İplik Fabrikasında İşçilikten Köy Öğretmenliğine: Türk Sinemasının Yaşayan Efsanesinin Film Gibi Hayatı
Önce iplik fabrikasında tezgahın başında ter döken, sonra Doğu’nun ayazında çocuklara harfleri sevdiren bir genç adam düşünün…
Yıllar geçiyor, aynı adamı bu kez sinema salonlarında alkışlarken buluyoruz. Şener Şen’in yolu, tıpkı oynadığı filmler gibi emekle, sabırla ve 'film gibi' dediğimiz türden bir yolculuk.
26 Aralık 1941’de Adana’da dünyaya geliyor. Babası Ali Şen, o dönem marangoz; yıllar sonra Yeşilçam’ın unutulmayan yüzlerinden biri olacak.

Ama Şener Şen’in kariyeri şanslı ailelerde doğup, gözünü sette açanlar kadar kolay inşaa edilmemiş. Lisede sınıfta kalıyor, okulu bırakıp çalışmak zorunda kalıyor. Bir dönem evin bütçesine katkıda bulunmak için iplik fabrikasında işçi olarak çalışıyor.
Sonra yeniden okula dönüyor, diplomasını alıyor ve o yılların öğretmen açığı sayesinde Anadolu’ya atanıyor.

1964-66 arasında Muş’un küçük bir köy okulunda, sobanın zor yandığı, nefesin buhar olduğu günlerde çocuklara okuma yazma öğreten genç bir öğretmen oluyor Şener Şen.
İstanbul’a döndüğünde sahne hevesi ağır basıyor. Şehir Tiyatroları’nda, radyo oyunlarında küçük roller alıyor.

Ama tiyatro o günlerin ekonomik şartlarında evi geçindirmeye yetmeyince sinemaya geçiyor.
Tiyatrodaki ilk yılları, bugünden bakınca “Şu arkadaki Şener Şen değil mi?” dedirtecek türden küçük rollerle dolu. Bazen bir kavga sahnesinde, bazen arka planda dans eden biri… Beş yıl böyle geçiyor.
Ta ki Ertem Eğilmez’in kadrosuna girip Hababam Sınıfı’nda disiplin delisi beden eğitimi öğretmeniyle parlayana kadar.

O rolle birlikte Kemal Sunal’la kurduğu o meşhur ikili, Yeşilçam’ın altın dönemini başlatıyor: Süt Kardeşler, Tosun Paşa, Kibar Feyzo, Çöpçüler Kralı, Davaro…
Türkiye’nin kuşak kuşak ezbere bildiği filmlerde artık bir Şener Şen dokunuşu oluyor.
Ama onu sadece “kurnaz esnaf” ya da “üçkağıtçı” tiplemeleriyle anmak istemeyen biri var: kendisi.

1980’lerin ortasında risk alıyor, yönünü değiştiriyor. Namuslu ile ilk kez başrolü üstleniyor. Ardından gelen Züğürt Ağa, Milyarder, Muhsin Bey gibi filmler, Türk sinemasının en özel karakterlerini hediye ediyor bize.
Hepsinde ortak bir şey var: Şener Şen’in canlandırdığı insanlar hata yapıyor, yanılıyor, üzülüyor ama hep çok tanıdık, çok bizden.
1990’larla birlikte Türk sineması yeniden salonları doldururken, yine o var sahnede.

Yavuz Turgul’un yazıp yönettiği Eşkıya, dönemin rekor seyirci sayılarına ulaşıyor. Ardından Gönül Yarası, Kabadayı, Av Mevsimi geliyor.
Usta oyunculuğunu sayısız kez ekranlarda kanıtlayan isim İkinci Bahar gibi televizyon tarihine geçmiş bir diziyi de ardında bırakıyor.
Bugün 80’lerinin üzerinde olmasına rağmen hala “yaşayan efsane” diye anılmasının nedeni belli: Şener Şen’in yolu tesadüflerle değil, kat kat bir emekle örülmüş.

Fabrika işçiliğinden öğretmenliğe, tiyatrodan sinemaya…
Her basamak alın teriyle çıkılmış.
Bazı oyuncular film çeker, bazılarıysa bir ülkenin hafızasında yer açar.
Şener Şen'in nerede olduğu ise sanıyoruz ki herkes için açık...
Bu haberi yapay zeka yorumuyla dinlemek ister misiniz?
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!





Yorum Yazın