11 Maddede Acı Gerçekler: Artık Durun! Çünkü “40 Yılda Doğal Yaşamın Yarısını Yok Ettik”
Artık durun!
WWF’in Eylül ayında yayınladığı “Yaşayan Gezegen Raporu 2014” (Living Planet Report), bunu çok net verilerle ortaya koyuyor. Londra Zooloji Derneği (LZD), Global Footprint Network (GFN) ve Water Footprint Network (WFN) uzmanlarıyla birlikte hazırlanan rapor, 1970 yılını baz aldığımızda, doğal yaşam kaynaklarının yarısını yok etmiş durumda olduğumuzu gösteriyor.
Yaşayan Gezegen Raporu: Gezegenimizin sağlığını ve insan faaliyetlerinin etkisini, bilime dayandırarak ortaya koyan dünyanın önde gelen araştırmasıdır.
1. Endeksin Ortaya Koyduğu Acı Gerçekler

Yaşayan Gezegen Raporu’nun bu son baskısı kalbi zayıf olanlara iyi gelmeyebilir. Raporda öne çıkan önemli noktalardan biri 10.000’den fazla memeli, kuş, sürüngen ve balık popülasyonunu inceleyen Yaşayan Gezegen Endeksi’nin (YGE) 1970’ten bu yana yüzde 52 azalmış olması.
Bir başka deyişle, iki insan neslinden daha kısa süre içinde omurgalı türlerinin popülasyon büyüklükleri yarı yarıya azalmış durumda. Yeryüzündeki yaşamı ayakta tutan ekosistemlerin çatısını oluşturan canlı formların durumu aynı zamanda evrendeki tek evimiz olan dünyamız üzerinde yaptıklarımızın da bir barometresi. Kendimizi tehlikeye atma pahasına onların yok olmasına göz yumuyoruz
2. İnsanlar Duyarlı Değil!

LZD’nin Bilim Direktörü Profesör Ken Norris, 'Gelecek hafta Londra Hayvanat Bahçesi’ndeki hayvanların yarısı ölse, bu ana sayfadan haber olurdu” diyor .
Norris, “Ama bu durum doğada gerçekleşiyor. Bu hasar kaçınılmaz değil, ancak tercih ettiğimiz yaşam şeklinin sonuçları nedeniyle maalesef kaçınılmaz.” Norris ayrıca, yiyecek, temiz su ve hava sağlayan doğanın insan sağlığı için hayati önem teşkil ettiğini de sözlerine ekliyor.
3. Hayvan Popülasyonunun Yarısını Kaybettik

WWF Bilim ve Politika Direktörü Mike Barratt, “Hayvan popülasyonunun yarısını kaybettik ve buna insan tüketiminin sebep olduğunu biliyoruz. Bu açıkça bir çağrıdır ve artık harekete geçmemiz şarttır” diyor ve gıda ile enerjinin sürdürülebilir bir şekilde üretilirken, yeryüzünün daha fazla alanının sanayileşme ve orman tahribatından korunması gerektiğini sözlerine ekliyor.
4. Vahşi Kapitalizmin Yarattığı Yıkımın Önüne Geçilemiyor

Yeni yayınlanan Yaşayan Gezegen raporundaki ikinci bir endeks ise insanın “ekolojik ayakizi”ni, yani doğal kaynakları kullanma oranını hesaplıyor.
Şu anda, dünya nüfusu, yetiştirdiğinden daha hızlı oranda ağaç kesiyor, okyanusların yeniden oluşturabileceğinden daha hızlı şekilde balıkları avlıyor, yağmurun telafi edebildiğinden daha hızlı nehirlerden ve yeraltı su haznelerinden su çekiyor ve okyanuslarla ormanların absorbe ettiğinden daha fazla küresel ısınmaya neden olan karbondioksit üretiyor.
5. Yaşam Alanlarının Nasıl Yok Edildiğine Güncel Çarpıcı Bir Örnek

Bugün doğada yalnız 880 dağ gorili yaşıyor. Bunların 200’ü Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki Virunga Millî Parkı’nda bulunuyor. Nesli kritik düzeyde tehlike altında olan dağ gorilleri, yoğun koruma çalışmaları sayesinde sayıları artan tek büyük maymun türüdür.
Virunga’da bulunan 218 memeli türünden biri olan dağ gorilleri, doğal yaşam alanını 706 kuş, 109 sürüngen, 78 amfibik ve 2.000’i aşkın bitki türüyle paylaşıyor.
Ancak millî parkın yüzde 85’lik bölümünde petrol arama için verilen imtiyazlar alanın geleceğine gölge düşürüyor. Petrol sondajı, millî parktaki doğal yaşam ortamlarının bozulmasına, alanın korunma statüsünü kaybetmesine ve Dünya Mirası Listesi’nden çıkarılmasına yol açarak, yaban hayatını hiç olmadığı kadar savunmasız bırakabilir.
6. Mevcut Tüketim Oranını Karşılamak İçin Gezegenimizin 1.5 Katına İhtiyacımız Var

Rapor, günümüzün ortalama global tüketim oranı göz önüne alındığında, ihtiyacı karşılamak için gezegenimizin 1,5 katına ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Buna karşın, ABD’nin tüketim düzeyini sürdürebilmek için 4, Birleşik Krallık içinse 2,5 gezegene ihtiyaç var.
7. Nehirler Sistemin Temeli

Hayvan popülasyonları içinde en hızlı düşüş, 1970’ten beri %75’e kadar gerileyen rakamlarla tatlısu ekosistemlerinde görülüyor. WWF Tatlısu Kaynakları Başdanışmanı Dave Tickner, “Nehirler, sistemin temelini oluşturur” diyor. Tickner, “Yeryüzünün başına ne gelirse nehirlerde son bulur. Mesela, Hindistan’da her yıl 10 milyar ton atık su Ganj Nehri’ne dökülüyor.'
İnsanlar kadar, barajlar ve gitgide sıklaşan kuyu suyu kullanımları da tatlı su sistemlerine zarar veriyor. Dünya genelinde 45.000’i aşkın büyük baraj (15 metre ve daha derin su seviyesine sahip olanlar) bulunduğu biliniyor.
Tickner, suyun sağlıklı ve doğal akışını kastederek, “Bunlar, nehirleri bin parçaya bölüyor” diyor. Son yüzyılda dünya nüfusu dört kat artarken, su kullanımı yedi kat arttı. Tickner, “Gitgide daha fazla suya aç bir yaşam tarzı benimsiyoruz” sözleriyle tehlikenin altını çiziyor.
8. Orta Afrika'da İzinsiz Avlanma Oranı, Doğum Oranlarını Geçiyor

Karada yaşayan hayvan sayısının 1970’ten beri %40 oranında azaldığı açık ve seçik ortada. Şimdilerde izinsiz avlanma oranının doğum oranlarını geçtiği Orta Afrika’daki orman fillerinden, Bangladeş’teki Hoolock şebeğine, Avrupa’daki çayır ve engerek gibi, yılan türlerine kadar doğal yaşam tahribatı, birçok türün yok oluşuna neden oluyor. Ancak yine de, yoğun koruma çalışmaları Nepal’deki kaplanlarda olduğu gibi bu düşüşü tersine çevirebilir.
9. Denizlerde de Durum İç Açıcı Değil

Deniz canlılarının sayısında ise başta deniz kaplumbağaları olmak üzere toplamda %40 oranında bir düşüş kaydedildi. Avlanma, yuvalama alanlarının tahribatı ve balıkçı ağları yüzünden boğulmalar nedeniyle kaplumbağaların sayısında %80 azalma görüldü.
Bazı kuş türleri de ciddi şekilde etkilendi. Birleşik Krallık’taki çil keklik sayısı, tarımda görülen yoğunlaşma nedeniyle 1970’ten beri %50’lere kadar düşerken, Avustralya’da yaşayan kızıl kumkuşu 2005 yılına kadar geçen 20 yıl içinde popülasyonunun %80’ini yitirdi.
10. Yıkımın En Büyük Sebebi Gelişmiş Ülkeler

LZD’nin Bilim Direktörü Profesör Ken Norris, gelişmekte olan ülkelerde doğal yaşamı tahrip edilmesiyle elde edilen gıda ve diğer malzemelerin varlıklı ülkeler tarafından ithal edildiğini söylüyor.
Böylece gelişmiş ülkelerin doğanın yıkımını ve beraberinde hayvan türlerinin tükenmesini de desteklemiş olduğunu öne sürüyor.
Örnekle: Kereste, sığır eti ve soya gibi ormansızlaştırmaya katkı sağlayan ürünlerin tamamının üçte biri 1990 ve 2008 yılları arasında Avrupa Birliği’ne ihraç edilmiştir..
11. Kötü Gidişatı Değiştirmek Mümkün

Yaşayan Gezegen Endeksi’nde devam eden düşüş veya ekolojik limit aşımındaki artış, önüne geçilemez şeyler değil. Bunlar, doğal sermayemizi korumanın önemini pek hesaba katmadan aldığımız kararların sonuçları.
Örneğin, yerel, ulusal ve uluslararası düzeylerde yanlış yönetim. İleriyi görmeyen ekonomik büyüme odaklı ve dar görüşlü politikalar; kısa vadeli kazançlara odaklı, dışsallıkları ve uzun vadeli maliyetleri hesaba katmayan iş modelleri; enerji üretimi ve kullanımı,balıkçılık, taşımacılık ve gıda üretimi gibi alanlarda uygulanan yanlış ve çağ dışı yöntemler; geçim kaynaklarını geliştirmek için girilen yanlış yollar; toplumun küçük bir kesiminin sağlık ve esenliğine odaklı aşırı tüketim bunlardan bazıları.
Yukarıda anılan bütün örneklerde daha uygun seçenekler var. WWF’in “Tek Dünya Yaklaşımı”, gezegenimizin sınırları içinde kalarak, herkesin gıda, su ve enerji güvenliğini sağlayacak doğal kaynak yönetimi, kullanımı ve paylaşımı için uygun seçimlerin çerçevesini çiziyor.
Gidişatı değiştirmek ve başka yollar bulmak kolay olmasa da imkânsız değil.
Kaynaklar:
Yaşayan Gezegen Raporu: “40 Yılda Doğal Yaşamın Yarısını Yok Ettik” | EkoIQ
http://awsassets.wwftr.panda.org/downloads/ygr_2014_ozet.pdf
Teşekkürler
Ekoiq.com'dan Barış Doğru
Onedio.com'dan Başaran Uzunhasan
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!