Bazı Alzheimer Hastaları Müziği Unutmuyor! Peki Ama Nasıl?
Alzheimer hastalığı, kişinin zihnindeki bilgileri sessizce silen bir hastalık. Ama ilginç bir şekilde bu hastalıktan neredeyse hiç etkilenmeyen bir şey var: Müzik!
Birçok hasta, isimleri, tarihleri ve yerleri unuturken tanıdık bir şarkı dinleyince gülümsüyor, eşlik ediyor ve hatta ayağa kalkıp dans edebiliyor! Peki bu nasıl oluyor?
Müzik hafızası, beynin çok farklı bir yerinde saklanıyor.

Jacobsen ve meslektaşları, 2015 yılında bir fMRI çalışmasına başlıyor. Alzheimer hastalığına sahip bireylerin beyin yapılarını inceliyorlar. Kişilerin uzun süredir dinlediği ve zamanında ezberledikleri şarkılar, beyindeki pre‑SMA (presupplementary motor area) ve anterior cingulate cortex bölgelerinde aktif bir şekilde kaldığını gözlemlediler. Bu iki bölge Alzheimer’dan daha geç etkileniyor. Müzikle ilişkili anılar, diğer bilişsel fonksiyonlardan daha uzun süre korunabiliyor. Çalışmanın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme (fMRI): beynin aktivitesini doğrudan ölçmeyen ancak beyin aktivitesiyle ilişkili kan akışındaki değişiklikleri tespit ederek beynin hangi bölgelerinin aktif olduğunu gösteren özel bir MR (Manyetik Rezonans) görüntüleme tekniğidir.
Dinlediğimiz müzikler, duygusal anıları zihnimizde saklayabiliyor.

'Music‑evoked autobiographical memories (MEAMs)” araştırmaları, Alzheimer hastalarında müzikle beraber anılarının hızla canlandığını ve duygusal olarak hareketlendiklerini ortaya koydu. El Haj ve Cuddy gibi araştırmacılar, hastaların daha önce bildikleri müziklerle onların anılarını daha net, duygulu ve hızlı bir şekilde hatırladıklarını gösterdi. Üstelik bu anılar ruh halini de olumlu etkiledi!
Music-evoked autobiographical memories (MEAMs), Müzikle Tetiklenen Otobiyografik Anılar olarak tanımlanabilir. Bir şarkıyı dinlerken kişinin geçmiş yaşantılarından, kişisel deneyimlerinden veya olaylardan oluşan canlı ve genellikle duygusal anıların zihninde belirmesi durumunu tanımlar.
Hatta bu konuda incelenen birçok vaka var. Bunlardan biri ise şöyle...

Birinci vakada ileri evrede Alzheimer teşhisi almış 82 yaşındaki profesyonel bir piyanist inceleniyor. Hasta geçmişte defalarca çaldığı klasik eserleri halen eksiksiz şekilde yorumlayabiliyor. Ancak aynı hasta, parçanın bestecisinin kim olduğunu ya da parçanın adını hatırlayamıyor. Günlük hayatta basit hatırlatmalara dahi yanıt veremeyen bu bireyde piyano çalmak gibi motor becerilere dayalı müzik hafızasının sağlam kalması, müziğin beyinde farklı bir ağ üzerinden işlendiğini gösteriyor. Bu bulgu, prosedürel belleğin (yani otomatikleşmiş, tekrarlarla öğrenilmiş bilgi) Alzheimer tarafından daha geç etkilenmesiyle açıklanıyor.
Bir diğer vakaya bakalım.

Başka bir vakada Alzheimer hastalığının parietal lobları etkileyen bir alt tipiyle yaşayan profesyonel bir orkestra müzisyeninden söz ediliyor. Görsel-uzamsal becerilerde ciddi bir gerileme yaşadığı halde geçmişte çalıştığı müzik eserlerini tanıyor ve hatasız bir şekilde çalabiliyor. Yeni notaları öğrenme veya görsel olarak takip etme becerisi büyük oranda azalmış olsa da geçmişte sahip olduğu müzik bilgileri işlevini sürdürüyor. Bu da müzikal hafızanın hastalığın erken döneminde zarar görmeyen beyin bölgelerinde korunduğunu düşündürüyor.
Vakalardan da anlaşılacağı üzere Alzheimer hastaları, hastalıkları ilerlese bile müzik bilgilerini uzun bir süre kaybetmiyor.

Müzik, Alzheimer hastalığına karşı bir tür zeka kalkanı gibi iş görüyor. Beyindeki hassas bölgeler korunmuş, duygusal sistemlerle güçlü bir bağ kurulmuş ve öğrenme süreçleri ritme dayalı olduğu için daha kalıcı olmuş. Vaka örnekleri ve klinik çalışmalar müziğin sadece eğlence değil; moral, kimlik, iletişim ve hafıza için bilimsel olarak etkili bir araç olduğunu gösteriyor.
Araştırmalar gösteriyor ki insanlar hafıza kaybı yaşasalar bile beyinlerinin içinde en sevdikleri şarkı uzun bir süre daha çalmaya devam ediyor! Hiçbir zaman müziksiz kalmamanız dileğiyle!
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın