Japon Wabi-Sabi Felsefesini Evde Nasıl Uygulayabilirsin?
Modern dünyanın bitmek bilmeyen daha fazla, daha yeni, daha kusursuz çılgınlığına karşı bir Japon felsefesiyle karşınızdayız: Wabi-Sabi! Peki nedir bu Wabi-Sabi? Kısaca söylemek gerekirse, mükemmel olmayanı kabullenmek, sadeliğin güzelliğini görmek ve doğallıktan yana olmaktır. Yani çatlamış bir seramiği atmak yerine onu altınla tamir etmeyi tercih eden bir yaşam tarzı bu! Haydi birlikte Wabi-Sabi’yi adım adım evine taşıyalım. 👇
Her şey kusursuz olmak zorunda değil, kusurları da kabul etmek gerekir!
Wabi-Sabi’nin kalbinde mükemmel olmama fikri yatar. Evinde bir vazo kırıldı veya çatladı mı? Belki de onu atmak yerine dekoratif bir şekilde yeniden kullanabilirsin. Ahşap masanın çizikleri mi var? Üzülme, onlar o masanın yaşanmışlık hikayeleri demek oluyor... Bu felsefede, bir şeyin kusurlu olması onun değersiz olduğu anlamına gelmez; tam tersi, onu daha özel kılar. Yani kataloglardaki gibi mükemmel bir düzende yaşamak zorunda değilsin. Eğer kırık bir seramiğin varsa, Japonların “kintsugi” dediği teknikle, onu altın ya da renkli bir yapıştırıcıyla onar veya aşınmış ahşap eşyalarını boyamak yerine, yüzeyini zımparalayıp doğal haliyle bırak. Gerçeklik, düzensizlikte gizli olabilir. O yüzden kusurları kabul edip onlarla yaşamayı öğren.
Doğal malzemeleri yaşamına dahil et!
Wabi-Sabi felsefesi doğayla uyum içinde yaşamayı savunur. Doğal malzemelerin dokusu, görünüşü ve hatta kokusu bile evin enerjisini değiştirebilir. Plastik, parlak yüzeyler veya yapay kumaşlar yerine taş, kil, keten, bambu ve ham ahşap gibi malzemelere yönelmek, evine sakinleştirici bir hava katar. Çünkü doğa her zaman gerçektir. Bu işe; seramik el yapımı kaseler, dokulu taş mumluklar, ahşap kesme tahtaları ya da ham keten masa örtüleri gibi küçük parçalarla başlayabilirsin. Banyoya doğal ponza taşı, salona birkaç taş veya kuru dal yerleştirerek bile evinle doğayı buluşturabilirsin.
Minimalist ama sıcak bir eviniz olsun!
Minimalizm çoğu zaman boşluk demek gibi gelebilir ama Wabi-Sabi’nin minimalizmi sıcak, yaşanmış ve anlamlıdır. Bu felsefe, evini eşya yığınına çevirmemeyi ama kalan her eşyanın işlevsel olması gerektiğini savunur. Fazlalıklardan kurtulmak, zihinsel olarak da ferahlık sağlar. Ancak evini müzeye çevirme. Boş duvarlar, sade yüzeyler elbette olabilir ama ruhsuzluk olmamalı. İlk adım olarak her odada gözünü yoran, işlevsiz objeleri bir kutuya koy ve 1 ay boyunca eksikliğini hissedip hissetmediğini gözlemle. Evin bir köşesini sadece birkaç kitap, bir mum ve bir bitkiyle dekore ederek sade ama sıcak bir alan yaratmayı dene!
El yapımı ve farklı olanı tercih et!
Wabi-Sabi felsefesi, benzerlerin değil, özgün olanın peşindedir. Fabrika üretimi, birbirinin aynısı objeler yerine el emeğiyle üretilmiş, kişisel dokunuşlar taşıyan nesnelerle evini donatmak bu felsefeyi yaşamanın yollarından biridir. Çünkü bir nesnenin içine emeğini koyarsan, onunla duygusal bir bağ kurarsın. Mesela, bir seramik atölyesine katılıp kendi kahve kupanı yapabilir ya da ikinci el pazarlardan eski ama özgün parçalar toplayabilirsin.
Renkleri, doğadan ilham alarak seç!
Wabi-Sabi felsefesinde doğadaki her ton ev için de uygundur. Parlak renkler, göz alıcı desenler yerine doğanın kendi renklerini tercih edebilirsin; toprak kahverengisi, yosun yeşili, taş grisi, pas rengi, soluk mavi... Bu tonlar yalnızca görsel uyum sağlamakla kalmaz, aynı zamanda ruhunu da dinlendirir. Boya yapmadan da bu tonları evine taşıyabilirsin. Kırlentler, örtüler, perdeler ya da tablo çerçeveleriyle başlayabilirsin. Eski bir eşyayı yeniden boyamak istiyorsan mat, pastel bir ton tercih et! Ayrıca bitkilerle yeşilin doğal tonlarını evine taşıyabilirsin.
Doğal ışığın evine girmesine izin ver!
Wabi-Sabi’de ışık; her yeri aydınlatan bir kaynak değil, ortama enerji veren bir unsurdur. Özellikle Japon estetiğinde gölgeler, mekana derinlik ve şiirsellik katar. Her şeyin eşit aydınlıkta olması gerekmez; aksine, gölgeler arasında kalan detaylar evin gizemini artırır. Gündüzleri güneş ışığını mümkün olduğunca içeri al. Kalın perdeleri kaldır, doğal ışığın geçmesine izin ver. Akşamlarıysa sarı tonlu masa lambaları, yerden ışık veren aplikler ya da mumlarla loş bir atmosfer yarat. Işığı dağıtmak yerine yumuşatmayı tercih et!
Sessizlik ve huzura kavuşmanın yolu...
Wabi-Sabi estetiğinde sessizlik önemlidir. Fazla renk, fazla desen, fazla detay dikkat dağıtır. Ama bu, evinin ruhsuz olması gerektiği anlamına da gelmez. Doğru yerleştirilmiş bir obje, boş bırakılmış bir raf, tek bir çiçek ortamda fark yaratabilir. Sadelik, boşluk değil derinlik sunar. Her oda için bir boş alan yarat. Bu köşelerde birkaç obje, belki tek bir tablo ve birkaç doğal parça kullanabilirsin. Ama önemli olan, yüzeyleri tamamen doldurma!
Son olarak, zamanla güzelleşen eşyalara değer verin!
Batı kültüründe bir şeyin eskimesi onun değer kaybetmesi demektir. Ama Wabi-Sabi’ye göre, zamanla değişen, yıllanan her şey değer kazanır. Paslanmış bir kapı kolu, sararmış bir fotoğraf, çatlamış bir seramik bile... Tüm bunlar o objenin yaşanmışlık taşıdığını gösterir. Yeni olan güzeldir ama eski olanın da hikayesi vardır. Mesela kenarı soyulmaya başlamış veya kulpu kırılmış bir fincanı saksı olarak değerlendirebilirsin. Eski fotoğraflar, geçmişten kalan objeler, çocukluk anılarını sergilediğin bir anı köşesi oluşturabilirsin. Unutma, eşyaları ölümsüzleştirmenin yolu, onları daima yaşatmak!
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın