onedio

Fuhuş Haberleri

Fuhuş ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Fuhuş ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Kâbus Evinde 7 çocuk
Bakırköy İlçe Emniyet Müdürlüğü, minibüs ile 60-65 yaşlarında bir şahsın eve sürekli yaşı küçük kız çocukları getirdiğini ve yaşlı kişilerin de fuhuş amaçlı olarak adrese sürekli girip çıktığı ihbarı üzerine operasyon başlattı Yoksul semtlerden iş ve eğitim vaadiyle topladığı 14 ile 17 yaşındaki 7 kız çocuğu Bakırköy’de eve kapatan Derya Hülagu Tetik, cinsel istismar ve çocuk pornosundan 79 yıl hapse çarptırıldı. 66 yaşındaki adam kendini “Onlara şefkatle yaklaştım, Eyüp Sultan’a götürdüm” diye savundu. Bakırköy İlçe Emniyet Müdürlüğü, 23 Nisan 2010’da minibüs ile 60-65 yaşlarında bir şahsın eve sürekli yaşı küçük kız çocukları getirdiğini ve yaşlı kişilerin de fuhuş amaçlı olarak adrese sürekli girip çıktığı ihbarını aldı. İhbarı değerlendiren Asayiş Şube Müdürlüğü polisleri Ataköy’deki daireye baskın düzenledi. Çocuklar fuhuşu anlattı İçeri giren polisler yatak odasında 1994 doğumlu mağdur S.K. ile karşılaştı. Evde kalan yaşları 14 ile 17 arasında değişen 7 kız çocuğu üç şüpheli hakkında şikâyetçi oldu. Çocuk yaştaki kızlar, fuhuş bataklığına nasıl sürüklendiklerini detaylarıyla anlattı. 17 yaşındaki S.K.’nın polise verdiği ifadesinde önce ağabey gibi kendilerine yaklaşan Derya Hülagu Tetik’in (66) hediyeler alıp para vererek güvenlerini kazandığını daha sonra da Bakırköy’deki evde kendileriyle cinsel ilişkide bulunduğunu söyledi. S.K., Tetik’in arkadaşları emlakçı Hamdi Ç.’nin de kızlara ilişki teklif ettiğini ancak kızların kabul etmediğini, eczacı Haluk S.’nin ise kızlarla oral yoldan cinsel ilişkiye girdiğini anlattı. Diğer mağdur kızlar da benzer ifadeler verdi. Biri tutuklu, üç şüpheli İfadeler doğrultusunda üç şüpheli gözaltına alındı. ‘Birden fazla çocuğun nitelikli cinsel istismarı, cinsel taciz, çocuk pornosu bulundurmak ve çocuklara izlettirmek’ suçundan Tetik tutuklanırken, diğer iki şüpheli de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Bakırköy 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava, önceki gün 18’inci celsede karara bağlandı. Son savunmasında mağdurlara herhangi bir cinsel eyleminin olmadığın aksine onlara şefkatle yaklaştığını söyleyen Tetik, “Onları her ay Eyüp Sultan’a götürürdüm. Yaşım bellidir, sağlık sorunlarım olduğu gibi fiziki yönden de cinsel istismar suçuna yönelik bir yapıya da sahip değilim. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum” diye kendini savundu. Diğer sanıklar da suçlamaları reddetti. Doğal olmayan cinsel CD’ler Mahkleme sanık Hamdi Ç.’yi delil yetersizliğinden dolayı beraat ettirdi. Sanıklardan Haluk S.’yi ise doğal olmayan cinsel içerikli CD’leri evinde bulundurmaktan 10 ay hapis cezasına, cinsel istismardan 8 yıl 4 ay hapse mahkûm etti. Mahkeme sanık Derya Hülagu Tetik’i de 7 kız çocuğunun birden fazla nitelikli cinsel istismarı, cinsel taciz, çocuk pornosu bulundurmak ve çocuklara izlettirmek’ suçlarından toplam 79 yıl 3 ay hapis cezasına mahkûm etti. T24
AKP İktidarında Kadının Adı Yok
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Türkiye'nin 12 yıldır “kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” diyen bir başbakan ve partisince yönetildiğini, bu sözlerin AKP’nin kadına bakışını yansıttığını belirtti. Kadını “en az 3 çocuk” doğurma görevi vererek ev içine hapseden AKP zihniyetinin, erkek tahakkümü ve şiddetine sessiz kalıp erkeğine koşulsuz hizmet eden bir kadın tipi istediğini belirten Umut Oran, '30 Mart yerel seçimlerinde oy kullanacak 52.7 milyon seçmenin de yaklaşık yarısını kadınlar oluşturuyor. Kadınların oy tercihi, ülkenin kaderini belirleyecek nitelikte ve AKP zihniyetinden kurtulma yönünde büyük önem taşıyor. Türkiye’nin 12 yılını çalan; her alanda cinsiyet ayrımcılığı yapan, kadını ikinci sınıf gören, onu ekonomik, toplumsal ve siyasal hayattan dışlayan bu “erkek egemen” ortaçağ zihniyetinden kurtulmada kadınlarımıza büyük görev düşüyor…AKP son demlerini yaşıyor, 12 yıllık AKP iktidarı Türk siyasi tarihinde kara bir dönem olarak yer alacak. Kadın seçmenin iradesi;  çağdaş, demokratik, ileri bir Türkiye’ye giden yolda belirleyici olacaktır. Kadınlarımız, AKP’nin biletini sandıkta kesecektir...- Kadınlar için özgürlük, eşitlik ve adalet CHP ile gelecektir' dedi.Umut Oran'ın konuyla ilgili olarak bugün yaptığı yazılı açıklama şöyle: AKP İKTİDARINDA KADININ ADI YOK…SANDIKTA AKP’NİN BİLETİNİ KADINLAR KESECEK…Kadınlar için özgürlük, eşitlik ve adalet CHP ile gelecektir. Cumhuriyet özünde kadını toplumsal yaşama katma projesiydi. Çünkü aksi halde çağdaş ve ileri bir toplum olamazdık. 8 MartDünya Kadınlar Günü de Türkiye’de ilk kez 1921 yılında 'Emekçi Kadınlar Günü” adıyla kutlanmaya başladı.AKP döneminde ise kadınlar ekonomik, sosyal ve siyasi alanlardan giderek dışlandı. İktidardaki parti, kadını, toplumsal hayattan dışlayan, onu evi ile sınırlayan anlayışıyla kadının konumunu geriletti.Türkiye 12 yıldır “kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” diyen bir başbakan ve partisince yönetiliyor. Bu sözler AKP’nin kadına bakışını yansıtıyor. Kadını “en az 3 çocuk” doğurma görevi vererek ev içine hapseden AKP zihniyeti, erkek tahakkümü ve şiddetine sessiz kalıp erkeğine koşulsuz hizmet eden bir kadın tipi istiyor.Türkiye nüfusunun 38.2 milyonla yaklaşık yarısını kadınlar oluşturuyor. Çalışma hayatında ise kadının adı yok. Kadınlarda işgücüne katılım yüzde 30.8’le 1990’ların gerisinde. Türkiye bu oranda OECD sonuncusu... Çalışma çağındaki 28 milyonu aşkın kadın nüfusun 11.5 milyonu ev kadını. Orta boy bir ülke nüfusuna denk bu kesim çalışma yaşamı yerine evle özdeşleşen geleneksel konumda ve işgücünden sayılmıyor.2.5 milyon dolayındaki kadının okuma yazması yok. Okuyanlar da iş bulamıyor. Çalışanlar yönetici olamıyor. Kamuda çalışanların yüzde 34’ünü  kadınlar oluştururken yöneticiler içinde kadın oranı yüzde 13.6.30 Mart yerel seçimlerinde oy kullanacak 52.7 milyon seçmenin de yaklaşık yarısını oluşturan kadınların tercihi büyük önem taşıyor. Her alanda cinsiyet ayrımcılığı yapan ve kadını ikinci sınıf gören zihniyetten kurtulmada kadınlarımıza büyük görev düşüyor. Sandıkta, AKP’nin biletini kadınlarımız kesecek…Kadınlar için özgürlük, eşitlik ve adalet CHP ile gelecektir. ‘Kadın’ dahi diyemeyen ‘bayan’ı tercih eden bu anlayış gereken cevabı bizzat kadınlarımızdan alacak.Kadınlarını ekonomik yaşamın içine katmayan bir ülkenin kalkınması, gelişmesi, ilerlemesi mümkün değildir. Kadınlar, ancak özgür, eşit, bağımsız bireyler olarak toplumda saygın yerini alır, erkeklerle aynı hak ve imkanlara sahip olur ve toplumsal süreçlere etkin biçimde katılabilirse, çağdaş ve ileri bir toplum yaratılabilir.Cumhuriyet kadını toplumsal yaşama katma projesiydi. Cumhuriyeti kuranlar, aksi halde çağdaş bir toplum ve ileri bir ülke olamayacağımızın bilincindeydi. Günümüzün en ileri ülkelerinden çok daha önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü de Türkiye’de ilk kez 1921 yılında 'Emekçi Kadınlar Günü” adıyla kutlanmaya başladı.AKP döneminde ise kadınların ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda katılımı giderek geriledi. Ne yazık ki Türkiye 12 yıldır, kadın erkek eşitliğine inanmadığını açıkça söyleyebilen bir başbakan ve partisi tarafından yönetiliyor. İktidardaki parti, kadının haklarını ve katılımını artırmak bir yana, zihniyeti gereği kadını evi ile sınırlayarak toplumsal süreçlerden dışlamayı tercih etti. AKP,  kadının toplumdaki konumunu geriletti, onu erkeğin tahakkümü altında, ikinci sınıf insan konumuna itti ve kadına şiddeti de reva gördü.2.5 milyon kadın okuma yazma bilmiyor… Kadınların ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda var olabilmelerinin en önemli aracı ise eğitim. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren kız çocukları eğitime kazandırıldı ve ayrımcılık ortadan kaldırıldı. Ancak kadının eğitim imkânlarından yararlanma oranı AKP döneminde geriledi. Türkiye’de 2012 yılı itibarı ile okuma yazma bilmeyen 2.8 milyon kişinin yüzde 83’ünü kadınlar oluşturuyor. Türkiye’de okuryazar olmayan her beş yetişkinden dördü kadındır. AKP iktidarı döneminde kız çocukları eğitimden uzaklaştırıldı; 4+4+4 sistemi ile eğitimde kız çocuklarının 5.-6. sınıflardan sonra okullarını terk eğilimi arttı. Kadınlarda yüksek eğitim oranı çok düşük… Üniversite mezunu kadın nüfusun en yüksek olduğu il olan Ankara’da bile bu oran yüzde 15.3’te bulunuyor. Bu oran Hakkari’de yüzde 2.6’ye kadar düşüyor. Çalışma hayatında kadının adı yok…2013 itibariyle Türkiye nüfusunun 38 milyon 194 bin 504 kişi ile yüzde 49.8’ini kadınlar oluşturuyor. Yani kadın nüfus erkek nüfusla yaklaşık olarak eşit… İleri yaş gruplarında ise kadın nüfus erkek nüfustan fazla… Çalışma çağındaki kadın sayısı 28 milyonu aşıyor. Bunların 11.5 milyonu ev kadını. Yani orta boy bir ülke nüfusuna yakın kadın iş gücü, çalışma yaşamı yerine evle özdeşleşen geleneksel konumunu sürdürüyor, bunlar “ev kadını” oldukları için işgücü sayılmıyor. Eğitime devam eden, emekli, iş bulma umudu olmayan, mevsimlik çalışan vb. de eklendiğinde, çalışma çağında olup da iş gücüne dahil olmayan toplam kadın sayısı 20 milyona yaklaşıyor. Geriye iş gücü olarak 8.7 milyonluk bir kadın nüfus kalıyor. Bunların da 1 milyon 33 bini işsiz, 7.6 milyonu çalışıyor. Ancak “çalışıyor” gözüken kadınların 2.4 milyonu, gerçek bir istihdam şekliyle ilgisi olmayan “ücretsiz aile işçisi”, bunların da tamamına yakını kırsal kesimde… Bu istatistik kamuflajına rağmen kadınlarda işsizlik oranı yüzde 11.9’la daha yüksek.Böylece 28 milyondan fazlası çalışma çağında olmak üzere toplamda 40 milyona yaklaşan kadın nüfus içinde ücretli-yevmiyeli, işveren ya da kendi hesabına çalışanların sayısı 5 milyon dolayında kalıyor. İşveren ve kendi hesabına çalışan kadın sayısı sadece 915 bin ve bunun toplam kadın nüfustaki oranı yüzde 2.4.2013 itibariyle kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 30.8’le, 1990’lı yıllardakinin altında bulunuyor. Türkiye, kadının iş gücüne katılımında OECD ülkeleri içinde son; dünyada ise 127. sırada yer alıyor.İş hayatında cinsiyet ayrımcılığı…İktidardaki parti, adar yıllardır cinsiyet ayrımcılığını ve kadın düşmanı politikalarını artırarak sürdürüyor. Kamuda çalışanların yüzde 34’ünü  kadınlar oluşturuyor. Buna karşılık 2013 kamusal alanda üst düzey kadın yönetici oranı yüzde 9.3’e kadar gerilemiş durumda. Akademik personel içerisinde kadın profesörlerin oranı 2012-2013 öğretim yılı için yüzde 28.1 oldu. Kadın polis oranı 2013 yılında da yüzde 5.5’lik düzeyini korudu. BDDK, SPK gibi kuruluşlarda hiç kadın yönetici bulunmuyor, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay  ve HSYK başkanları, rektörlerin tamamına yakını erkek. Türkiye kadına ayrımcılıkta Tanzanya ve Katar’la aynı ligde…Dünya Cinsiyet Ayrımcılığı Raporu’na göre Türkiye’nin 136 ülke arasında 120. sırada bulunuyor. Sıralamada Türkiye’den hemen sonra gelen ülkeler ise Gana, Tanzanya, Katar gibi ülkeler...Kadına siyasette yer yok…AKP döneminde kadınların siyasete, sivil toplum kuruluşlarına ve genel olarak karar alma süreçlerine katılımlarındaki artış adeta durdu. Ülke nüfusunun yarısını kadınlar oluştururken, kadın milletvekili oranı yüzde 14.4’te kalıyor.  Türkiye’de 2013 itibariyle kadın bakan sayısı sadece 1 ve kabinede kadın bakan oranı olarak yüzde 4’e denk geliyor. Oysa bu oran Norveç’te yüzde 52.6, İsveç’te yüzde 52.2 düzeyinde bulunuyor. Kadınlar sivil toplum örgütlerinde de yeterince yer alamıyor. 2012 itibariyle toplam dernek üye sayısı içinde kadınların oranı yüzde 11.9’la çok düşük. Dernek üyesi kadınların toplam nüfusa oranı da sadece yüzde 2.2.AKP döneminde kadına şiddet tavan yaptı…AKP döneminde kadını ikinci sınıf gören zihniyetin tolerans ve himayesiyle toplumda kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri de tavan yaptı. Aralık 2002-Temmuz 2009 dönemini kapsayan bir araştırmaya göre bu dönemde kadın cinayetleri yüzde bin 400 arttı. göre 2002’de 66 olan kadın cinayeti sayısı, 2009’un ilk 7 ayında 953’e yükseldi. Daha yeni verilere göre de 2011 yılında 257 kadın öldürülürken, 102 kadın tecavüze uğradı ve 202 kadın yaralandı. 2012 yılının ilk altı ayında 100’e yakın kadın hayatı kaybetti.Türkiye’de günde ortalama 5 kadın, eşleri, sevgilileri ya da tanıdıkları erkekler tarafından öldürülüyor. Devletten koruma talep eden kadınların kaldığı sığınma evleri açılış törenleri ile teşhir ediliyor, koruma talebiyle polis veya savcılığa başvuran kadınların yüzde 73’ü, sığınma evlerinde olan kadınların ise yüzde 27’si cinayete kurban gidiyor.AKP, erkek tahakkümünü hak görüyor…Başbakanın “kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” sözleri doğrudan AKP’nin kadına bakış açısını yansıtıyor. Bu zihniyet kadının, “fıtratı” gereği zayıf ve erkeğin himayesine muhtaç olduğu; bu nedenle kapatılması ve kontrol edilmesi gerektiğini düşünüyor. Kadını “en az 3 çocuk” doğurma görevi vererek aile içine hapseden, onu “itaatkâr eş ve anne” rolüne zorlayan AKP zihniyeti, erkek tahakkümü ve şiddetine sessiz kalan, erkeğine koşulsuz hizmet eden kadın tipi yaratmak istiyor.Ne kadar az eğitim, o kadar çok çocuk…Nüfus ve Konut Araştırması sonuçlarına göre 2011 yılında, 15 ve daha yukarı yaşta ve en az bir evlilik yapmış okuryazar olmayan kadınların yüzde 74.9’u 4 ve daha fazla çocuk doğurmuş durumda… Bu oran lise veya dengi okul mezunu kadınlarda yüzde 4.8’e, yükseköğretim mezunu kadınlarda yüzde 1.9’a düşüyor.Buna göre eğitimle çocuk sayısı arasında ters orantı bulunuyor. Eğitim düzeyi yükseldikçe çocuk sayısı azalıyor. O halde Başbakan’ın çiftlerden “en az 3 çocuk” talebinin gerçekleşmesi için kadının eğitimsiz kalması gerekiyor. Bu istatistik, kürtaj ve sezaryeni yasaklatan Başbakanın nasıl bir kadın, aile ve toplum tasavvuruna sahip olduğunu gösteriyor.Fuhuş sektörü AKP döneminde zirve yaptıAKP, istatistik oyunlarıyla ekonomik göstergeleri makyajladı, kötü gidişatı kamuflaj yöntemiyle gözlerden uzak tutmaya çalıştı, ekonomide sahte pembe tablolar çizdi. Şimdi de 30 Mart seçimleri öncesi, “Ben lafa değil, icraata bakarım” temalı, asılsız başarı öyküleri anlatan TV reklamları ile göz boyamaya, beyin yıkamaya devam ediyor. Bu reklamlarda yok yok… Bunları izleyenler bu ülkeye bırakın metroyu, neredeyse uçağı bile ilk AKP’nin getirdiğini sanabilir.Oysa AKP’nin 12 yıllık iktidarında uyguladığı ekonomi politikaları kitlelere iş-aş yaratmadığı gibi, gelir dağılımı daha da bozuldu, milyonlar daha da yoksullaştı. Bir ülkede ekonomi bozuldukça hayat kadını sayısı da artar.  Resmi veriler AKP döneminde fuhuş sektörünün adeta tavan yaptığını gösteriyor. Başbakanlık İnsan Hakları Kurulunun 2010 yılında yaptığı bir araştırmaya göre 2002’de 25 bin olan hayat kadını sayısı, 2010 itibariyle 100 bini aşmış durumda. Araştırma, 40 bin kadının da vesika alabilmek için beklediğini gösteriyor. Bu resmî veriler, 4 yıl önceki tabloyu yansıtıyor. Bu sayının bugün itibariyle çok daha yüksek düzeylere ulaştığı muhakkak…   AKP’nin toplum modelinde kadına biçilen rolAKP’li belediyeler düzenledikleri etkinliklerde kendi kafalarındaki kadın modelini topluma benimsetmeye çalışıyor; konuşmacılar, kadınlara erkeklerin üstünlüğünü kabul etmeleri yönünde telkinde bulunuyor. AKP kendi zihniyetindeki toplumun inşası için gerekli kadın tipini yaratma sürecinde rol modeller de oluşturuyor. Bu görevi üstlenen ve AKP’nin toplum mühendisliği çalışması kapsamında “Yaşam koçluğu ve aile danışmanlığı” sıfatıyla seminerler verenSibel Üresin, 21. Yüzyıl Türkiye’sinde açık açık çok eşliliği, imam nikahının resmileşmesini savunuyor.AKP zihniyetinin kadına bakışını gösteren sadece birkaç örnek ifadeyi hatırlamakta yarar var:- “Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum' (Tayyip Erdoğan / Kadın dernekleri ile yaptığı toplantıda)“Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralıktır” (AKP Ünye Tanıtım ve Medya Başkanı Süleyman Demirci)- “Kadına şiddet abartılıyor' (Tayyip Erdoğan / AKP’nin ilk 7 yılında yüzde 1400 artan kadın cinayetleri hakkında.- “Benim bedenim, benim kararım diyenler feminist' (Tayyip Erdoğan / Kürtaj tartışmaları hakkında)- “Bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem' (Tayyip Erdoğan / Dilşat Aktaş hakkında)- “Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum.' (Tayyip Erdoğan / Kürtaj tartışmaları hakkında)- “Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar.' (Recep Akdağ / Eski Sağlık Bakanı, Kürtaj tartışmaları hakkında)- “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masum…' (Ayhan Sefer Üstün / AKP Milletvekili, İnsan Hakları Komisyonu Başkanı)- “Tecavüze uğrayan da kürtaj yaptırmamalı, Bosna’da kadınlar tecavüze uğradı ama doğurdular.' (Ayhan Sefer Üstün / AKP Milletvekili, İnsan Hakları Komisyonu Başkanı)- “Kadın ahlaklı olsun, kürtaj yapmak zorunda kalmasın.' (İ. Melih Gökçek / AKP’li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı)- “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? Anası ölsün.' (İ. Melih Gökçek)- “Yalnız bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya...' (Tayyip Erdoğan / Münevver Karabulut cinayeti hakkında)- “Medya olayları abartıyor. Kadına yönelik şiddet algıda seçicilik' (Fatma Şahin / Eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı)- “Türk kadını evinin süsüdür.' (Vecdi Gönül / Eski Savunma Bakanı)- “Evdeki işler yetmiyor mu?' (Veysel Eroğlu / Orman ve Su İşleri Bakanı / Kendisinden iş isteyen kadına)- “Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor.' (Erhan Ekmekçi / AKP İl Genel Meclis Üyesi)- “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek.' (Mehmet Şimşek / Maliye Bakanı)- 'Kocama arkadaşımı tavsiye ettim', “Kocamın ikinci bir eş almasına müsaade ettim” (Sibel Üresin / AKP’nin yaşam koçu ve aile danışmanı)- “15’inde kız ya erde, ya yerde olmalı” (Prof. Remzi Fındıklı / Hükümetin 2012’de atadığı Polis Akademisi Başkanı)“Kızlı-erkekli aynı evde ne yapıyorlar belli değil” (Tayyip Erdoğan / Üniversiteli gençler hakkında)Peki CHP ne yapacak? CHP iktidarında Eşitlik Bakanlığı kurulacak ve eşitlik eylem planı gerçekçi hedefler ve somut önerilerle yenilenecektir. Bütün kamu kurumlarında toplumsal cinsiyete dayalı bütçeleme yapılacaktır.Eşitliğe kaynak ayırma şeffaf hale getirilecektir.En fazla beş yıl içinde okuma yazma bilmeyen kadın kalmayacaktır.CHP kendi yönetim kademelerinde yüzde 33 kadın kotası koyarak, kadınların karar verme süreçlerine katılmasındaki kararlılığını göstermiştir.CHP kamu yönetiminde kadın yönetici sayısını en üst düzeye çıkartacaktır.AB ülkelerine koşut olarak özel sektörde de kadınların yönetim kademelerinde yer almasını sağlayacak hukuki yaptırım ve teşvikler uygulanacaktır.Kadınların çalışma hayatına vasıflı işgücü olarak katılmaları sağlanacaktır. Güvencesiz çalışmanın önüne geçilecek ve bu konuda işverene destek olunacaktır.Şiddet mağduru kadınlar kesinlikle korunacaktır.Kadınların çalışma hayatına katılmalarını engelleyen nedenleri kaldırmak amacı ile tam gün okul, uzun süreli ucuz gündüz bakım hizmetleri, ailedeki engelli ve yaşlıların bakımında toplumsal ve kurumsal destek gibi olanaklar geliştirilip, yaygınlaştırılacaktır.Ailenin mutluluğu bireyler arasında eşit ve paylaşımcı değerlerin benimsenmesine bağlıdır.Demokrasi ancak kadınların güçlendiği ve tam anlamıyla eşit yurttaş olduğu bir toplumda kökleşebilir. Kadınlar Türkiye'nin yeterince değerlendiremediği en büyük varlığıdır. Kadınların toplumsal ve kamusal yaşama daha eşit katılmalarından, kısacası daha güçlü olmalarından kadınlar kadar erkekler ve çocuklar, neticede tüm ülke yararlanacaktır. Şiddet mağduru kadınlar kesinlikle korunacaktır.Kadınların çalışma hayatına katılmalarını engelleyen nedenleri kaldırmak amacı ile tam gün okul, uzun süreli ucuz gündüz bakım hizmetleri, ailedeki engelli ve yaşlıların bakımında toplumsal ve kurumsal destek gibi olanaklar geliştirilip, yaygınlaştırılacaktır.Ailenin mutluluğu bireyler arasında eşit ve paylaşımcı değerlerin benimsenmesine bağlıdır.Demokrasi ancak kadınların güçlendiği ve tam anlamıyla eşit yurttaş olduğu bir toplumda kökleşebilir. Kadınlar Türkiye'nin yeterince değerlendiremediği en büyük varlığıdır. Kadınların toplumsal ve kamusal yaşama daha eşit katılmalarından, kısacası daha güçlü olmalarından kadınlar kadar erkekler ve çocuklar, neticede tüm ülke yararlanacaktır.- Kadınlar için özgürlük, eşitlik ve adalet CHP ile gelecektir.Kadınların başta ekonomi olmak üzere yaşamın her alanında daha fazla ve etkin biçimde yer alması gerekiyor.Kadınların; eğitimde eşit fırsata sahip olması, ekonomi, toplumsal yaşam ve siyasete özgür ve eşit katılımı sağlanmalıdır.Demokrasinin “olmazsa olmaz”ı niteliğindeki eşit temsil ve katılım ilkesinin gerçekleşebilmesi için TBMM’de kadın milletvekili oranının kadınların nüfustaki ağırlığına paralel bir orana ulaşması gerekiyor.30 Mart yerel seçimlerinde oy kullanacak 52.7 milyon seçmenin de yaklaşık yarısını kadınlar oluşturuyor. Kadınların oy tercihi, ülkenin kaderini belirleyecek nitelikte ve AKP zihniyetinden kurtulma yönünde büyük önem taşıyor. Türkiye’nin 12 yılını çalan; her alanda cinsiyet ayrımcılığı yapan, kadını ikinci sınıf gören, onu ekonomik, toplumsal ve siyasal hayattan dışlayan bu “erkek egemen” ortaçağ zihniyetinden kurtulmada kadınlarımıza büyük görev düşüyor… AKP son demlerini yaşıyor, 12 yıllık AKP iktidarı Türk siyasi tarihinde kara bir dönem olarak yer alacak. Kadın seçmenin iradesi;  çağdaş, demokratik, ileri bir Türkiye’ye giden yolda belirleyici olacaktır. Kadınlarımız, AKP’nin biletini sandıkta kesecektir...
Celal Kara: '7 Konuşmada Erdoğan Adı Geçiyor'
17 Aralık operasyonu savcılarından Celal Kara, Cumhuriyet'ten Can Dündar'ın sorularını yanıtladı. Savcı Kara'nın açıklamalarının yer aldığı yazı dizisinde son bölüm yayınlandı. Celal Kara’dan eleştirilere yanıtlar: İşte Erdoğan’ın adının geçtiği konuşmalar...- 5 gün boyunca yayımlanan röportajımıza çok sayıda tebrik, eleştiri, itiraz geldi. Bunların belli başlılarını, başlıklar halinde cevaplamanızı rica edeceğim. En çok üzerinde durulan, ilk gün manşete çıkan, “1 Numara Erdoğan’dı” sözünüz… Önce buna bir açıklık getirelim:CELAL KARA - Soruşturmanın kolluk aşamasında, “dönemin Başbakanı”ndan bahseden bazı telefon görüşmeleri saptandı. Sıralayayım:VARAN 1 Sarraf, Çağlayan’la bir görüşmesinde, “Beyefendiye de bir şeyler yapalım” teklifinde bulunuyor. Çağlayan ise “Beyefendi’ye değil, çevresine yapalım” diyor. Bundan kısa bir süre sonra Sarraf, TÜRGEV’e 500 bin dolar para gönderiyor. Sarraf ile TÜRGEV yöneticisi arasında geçen görüşmeden ise bu yöneticinin gelecek paradan, önceden haberdar olduğu anlaşılıyor. Bu durumda; (kamuoyunda da aynı tabirin sıkça kullanılmasına bakılırsa) bu görüşmedeki “Beyefendi” tabiri ile “Dönemin Başbakanı”nın kastedildiği yönünde haklı kuşkular oluşmuştur. O konuşmanın içeriği de bu kanaati oluşturacak nitelikteydi.VARAN 2 2013 Eylül ayında Rıza Sarraf’la görüşmesinde Süleyman Aslan, Başbakanlıkta toplantı yaptıklarını, yurtdışı firmaların Halk Bankası üzerinden bu işe girmelerinde yasal sorunlar olacağını, ama Sarraf’a verdikleri söze sadık kalacaklarını ve Sarraf yönüyle bir sorun olmayacağını söylüyor. Sarraf ise 3 bakanla yemekte bu konuyu konuştuklarından ve 4 milyar dolar ihracat hedefini tutturmak için Başbakan’a verdiği söz gereği, elinden geleni yapacağından bahsediyor.VARAN 3 2013 Ekim ayında Zafer Çağlayan ile görüşmesinde Aslan, ihracat sisteminde Sarrafdışındaki kişilerin de Sarraf’ın yaptığı işin aynısını yapmak için üzerlerinde baskı kurduklarını söylediğinde, Çağlayan, “Sarraf’a baskı olabilir ama Başbakan’ın talimatı o yönde” diyor. Yine Çağlayan, ihracat rakamlarının negatife kaydığını, 3-4 milyar dolar ihracata ihtiyaç olduğunu; Başbakan’la yaptıkları toplantıda bu baskılardan bahsettiğini, Başbakan’ın ise gevşeme olmadan bu işe devam edilmesi şeklinde talimat verdiğinden bahsediyor.VARAN 4 2013 Mayıs ayında Rıza Sarraf- Egemen Bağış görüşmesinde Sarraf’ın yakınlarının vatandaşlığa alınması talebinden Başbakan’ın da haberdar olduğu, Sarraf’tan karşılıklı olarak övgü ile bahsedildiği ve Bakanlar Kurulu’ndan olumlu karar çıkması için temaslarda bulunulacağı ve bu talebin yerine getirileceğinden bahsediliyor.VARAN 5 2013 Nisan ayında Rıza Sarraf, Abdullah Happani ile görüşmesinde, Çağlayan’ınkendisini Başbakan’la tanıştırdığından, kendisinin Başbakan’dan şahsına bir koruma memuru tahsis edilmesini istediğinden, talebinin bakanların da bulunduğu bir ortamda onaylandığından, konuyu İçişleri Bakanı’nın takip edeceğinden bahsediyor.VARAN 6 2013 Ekim ayında Rıza Sarraf, Egemen Bağış’a, şirketleri ve faaliyetleri aleyhine basında çıkacak bir haberin engellenmesini, Başbakan’dan isteyeceğinden bahsediyor. Ancak konu Başbakan’a yansımadan, Muammer Güler ve Egemen Bağış’ın müdahalesi ile çözülüyor.VARAN 7 2013 Eylül ayında Rıza Sarraf, Abdullah Happani ile görüşmesinde, Süleyman Aslan’ın Başbakan’la görüştüğünden ve Çin üzerinden gelecek parayla altın ihracatı yapma konusunda Başbakan’ın talimatı olduğundan bahsediyor. Aynı dönemde Aslan, Sarraf’a ihracatın İran ile bağlantı kurmadan, farklı bir yöntemle artırılması konusunda Başbakan’ın talimatı olduğundan bahsediyor.Başbakan’dan habersiz mümkün mü?Bu durumda;* Soruşturma sırasında tamamen yasal yöntemlerle tespit edilen ve dosyaya dahil edilen bu telefon görüşmeleri eldeyken,* Sarraf’ın aile fertlerinin istisnai yoldan T.C. vatandaşlığına alınması için Bakanlar Kurulu üyelerinin imzası gerekiyorken,* Sarraf, Başbakan’ın protokolünde, hiçbir resmi sıfatı olmamasına rağmen bakanların yanında fotoğraflanmışken,* Operasyonun ilk günlerinde “Dönemin Başbakanı”, kendisi için “Tanırım, hayırsever bir işadamıdır” demişken,* Sarraf’ın bakanlarla menfaat ilişkisi içinde olduğu ve deşifre edilmesi durumunda hükümetin zor durumda kalacağına ilişkin MİT’e ait bilgi notunun, operasyondan 8 ay önce Başbakan’a sunduğuna dair haberler muhataplarınca yalanlanamamışken,“İlk başlarda Başbakan’ın olaylarla hiçbir ilgisi görünmüyor, ancak sonraki diyaloglara bakılınca, Başbakan’ın bu konulardan haberdar olmaması mümkün değil” değerlendirmeme, olaya tarafsız gözle bakabilen kim itiraz edebilir?Niye basından kaçırıyorlar sanıyorsunuz?- Bunlar fezlekede yazılmadı mı?KARA - Bu tapelerin tamamı 504 sayfalık polis fezlekesi ile bilgi notu olarak hazırladığımız 309 sayfalık raporda var. Siz o fezlekelerin basından bu kadar ısrarla ve kararlılıkla kaçırılmasının sebebinin ne olduğunu sanıyordunuz?Başbakan’ın daha derinlemesine irdelenmesi gerekiyordu- Madem öyle, Meclis’e gönderilen bilgi notunda yer alan bu üç bakanın yanında neden Başbakan’ın adı yoktu?KARA - Bir savcı, soruşturmasında konu edilen suçlarda, dokunulmazlığı olmayan şüpheli şahıslar açısından suçun maddi ve manevi unsurlarına göre delilleri değerlendirir. İcrai hareketlerin tamamlanıp tamamlanmadığını ve kastın olup olmadığını irdelerken delillere bağlı hareket eder.Bakanlar Yüce Divan’a gitseydi Başbakan’ın tablosu da netleşirdi“Dönemin Başbakanı”na gelince…Makam unvanının gıyabında zikredildiği bu tapelerde karşılaşılan şüphenin, yaptığım soruşturma aşamasında daha derinlemesine irdelenmesi gerekiyordu. Bu irdeleme kapsamında maddi gerçek; mevzuat yönüyle ancak yasama dokunulmazlığı olmayan şüphelilerle ilgili o aşamaya kadar elde edilen delillere ilaveten yapacağım başka incelemelerin de sonuçlanmasıyla netleşebilirdi.Başbakan hakkında soruşturma ve herhangi bir suç vasıflandırması yapmak, benim yetkim ve sorumluluğum kapsamının dışındadır. O aşamada yasama dokunulmazlığı olan bakanlar yönüyle de eğer Yüce Divan’da bir yargılama olsaydı, Başbakan açısından o aşamada henüz netleşmemiş olan bu tablo, bakanların yargılanması sırasında daha ileri seviyede netleşebilirdi.- Bu yüzden mi, “bakanlar, yüzde 99 Yüce Divan’a sevk edilmeyecek” öngörüsünde bulundunuz?KARA - Aynen öyle.
İstanbul'da AIDS Alarmı!
Afrikalı 15 hayat kadını HIV'li çıktıİstanbul’da fuhuş operasyonu yapan polis erkeklerle para karşılığı fuhuş yapan 3 Uganda uyruklu kadını gözaltına aldı. Son günlerde Afrika kökenli fuhuş yapan kadın sayısında artış yaşandığı belirtilirken, son 6 ayda yakalanan 15 kadında HIV virüsü tespit edildiği öğrenildi. İstanbul, Fatih’te bir ihbarı değerlendiren polis ekipleri fuhuş yaptıkları tespit edilen Uganda uyruklu 3 kadınla müşteri gibi irtibata geçti. İki saat ilişki karşılığında 1000’er lira para isteyen kadınlarla anlaşan müşteri kılığındaki polisler buluşmanın ardından şüphelileri gözaltına aldı. Asayiş Şube Müdürlüğü’ne getirilen Uganda uyruklu kadınların turist olarak geldikleri İstanbul’da paraları bitince fuhuş yaptıklarını söyledikleri öğrenildi. İşlemlerinin ardından kadınlar sınır dışı edilmek üzere Yabancılar Şube Müdürlüğü’ne teslim edildi. haberturk.com
Mülteci Kampında Fuhuş İddiası!
Taraf yazarı Amberin Zaman, Suriyeli mültecilerle ilgili bir ses kaydını köşesinden yayınladı. Bunlardan birinin anlattıkları durumunun vehametini ortaya koyuyor. 22 yaşındaki Suriyeli kadın 20 gün boyunca yetkili kişi de dahil çok sayıda kişiyle ilişkiye girmeye zorlanmış. İşte Amberin Zaman'ın köşe yazısı Uzun zamandır mülteci kamplarında bizzat askerî ve sivil görevlilerin oluşturduğu fuhuş çetelerinin de bulunduğu yoğun olarak iddia ediliyor. Mültecilerle çalışan güvenilir bir STK’nın Taraf’la paylaştığı Suriyeli kadın mültecinin ses kaydında tarif ettikleri eğer doğruysa bu iddiaları somut hâle getiriyor. Adının ve bulunduğu kampın yerinin açıklanmaması koşuyla 22 yaşında üç çocuk annesi Suriyeli kadın mülteci geçen ay yaşadıklarını kaynağımıza şu ifadelerle anlatıyor: “Konteynır kentte eşimle birlikte yaşıyorduk. Benden yaşça büyük olan ve güvendiğim Suriyeli bir bayanla birlikte evlere temizlikçi olarak gidiyordum. Bir gün temizlik yapmak için dışarı çıktığımızda o kadın beni bir tarlaya götürdü. Buraya niye geldik diye sorduğumda Suriyeli bayan birden üzerindeki kıyafetleri çıkarmaya, yani soyunmaya başladı. Çok korktum. O esnada bir jandarma aracı yanımızda durdu içinden inen bir adam burada ne yaptığımızı sordu ve ben ağlamaya başladım. Adam diğerlerine gitmelerini söylerken beni yanına çağırdı. Kimliğimi elimden alarak bana, gözlerimin ne kadar güzel olduğunu, bana vurulduğunu söylemeye başladı. 20 GÜN BOYUNCA... Daha sonra bana, kimliğine el koydum, eğer şikâyet edersem veya birine söylersem benim kadın ticareti yaptığımı ve kendimi pazarladığımı söyleyeceğini, bunlardan sonra hapishaneye veya Suriye’ye gönderileceğimi söyleyerek beni tehdit etti. Daha sonra kimliği alabilmem için ertesi gün kamptan çıktıktan sonra 200 metre ilerde bir aracın beni bekleyeceğini, oraya gitmezsem tehditlerini yerine getireceğini söyledi. Korkumdan kimseye söyleyemedim. Ertesi gün dediklerini yapıtım. 200 metre ilerledikten sonra beni bekleyen araca bindim. Araçta adını ‘Ci’ diye hatırladığım ama yüzünü bildiğim jandarma komutanı ile Nizip’te bir eve gittik. Orada bana zorla sahip oldu. Bana esrar içirdi. Bunu eşime de içirmemi istedi. Bani daha sonra tekrar gelmem ve arkadaşları ile birlikte olmam için tehdit etti. Eşimden korktuğum için konuşamadım. Eşim durumumu her sorduğunda hasta olduğumu bu yüzden böyle olduğumu söyledim. Psikolojik sorunlar yaşamaya başladım. İntihar girişiminde bulundum. 20 gün boyunca her gün gitmek [fuhuş yapmak] zorunda kaldım En son dayanamayıp şikâyet ettim ama kimse hiçbir şey yapmadı Her şeyi yetkililere anlatmama rağmen yardımcı olunmadı. Beni başka bir kampa gönderdiler.” KADIN MÜLTECİLER PAZARLANIYOR Basınla konuşmayı ret eden kadınla yüz yüze görüşemediğimiz için ses kaydının kendisine ait olduğunu teyit etme imkânımız olmadı. Ancak benzer iddialar Gaziantep’te çalışan Suriyeli kadın aktivist Raja Altalli tarafından da dillendiriliyor. “Fuhuş olduğunu biliyoruz. Son olarak Kilis’te bir zihinsel özürlü Suriyeli kadın mültecinin pazarlandığını duyduk. Ama son derece hassas konular olduğu için kimse konuşmak istemiyor.” Bu arada kampta çalışan vicdan sahibi görevliler dolaylı yollardan ihbarda bulunuyorlar. Taraf’ın ulaştığı bir ihbar mektubunda şu satırlar yer alıyor: “12 yaşında kız satan (çocuk gelin adıyla) çetelere ne demeli? Esat zalim. Ya bunlara ne ad konulmalı, yeter yeter. Zalimin zulmü varsa mazlumun Allah’ı var. Hadi dua edelim. Buğz edelim. Tanıdığımız etkin ve yetkin dost -arkadaş ve siyasileri şuurlandıralım.” MAZLUMDER’e konuşan Batman Barosu Kadın Hakları Komisyonu üyesi Av. Seçil Erpolat ise, Batman’da da komisyoncular aracılığıyla küçük yaştaki Suriyeli kızların imam nikâhıyla yapılan ve ticarete dönüşen evlilikler yapılarak istismar edildiğini belirtiyor ve karşılaştıkları adli vakalardan ve duyumlardan elde ettikleri bilgileri şöyle anlatıyor: “Bölgede komisyoncular aracılığıyla para karşılığı çocukların evlendirilmesinin çok yaygın olduğunu biliyoruz. Özellikle çocukların başlık parası adı altında belirli bir ücret karşılığında evlendirilmesi durumu çok sık yaşanmaktadır. Bu olaya Suriye ve Türkiye arasında bazı komisyoncular aracılık ediyorlar. Fotoğrafları gösterilerek kadınlar alıcılara seçtiriliyor. Genç kadınlar ya da aileleri daha iyi yaşam vaadi, az bir miktar para ya da altın vaadiyle kandırılıyor. Maalesef daha çok 15-18 yaş arası çocuklar tercih ediliyor. Ancak bu yaş 25 yaşa kadar yükselebilmekte. Çocuk yaştaki kızlar çoğu zaman evlilik amacıyla gönderildiklerini bilmeksizin, Türkiye’de yaşama vaadiyle gelmekte, yaşça çok büyük erkeklerle ailenin aldığı başlık parası karşılığı evlenmek zorunda kalmakta. Bu çocuklarla ve genç kadınlarla çoğunlukla ikinci eş olarak yapılan bu gayrı resmî evliliklerde, genç kadın, hem erkek hem diğer eş tarafından köle gibi kullanılmakta. Bildiğimiz bir olayda, Nusaybin’de bir benzinlikte kadınların fotoğraflarından oluşan bir katalogdan seçtirilerek ikinci eş olarak bin ya da iki bin TL başlık parası karşılığı evlendirilen bir Suriyeli sığınmacı kadın, hem erkekten hem de ilk eşten gördüğü şiddet nedeniyle evden kaçarak bir kişinin evine sığınıyor. Daha sonra resmî kurumlar aracılığıyla önce Hatay’a, daha sonra Ankara’daki bir sığınma evine gönderiliyor. Bir diğer vakada ise 16 yaşındaki Suriyeli bir kız çocuğu 60 yaşlarındaki evli bir erkek tarafından 10 bin TL karşılığı satın alınıyor. Kız çocuğu getirildiği GAP mahallesindeki yaşlı adamın evine girmemek için direniyor ve elinden kurtularak kaçıyor. Mahalleli durumu karakola haber veriyor ve kız çocuğu emniyet görevlilerince götürülüyor.”Vatan
'Suriyeli Kadın Sığınmacılar Fuhuşa Sürükleniyor'
Türkiye’ye sığınan Suriyeli kadınları araştıran Mazlumder, vahim sonuçlara ulaştı. Kadınlar ucuz işgücü, ikinci evlilik ve fuhuş için kullanılıyor. Daha vahimi, fuhşa sürüklenen Suriyelilerin yaşı 12-13’e kadar düştü. Kamp dışındaki kadın ve çocukların acilen koruma altına alınması gerekiyor. İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği (Mazlumder), Suriyeli kadın mültecilerin yaşadığı dramı 52 sayfalık rapor hâline getirdi. 13 ilde 72 sığınmacıyla yüz yüze görüşen derneğin Kadın Çalışma Grubu, dehşete düşüren sonuçlara ulaştı. ‘Kamp Dışında Yaşayan Suriyeli Kadın Sığınmacılar’ başlıklı rapora göre, Türkiye’ye sığınan mülteci kadınlar ucuz işgücü, fuhuş ve ikinci evlilik için kullanılıyor. Evlilik, sektör haline getirildi, fuhuş için kullanılanların yaşı 12-13’e kadar düştü. Şanlıurfa, Hatay, Batman gibi illerde kızlara 20-50 lira karşılığında fuhuş yaptırılıyor. Evlerde gündelikçilik yapanlar, 75-100 liralık işiçin 10-15 lira alıyor. Kadınlar barınma, giyim, istismar gibi sorunlarla karşı karşıya, çoğu psikolojik desteğe muhtaç. Türkiye’de 22 geçici barınma merkezinde 220 bin sığınmacı yaşıyor, bunlardan 107 bini kadın. Kamp dışında kalanların sayısı ise 667 bin. İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği’nin (Mazlumder), Suriyeli kadın mültecilerle ilgili yaptığı araştırma, acı gerçeği gözler önüne serdi. Kampların dışında yaşayan kadınların sorunlarına mercek tutan derneğin kadın çalışma grubu, 72 sığınmacıyla yüz yüze görüştü. 5 ay süren mülakatlar sonunda ‘Kamp Dışında Yaşayan Suriyeli Kadın Sığınmacılar’ başlıklı rapor kamuoyuyla paylaşıldı. Raporda dehşete düşüren tespitler var. En vahimi, mülteci kadınların fuhuş ve ikinci evlilik için kullanılması. Evlilik, sektör haline getirilmiş. Fuhşa zorlanan Suriyelilerin yaşı 12-13’e kadar düşmüş durumda. Dini nikâhla yapılan ikinci evliliklerin sayısı ciddi boyutlarda. Boşanmalarda da artış yaşanıyor. Para karşılığı evlilikler yapılıyor. Bunlar daha çok yaşlı ve ikinci, üçüncü evliliğini yapmak isteyen erkeklerde görülüyor. Suriyeli kuma sayısının yaygınlaştığına dikkat çeken bir sivil toplum temsilcisi, yerel kadınların bu durumdan çok rahatsız olduğunu dile getiriyor. Rapora konu olan 72 kadından 6’sı (yüzde 8-9) cinsel tacize maruz kalmış. 5 kadın ise ya ikinci ya da üçüncü eş. Evlilik de ticarete dönüşmüş. Suriyeli kadınlarla evlenmek isteyenlere 250 ila 500 lira karşılığında aracılık yapanlar var. Ailelere de 2 bin ile 5 bin lira arasında başlık parası veriliyor. Gaziantep, Kilis, Hatay, Urfa ve Batman gibi sığınmacıların yoğun olduğu illerde görülen evliliklerde özellikle 15-20 yaş arası kadınlar tercih ediliyor. Rapora göre sınır illerinde, Türkiye’ye kaçak giren Suriyelileri şehir merkezine götüren çeteler var. Kişi başı bin–bin 500 Suriye lirası (15-20 TL) karşılığında Kilis merkeze yolcu taşıyorlar. Bazıları da otogardan göçmen kaçakçıları aracılığıyla başka illere dağılıyor. Öyle ki sınırda kaçakçılık sektörleşmiş ve bu işten ciddi paralar kazanılıyor. Vahim bir iddiadan da bahsediliyor. Jandarmaya, kaçakçılığa göz yumması için günlük bin-2 bin lira rüşvet veriliyor. Göçmen kadınların karşı karşıya kaldığı en ciddi sorun fuhuş. İnsan ticareti yapan çeteler tarafından Suriyeli kadınlar ve aileleri kandırılıyor. Suriye’de dini nikâhı kıyılan kadınlar Kilis’e getirildikten sonra evlere yerleştiriliyor, fuhşa zorlanıyor. İtiraz etmeleri halinde şiddete, baskı ve tehdide maruz kalıyor. Ailelere ise ‘başlık parası’ adı altında, ortalama 2 bin ile 5 bin lira veriliyor. Bu aileler, kızlarının Türkiye’de iyi şartlarda yaşatılacağı vaatleri ile ikna ediliyor. İnsan ticaretine kurban giden kadınların yaş ortalamasının 15-18 arasında olması dikkat çekiyor. Göçmen kaçakçılığı bölge halkı tarafından da biliniyor ve olumlu karşılanıyor. Bunun sebebi ise bu sistem olmazsa bütün Suriyelilerin kendi illerinde yığılacağını düşüncesi. Günde bin-2 bin kişinin kaçak giriş yaptığı Gaziantep, Urfa başta olmak üzere Türkiye’nin her yerine göçmen gönderiliyor.3 Acilen korumaya alınmalılar Mazlumder’in raporu, Suriyelilerle ilgili gerçekleri gözler önüne seriyor. Kamp dışında kalan kadın ve çocukların acil şekilde korunması çağrısı yapılıyor. Göçmenlerin hayat kalitesinin artırılması ve istismara fırsat verilmemesi gerektiği vurgulanıyor. Kamp dışında yaşayanların da ihtiyaçlarının giderilmesinin önemine dikkat çekiliyor. Kadın sığınmacıların ‘dini nikâhla kandırıldığı’ ve ‘fuhuş ağına düşürüldüğü’ yönündeki iddiaların araştırılması isteniyor. Raporun sonuç bölümünde yer alan önerilere göre kamp dışında kalan kadın sığınmacıların daha güvenli, sağlıklı şartlarda yaşayabilmesi için çalışmalar yapılmalı. Sığınmacıların Türkiye toplumuna entegrasyonunu sağlayacak politikalar hazırlanmalı. İstihdam sorunu çözülmeli ve çalışma izinleri verilmeli. Çocukların dilencilik yapması önlenmeli ve sığınmacı kadınlara yönelik cinsel istismar engellenmeli. SEVGİ KORKUT - SATI KILIÇER | Zaman
Türk Babalarına Özgü Olmazsa Olmaz 19 Özellik
Babalarımız canlarımız ciğerimiz. Ancak, bazı huyları tuhafımıza gidebiliyor. Anlam veremiyoruz. Aslında üzerinde çok da düşünmüyoruz. Çünkü, gayet basit ayrıntılar. Bazıları insanı duygulandırıyor bazılarıysa gülümsetiyor. İşte babaların garip huyları.
Gezicilere Atfedilen 10 Fantastik Komplo
Gezi olayları başladığından beri eylemlere katılanlar 25 farklı ülkenin ajanı olmakla, etkin bir şekilde darbe yapmakla, teröristlikle ve çapulculukla itham edildi.Bu dönemde gezicilere atfedilen en ilginç 10 komployu derledik, uzay gemisi yapmamızı engellemekten, Marmaray sabotajına, atom bombası imalatından, çadırlarda seks yapmaya işte Gezicilerin korkunç suç karnesi. (Not: Kabataş'ta başörtülü bir kadına 100 - 150 kadar üstleri çıplak deri eldivenli eylemcinin saldırdığı iddiası hakkında kamera kayıtları ortaya çıktığı ve bu iddianın apaçık yalan olduğu ispatlandığı için bu iddiaya yer verilmedi)
Suriyeli Kız Çocuklarına ve Kadınlara 'Zorla Fuhuş Yaptırılıyor' İddiası
Bir dernek temsilcisinin iddiasına göre de iş bulamayan Suriyeli kız ve kadınlar fuhuşta çalışıyorlar350 bin Suriyeli mültecinin yaşadığı ve son günlerde Suriyeli mültecilere yönelik saldırıyla gündeme gelen Gaziantep’te, Suriyeliler boş ev bulamadıklarından iş yerlerinde ve yıkık dökük evlerde kalmak zorunda kalıyorlar. Bir dernek temsilcisinin iddiasına göre de iş bulamayan Suriyeli kız çocuklar ve kadınlar fuhuşta çalışıyorlar. Suriyeli mültecilere yönelik saldırılarla gündeme gelen Gaziantep’te iş yerlerinde kalan Suriyelilerin tahliye işlemi sürerken, tahliyelerin ekim ayına kadar süreceği ve tahliye edilenlerin Gaziantep’in İslahiye İlçesi ile Mardin’in Nusaybin ilçesi ve Şanlıurfa’nın Viranşehir İlçelerinde bulunan kamplara gönderiliyorlar. Gaziantep Suriye sınırına çok yakın olması nedeniyle Suriyelilerin en çok sığındıkları illerden birisi olmuş. Devletin kayıt altına aldığı rakam 215 bin olurken kayıtsız 135 binin de olduğu ve kentte toplam yaşayan Suriyeli sayısının da 350 bin olduğu öğrenildi. 33 bini devletin açmış olduğu kamplarda kalırken, Gaziantep’in İslahiye İlçesinde Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından 25 bin kapasiteli çadır kent kuruluyor. Buraya Gaziantep’te kötü yaşam koşullarında barınanlar ve kente uyum sağlamayanlar zorla getirilecek. Daha çok Halep kentinden gelen Suriyelilerin ciddi sorunlardan bir tanesi de barınak ve sağlıklı yaşama sorunu. Kentte çok az sayıda Suriyeli Mülteci parklarda sokaklarda, camilerde ve devlet hastanelerinde kalıyor. Gaziantep’te hemen hemen boş bir eve rastlamak mümkün değilken, aşırı mülteci yığınından dolayı kentteki ev kiraları 2 katına çıkmış. Boş evlerin olmaması nedeniyle Suriyeliler iş yerlerinde, eski yıkık dökük ve depreme dayanıklı olmayan evlerde kalmak zorunda kalıyor. Kimi Suriyelilerde 300 TL’den başlayan fiyatlarla kiraladıkları tek odalı iş yerinde kalmak zorunda kalıyor. Bu işyerlerinde ne mutfak ne lavabo var. Sağlıklı yaşama uygun olmayan iş yerlerinde kalan Suriyelilerin mikrop hastalıklarına da yakalandıkları konuşuluyor. Devlet yetkililerin verdiği bilgiye göre de Gaziantep’te iş yerlerinde kalan Suriyeli sayısının 7 bin olduğu tahmin ediliyor ve bu işyerlerinde kalanlar tahliye edilerek kamplara gönderilecekler. Suriyeli mültecilerde en çok zor şartlarda yaşayan kuşkusuz kadın ve çocuklar oluyor. Çarşı merkezinde dilencilik yaparak evine ekmek götürmeye çalışan gördüğümüz Suriyeli kız çocuğunun ayakkabısız gezmesi yürek dağlıyor. Rastladığımız bir başka Suriyeli çocuğun üzerinde yırtık elbiselerin olması ne kadar zor yaşam koşulları altında yaşadıklarını gözler önüne seriyor. Kimi Suriyeli çocuk çöp toplarken, kimi Suriyeli çocuklar da sokakta arkadaşlarıyla bir araya gelerek oyun oynuyorlar. Öte yandan ismini vermek istemeyen Suriyeli bir aile ise çocuklarının parka gittikleri zaman diğer Türkiyeli çocuklar ve aileleri tarafından dışlandıklarını iddia etti. Bir dernek temsilcisinin iddiasına göre de iş bulamayan Suriyeli kız ve kadınlar fuhuşta çalışıyorlar. Yetkilinin iddiasına göre Suriyeli kız çocukları dahi fuhuşta kullanılıyormuş. Aynı yetkili Suriyelilerin çok düşük ücretlerle çok ağır işlerde çalışmak zorunda kaldığını da aktardı.T 24