onedio

Balyoz Davası Haberleri

Balyoz Davası ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Balyoz Davası ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Perinçek’e Tahliye Veli Küçük’e Ret!
Mahkemeler 19 Ergenekon sanığının tahliyesine karar verdi. Tahliyesine karar verilen son isimlerden biri Doğu Perinçek. Veli Küçük dahil 7 sanığın tahliye talebi ise reddedildi. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Anayasa Mahkemesi'nin 'hak ihlâli' kararı üzerine 7 Mart Cuma akşamı Silivri Cezaevi'nden çıkarken, Ergenekon davasının diğer sanıkları için de tahliyeler gündemdeydi. Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran ve tutukluluk süresini 7,5 yıldan 5 yıla indiren yasanın cuma günü yürürlüğe girmesiyle, 5 yılı aşkın süredir cezaevide bulunan tutukluların tahliyesine kesin gözüyle bakılıyordu. Zira cuma günü birkçok davada benzer tahliye kararları çıkmıştı. Ancak, 13. Ağır Ceza Mahkemesi bugün sürpriz bir karar verdi. Veli Küçük, Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Sedat Peker, Mustafa Levent Göktaş'ın da aralarında olduğu Ergenekon davası sanığı 33 kişinin tahliye taleplerini reddetti. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran yasanın anayasaya aykırı olduğunu, bu konudaki kararın HSYK tarafından verilmesi gerektiğini söyledi. Özese, bu konuda Anayasa Mahkemesi'ne başvurduklarını açıkladı. Diğer mahkemelerden tahliye kararları Bu karardan kısa bir süre sonra, 13. Ağır Ceza'nın 'tahliye talebi reddedildi' diye açıkladığı isimlerden Tuncay Özkan, Levent Göktaş ve Sedat Peker için tahliye kararı açıklandı. Bu kararı 21. Ağır Ceza Mahkemesi verdi. Mahkeme Tuncay Özkan ve Levent Göktaş'a yurtdışı yasağı koyarken, Sedat Peker'e aldığı ceza miktarını dikkate alarak yasak koymadı. Ardından tahliye taleplerini inceleyen çeşitli mahkemelerden peş peşe tahliye kararları çıktı. Eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Emekli Org. Hasan Iğsız, Alaaddin Sevim, Danıştay saldırısı sanığı Alpaslan Aslan, Albay Dursun Çiçek, Eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, Kemal Kerinçsiz, Yalçın Küçük, Teğmen Mehmet Ali Çelebi. gazeteci Merdan Yanardağ, Mehmet Demirtaş, Hikmet Çiçek ve Hasan Atilla Uğur için tahliye kararı verildi. Aralarında Veli Küçük'ün de bulunduğu 7 sanığın tahliye talepleri ise reddedildi. Aslan ve Çiçek cezaevinden çıkamayacak Dursun Çiçek, Balyoz davasından hüküm giydiği için, Alpaslan Aslan da 3 davadan kesinleşmiş toplam 4 yıl 2 ay cezası olduğu için cezaevinden çıkamayacak. Aslan'ın avukatı, bu cezanın yattığı süreden düşülmesini isteyeceğini açıkladı. İlk Tuncay Özkan tahliye oldu Silivri Cezaevinden ilk çıkan isim 1994 gün sonra tahliye olan Ergenekon sanığı Tuncay Özkan oldu. Özkan çıkışta yaptığı açıklamada, '6 yıl sonra zulmün bittiği, özgürlüğe kavuşytuğumuz bir gün olmasını çok isterdim. 6 yıl boyunca çektiğimiz sıkıntıların, gündem olmasını isterdim. Biz kin, husumet, öç alma duygusu içinde asla değiliz' dedi. Tuncay Özkan 1996'dan 2007'ye kadar 5 kez suikast girişimine uğradığını, 2007'de de öldürülmediği için hapse atıldığını söyledi. 'Bugün çıkarken dahi, aldıkları tavır ibretliktir, şeytanla yatağa girdiler, çarpılarak çıktılar' diye konuştu. Bozdağ: HSYK'yı göreve çağırıyorum Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ergenekon mahkemesinin kararına ilişkin açıklamada, 'İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, kaldırılmış bir mahkemedir. Ortada olmayan bir mahkeme var. Burada görevli hakim ve savcıların görevleri sona ermiştir. Bunlar sadece ellerinde bulunan dosyaları devredebilirler. Bu işlemleri yapabilirler. Karar verme yetkileri yoktur. HSYK'yı göreve çağırıyorum' dedi. Mahkemenin ısrarı 13- Ağır Ceza Mahkemesi, davaya bakan mahkeme. Tahliye talepleri için yetkinin kendisinde olduğunu söylüyor. Sanık avukatları ise, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin artık yok hükmünde olduğunu, tahliye taleplerinin nöbetçi mahkemelerce karara bağlanması gerektiğini savunuyor. Sanık avukatlarından Celal Ülgen, ilginç bir iddiada bulundu. Ülgen, hafta sonu 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin infaz koruma memurları aracılığıyla Ergenekon sanıkları tek tek tahliye dilekçesi topladığını iddia etti. Ve bu dilekçeler ışığında tahliye taleplerini reddettiği söyledi. Ülgen 'Biz avukatlar olarak mahkemeye böyle bir başvuruda bulunmadık. Bu mahkeme kanunla kaldırıldı. Mahkeme kanuna direniyor. Beni HSYK kurdu o kaldırsın nasıl der? Artık tarihe gömüldüler. Bunlar sadece direnmedir. Bu bir darbedir. Darbeyi yargılayanlar darbe yapmaya çalışıyor. Bazı nöbetçil mahkemeler de tahlliye taleplerine direnebilir.' dedi. Ülgen, tahliyelerle ilgili bir sorun yaşanmayacağını savundu. 'Sorun çıkması için legal bir kurum olmalıdır karşı tarafta. Legal bir kurum yok. Onun için verilen kararın kıymet-i harbiyesi yok' diye konuştu. Al Jazeera'nin görüşünü aldığı bir savcı ise, özel yetkili mahkemelere ellerindeki dosyaları teslim etmeleri için 15 gün süre tanındığını, bu süre içinde yetkinin de kendilerinde olduğunu söyledi. 13. Ağır Ceza'nın 'hayır' dediği isimler Mustafa Levent Göktaş, Mehmet Fikri Karadağ, Özkan Kurt, Ulaş Özel, İsmail Sağır, Mehmet Demirtaş, Hasan Ataman Yıldırım, Levent Ersöz, Muzaffer Tekin, Sedat Peker, Boğaç Kaan Murathan, Semih Tufan Gülaltay, Veli Küçük, Fikret Emek, Kemal Kerinçsiz, Serdar Öztürk, Yalçın Küçük, Aykut Metin Şükre, Ergün Poyraz, İbrahim Şahin, Kemal Aydın, Doğu Perinçek, Mehmet Bedri Gültekin, Turhan Özlü, Erkan Önsel, Hikmet Çiçek, Mehmet Deniz Yıldırım, Hasan Atilla Uğur, Tuncay Özkan, Durmuş Ali Özoğlu, Memet Zekeriya Öztürk, İsmail Yıldız, Oktay Yıldırım. Hukukçuların görüşü: Mete Göktürk - Eski Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca bu davalar ağır ceza mahkemelerine devredildi. İki mahkemenin aynı suçlara farklı kararlar verebildiğini görüyoruz. Tam bir hukuk karmaşası hakim. Bu kararlara itiraz etmek hâlâ mümkün. Tahliye kararı verilenler çıkacaktır, asıl mağdur olanlar tahliye kararı verilmeyenler.' Yusuf Utku Tekayak - Ergenekon davasından 10 yıl hapis cezası alan Sedat Peker’in avukatı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetkisi kalmadı. Artık incelemeleri yapacak olan diğer mahkemeler. 13. Ağır Ceza hâlâ görevli olduğunu söyleyip tahliyeleri reddediyor; ama bunun çözümü başka bir mahkemeyle alakalı değil. Kararı Yargıtay verir. 13. Ağır Ceza’nın tahliyesini reddettiği kişiler de itiraz hakkını kullanmalı. Tutukluluk süresinin 5 yıla inmesiyle zaten 13. Ağır Ceza kendiliğinden tahliye kararı vermeliydi. Burada bir hukuksuzluk var. Anayasa’yı ihlâl ediyor.' Süreç Başbuğ'un tahliyesi ile başlamıştı Mahkemelere, yeni yasanın yanı sıra, İlker Başbuğ'un tahliye gerekçesine atıfta bulunarak yapılan başvurular da vardı. Anayasa Mahkemesi, davada 5 Ağustos'ta açıklanan kararın gerekçesinin hâlâ yazılmadığına, bu nedenle temyiz yolunun kullanılamadığına dikkat çekmişti. Sanık avukatları dilekçelerinde, 'Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlâl edildiği' yönündeki yüksek mahkeme kararının tüm sanıkları ilgilendirdiğini, Başbuğ için verilen tahliye gerekçelerinin kendileri için de geçerli olduğunu belirtti. Cuma gününden itibaren İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne bu iki gerekçeyle tahliye talebinde bulunanların sayısı 30'u geçti. Bu isimler arasında Yalçın Küçük, Sedat Peker ve Teğmen Mehmet Ali Çelebi de var. 5 yılı aşkın süredir cezaevinde olan ve müebbet hapis cezası alan gazeteci Tuncay Özkan, yine müebbet alan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Albay Hasan Atilla Uğur, Muzaffer Tekin, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Hikmet Çiçek, Mehmet Demirtaş ve Oktay Yıldırım da daha önce tahliye talebinde bulunmuştu. Tutukluluk süresini 5 yıla indiren yasanın yürürlüğe girmesinin ardından, ilk tahliye olan isim, Hrant Dink cinayeti davası sanığı Erhan Tuncel'di. 8 Mart Cumartesi günü de, Zirve Yayınevi cinayetleriyle ilgili davanın beş sanığı tahliye edilmişti. aljazeera.com.tr
Celal Kara: '7 Konuşmada Erdoğan Adı Geçiyor'
17 Aralık operasyonu savcılarından Celal Kara, Cumhuriyet'ten Can Dündar'ın sorularını yanıtladı. Savcı Kara'nın açıklamalarının yer aldığı yazı dizisinde son bölüm yayınlandı. Celal Kara’dan eleştirilere yanıtlar: İşte Erdoğan’ın adının geçtiği konuşmalar...- 5 gün boyunca yayımlanan röportajımıza çok sayıda tebrik, eleştiri, itiraz geldi. Bunların belli başlılarını, başlıklar halinde cevaplamanızı rica edeceğim. En çok üzerinde durulan, ilk gün manşete çıkan, “1 Numara Erdoğan’dı” sözünüz… Önce buna bir açıklık getirelim:CELAL KARA - Soruşturmanın kolluk aşamasında, “dönemin Başbakanı”ndan bahseden bazı telefon görüşmeleri saptandı. Sıralayayım:VARAN 1 Sarraf, Çağlayan’la bir görüşmesinde, “Beyefendiye de bir şeyler yapalım” teklifinde bulunuyor. Çağlayan ise “Beyefendi’ye değil, çevresine yapalım” diyor. Bundan kısa bir süre sonra Sarraf, TÜRGEV’e 500 bin dolar para gönderiyor. Sarraf ile TÜRGEV yöneticisi arasında geçen görüşmeden ise bu yöneticinin gelecek paradan, önceden haberdar olduğu anlaşılıyor. Bu durumda; (kamuoyunda da aynı tabirin sıkça kullanılmasına bakılırsa) bu görüşmedeki “Beyefendi” tabiri ile “Dönemin Başbakanı”nın kastedildiği yönünde haklı kuşkular oluşmuştur. O konuşmanın içeriği de bu kanaati oluşturacak nitelikteydi.VARAN 2 2013 Eylül ayında Rıza Sarraf’la görüşmesinde Süleyman Aslan, Başbakanlıkta toplantı yaptıklarını, yurtdışı firmaların Halk Bankası üzerinden bu işe girmelerinde yasal sorunlar olacağını, ama Sarraf’a verdikleri söze sadık kalacaklarını ve Sarraf yönüyle bir sorun olmayacağını söylüyor. Sarraf ise 3 bakanla yemekte bu konuyu konuştuklarından ve 4 milyar dolar ihracat hedefini tutturmak için Başbakan’a verdiği söz gereği, elinden geleni yapacağından bahsediyor.VARAN 3 2013 Ekim ayında Zafer Çağlayan ile görüşmesinde Aslan, ihracat sisteminde Sarrafdışındaki kişilerin de Sarraf’ın yaptığı işin aynısını yapmak için üzerlerinde baskı kurduklarını söylediğinde, Çağlayan, “Sarraf’a baskı olabilir ama Başbakan’ın talimatı o yönde” diyor. Yine Çağlayan, ihracat rakamlarının negatife kaydığını, 3-4 milyar dolar ihracata ihtiyaç olduğunu; Başbakan’la yaptıkları toplantıda bu baskılardan bahsettiğini, Başbakan’ın ise gevşeme olmadan bu işe devam edilmesi şeklinde talimat verdiğinden bahsediyor.VARAN 4 2013 Mayıs ayında Rıza Sarraf- Egemen Bağış görüşmesinde Sarraf’ın yakınlarının vatandaşlığa alınması talebinden Başbakan’ın da haberdar olduğu, Sarraf’tan karşılıklı olarak övgü ile bahsedildiği ve Bakanlar Kurulu’ndan olumlu karar çıkması için temaslarda bulunulacağı ve bu talebin yerine getirileceğinden bahsediliyor.VARAN 5 2013 Nisan ayında Rıza Sarraf, Abdullah Happani ile görüşmesinde, Çağlayan’ınkendisini Başbakan’la tanıştırdığından, kendisinin Başbakan’dan şahsına bir koruma memuru tahsis edilmesini istediğinden, talebinin bakanların da bulunduğu bir ortamda onaylandığından, konuyu İçişleri Bakanı’nın takip edeceğinden bahsediyor.VARAN 6 2013 Ekim ayında Rıza Sarraf, Egemen Bağış’a, şirketleri ve faaliyetleri aleyhine basında çıkacak bir haberin engellenmesini, Başbakan’dan isteyeceğinden bahsediyor. Ancak konu Başbakan’a yansımadan, Muammer Güler ve Egemen Bağış’ın müdahalesi ile çözülüyor.VARAN 7 2013 Eylül ayında Rıza Sarraf, Abdullah Happani ile görüşmesinde, Süleyman Aslan’ın Başbakan’la görüştüğünden ve Çin üzerinden gelecek parayla altın ihracatı yapma konusunda Başbakan’ın talimatı olduğundan bahsediyor. Aynı dönemde Aslan, Sarraf’a ihracatın İran ile bağlantı kurmadan, farklı bir yöntemle artırılması konusunda Başbakan’ın talimatı olduğundan bahsediyor.Başbakan’dan habersiz mümkün mü?Bu durumda;* Soruşturma sırasında tamamen yasal yöntemlerle tespit edilen ve dosyaya dahil edilen bu telefon görüşmeleri eldeyken,* Sarraf’ın aile fertlerinin istisnai yoldan T.C. vatandaşlığına alınması için Bakanlar Kurulu üyelerinin imzası gerekiyorken,* Sarraf, Başbakan’ın protokolünde, hiçbir resmi sıfatı olmamasına rağmen bakanların yanında fotoğraflanmışken,* Operasyonun ilk günlerinde “Dönemin Başbakanı”, kendisi için “Tanırım, hayırsever bir işadamıdır” demişken,* Sarraf’ın bakanlarla menfaat ilişkisi içinde olduğu ve deşifre edilmesi durumunda hükümetin zor durumda kalacağına ilişkin MİT’e ait bilgi notunun, operasyondan 8 ay önce Başbakan’a sunduğuna dair haberler muhataplarınca yalanlanamamışken,“İlk başlarda Başbakan’ın olaylarla hiçbir ilgisi görünmüyor, ancak sonraki diyaloglara bakılınca, Başbakan’ın bu konulardan haberdar olmaması mümkün değil” değerlendirmeme, olaya tarafsız gözle bakabilen kim itiraz edebilir?Niye basından kaçırıyorlar sanıyorsunuz?- Bunlar fezlekede yazılmadı mı?KARA - Bu tapelerin tamamı 504 sayfalık polis fezlekesi ile bilgi notu olarak hazırladığımız 309 sayfalık raporda var. Siz o fezlekelerin basından bu kadar ısrarla ve kararlılıkla kaçırılmasının sebebinin ne olduğunu sanıyordunuz?Başbakan’ın daha derinlemesine irdelenmesi gerekiyordu- Madem öyle, Meclis’e gönderilen bilgi notunda yer alan bu üç bakanın yanında neden Başbakan’ın adı yoktu?KARA - Bir savcı, soruşturmasında konu edilen suçlarda, dokunulmazlığı olmayan şüpheli şahıslar açısından suçun maddi ve manevi unsurlarına göre delilleri değerlendirir. İcrai hareketlerin tamamlanıp tamamlanmadığını ve kastın olup olmadığını irdelerken delillere bağlı hareket eder.Bakanlar Yüce Divan’a gitseydi Başbakan’ın tablosu da netleşirdi“Dönemin Başbakanı”na gelince…Makam unvanının gıyabında zikredildiği bu tapelerde karşılaşılan şüphenin, yaptığım soruşturma aşamasında daha derinlemesine irdelenmesi gerekiyordu. Bu irdeleme kapsamında maddi gerçek; mevzuat yönüyle ancak yasama dokunulmazlığı olmayan şüphelilerle ilgili o aşamaya kadar elde edilen delillere ilaveten yapacağım başka incelemelerin de sonuçlanmasıyla netleşebilirdi.Başbakan hakkında soruşturma ve herhangi bir suç vasıflandırması yapmak, benim yetkim ve sorumluluğum kapsamının dışındadır. O aşamada yasama dokunulmazlığı olan bakanlar yönüyle de eğer Yüce Divan’da bir yargılama olsaydı, Başbakan açısından o aşamada henüz netleşmemiş olan bu tablo, bakanların yargılanması sırasında daha ileri seviyede netleşebilirdi.- Bu yüzden mi, “bakanlar, yüzde 99 Yüce Divan’a sevk edilmeyecek” öngörüsünde bulundunuz?KARA - Aynen öyle.
Erdoğan: 'Belli ki CHP de Artık Haşhaş Almaya Başladı'
Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu’nun Genel Kurul'unda 'Bazı müjdeleri burada açıklamanın daha uygun olacağına karar verdim' diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ardından AK Parti'nin grup toplantısında konuştu.İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:BURADAN MÜJDELERİ VERİYORUMDün sabah Afganistan’da bir bombalı saldırı neticesinde hayatını kaybeden üç vatandaşımıza Allah’tan rahmet niyaz ediyor, yakınlarımızın milletimizin başı sağ olsun diyorum. yaralanan vatandaşımıza da acil şifalar diliyorum. Gerek şirketlerimiz gerek çalışanlarımız askerlerimiz Afganistan’da sadece ama sadece barışı tesis etmek için orada bulunuyorlar. Yapılan saldırının ciddiyetle soruşturulmasının ve önlemlerinin alınmasının takipçisi olacağız.Pazar günü yani 1 Haziran’da 14 yerleşim biriminde seçimler gerçekleştirildi. Bu 14 birimden 13’nde seçimler yenilendi. Bir tanesinde de ilk kez seçim yapıldı. Kuşkusuz bu 14 yerleşim birimi içerisinde önemli merkezler Ağrı ve Yalova illerimizdi. Ağrı’da daha önce BDP’nin kazandığı görülüyordu, seçimin yenilenmesi kararı alındı. Pazar günkü seçimde BDP adayı kazandı. Yalova’da ise bizim AK Parti olarak itirazımız vardı. Tabi yapılan ittifak neticesinde Yalova’da da seçimi CHP adayı az bir farkla kazandı. 14 yerleşim birimi üzerinden bakıldığında 5 merkezde AK Parti, CHP 3 merkezde, MHP 3, BDP 2, Saadet Partisi bir yerde kazandı.'MHP VARLIĞINI İNKAR ETTİ'AK Parti yüzde 43,5 oy almıştı, 1 Haziran itibariyle de yüzde 45,5 oldu. Yani 30 Mart seçimlerine göre 13 yerleşim biriminde oy oranımız 2,5 puan artış gösterdi. CHP’nin oyu bir puan, BDP’nin 2,3 puan arttı. MHP’nin oyları 1,9 puan düştü. Oy oranlarındaki değişime baktığımızda, Yalova ve Ağrı’da AK Parti’ye karşı ittifakların yapıldığı net olarak görülüyor. Bunlara rağmen oy oranının AK Parti’ye yetişemediğini görüyoruz. 30 Mart’ta CHP ve MHP’nin toplam oy oranı yüzde 43 olmuştu, AK Parti’nin ise yüzde 45,5 olarak gerçekleşmişti. 30 Mart’ta bu 13 merkezde, CHP ve MHP’nin toplam oy oranı yüzde 33, AK Parti’nin yüzde 43’tü.Biz Ağrı ve Yalova’daki sonucu analiz ettik ediyoruz. Ancak bu mikro düzeydeki seçimin hem CHP hem MHP için çok önemli yeni dersler verdiğini ama her iki partinin de ibretlik dersler almasını özellikle tavsiye ederiz, bunu fark etmediklerini de görüyoruz. MHP bir kez daha varlığını siyasetini inkar etti. 1 Haziran seçimlerinde MHP’nin esamesi okunmadı. MHP 1 Haziran’da vazifesini benimsemiş halde kimliğini CHP’ye teslim etmiş oldu. CHP sadece Yalova üzerinden kendisi için başarı tablosu çıkartmaya çalışırken bugün de genel manzarayı görmekten kaçınıyor.Doğu’da BDP karşısında AK Parti’den başka parti var mı? Yok. AK Parti’nin karşısında da BDP’den başka parti yok. CHP siyaseti 780 bin kilometrekarede yapmıyor, MHP de yapmıyor. Kendileri için uygun vilayetler, uygun ilçeler aramak suretiyle siyaseti böyle sürdürmek istiyorlar. Bunun adı demokratik bir mücadeleyi ülkeye yaymak değildir, ya ben burada yapabilirim, başka yerde buna gücüm yetiyor, vaka budur.Türkiye’nin her tarafında AK Parti var. buna karşılık MHP ve CHP’nin toplam oyları bile AK Parti’ye yetişemiyor. 1 Haziran seçimleri cumhurbaşkanlığı seçimleri için bir sonuç olacaksa, ortaya çıkan sonuç çatının bir kez daha uçtuğudur çöktüğüdür.Bakınız 30 Mart seçimleri de 1 Haziran seçimleri de MHP tabanında, etraflı şekilde bir değerlendirmeye tabii tutulmalı. MHP artık kendi varlığını kendi kimliğini inkar eden bir partiye dönüştürülmüştür. MHP’yi adeta bir vagon partiye dönüştürmüştür. 2012 halk oylamasında, terör örgütleriyle aynı safta yer almayı seçmiştir. 2011 seçimlerinde ağır bir hezimet daha yaşamıştır. MHP pensilvanya’nın kuklası haline getirilmiştir. Bu yapılanı MHP seçmenine ben haksızlık olarak görüyorum. MHP seçmeni gönül verdikleri partinin kimlerin yedeği haline getirildiğini görmelidir diye düşünüyorum. MHP’ye gönül vermiş kardeşlerime hatırlatmak isterim, CHP içinde sadece bir kanat yok, Suriye’nin eli kanlı rejimine destek veren bir CHP var, mezhep farklılıklarını körüklemek için tahriki yapan CHP var. öbür tarafta kalkıp şöyle Suriye’nin batısına doğru gittikçe Türkmen kardeşlerimiz var. bunların yanında yer alan AK Parti iktidarı var, onların karşısında yer alan CHP anlayışı var. Ey MHP sen de mi yoksa Türkmen kardeşlerimin yanında yer alıyorsun?Gezi olaylarında başı çeken polis asker katilinin sırtını sıvazlayan bir CHP var. Hakkari’de türk bayraklarını sallayamayan, Ankara’da bozkurt işareti yapan her türlü renge bürünebilen bir CHP var. Bir MHP’li nasıl olur da İstanbul’da duvarlara “Zülüm 1453’te başladı” diyen bir zihniyetin yanında yer alabilir? Ankara’da Türk bayrağını yakan bir zihniyetin yanında durabilir?'GEZİ'NİN YIL DÖNÜMÜNDE YİNE CHP VARDI'Gezi olaylarının yıl dönümünde yine CHP vardı, milletvekilleri vardı, ellerinden gelen her türlü oyunu oynadılar. CHP il ilçe başkanlıkları cumartesi günü, çeşitli illerde lojistik merkez görevi yaptılar. Gençleri sokağa çıkartmak için, sokakta polisle çatışmaya girmek için çağrı yaptılar. CHP ve o marjinal terör örgütlerinin çağrısına rağmen karanlık senaryo devreye sokulamadı. Polisimizin dik duruşu sayesinde geldikleri gibi gittiler. Bundan önceki gezi’de onlara destek veren sermaye vardı. Onlardan da destek gelmeyince şimdi çırılçıplak ortada kaldılar. İstanbul’un lüks kafelerinde isyan çağrısı yapanlar cumartesi günü avuçlarını yaladılar.Bir tane o CNN’nin dalvakuğu oralarda bir şeyler yapmaya çalışıyor. CNN International yerlisi, geçen yıl 8 saat aralıksız yayın yaptı. Niye? Ülkemi karıştırmak için. Şimdi de suçüstü yakalandı. Bunların böyle hani özgür tarafsız bağımsız basın diye bir şeyleri yok. Bunlar görevli görevli, bunlar adeta ajan görevi icra ediyorlar.CNN INTERNATIONAL MUHABİRİ GÖZALTINA ALINDI“AVUÇLARINI YALADILAR”Pensilvanya’dan kaos çıkması için avuçlarını ovuşturanlar gazetelerini TV’lerini Twitter’daki maskeli korkaklarını görevlendirenler de onlar da avuçlarını yaladılar. Gezi olaylarının yıl dönümünde, nefret dilini faşizmin İslamafobinin dilini kullananlar avucunu yaladılar. Biz bunları konuşunda, bu başbakan çok gerilimci. Sokakta polisime kurşun sıkacak, polisimi yakacak. Bir tanesi hayati tehlike içinde. Bunu konuşmayacaklar ama farklı bir şey olduğu zaman polis şamar oğlanı, öldür vur yarala. Bunun için her yol meşru. Polisin savunma hakkı bile yok. Böyle bir şey olabilir mi?“BİR GRUP TOPLANTIMIZDA BUNLARI YAYINLAMAK İSTİYORUM”Geçenlerde bu ne sabırdır dedim diye, beyefendiler rahatsız olmuş. Niye rahatsız oluyorsun? Sen bunu git de ABD’de yap bakalım. Git İngiltere’de İspanya’da yap bakalım. Sizlere de şöyle özellikle bazı çekimleri göstermek istiyorum. Bunları bir göreceksiniz nerede ne nasıl yapılıyor görmek lazım. Sürekli olarak bizim güvenlik güçlerimizi bu işlerde tahrik unsuru olarak hedef haline getirenler dünyada neyin nasıl yapıldığını görmeleri lazım. Onun için herhalde bir grup toplantımızda da buradan bunları özellikle yayınlamak istiyorum.“HEDEFİN NE OLDUĞUNU BİZLER DE AZİZ MİLLETİMİZ DE GÖRDÜK”Cumartesi günü beklenenin gerçekleşmeyeceği, isyan ve çatışma çağrılarının karşılık bulamayacağı zaten çok net biçimde görülüyordu. Bir yıl önce Ak Parti’ye, milletin iktidarına karşı o malum çevreler ellerindeki imkanları seferber etmişlerdi. Hatırlayın her yerden taarruz ettiler medya sosyal medya yazarlar, sözüm ona aydınlar, sözüm ona sanatçılar taarruz ettiler. Bu taarruzun içerisinde hepsi yer aldılar. İş dünyası, iş veren örgütleri yer aldılar. Başta CHP olmak üzere, milletten umudunu kesmiş siyasi partiler bu taarruzun içinde yer aldılar. Bu şiddet ve Vandalizm gösterileri dünyaya çevre protestosu gibi sunuluyordu. Hedefin ne olduğunu bizler de aziz milletimiz de gördük.Bir tane sanatçı müsveddesi şunu söylüyordu “hala bunun ağaç meselesi olmadığını anlamadınız mı”“DUVARLARA YAZDIKLARI YAZILAR UNUTULAMAZ”Camiye girerek orada her türlü, bizim cami adabımızın aksine, orada her türlü bira şişelerine varıncaya kadar, ayakkabılarıyla camiye girenleri nasipsiz olarak savunanlar var. hemen ilerisinde dozerle yaya kaldırımlarını söktüler. Biraz ileri gittiler başbakanlık ofisimizi yakma girişiminde bulundular. Duvarlara yazdıkları yazılar unutulamaz. Onlar tamamıyla küfürname. Kendi kişiliklerini ortaya koydular.Başbakan bunları savunsun, başbakan gerilimci. Bunları söylemeyecek miyiz? Bunları millete tanıtmayacak mıyız? Yanlarına kar mı kalacak? Öyle bir paralel yargı var ki, bir kapıdan alıyor oradan bırakıyor. Neymiş? Yasalar buna müsait değilmiş. Bütün bunları bu şekilde uygularsanız o zaman tabi ki bunlarla mücadele zorlaşır.Anadolu ve Trakya’nın iktidarda olmasını hazmedemeyenler sokağı kullanarak kendilerine göre darbe gerçekleştirmek istiyorlar.“SADECE SANDIKTIR…”Adama sorarlar demokrasi sandık değilse ne? Bunu bana anlat derler. Ha o zaman şurada gidersin. Dağda eli silahlı olanlarla mezrayı basarsın, dersin ki bak her ne kadar sandık önüne getiriliyorsa da bilesiniz ki sadece sandık değildir bak silahımız ensemizdedir. Buna mı evet diyeceğiz? Sadece sandık değil diyenlerin dediği budur. Sadece sandıktır, halkın iradesini birileri ipotek alma girişimine girmesin.“KAN VARSA SİZİN OLDUĞUNUZ YERDE VAR”Şu anda bakıyorsunuz Ağrı’da belediye başkanı seçilen kişi “devlet terörü” diyor. Ağrı’da devlet terörü estirilmiş. Şu ifadeye bak ya. Bir milletvekili olarak bu ülkede devlet teröründen bahseden bir insan önce aynaya bakmalı. Sen bir defa terörün desteğiyle belediye başkanı seçilen birisisin. Kan varsa sizin olduğunuz yerde var.  Bak Diyarbakır’da ağlayan annelerin, belediye başkanlığı önünde oturmalarına tahammül edemediniz.“KÖPÜKLE ORALARI YIKAMA BAHANESİYLE KOVDUNUZ”Bunu neyle izah edeceksiniz? Oradan kaldırdınız. Devamlı TOMA’lardan sıkılan sudan rahatsız oluyordunuz. Orada sizler köpükle oraları yıkama bahanesiyle kovdunuz. Orta refüje soktular, yol düzenlemesi yapacaklarmış. Tehdide başladılar. Dediler ki çocukları halledeceğiz, bize bu kadar müsaade. AK Parti olarak bunun takipçisi olmaya mecburuz.Hadi bakalım, şu anda da bu çocukları getirip anne babalarına teslim etmeniz lazım. Adreslerini gayet iyi biliyorsunuz.“PİKNİĞE GÖTÜRÜYORUZ DİYEREK DAĞA GÖTÜRÜYORSUN”Dedim ya B planı C planı devreye girecektir. Şu anda Hür Demokrat Partili milletvekillerinin bu işin yakın takipçisi olarak bu süreci kendilerinin çözme sorumluluğu var. Bizim çözüm yolumuz farklı olacak. Bir tarafta çözüm süreci diyeceksin sonra engellemenin mücadelesini vereceksin. Bir tarafta barış barış barış diyeceksin. Biz olmazsak kan olur burada, lafa bak ya. Barış barış diyorsun yavruları analarından alıp pikniğe götürüyoruz diyerek dağa götürüyorsun. Bu nasıl barış? Bazıları taciz bu nasıl barış? On binlerce insanın katili sizsiniz, bu terör örgütü. Bunları görmeyecek miyiz? Sürekli aşağıladıkları tepeden baktıkları köylülerin insafı ve vicdanı olanların ülkeyi yönetmesinden rahatsız oldular. Bir şekilde buna son vermek istiyorlardı. Sokak eylemleriyle başarabileceklerini zannettiler.Sermayeleriyle kontrol ettikleri hatta birer kuklaya çevirdikleri marjinal sol örgütleri sokağa dökerek başarabileceklerini zannettiler.“BAK SİZİN BU YAPAMADIKLARINIZI AK PARTİ YAPTI”İşte o günlerde bizler de meydanlara çıktık. Beş şehrimize milli irade mitingleri yaptık. Halk akın akın meydanlara koştu. Zaman zaman bunların yazarları yorumcuları şöyle söylüyorlardı “Taksim meydanına iki milyon insan geldi” ya bunlar saymayı bilmiyor ya bunlar Taksim meydanına ne kadar insan alınabilir bunu bilmiyor. Debreli hikayesini de bilmiyorlar tabi. Sürekli olarak atıyorlar. Tabi bunların Yenikapı’yı niye kabullenmedikleri, niye gelmedikleri ortaya çıkıyor veya Küçükyalı Maltepe’deki meydana niye gelmedikleri ortaya çıkıyor. Çünkü oraya geldiklerinde o zaman her şey meydana çıkacak. Bunlar bir şeyi hala öğrenemediler. Elinizde sopayla molotofla değil nefret söylemiyle değil büyük bir sabırla meydanlara gelin. Bak sizin bu yapamadıklarınızı AK Parti yaptı. AK Partili seçmenin elinde ne Molotof ne sopa vardı.“CHP MEDYASI HER GÜN YALAN HABERLERLE GENÇLERİ TAHRİK EDİYOR”Yakın tarihten şu hadiseyi hatırlatmak istiyorum. 1960 yılı Nisan ayı. İstanbul ve Ankara’da üniversite öğrencileri gösteriler yapıyorlar. CHP tıpkı bugün olduğu gibi tahrik ediyor. CHP medyası her gün yalan haberlerle gençleri tahrik ediyor. Yüzlerce öğrencinin öldürüldüğü, kıyma makinelerinden geçirdiği iddiası CHP tarafından dillendiriliyor. Merhum Necip Fazıl Adnan Menderes’i ziyaret ediyor. Necip Fazıl, Menderes’e gerekli tedbirleri almasını tavsiye ediyor. Merhum Menderes ise mevcut tavrını sürdürmeyi tercih ediyor.“BU TEHDİDE SESSİZ KALMADIK”Biz geçen yıl gezi olaylarıyla bir darbe senaryosu devreye alındığında Menderes gibi üzerimize gelen bu tehdide sessiz kalmadık. Mısır’da yaşananların, Ukrayna’da yaşananların Türkiye’de yaşanmasına izin vermedik. Sokakları vandallara milli iradeyi de CHP’ye teslim etmeden bu ihtilal aşıklarının geldikleri gibi gitmelerini sağladık.“BU FEZLEKELER YOK EDİLMEK İSTENDİ”Sokak eylemleriyle ihtilal yapamayanlar, 17 ve 25 Aralık’ta bir başka darbe senaryosunu uygulamaya koydular. Orada da dik durduk taviz vermedik. Daha önce de ifade ettim darbe girişimleri için fezlekede, bunu inkar ediyor paralel yapının paralel yayın organları. Dönemin başbakanı ifadeleri geçiyor. Tam ifade şu “suç işlemek için oluşturulan örgütün lideri dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan” aynı şekilde bakanlarımızdan da örgüt üyesi olarak bahsediliyor. Bu fezlekeler yok edilmek istendi. Silinmiş dosyalar kurtarıldı. Bu fezleke büyük oranda ortaya çıkarıldı.“ŞU ANDA İNLERİNE GİRDİK”Şimdi paralel medya, başına gelecekleri önceden bildikleri için, rezilliğin farkında olmak için bunların düzmece olduğu için kampanya başlattı. Hiç boşuna uğraşmasınlar. Ortaya çok vahim belgeler deliller çıkıyor. Yaptıklarının hesabını vermeye başlayacaklar. İnlerine gireceğiz demiştik. Şu anda inlerine girdik. Bütün pisliklerini ortaya döküyoruz. Kaçıp saklandıkları inlerinden de sorumluları çıkaracak adalete teslim edeceğiz. Bu ülkede artık hiçbir darbe girişimi hesapsız kalmayacak.Dün dört CHP’li milletvekili basın toplantısı düzenlediler. Son derece ilginç. CHP, MHP ile birlikte Pensilvanya’nın siyasi taşeronluğu üstlenmişti. Pensilvanya tapeleri yaptığı montajları servis edecek, yargı ve emniyetteki maşalarıyla hükümeti devirecekti, MHP ve CHP buna destek verecek. AK Parti gidince CHP MHP iktidara oturacaklardı. Pensilvanya kapı kapı dolaşarak CHP’ye MHP’ye BDP’ye oy istediler. Ama en çok CHP’ye çalıştılar. CHP genel müdürü, eline tutuşturulan malzemeyi salladı durdu.“YARGI ÖNÜNDE HESABINI ELBETTE SORACAĞIZ”Zaten dünyada hep söylüyorum ya, bunun kadar yalanı maharetli kullanan ikinci bir kişi bulamazsınız. Ve yalanı kullanırken de yüzü filan kızarmaz ha gülerek bunu söyler. Bunlar hep birlikte tarihi nitelikte bir işbirliği gerçekleştirdiler. Ellerine hiçbir şey geçmedi. 30 Mart’ta millet gereken cevabı verdi. Tabi CHP’de bunun hesabı soruluyor.CHP’de bu sorgulamadan kurtulmak için farklı gündemlere sarılıyor. Kendisini temize çıkartmaya çalışıyor. Kamuoyunda Balyoz davasıyla ilgili rapor hazırlamışlar. Yeni dostları yol arkadaşları olan Pensilvanya örgütüne en küçük bir eleştiri yok. Bütün sorumluğu hükümete Genelkurmay’a Yargıtay’a yıkma peşindeler. Genelkurmay başkanına hakaret ettiler. CHP de artık haşhaş almaya başlamış. Yeni yol arkadaşlarına çok hızlı uyum sağladılar. Genelkurmay başkanlığımız gerekli açıklamayı yaptı. Dava açacaklarını ifade ettik. Biz de bunun peşini bırakmayacağız. Yargı önünde hesabını elbette soracağız. Ama bir temel ilkeyi hatırlatmak isterim. Biz bu davanın hakimi savcısı da değiliz. Bizden hukuka müdahale etmemizi bekliyorlarsa daha çok beklerler.“BU, TAVŞANA KAÇ DEMEK TAZIYA TUT DEMEK”Pensilvanya ile ilişkilerinin üzerini örtemezler. Bu tavşana kaç demek tazıya tut demek, tazı bunu tutmayacaktır. Bize bunu yutturamazlar. Balyoz davası sanıklarının, sanık yakınlarının duygularını istismar etmekten de CHP vazgeçsin.Geçen hafta grup toplantımızda, Türkiye’nin hangi yapay sorunlarla meşgul edildiğini aktarma fırsatım olmuştu. Yüz yıldır Kürt ve Alevi kardeşlerimizin sorunları Türkiye’yi yavaşlatmak, kalkınmasını, ilerlemesini güçlü bir devlet olmasını engellemek amacıyla kullanıldı. İç huzurumuzu yaralamak adına bu sorunları sıcak tutuldu. Türkiye ne zaman güçlendiyse bu sorunlar gündeme taşındı. Terörle çatışmayla sokak eylemleriyle Türkiye’nin enerjisi bu sorunlar üzerinden heba edildi. Bütün engelleri aşarak tuzakları aşarak bugünlere geldik.“ZOR BİR YIL GERİDE KALDI”Türkiye bir yıl önce Mayıs ayında tarihinin en büyük ekonomik başarılarını konuşuyordu. Ardından Gezi eylemleri başlatıldı, 17, 25 Aralık darbe girişimiyle ağır bir darbe indirmek istediler. Tüm bunları basiretle geride bıraktık. 2013 yılının mayıs ayı gibi 2014 yılının mayıs ayını başarılarla tamamladık. 93 bini aşan İstanbul borsası 60 binlere kadar gerilemişti. Şu anda borsa toparlandı 79 bin seviyesini aştı. MB rezervimiz, geçen Mayıs’ta 135 milyar dolara ulaşmıştı. Şu anda yeniden 131 milyar dolar seviyesine ulaştı. İhracatta Mayıs ayında yine tüm zamanların rekorunu elde ettik. Geçen yılın mayıs ayına göre yüzde 5,8 oranında arttı ve 13 milyar 412 milyon dolar oldu. Bu cumhuriyet tarihinin rekorudur. Geriye dönük 12 aylık ihracatımız da 156 milyar doları aştı, bu da cumhuriyet tarihimizin en büyük rakamı. Zor bir yıl geride kaldı, eylemler darbe girişimleri geride kaldı.“TÜRKİYE’YE BİR YIL KAYBETTİRDİ”Artık bu ilerlemenin sekteye uğramasına tahammül edemeyiz. Yapay sorunlar üzerinden ağır bedeller ödemesinden müsaade edemeyiz. Gezi olayları 17-25 aralık darbe girişimleri Türkiye’ye bir yıl kaybettirdi. Mesaimizin bir kısmını işte bu huzur ortamını bozmak isteyenlerle mücadeleye sarf etmek zorunda kaldık.“ŞİDDET HİÇBİR MESELENİN ÇÖZÜM ARACI DEĞİL”Bizim 77 milyon olarak gece gündüz çalışıp reformu yapıp, 2023 hedeflerine doğru ilerlemememiz gerekiyor. Bakınız terör de sokak eylemleri de bugüne kadar hiçbir netice alamamıştır, alamaz. Her zaman ifade ediyorum. Şiddet hiçbir meselenin çözüm aracı değil. Şiddet arkasından kandan gözyaşından huzursuzluktan başka bir şey getirmez. Bütün sorunlarımızı hukuk zemininde çözeceğiz. Siyaset hukuk ve demokrasi dışında hiçbir yol sorunlara çözüm üretemez.“5 KADIN TERÖRİSTİ ACIMASIZCA KATLETTİLER”Sizlerin, aziz milletimin, doğu ve güneydoğudaki kardeşlerimizin, annelerinin buraya dikkatlerini çekiyorum. 2010 yılında, beş kadın terörist dağdaki zorbalığa dayanamayarak örgütten kaçma kararı aldı. Diyarbakır kırsalında yakalandılar. Hatırlayın. Bu beş kadını bir mağaraya hapsettiler. Günlerce işkence yaptılar. Ardından acımasızca katlettiler. Cansız bedenlerini bilinmeyen yerlere gömdüler. Anneleri babaları yavrularının öldürüldüğünden habersizdi. Bu katliama şahit olan İranlı kadın bir terörist dayanamadı, anneleri aradı ve katledildiğini duyurdu.“BDP BUNU SORGULAMADI”Terör örgütü ne dedi biliyor musunuz? Kış hazırlıkları sırasında jeneratör gazından zehirlendiler ve öldüler dedi. Bir yıl geçtikten sonra bu kadın teröristler için cenaze töreni düzenlediler. Hale bak. Çünkü karakterleri bu. BDP’nin bazı milletvekilleri, kadın milletvekilleri buna sahip çıktılar. BDP bunu sorgulamadı. Hani barıştan yanayız diyorlar ya. Kadın hakları yanlısı vekilleri bu katliamı sorgulamadılar. Halktan gizlemeye çalıştılar.“ÖLMEYE VE ÖLDÜRMEYE GÖNDERDİLER”2011 yılında Cudi dağındaki, bir mağarada teröristler kıstırılıyor, askerimiz saatlerce dil döküyor. Nihayet teröristler teslim oluyor. Bir tanesine subayımızı soruyor. Annen baban sağ mı? Terörist bilmiyorum diyor. Subayımız kaç yıldır görüşmüyorsun diyor. Terörist beş yıldır diyor. Bunlar üzeri örtülemeyen yüzlerce hikayeden iki tanesi. Buna benzer çok acı yaşandı. Aile trajedisi yaşandı. Ölmeye ve öldürmeye gönderdiler. İşlerine gelmeyince de vahşice katlettiler.“KENDİ ÇOCUKLARINI DA ABD’YE İNGİLTERE’YE GÖNDERİYORLAR”Genç bir çocuğun beş yıl boyunca annesiyle babasıyla görüşmesini engelleyerek kim neyin mücadelesini veriyor? Buradan mı özgürlük barış gelecek? Buradan mı barış mücadelesi verecek? Vicdanın olmadığı yerde özgürlük olur mu? Biz terör örgütünden ne vicdan bekliyoruz ne insaf bekliyoruz ne de acıma duygusu bekliyoruz. Ben BDP’nin HDP’nin vekillerine soruyorum. Sizin çocuğunuz yok mu? İnsafınız vicdanınız yok mu? Kaçıyorlar, dağa götürüyorlar, kendi çocuklarını da ABD’ye İngiltere’ye gönderiyorlar. Fark bu.Benim Kürt kardeşimin bunu bilmesi lazım. Bizim yavrularımız dağlara kaçırılırken şu anda bölücü terör örgütüyle el ele olan HDP’nin işte başındakiler veya milletvekilleri belediye başkanları onların çocukları da ABD’de Avrupa’da değişik yerlerde, eğitim alıyorlar, turistik seyahat yapıyorlar.Ey HDP milletvekilleri siz evde çocuklarınızın yüzüne nasıl bakıyorsunuz? 30 yıldır evladının nerede olduğunu, yaşayıp yaşamadığını bilmeyen anne babalar var.“O ANNELER BABALAR ARTIK İSYAN ETMEYE BAŞLADILAR”Ben de geçen akşam bir tanesinin anne babasıyla ninesiyle görüştüm. O da son kaçırılanlardan. Telefonda tabi hüngür hüngür ağlıyor. Dertleştik. Tablo bu. Ve belediyenin önünde de kalkıyorsun saldırıyorsun. Niye? Hadi işte onlar da Kürt, çocuklarını kaçırdınız. Niye rahatsız oluyorsun? Ama gelip Taksim meydanında şurada burada her türlü eylemi molotofla yapıyorsunuz. Can alıyorsunuz, can yakıyorsunuz, silah kullanıyorsunuz. Evladı ölse bile gözyaşı dökemeyen ağıt yakamayan acısını paylaşamayan anne babalar var bugün. Bunlar çocukları almakla kalmıyor, ağıt yakmalarını engelliyorlar. O anneler babalar artık isyan etmeye başladılar.Çocuklarının kaçırılmasına yüreklice isyan ediyorlar. Anneler babalar artık susmuyorlar, kan tüccarına dönüşen terör örgütü karşısında boyunlarını öne eğmiyorlar.İşte şimdi Diyarbakır’da anneler evlatlarına sahip çıkıyor. Demokrasiden barıştan insan haklarından olduğunu savunan HDP göstericilere eziyet ediyor. Çok rahatsız oldular. Gerçek yüzlerinin görünmesinden çok rahatsız oldular. 15 yaşındaki çocukların kaçırılmasını izah edemediler. İnanın rezil oldular.şimdi rezilliklerini bastırmak için de gösteri yapan o kardeşlerimizi dağıtmaya kalkışıyorlar. 30 yıl susturdunuz, artık susturamayacaksınız. Annelerin ağıdını gözyaşını 30 yıl bastırdınız. Artık bastıramayacaksınız. Özgürlük ve barış bağımlılık yapar. Doğu ve güneydoğudaki kardeşim özgürlüğün ve barışın tadına vardı. Terör örgütünün baskısından kurtulan vatandaşlar artık özgürlüğe barışa sahip çıkıyorlar. Bir buçuk yıldır anneler babalar barışın ve özgürlüğün huzurunu yaşıyor. Bakın bizim de hiçbir şekilde şımarıklığa tahammülümüz yok.Yol keserek polisi askeri taşlayarak ülkeye yeni açı yaşatmak isteyenlere asla eyvallah etmeyiz. Çözüm için biz değil elini gövdesini taşın altına koymuş bir iktidarız. Bedeli her ne olursa olsun bu meseleyi çözeceğiz dedik, hamdolsun çok önemli mesafeler kaydettik.BDP HDP dürüstseniz samimiyseniz, siyasi Kürtçülük yapmayan Kürt kardeşlerime, diğerlerine de sesleniyorum. Diyorum ki siz acaba bu yol kesmelere evet diyor musunuz? İnsani midir? Yol kesmek bak ses geldi oradan, tarihimizde eşkıyanın işi olarak bilinir. Şimdi tabi terörist bunu yapıyor. Terörist eşkıyanın çok daha ötesinde. Köyüne gidecek onların da yolu kesiliyor. Ana yolda onların da yolu kesiliyor. Bazıları bakıyorsunuz alıp kaçırılıyor. Paralar isteniyor, haraç isteniyor. Bunlar haraççı. Bu kadar diyor haraç vereceksin. Hale bak. Sanki orada yolları yapan onlar, suyu getiren o. Sanki bütün üniversiteler okullar bunları kuran o. Bu vergilerden bunlar yapılıyor, senin haracında terör estiriliyor.15 yaşında çocukların ana kucağından alınıp dağa götürülmesine, robota döndürülmesine sessiz kalamayız. Bunu HDP çözmeyecekse, şımarıklığın sırtını sıvazlayacaksa bunu bilelim. Bu sorunu çözmek için, anneleriyle kucaklaştırmak için bizim de yöntemlerimiz var. bu çocuk kaçırma eylemlerinin son bulmasını, çocukların geri getirilmesini istiyoruz. Eğer korkuyorlarsa bunu söylesinler, tehdit varsa bunu söylesinler, o yürekli anneler gibi cesaretleri yoksa bunu da söylesinler.Diyarbakır’da 15 yaşındaki çocuğunun peşine düşen annenin karşısına başka anneler çıkartmak zalimliktir. Anneliğin siyaseti yoktur. Sağcılığı solculuğu yoktur. Hiçbir annenin yavrusundan kopmasına tahammülümüz olamaz. Biz çözüm sürecini tüm anneler için babalar için başlattık. Oğlu askerde olan anneler için, oğlu dağa kaçırılmış anneler için başlattık.Tüm annelerin bu sürece yüreklerini koymalarını istiyorum. Bu terör baronlarına kan tüccarlarına itiraz etmelerini istiyorum. Hiçbir anne korkmasın, çekinmesin. Anneler ne kadar bu sürecin içerisinde olursa barış da bu kadar mümkün olacaktır. Ben Diyarbakır’da eylem yapan o yürekli anneleri selamlıyorum. Yavrularına kavuşmaları için çırpınmaya devam edeceğimizi belirtiyoruz. Çözümün yanında durmaya, inadına demokrasiyi kardeşliği savunmaya devam edeceğiz.TBMM genel kurulunda yoğun bir hafta bizleri bekliyor. Çok önemli tasarı ve teklifleri cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde inşallah çıkartmış olacağız. Bugün grup toplantımız öncesinde çok önemli tasarı ve teklifimizin detaylarını açıkladım. Alt işverenlik yani taşeronluk konusunu yeniden ele alıyoruz. Çok önemli düzenlemeler getiriyoruz. İşçilerimizin hak kayıplarının önüne geçiyoruz. Alt işverenlikte iş sağlığı ve güvenliği, kıdem tazminatı gibi konularda önemli düzenlemeler yapıyoruz. Yer altında çalışan işçilerimiz için haftalık çalışma saatini 36 saat günlük çalışma süresini 6 saat olarak kısıtlıyoruz. Şehit madencilerimizin anne babaları için muhtaçlık şartını da kaldırıyoruz. Soma’da şu anda çalışamayan madencilerimizin ücretleri işveren tarafından ödenecek. Ne alıyorsa, o işletme açılana kadar aynen alacak. Ayrıca çalışamadıkları dönemde işsizlik sigortası fonundan net maaşları kadar biz de ödeme yapacağız. Madenlerde çalışan işçilerimizin emeklilik yaşını da 55’ten 50’ye indiriyoruz. Yıpranma payını değiştiriyoruz. İzinde geçirdikleri süreler tatiller de yıpranmaya dahil edildiğinde erken emekli olmak isteyen madenci kardeşimiz 43 yaşında bile emekli olabilecek.Şu anda AFAD’dan başka yetkili hiçbir birim yoktur. Bunu genelgeyle de valiliklerimize bildirdik. AFAD’da sadece somadaki madencilerimizin ailelerine bunlar olacak. Belki iki belki üç ev düşecek. Belki kiraya verecek. Çocuklarını onunla okutulacak. Bazıları üniversiteleri okumalarını sağlayacağım diyor. Bunlar AFAD’da toplanacak. Ama bu paralelin vakıflarına derneklerine sakın ha, bunlar aldatırlar, bu paralar biliyorsunuz farklı yerlere giderler. Bunlar kara para, bu kara parayı da bazı şirketler vasıtasıyla aklarlar.haberler.com
Bayrak Krizinin Yaşandığı Komutanlık Lağvedildi
YAŞ kararı ile Türk bayrağının indirildiği Diyarbakır merkezli 2. Hava Kuvvet Komutanlığı lağvedildi. Yeni oluşturulan komutanlığın başına ise Korgeneral Abidin Ünal getirildi Radikal'de yer alan habere göre Yüksek Askeri Şura kararı ile özellikle PKK ile mücadele döneminde sınır ötesi operasyonların yürütüldüğü komutanlık olan ve direkten Türk bayrağının indirilmesiyle tartışılan Diyarbakır merkezli 2. Hava Kuvvet Komutanlığı lağvedildi. Bu karar ile Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren Eskişehir merkezli 1. Hava Kuvvet Komutanlığı ve Diyarbakır merkezli 2. Hava Kuvvet Komutanlığı’nın tüm faaliyetleri Eskişehir’de yeni kurulan Muharip Hava Kuvveti ve Hava Savunma Komutanlığı’na devredildi. Muharip Hava Kuvveti ve Hava Savunma Komutanlığı’na ise geçen yıl Balyoz Davası ’nın Yargıtay’daki temyiz duruşmasına katıldığı gerekçesiyle Hava Kuvvetleri Komutanı olamadığı öne sürülen Korgenerallikten Orgeneralliğe yükseltilen Abidin Ünal getirildi. Böylece Ünal’ın Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın önü de açılmış oldu.T24
Engin Alan'dan Hapishanede Yediği Yemeklerin Parası İsteniyor
Balyoz davasında 4 yıl hapis yatan MHP Milletvekili Engin Alan 'dan cezaevinde yediği yemeklerin parası isteniyor.Emekli korgeneral ve MHP milletvekili Engin Alan Balyoz davası nedeniyle 2010 yılında tutuklanıp 18 yıl ceza aldı. Geçtiğimiz Haziran ayında Anayasa Mahkemesi kararıyla cezaevinden çıktı.Birkaç gün önce ise Alan'ın adresine Sincan Cezaevi'nden bir yazı geldi. Yazıda, Engin Alan'dan 4 yıl boyunca cezaevinde yediği yemeklerin bedeli olan 850 lira istendi.Haberi MHP milletvekilinin kızı Tülin Alan sosyal medya hesabından duyurdu. Yönetmeliğe göre, hapiste geçirdikleri süre boyunca yapılan harcamalar, hükümlülerden istenebiliyor.T24
'CHP Genel Seçimde İttifak Yapmayacak'
CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili olarak, 'MHP ile geliştirdiğimiz, ortaya koyduğumuz tutum o seçimde kalmıştır. Genel seçimde CHP herhangi bir ittifak, iş birliği yapmaksızın kendi mücadelesini yürütecektir' dedi.Kurban Bayramı dolayısıyla partisinin Bodrum ilçe örgütünü ziyaret eden Hamzaçebi, burada gazetecilere açıklamalarda bulundu.Hamzaçebi, 91 yıllık Cumhuriyet'in 12 yılının AK Partisi hükümetleriyle geçirildiğini hatırlatarak, 12 yıl önceyle kıyaslandığında Türkiye'nin, demokrasi, hak, hukuk, özgürlük yönünden daha iyiye gitmediğini savundu.12 Eylül döneminin işkencelerinin yerini polis fezlekeleri, savcı iddianamelerinin aldığını iddia eden Hamzaçebi, şöyle konuştu:'Haksız, hukuksuz yere cezaevinde tutulan o Balyoz Davası olarak isimlendirdiğimiz davanın mensupları, sanıkları 'Bizim hayatımızdan çalınan o 5 yılı kim geri verecek?' diye haykırıyor. 'Bugün özgür olduk, bizim geleceğimiz çalındı, bizim sağlığımız çalındı, bizim hayatımız çalındı' diyorlar. 'Biz iş bulamıyoruz, çalışamıyoruz, özgürüz ama iş bulamıyoruz'... Hiç kimse bu sorumluluktan kaçamaz. Bu sorumluluğun sahipleri bunun hesabını Türkiye Cumhuriyeti'nin yargısında bir gün mutlaka verecektir.'PYD Lideri Müslim'in Türkiye'ye gelişiHamzaçebi, bir gazetecinin PYD Lideri Salih Müslim'in Türkiye'ye gelişiyle ilgili sorusuna şu yanıtı verdi:'PYD Lideri Salih Müslim'in Türkiye'ye gelişi, hükümet yetkilileriyle teması ona verildiği ifade edilen sözler CHP'nin bilgisi dahilinde değildir. Biz CHP olarak bir başka ülkenin içişlerine karışma anlamında bir politikayı kesinlikle doğru bulmuyoruz. Hedefe bir ülkenin yönetimini, hükümetini koyup, hükümeti devirmek için o yönetim karşıtı, rejim karşıtı kişilerle gruplarla iş birliğine girmek bizim anlayışımızda yoktur.'Cumhurbaşkanı seçimleriHamzaçebi, cumhurbaşkanı seçimlerinde MHP ile kurulan ittifakın milletvekili seçimlerinde de uygulanıp uygulanmayacağı sorusunu, 'MHP ile geliştirdiğimiz, ortaya koyduğumuz tutum o seçimde kalmıştır. Genel seçimde CHP herhangi bir ittifak, iş birliği yapmaksızın kendi mücadelesini yürütecektir. Milletimize güveniyoruz, partimize güveniyoruz, örgütümüze güveniyoruz. Hiçbir ittifaka ihtiyaç duymayacağız' şeklinde yanıtladı.Hamzaçebi, ortaöğretimde başörtüsünün serbest bırakılmasıyla ilgili de çocukların okulda sadece eğitimle uğraşmasını istediklerini söyledi. Hamzaçebi, 'Siyasetin, kızlarımızın, kadınlarımızın başındaki örtüden elini çekmesini istiyoruz' dedi.Muhabir: Ali Ballı
Özkök: 'Balyoz'u Basından Duydum'
Balyoz Davası'nda 24. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, ilk kez ifade verdi, iddiaları basından duyduğunu söyledi. Özkök, 2 yıl önce Ergenekon davası sırasında 'bu konuda duyumlar aldığını ve astlarına araştırılmasını emrettiğini' söylemişti.Balyoz davası, Anayasa Mahkemesi'nin 'haklarının ihlal edildiği' yönünde verdiği kararın ardından yeniden görülmeye başlandı. İlk duruşmada 24. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ifade verdi. Dava, asker eliyle hükümeti devirme iddiası ile 2010 yılında açılmıştı. Özkök, 2012 yılında darbe girişimi iddiasıyla açılan Ergenekon davası kapsamında ifade vermiş, o ifadesinde kendisine Balyoz davasına konu olan darbe iddiaları da sorulmuştu. Özkök, Balyoz darbe planıyla ilgili duyumlar aldığını, astlarından bunu araştırmalarını istediğini söylemişti. Bugün ise davaya konu olan seminer, toplantı ve girişimlerini basından öğrendiğini söyledi.'Basından duydum'Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, Mahkeme Heyeti Başkanı Özlem Karaçam,Özkök'e sanıklardan tanıdıkları ve tanımadıkları sordu.Özkök'ün,'Genelkurmay başkanıyken emrimde çalıştıkları için hepsinin ismini hatırlamayabilirim' demesi üzerine Başkan Karaçam, 'Önemli değil onlar. Şu anda hatırlayıp hatırlamadığınızı söyleyin' dedi.Özkök, isimleri okunan Dursun Çiçek, Engin Alan, Ergin Saygun, Ergün Balaban, Oktay Memioğlu, Mücahit Şişlioğlu, Halil İbrahim Fırtına, Bilgin Balanlı, Nejat Bek, Mustafa Aydın Gürül ve Özden Örnek gibi isimleri tanıdığını söyledi.Başkan Karaçam 'Öncelikle Suga, Oraj, Çarşaf ve Balyoz harekat planlarıyla ilgili bilginiz var mı? Bunu anlatın' dedi. Özkök, 'Bu planların hiçbirini duymadım. Özellikle Balyoz kelimesi bana çok yabancı geldi. Ancak basından duydum. Darbe planı yapıldığına dair bir duyum almadım' dedi.2003'te Genelkurmay Başkanı olduğunu hatırlatan Özkök, 'O zaman darbe planı yapıldığına dair bir duyum aldınız mı?' sorusuna karşılık da, 'Darbe planı yapıldığına dair herhangi bir duyum almadım. Dedikodu mahiyetinde bilgiler geliyordu' ifadelerini kullandı.Mahkeme Başkanı Karaçam'ın, 'Sanıklardan Çetin Doğan ifadesinde, 'Özkök ile bir görüşme yaptım ve Özkök bana, orduda bazı kıpırdanmalar var, bu nedir diye sordu. Ben de, bunlar dedikodu dedim' beyanında bulunuyor, ne diyorsunuz?' diye sorduğu Özkök, 'Doğrudur. Doğrudan doğruya bunları kendisine sormayı yeğledim. Kulaktan gelen bilgiler vardı dedim' diye konuştu.Hilmi Özkök, 'Bu kulaktan dolma bilgileri kim getiriyordu size?' diye sorulması üzerine de, 'Basından duyuyordum. İmzasız mektuplar geliyordu. Askeriye dışından geliyordu bu mektuplar' ifadelerini kullandı.Savcının, '27 Mart 2012'de yapılan duruşmada Çetin Doğan beyanında, sizinle yaptığı bir görüşmeden bahsediyor. Bu görüşmede de, 'köstebek bir evrakı alabilir ama bütün bir valizi alamaz' şeklinde sözler sarf ettiğinizi söylüyor. Ne diyorsunuz?' diye sorduğu Özkök, 'Benimle kendisi arasında olmadı. Böyle konuşmadım. Bu sözü kendisinin söylediğini basından duydum' yanıtını verdi.Başkan Karaçam'ın, 'Seminerde senaryonun görüşülüp görüşülmemesi konusunda herhangi bir yazışma yapıldı mı?' diye sorduğu Özkök, 'Hayır yapılmadı, zaten de yapılmaz' dedi.Özkök'ün ifadesi sadece 15 dakika sürdü. Sanıklar ve avukatları tanık Özkök'e soru sormadı.Özkök, daha önce 'Duyumlar geldi' demişti2012 yılında Ergenekon davasında tanık olarak ifade veren Hilmi Özkök, Balyoz davasına konu olan darbe planı ile ilgili bilgisi olup olmadığı sorusuna şu yanıtı vermişti;'Genelkurmay, her 2 yılda, 1. Ordu, 2. Ordu, 3. Ordu'ya hangi planların oynanacağını, seminerlerin yapılacağını, ne şekilde oynanacağını ve tarihleri bildirir. Bu, benden önce rutin olarak yayımlanmıştır. Uygulanması gerekir. Ben yoğunluğumdan katılamadım. Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yapılmasını emrettim. Bu seminer icra edilmiş, fakat en tehlikeli senaryo amacını biraz aşkın şekilde oynanmış, siyasi kişiler ve siyasi olaylar, gerçekmiş gibi oynanmış gibi duyumlar geldi.'Yalman: Hiçbir istihbarat almadımÖzkök'ten sonra dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman dinlendi. Mahkeme Başkanı Karaçam'ın 'İddia edilen hareket planları hakkında bilginize başvuracağız. Bu planlar hakkında ne biliyorsunuz? şeklinde yönelttiği soruya Yalman, 'Bu davayla ilgili, yani Balyoz davasıyla ilgili olarak size söyleyebileceğim hususlar, ben Balyoz Planı ilgili hiçbir istihbarat almadım. Hiç belge ve bilgiye sahip değilim. Bu konuyu basına intikal ettikten sonra öğrendim. Ayrıca bu konuyla ilgili herhangi bir eylemim, bir girişimim, bir hareketin engellenmesi hususunda bir girişimim olmamıştır.'Karaçam'ın, 'Balyoz Planı dışında, 'Oraj', 'Sakal', 'Çarşaf' ve 'Suga' planlarını duydunuz mu?' şeklinde soru yönelttiği Yalman, 'Hayır duymadım' yanıtını verdi.Balyoz Davası duruşması 3 gün devam edecek.Kaynak: Al Jazeera
Aytaç Yalman 'Darbeyi Asıl Ben Önledim' Demişti
Eski Genelkurmay Eski Başkanı Hilmi Özkök , 2012 yılında bir televizyon programında 'Darbeyi ben önlemiştim' sözlerine yönelik olarak, eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman , 'Darbeyi asıl ben önledim' ifadelerini kullanmıştı.Yeniden görülmeye başlayan Balyoz davasında, 'Bu dava ile ilgili olarak size Balyoz planı ile ilgili istihbarat almadım. Belge ve bilgiye sahip değilim. Basından öğrendim bu konuyu. Bu konu ile ilgili bu haraketin engellenmesi hususunda girişimim olmadı” ifadelerini kullanan, eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, 26.09.2012 tarihinde İsmail Küçükkaya'ya verdiği röportajda, 'Darbeyi ben önlemiştim' diye konuşmuştu,Aytaç Yalman'la görüşen dönemin Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya köşesinde ilginç olayı şöyle anlatmıştı:Dün öğlen bülteninde NTV canlı yayınına katılmıştım. Güncel konuları değerlendirmiş ve özellikle Balyoz davasıyla ilgili soruları yanıtlamıştım. Bir süre sonra cep telefonum çaldı. Arayan da bir cep telefonuydu. Açtım, telefondaki ses 'Aytaç Yalman paşamın korumasıyım. Sizinle görüşmek istiyor, uygunsanız kendisine aktaracağım' diyordu. 'Memnuniyetle' diye cevap verdim.Aytaç Yalman telefonu aldı, 'Sana sitem etmek için arıyorum' dedi ve ekledi: 'Biraz önce seni NTV'de izledim. Hilmi Özkök için darbeyi önleyen kişi ifadesini kullandın. Aytaç Yalman'ın rolü ne, diye soruldu. Hiçbir şey söylemedin, geçiştirdin.'Bu sözler üzerine şaşırdım, gerçekten çok ilginç bir durumdu. Sezgilerim, bunun ardından tarihi bir açıklamanın geleceğini söylüyordu. Küçük bir düzeltme yaptım. Televizyonda 'Varsa bir darbe girişimi, Hilmi Özkök'ün önlediğini anlıyorum' demiştim.Kendisine 'Televizyonda ne söylememi beklemiştiniz?' diye sordum.Şöyle yanıt verdi: 'Diyebilirdin ki; iddianameye göre darbeyi önleyen kişi, Aytaç Yalman'dır. Bunu söylemen yeterliydi. Tek bir cümle...'Sonra Yalman'a televizyonda o soruyu neden yanıtsız bıraktığımı anlattım.Çünkü bir gazeteci olarak olup bitene ve söylenenlere bakıldığı zaman Hilmi Özkök'ün buradaki rolünün açık olduğunu, buna karşılık Aytaç Yalman'ın pozisyonunun tam anlaşılmadığını düşünüyorum. Benim için bu telefona kadar da hala net değildi.Bunları konuştuktan sonra Paşa'ya sordum: 'Darbe girişimini gerçekten siz mi önlediniz?'İşte yanıtı: 'Bilmem, Türk Ordusu tek kişi değildir. Tek Genelkurmay Başkanı da değildir. Ucuz kahramanlık kimseye yakışmaz. Türk Ordusu demek Kara Kuvvetleri Komutanlığı demektir. Hilmi Paşa'nın kaç tane tankı tüfeği vardı?'Tekrar ettim; 'Darbe girişimini siz mi önlediniz?''Ben öyle demiyorum, iddianame öyle diyor' diye cevap verdi.Aramızdaki diyalog şöyle sürdü:-İddianame tam ne diyor?'Darbeyi Aytaç Yalman önlemiştir' diyor.Balyoz davası ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin o dönemiyle ilgili gerçekten heyecan verici sözlerdi. Tam bu arada Aytaç Yalman 'Ben bunları yazman için aramıyorum' deyince, ısrar ettim: 'Daha önce başka yerlere açıklamalarınız oldu, beni de düzeltmem için aradınız.''Erken öten horozun kafasını keserler; zamanı gelince konuşurum. Bizim de kafamız gitmesin' karşılığını verdi.Yazma konusunda ısrarcı oldum. Bir süre önce Fazıl Say konserinde karşılaşmış, uzun uzun sohbet etmiştik. 'Yazma, ileride konuşurum' demişti.Aytaç Yalman'ın bu yaşananlarla ilgili durumunun net olmadığını, kamuoyunda farklı izlenimler oluştuğunu vurguladım. Ardından, Ergenekon'un eski savcısı ve o dönemki en kilit ismi Zekeriya Öz'ün bir karşılaşmamızda bana söylediği 'Hilmi Özkök demokrasi kahramanıdır' sözlerini hatırlattım. Şu tarihi açıklamayı yaptı:'O demokrasi kahramanıysa, biz demokrasi düşmanı mıyız? Ömrümüz boyunca devleti, vatanı korumak için canla başla uğraştık. Hem Cumhuriyeti korumaya çalıştık hem de demokrasiyi... Bizim için ikisi de önemliydi.'
İşte Yüzlerce Askeri Sanık Yapan Parmak İzi
Balyoz davasının en önemli delili olan 5 No’lu harddiskin üzerindeki kaybolduğu öne sürülen parmak izi raporunun 2. Poyrazköy iddianamesinin ekleri arasında yer aldığı ortaya çıktıBalyoz’un en tartışmalı delili olan ve üzerindeki parmak izi örneklerinin kaybolmuş olabileceği öne sürülen 5 No’lu harddiske ilişkin İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın yaptırdığı inceleme sırasında hazırlanan parmak izi raporunun, 2. Poyrazköy davası olarak bilinen iddianamenin ekleri arasına konulduğu ortaya çıktı.Gölcük Donanma Komutanlığı’nda 6 Aralık 2010 günü yapılan aramalarda İstihbarat Şube Müdürlüğü’nün yer döşemesinin altındaki kablo kanalında çok sayıda resmi belgenin yanında Balyoz yargılaması ve hükmün dayanağı olan belgeleri de içinde barındırdığı öne sürülen 5 No’lu hard DİSK bulunmuştu. 5 No’lu hard diskin içerisinde ise Balyoz Davasının yanı sıra İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın taslağı olduğu ifade edilen “Proje” ve “Kitleşim” ile Poyrazköy davasının ve Amirallere Suikast davasının da delili kabul edilen “Arazi” isimli doküman olduğu iddia edilmişti. Hard diskin bulunduğu odanın sahibi, İstihbarata Karşı Koyma (İKK) Kısım Amiri Binbaşı Kemalettin Yakar, “Yer olmadığı için döşeminin altına hard disk ve bazı belgeler koydum. Ancak bunlar arasında soruşturmaya ilişkin konu olan belgeler yoktu. Onlar nasıl o hard diskten çıktı, bilmiyorum” demişti.Mahkeme ‘Bizde yok’ dediBalyoz ve Poyrazköy davalarının en kritik delili haline gelen hard diskteki parmak izi, Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminnde siyasi başdanışmanlığını yapan Yalçın Akdoğan’ın “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kumpas kurulduğu” iddasının ardından Gölcük Askeri Savcılığı’nın başlattığı soruşturmayla yeniden gündeme gelmişti. Parmak izinin peşine düşen savcılık, Poyrazköy davasının görüldüğü İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazı yazarak hard disk üzerindeki parmak izinin örneğini istemişti. Ancak mahkeme, kendilerinde parmak izi dökümlerinin olmadığını belirtmişti.Parmak izinin dosyada olmadığının ortaya çıkmasının ardından adli emanette muhafaza edilen 5 No’lu hard disk üzerindeki parmak izi örnekleri için Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü’nde görevli iki polisi bilirkişi olarak görevlendirdi. Polisler parmak izi örneklerini ve bu izin sahibini bulmak için harekete geçti. Ancak Balyoz davası sanıklarından emekli Orgeneral Çetin Doğan ve emekli Albay Hakan Büyük’ün avukatı Hüseyin Ersöz, Askeri Savcılığa başvurarak, daha önce tespit edilen tek parmak izine ilişkin raporun Poyrazköy davasının ek klasörleri arasında yer aldığını bildirdi.Gölcük Donanma Komutanlığı’nda yapılan aramalar kapsamında yürütülen 2010/1003 sayılı soruşturma dosyasının klasörlerinde 5 No’lu hard diske ait fotoğrafların yanı sıra “1 adet parmak izi” yer alıyor. Klasördeki “Suç yerinin incelenmesi raporu”na göre ise, söz konusu parmak izi Olay Yeri İnceleme Memuru Mehmet Öztürk tarafından tespit edildi. Öztürk’ün hazırladığı raporda, “Mevcut eşyalar üzerinde tozlama yöntemi ile ancak son 4-5 gün önce kalmış izler tespit edilebilmiş olup talep doğrultusunda malzemeler üzerinde tozlama metodu ile incelemeye başlanılmıştır. Hard disk üzerindeki incelemede (5 No’lu hard disk) üzerinde 1 parmak izi tespit edilmiştir” ifadelerine yer verdi.Avukat Ersöz ise “Parmak izi zaman içinde kaybolan bir delil olduğundan daha önceden yapılmış tespit çerçevesinde sorumlu ya da sorumlulara ulaşmak mümkün olabilecektir. Bu parmak izinin Donanma Konutanlığı’nda görevli personelin parmak iziyle karşılaştırılması da önemlidir. Zira hard diskin ele geçtiği yere çok sınırlı sayıda kişinin girebileceği bir yerdir. 2010 yılında Donanma Komutanlığı’nda görevli olan personelin parmak izleri üzerinde de bir karşılaştırma yapılmalıdır” diye konuştu.AYM’YE DE BAŞVURDULAR19 Haziran 2010’da İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan davada 365 kişi yargılandı. 21 Eylül 2012’de 365 sanıktan 325’i hakkında hüküm kuruldu. Yargıtay 9. Ceza Dairesi yaptığı incelemede, 88 sanık hakkındaki kararı bozdu. Bu kapsamda yeniden yargılanmalarına karar verildi. Bu sırada sanıklar Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu. AYM, dijital deliller ve tanık dinlenmesiyle ilgili konularda sanıkların haklarının ihlal edildiğine oy birliğiyle karar verdi ve sanıkları tahliye etti. Yeniden yargılama için Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi görevlendirildi. 88 sanık hakkındaki yargılama ise usul farklılığı nedeniyle davaya bakmakla görevlendirilen mahkeme tarafından birleştirilmedi.‘AFİS sisteminden kolayca bulunabilir’İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr Nevzat Alkan, parmak izinin hangi koşullarda ve nasıl saklanması gerektiği ile ilgili şunları söyledi:“Derideki salgı bezlerinden çıkan izler parmak izini oluşturur. İzlerin bırakılan dokuya göre kalış süreleri de değişir. Mesela doku camda, CD üzerinde uzun süre kalır, selobantta kolay kolay bozulmaz, kağıtta çok az süre kalır. Delil olacak parmak izleri çok güneş ışığı ya da tahrip edici bir ortama girmedikçe kolay kolay bozulmaz. Bu olayın özeline baktığımızda da bunca zaman sonra tespit edilebilir mi evet tespit edilebilir. Tespit edilmediği halde ‘Tespit ettik’ denilebilir mi, o denemez. Çünkü tespit yapılınca bu görüntülü hale getirilir ve şüpheli olduğu iddia edilen kişiyle parmak izi belirli noktalarda uyum gösterir. Parmak izinin en az 12 yerde uyum göstermesi gerekir. Materyal elden ele gezmediyse, üzerine yeni izler binmediyse, delil poşetine konulduysa o iz kolay kolay ortadan kalkmaz. Mutlaka incelenmesi gerekir. Otomatik Parmak İzi Sistemi’yle (AFİS) Türkiye’de de kayıt alınıyor ve 40 milyon kadar kişinin kayıtlı olduğunu biliyoruz. Bu kayıtlar ise pasaport, ehliyet ya da sağlık hizmetlerinden faydalanırken alınıyor. Yani izin hangi parmağa ait olduğunu tespit etmek imkansız değil.Milliyet | Esra Alus
Yarsuvat, Savcıya da ‘Duyum’ Dedi
Hukukçu kimliğine sahip olan Duygun Yarsuvat, savcılık ifadesinde Cemaat’in 50 milyon dolar istediği yönündeki ifadelerinin duyumdan ibaret olduğunu kabul etti.Galatasaray Başkanı Duygun Yarsuvat’ın Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’dan Cemaat’in şike soruşturması öncesi 50 milyon dolar istediği yönündeki sözleri üzerine 13 Ocak 2015 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda ifade verdiği ortaya çıktı.Hukukçu kimliğine sahip olan Yarsuvat, savcılık ifadesinde Cemaat’in 50 milyon dolar istediği yönündeki ifadelerinin duyumdan ibaret olduğunu kabul etti. Milliyet gazetesinde çıkan haberi doğrulayan Yarsuvat, söz konusu konuşmanın Galatasaraylılar Lokali’nde gündeme geldiğini açıkladı ve “Haberin bu şekilde çıkacağını bilseydim izin vermezdim.” şeklinde savunma yaptı. Yarsuvat’ın gündeme getirdiği bu iftirayı, Aziz Yıldırım ve Fethullah Gülen’in avukatı Nurullah Albayrak yalanlamıştı.3 Ocak 2015 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsav-cılığı’nda ifade veren Yarsuvat, Fenerbahçe ve Galatasaray ku-lüpleri arasındaki hasımlığın giderilmesi için Galatasaraylılar Lokali’nde bir grup arkadaşla toplandıklarını aktardı. Bu iftirayı basından duyduğunu kabul eden Yarsuvat, “Kamuoyundan ve çevreden duyduğum bu bilgileri dost  ortamında konuştum. Bu konuşmaların daha sonra Atilla Gökçe tarafından yayınlanacağını bilmiyordum. Birkaç gün sonra kendisi beni telefonla aradı. ‘Konuşmalarımızı yayınlayabilir miyim?’ dedi. Yazının asıl konusunun FB ve GS kulüpleri arasındaki dostlukla ilgili olacağını düşünerek evet dedim. Ancak sonradan bu şekilde çarpıcı başlıklı bir haber yayınlandı. Haberin bu şekilde çıkacağını bilseydim elbette izin vermezdim. Tamamen kendi duyumlarıma ve kamuoyundaki tevatüre dayanmaktadır.” sözleriyle de iddiaları çürütmüş oldu.Galatasaray başkanı olarak temsil ettiği 100 yıllık kulübün değerlerini bir kenara bırakarak açıklamalarda bulunan Duygun Yarsuvat’a Sarı-Kırmızılı camiadan da büyük tepki geldi. En büyük taraftar grubu UltrAslan “Galatasaray başkanlığınızı arka plana atıp “hukukçu” kimliğinde konuşma hakkını vermiyor! 3 senedir süren davada hukukçu olduğunuzu hatırlamadınız da bugün Galatasaray başkanlığı koltuğuna gelince mi aklınıza geldi?” sözleri dikkat çekti. Eski yöneticilerden oluşan Galatasaray Düşünce Derneği de Yarsuvat’ı eleştirerek şu açıklamayı yapmıştı: “Başkanlık makamı Galatasaray’ı temsil etmektedir ve camiamızda büyük rahatsızlık yaratan bu demeç hakkında bir yalanlama ve açıklama yapılmamıştır. Sn. Yarsuvat’ı iddiasının delillerini sunmaya ve tescillenmiş bir şike konusunu aklamanın Galatasaray’ımızı neden ilgilendirdiğini açıklamaya davet ediyoruz.” Kulübün eski yöneticilerinden Fatih Altaylı da “Duygun Yarsuvat, üzerine vazife olmayan konularda konuşup duruyor.” diyerek Sarı-Kırmızılıların hassasiyetini şöyle dile getirdi: “Yarsuvat avukat şapkasıyla Galatasaray başkanı şapkasını karıştırmış. Balyoz davası sanıklarından bazılarını savunuyor. Galatasaray başkanının söylemesi gereken şeyler değil bunlar.”Zaman