Neden Müzik Dinlediğimizde Tüylerimiz Diken Diken Oluyor?
Korktuğumuzda, üşüdüğümüzde ya da şok edici bir şey duyduğumuzda tüylerimiz diken diken olabiliyor. Fizyolojik pek çok etmen sıralayabiliriz ama bu sefer bazı şarkıları dinlerken tüylerimizin diken diken olduğu dikkatimizi çekti ve bunu araştırmak istedik. Peki neden bazı şarkıları dinlediğimizde tüylerimiz diken diken olur?
Açmayın abi şöyle şarkılar...

Bazı anlar vardır, hiç unutulmaz ve bizi derinden etkilediğini düşünürüz. Bir şarkı başlar ve sonra aniden bir notayla tüylerin diken diken olur. İşte buna 'Frisson' deniyor. Fransızca kökenli bu kelime “Estetik ürperti” anlamına geliyor ama bazı bilim insanları işi ileri götürüp “Cilt orgazmı” tanımını kullanmış. Tuhaf ama etkileyici.
Sadece müzikte değil elbette. Frisson her yerde karşımıza çıkabilir.

Bu his sadece müzikle sınırlı değil. Bazen bir film sahnesinde, bazen bir tabloya bakarken ya da biriyle yakınlaştığında bile frisson yaşayabilirsin. Ama en yaygın tetikleyicilerden biri müzik. Özellikle de seni ters köşe yakalayan ve beklentini altüst eden bir anda.
İyi de bu ürperti neden oluyor?

Araştırmalara göre frisson, beynimizin beklemeyen bir şeyin hoşuna gideni sevmesinden kaynaklanıyor. Mesela bir şarkının nakaratı ya da giriş müziği bile olabilir. Dinleyen kişi o ana kadar bir beklenti oluşturuyor ve o an geldiğinde vücut 'Vay be!' diyerek tepki veriyor. Tüylerin diken diken olması, beynin 'Bu an bana biraz özel gibi geldi.' demesi gibi bir şey.
Peki bu fizyolojik etki, evrimsel süreçte bizde halen kalmış olabilir mi?
Cevabı evet. Bilim dünyası henüz “?eden tüylerimiz diken diken oluyor?” sorusunun net cevabını veremiyor ama bir teori var: Eskiden (evrimsel olarak daha tüylü zamanlarımızda) bu tepki vücut ısısını korumak için kullanılıyordu. Bugün bizi sıcak tutan montlarımız ve evlerimizde doğal gaz ya da elektrikli ısıtıcılar var ama o refleks halen bizde. Sadece artık bizi etkileyen şey bir rüzgâr değil, Müslüm Gürses'in nakarata girişi.
Herkes bu etkiyi yaşıyor mu?

Bu konuda yapılan araştırmalar çok net değil ama çoğunluk bu hissi bir şekilde yaşıyor. Yüzde 55 ile 86 arasında değişen sonuçlar var. Yani sen de 'Ben hiç yaşamadım'. diyorsan yalnız değilsin ama azınlıktasın da sayılmazsın.
"Frisson denilen şeyin bilimsel olarak takibi nasıl yapıldı?" diye soran olursa... 👇

Bir grup araştırmacı, bu etkiyi laboratuvar ortamında test etmiş. Katılımcılar müzik dinlerken ciltlerindeki elektriksel değişimler (evet bayağı elektro-telle ölçüm) kaydedilmiş. Bir yandan da “Şu an tüylerim diken diken oldu.” diye düğmeye basmaları istenmiş. Böylece hem fiziksel hem duygusal anlar eşleştirilmiş. Kulağa biraz bilim kurgu gibi geliyor ama sonuçlar bayağı net.
Hangi tür müziklerin Frisson yarattığına bakmışlar.
Araştırmada kullanılan parçalara bakınca tek bir tür ya da dönem yok. Bach’tan Hans Zimmer’a kadar geniş bir yelpaze var. Yani klasik müzik kadar 80’ler slow rock’ı da iş görüyor. Önemli olan nokta şu: Parça seni içine çekiyor mu? Sürpriz bir an yaşatıyor mu? En önemlisi de sen o an gerçekten orada mısın?
Frisson yaşayanların ortak özellikleri ise oldukça dikkat çekici.
Araştırmanın en ilginç bulgularından biri şu: Frisson yaşayanlar genelde “Deneyime Açıklık” (Openness to Experience) özelliği yüksek olan insanlar. Bu kişiler hayal gücü geniş, estetik zevkleri güçlü, detaylara takılan ama sıkıcı olmayan tipler. Yani hem duygusal hem düşünsel olarak müziğin içine giren insanlar. Sadece duygusal bağ değil, aynı zamanda müzik ile hayal kurma yani parçanın nasıl ilerleyeceğini kafasında kurabilme yetisi, bu hissi daha da kolaylaştırıyor.
İşte bu yüzden, bazı insanlar sadece müzik dinlemiyor, müzik dinlerken resmen o şarkının içinde yaşıyorlar!
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın