Devrim Erbil İzinde Çizgiden Renge, Heykelden Hafızaya Özel Bir Sergi
25 Temmuz da Bodrum’da Touch Sanat Galerisinde özel bir sergi açıldı. Serginin adı: Çizgi’den Ren’ke. Serginin ressamları Devrim Erbil ve Neslihan Özkan. Şimdi biraz sergi detaylarına inelim. Sanat tarihi boyunca çizgi, resmin temel bileşenlerinden biri olarak algılanmış; formun tanımlanması, derinliğin kurulması ve hacmin çağrışılmasında merkezi bir rol oynamıştır. Ancak 20. yüzyıl ile çizgi, yalnızca betimleyici bir araç olmanın ötesine geçerek bir anlatı diline dönüşmüştür. Türkiye’nin ikonik ressamı Devrim Erbil’in bu konuda özel bir önemi vardır. Bilirsiniz, Devrim Erbil resminde bir zihni, bir kenti, bir düşünceyi, bir hayali, doğayı, felsefeyi veya estetik deneyimi bazen bildiğimiz bir şeye benzeterek, bazen benzetmeyerek soyutlamalar yapıyor. Bu resimlerden bazıları dünyaya dair görsel deneyimimizi andırmayan eserler de olabiliyor. Erbil’in soyutlamaları çok işlevseldir çünkü Erbil mimetik olmayan biçimler geliştirilerek mimesisin sanat olarak formasyonuna vurgu yapar. Neticede Devrim Hoca için sanatın bir şeyi simgelemesi esastır ve o, onun zihnindeki şeydir. Yani ortaya koyduğu semantiğin o şeye doğalcı veya mimetik düzeyde yakınsamasına gerek yoktur. Bakan kişiyi bu eserlerde yönlendirmez de Devrim Hoca. Figüratif bile değildir. Bu, bir kişi ya da sahne değildir. Soyut çizdiğinde ağaç bile ağaç, kuş bile kuş değildir! Erbil’in öğrencisi Neslihan Özkan’ın resimleri de bu anlatısal çizgi geleneğinin güncel bir yorumu olarak okunabilir. Onun eserlerinde çizgi; geçmişi, hafızayı, formu ve duyguyu taşıyan bir damara dönüşmüştür. Şimdi biraz onun resimlerinden söz edelim.