Kendi Krallığının Hükümdarı mısın?
Her birimiz, kendi yaşamımızın hükümdarıyız aslında. Kendi krallığımızın efendisi, kendi hayatımızın yöneticisi. Kaderimizi şekillendiren, hayatımızın rotasını belirleyen kişi biziz. Kendi krallığımızın hükümdarı olmak, hayatımızın kontrolünü tamamen elimizde tutmak anlamına gelir. Bu düşünce, biraz da olsa içimizdeki maceraperest ruhu uyandırıyor. Kendi krallığımızın hükümdarı olma fikri, hayatımızı daha heyecanlı, daha eğlenceli hale getiriyor. Kendi hayatımızın efendisi olmak, hayatımızı daha anlamlı, daha değerli kılıyor.
Kendi Krallığının Hükümdarı mısın?
Haydiiiii!
1. Cinsiyetini seçer misin?
2. Yaşını da seçer misin?
3. Yeni bir işe başladığında ilk iş olarak ne yaparsın?

4. Bir grup etkinliğinde lider kim olacak denildiğinde...

5. Başkalarının senin hayat kararlarına müdahale ettiğini hissettiğinde...

6. Bir problem çıktığında ilk tepkin nedir?

7. Sabah kalktığında ilk düşüncen ne olur?

8. Yakın çevren senin için ne der?

9. Hayatını bir cümleyle anlat deseler...

10. Son olarak hayatındaki en büyük motivasyonun ne?

Sen kendi krallığının hükümdarısın!
Hayatının direksiyonu senin elinde, rotayı sen çiziyorsun. Kimse senin yerine karar veremez, kimse senin yerine o yollardan geçemez. Her sabah kalktığında, tahtına oturuyorsun. Belki görünmeyen bir taç var başında, ama sen onun ağırlığını hissediyorsun sorumluluklarının, hayallerinin, ve seçtiğin yolun ağırlığı. İster ileri atıl, ister bir adım geri çekil, ama bil ki attığın her adım sana ait. Her karar, her yön değişikliği, senin ellerinle şekilleniyor. Başkalarının ne dediği, ne düşündüğü, artık senin pusulan değil. İç sesini dinliyorsun, kalbinin rehberliğinde yürüyorsun. Çünkü sen biliyorsun; bu hayat senin ve her seçim, seni sen yapan parçaların bir yansıması. Başkalarının onayını beklemiyorsun. Ne doğruysa, ne seni büyütüyorsa, ona yöneliyorsun. Hatalar da senin, başarılar da. Ve işin en güzel yanı: her ikisinden de öğreniyorsun, her seferinde daha da güçleniyorsun.
Sen kendi krallığının hükümdarı değilsin!
Taht boş, ama sen oturmuyorsun. Krallığını başkalarının düşüncelerine, yargılarına, beklentilerine devretmişsin farkında bile olmadan. Sözde özgürsün ama içten içe her adımın bir onaya bağlı, her kararın bir bakışa, bir ses tonuna, bir dış teyide muhtaç. Belki anne-babanın sesi hâlâ kulağında, belki toplumun beklentileri sırtında bir yük gibi duruyor. Bazen arkadaşlarının fikirleri senin kendi düşüncelerinin önüne geçiyor. Gerçekten ne istediğini bile unutmuşsun belki de, çünkü hep bir başkasının 'ne der?'iyle yaşıyorsun. Kendi pusulanı kaybetmişsin, başkalarının haritasına göre yol almaya çalışıyorsun. Ya başarısız olursan? Ya yanlış karar verirsen? Ya seni eleştirirlerse? Bu 'ya'lar, seni felç etmiş. Gücünü hep dışarıdan toplamaya çalışıyorsun. Sanki yalnız kaldığında yıkılacakmışsın gibi, başkalarının fikirleriyle, onaylarıyla kendini ayakta tutmaya çalışıyorsun. Ama unuttuğun bir şey var: Başkalarının sırtına yaslanarak yürümek, seni hiçbir yere götürmez. Kendi ayaklarınla basmadıkça toprağa, o toprak senin olamaz. Başkalarından aldığın güç, geçici bir destek sadece. Kalıcı olan tek şey, içindeki cesareti keşfetmen. Ve ne zaman ki kendi kararlarını, kendi yüreğinle alırsın… İşte o zaman gerçek hükümdarlığın başlar.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın