Anarşist Bakunin'den İlhamla Türk Sanatçı Ahmet Öğüt'ün Dikkat Çeken Barikatı
Anarşist Bakunin’in 1849’daki sıra dışı fikri, sanatçı Ahmet Öğüt sayesinde Amsterdam’daki bir müzede bir barikata dönüştü. Ancak aktivistler, Gazze protestolarında kullanmak üzere eseri talep edince, müze yönetimi Picasso gibi ustaların eserleriyle çevrili bu barikatı sözde güvenlik gerekçesiyle kilitlemek zorunda kaldı. Bu durum, sanatın sadece bir koleksiyon objesi mi, yoksa toplumsal eylemin bir parçası mı olduğu tartışmasını tekrardan alevlendirdi.
Detaylar 👇
1849'daki Dresden ayaklanması sırasında Bakunin, devrimcilerin kurduğu barikatı korumak için ulusal müzeden getirilen en değerli tabloların siper olarak kullanılmasını önermişti.

Bu radikal fikir, askerlerin sanata duyduğu saygı nedeniyle barikata ateşe cesaret edemeyeceği varsayımına dayanıyordu: Bakunin'e göre, sanat kutsalsa, barikat da dokunulmazdı. Bu fikir, sanatın gücünü fiziki bir kalkana dönüştürme arayışıydı.
Yıllar sonra, Türk sanatçı Ahmet Öğüt bu tarihsel önermeyi bir sanat eserine dönüştürdü.

Öğüt, 'Bakunin Barikatı' adını verdiği enstalasyonda, müze içerisine atık malzemelerden ve ters çevrilmiş bir arabadan oluşan bir barikat kurdu ve önüne Picasso, Kokoschka gibi önemli sanatçıların orijinal eserlerini yerleştirdi. Sanatçının müze ile kritik bir sözleşmesi vardı: Yapılan anlaşmaya göre, aktivistler gereklilik halinde bu barikatı ve üzerindeki orijinal başyapıtları protestolarda kullanmak üzere talep edebilecek, ardından geri getirecekti. Bu izin, yılda üç kez talep hakkıyla sınırlandırılmıştı.
Eserin toplumsal işlevi, yıllar sonra Gazze protestoları sırasında bir sınava tabi tutuldu.

Amsterdam'da düzenlenen ve 250 binden fazla kişinin katıldığı büyük bir protestonun ardından, öğrenciler barikatı ve üzerindeki orijinal eserleri gösterilerinde kullanmak üzere talep etti. Ancak müze yönetimi, 'güvenlik, etik ve koleksiyon sorumluluğu' gibi kurumsal gerekçelerle orijinal eserleri vermeyi kesin bir dille reddetti ve yalnızca replikaları sunabileceğini bildirdi.
Bu tavır uluslararası basında geniş yankı buldu. Aktivistler müzeye, 'Bir soykırım protestosunda kullanılamayacaksa, o zaman ne zaman kullanılacak?' sorusunu yönelterek sanatın toplumsal rolünü sorguladı. Ahmet Öğüt de replika teklifinin eserin politik anlamını yitirip basit bir performansa dönüştürdüğünü vurgulayarak, müzenin sözleşmeye uymaması halinde eserin sergiden kaldırılması gerektiğini savundu.
Yaşanan bu olay durumunun ironikliğine dikkat çekiyor.

Müzenin dışarıya kurduğu fiziksel bariyerler eleştirileri engelleyemezken, içerideki sanat barikatı da toplumsal bir eylemi destekleyerek kimseyi koruyamamış oldu; zira müze politik duruş yerine koleksiyonun fiziksel güvenliğini tercih etti. Bakunin'in 19. yüzyılda başarısız olan radikal fikri, Ahmet Öğüt'ün eseri aracılığıyla modern sanat kurumlarının sınırlarını ve toplumsal sorumluluklarını sorgulamaya devam ediyor.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!





Yorum Yazın