10 Maddeyle Direnişe Önceden Başlayan Yazar
Klasik Marksizm perspektifinde kapitalizm vurgusuna yapılan
vurgu, ekolojik kaygıların ekseninde ve toplumsal yapının doğayla ilişkisindeki
çatlaklıklarla kendine daha fazla yer bulmuştur. Rahmi Aydemir; görünenin arkasındaki standart düzeni
değiştirmenin yollarını arayan, ekolojinin işçi hareketine karşı olduğunu
düşünenlerin aksine farklı bir çizgiyle Gezi Olaylarından önce direnişe
başlamış bir yazar, hem de Gezi’den tek bir kelime ile bahsetmeyerek aynı
ideolojiyle beslenen kitabıyla…
Barış Doğru onun yazıp çizdiklerinin sadece takdire şayan
değil aynı zamanda gezegenin geleceği açısından bu konulara kendini
vakfetmesinin umut verici olduğunu söylüyor. Bu anlamda genç yazar Rahmi Aydemir ve “Sürdürülebilir Yaşam ve Enerji Söyleşileri”
kitabının; 10 maddeyle Gezi’nin kehanetçi yönü, sosyal adalet direnişi ve
değişimi üzerine yaklaşımlarını listeledik.
1. Gerçekten sadece ağaçlar mı?

1ÜlkÜlkemizde aktivist olmanın, haklarını savunmanın içi
boşaltılmış bir kavram olarak dile getirildiği son zamanlarda tipik hippiler gibi aşağılayıcı
cümlelerle yüzleşmeden; gerçek bir
aktivistin tanımı başarılı bir şekilde ele alınıyor. En başta önemli aktivist
akademisyen ve yazarlarla söyleşerek direnişi iki bölüme ayırıyor. Çıkış
noktası ağaçlar dolayısıyla metaforu da ağaçlar arkasındaki gerçek ise hala iki
ağaç diyorsan dur orada!
2. Umudu yeşertenler

1. Düşünsene süper kahramanların gerçek olduğunu ve hepsinin
tek bir amaç için birleşeceğini hem de bir ağaç için… Ütopyalar güzeldir ve o
ağaç binlerce kişiyi hatta milyonları tek bir idealde topladı. Sadece
özgürlüğüme dokunma!
Kitabın üzerinde durduğu noktalardan biri ise
enerji-insan-çevre üçgeninden; insan, doğa ve kültürel haklarına sahip çıkma
savaşını vermesi gerektiğini vurgulaması. Bu geçişi yaparken sivil toplumun önemini bir kez daha
ortaya çıkarıyor. Doğa Derneği ve ÇEKÜL
ile yapılan çalışmalar ile çoraklaşan dünyanın kültürel otizmine dur diyecek
doğa ve kültür elçilerinin, yeni umutların nasıl yetiştirildiğine tanık
oluyoruz.
3. Hibrit tohuma ‘Hayır!’ diyen canım ciğerim çiftçiler

Kitabın politikalar bölümünde yer alan yerli tohumun
yasaklanması böylece yerli tarımın da bitirilmesini amaçlayan kanunlara ve
genetiği oynanmış kısır tohumların tarlalarımızı mahvetmesine karşılık tepkisi
organik tarım üreticisinin de bir anlamda yanında duruyor. Genlerin
patentlenmesi çiftçinin tohum saklamasını engelliyor ve kontrolü firmalara
bırakıyor. Bu anlamda sürdürülebilir tarım için, tohum gibi çok kritik bir
konuda dışa bağımlılığı eleştirerek canım ciğerim çiftçinin direnişine ortak
oluyor.
1. 4. Gıda hakkı
Gıda çok kolay spekülasyon yaratabilen bir alan malasef.
Biri, uzman sıfatı ile çıkıp çok izlenen bir TV kanalında “Yediğimiz içtiğimiz
gıda maddelerinde ne gibi tehlikeler var biliyor musunuz?” dediği vakit,
tüketici kesiminde büyük bir kaygı ve korku ortaya çıkıyor. Kitap bilgi toplumu
olabilmek yönünde daha fazla bireysel çaba göstermemiz gerektiğinin altını
çiziyor.
5. Katleden tasarıya aylar öncesinden tepki: 2B

1. Gezi
Parkı’na yapılması planlanan Topçu Kışlası projesinden önce; nehirleri HES, dağları maden
şirketlerine satan Türkiye’nin yöneticileri, 2B Yasa Tasarısı ile ormanlarımızı
da satmanın yolunu açmıştı. Tasarının tamamının yasallaşması ve uygulamaya
sokulması halinde Türkiye genelinde ilk etapta
410 bin hektarlık orman alanı (KKTC’nin 1,5 katı) satışa çıkarılacaktı.
Rahmi Aydemir, ilk günden beri Anadolu’nun bugününü değil geleceğini de yok
etmek yolunda atılmış olan korkunç adım için mücadelesini veriyor.
Doğanın Hakkını Ver, Yarına Engel Olma!
6. Kadın hakları

1.
Çevre-kadın ilişkilerinden yola çıkarak toplumsal
cinsiyet perspektifinde ele alınan konular, toplumsal cinsiyet eşitliğinin
gerçekleşebilmesi açısından oldukça büyük önem taşıyor. Toplumsal cinsiyet
eşitliğinde kadının rolü ve erişebilirlik hakkının en az erkeklerin sahip
olduğu haklarla birlikte ele alınmasını savunan yazar; kürtaja müdahale
ederken, demografik eğilimlere göz yuman yöneticilerin çıkışı olmayan kadınlara
da hak tanımadığını gösterirken toplumsal algı ve normları da yıkmanın peşinde…
Nüfus, ekonomi ve
demografik eğilimin 3 çocuk kombosu
7. Bu kadar insana yetecek tarım alanı yok!

1. Nüfus
artışı konusunda ülkemiz özellikle son yıllarda diğer dünya ülkelerine göre
başı çekiyor. Bu durumu genç nüfus diye övünerek lanse etmek kadar yanlış bir yaklaşım
olmasa gerek. Şu andaki gidişe göre 2100
yılında dünya nüfusu 10 milyara dayanacak ve nüfusun 2/3’ü şehirlerde yaşıyor
olacak. İstihdam ve gıda ihtiyacı sorununa karşı 3 çocuk, önerisine karşı
being-blue alternatif bir çözüm olacak.
8. Büyüyen ekonomi fakirleşen halk

1. Bir
bölgedeki insan sermayesi, kültür-sanat faaliyetleri ve kadın-erkek eşitliğine
önem verilen bir sosyal ortamın yanı sıra, orman alanları, yeşil alanlar, temiz
hava, su benzeri doğal hakların varlığı ve bu kaynaklara erişim imkânları da o
bölgenin halkına sunduğu yaşam standardının önemli belirleyicileri. Yazarın
gözlemi, ekonomik büyümenin bu unsurlar dolayısıyla bölgedeki yaşam kalitesine
yansımaların her zaman olumlu olmadığını gösteriyor.
9. Sosyal adalet terazisi
1. Medyan gelirlerde ve marjinal vergi oranlarında yaşanan
düzenli düşüş, kamu mallarına yapılabilecek harcamaları azaltırken gelir ve
eşitsizliğin ve ekosistemlerdeki bozulmanın da artmasına neden oldu. Aynı
zamanda, gelişmekte olan pek çok ülke de bu sistemi aynen kopyalayarak kendi
sınırları içinde bu adaletsizliğin daha da aşırı bir örneğini oluşturma yolunda
ilerliyor. Bu anlamda toplumsal düzenin bir türlü sağlanamadığı ortamlarda hali
hazırdaki ekonomik etkinliklerin sürdürülebilir olmaması ve değişimin teoriden
pratiğe geçememesinde ulusların yumuşak karnı olan sosyal adaletsizlik olduğunu
belirtiyor.
10. Toplumu militarizmden korumak gerek

Irak'ın, Kuveyt petrol üretim tesislerini tahrip etmeye karar vermesi sonucunda günde 5-6 milyon
varil petrol alevlerin içinde kaldı ve tonlarca kirletici gaz atmosfere
karıştı. Suudi Arabistan ve İran'da kara yağmurlar ve 1.500 mil ötede Kaşmir'de
kara kar yağışları oluştu. Yakın geçmişte Körfez Savaşı sırasında 6-8 milyon
varil ham petrol Basra Körfezine yayıldı.
30.000 deniz kuşu bu olayda yok oldu. Çöldeki petrol kuyuları tahrip edildi. Ek
olarak Mangrov ağaçlıklarının yüzde 20'si kirletildi, mercan kayalıklarının
yüzde 50'si etkilendi ve yüzlerce mil sahil şeridi kirlendi.
Bugün
Irak’ta yaşanan, gelecekte Suudi Arabistan, İran ve belki de Orta Asya’da
yaşanabilecek olayların temelinde, siyasi ve askeri hedefleri bir kenara
bırakacak olursak, büyük ölçüde dünya enerji arz ve talebindeki köklü
değişiklik beklentileri yatıyor. Durum böyle olunca militarizm kanlı yönü
kendini bir kez daha göstermeye başlayacak.
Yazar, nükleere yatırım yapmaya başlayan ve Orta Doğu gibi kaos içinde
bulunan bir coğrafyada yer alan toplumu militarizmden korumanın yollarını
arıyor.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!