3 Temmuz ve bu şike olayları devreye girdikten sonra bir sürü insan mahkemeye gitti. Ben bile Fenerbahçe-Gençlerbirliği maçından mütevellit yargılandım' şeklinde konuştu.Hayatında mahkemeye gidip ifade vermediğini ancak 3 Temmuz sürecinde bunu yapmak durumunda kaldığını kaydeden başkan Cavcav, şu değerlendirmeyi yaptı: 'Aziz Yıldırım, 3 Temmuz'dan sonra belki psikolojik olarak Fenerbahçe ve Türk futboluna zarar veriyor. 3 Temmuz ve bu şike olayları olduktan sonra Türkiye'de futbolun şevki, heyecanı kalmadı. Bunun sebebi 3 Temmuz'dur. Bu itibarla ben Aziz Yıldırım'ı severim, şahsi olarak kendisiyle hiçbir sıkıntım söz konusu değil ancak artık etrafındaki insanlara da bir şeyler aşılıyor.''Mahmut Uslu topu görse bomba zanneder'İlhan Cavcav, Fenerbahçeli yönetici Mahmut Uslu'yu da eleştirerek, 'Mahmut Uslu diye bir kardeşimiz var, bana göre topu görse bomba zanneden bir insan' diye konuştu.Uslu'nun, Galatasaray Kulübü Başkanı Duygun Yarsuvat'a yönelik 'Cavcavlaşmasın' ifadesini kullandığını hatırlatan İlhan Cavcav, 'Bir kere bir insanın Cavcav ismini ağzına alacağı zaman adam akıllı düşünmesi lazım' şeklinde görüşlerini aktardı.Gençlerbirliği Kulübü Başkanı Cavcav, Spor Toto Süper Lig'de Beşiktaş ile yarın zor bir karşılaşma yapacaklarını belirterek, siyah-beyazlı ekibin çok güçlü bir kadroya sahip olduğunu söyledi.Sezonun ikinci devresine Beşiktaş maçıyla başlayacaklarını dile getiren İlhan Cavcav, 'Kolay müsabaka değil. En büyük şanssızlığımız, Stancu gibi bizim gol silahımızın kırmızı kart cezası olduğu için bu maçta oynamaması. Bu bizim için çok büyük bir dezavantaj' diye konuştu.Stancu'nun yokluğuna rağmen Ankara'da oynayacakları maçta ellerinden geldiği kadar mücadele edeceklerini kaydeden Cavcav, şunları söyledi: 'Bir şeyi vurgulamak gerekir, Beşiktaş çok iyi bir kadroya sahip. Bu kadro karşısında alacağımız netice çok önemli. Ankaralılara seslenmek istiyorum. Ankara'da Süper Lig'de mücadele eden bir sürü takım vardı. Bir tane Gençlerbirliği kaldı. Burada önemli olan Gençlerbirliği taraftarı olmak değil, Türkiye'nin başkentini Süper Lig'de temsil eden takımımızı Ankaragüçlüsü, Güneşsporlusu ya da Osmanlıspor taraftarının hepsinin desteklemesi gerektiği kanaatindeyim. Genç bir kadroya sahip olmamız nedeniyle seyirciden gelecek destek, sporcularımıza motivasyon aşılayacaktır. Bu itibarla siz Anadolu Ajansı kanalıyla bütün Ankaralıları Beşiktaş maçına davet ediyor ve bekliyorum.'AA
Aziz Yıldırım: 'Ben Şike Yapmadım Ama Galatasaray Hep Şike Yapıyor'
Galatasaray'ın Fenerbahçe'yi 1-0 mağlup edip Türkiye Kupası'nı kazandığı maçın ardından Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım açıklamalarda bulundu. Fenerbahçeli futbolcuların kupa törenine çıkmamasını değerlendiren Yıldırım, 'Tribünler bana küfür ediyor, şike yaptın diyor. Törene çıkmadık bu yüzden. Bir kişi benim şike yaptığımı ispatlasın köprüden atlarım. Ben şike yapmadım ama Galatasaray hep şike yapıyor' dedi.
2014'ün En Medyatik Spor Adamları
2014’ün sonuna yaklaşılan bu günlerde; Ajans Press geçtiğimiz bir yılın spor medyasını raporladı. Haber verilerine bakıldığında ise bu dönemde yine en fazla futbol camiası konuşuldu.21. yüzyıl itibariyle 250 milyonu aşkın kişi tarafından oynanan modern futbol; günümüzün en popüler sporu olarak bilinmekte. Çocuk yaşta başlayan futbol aşkını; ilk tribün deneyimi, maçlar, skorlar, lig heyecanları, kupalar, şampiyonluk telaşları izliyor. Büyüğünden küçüğüne her kesimden meraklısı olan futbol; gündemin nabzını da belirleyici etkiye sahip.En medyatik futbolcularTakımına can veren yıldız futbolcular attıkları goller ve kaçan pozisyonlarla konuşulduğu kadar; özel hayatları ile de medyada sıkça yer alıyorlar. 2013 yılında Galatasaray’a katılan Hollandalı Wesley Sneijder; 15 bin 827 haberi ile yıl boyunca en fazla konuşulan futbolcu oldu.Trabzonspor’un çiçeği burnunda futbolcusu Kevin Constant 12 bin 984 haberi ile medyada popülerliğini koruyan sporcular arasında kaydedildi. Geçtiğimiz sezon Galatasaray ile yollarını ayıran Didier Drogba ise 12 bin 579 yansıma bularak, futbol camiasının medyatik isimleri arasında yer aldı.Teknik direktörlerin yarışıTakımların maç performansı ile birlikte anılan teknik direktörler; gündemdeki yerini sıcak tutan isimler arasında. Spor dünyasında yıl boyunca en fazla konuşulan spor adamı; 19 bin 556 haberi ile Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim olarak belirlendi.Trabzonspor Teknik direktörü Ersun Yanal ise 17 bin 60 haberi ile ikinci sırada raporlanırken; geçtiğimiz günlerde Galatasaray ile yollarını ayıran İtalyan teknik direktör Cesare Prandelli, 12 bin 621 haberi ile spor dünyasının en fazla konuşulanları arasında yer aldı.En çok konuşulan kulüp başkanlarıFutbolda yöneticilik kariyerinin büyük bir kısmını Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı olarak sürdüren Aziz Yıldırım 19 bin 414 haberi ile yılın spor medyasında en fazla konuşulan yönetici oldu.Geçtiğimiz günlerde Galatasaray Spor Kulübü Başkanlığını bırakan Ünal Aysal, yıl içerisinde 12 bin 500 yansıma bulurken; Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün Başkanı Fikret Orman için 11 bin 024 adet haber kaydedildi.AJANS PRESS
Aziz Yıldırım ile Küfürleşen Galatasaray Taraftarı
Rusya'da oynanan Kadınlar Euroleague final maçında Galatasaray ve Fenerbahçe karşılaştı. Avrupa'nın Basketbol'da en prestijli ligi olarak gösterilen EuroLeague'in kupasını bir Türk takımı alacaktı ve o kupa Galatasaray'ın 69-58 üstünlüğüyle sonuçlanıp kupayı kazanan taraf oldu. Maçı bizzat yerinde izleyen Aziz Yıldırım maç çıkışı Galatasaray'lı bir grup tarafından sözlü olarak tartışma yaşandı. Karşılıklı olarak küfürleşen Aziz Yıldırım ve Galatasaraylı taraftarın arasında geçen diyaloğu izliyoruz.
"Adalet Bir Gün Herkese Lazım Olur"
1907 Fenerbahçe Derneği başkanı ve Fenerbahçe eski yönetim kurulu üyesi Ali Koç çarpıcı açıklamalarda bulundu 3 Temmuz 2011’de başlayan şike soruşturması boyunca Fenerbahçe camiası kendilerine operasyon yapıldığını savundu. Hürriyet'in haberine göre, Başkan Aziz Yıldırım’ın itirazının reddedildiği ve hapis kararının alındığı sırada ise eski Asbaşkan ve 1907 Fenerbahçe Derneği Başkanı Ali Koç ‘Adalete Fener Yak’ ile hukuk mücadelesini sürdürüyordu. Fenerbahçe’nin yeniden yargılanmasını hedefleyen Ali Koç’a başkanlık dahil her soruyu sordum ama o “Önce adalet, sonra diğer konular” dedi, adalet gelene kadar mücadele edeceklerini söyledi... Neden “Adalete Fener Yak” diyorsunuz? Fenerbahçe camiası, 3 Temmuz 2011’de sözde şike operasyonu ile başlayan süreç içerisinde oldukça zor ve karanlık günlerin içerisinden geçti ve halen de geçiyor. Bu süreci günbegün yaşadım, biliyorsunuz o dönemde Fenerbahçe Yönetim Kurulu’ndaydım. Dünya spor tarihinde görülmemiş bir operasyon gerçekleştirildi; evrensel hukuk kurallarına aykırı, domino etkisi yaratan birçok sıkıntı ile karşılaştık. Biz dava başladığı günden itibaren bu davada yargılamanın hiçbir şekilde adil yapılmadığını anlatmaya çalıştık. Bu koşullar ve son dönemde yaşanan gelişmeler doğrultusunda hiçbir Fenerbahçelinin de verilen kararlara inanmadığı, adil yargılanma süreci oluşmadığı takdirde de inanmayacağı, ikna olmayacağı aşikârdır. Camiamızın tek beklentisi olan adil yargılanma hakkının verilmesi arayışı bizi ortak bir paydada buluşturdu. Fenerbahçe’ye gönül veren ve destek olan 350 bini aşkın kişinin katıldığı ‘Türkiye İçin Adalet, Fenerbahçe İçin Adalet’ yürüyüşünde Bağdat Caddesi’nde 1907 Fenerbahçe Derneği olarak ‘Adalete Fener Yak’ çağrısında bulunduk. Mart ayında Anıtkabir’e gerçekleştirdiğimiz ziyarette de dünya görüşü, tuttuğu takım ne olursa olsun hukukun, temel hak ve özgürlüklerin önemine inanan vatandaşlar bir araya geldi. Ortak çağrımız yine “Türkiye için Adalet, Fenerbahçe için Adalet” idi. Bugün görüyoruz ki, sosyal medyada bir hashtag ile başlayan çağrımız toplumsal karşılığı olan bir söyleme dönüştü ve adalet çağrımız her geçen gün daha gür bir sesle yankılanıyor. Rengi ne olursa olsun Fenerbahçenin haklılığına inanan yüzbinlerce gönüllü insan sosyal medyada çağrımızı dile getiriyor. Biz de 1907 Fenerbahçe Derneği olarak yaşadığımız dünyanın koşullarına uygun yöntemler ile erişebildiğimiz kadar kişiye erişmeye çalışıyoruz Kampanyamıza yoğun ilgi var, imza sayısı 40 günde 500 bini geçti. Fenerbahçe Spor Kulübü yönetimi başta olmak üzere, tüm branşlardaki sporcularımız da bu çağrıya kulak verdi ve imzalarını attı. İmza kampanyasına katılan herkese şükranlarımızı sunarken, teşekkürü borç biliriz. Adalet isteyen her vatandaşımızın da adil yargılanma hakkını elde edene kadar kampanyamıza sahip çıkmaya devam edeceğini yürekten diliyorum. Sosyal medya çağrıda bulunduğunuz kampanyanızın amacına ulaşma yolunda etki yarattığına inanıyor musunuz? Bu sorunuza veriler ile yanıt vermek istiyorum. Change.org küresel bir platform ve Adalete Fener Yak kampanyası bu platformda bugüne kadar dünyada gerçekleşen en yoğun katılımlı ilk 10 kampanyanın arasında, Türkiye’de ise en üst sırada yer alıyor. Yarım milyonu aşkın kişi imza attı. Ama beni asıl etkileyen şey Elazığ’dan Artvin’e Türkiye’nin her bir köşesinden, Almanya’dan San Francisco’ya dünyanın bir ucundan diğer ucuna insanların imzasını bu listede görmek. İmza atarken düşüncelerinizi de yazabildiğiniz bir alan var. Vakit buldukça mesajları okumaya gayret ediyorum. Ve her seferinde istisnasız görüyorum ki, dünyanın her bir köşesinde yaşayan ve çağrımıza destek veren herkesi ortak paydada buluşturan husus: ‘Adalet’. Ayrıca sosyal medyadaki paylaşımları derneğimiz anbean takip ediyor. Twitter’da, Facebook’ta ve daha birçok sosyal ağda yapılan paylaşımlarla 7 milyonu aşkın sosyal medya kullanıcısı ‘Adalete Fener Yak’ çağrımıza destek verdi. Kulübümüzün sosyal medya hesaplarından da aktif olarak kampanyamızın çağrısı yapılıyor. Peki, Fenerbahçe hukuka inancını yitirdi mi? Hukuk o kadar hassas ve önemli bir evrensel değer ki, her vatandaşın hukuka inanmaktan başka bir şansı yok. Hukuk, evrensel kurallarla, bağımsız kurumlarıyla ve hukukçularımızın vicdanlarıyla bir bütün olarak işler. Biz hukuka güvenmek istiyoruz, güvenmek zorundayız da. Hukukun üstünlüğünü savunuyoruz. Ancak 3 Temmuz sürecinin ve son dönemde yaşanan olayların ardından birçoğu mevcut hükümet yetkilileri tarafından da dile getirilen hukuk ihlalleri, kamuoyu vicdanında telafisi imkânsız yaralar açtı ve adalete olan güven duygusunu zedeledi. Gizlilik olmasına rağmen süreçteki tüm detayları, ifadeleri tüm kamuoyu daha soruşturma aşamasında an be an öğrendi. Gizlilik ihlallerine müsaade edildi. Spor hukuku dikkate alınsaydı, Türk sporu uluslararası kamuoyunda bu kadar zedelenmezdi. Hiçbir savunma hakkı verilmeden basın yoluyla kişiler kamuoyu önünde suçlu ilan edilmiştir. ‘O mahkemeler artık yok’ “Gelinen noktada şunu görüyoruz: O gün Fenerbahçe’yi yargılayan mahkemelerin tartışma konusu olduğu, kaldırıldığı, başka davalardaki hükümlerinin tartışıldığı bir dönemdeyiz. Maalesef Fenerbahçe hukukun hiçbir zemininde bugüne kadar hakkını arama şansına sahip olmadı. Bizim 3 senedir söylediklerimiz bugün Türkiye’de adalet arayan herkes tarafından dile getiriliyor. Tüm bu ihlaller sonucu inanıyoruz ki, şike iddiasıyla görülen davada yargılama yapılmadan hüküm verilmiştir. Verilen erken hüküm, Fenerbahçe’ye gönül verenleri, ülkemizi, spor ekonomisini olumsuz etkiledi; etkilemeye de devam ediyor. Hiçbir Fenerbahçeli’nin adil yargılanma dışında başka bir beklentisi yok. Biz vicdanlarda açılan yaraların ancak adil yargılanma ile kapanacağına, hukukun ancak böyle üstün geleceğine inanıyoruz. Sayın Başkanımız Aziz Yıldırım’ın her şeyi göze alarak sürdürdüğü mücadelenin de özünde bir adalet arayışından başka bir şey olmadığı da açık ve net. Adalet isteyen her Fenerbahçeli haklarını elde edene kadar kulübüne sahip çıkmaya devam edecek. İnanıyorum ki, geçmişte de olduğu gibi bu dönemden Fenerbahçe Camiası büyüyerek ve güçlenerek çıkacaktır. Bugüne kadar karşımıza çıkan zorlukların kenetlenerek üstesinden gelmeyi başaran camiamız, bugün de aynı dayanışma ruhu içinde bu haksızlıkları birlikte aşacak.” Adil yargılanmadan kastınız nedir? Af ya da şartlı salıverme olursa tavrınız ne olacak? Bu sizi tatmin edecek mi? Bu sorunuzun cevabına change.org/tr üzerinden başlattığımız Adalete Fener Yak imza kampanyası ile net bir cevap veriyoruz: -Önerimiz, suçsuz olduğunu haykıran camiamızı rencide edecek bir af veya şartlı salıverme değildir. Önerimiz, doğrunun yanlıştan, haklının haksızdan ayrılmasını sağlarken, adil yargıya olan güçlü inancın da sarsılmadan sağlanmasına yöneliktir. -Halen daha imkân varken, adil yargılanma hakkının tanınmasının adalet adına, aydınlık bir Türkiye adına gerekli olduğunu düşünüyoruz. Demokrasi, ifade özgürlüğü Yeniden yargılama halinde Fenerbahçe’nin haklılığının ispatlanacağını mı düşünüyorsunuz? Adil yargılanmak bir hak ise, evet hakkımızı arıyoruz. Ancak unutmayın ki bu çağrının altında demokrasi, ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğünü içeren evrensel değerler etrafında kenetlenmemiz yatıyor. Dikkatinizi çekmek isterim, Fenerbahçe Spor Kulübü, yüz binlerin yürüyüşünde, yüksek sesle haykıran binlerce kadın-erkek, çocuk, genç, yaşlı pek çok kesimin vicdanında bir kez daha aklandı. Camiamız, evrensel hukuk kuralları çerçevesinde yargılanma hakkı talep ediyor. İnanıyoruz ki adil yargılanma gerçekleştiğinde çok daha farklı bir tablo ortaya çıkacaktır. Önümüzdeki süreçte Fenerbahçe yönetiminde aktif bir rol alacak mısınız? Olası bir kötü senaryoda Fenerbahçe Başkanlığı’na taraftarın da kulübün de sıcak baktığı ortak isim olarak isminiz anılıyor. Başkanlık konusundaki düşüncenizi öğrenebilir miyim? Sayın Başkanımız Aziz Yıldırım’ın ve Camiamızın her şeyi göze alarak sürdürdüğü adalet mücadelesi benim de Fenerbahçe’ye gönül veren herkesin de bugün tek önceliğidir. İstediğiniz herhangi bir Avrupa ya da dünya kulübüne üye olup, onun kombine biletini alıp, her hafta onun maçını yerinde izleyebilecek imkânlara sahipsiniz. Türkiye’deki sportmenlikten uzak ortama rağmen, bu işlerle uğraşmanızın sebebini açıkçası çok merak ediyorum. Bir insan bunca sıkıntının altına neden girer? Bu sorunun yanıtı sizce de çok basit değil mi? Ben bu ülkede yaşıyorum. Bu ülkenin bir parçasıyım. Kendini bu ülkenin geleceğine adamış, geçmişini bu ülkeden alan bir Topluluğun temsilcisiyim. Hayatımdaki ilk futbol maçını bu ülkede izledim. Fenerbahçe’nin renklerine gönül verdiğimde kaç yaşındaydım hatırlamıyorum bile. İlk tezahüratı da ‘ilk 11’i de bu sokaklarda ezberledim. Sadece futbol değil, hayatın her alanında vermeniz gereken bir mücadele var ise sahip olduğunuz değerler sizi o mücadeleye çağırır. İnandığınız doğrular ışığında yürürsünüz. Hele ki söz konusu, kayıtsız şartsız bağlı olduğunuz bir duygu ise...Bu benim değil Fenerbahçe’ye gönül vermiş milyonların duygusudur. Öyle öğrendim, öyle inandım, öyle de yaşıyorum. Sorunuzun ikinci bölümüne gelirsek, Türkiye’de futbolun ayrıştırıcı değil birleştirici olması gerektiğine inanıyorum. Bugünün koşullarında bunu gerçekleştirmek zor görünse bile imkansız değil. En başta, kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyin başkasına da yapılmamasını istemek iyi bir başlangıç olur. 3 Temmuz sürecinde yönetimde iken camiamız dışında kulübümüzün ne kadar yalnız bırakıldığını, derdini anlatmak için ne kadar sıkıntı yaşadığını bizzat tecrübe ettim. Fenerbahçe’nin haklılığını anlatmak için verilmek istenen mücadelenin sadece yönetim ile olmayacağı aşikardır. Ben Fenerbahçe’nin haksızlığa uğradığına inanıyorum. İşte tam da bu nedenle, Fenerbahçe’nin renklerine olan saygım, takımımıza olan bağlılığım ile haksız bir süreçten geçtiğimize inanıyorum. Ve bu haksızlığın üstesinden ancak hep birlikte gelebiliriz. **Fenerbahçeli olmayanlar da ikna olabilir mi? Sonuçta Fenerbahçe aklanırsa, bu karar ‘sahaya yansır’ mı? Adil yargılanmanın, Fenerbahçeliler haricinde Türkiye kamuoyunun fikrinde değişim sağlayacağına inanıyor musunuz? Az önce de söylediğim gibi Fenerbahçe’yi yargılayan mahkemelerin tartışma konusu olduğu, kaldırıldığı, başka davalardaki hükümlerinin tartışıldığı bir dönemdeyiz. Unutmayın ki biz bu mahkemeler tartışmaya açılmadan, kaldırılmadan ilk günden bu yana aynı şeyleri söylüyorduk. Üç yıl önce savunup da ikna edemediğimiz görüşlerimiz, bugün pek çok kesim tarafından dile getiriliyor. Zaman bizi haklı çıkardı. 3 Temmuz sürecinin ardından birçoğu mevcut hükümet yetkilileri tarafından da dile getirilen hukuk ihlalleri, kamuoyu vicdanında telafisi imkansız yaralar açtı ve adalete olan güven duygusunu zedeledi. Hangi takımdan olursa olsun milyonlarca kişiyi bir araya getiren Büyük Fenerbahçe Yürüyüşü, Anıtkabir ziyaretlerindeki fotoğraf karelerinin sahayı yeterince iyi aydınlattığına inanıyorum. Fenerbahçe’nin vicdanlarda aklandığına yürekten inanıyorum. Tüm bu saydıklarımız yeterli nedenler değil mi? Kampanyanızın Avrupa’daki yansıması ne olacak? Başarı halinde UEFA hatta FIFA nezdinde yapılacaklar hakkında öngörünüz var mı? Bundan sonrası tabii ki yönetimimiz ve kulübümüzün hukuk kurulu tarafından atılacak adımlar neticesinde gelişecektir. Ancak şunu söyleyebilirim ki; Fenerbahçemiz Avrupa Kupalarından men edilerek büyük zarara uğratıldı. Bu doğrultuda bazı adımlar atılabileceğini düşünüyorum. Az önce de dediğim gibi bu öncelikle kulüp yönetim kurulumuzun atacağı adımlar sonrasında gelişecek bir süreçtir. 3 Temmuz süreci tamamen yönetim dışında gelişen bir olay mıydı yoksa yönetim olarak da hatalar yapıldı mı? 3 Temmuz sonrasında bütün yaşananlara rağmen kulübümüzün yönetim kurulu doğru bildiği yolda elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı. Geriye dönüp baktığımızda tabii ki bazı süreçleri daha farklı yönetilebilirdi ki ancak bugünün penceresinden baktığımız zaman bunu söylemek mümkün. O zamanın şartlarını ancak yaşayanlar bilir. Taraflı tarafsız kabul edilen bir gerçek var ki, bu süreçte Fenerbahçe camiası herkesin takdirini kazanan bir duruş sergiledi. 500 bin imza geçildi Adalete Fener Yak, change.org üzerinden yürütülen bir kampanya. http://www.change.org/tr/kampanyalar/adaletefeneryak adresinden adınızı soyadınızı ve varsa fikrinizi yazıp imza verebiliyorsunuz. İmza hedefi konulmamasına rağmen, “Gittiği yere kadar gitsin” denilen kampanya 500 bin imzayı aştı. Gelişmeleri de şu adreslerden takip edebilirsiniz: www.adaletefeneryak.com, www.twitter.com/AdaleteFenerYak, www.facebook.com/AdaleteFenerYak, www.instagram.com/AdaleteFenerYak Çankaya’ya da çıkacak... Ali Koç, imzaları devlet erkânına da sunacak: “Toplanan imzaları kampanyanın muhatabı olarak belirlediğimiz başta Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül, TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek, Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç ve Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, muhalefet partileri Genel Başkanları’na ve parlamenterlere 1907 Fenerbahçe Derneği yöneticileri ile önümüzdeki haftalarda randevu alarak birlikte götüreceğiz.” **‘Belki başka davaları da etkileyebiliriz’ Kampanya amacına ulaşıp tekrar yargılanma yapılsa bile bunun adil olduğuna nasıl emin olacaksınız? Adil yargılanmadığımız konusunda yüzde 100 eminiz. Yargılanmanın tekrar yapılmasını sağlamak öncelikli amacımız. Bu yapılırken adil yargılanma olup olmayacağını bilemeyiz. Ama bu doğru istikamette bir adım. Bu işin öncüsü olursak belki başka davaları da etkileyebilir. Ve hukuk sistemimize katma değer sağlayabilir. İkinci kez daha adil şekilde yürütüleceğine inanmak zorundayız. İddianameyi hazırlayan mahkemenin artık olmadığını, sürecin topyekün tekrarlanacağını belirtince Koç şunları ekliyor: “Söz konusu kişi ve kurumlarda yapılan bu değişiklikler, hukuk usulsüzlüklerinden dolayı yapılmışsa, peki konu Fenerbahçe olunca neden usulsüzlük olarak görülmüyor da hukuk olarak görülüyor?” Adil yargılanma sonucunda Fenerbahçe’ye karşı oluşan yargının toplum nezdinde değişip değişmeyeceğini sorduğumda, “Siz Fenerbahçeli olmayanlar Fenerbahçe’yi suçlu mu buluyor demek istiyorsunuz?” sorusunu yöneltip kendi cevabını veriyor: “Hiç katılmıyorum buna. Bu işe renkler gözünden bakmayın. Adalete fener yak’ın görüşlerine, Bağdat caddesi, Anıtkabir yürüyüşlerine bakın. Sokaktaki insanın tepkisi başka.” ‘Fanatikler 500 bin’i geçmez’ Tam burada Galatasaray ve Trabzonspor’un açıklamalarını hatırlatıyorum. Yönetimlerin ‘Fenerbaçe suçlu’ açıklamalarına ve o yönetimlerin belirli bir kitlesi olduğunu ifade ediyorum. “Adaletin rengi olmaz” diyor Ali Koç: “Fanatik her takımda 500 bini geçmez. Her şey futbol değil. Adaletin rengi olmaz. Sen kendine yapılmasını istemediğin bir şeyin başkasına yapılmasından haz duyamazsın. Böyle olduğu takdirde biz Türkiye’de arzu ettiğimiz ortamı en azından futbolda yakalayamayız. Bugün bunu iddia eden insanlara soruyorum: Kendi arkadaşları, komşusu, dava arkadaşı, apar topar evinden alınıp ne olduğunu bilmeden, halkla ilişkiler kampanyası yürütülüp masumiyet karinesi hiçe sayılıp evrensel hukuk prensipleri çiğnenip, kamuoyu nezdinde birinci günde suçlu ilan edilse, bırak futbolu, onlar nasıl hissederlerse bu konuya da öyle bakmalarını istiyorum. Bu kadar.” Başkanlıkla ilgili bu süreçte konuşmak doğru değil Ali Koç, Fenerbahçe taraftarının gözünde sıradaki başkan olarak görülüyor ve olası bir Aziz Yıldırım yokluğunda o koltuğa mutlak surette geçmesi isteniyor. Genel kanı bu. Bunu iletince kendisi amacının Fenerbahçe’ye hizmet etmek olduğunu, iki dönem Fenerbahçe Spor Kulübü’nün yönetim kurulunda yer aldığını hatırlatıyor. Diğer yandan da uzun süredir Fenerbahçe Spor Kulübü’ne çok önemli katkılar sağlayan 1907 Fenerbahçe Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı ve başta ‘Adalete Fener Yak’ projesi olmak üzere birçok proje ile hizmet etmeye devam ettiğini söylüyor. Başkanlık konusuyla ilgili, Aziz Yıldırım’ın cezaevine girmesi ihtimali ortadayken konuşmanın doğru olmayacağını ifade ediyor. ‘Yılmayacağız, mücadeleye devam’ Biz söyleşiyi gerçekleştirdikten sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Aziz Yıldırım’ın itirazını reddettiği dolayısıyla Yıldırım’ın yeniden hapse girebileceği ihtimali ortaya çıktı. “Bu yol haritanızda değişikliğe yol açacak mı” sorusunu ilave olarak yönelttim. “Sayın Başkan ve yöneticiler hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazları reddetmesi fiili bir durumdur. Hepimizi üzmüştür. Fenerbahçelilerin vicdanında ve kamu vicdanında zaten var olan yara maalesef daha da derinleşti. Kulübümüzün hukukçularının bu kararı bile haber sitelerinden öğreniyor olması, 2010’dan beri sürecin nasıl ilerlediğine dair –konuya ilişkin hiçbir fikri olmayanlar için bile– yeterince öğretici. Üzüntümü tarif edemiyorum ama hukuk için, Fenerbahçe için yarım milyonu aşkın imzacımız ile Adalete Fener Yak demeye devam edeceğiz. Adil yargılanma talebimizin dikkate alınıp hayata geçirileceği güne kadar adalet çağrımızı daha gür sesle dile getireceğiz. Bugün dünden daha çok isteyerek, daha büyük inançla elimizden geleni yapacağız. Yılmıyoruz, adil yargılanma mücadelemize devam ediyoruz. Planladığımız gibi en yakın zamanda Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ve Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere görüşmelerimizi yapmak için randevu talebinde bulunacağız.” İmza bir şeyleri değiştirebilir mi? ‘Twitter’ın kapatılması’nda, Anayasa Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verip, yasağın kaldırılmasını istedi. Ama hükümetten tepki geldi. Siz, yürüttüğünüz kampanyada imza topluyorsunuz ve kamuoyu oluşturuyorsunuz. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının bile eleştirildiği ortamda bu imzaların bir şeyi değiştireceğine inanıyor musunuz? 1907 Fenerbahçe Derneği bir sivil toplum kuruluşu ve Adalete Fener Yak kampanyası da sivil bir hareket. Sivil bir inisiyatif olarak bizim tek amacımız adil yargılanma çağrımızı tüm platformlarda dile getirmek ve inandığımız doğruları tüm muhataplara veriler ile anlatabilmek. Kamuoyu vicdanlarında bunu başardığımızı düşünüyorum. Ne demek istediğinizi çok iyi anlıyorum ama üzgünüm size “İmzalar hiçbir şeyi değiştirmeyecek” demeyeceğim. Çünkü camiamızın duruşu, Adalete Fener Yak çağrımız, taraftarımızın inancı çok şeyi değiştirdi. Bugün Fenerbahçe’ye gönül veren herkes “Adil yargılanma”dan bahsediyorsa biz zaten zihinlerde, vicdanlarda yapılmak istenen manipülasyonun önüne geçerek birçok değişimi gerçekleştirmişiz. Biz bu imza kampanyası ile görevimizi yapıyoruz, atılan imzalar ile güçleniyoruz. Bir kez daha söylüyorum: Unutmayın, adaletin rengi olmaz, adalet hepimiz içindir.