Gerçek mi Efsane mi? Çin’in “Borç Diplomasisi” Stratejisi
Diyelim ki oturdun, kahveni koydun haber başlıklarına göz gezdiriyorsun ve karşına şu cümle çıktı: “Çin, borç diplomasisi uyguluyor.” Bir anda kafanda film gibi sahneler dönmeye başlıyor limanlar yapılıyor, otoyollar uzanıyor, ülkeler teşekkürler Çin diyor ama sonra… Acaba bu işler nasıl geri ödenecek sorusu geliyor. İşte burada başlıyor asıl hikaye! Bu stratejinin gerçekten ne kadar gerçek ne kadar efsane olduğuna birlikte bakalım.
Nedir bu strateji?
Çin, birçok ülkeye ciddi büyüklükte krediler veriyor. Bu yatırımlar sayesinde projeler başlıyor, altyapılar yükseliyor, ulaşım bağları artıyor. Bu durum borç verdiği ülkelerde ekonomik kalkınma potansiyeli yaratabiliyor. Ancak devamında bu kredilerin geri dönüşü, şartları ve riskleri de gündeme geliyor.
Peki bu strateji gerçekten işe yarıyor mu?
Aslında evet bazı ülkelerde Çin’in kredileriyle yapılan yol, köprü, liman gibi altyapılar gerçekten faaliyete geçti ve yerel ekonomiye katkı sağladı. Bu açıdan bakınca strateji olumlu gözüktü. Ama… burada işe yarıyor mu sorusunun cevabı her zaman evet değil. Projenin yapısı, ülkenin geri ödeme kapasitesi, koşullar çok önemli.
Bu stratejiyi borç tuzağı olarak nitelendiren bir kesim de var.
Bazıları bu stratejiyi borç tuzağı diplomasisi olarak adlandırıyor. Yani krediler geri ödenemeyince borç alan ülke zora düşüyor ve Çin stratejik avantaj elde ediyor. Ama genel bakışta bütün hikayenin bu kadar basit olmadığı söylenebilir. Yani mutlaka kötü niyetli bir tuzak demek için her zaman yeterli kanıt yok.
Altyapı, bağlantı ve tabii ki ticaret…
Bu stratejiye başka bir açıdan bakarsak Çin yalnızca kredi vermiyor aynı zamanda altyapı bağlantıları (yollar, demir yollar), limanlar, enerji projeleri ve ticaret yollarını da genişletiyor. Bu da karşılıklı kazanç potansiyeli yaratıyor. Yani yalnızca borç verip sonra alacağı var durumundan ziyade bir yatırım, bir iş ortaklığı da olabilir kısmı da bulunuyor.
Peki borcu ödeyememe durumunda neler oluyor?
İşte burada devreye Sri Lanka örneği giriyor. Ülke, Çin’in desteğiyle Hambantota Limanı’nı inşa etti ama gelir beklenenin altında kalınca borçları ödemekte zorlandı. Sonunda limanın işletme hakkını 99 yıllığına bir Çin şirketine devretmek zorunda kaldı. Bu olay borç tuzağı tartışmalarını alevlendirdi. Ancak Sri Lanka’nın ekonomik sorunları sadece Çin’le yaptığı anlaşmadan değil yıllardır süregelen mali yönetim sıkıntılarından da kaynaklanıyordu. Yani hikayenin tamamı sadece Çin tuzak kurdu değil çok daha karmaşık bir tabloydu.
Çin’in borç diplomasisini anlamak için efsanelerden çok gerçeklere bakmak gerekiyor.
Çin’in borç diplomasisi stratejisi ne tamamen efsane ne de bütünüyle gerçek bir tehlike hikayesi. Bu politika, Çin’in küresel ölçekte ekonomik ilişkilerini güçlendirmek için kullandığı bir araç. Evet, bazı ülkelerde geri ödeme sıkıntıları yaşandı ve bu durum tartışmalara neden oldu. Ancak birçok ülke için bu krediler kalkınma ve altyapı yatırımları açısından önemli fırsatlar sundu. Yani mesele iyi ya da kötü demekten çok her ülkenin kendi ekonomik koşullarına ve anlaşma yönetimine göre değişen bir denge meselesi. Bu strateji dikkatli planlandığında iş birliği sağlayabilir plansız yürütüldüğünde ise ekonomik baskıya dönüşebilir.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!


Yorum Yazın