onedio

Demokrat Parti Haberleri

Demokrat Parti ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Demokrat Parti ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Başbakan Erdoğan'dan 'Helal Lokma' Gafı
Partisinin Eskişehir mitinginde konuşan Erdoğan, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nu eleştirirken 'Evlatlarıma helal lokma yedirmedim' diyerek gaf yaptı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin yerel seçim çalışmaları kapsamında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştirirken farkında olmadan ilginç bir gafa imza attı. ÇOCUKLARIYLA İLGİLİ ELEŞTİRİLERE YANIT VERDİ Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tekirdağ mitinginde Erdoğan’ı eleştirirken yanlışlıkla Erdoğan’ın annesinin de yolsuzluğa bulaştığını söyleyip, hatasını anladığında özür dilemesini eleştiren Erdoğan, çocukları hakkındaki eleştirilere cevap verdi. 'HELAL LOKMA YEDİRMEDİĞİM HALDE...' Bu sırada dili sürçen ve ‘haram’ yerine ‘helal’ kelimesini kullanan Erdoğan 'Sen, benim evlatlarıma helal lokma yedirmediğim halde, evlatlarıma da haramdan bahsedecek kalitede de değilsin' dedi. sondakika.com
Gorbaçov İçin Suç Duyurusu: SSCB'yi Yıktı, Yargılansın
Rusya'da beş milletvekili, Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) son lideri Mihail Gorbaçov hakkında suç duyurusunda bulundu. BBC Moskova muhabiri Daniel Sandford'un haberine göre başsavcıya bir mektup gönderen milletvekilleri Gorbaçov'un, Sovyetler Birliği'nin dağılmasına neden olduğu gerekçesi ile yargılanmasını istedi. Parlametonun alt kanadı Duma'nın beş üyesi mektuplarında, dönemin Sovyetler Birliği vatandaşlarının referandumda ülkenin bütünlüğünün korunması yönünde oy kullandıklarına dikkat çekti. Milletvekilleri, Gorbaçov'un ise bu duruma karşın Sovyetler Birliği'nin dağılmasına izin verdiğini vurguladı. Başsavcı'ya suç duyurusunda bulunan milletvekillerinden ikisi, ülkenin lideri Vladimir Putin'in Birleşik Rusya Partisi'nden. Diğer milletvekillerinin ise ikisi Komünist Parti, diğer de milliyetçi Liberal Demokrat Parti üyesi. Milletvekillerinin atıfta bulundukları referandum 1991'de Sovyetler Birliği'nin oluşturan 15 cumhuriyetten dokuzunda yapılmıştı. Cumhuriyetlerden altısı referandumu boykot etmişti. Mihail Gorbaçov ise hakkındaki suç duyurusunun 'tamamen saçmalık' olduğunu söyledi. Yargılanmasının tarihi açıdan hiçbir şekilde makul olmadığını vurgulayan Gorbaçov, beş milletvekilinin sadece ünlü olmaya çalıştıklarını belirtti. Sovyetler Birliği Soğuk Savaş'ın son bulmasının ardından 1991'de dağılmıştı. Bu gelişme üzerine aralarında Ukrayna'nın da bulunduğu 14 ülke bağımsızlıklarını ilan etmişlerdi.bbctürkçe
Sıla: "Evdeki Televizyonu Söktüm"
Sıla: Twitter, bize zaman kazandırıyor. Herkes muhabir oldu. Doğalgaz patlaması olduğunda ilk televizyonlar yayında değildi, hepimiz ilk Twitter'a baktıkŞarkıcı Sıla, “TV ile hiç alakam yok. İki üç senedir hiç TV seyretmiyorum, sadece film seyredecek bir düzenim var. TV’yi söktüm. Söktüm, çünkü her baktığımda biraz daha düştüğümü gördüm TV’ye” dedi. Yeni albümü 'Yeni Ay'ı geçen ay yayımlayan Sıla, Radikal gazetesinden Armağan Çağlayan’a konuştu. Armağan Çağlayan’ın Sıla ile yaptığı söyleşi şöyle: Sizin çok mesafeli bir tavrınız var. Bu mesafe özellikle mi? Mizaç. Hep böyleydim, çocukken de. Beni sonradan tanıyanlar çok şaşırır. Ama özellikle koyduğum bir mesafe değil. Bir ticari yaratım değil, böyleyim. Alışmam zaman alıyor benim insanlara. Önce biraz durup bakmayı seviyorum. Sonra kendiliğinden doğal bir şekilde çözülüyor, duvar da kalkıyor. Ama bu mizaca ters bir meslek yapıyorsunuz? Sahnede böyle değilim ama. Konserde çok iyi ve rahat bir bağ kurarım. Onu almaz yani seyirci, mesafeyi. Zaten şarkılar da arayı kapatıyor. Yazım süreci de malum yaratım süreci de çok benle ben arasında. Sıkıntısını çekmiyorum yani. Bir de daha yapış yapış bir hale alıştığımız için senelerdir, o yüzden benim yapım farklı geliyor. Popüler kültüre de magazine de bir mesafe varmış gibi duruyor... Sevmiyorum magazini. Kastım şu: Olması gereken magazine her zaman varım. Ama çok özel hayat, çok açık bir hayat, yani kendimi göstermeyi çok sevmiyorum. Anlatmak istediklerimi zaten şarkılarla anlatıyorum. O kadar merak ettiklerini zannetmiyorum ben de merak etmiyorum mesela. Hiç merak etmez misiniz başkasını? Ben insanlara bakmayı seviyorum. Burası bir kafe olsa mesela ben size bakarım. Ama Armağan Çağlayan olarak değil x biri olarak bakarım. İnsanları seyretmeyi seviyorum, tepkilerini, nasıl cevap verdiğini.. Bu da bir mesleki deformasyon aslında. Seviyorum insanları seyretmeyi, nasıl âşık olur diye, kime âşıktır diye merak etmiyorum. Müziğinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Ben çok seviyorum müziğinizi, bana arabeske yakın geliyor, Müziğinize “Tam rakı masası şarkıları” diyorlar.. Çok hoşuma gidiyor bu benzetme. Rakı masası çok samimi ve âdâplı ortamdır. Dolayısıyla iyi bir tanım. Ben çocukken kendi şarkılarımı yazıp söyleme hayali kurdum. Evet, deodorant şişesi ya da saç fırçasıyla çok anım var. Geceliğimiz arkasına kıskaçlı kuyruk, Emel Sayın’dan özenip. Ama hiçbir zaman sadece yorumcu olarak, ışıkların altında olmak istemedim. Hep kendi şarkımı, sözümü ve hikâyemi anlatabileceğim bir şey düşledim. En büyük şansım; yaptığım işin popülist bir yerden çıkmayıp popüler olması. Müziğimi özgün olarak tanımlıyorum, benim müziğim işte! Siz mesela modern Yıldız Tilbe gibi geliyorsunuz bana. Şarkı tarzından ödün vermeyen, kendi tarzı olan, piyasanın peşine takılmayan.. Bizim şöyle bir şarkıya ihtiyacımız var diye hiç oturmadık biz kanepeye. Hiç gitarı almadık öyle elimize. Hep içimizden döküldüğü gibi onun peşinden gittik. O zaten insanı özgünleştiren. Ötekisi iyi bir şey değil. Çok talihsiz bir zamanda çıktı ‘Yeni Ay’ albümü. İnsanların çok politikleştiği bir dönemdi... Siz de büyük bir cesaretle çıkardınız. Hiç kimsenin aklına gelmedi mi? Çok konuştuk bunu. İki ay daha bekleyeceğiz, seçimi atlatacağız... Çok şey değişir mi dinleyicim için? Hayır, biraz aralanmış olurlar sadece. Dolayısıyla korkmadan yürüdük, bir zararını da görmedim. Gayet olması gereken yere ulaştı. Şimdi de ikinci klibi ‘Yabancı’ya çektik. 15 gün içinde izlersiniz tahmin ediyorum. Biraz da bu müziğinize ve kendinize güvenle ilgili bir durum… Evet, yaptığım işe güveniyorum. Zaten güvenmediğim şey olaydı ben onu CD’ye bastırmazdım. İlgileniyor musunuz Türkiye’de neler olduğuyla? Politize olmaktan kaçındınız mı? Mümkün değil kaçınmak. Yaşadığınız topraklarda ne oluyorsa ilgili olmak zorundasınız. Ben biraz politikadan kaçtım, çünkü ben politik bir aileden geliyorum. Benim iki dedem de -biri Adalet biri de Demokrat Parti’den- milletvekiliydi. Bir tanesi Yassıada mahkûmlarından hatta, Muzaffer Balaban. Babam çok uzun süre politikayla uğraştı, milletvekili olacaktı köşesinden döndü. Dolayısıyla biz ne zaman otursak bir yerden sonra politika konuşulur. Kaçış yok. Ayrıca o kadar çok şey yaşandı ki son dönemde kayıtsız kalmak imkânsız. Dışardan baktığımda sizin sosyal demokrat bir aileden geldiğinizi düşünürdüm. Belki attığınız tweet’lerden dolayı öyle olabilir. Olabilir. Ben biraz daha sosyal demokratım diyelim. İzmirli misiniz aslen? İzmirliyim. Denizli doğumluyum, babam Denizlili annem İzmirli. İlkolulu Denizli’de bitirdim. Daha sonra Fransızca sevdası yüzünden İzmir’e okumaya gittim. Üniversite için İstanbul’a geldim. Müzik piyasasında ilk kiminle tanıştınız? İstanbul’a geldiğim sene Fransız Edebiyatı’na girdim, çünkü konservatuvarı kazanamadım. Küstüm de biraz müziğe. Fransız edebiyatından giderim diye düşündüm. Fakat ilk sene illallah geldi. Evde gizli gizli şarkı yazıp söylüyordum. Bir arkadaşım Bilgi’de müzik okuyordu, onunla konuştum. “Bir piyanist arkadaşım var. Çok iyi anlaşacağını düşünüyorum. Senin gibi delidir biraz. Çalış onunla, bak bakalım” dedi. Demir Durukan, şimdi çok iyi bir müzisyen oldu Viyana’da. Onunla çalışmaya başladıktan sonra çok şevklendim. Sonrasında Bilgi’de Caz Vokal’e girdim ve rahmetli Nuket Ruacan’la çalışmaya başladım. Çok klişe ama hakikaten sahne tozu yutmak lazım. Liseden beri tanıdığım Cem Öcal, Kenan Doğulu’ya vokal yapardı o zamanlar. “Ben seni Cihan Okan’a yönlendireyim” derken bir haftada Kenan Doğulu’nun sahnesinde buldum kendimi. En çok şeyi o sahnede öğrendim. 2000 yılında başladım Kenan’a, ilk albümümün çıktığı 2007’ye kadar vokalliğini yaptım. Çok şey öğrendiğim bir yerdi. Kenan Doğulu’nun çok yardımı oldu. Popüler kültüre uzak duruyorsunuz ama çıkan albümleri alır mısınız, dizi izler misiniz, Türk yazarları okur musunuz? Merak ettiklerim oluyor müzikal olarak, onları takip ediyorum. TV ile hiç alakam yok. İki üç senedir hiç TV seyretmiyorum, sadece film seyredecek bir düzenim var. TV’yi söktüm. Size gelsem ben bir kanal izlemek istiyorum desem imkânsız mı? Evet, internetten açarız ama. Çok ilginç. Ben bir televizyoncu olarak hiç böyle insanların olduğunu düşünmüyordum. Söktüm, çünkü her baktığımda biraz daha düştüğümü gördüm TV’ye. Filme çok merakım var, bol bol vakit buldukça film izliyorum. Türk Edebiyatı’na ilgim büyük. Acayip bir Hakan Günday fanıyım. Yeraltı edebiyatını çok severim. Ben ‘Daha’yı çok beğendim. ‘Az’ı da çok beğenmiştim. Evde televizyonu sökünce bir eksiklik hissetmiyor musunuz? Yok hissetmiyorum. Gerektiğinde internetten bakıyorum. Her gün gazete okur musunuz? Okurum. İnternetten okuyorum. Sabah uyandığım zaman ilk gazeteleri tararım, ne olmuş ne bitmiş... Siz dışardan çok kurumsal gözüküyorsunuz. Yönetilen marka olarak gözüküyorsunuz. Öyle mi? İlk başta konuştuğumuz mesafeli durma hali kurumsallık veriyordur. Hem de bir yandan da Sıla Gençoğlu olarak Sıla markasını yönetiyorum. Ve tek başına yönetmiyorum bu markaya hizmet eden çok kişi var Efe başta olmak üzere. İki taraflı yani. Mutlu musunuz bu durumdan? Sıkıyor mu? Çok mutluyum. Sıkmıyor. Ben işe iş gibi davranmayı seviyorum. Ben yazan tarafta olduğum için bu taraf çok eğlenceli, çok inişli çıkışlı. Dolayısıyla bu beni ayakta tutan bir şey. Geri kalan kısmı yönetilen idari, iş kısmı. Onlar da beni çok sıkmıyor, çünkü onlar olmazsa bu kadar dik duramayabilirim çünkü. Orada falso olmaması gerekiyor. Çok iyi şarkıcılar var mesela ama şarkısı yoksa ne dinleyeceğim ben ondan? Türkiye’de iyi şarkıcı kim? Çok var Türkiye’de. Tarkan iyi şarkıcı mesela. Aslan gibi şarkıcı işte. İbrahim Tatlıses, Kibariye, Mine Koşan, Kubat çok iyi şarkıcı. Farkındaysanız hep farklı yerlerden. Yıldız Tilbe çok iyi şarkıcı. O kadar Orhan Gencebay dinlememe rağmen ben o şarkıyı ilk Yıldız Tilbe’den duydum. Kenan Doğulu ile çalışırken Bodrum’da bir akşam Yıldız Tilbe geldi ve Kenan davet etti sahneye. Ki gerçekten çok beğenirdim, bir şarkı söyledi sahnede baya dizimin bağı çözüldü o söylerken. Siz de benim gibi küçük yerde doğup büyümüşsünüz. Ben bunun insana çok şey kattığını düşünenlerdenim. Büyük bir şehirde büyüseydim belki buralara gelemezdim.. Kesinlikle çok önemli bir şey. Hep bir adım ilerisini hayal edersiniz ya... Bir de etrafınızda gördüğünüz her şey büyük yerlerde bu seçim zamanında da çok konuştuğumuz şey aslında, alır mı almaz mı falan... Hepimiz birbirimizi doldurduk, hele Twitter’da… Ben bunu konserlerde çok net algılıyorum. Twitter hepimizin hayatında durduğunu düşündüğümüz bir şey ya. O da bizim hayatımızda bir yerde duruyor. Atıyorum Çorum’a konsere gidiyorum. Her konserden sonra kontrol ederim konserle ilgili ne düşünmüşler diye. İnanın bu taraflarda konserle ilgili Twitter’da yorum görüyorum. Ama gittiğim o bölgelerde hiç görmüyorum Twitter’da. Kullanmıyorlar ki. Siz çok düşkün müsünüz Twitter’a? Ben düşkündüm. Ondan da kendimi iteledim. Bir baktım ben okuyacağım iki sayfayı erteliyorum. Böyle kitaplar duruyor başucumda. Ben biraz daha Instagram’a yöneldim. Çok insan takip etmek gerekiyor biraz öyle ama daha temiz bir ortammış gibi geliyor bana... Sosyal medya galiba hayatımızı mahvediyor. Ben de geçen hafta TV fuarı için yurtdışına gittim, dedim ki döndükten sonra evde geceleri bilgisayar açmayacağım, telefondan Twitter’a bakmayacağım daha faydalı şeyler yapacağım. Ama bir yandan da haber kaynağı, ben bir sürü şeyi ilk orada görüyorum.. Geçen doğalgaz patlaması oldu. Evime yakın bir yerdeydi. Hepimiz ilk Twitter’a baktık. Ben koştum hemen internetten CNN Türk’ü açabilir miyiz falan ama hiçbiri vermiyor ki haberi. Zaman kazandırıyor Twitter bize. Herkes muhabir oldu aslında yani. Ama böyle böyle yazılı basın ölecek. Nasıl eskiden kaset vardı CD çıktı kaset öldü, YouTube gibi siteler çıktı şimdi de CD ölüyor yavaş yavaş. Geçen ben İzmir’e gittiğimde babama sordum benim ilk albümün kasedi var mı evde diye. Görmek istedim yani, tekrar elime almak istedim. Babam dedi ki valla yok. İlk albüm çıktığında kaset basmıştık. Çünkü o zaman hâlâ esintisi vardı. Sizin çocukluğunuzda yoktu ama benim çocukluğumda long play vardı. Anne babamın bütün long play’leri bende. Çok severim pikaptan müzik dinlemeyi. Acayip bir ses geliyor bir kere, hiçbir şeye benzemez. Hele ki biraz da plak eskiyse. Babamın plaklarından da biraz izinli aşırdım Ferdi Özbeğenler falan Zeki Mürenler tam yani olması gerektiği gibi. Üç sene sonra nerede olacak peki müzik sektörü? Total olarak dijitale kayacağız, bu belli oldu yani. CD de bulamayacağız, öyle mi? Buluruz, buluruz, üç seneye buluruz. Ama daha uzun vadede yüksek ihtimal daha başka bir şeye dönecek, tamamen dijitale kayacağız. Ben bile bir albümü merak ettiğimde iTunes’da bakıyorum. Çok özellikli bulursam gidip tabii alıyorum CD’sini. Benim de ilk elim artık oraya gidiyor bu çok ilginç bir durum. Ben üzülüyorum da bir yandan, yani nasıl fiziki somut elimizde durmaz ki?T24
Wurst: 'Cinsiyetsiz Bir Dünya Hayali Kuruyorum'
Eurovision'un galibi Avusturyalı trans şarkıcı Conchita Wurst: 'Cinsiyetiniz ve nereli olduğunuz üzerine konuşmak zorunda olmadığımız bir dünya hayali kuruyorum.' Kopenhag Refshaleöen B&W Hallerne'de yapılan yarışmada ‘Rise Like A Phoenix’ adlı şarkısıyla 290 puan alarak 59’uncu Eurovision'un kazanan Avusturya temsilcisi Wurst kazandığına inanmakta zorlandığını söyledi. Sonucun, kendisi açısından rüyasının gerçeğe dönüşmesi, toplum için ise insanların ileriye baktığını gösterdiğini anlatan Wurst, “Yaptıklarımı yapmaya, hayatımı yaşamaya, kendime dürüst olmaya devam edeceğim. Bunu yaparken insanlar bana katılırsa bu dünya harika olacak” diye konuştu. Wurst, Eurovision'un hoşgörü üzerine kurulu bir proje olduğunu söyleyerek “Bu yüzden Eurovision gerçekten katılmak istediğim bir aileydi, kendimi evimde hissettirdi” diye devam etti. Bir gazetecinin, İsrailli trans bir şarkıcının 16 yıl önce kazanmasından sonra yarışmayı kazanan ikinci trans olarak neler hissettiğini sorması üzerine Wurst, 'Cinsiyetiniz ve nereli olduğunuz üzerine konuşmak zorunda olmadığımız bir dünya hayali kuruyorum” yanıtını verdi. Yarışmada Ukrayna'ya 10, Rusya'ya 12 puan veren Azerbaycan yuhalanırken, Avusturya'dan oylama sonucu bildirmek üzere yayına bağlanan kadın sunucunun takma sakal ve bıyığı izleyicileri güldürdü. Öte yandan Avusturya’ya Eurovision tarihinde 48 yıl sonra ikinci kez birincilik getiren 25 yaşındaki Wurst’un yarışmadan çıkarılması için imza kampanyaları yapılan ülkelerden Rusya’da, Başbakan Yardımcısı Dmitry Rogozin, “Bu sonuç Avrupa ’yla entegrasyondan yana olanlara Avrupa’nın geleceğini gösterdi: Sakallı bir kız” diye tweet atarken, en sert tepki ise aşırı sağcı lider Vladimir Jirinovski’den geldi. Liberal Demokrat Parti lideri Jirinovski, “Bu Avrupa’nın sonudur. Avrupa’da artık erkek ya da kadın yok. ‘O’ var... Sovyet ordusu 50 yıl önce Avusturya’yı işgal etti. Avusturya’yı özgür bırakmakla hata yapmışız. Orada kalmalıydık” dedi.Demokrathaber
Tarihte Bugün: 27 Mayıs Darbesi
27 Mayıs 1960'ta Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşmiş ilk askerî darbe gerçekleşti.27 Mayıs, 27 Mayıs 1960 tarihinde yapılan ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşmiş ilk askerî darbe . Ayrıca 27 Mayıs Askerî Müdahalesi ya da 27 Mayıs İhtilâli olarak da anılır. Darbe emir komuta zinciri içinde yapılmamıştır; 37 düşük rütbeli subayın planları ile icra edilmiştir. Kritik mevziler bu subayların ellerindeki asker ve silahlarla önce ordudaki komuta kademesinin etkisiz hale getirilmesi ile ele geçirilmiştir. Sonra cumhurbaşkanı ve hükümet üyeleri tutuklanarak, hükümet; 235 general ve 3500 civarında subay (daha çok albay, yarbay, binbaşı) emekliye sevk edilerek, ordu; 147 üniversite öğretim görevlisi görevden alınarak ve bazı üniversiteler kapatılıp el konularak, üniversiteler; 520 hakim ve yargıç görevden alınılarak, yargı kontrol altına alınmıştır. Darbeden sonra darbeyi planlayan ve icra eden 37 düşük rütbeli subay ve Emekli Orgeneral, Cemal Gürsel'in oluşturduğu Millî Birlik Komitesi ülke yönetimini üstlendi. 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti'nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü gerekçelerini ileri sürerek Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde bir grup subay, 27 Mayıs 1960 sabahı ülke yönetimine bütünüyle el koydu.[9] 37 subaydan oluşan Millî Birlik Komitesi bu harekat ile anayasa ve TBMM'yi feshetti, siyasi faaliyetleri askıya aldı, Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, Başbakan Adnan Menderes başta olmak üzere birçok Demokrat Partiliyi tutuklattı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun, İstiklal Savaşı kahramanlarından Ali Fuat Paşa, Kore gazisi Tahsin Yazıcı ve emekli olduktan sonra DP'den milletvekili seçilen eski Genelkurmay başkanı Mehmet Nuri Yamut da tutuklananlar arasındaydı. 3- Ordu Komutanı Orgeneral Ragıp Gümüşpala'nın, eğer darbenin lideri kendisinden daha kıdemli değilse ordusuyla Ankara'ya yürüyüp isyancıları yakalayacağını söylemesi üzerine darbeden haberi olmayan Emekli Orgeneral Cemal Gürsel Milli Birlik Komitesi'nin başına getirildi. Bu darbenin daha sonraki yıllarda meydana gelen askeri darbelerden farkı Türk Silahlı Kuvvetleri emir komuta zinciri içinde yapılmamış olmasıydı; nitekim dönemin Genelkurmay başkanı da yönetime el koyan askeri güçler tarafından tutuklanmıştı. HT
Çatı Adaya AK Parti'den İlk Yorum
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı 'çatı adayı' olarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye ilettiği Ekmeleddin İhsanoğlu ismini değerlendirdi.Çelik, 'Sayın İhsanoğlu'nun aday gösterilmesi, Türkiye'deki muhafazakar siyasetin bir başarısıdır' dedi. AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Kanal 24 televizyonunun yayınına katılarak 'çatı adayı' olarak açıklanan Ekmeleddin İhsanoğlu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Hüseyin Çelik, 'CHP'li vekillerin üzerinde bile hemfikir olmadığı bir adayı çatı aday ilan ediyorsunuz. Bütün CHP tabanı niçin sempati ile baksın. Birçok açıklama var CHP'den, 'Sağa açılmıştık, şimdi islamcılığa açılıyoruz' diyen var. 'Bu çatı akar' diye tweet atan vekiller var. CHP'li vekilleri bile hoşnut etmeyen aday. MHP'ye gelince; MHP'nin tabanı milliyetçi muhafazakardır. MHP'nin bugünkü çatısı milliyetçi falan değil, ulusalcıdır. Ulusalcılık, manaevi yanı alınmış bir milliyetçiliktir' dedi. 'ELBETTE BİZİM DE SÖYLEYECEKLERİMİZ VAR' CHP Genel Başkan Yardımcısı Hamzaçebi'nin bir basın toplantısında 'Bizim muhalefet olarak üzerinde uzlaştığımız tek şey, Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı adayı olmasın' dediğini hatırlatarak, 'Ben bunu geçen hafta yaptığım basın toplantısında bunu bir Karadeniz fıkrasıyla karşıladım. Temel'le Dursun birbirlerinin düşmanı. İkisi de idama mahkum olmuş. 'Temel senin son arzun nedir' demişler. Temel 'Anamı görmek istiyorum' demiş. Dursun'a sormuşlar. Dursun Temel'in gözlerine kin dolu bakmış ve 'Temel anasını görmesin' demiş. 'Temel anasını görmesin' siyasetidir' dedi. CHP'nin ve MHP'nin kendi partisinden bir aday gösteremediğine dikkat çeken Çelik, 'Sayın Kılıçdaroğlu, 'CHP'li birini aday gösterirsem, benim seçimde aldığım oydan daha fazla oy alırsa, benim halim nice olur'u biliyor. Seçilmeyeceği kesin. Seçilmeyeceği iki kere iki dört ortada... 'Ben bir CHP'liyi aday gösterirsem yüzde 30-32 oy aldı. Benim halk nezinde ki liderliğim sorgulanır, ben burada oturamam' diyor. Sayın Bahçeli'nin de aynı endişeleri var. Oda biliyor ki MHP'den başka isimler Sayın Bahçeli'den çok daha fazla prim yapar. Dışardan birinin aday gösterilmesi durumunda ona böyle bir tevecühü gösterilirse ki o da kazanamayacak; peki ne olacak vaziyet? Ben Sayın İhsanoğlu ile ilgili, şahsiyeti ile ilgili, geçmişte yaptığı görevlerle ilgili, ne kadar isabetli olup olmadığı ile ilgili şu anda bir şey söylemeyeceğim. Çünkü daha adaylığı kesinleşmedi. Adaylığı kesinleştikten sonra ve herkes meydana çıktıktan sonra halk bakacak ve kararını verecek. O zaman da elbette bizimde söyleyeceklerimiz var' dedi. İHSANOĞLU'NUN 'ONUR DUYDUM' AÇIKLAMASI Ekmeleddin İhsanoğlu'nun adaylığı ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Çelik, şunları söyledi: 'Kendisi ile konuşmadan iki liderin çıkıpda onu aday göstermesi söz konusu olamaz. Bu bilinen bir şey zaten. Sayın İhsanoğlu ile ilgili, herkes müracatlarını yaptıktan sonra o zaman bizim söyleyeceklerimiz var. Ama prensipler bazında şunları ifade etmek istiyorum; Hem Sayın Kılıçdaroğlu hem Sayın Bahçeli ve onları sözcüleri, yardımcıları, sürekli olarak, 'Siyesetçi olmasın' tezini işlediler. Hayretler içerisindeyim, bu siyaset bu kadar kötü bir şey ise niçin yapıyorlar bu siyaseti. Arkadaşlar, bir bütün olarak siyaset kurumunu ve kendilerini aşağıladıklarının farkında değiller. Hele hele Cumhurbaşkanı halk tarafından seçildikten sonra Türkiye'deki en yüksek düzeydeki siyasi makam olacak bu. Türkiye'de ki Cumhurbaşkanlığı makamı bugüne kadar birileri tarafından özellikle milli iradeye ayar çekilen bir merci, bir makam olarak görüldüğü için; Cumhurbaşkanı protokoler bir şey, yeri geldiği zaman hükümetlere tıkaç vazifesi gören bir şey, milli iradeye fren olacak birisi olarak görüldüğü için, şu iktidar gelmiş, bu iktidar gelmiş... Diyelim ki Cemal Gürsel iktidara gelmiş... Cemal Gürsel'in temsil ettiği statükocu yapı, derin devlet, devlet aklı hakim olmuş. Vatandaşın aklı hakim olmamış. Cevdet Sunay gelmiş. Cevdet Suany'ın temsil ettiği devlet aklı millete hakim olmuş. Milletin iradesinin ne düşündüğü hiç önemli olmamış. Fahri Korutürk gelmiş, oda öyle olmuş. Kenan Evren gelmiş, silah zoru ile ele geçirmiş. Sonra kendini referandum da oylatmış, Cumhurbaşkanı olmuş. Bir de madalyonun diğer tarafına bakalım. İnsanların mesleği ile ilgilenmiyorum. Askerde gelir siyasetçi olur, hakim-savcıda gelir siyasetçi olur, mühendiste gelir siyasetçi olur, avukatta, öğretmende, herkes olur, vatandaş, çiftçi köylü de olur. Atatürk evet generaldi. Ama Atatürk CHP'nin kurucusuydu, CHP'nin ilk genel başkanıydı ve Atatürk siyasetçiydi, birinci Cumhurbaşkanıydı. İsmet Paşa siyasetçiydi, CHP Genel Başkanıydı, ikinci Cumhurbaşkanıydı. Celal Bayar Demokrat Parti'nin kurucusuydu, partinin 1950'deki seçim zaferi sırasında Genel Başkan Celal Bayar'dı. Bayar bir siyasetçiydi. Merhum Özal bir siyasetçiydi, Demirel bir siyasetçiydi, Sayın Gül bir siyasetçiydi. Sayın Gül 11. Cumhurbaşkanımızdır. Arkaya doğru gittiğimiz zaman; Cemal Güsel, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk ve Kenan Evren askerdi, generaldi. Genelkurmay Başkanı, amiral, general falan... Siyasetten gelen insanlar değillerdi, ya darbeyle ya da o günkü derin devletin istemesiyle... Milletin tercihi orada söz konusu değildi. Devletin milleti kavramı var. Bu eski Türkiye'ydi bu. Biz AK Parti döneminde devletin milleti kavramını elimizin tersi ile ittik. Biz diyoruz ki hayır milletin devleti var. Millet devlet için var değil, devlet millet için var. Devletin varlık sebebi, milletin refah düzeyini en üst seviyeye çıkarmaktır, milletin güvenliğini sağlamaktır.' 'VURAL SAVAŞ, SABİH KANADOĞLU ADAY FALAN YAPILMIYOR' 'CHP ile MHP, eski Türkiye zihniyetine sahip partilerdir' diyen Çelik şu değerlendirmelerde bulundu: 'Esasen halkçılarla, ırkçıların ittifakı bugün başlamış bir ittifak değildir, 60 darbesini bu zihniyetler beraber yaptılar, 60 darbesini bu iki zihniyet birlikte yaptı. Sonra ki bir çok zamanlarda da ittifak ettiler. 2010 referandumunda CHP hayır cephesindeydi. Meydanlarda Sayın Kılıçdaroğlu ekibi ile birlikte yollara düştüler, bütün meydanlarda 2010 12 Eylül'ünde yapılacak referandumda vatandaşın red oyunu kullanmasını istediler. MHP'de aynı şeyi yaptı. Onlarda meydan meydan dolaştılar, 'red oyu verin' dediler. DSP, üç aşağı beş yukarı CHP'nin aynı paralelindeydi. 2007-2009 seçimlerinin sonuçlarına bakarsanız, CHP+MHP+DSP yüzde 42.7 ediyor. Referandum'da Ak Parti'nin tezini yüzde 58 vadandaş destekledi. CHP'li seçilemez diyor, MHP'li de seçilemez diyor. Ne yapalım? Efendim muhafazakar olsun, bürokrat da olsa, belki bununla kurtarırız kendimizi. Vural Savaş, Sabih Kanadoğlu aday falan yapılmıyor. Bütün CHP kadrolarının bunun arkasında kilitlenmesini beklemek bir hayal olur.' 'KENDİ DÜNYALARINDA SİYASİ ATMOSFERLERİNDE BİR ADAY BULAMADILAR' 'Biz bazı solcuları aday gösterdik. CHP'nin ona oy vermesini bekler değil mi birileri? Verdiler mi? Vermediler. Kendi dünyalarında siyasi atmosferlerinde bir aday bulamadılar. Gittiler İhsanoğlu'nu buldular. Biz de diyoruz ki bakın, muhafazakar camiadan medet ummaları, oradan birine sarılmaları onları kurtarmayacak. Hiç zorlamaz, bütün taklitler. Mesela DYP 95 seçimine giderken milliyetçileri vitrine taşıdı. MHP tabanı oy verecek diye, MHP tabanı oy vermedi.' 'BU İŞ BİRİNCİ TURDA BİTER' 'Ben kesinlikle 10 Ağustos'ta bu iş birinci turda biter. İster sayın Erdoğan, ister sayın Gül, ister başka bir arkadaş olsun. AK Parti'nin göstereceği aday tek başına AK Parti'den almayacak.' 'BU BİR SİYASİ MÜHENDİSLİKTİR' 'O defterleri henüz açmadık. Ben geçmişte o anlamda söylediğim her sözümün, kelimemin arkasındayım. Onlar bana aittir. Daha başka söyleyecek şeyler de var. onları daha farklı zamanlar da konuşacağız. Tavan çatı falan tamamen uçmuştur. Ha bir şey daha var. İslam İşbirliği Konferansı Başkanıydı İhsanoğlu. Bizim seçtirdiğimiz. Şimdi üniversite rektörleri, Abdullah Gül tayin etmiştir. İlle AK Parti'den aday olacak diye bir şey yok. İhsanoğlu da, sayın Başbakanımızın büyük gayretleri sonucu takdim edilmiş bir adaydır. Sayın İhsanoğlu'nun, genel sekreterliği kendi propagandasıyla bilek gücüyle olmuş bir şey değil. hükümetin yaptığı bir şey. Bu bir siyasi mühendisliktir.' 'CHP'Lİ VEKİLLERİN BİLE HEMFİKİR OLMADIĞI BİR ADAY' 'Mehmet Ali Bayar'ı tanırsınız. Bizim medya büyük manşetlerle getirdiler merkez bağına geçirecekler falan, olmadı. İlhan Kesici dediler olmadı. Tantan'a parti kurdurttular olmadı. CHP'li vekil bile diyor ki, bizimle paylaşılan isimler arasında bu yoktu diyor. Şu şu şu kim olsun? Senin istediğin kimdir? Hiç akla gelmeyen, CHP'li vekillerin bile hemfikir olmadığı bir adayı çatı adayı diyorsunuz. CHP milletvekilinin henüz sempatiyle bakmadığı bir adaya bütün CHP tabanı niçin olumlu baksın? Bir çok açıklama var. Efendim biz sağa açılmıştık İslamcılığa açılıyorduk diyenler var. bu çatı patır kütür akar diye tweet atan vekiller var. CHP'li vekillerini bile tatmin etmeyen, hoşnut etmeyen bir aday. MHP'ye gelince, MHP'nin tabanı milliyetçi muhafazakardır. Milliyetci muhafazarkarlıklar, ulusalcılık farklı şeylerdir. MHP'nin bugünkü çatısı ulusalcıdır. Ulusalcı bütün manevi sinirleri alınmış milliyetçiliktir. Dolayısıyla referandumda o ekibin aslında önemli bir kısmı AK Parti'nin tezleri desteklediğini biliyorum. MHP'de de karşılık bulacağı tahmininde değilim. MHP'nin tabanında da bu manada ciddi sıkıntıarl oalcağını biliyorum.' 'ESKİŞEHİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI SAYIN BÜYÜKERŞEN GÖSTERİLSE' 'İhsanoğlu neden aday oldu?' sorusuna Çelik şu açıklamalarda bulundu: 'Sayın İhsanoğlu'nun AK Parti'ye karşı ciddi bir tavır içinde olan medyayla haşır neşir olduğunu biliyoruz. Bu konuda söylenecek çok söz var. Benim üzerinde durduğum şey; Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Büyükerşen gösterilse, herkes derdi ki rektörlük yapmış, belediye başkanlığı yapıyor, bir siyasetçidir. Ama özellikle siyasetçi olmasın, bunu diyen kim siyasetçi. Kendini ve kendisinin içinde bulunduğu dünyayı, hor gören, aşağılayan bir zihniyettir. Efendim bu herkesin cumhurbaşkanı olacak. Atatürk CHP2nin genel başkanıydı, herkesin cumhurbaşkanı değildi o zaman? Bayar'da, Demirel, Özal, Abdullah Gül de herkesin cumhurbaşkanı değildi. Kim herkesin cumhurbaşkanıydı? Cemal Gürsel darbeyle geldi, kendini zorla cumhurbaşkanı seçtirdi. Kenan Evren darbeyle geldi, kendini zorla cumhurbaşkanı seçtirdi. Fahri Korutürk, Cevdet Sunay...' 'SEZER BU ÜLKEYE 7 YIL VAKİT KAYBETTİRDİ' Ahmet Necdet Sezer ile ilgilide değerlendirmelerde bulunan Hüseyin Çelik, 'Gelelim Sayın Sezer'e. İttifak diyorlar ya. O da bir çatı adaydı. Sadece CHP'nin MHP'nin değil, DSP'nin. DSP, MHP, ANAP, DYP ve Fazilet Partisi... Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak söylediği bazı demokratik ifadeler, demokrat tavır sergilemesi, hukuk devletini ön plana çıkarması o zaman Fazilet Partileri çok cezbetti. Ben Ahmet Necdet Sezer'e mecliste yapılan turlarda hiç oy vermedim. Aday gösterdiler, çatı baca adayı deyin. Ahmet Necdet Sezer, sözüm ona bir sivildi, 5 parti üzerinde uzlaşmıştı. Siyasetçi olmasın dendi. Getirdiler Ahmet Necdet Sezer bu ülkeye 7 yıl vakit kaybettirdi. Ahmet Necdet Sezer'in cumhurbaşkanlığı bir faciaydı' dedi. 'ZERRE KADAR BUNA İHTİMAL VERMİYORUM' 'Bu seçimde iki şey yarışacak, yeni Türkiye mi yeni Türkiye mi…' diyen Çelik sözlerini şöyle sürdürdü: 'Eski Türkiye'de cumhurbaşkanı, siyasete, siyasetçiye ve milli iradeye ayar çeken bir makamdı, ona fren olan bir makamdı. Kenan Evren Cumhurbaşkanı, rahmetli Turgut Özal Başbakan. Giden 3 kararnameden 2'sini red ediyor, biri geçiyordu. Biz iktidarız, Ahmet necdet Sezer bize bir ana muhalefet partisi gibi muamele ediyor. Orada cumhurbaşkanlığı makamı vatandaşı adam etme makamı olarak görülüyor. 11 cumhurbaşkanı, Atatürk, İsmet Paşa generaldi onları bir kenara bırakıyorum, 4'ü generaldi. Yeni Türkiye'de milletin devleti vardır ve cumhurbaşkanlığı makamı, en üst düzeyde ki siyasi temsil makamı vatandaşın duygularına tercuman oalcak, hissiyatına tercüman olacak, vatandaşın istediğini isteyen, halkın istemediğini istemeyen bir makam olacak. Bu ikisi çarpışacak. Bir; belli medya gruplarının istediği, ulusalcı cephenin istediği... Milliyetçi cephe değil, ulusalcı cephe... MHP ve CHP ulusalcılıkta birleşen cephedir. Bunların istediği eski Türkiye mi kazanacak, yeni Türkiye mi kazanacak. Ben bu halkın eski Türkiye'ye dönmek istediği kanaatinde asla ve asla değilim. Zerre kadar buna ihtimal vermiyorum.' 'TABİ Kİ BİZDE İTTİFAK YAPARAK SEÇİME GİRECEĞİZ' 'Sizinde ittifak arayışınız olacak mı?' şeklinde ki soruya 'Tabi olacak' diyen Çelik şu yanıtı verdi: 'Tabi ki biz de ittifak yaparak seçime gireceğiz. Ben genel merkezde de bunu açıkladım. Ama kiminle ittifak yapacağız. A partisi, B partisi ile değil. Biz doğrudan halkla ittifak yapacağız. Bize de 'BDP ile ittifak edeceler' diyorlar. hayır bizim hiç bir siyasi partiyle bu manada bir ittifakımız yok ve olamayacak. BDP'ye oy verenler içerisinde Ak Parti'nin cumhurbaşkanı adayaına oy verecekler olacak. MHP'ye oy vermişler içerisinde olacak, CHP'ye oy vermişler içerisinde olacak. Allhın izniyel biz birinci turda Türkiye'nin cumhurbaşkanı olacak, ilk defa halk tarafından seçilmiş olan adayı seçeceğiz. Eğer Sayın Kılıçdaroğlu'nun, Sayın Bahçeli'nin sözü halk nezninde çok muteber olsaydı referandum da yüzde 42'de kalmazlardı.' 'AHMET NECDET SEZER'İN BİR ÇOCUĞU BİLE KUCAKLADIĞINA ŞAHİT OLMADIM' 'Ahmet Necdet Sezer 5 parti tarafından gösterildi. Ben Ahmet Necdet Sezer bütün halk kesimlerinde kimi kucakladı, ben Ahmet Necdet Sezer'in bir çocuğu bile kucakladığına şahit olmadım. Vatandaş kendi yüreğine dokunanı ister, vtandaş kendisinin dokunacağını ister. Vatandaş bugüne kadar denediği, icraatından emin olduğu, yaptıklarından emin olduğu, duruşundan, tarzından, tavrından emin olduğu bir cumhurbaşkanı görmek ister.' 'İHSANOĞLU'NUN ADAY GÖSTERİLMESİ MUHAFAZAKAR SİYASETİN BİR BAŞARISIDIR' 'Diyelim ki Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı adayı oldu, Sayın Tayip Erdoğan'ın kendisi ile ilgili bu halka çok fazla bir şey anlatmasında gerek yok. Çünkü Perşembenin gelişi Çarşamba'dan bellidir. Recep Tayyip Erdoğan'ın, Ak Parti'nin çarşambası bellidir ve perşembesi çarşambadan daha parlak olacak. Allah'a hamdolsun. Bugün dünden çok iyidir. Bir günümü diğer günden daha iyidir. Bizimde muhaliflerimiz var, bizim icraatlarımızı beğenmeyenler var. Başbakanı yerden yere vuranlar var, ideolojik hesapları olanlar var. Siyasi başka türlü hesapları olanlar var. Kendi saadetini başkasının felaketinde arayan, komşunun evi yansada bende omlet pişirsem diyen, Türkiye'de bir siyasi ve ideolojik güruh var. Yeterki bu olmasın ama bu bunların çıkmazı. Şu Ekmeleddin İhsanoğlu'nun aday gösterilmesi de Türkiye'deki muhafazakar siyasetin bir başarısıdır.' DHA
Erdoğan: 'Bu Bir Veda Değil, Fatiha’dır'
AK Parti'nin Köşk adayı olarak açıklanan Başbakan Erdoğan 'Görevim süresince tek gayem 77 milyona hizmet üretilmesini sağlamak olacaktır' dedi. AK Parti’nin aylardır merakla beklenen Cumhurbaşkanı adayı açıklandı Ak Parti'nin Köşk adayını Mehmet Ali Şahin açıkladı. Şahin Cumhurbaşkanı adaylarının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu duyurdu. Yaklaşık 4 bin AK Partili'nin katıldığı toplantıda Erdoğan partililere seslendi. Erdoğan konuşmasında, 'Cumhurbaşkanı tarafsız olsun derken, cumhurbaşkanının devletin tarafında milletin karşısında durmasını istiyorlar. Bu dönem artık kapandı' dedi. Erdoğan'ın açıklamasından satırbaşları; Alemlerin rabbi Allah'a hamdolsun. Mülkün sahibi Allah'tır. Zaferin sahibi sadece ve sadece Allah'tır. Bu davayı bu hareketi bu mücadeleyi işte bugünlere eriştiren Rabbime sonsuz hamdu senalar olsun. Bu davanın bayraktarlığını sancaktarlığını hizmetkarlığını yapmış ve ahirete irtihal etmiş her bir kardeşime Rabbim rahmet etsin. Onlardan razı olsun. Çıktığımız bu kutlu yolculukta Rabbim ayaklarımızı doğruluk üzere sabit kılsın. Ya Rab sen ki kullarının hareketlerini takdir ettin senin iznin olmadıkça hiçbir şey hareket etmez. Bizim hareketlerimizi doğruluk üzere kıl. 'BİZİ ZULÜMLERDEN BERİ EYLE YA RAB' Ya Rab bizim göğsümüzü genişlet. Hayır işlerimizi kolaylaştır. Bugün sana ve senin yarattıklarına yani halka hizmet için bir güzel yolculuğa hazırlanıyoruz. Bizi kibirden muhafaza eyle ya Rabbi. Bizi hasetten muhafaza et ya Rab. Bizi haksızlıktan adaletsizlikten zulümden beri eyle ya Rab. Bizi ailemizi ve bütün yol arkadaşlarımızı yolların tuzaklarından koru Allahım. 'GEMİLERİ YAKARAK YOLA ÇIKTIK' Selçuklu Sultanı Alparslan gibi kefenimizi giyerek mücadeleye soyunduk. Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubi gibi zaferin kılıç ve atlarda değil Allah katında olduğuna inandık. Endülüs fatihi Tarık bin Ziyad gibi arkamızda gemileri yakarak yola çıktık. Sen ki herşeye gücü yetensin bu mübarek günde dileğimiz odur ki bu milleti bir kez daha zaferle müjdele ya Rab... Bugün çıktığımız yolculuğu miletimiz için hayırlara vesile eyle ya Rab. Amin Amin Amin. 'YOL ARKADAŞLARIMI SELAMLIYORUM' Kardeşlerim her birinize sonsuz teşekkür ediyorum. Bu anlamlı günde bu güzel buluşmada heyecanımızı bizlerle paylaşan değerli yol arkadaşlarımı yürekten selamlıyorum. Sizin şahsınızda Türkiye Cumhuriyetinin tüm vatandaşlarını aziz milletimi bizim bu heyecanımızı paylaşan yeryüzündeki tüm dost ve kardeşleri selamlıyorum. Şahsımı 12. Cumhurbaşkanlığı için aday gösteren tüm milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Uzun ince bir yoldayız gidiyoruz gündüz gece. Bilmiyoruz ne haldeyiz gidiyoruz gündüz gece. Bireyselleştiriyorum. Dünyaya geldiğim anda yürüdüm aynı zamanda iki kapılı bir handa gidiyorum gündüz gece. DUYGULANDIRAN ANI 1994'te İstanbul'da yerel seçimler için koşturuyorduk. İstanbul'un her semtine her sokağına ulaşmaya çalışıyordum. Manşetlerin şevkimizi kırmasına müsade etmiyor tehdit telefonlarına da aldırmıyorduk. Birileri günler öncesinden zaferlerini ilan ederken biz Allah'ın takdirine inanıyor milletin takdirinin farklı olduğunu hissediyor hız kesmeden koşturuyorduk. Yoksul mahallelerden birindeydik. Kalabalıktan 8 yaşlarında bir kız çocuğu geldi. Elinde bir şey vardı elimi tuttu. Bunları annem gönderdi dedi. Annem seçildikten sonra sakın bizi unutmasın dedi. İki tane bileziği elime tutuşturdu. 'KARŞIMDA O MASUM GÖZLER VARDI' Daha ne olduğunu anlayamadan kendisi de o incecik bileğindeki oyuncak bileziğini çıkardı onu da elime tutuşturdu. Ben daha bir şey söyleyemeden o yavrucak kalabalığın içinde kaybolup gitti. O bilezikler İBB makamında hep karşımda durdu. Ben asıl o gözleri unutamadım. Aradan 20 yıl geçti. 8 yaşlarındaki o çocuğun gözündeki umudu unutamadım. Pınarhisar'da yatarken karşımda hep o çocuğun bakışları vardı. O elime tutuşturduğu annesinin gönderdiği bilezikle bileğinden çıkardığı oyuncak bilezik. Ak Parti'yi kurarken gözümün önünde o çocuğun gözleri vardı. Siirt'ten milletvekili olup başbakan olurken karşımda hep o masum gözler vardı. Attığım her imzada o gözler karşımdaydı. Gece yorgun başımı yastığa koyarken sabah uyanınca o masum çocuğun gözündeki heyecan o umut o parıltı o beklenti hep karşımdaydı. 'BİZ SİYASETİ O TEMİZ YÜREKLER İÇİN YAPTIK' O gözleri bir an olsun aklımdan çıkarmadım. Annesi bizi unutmasın demişti ya Allah'a hamdolsun o büyük emaneti o büyük mesajı hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız. Biz siyaseti işte o temiz yürekler için yaptık. Vatan için toprak için bayrak için canını veren aziz şehitlerimizi hiçbir zaman unutmadık ve siyaseti onlar için yaptık. 20 yaşındaki yavrusunu askere gönderen ayyıldızlı tabut içinde bedenini teslim alan boynunu yere eğip vatan sağolsun diyen kahraman anne baba yüreklerini hiçbir zaman unutmadık ve siyaseti onlarla beraber onlar için yaptık. 'İŞÇİ KARDEŞLERİMİZ İÇİN SİYASET YAPTIK' Biz siyaseti maden ocaklarında alın teriyle helal rızık kazanma peşindeki işçi kardeşlerimiz için yaptık. İstanbul Sultangazi'deki Diyarbakır'da tüm kenar mahallelerdeki yoksullar için yaptık. Dicle'nin kenarında koyunları kurtlar kapıyordu. O koyunların hesabını sormak, o büyük emaneti omuzlamak için siyaseti yaptık. Diyarbakır cezaevindeki işkenceleri Mamak'taki zulmü Metris'teki adaletsizliğin hesabını sormak için siyaset yaptık. 'MAKAM VE RÜTBE İÇİN SİYASET YAPMADIK' Başörtülü olduğu için üniversite kapılarından döndürülen kalbi kırık gözü yaşlı kızlarımız için bu siyaseti yaptık. Cezaevinde evladını ziyarete giden Kürtçe'den başka dil bilmeyen sadece bakışarak sohbet etmek zorunda kalan ciğeri yanık anneler için siyaset yaptık. Yoksul olduğu için insan yerine konulmayan adam gibi adamlar için siyaset yaptık. Okulda hastanelerde mahkemelerde hükümet konaklarında itelenen o temiz yürekler için siyaset yaptık. Gurbette unutulan vatandaşlar için, Balkanlarda terkedilmiş vatandaşlarımız için, Ortadoğu'daki mağdurlar için Filistin için Mısır için Suriye için Somali için Afganistan'ın mazlumları için siyaset yaptık. Biz siyaseti ikbal için, makam için, mevki için, rutbe ve paye için yapmadık. Biz siyaseti Allah için yaptık biz siyaseti millet için yaptık. Vatan için bayrak için istiklal ve istikbalimiz için yaptık. Seçildikten sonra bizi unutmasın diyen tüm unutulmuşlar terkedilmişler kimliği kültürü hakları özgürlükleri tüm elinden alınmışlar için siyaset yaptık. 'BİZE FARKLI GÖZLE BAKTILAR' Kardeşlerim daha ilk gençlik yıllarımızdan itibaren bizi anlamayanların ve anlamak istemeyenlerin tahkir edici sıfatlarıyla bizi denklemin dışında tutmak istediler. İmam hatipte okuyoruz diye bizi tahkir etmek istediler. Sizden ancak ölü yıkayıcı olur dediler. Allahın selamını veriyoruz diye mürteci dediler. Namaz kılıyoruz diye gerici dediler. Bu milletin içinden geliyoruz diye, evine ayakkabısını çıkararak girenlere, sofrada diz kıranları farklı gördüler ve gerici dediler. Bu toprakların değerlerini savunuyoruz diye bize farklı gözle baktılar. İnancı için başını örten kızlarımıza hayatı dar ettiler. Mücadelemiz güçlendikçe saldırı ve hakaretlerini daha da arttırdılar. Kimi zaman partimizi kapattılar. Şiir okuduk diye hapsettiler. Muhtar bile olamaz diye manşetler attılar. Başbakan olamaz Cumhurbaşkanı seçilemez diye bize devlet nazarında insan olmayı bile yakıştıramadılar. Bugün nasılsa Mısır'da demokrasiyi bir hak olarak görmüyorlarsa on yıllarca bize de demokrasiyi hak olarak görmediler. 'BAŞKALARININ KALIPLARINDA ERİYENLERDEN OLMADIK' Biz başkalarının bize ne dediğine nasıl tarif ettiğine bakmayız. Biz başkalarının kaplarında ve kalıplarında eriyenlerden olmadık. Onların istediği gibi standart vatandaşlar olmanın derdine düşmedik. Diklenmeden dik durduk ağırbaşlı olduk sabrettik. Allah'ın yardımı ne zaman diye soruların sorulduğu dönemlerden sabredin Allah'ın yardımı yakındır diyenlerden ve buna gönülden inananlardan olduk. Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer olduğuna inandık. Onlar dışladılar biz daha azimlendik her darbeyle daha da güçlendik. Tüzüklerle, manşetlerle, çarpışarak darbelere göğüs gerdik. Kimin ne dediğine değil hakkın ne dediğine adaletin ne dediğine milletin ne söylediğine baktık. işte onun için Yunus Emre'nin muhteşem dizesini yüreğimizin ve siyasetimizin en mutena yerine yazdık. Yaradılanı severim yaradandan ötürü... 'BİZE OY VERMEYENLERE DE HİZMET GÖTÜRDÜK' İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.. İnsanı yaratılmışların en şereflisi olarak gördük. Bize oy vermeyenlere de hizmet götürdük. Türk demedik Kürt demedik Müslüman, Hıristiyan, Musevi demedik, Sünni demedik, Alevi demedik. İnsana insan olduğu için değer verdik. Nerede insan varsa nefes alan varsa oraya ulaşmanın derdi içinde olduk. Bu büyük ülke bu Türkiye bize oy verenler kadar vermeyenlerin de ülkesidir. Biz Türkiye'yi onlar için de büyüttük. Bizi sevenler kadar sevmeyenlerin de ülkesidir. Hakları özgürlükleri kazanımları biz 77 milyon için büyüttük. Türkün meselesi ne kadar bizim meselemizse Kürdün Arabın Gürcünün meselesi de bizim meselemizdir dedik. Bunun gereğini de hakkıyla yerine getirdik. Müslümanlık meselesini çözmeye kalktığımız kadar Gayri müslimlerininkini de çözdük. Sünni kadar Alevi'nin dertlerini de dert edindik. Garibin mazlumun mağdurun etnik kökenine inancına mezhebine bakmadan elinden tutmanın ona yaren olmanın samimi mücadelesi içinde olduk. 'YENİ BİR TÜRKİYE'NİN HAYALİNİ KURDUK' Siyasete başladığımız günden itibaren yeni bir Türkiye'nin hayalini kurduk. 77 milyonun dost ve kardeş olduğu bir Türkiye hayal ettik. Üreten yatırım yapan ihraç eden 77 milyonun kazandığı bir Türkiye hayal ettik. Sofralara bereketin hanelere huzurun ve barışın hakim olduğu bir Türkiye hayal ettik. Belli kesimlerin değil belli zümrelerin değil herkesin özgürce varlığını sürdürdüğü bir Türkiye hayal ettik. 'AK PARTİ HER YERDE VAR' Hiçbir zaman kutuplaştıran olmadık. Biz bize yapılanı başkasına yapmadık. 30 Mart seçimlerinde de Türkiye'nin tüm illerinde Ak Parti var. İşte kazandığımız ilçelerle neredeyse kahir ekseriyetinde Ak Parti var. Ama diğer siyasi partilere bakıyorsunuz onlar lokal ve mevzi. Kimisi belli bir etnik unsurun diğeri de kutsalların partisi olarak kalmış. Ama Ak Parti her yerde var. Ayrımcı olmadık inkar etmedik reddetmedik asimilasyon ile kimseyi kendimize benzetme peşinde olmadık. Onlar kutuplaştırdı biz birleştirdik. Onlar ayrıştırdı biz kardeşliğin mücadelesini verdik. Biz başı dik bir Türkiye hayal ettik. özgüveni yüksek bir Türkiye hayal ettik. 'GAZİ MUSTAFA KEMAL'İN HATIRASINI YAD EDİYORUZ' Türkiye'de gündem belirlemen Türkiye'yi azarlamak kibirle parmak sallamak istediler. Biz siyasi tarihimiz boyunca 'Siz kimsiniz' sorusunu sorduk. Evet siz kimsiniz. İçerde ve dışarda siz kimsiniz. Bize tepeden bakma kibirle bakma cüretini nereden buluyorsunuz. Size bu hakkı kim veriyor? Biz halkız biz Alparslanın Kılıçarslanın Süleyman Şah'ın Ertuğrul Gazi'nin Osman Gazi'nin torunları Yavuz'un Fatih'in Kanuni'nin mirasçılarıyız.. Gazi Mustafa Kemal'in, Menderes'in, Turgut Özal'ın, Erbakan'ın hatırasını yad edenleriz. Biz ilmiyle sanatıyla devlet yönetimiyle medeniyetlere istikamet çizmiş bir milletin mensuplarıyız. Unutturulmak istenen bir medeniyeti yeniden diriltmenin yeniden inşa etmenin dizlerinin üzerinde yeniden yükseltmenin mücadelesini verdik. 'BİZ BİR ÇIĞIR AÇTIK' Allah'a hamdolsun bunu da başardık. Bu ülkenin gençlerine özgüven aşıladık. Bu ülkenin çocuklarına aydın bir gelecek umudu aşıladık. Hayal gibi görünen seviyelerin ulaşılabilir olduğunu gösterdik. Biz bir çığır açtık. İnşallah arkamızdan gelen nesiller bu kapıdan geçerek kadim medeniyet sancağımızı çok yüksek burçlara dikecekler. 'BASİT, TEKNİK BİR DEĞİŞİKLİK DEĞİLDİR' 2007 yılında az önce Mehmet Ali Bey de ifade ettiler. Türkiye cumhuriyetinin 11. cumhurbaşkanını seçmeye hazırlanırken karşımızda bir kez daha vesayetin soğuk yüzü bize yani milletin partisine Cumhurbaşkanı seçtirmek istemedi. Hukuku katleden yorumlarla cumhurbaşkanlığı seçimini bir kaosa çevirmek istediler. Vesayet partileri bu kaos sürecine destek verdiler. Hemen kararı verdik anayasa değişikiiği yaptık ve halkoylamasına götürdük. Halkın seçmesi önündeki engelleri kaldırdık. 12. ve sonraki cumhurbaşkanlarının halkın oylarıyla seçilmesini öngören düzenlemeyi yüzde 69 oyla getirdik. Milletim cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi demokrasi adına dönüm noktasıdır. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi basit, teknik bir değişiklik değildir. Bu sadece yöntemin değişmesi değildir. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi bir tarihin vesayetler tarihinin bu ülkede kapatılmasıdır bunu böyle bilelim. 'YAŞI BÜYÜK OLDUĞU İÇİN İDAM EDİLMEDİ' 11 Kasım 1938'de askerler TBMM'yi kuşattılar. İsmet İnönü bu meclis tarafından Cumhurbaşkanı seçildi. Çok manidardır burası. 1950'de Demokrat Parti'nin iktidara gelmesiyle Celal Bayar Cumhurbaşkanı oldu. Ancak bu ilk sivil Cumhurbaşkanını 1960'ta derdest ettiler. İdama mahkum ettiler. Yaşı büyük olduğu için idam edilmedi. Sonra cumhurbaşkanlığı seçimlerinde enteresan bir hadise yaşandı. Ali Fuat Başgil... Dönemin partilerinin telkiniyle 4. Cumhurbaşkanı olmak istedi. İstanbul ve Ankara'da kalabalıklar tarafından karşılanır. Adaylığını açıklayacağı sırada Başgil'i başbakanlığa çağırırlar. Başbakanlıkta iki general Ali Fuat Başgil'e cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçmesini söyler. Eğer aday olursa Meclis açılmadan dağıtılacağını seçimlerin iptal edileceğini askeri idarenin devam edeceğini söylerler. Hatta cumhurbaşkanlığı için aday olmaya hazırlanan Ali Fuat Başgil'e bir general şunu söyler: 'Sen Cumhurbaşkanı olursan ne top atılır ne tören yapılır. Senin cipin hazır. Koyacaklar seni bir cipe yukarıdaki yere götürecekler oradaki akıbetin meçhul. Belki Etlik'te mezarını bile hazırlamışlardır.' 'HER CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ OLAY OLUR' O gün kendisi için kazılan mezarın gösterildiği bile anlatılır. Böylece aday olması önlenir. Yerine 27 Mayıs darbesini yapan Cemal Gürsel aday olur. Seçilir ve asker üniformasıyla yemin eder. Tıpkı Mısır'daki gibi... Cumhurbaşkanlığı makamı siyasi iktidar karşısında devlet iktidarının temsil eden bir konum olarak şekillendirildi. İsmet inönü ardından 1960 darbesini yapanlar cumhurbaşkanlığı makamını halkın karşısına ceberrut devlet olarak koydular. İşte halk partisi bu. Ya bunlar kendi geçmişlerini bilmiyor ya da akşam başka sabah başka devam ediyorlar. TBMM'de seçilmiş vekiller olacak başbakanlıkta hükümet olacak ama Cumhurbaşkanı devleti temsil edecek. Türkiye'de hemen her cumhurbaşanlığı seçimi olay olur. Her seçimde vesayet ve siyaset karşı karşıya geldi çok azında siyaset kazandı. 'BİZ BUNUN KARŞISINDA DİMDİK DURMASAYDIK...' Siyasetin Cumhurbaşkanı seçmesine hiçbir zaman hoşgörüyle bakılmadı. Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında ve sonrasında Özal'a yapılanları çok iyi hatırlıyoruz. 2007 seçimlerinde anayasanın hiçe sayılarak 367 garabetiyle Meclis iradesinin nasıl ipotek altına alındığını bizzat yaşadık. Biz bunun karşısında dimdik durmasaydık, millet de destek vermemiş olsaydı o zaman da vesayet başa geçecekti. Şimdi geliyoruz 10 Ağustos'a... 10 Ağustos'ta sadece 12. Cumhurbaşkanı seçilmiyor. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle karar bir dönem vesayetler dönemi de kapanmış olacak. 'ESKİ TÜRKİYE'NİN RUHUNU GERİ ÇAĞIRABİLECEKLERİNİ ZANNEDİYORLAR' Halkın seçtiği halktan bir Cumhurbaşkanı göreve gelecek fark bu. Biliyorsunuz şu anda çatı ne diyor? Cumhurbaşkanının siyaset dışı olmasını savunuyor. Bunu savunmak bir defa siyaseti inkar demektir. Cumhurbaşkanının siyaset dışından olmasını savunmak İsmet İnönü ve Cemal Gürsel gibi vesayeti savunmaktır. Eski Türkiye'nin parametreleriyle hareket eden muhalefet partileri en başta kendileirni inkar ediyorlar. Siyasetin içinde gibi görünüp siyasetin dışında duruyorlar. Eski Türkiye'nin ruhunu geri çağırabileceklerini zannediyorlar. Tarafsız olsun derken esasen devletin tarafında milletin karşısında durmasını istiyorlar. 'CUMHURBAŞKANI OLURSAM...' Millet meseleye el koydu. Meclis'i seçen hükümeti belirleyen millet 10 Ağustos'tan itibaren inşallah Cumhurbaşkanını da kendi hür iradesiyle belirleyecek. İnsanımızı yaşatmayan devlet payidar olamaz. Adil bir devlet olamaz. 27 Mayıs'ın bir izi daha siliniyor. Cumhurbaşkanlığının milleti temsil eden makam olmasıyla Türkiye vesayet zincirinin en önemli halkasından kurtuluyor. Eğer milletim takdir eder ve 12. Cumhurbaşkanlığına bu kardeşinizi getirirse şunu herkes bilsin devletle milleti kucaklaştıran milletin çıkarlarını gözeten milletin ve demokrasinin tarafını tutan bir Cumhurbaşkanı seçilmiş olacaktır. 'BU MAKAM ASIL ANLAMINI BULACAK' Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı herkesin Cumhurbaşkanıdır. Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı yetkilerini millete karşı değil millet için kullanan cumhurbaşkanıdır. Cumhurbaşkanı cumhuriyeti cumhuru ve cumhurun birliğini temsil eder. Kimse kimseyi aldatmasın. Devletin bütünlüğünü sağlamak cumhurbaşkanının en önemli vazifesidir. Halk tarafından seçilmesi cumhurbaşkanlığı makamına güçlü meşruiyet sağlayacak bu sayede bu makam asıl anlamını bulacaktır. Sağlıklı bir denge kurulacak ve denetleme imkanı olacak. Kamu kurumları da buna göre hareket edecek Türkiye'nin geleceği için verimli çalışacaktır. 'TÜRKİYE'Yİ UÇURACAKTIR' Halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı ve Başbakan her anlamda Türkiye'yi uçuracaktır bundan kimsenin şüphesi olmasın. Cumhurbaşkanının dirayetli duruşu özgürlüklerin önünü açacağı gibi tehditler karşısında da kararlı duruşu beraberinde getirecektir. İstanbul'a büyükşehir belediye başkanı olduğumda sadece bana oy verenlerin değil bütün İstanbulluların başkanı oldum. Başbakan olduğumda sadece Ak Parti'ye oy verenlerin değil 77 milyonun başbakanı oldum. 10 Ağustos'ta eğer seçilirsem herkes bilsin ki Türkiye cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı olacağım. Bize oy versin ya da vermesin herkesin Cumhurbaşkanı olacağımdan kimsenin endişesi olmasın. 'ÇOK DAHA FAZLA ÇALIŞACAĞIZ' Meclis içinde ve dışındaki tüm siyasi görüşlerin oylarına talip olduğumuzu ve oylarını alacağıma inanıyorum. Görevim süresince tek ama tek gayem olacak. 77 milyona hizmet üretilmesini sağlamak olacaktır. Farklı bir cumhurbaşkanlığın inşallah ülkemizde ortaya koyacağız. Demokrasiyi standartlarına uğraştırmak kardeşliği yüceltmek için çok daha fazla çalışacağız. Bugüne kadar istiklalimize yapılan her türlü saldırıya karşı dik durduk göğüs gerdik asla taviz vermedik. Şunu bilmenizi istiyorum. Bu mücadele aynı şekilde hatta daha da güçlü bir şekilde süreceğinden kimsenin endişesi olmasın. Cumhurbaşkanlığı makamına çıktığımız zaman orası bir dinlenme makamı asla olmayacak. Çözüm sürecini sürdüreceğiz. Allah nasip ederse çözüm sürecinin sekteye uğramasına asla müsade etmeyiz. Türkiye'nin çözümden barıştan kardeşlikten başka hiçbir seçeneği yoktur. 'BU KİRLİ YAPIYI HIZLICA TASFİYE EDECEĞİZ' Aynı şekilde paralel devlet ile mücadele cumhurbaşkanlığı dönemimizde çok daha güçlü ve koordineli şekilde devam edecektir. Milletin birliğinin yanında uulsal güvenliğimizi tehdit eden tüm girişimlere karşı cumhurbaşaknının birinci derecede görevi vardır. Paralel devlet yapılanmasına asla müsamaha göstermeyeceğiz. Bu maşa örgütle en üst düzeyde mücadele etmeye devam edeceğiz bu mücadelden zerre kadar taviz vermeyeceğiz. Bu kirli yapıyı hızlıca tasfiye edeceğiz. 'PARLAK BİR GELECEĞE YÜRÜYECEĞİZ' Türkiye son 12 yılda hemen her alanda çok büyük mesafeler kat etti. Şu anda da bütün hayallerini tek tek gerçeğe dönüştürüyor. Devlet ve milletin el ele vermesiyle özgürlükçü bir zeminde ekonominin daha da büyümesi için gayretlerimiz hız kesmeden devam edecek. 2023 hedeflerimiz var. Bu çok daha mümkün ve yakın hale gelecek. Yargıya ilişkin sorunlar çok daha sağlıklı bir şekilde çözülecek. Türkiye'nin yeni bir anayasa yapması en öncelikli gündemimiz olacak. Dış politikanın barışçı ve diyalog tavrı devam edecek. Dengeleri gözeten bir Türkiye değil vicdanıyla karar veren mazlumların elinden tutan dünyanın her yerinde zulme karşı sesini yükselten bir Türkiye halkın seçtiği cumhurbaşkanıyla daha da güçlü olacak. Allah'ın izniyle seçilirsek cumuhrbaşkanlığımız devlet ve milletin buluşmasına inşallah vesile olacaktır. Birlik ve bütünlük içinde parlak bir geleceğe yürüyeceğiz. '18 YAŞINDAN BERİ BU MÜCADELENİN İÇİNDEYİM' 10 Ağustos yeni Türkiye yolunda en mühim bir dönüm noktası olacaktır. 100. yıl dönümü olan 2023 hedeflerini hep birlikte gerçekleştireceğiz. 2053 ve 2071 hedeflerinin zeminini de hep birlikte inşa edeceğiz. Siyasette uzun bir yolda hiç durmadan yolculuk yaptık. Ortaya koyduğumuz mücadele ile gençlere örnek olduk. Çünkü bu mücadeleye 60'tan sonra gelmedik. 18 yaşından beri bu mücadelenin içinde bulunan bir kardeşinizim. Gençlik benim herşeyim. Onlarla beraber bu yolda yürüdüm yürüyorum. Gençler boyun eymemeği geri adım atmamayı umutsuz olmamayı hep sizlere anlatmaya çalıştım. Unutmayın inanıyorsanız muhakkak üstünsünüz düsturunu haklıysanız güçlüysünüz düsturunu hayatım boyunca gençlere aktarmanın mücadelesi içinde oldum. Sabrın değerini gençlere öğretmeye çalıştık. 'SİLAHINA KURŞUN SÜRÜLMÜŞ SERSERİLER' Siyasi tarihimiz boyunca şiddeti bir yol olarak seçenlerden fikirsiz siyaseti eşkıyalık ile örtenlerden olmadık. Ne tehditler gördük. Anarşi dönemlerinde dava arkadaşlarımız vuruldu. Vazgeçmedik. Partilerimiz kapatıldı vazgeçmedik. 94'te çok ciddi tehditler aldık. Hatta Samandıra'da seçim büromuz bombalandı bir kardeşimiz şehit oldu yine vazgeçmedik. Aynı şekilde Pınarhisar serüveni ve oralarda da gizli kapaklı bir çok şeyler oldu hamdolsun vazgeçmedik. Darbe çete mafya tehditlerine maruz kaldık asla vazgeçmedik. Miting meydanlarında silahına kurşun sürülmüş serseriler, odamıza konulmuş dinleme cihazları bizi yolumuzdan döndürmedi. En alçak saldırılara nankörlük ve ihanete uğradık yine yolumuzdan dönmedik. Makam için mansıp için ikbal paye ve çıkar için siyaset yapmadık böyle siyaset yapanlardan asla olmadık. Siyasetin ben ile değil biz ile yapılacağına gönülden inandık. Daha en başından itibaren ben yoktu biz vardı. 40 yıla aşkın geldiğim noktada yine ben yok biz var. 'ERDOĞAN OLMADAN AK PARTİ OLMAZ DİYENLER...' Şunu herkes bilsin ki Recep Tayyip Erdoğan her canlı gibi o da bir fanidir. Allah'a sonsuz hamdolsun ki bizim büyük davamız fani isimler fani şahsiyetler üzerine değil baki hakikatler üzerine inşa edilmiş bugüne böyle geldi böyle gidecektir. Erdoğan olmadan Ak Parti olmaz diyenler bu davayı anlamamıştır. Kendisi olmadan bu sancağın düşeceğini zannedenler bu davayı anlamamıştır. Bu teşkilatta kendine vazife verildiğinde dava sancağını canı bilip en yüksek burçlara doğru göğsünü siper edip gidecek nice kahramanlar olduğuna inanıyorum. Ak Parti şahıslarla var olmuş bir parti değilidir. Ak Parti bir dava partisidir. Vazifeye talip olanlardan değil vazife verilenlerden olduk. Birlikte yürüyenlerden olduk. Gözümüz arkada değil. Arkada güçlü bir gelenek ve davayı omuzlayacak kahramanlar var. 'ÇOLUK ÇOCUĞA MI İNDİRECEKSİNİZ DEDİLER' Fitne fesat tuzağına düşmeden Ak Parti'yi daha ileriyle götürecek güçlü kadrolarımız olduğuna inanıyorum. Daha en başta bu partiyi kurarken 3 dönem kuralını getirdik. 1 dönem ara versinler ondan sonra tekrar görev alabilir dedik. Gayemiz genç dinamik bir yapıyla geleceğe yürümek. Gayemiz koltuğa oturup kalkmayan siyasetçi yerine koltuktan nasıl vazgeçildiğini göstermekti. Seçilme yaşını 25'e çektiğmizde parlamentoyu çoluk çocuğa mı indireceksiniz dediler. 25 yetmez 18'e indireceğiz dedik. Geçenlerde Viyana'daydım. Avusturya dışişleri bakanıyla görüştüm. Gencecik bir adam. Almanya'da Hollanda'da oluyor da bizde niye olmasın. Biz 21 yaşında bir karanlık çağı kapayıp bir aydınlık çağı açan Fatih'in torunlarıyız. Bizde bu niye olmasın. 'ÇOCUKLARIMA TEŞEKKÜR EDİYORUM' 3 dönem kuralının Ak Parti'de taviz verilmeden muhafaza edileceğini biliyoruz. Mensubu bulunduğum siyasi hareket ve Ak Parti hiç kuşkusuz şahsıma ailem kadar çocuklarım kadar torunlarım kadar yakın oldu. O kadar ki millete hizmet yolunda aşk ve sevdasıyla kimi zaman ailemi eşimi çocuklarımı torunlarımı dahi ihmal ettiğim dönemler oldu. Onlar beni çok iyi anladılar. Onlar benim bu millet için mücadele ettiğimi anladılar ve her an sabrettiler. Huzurlarınızda eşime sabrından dolayı teşekkür ediyorum. Çocuklarıma sabırlarından anlayışlarından fedakarlıklarından dolayı teşekkür ediyorum. 'BANA HAKKINIZI HELAL EDİN' Bir sabah kalktığımıda yatak odamın başında bir pusula gördüm. Kızım o pusulaya şunu yazmıştı. Babacığım bir geceni de bize ayırır mısın demişti. Şu anda kızım aramızda. Tabi o sabahtan okula gidiyor. Biz de onu uğurlayamıyorduk. Böyle süren bir hayat oldu. Ben onlardan hep razı oldum. Onların da kendilerine vakit ayırmadığım için beni affetmelerini benden razı olmalarını diliyorum. Teşkilatta kırdığım krdeşlerimiz varsa affetmelerini diliyorum. Teşkilatın tüm mensuplarından helallik diliyorum. Gençlik yıllarımdan beri gerekse 14 Ağustos 2001'de Ak Parti'yi kurduğumuz günden beri birlikte yürüdüğümüz tüm arkadaşlardan haklarını bana helal etmelerini diliyorum. 'ALLAH'IN İZNİYLE YÜRÜMEYE DEVAM EDECEĞİZ' Bu bir veda ayrılık konuşması veya veda töreni değil. Bizim için her an yeni bir başlangıçtır. Bizim için her gün yeni bir gündür. Bugün de birbirimize veda etmiyor yeni bir başlangıcın heyecanını hep birlikte yaşıyoruz. Seçilirsek gruplar vesilesiyle grup kürsülerinde belki bir araya gelemeyceğiz. Belki millet bizi seçerse bir araya Ak Parti çatısında gelemeyeceğiz. Ama birbirimizle ezelden kardeşiz ve ebediyen hep görüşecek hasbihal edeceğiz. Birbirimizden kopmayacağız. Türkiye'nin istikametini belirlerken her aşamada hep birlikte olacağız. Partimizle de hükümet ile de birlikte hareket edeceğiz. Ne ben sizlerden ayrılıyorum ne de sizler geride kalıyorsunuz. Bugünlere birlikte geldik Allah'ın izniyle de birlikte yürümeye devam edeceğiz. 10 Ağustos'a kadar birlikte çalışacak ve seçmi kazandığımızda yine birlikte istişare ile Türkiye'ye hizmet vereceğiz. Bugün yeni Türkiye'nin ayak seslerini gür bir şekilde duyuyoruz. Ekonomisiyle güçlü demokrasisiyle örnek kardeşliğiyle muazzam bir Türkiye'ye yürüyoruz. Yeni bir merhaleye geçiyoruz. Rabbim izin verir milletim takdir ederse ülkemize ve milletimize hizmetkarlıkta artık yeni bir safhanın kapılarını aralıyoruz. 'BU BİR VEDA DEĞİLDİR' Bir kez daha karar yetki söz ve mühür millettedir. Bir kez daha takdir milletindir. Milletim 10 Ağustos'ta en güzel sözü ve son sözü kararıyla birlikte söyleyecektir. Bayrak yarışında bayrağı teslim etmeye hazırlanırken bir kez daha her birinizden helallik diliyorum. Canlarını feda etmiş herksi rahmetle yadediyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ülkemiz için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Beni aday gösteren milletvekili arkadaşlarıma da şükranlar sunuyorum. Bana sizler gibi yol arkadaşları nasip ettiği için Rabbime sonsuz teşekkür ediyorum. Bu bir veda değildir kapanış bitiş değildir. Bu ifadeyi çok çok önemsiyorum. Bizim için çok farklı bir an... İşte bu bir hatime değil inanıyorum ki bir Fatihadır bir açılıştır. Onun için diyorum ki Esirgeyen ve Bağışlayan Allah'ın adıyla... O rahmandır ve rahimdir. Bizi doğru yola ilet. Gazaba uğrayanların sapkınların yoluna değil. Yolumuz bahtımız açık olsun. Allah yar ve yardımcımız olsun. haberler.com
Ekmeleddin İhsanoğlu: 'Toplumun Tekrar Huzur İçerisinde Yaşamasını İstiyoruz'
Cumhurbaşkanı adayı İhsanoğlu, 'Biz toplumumuzun tekrar huzur içerisinde yaşamasını istiyoruz. Biz, halkımızdan huzur, güvenlik içerisinde yaşamasını, gerginlikten, korkudan kurtulmasını istiyoruz' dedi.HATAY Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, 'Biz toplumumuzun tekrar huzur içerisinde yaşamasını istiyoruz. Biz, halkımızdan huzur, güvenlik içerisinde yaşamasını, gerginlikten, korkudan kurtulmasını istiyoruz' dedi. İhsanoğlu, Hatay Büyükşehir Belediyesi Hat-Mek Sosyal Tesisleri'nde sivil toplum örgütleri ve muhtarlarla bir araya geldiği toplantıda, Hatay'a gelmekten çok mutlu olduğunu söyledi. Hatay'ın birkaç yıldan bu yana huzursuzluk içerisinde yaşadığını ifade eden İhsanoğlu, kentin, Türkiye'nin komşularıyla en güzel ilişkiyi kuran, hem coğrafi konumu, tarihi kökleri, demografik yapısı, ticareti, kültürü açısından komşularıyla en güzel münasebeti gerçekleştiren bir vilayet olduğunu kaydetti. Bugün Halep'e, Şam'a gidilemediğini belirten İhsanoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Sınırları kaldırdık ama yerine kevgir gibi bir şey yaptık. Sınırlar kevgir haline dönüştü. Sınırdan insanlar, ticaret, hizmet gitmiyor, teröristler gidip geliyor. Onların kullanımında. Böyle bir duruma düşmek ne kadar acı bir şey. Niye bu noktaya geldik biz. Hangi dahiyane siyasetin eseridir bu. Biz bu komşularımızla asırlar boyu yaşadık. Bu komşularla ilelebet yaşayacağız. Niye bu hale geldik, kim bu hataların ve felaketin sorumlusu? Sizler misiniz, Suriye halkı mı? Hayır, yanlış siyasettir. Biz artık bunların sona ermesini istiyoruz. Sınırların toplumları dağıtan, düşman yapan değil. Biz toplumumuzun tekrar huzur içerisinde yaşamasını istiyoruz. Biz, halkımızdan huzur, güvenlik içerisinde yaşamasını, gerginlikten, korkudan kurtulmasını istiyoruz. Bunu bütün halkımız istiyor.' İhsanoğlu, Türkiye'de ekmeği büyütmek istediklerini ifade ederek, şunları söyledi: 'Bu şerefli yolculuğa çıkarken biz dedik ki sevgi, saygı, birlik ve dirlik ekmek için yola çıkıyoruz. Biz de diyoruz ki bu ekmek bizim refahımızın, huzurumuzun, birliğimizin, dirliğimizin sembolüdür, onu büyütmemiz, yüceltmemiz lazım. Onu paylaşmaya hazırız. Biz o ekmeği büyüttük mü daha çok paylaşırız. Sırf kendi aramızda paylaşarak değil, komşularımızla dostlarımızla paylaşırız ama biz bu ekmeği paylaşırken toprağımızı asla paylaşmayız, kimseyle paylaşamayız. Biz her şeyden önce vatanımızın birliğini, beraberliğini korumamız lazım. Bu ötekileştirme, gruplaşma, cepheleştirme, başkalarıyla alay etme huyumuzdan vazgeçmeliyiz. Nerede görülmüş ki bir iktidar, bir siyasi anlayış kendine oy verenler vatanperver, oy vermeyenler hain. Böyle bir şey olur mu? Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey olmuş değildir. Böyle ülkeyi ikiye bölmek. 1970'li yıllarda bazı gençler arasındaki sağ sol kavgasını yaşamış bir nesil olarak şimdi görüyoruz ki Türkiye'de tehlike daha büyük. Çünkü kutuplaşma gençler arasında değil. Sağcı, solcu, komünist, faşist gibi değil, çok daha tehlikeli. Bütün vatanı dolaşıyoruz. Millet gerilmiş. Nereye gideceğimizi, ne olacağımızı bilmiyorlar. Onun için şurada diyeceğiz ki yeter artık kutuplaşmaya. Biz bir ve beraber olmak istiyoruz. Türkiye topyekun yaşamak istiyor, eskisi gibi yaşamak istiyor. Yeter artık diyor Türkiye, yeter artık.' IŞİD tehlikesi İhsanoğlu, başörtüsü meselesine de değinerek, bu kavganın çok şükür bittiğini eskiden kızlara 'Sıkma baş', şimdi de bazı gençlere 'Çapulcu' denildiğini, ne kızlara 'Sıkma baş', ne de gençlere 'Çapulcu' denilmemesi gerektiğini kaydetti. Türkiye'nin içeride huzuru yakalamak isterken çok büyük bir tehlike karşısında olduğunu vurgulayan İhsanoğlu, 'Terörist çeteler kol geziyor. Bize halk 'Biz geceleri IŞİD tehlikesinden korkuyoruz' diyor. Biz de diyoruz ki 'korkmayın'. Bu vatanın savunucusu olan ordumuz var, kolluk güçlerimiz var. Bunlar bizi koruyacaktır fakat vatandaşın gönlüne bir şüphe düştü. Başka yerde bayraklar indiriliyor, kimse bir şey yapmıyor. Birçok terörist hadisesinin üstü örtülüyor. Ne olduğu, kim yaptığı belli değil. Türkiye'nin buna tahammülü yok kardeşlerim' diye konuştu. Türkiye'deki Suriyeliler Hatay'da çok büyük bir sıkıntının olduğunu, bunu da bildiğini belirten İhsanoğlu, kentte 100 binin üzerinde Suriyeli'nin mülteci, göçmen ve ziyaretçi halinde olduğunu ifade etti. İhsanoğlu, Suriye'yi tanıdığını ve Suriyelilerin Arap dünyasında bize en yakın insanlar olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: 'Hem düşünce, kültür, sosyal anlayış bakımından. Şimdi bunlardan Türkiye'ye sığınan 1 milyon insan var. Bu insanlara gelin dendi, bunlar geldiler. Bir kısmı zorlandı geldi, sonra bizim yetkililerimiz, büyüklerimiz 'Gelin tüm Suriye gelsin', peki bu da güzel. Peki sen hazırlığını yaptın mı? Hatay'da benim bildiğim kadarıyla 4 çadır kent, bir konteyner kent var. Bunlar huzur içerisinde yaşıyor. Çünkü ben Kilis'teki benzer konteyner kenti gezdim. Sokaklarda Hatay'da 100 bin, tüm Türkiye'de 1 milyon var. Bu insanlar ne yapsın. Bir de kendimizi onların yerine koyalım. Ben onlara çok acıyorum. Onlar bazen kanunsuzluk yapıyorlar, kabul edilmez bir şey ama mazur görün. Kabahat bunlarda değil, onları buraya getirenlerde, bunları sokakta bırakanlarda. Bunların bir an önce ülkelerine, çadır kentlere, onurlu bir hayata gitmesi lazım. Bu devletin birinci görevi. Bunlara gelin gelin diyenlerin sorumluluğu altındadır.' Dış politikayı eleştiren İhsanoğlu, bunun çevrilmesi için Ortadoğu'da güven ve işbirliği anlayışının tesis edilmesi gerektiğini, bunun bir anda olmayacağını ama bir yerden başlamak gerektiğini, tekrar güven ortamının sağlanması, yaraların sarılması ve problemleri çözmek gerektiğini söyledi. İhsanoğlu, Türkiye'nin artık 10 Ağustos'ta 'dur demesi', oyunu bu işleri çözecek birisine vermesi gerektiğini, göreve kendisinin talip olduğunu ve destek beklediğini kaydetti. 'Bütün partilere eşit mesafede, bir aile reisine ihtiyaç var' Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, 'Bütün partilere eşit mesafede, bütün siyasi görüşlere saygılı, 76 milyon insanı kucaklayan ve sen Sünni'sin, Alevi'sin demeyen birisi olmalı. Bir aile reisine ihtiyaç var. Dünyanın her yerinde bu böyle' dedi. İhsanoğlu, Hatay Büyükşehir Belediyesi Hat-Mek Sosyal Tesisleri'nde sivil toplum örgütü temsilcileriyle ve muhtarlarla bir araya geldiği toplantının ardından basın mensuplarının sorunlarını yanıtladı. Bir gazetecinin, konuşmalarını kısık sesle yapmasının bir tercih mi yoksa bir teknolojik sorundan mı kaynaklandığıyla ilgili soruyu İhsanoğlu, Kur'an-ı Kerim'den örnekler vererek, şöyle yanıtladı: 'Bu yarışa başlarken dedim ki, Cumhurbaşkanlığı makamına ulaşmak için yapılan bir yarıştır. Peki Cumhurbaşkanı seçilecek olan insanlar birbirlerine nasıl hitap etmelidir? Yani devletimizin, milletimizin en yüksek makamına gidecek olan insanlar nasıl konuşmalıdır? Böyle mahalle kavgası yapar gibi mi konuşmalıdır? Bu Türk terbiyesine, örf ve adetlerine, devlet geleneklerine yakışan bir şey midir? Peki diyelim ki Türklük frekansı bazıları için rahatsızlık sebebi oluyor. Ben size Hucurat suresini hatırlatırım. Surede, 'Cenab-ı Allah hiçbir kişi veya zümre bir diğer kişi ve zümreyi alaya alıp hor görmesinler. Belki diğerleri berikilerden daha değerli olabilir. Başkalarını hor görmeyin, alay etmeyin' diyor. 'Asla birbirimizin itibarını düşürmeyiniz. Düşürmek için karalamayınız ve kötü lakaplar takmayınız, bu tür alışkanlıklarından vazgeçmeyenler ise zalim olanlardır' diyor. Bunu Cenab-ı Allah söylüyor. Bunu kime söylüyor, iman edenlere. Biz de Allah'a şükür iman ediyoruz. Cenab-ı Allah'ın bu sözlerine karşılık bana birileri lakap takmış. Hani biz çok dindardık? Hani biz dini imanı kimseye bırakmıyorduk? Çok ayıp ya, çok ayıp. Bu yarışı bütün dünya takip ediyor. Bu bir mahalle kavgası değil. Böyle bir ikinci örnek var mı? Cumhurbaşkanı adayı birilerine lakap takıyor. Her gün bir şey uyduruyor, çok tuhaf. Dün de 'çarkçı' demiş bana. Bütün çarkçı kardeşlerime saygım sonsuzdur. Ben çarkçılık nedir fazla bilmem çünkü gemim yok gemicilikte yapmadım, yapmıyorum ama şu memlekette şu dünyada çarkçılık yapan birçok insan var ve onlar helal para kazanıyorlar. Haram para değil. Helal para kazanan insanlara, çarkçı da olsa saygılı olmak lazım.' İhsanoğlu, seçim çalışmaları kapsamında miting yapmamasıyla ilgili soruya ise 'Biz şimdi mitingden geldik. Yarın da mitinglerimiz var. Şimdi Samandağ'daydık. 10 binin üzerinde insan vardı. Yani bundan daha daha iyi miting olabilir mi ama bizim insanları mitinglere davet edeceğimiz otobüslerimiz yok. Biz buraya halkımızın verdiği 9 bin lira ile geliyoruz. Sonra onlar mazlum oluyorlar, biz gaddar oluyoruz. Onlar masum oluyor, biz zalim oluyoruz ama ben size zalimin ne olduğunu Hucurat suresinde okudum. Herhalde bu yeterlidir' diye yanıtladı. Cumhurbaşkanı adaylığı 'Bir dönem yol arkadaşı olduğunuz insanla şu anda rakipsiniz, sizi bu insanlardan ayıran şey neydi' yönündeki soruyu da İhsanoğlu, şöyle cevapladı: 'AK Parti yola çıktığı zaman Türkiye'de bir talep vardı. Türkiye'deki siyasi hayat sıkıntılar geçirmişti ve halkın yeni bir nefese ihtiyacı vardı. Türkiye'de her zaman oluşan koalisyonların bir tanesi de AK Parti'nin içerisinde oluştu. Orada dindar ve muhafazakar kesimin yanında milliyetçi liberal kesim de vardı. Laiklik hassasiyeti olan kesimler vardı ve farklı fikir ve düşünceye sahip insanlar vardı. Bu rahmetli Özal döneminde de oldu. Demokrat Parti kurulurken aynı şey oldu. Adalet Partisi kurulurken aynı şey oldu. AK Parti kurulurken de aynı şey oldu fakat 12 sene içerisinde AK Parti'nin kurucularının hiçbirisi kalmadı ki. Hepsi gitti. O koalisyonda bulunan insanların hepsi dağıldı ki bugünkü bu manzarayı görüyoruz. Bugünkü manzara milletin bölünmesine yol açan manzaradır. Nefret, kin ve kutuplaşma üzerine kurulu bir siyaset. Şimdi Türkiye Cumhurbaşkanı seçerken, yüzde 50 bana oy versin gerisi önemli değil, diyemez. Çünkü bir siyasi iktidarın başı değil, bu devletin başıdır. Devletin başının taraf olmaması lazım. Siyasi tercihi olmaması lazım. Siyasetin üzerinde olması lazım. Siyasi programla gelip biz şunu şunu uygulayacağız dememesi lazım. Bütün partilere eşit mesafede, bütün siyasi görüşlere saygılı, 76 milyon insanı kucaklayan ve 'Sen Sünnisin, Alevisin' demeyen birisi olmalı. Bir aile reisine ihtiyaç var. Dünyanın her yerinde bu böyle. Yani devlet başkanlarının illa bir siyasi parti içinden gelmeleri şart değildir. Belki Türkiye'nin bir dönemi bu şekilde oldu ama bundan sonra hele bu şartlarda o kadar nefret ve ayrıştırma sürecinden sonra Türkiye'nin bunu kaldıracağını zannetmiyorum.' Kendisinin Cumhurbaşkanlığı adaylığını kabul etmesini sağlayan şeyin iki partinin tarihi uzlaşması olduğunu belirten İhsanoğlu, 'Yani CHP ve MHP uzlaşarak bir isim üzerinde anlaşmasalardı, ben elbette kabul etmezdim. İşin enteresan tarafı bu anlaşma 14 Haziran'da ilan edildikten sonra bu sayı 13 partiye yükseldi ama bu da birilerine göre proje oldu. Kimin projesi, bu halkın projesi. Evet bu bir proje ama milletin projesi' dedi. Barış süreci İhsanoğlu, barış sürecinin, Kürt sorununu çözüp çözemeyeceğiyle ilgili soru üzerine, 'Elbette hepimiz barıştan yanayız. Biz bu konuda çok büyük sıkıntı çektik. Evlatlarımızı kaybettik. Böyle kapalı kapılar arkasında olmaz. Elbette böyle başlar ama sonunda meclise gelir. Meclisin kabul etmesi lazım, milli mutabakatın olması lazım. İki taraf arasında siyasi hesaplar, seçim hesapları 'Bana oy verin, ben size şunu vereyim' derseniz bu memleketi çok büyük tehlikeye sokar. Bu barış, istikrarlı, sürdürülebilir barış olmaz, dikiş atar. Bu hayır getirmez şer getirir. Onun için siyasi hesaplarla barış yapılmaz, yapılmaması lazım. Herkesin bu konuda dikkatli olması lazım' diye konuştu. Toplantının ardından İhsanoğlu, kendisine sunulan Hatay'a özgü künefenin şerbetini kendisi döktü. 'Ben, bir partinin adayı değilim. 12 partinin destek verdiği bir adayım' Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, 'Ben, bir partinin adayı değilim. İki partinin adayı değilim. 12 partinin destek verdiği bir adayım. Ben, milletin adayıyım. Bunu görmek istemeyenler varsın görmesinler. Biz onlara bir şey demeyeceğiz' dedi. İhsanoğlu, seçim çalışmaları çerçevesinde Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde halka hitaben yaptığı konuşmada, halkın her yerde değişim, adalet, hakkaniyet, birlik, beraberlik, bütünlük sembolü ve aile reisi istediğini belirtti. Gittikleri her yerde büyük bir ilgi ve coşkuyla karşılandıklarını ifade eden İhsanoğlu, şöyle devam etti: 'Halk, ayrışma, zıtlaşma, kendisine tepeden bakan, alay eden, onu küçümseyen, yarısını kabul eden, yarısını reddeden insan istemiyor. Ben bir partinin adayı değilim. İki partinin adayı değilim. 12 partinin destek verdiği bir adayım. Ben, milletin adayıyım. Bunu görmek istemeyenler varsın görmesinler. Biz onlara bir şey demeyeceğiz. Biz önümüzdeki pazar günü gideceğiz, mührümüzü basacağız. Pusuladaki en sağdaki köşeye basacağız. O zaman cevabımızı vereceğiz.' Konuşması sırasında bir vatandaşın elinde bulunan ve üzerinde 'Oyunu Ekmeleddin'e ver adaletsizliği tekmele' yazılı pankartı okuyan İhsanoğlu, 'Biz de öyle diyoruz. Başka bir şey demiyoruz. Hiç kimseye gıybet etmek istemiyoruz. Bizim ahlakımız bu değil. Onun için biz diyoruz ki pazar günü gideceğiz. Oyumuzu Ekmel'e vereceğiz. Bu iş bu kadar. Ben size hizmet etmek için, milletime hizmet etmek için bu yola çıktım. Ben görev peşinde, mevki peşinde değilim, bir hizmet peşindeyim. Ben adaletin peşindeyim. Kanun hakimiyetinin, hukukun üstünlüğü peşindeyim' diye konuştu. İhsanoğlu, fikir, inanç, ifade ve teşebbüs hürriyetinin ülkede sağlam kurulmadığı zaman orada diktatörlük ve totaliter rejim olacağını belirterek, bunları yaşamamak için Türkiye'yi yeniden inşa etmek istediklerini söyledi. Hatay'ın asırlar boyu farklı inançlardaki insanların, değişik yerlerden gelen insanların binlerce sene bir arada yaşadığı bir toplum olduğunu vurgulayan İhsanoğlu, laiklik ve demokrasi prensiplerinin toplumun çimentosu ve güveni olduğunu belirtti. İhsanoğlu, Türkiye'nin artık korkudan, gerginlikten, endişeden kurtulmak ve komşularıyla iyi geçinmek istediğini dile getirdi. Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin onurlu bir hayat yaşamaları için devletin çadırlar kurması gerektiğinin altını çizen İhsanoğlu, şunları kaydetti: 'Konteyner kentlerde 15 bin kişi var ama Hatay'da 100 bin kişi var. O yüz bin kişi ne yapsın zavallılar. Devlet bunlara el uzatmalı. Bunları kötü yollara sevk etmemelidir. Benim sizden ricam misafir kardeşlerimize biraz tahammül gösterin. Ben seçildiğim takdirde inşallah ilk yapacağım işlerden bir tanesi budur. Onlara destek vereceğim ve yardımcı olacağım. Bunları hep beraber yapmamız lazım. Bu kevgire dönüşen sınırlarımızda giren çıkanın haddi hesabı yok. Teröristin birisi giriyor birisi çıkıyor. Bunlara terörist dahi denmiyormuş yasakmış buralarda. Bütün dünya bunlara terörist diyor. Ben de terörist diyorum.' İhsanoğlu, kendisinin bu mukaddes yolculuğunda bir iş, şöhret talebinde olmadığını, tüm gücüyle ve tecrübesiyle vatanına hizmet etmek istediğini belirtti. Daha sonra Reyhanlı'ya giderek 11 Mayıs 2013 tarihinde yaşanan bombalı eylemde hayatını kaybedenler için yaptırılan 11 Mayıs Şehitler Anıtı'nı ziyaret eden İhsanoğlu, vatandaşlarla sohbet etti.AA