onedio

milliyet Haberleri

milliyet ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. milliyet ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Tecavüz Davasına Akılalmaz Savunma
Mardin'in Midyat İlçesi’ndeki özel bir erkek yurdunda kalan lise öğrencisi 14 yaşındaki C.A.’ya farklı tarihlerde 6 kez tecavüz ettiği iddiasıyla yargılanan yurt görevlisi 24 yaşındaki H.K. 15 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. H.K.’ye ayrıca yine aynı yurtta kalan A.Y. adlı öğrenciye ’cinsel istismar’ nedeniyle 3 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Güvenlik gerekçesiyle Mardin-Midyat’tan Balıkesir’e alınan davanın 3’üncü duruşması bugün 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Midyat M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunan sanık H.K.’nin video konferans sistemiyle katıldığı duruşmada Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatı Hülya Yazar Günay, C.A.’nın cinsel istismar sonucu ruh sağlığının bozulduğunu, sanığa TCK’nın 103 / 2’nci Madesi gereğince üst sınırdan ceza verilmesini istedi. C.A.’nın avukatı Serap Ertuğrul suçun kesin olduğunu, tecavüzün tehdit ve zorla gerçekleştirildiğini mağdurun cinsel istismar izlerini halen taşıdığını ve psikolojik rahatsızlıkları bulunduğunu vurguladı. Yine mağdur avukatları arasında yeralan Haluk Ay da sanığın hiç pişmanlık belirtisi göstermediğini belirterek, cezalandırılmasını istedi. Savcı, mütaalasında sanığın yurttaki nüfuzunu kötüye kullanarak mağdura zincirleme olarak farklı tarihlerde 6 kez tecavüz ettiğini belirterek cezalandırılmasını istedi. Savcılık sanığın C.A. ile aynı yurtta kalan öğrencilerden A.Y.’ye tecavüze yeltendiğini ancak bunun gerçekleşmediğini belirterek, ayrıca ceza verilmesini talep etti. 'AMAÇ YURDU KAPATTIRMAKTI' Sanık H.K.’nin avukatı Okan Kadir Bektaşoğlu, eldeki rapor ve delillerle ceza verilemeyeceğini savunurken, 'fiili livatayı gösteren bir delil yoktur' iddiasında bulundu. Bektaşoğlu, H.K.’nin esastan beraatini, bu karar verilmezse delil yetersizliğinden beraatini, o da olmazsa hükümle birlikte tahliyesini istedi. Yine sanık avukatı İhsan Özkan, H.K.’nin isnat edilen suçu hiç bir zaman kabul etmediğini buna karşın müştekilerin farklı ifadeler verdiğini öne sürdü. Sanığın kaçmak yerine teslim olduğunu vurgulayarak, beraatini istedi. Sanık H.K., 'Ben bu suçu işlemedim. Ortada bana atılmış bir iftira var. İftiraya karşı kendimi nasıl savunabilirim? Bu bana yapılmış bir komplodur. Suçu kabul etmiyorum. Ben böyle bir suç işleseydim C.A. okuldan değil, yurttan kaçardı. Buradaki amaç bana ceza verilmesini sağlayarak yurdu kapattırmaktır. Suçsuzum, beraatimi istiyorum' dedi. Mahkeme heyeti H.K.’nin C.A’ya karşı cinsel istismar eyleminde bulunduğunun sabit olduğunu belirterek, önce sanığı TCK’nın 103/2’nci Maddesi gereğince 8 yıl hapis cezası ile cezalandırdı. Sanığın yurttaki görevi ve mağdur C. ile olan ilişkisini gözönüne alan heyet cezayı TCK’nın 103/3’üncü maddesi gereğince yarı oranında arttırarak önce 12 yıla, mağdurun ruh sağlığının bozulması nedeniyle de 16 yıla çıkardı. Suçun çeşitli tarihlerde işlenmesini de dikkate alan mahkeme cezayı TCK’nın 43’üncü Maddesi gereğince 19 yıl olarak açıkladı. Ardından sanığın duruşmadaki olumlu davranışı nedeniyle cezayı 1/6 oranında düşürdü 15 yıl 10 ay hapis cezası verdi. Mahkeme H.K.’ye A.Y. adlı öğrenciye de 'cinsel istismar suçu'ndan 3 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Milliyet
'Hayal Edin Gerçekleştirelim'
Kredi Kayıt Bürosu (KKB), Türkiye genelinde tüm lisans öğrencilerinin katılabileceği, onlara sosyal sorumlulukları hakkında bilinçlendirmek, toplumsal sorunlar karşısında duyarlılıklarını arttırmak ve karşılaştıkları sorunlar karşısında düşünmelerini ve harekete geçmelerini sağlamak amacıyla bir sosyal sorumluluk proje fikirleri yarışması düzenliyor: Hayal Edin Gerçekleştirelim “Hayal Edin Gerçekleştirelim” isimli sosyal sorumluluk yarışmasında Çevre, Eğitim, Sağlık, Spor, Kültür Sanat ve Toplumsal konulardaki projeler yarışacak ve yarışmada birinci gelen üniversite öğrencisi büyük ödül olan “İngiltere’de 2014 Yaz Dönemi Eğitim Programı”na gitme hakkı kazanacak. Bununla birlikte tüm kategorilerde ilk üçe kalan projeler Facebook’ta halk oylamasına sunulacak, her biri ayrı ayrı ödüllendirilecek. Yarışmada ilk 30 arasına giren projelerden biri ise Kredi Kayıt Bürosu tarafından hayata geçirilecek. Üniversite öğrencileri, yarışmaya bireysel ya da grup olarak katılabiliyor. Yarışmaya katılan sosyal sorumluluk projeleri; aralarında Halkla İlişkiler Duayeni Betül Mardin , Sivil Toplum Gönüllüsü İbrahim Betil , ünlü televizyoncu ve sunucu Okan Bayülgen , Milliyet Gazetesi yazarı Abbas Güçlü , Sabah Gazetesi yazarı Şelale Kadak , KKB Genel Müdürü ve ARPR Kurucu ortağı Arzu Çekirge Paksoy ’un yer aldığı jüri üyeleri tarafından değerlendirilecek. Sahipliğini Kredi Kayıt Bürosu’nun üstlendiği “Hayal Edin Gerçekleştirelim” adlı sosyal sorumluluk yarışmasının organizasyonu ARPR İletişim, medya iletişimi IMAGE Halkla İlişkiler tarafından gerçekleştiriliyor. Yarışmaya Katılmak İçin: www.hayaledingerceklestirelim.com
'Nymphomaniac' Filmini İzlemek İçin Son Fırsat!
Türkiye'de vizyona girmesi yasaklanan Lars von Trier'in sansasyonel filmi 'Nymphomaniac'ı sinemada izlemek için son bir şans var, İstanbul Film Festivali. Türkiye ’de vizyona girmesi Değerlendirme Sınıflandırma Üst Kurulu’nun kararıyla yasaklanan Lars von Trier’in sansasyonel filmi ‘Nymphomaniac’, 5-20 Nisan tarihlerinde yapılacak İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek. Milliyet
RTÜK'ten Shakira ve Rihanna’nın Klibine 'Eşcinselliği Teşvik' Cezası
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) son toplantısında dünyada büyük yankı yaratan Shakira ve Rihanna’nın, “Can’t Remember To For You” adlı klibine ilişkin raporu ele aldı. Raporda, Show TV’nin tekrar tekrar bu klibi yayınladığına dikkat çekilerek, şu ifadelere yer verildi:“Klipte, Shakira bir yatağın içerisinde ellerini sık sık bacaklarının arasına götürmekte, iki kadın sanatçı aynı yatağın içerisinde, vücutlarının yarısı açık biçimde, son derece açık saçık giysilerle ve ritmik hareketlerle kıvrılmaktadır. Shakkira ve Rihanna sırtını-kalçasını duvara sürterek olumsuz görüntüler veriyor.” 'EŞCİNSELLİĞE TEŞVİK EDİYOR' Raporda, Bogota’da bir meclis üyesinin Shakira’nın lezbiyenliği teşvik edici klibiyle Kolombiya ve Latin Amerika gençliğinin ahlaki karakterini yaraladığına ilişkin sözlerine yer verildi. Raporda, “Söz konusu klipte eşcinselliği çağrıştıran görüntülerin olduğu mülahaza edilmiş olup, bu durumun doğuştan gelen bir şey olmadığı, aksine model olma yaklaşımıyla ortaya çıkabileceğine ilişkin çeşitli görüşler de mevcuttur” denildi.Raporda, “İncelenen klibin çocuk ve gençlerin ekran başında olduğu saatlerde yayınlandığı(defalarca ekrana geldi) ve olumsuz unsur içerdiği, yine bu izleyici kitlelerin fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimine zarar verecek türde olduğu, eşcinselliği çağrıştıran ve yanlış mesaj içeren unsurları barındırdığı düşünülmüştür” denildi. Üst Kurul, Show TV’ye ocak ayı reklam gelirinin yüzde 1’i kadar para cezası verdi.ÖNDER YILMAZ | Milliyet
Yeryüzüne Dayanabilmek İçin Edebiyat
En zarif, en içten ve en direnişçi yazarlarımızdandır Tezer Özlü. O da yakın dostu Leylâ Erbil gibi bir put kırıcıdır; insan yaşamını hapishaneye çeviren gelenek, dogma, tabu, kural, sınır, dayatma… ne varsa gözden geçiren; kalıpları kıran, yerleşik değerleri sorgulayan, yeni değerler arayan özgün ve özgür bir yazardır. Onun sıra dışı kişiliği, metinlerinde bütün canlılığı ile varlığını duyumsatır.Yıllar önce okuma günlüğüme şöyle yazmıştım: “ Tezer Özlü’nün asi ruhundan, kendine özgü kişiliğinden yansıyan erdemin, düşüncelerimde sürekli çoğaldığını fark ediyorum. Çünkü yaşamıyla yazdıkları bu denli iç içe olan yazarlara çok rastlanmıyor. Korkmadan, çekinmeden, bütün içtenliğiyle kendini ortaya koymak, ‘ben böyleyim.’ diyebilmek kolay mı? Bence her şeyden önce cesaretin simgesi Tezer Özlü. Kalanlar’ın önsözüne belirtildiği gibi: ‘Kendi üstündeki giysinin örgüsünü çözen ve yazdıklarında kendi çırılçıplak gerçeğini okuruna sunmak isteyen, bu anlamda korkusuz, ender yazarlardan biriydi.’ Yapıtlarında kendini dürüstlükle; yalansız, riyasız gösterirken aynı anda toplumun bütün sahte değerlerini kıyasıya eleştiriyor, yüzlerden maskeleri çekip alıyor. İlk olarak kendine yöneltiyor eleştirel bakışlarını; kendine sansür uygulamadan yazarak bir özgürlük ufku açıyor önce. Sonra bu ufku genişleterek toplumun dayatmalarına, baskılarına, sahteliklerine, ikiyüzlülüğüne savaş açıyor. Farklı olmanın, aykırı kalmanın bedelini ise yalnızlıkla, mutsuzlukla ödüyor Tezer Özlü. ” 1963’ten itibaren edebiyat dergilerindeki öyküleriyle dikkati çeken ve ilk kitabı Eski Bahçe ’de öykülerini buluşturan Tezer Özlü, kendi trajedisini görmekten ve onunla yüz yüze gelmekten korkmayan yazarlardandır. Çocukluğun Soğuk Geceleri ’nde çocukluk korkuları ve sıkıntılarıyla yüzleşir. 1983’te Marburg Yazın Ödülü’nü alan Yaşamın Ucuna Yolculuk adlı eseri, yaşamlarında intihar düşüncesine çok yer veren büyük yazarlar Kafka, Svevo ile Pavese‘nin yaşadığı yerleri görmek üzere çıktığı 700 km’lik bir yolculuğun notlarından oluşur. Yaşamın anlamını gitmekte bulur Tezer Özlü. Kitabın başkişisi yine kendisidir; ölüm, yalnızlık, bunaltı, varoluş izlekleri onu bırakmaz. Bu romanı da çocukluğuna ve gençliğine göndermelerle doludur. 1986’da kırk üç yaşındayken göğüs kanseri nedeniyle yaşama veda eden Tezer Özlü, içten ve özgün metinleriyle edebiyatımızın unutulmaz kişilikleri arasında yer aldı; yıllar geçtikçe adının çevresinde efsanevi bir hale oluştu. Leylâ Erbil , “ Tezer Özlü’nün yaşamı acıyla, ölümle, intihar duygusuyla, canlılık ve yaşam tutkusuyla iç içeydi. ”…“ Kendi olmayı hiç reddetmeden, kendi ruhundaki acılardan taşarak akraba acıların dünyasına ulaşmaktadır. Bu ise küçümsenecek bir nitelik değildir; kalıcıdır. ” diyor Zihin Kuşları ’nda. Özyaşam anlatıdan kaçınmayan Tezer Özlü’nün bu tarz anlatıyı sanat katına yükselttiğini ifade ediyor. En son, Tezer Özlü’den kalan bazı yazı ve notlar Kalanlar adıyla 1990’da yayımlanmıştı. Geçen ay Tezer Özlü’nün farklı sanatsal yönleri ve ilgilerini keşfettiğimiz yazıları, kızkardeşi Sezer Duru tarafından Yeryüzüne Dayanabilmek İçin başlığı altında bir araya getirilerek kitaplaştırıldı. Tezer Özlü’nün bir yazısından alınan bu başlık, onun varoluşçu bakışını ve dünyadaki temel meselesini özetliyor: “Neden edebiyat? Yeryüzüne dayanabilmek için.” Tezer Özlü’nün, yurt dışındayken Türkiye’deki dergilere gönderdiği kültür, sanat, edebiyat yazılarından oluşan kitap, onun bir kültür gözlemcisi olarak çevresindeki sanatsal ve yazınsal olaylara dair duygu ve düşüncelerini netlikle görmemizi sağlıyor. Dikkatle ve titiz ayrıntılar üzerinden yazıyor Tezer Özlü. Kendi dünyasına yakın bulduğu yazarlar ve eserlerine yaklaşımında hassasiyeti doruğa ulaşıyor. Kitaptaki yazıların bir kısmı söyleşi ve röportajlardan oluşuyor; ancak kitabın ağırlık merkezinde deneme türünün güzel örneklerini oluşturan metinler yer alıyor. Anı, izlenim ve düşlerin ışıklı yansımalarının yanı sıra eleştirel bir bakış açısı taşıyan bu yazılar Tezer Özlü’nün derin entelektüel kavrayışının; sezgi ve duyuş gücünün birer göstergesi durumunda. Edebiyatla yoğurulmuş engin bir sinema kültürü olan Tezer Özlü, başta Berlin, Venedik olmak üzere Avrupa kentlerindeki film festivallerinde izlediği filmlerle ilgili ustalıklı yorum, eleştiri ve değerlendirmeler yapıyor. Kültür sanat ortamlarında soluk alan yazar, buralardan edindiği izlenimler ve tanıklıklarını nesnel bir bakış açısıyla değerlendirerek Milliyet Sanat’ın ve dönemin başka dergilerinin okurlarıyla paylaşıyor. Bu yazıların çoğunun, Tezer Özlü’nün ölümünden birkaç yıl önce yazılmış olduğunu fark etmek içimizi sızlatıyor. Okudukça onun kültür, sanat, edebiyat güzellikleriyle dopdolu, seçkin ve entelektüel bir yaşamı olduğunu görüyoruz. Yazılarında, kendi yazınsal ve düşünsel dünyasını şekillendiren ve ruhen akraba olduğu yazarlara öncelik veren Tezer Özlü, özellikle Kafka ve eserlerini ince bir duyarlılıkla ele alıyor. “Niçin yazıyorum?” sorusuna yanıt arayışlarını Kafka, Svevo ve Pavese’den cümlelerle destekledikten sonra “ Bir cümle de ben eklemek istiyorum: Yaşamla ve ölümle hesaplaşmakiçin yazıyorum. ” sözleriyle derin etki yaratıyor. Dünyanın acılı bir yer olduğunu, bunun için yazdığını; duyguların taşmasının da bir yazma nedeni olduğunu vurgulayarak, kendi dünyasına egemen olmayı edebiyatla öğrendiğini dile getiriyor. Kafka ile Yaşamak denemesi, sorgulamalarla genişleyen zihin açıcı bir tarzda yazılmış. Tezer Özlü, “Kafka ile yaşamak, acınacak güncelliğimizin en büyük umudu.” ifadesiyle Kafka’daki düşsel, alegorik ve ironik tutumun önemini vurguluyor. Tezer Özlü’nün kaleminden Kafka’yı okumak, onun duyarlı, sezgisel yaklaşımıyla Kafka’yı yeniden değerlendirme imkânı veriyor. Bir sabah uyandığında kendini böceğe dönüşmüş halde bulan Gregor Samsa’nın, Kafka’nın bütün iç dünyasını yansıttığını belirten Tezer Özlü; “Bürokrasi ve iş çarkının, yüzyılımız insanını böceğe ya da robota dönüştürdüğünü, hepimizin birer Gregor Samsa olduğumuzu kavrayamazsak, biz dünyaya değil, dünya bize bakıyor olmaz mı?” diye soruyor. Yazar dostlarının ardından incelik ve değerbilirlikle yazan Tezer Özlü; Sevgi Soysal, Celal Sılay, Peter Weiss’ı sevgi dolu cümlelerle anıyor. Kitapta, hem yaşamı hem de ölümüyle büyük yankılar uyandıran Stefan Zweig, Tezer Özlü tarafından başarıyla değerlendiriliyor; Zweig’ın 2. Dünya Savaşı yıllarındaki savaş karşıtı tutumu, yaşadığı bunalım ve karısıyla birlikte intiharı üzerinde önemli tespitler yapılıyor. Kitaptaki metinlere, Tezer Özlü’nün insana inanan ve ona değer veren düşünce biçimi damgasını vuruyor. Varoluşçu felsefenin izinde giden ve insanın özgür bir birey olma yönünde çaba göstermesinin gerekliliğini vurgulayan satırlarla sık sık karşılaşıyoruz. “ Yaşam, şöyle bir yaşanıp geçmek için varolmak değildir. Aksine insanları, en insancıl yaşamlara ulaştırmanın mücadelesinin verildiği bir olgudur. ” diyen Tezer Özlü, insanın toplumdan, dünyadan sorumlu bir birey olduğu gerçeğinin altını çiziyor. Yeryüzüne Dayanabilmek İçin Tezer Özlü’nün kültür, sanat, edebiyata dair düşünce ve görüşlerini yakından görme ve anlama olanağı sağlıyor. İlgili ve meraklı okurların, bu kitapta kendilerini Yaşamın Ucuna Yolculuk ve Çocukluğun Soğuk Geceleri ’ne yeniden yönlendirebilecek nitelikte güçlü imgeler ve etkili izlekler bulacakları kanısındayım. Kısacık yaşamına sonsuz bir evreni sığdıran Tezer Özlü, defalarca okunmayı hak eden, duygu dolu radikal bir yazar.
İşte Yeni Kadıköy Meydanı
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş Fikirtepe Kentsel Dönüşüm Projesi Yıkım ve Temel Atma Töreni'nde Kadıköy Meydanı için hazırladıkları yeni projeyi tanıttı. Yeni Kadıköy Meydanı çalışması 230 bin metrekarelik bir alan üzerinde yapılacak... Kadıköy Sahili, Metro İstasyonu, Haldun Taner Tiyatrosu, Vapur İskeleleri, Rıhtım Caddesi ve Haydarpaşa arasındaki 60 bin metrekarelik alan yayalaştırılacak. Çalışmayla hem trafiğin rahatlatılması hem de yeşil alanların artırılması hedefleniyor... Çalışma kapsamında meydandaki tüm döşemeler yenilenecek. Kıyı düzenlemesi için sahil şeride tümden ele alınacak. Düzenlemenin en önemli unsurlarından biri Bisiklet yolu... milliyet.com.tr
'Hayvan Gibi' Hakareti Sonrası 69 Kilo Verdi
Adana'da 6 yaşından beri obez olan bir genç kız ağır hakaretler sonrası zayıflamaya kara verip tüp mide ameliyatı olup 10 ayda 138 kilodan 69 kiloya düştü. 23 yaşındaki Perihan Beydemir, 6 yaşından sonra aşırı kilo almaya başladı. Büyüyüp genç kız olduğunda insanların kendisine bakışlarında rahatsız olduğu için diyet yaptı, spora gitti ancak en fazla 10-15 kilo verebildi. Son zamanlarda iyice kilo alan Beydemir 138 kiloya kadar çıktı. Bunun üzerine çevresindeki bazı insanlar Beydemir'i iri hayvanlara bile benzettiği oldu. Bunun üzerine tekrar diyet yapan ve spora başlayan Beydemir aynı zamanda Çukurova Üniversitesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cem Kaan Parsak'a başvurdu. Parsak, genç kadını sağlık kontrolünden geçirerek yaşı ve durumu bakımından tüp mide ameliyatı olabileceğine karar verdi. Beydemir, tüp mide ameliyatı oldu. Başarılı geçen ameliyattan sonra Beydemir doktorunun verdiği diyeti uygulayıp spor yapmaya devam etti. Beydemir, tam 10 ayda 138 kilodan 69 kiloya düşerek manken gibi oldu. Beydemir, 138 kilodan 69 kiloya düşmesinin kendisini çok mutlu ettiğini ve hayalini gerçekleştirdiğini belirterek, 'Tüp mide ameliyatı geçirdim, tüp mide ameliyatı sayesinde istediğim kiloya ulaştım. Tabi sadece tüp mide ameliyatı değil sporda yaptım. 3-4 ay sürekli şekilde yüzme sporu yapıyorum. Sarkma olmaması için. Verilen diyete çok iyi uydum. Onların dışında hiçbir şey yemedim. Küçüklükten beri kilolu bir insandım hormon problemlerin vardı. Çok zayıflamak istedim ancak 10-15 kilodan fazla veremedim. Küçüklükten beri zayıflamak hayalimdi. Baktım sporla, diyetle olmuyor bende tüp mide ameliyat olmak istedim' dedi. Beydemir Türkiye'de kilolu insanlara karşı bir ön yargı olduğuna dikkat çekerek şunları kaydetti: 'İnsanlar yıllardan beri bana bir garip bakıyorlardı. Benimle hep dalga geçiyorlardı. Beni çeşitli hayvan gruplarına benzetiyorlardı. Bakışları çok rahatsız ediyordu. Bakışlardan rahatsız oldum, aynı zamanda yürümekte bile zorlanıyordum, bunun için zayıflamaya karar verdim. Hayatımda çok şey değişti, mağazaya girdiğim zaman önce kendime uygun kıyafet bulamıyordum şimdi buluyorum. Bunun için moralim bozuluyordu şimdi istediğim her yerde kıyafet bulabiliyorum. İnsanların bakışı değişiyor beğenilen bir insan oldum.' Prof. Dr. Cem Kaan Parsak ise Beydemir'e bilinen tüp mide ameliyatını uyguladıklarını ifade ederek, 'Laporoskopik 4 ya da 5 tane delikten özel cerrahi aletlerin yardımıyla midenin yaklaşık yüzde 75-80'nini karın dışına alıyoruz. Mideyi uzun ince bir tüp haline getiriyoruz. Burada iki tane kilo verdirme yöntemi var. Birincisi midenin genişleme kapasitesi tüp haline geldiği için yok oluyor. Hastalar az yemek yiyorlar yemek yer yemez doyuyorlar. İkincisi de midemizin çıkardığımız kısmında bir hormon var, bu bizim açlık, iştah hormonu, çıkarılan mide kısmından salgılanıyor bu hormon. O kısmı çıkardığımız için vücuttaki oranı da düşüyor ve böylece daha az acıkıyoruz, yemek yediğimiz zaman hemen doyuyoruz. Bunun yanı sırada spor yaptığımızda böyle ideal kilolara kavuşuyoruz' diye konuştu.Milliyet
Aksaray'da 5 Bin Kişilik HDP Protestosunda Olaylar
Aksaray'da dün Halkların Demokratik Partisi (HDP) İl Başkanlığı açılışında laf atmayla başlayan olaylar bugün kitlesel gösteriye dönüştü. Çıkan olaylarda 30 kadar kişi yaralandı. HDP Eş Başkanı Sabahat Tuncel’in katıldığı dünkü tören sırasında zafer işareti yapan HDP’lilerle bir grup arasındaki olaylar sırasında partinin seçim otobüsü taşlandı. Polisin oraya girmesiyle olaylar yatışırken bugün akşam saatlerinde toplanan yaklaşık 5 bin kişi, HDP il binasına yürüyüşe geçti. Saldırı girişimine karşı önlem alan polis öfkeli kalabalığı dağıtmak için biber gazıyla müdahale etti ve ortalık savaş alanına döndü. Milliyet
Gazetelerde Bugün | 4 Şubat Çarşamba
Hürriyet: Yaktıkları kanıtlanamadı Milliyet: Bank Asya'da TMSF dönemiSabah: Bank Asya'ya TMSF operasyonu Vatan: IŞİD üyeliğine Türkiye'de ilk tutuklamaBirgün: Hırsızların güvenliği için çocuklarımızı öldüreceklerAkşam: Ekonomi ve siyasette güçlü Türkiye için başkanlık gerekli -Taraf: Erdoğan'a otomatik programdan bağış Star: Merkez Bankası yine çıldırttı Cumhuriyet: Diktatör Evren gibi yapacakZaman: 'Bank Asya'ya el konuldu' algısıyla korkutarak batırmak istiyorlar, suç işliyorlarYeni Şafak: Şimdi ABD düşünsün
"Erdoğan ve Öcalan Yüz Yüze Görüştü, Anlaştı"
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Oslo görüşmelerine Abdullah Öcalan ve Başbakan Erdoğan'ın da katıldığını ima etti. Terörist başı Öcalan’la Başbakan Erdoğan'ın 'KCK Paralel Devlet' oluşturulmasında Kuzey Kürdistan’ın inşa edilmesinde ve Türkiye’de bir Kürdistan coğrafyası oluşturulmasında anlaşmaya vardığını iddia eden Vural, 'Bu anlaşma muhtemelen yüz yüze bir görüşme neticesinde olduğuna ilişkin bende bir kanaat güçlüdür.' dedi. Seçim gezileri kapsamında Antalya'ya gelen Oktay Vural, parti binasında düzenlediği basın toplantısında ülke gündemiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Vural, son günlerde sosyal medyada dolaşan 'Oslo görüşmelerine Başbakan Erdoğan ve Abdullah Öcalan da katıldı' iddialarını değerlendirdi. Kendisinin bir ay önce 'Oslo’da Öcalan’ın fotoğrafının yer aldığı bir şey var mıdır?' diye sorduğunu hatırlatan Vural, 'Yine soruyorum. Ben yadırganacak bir şey de görmüyorum. Çünkü ruh ikizi Erdoğan ve Öcalan beraber yürüyorlar, iki tarafı var. Erdoğan 'Beraber yürüdük biz bu yollarda' demişti. 'Beraber ıslandık' demişti vatandaşa. Ustalık döneminde gördük ki beraber yürüttüklerini ve beraber böldükleriyle devam ediyor. İşte beraber yürüttükleri hayırsever Reza, beraber böldükleri de Öcalan. Böyle bakıldığı zaman Abdullah Öcalan’ın doğrudan doğruya Erdoğan tarafından muhatap alındığı gayet açık ve nettir.' şeklinde konuştu. 'HARİTA ÜZERİNDE ANLAŞTIKLARINI BİLİYORUZ' Milliyet gazetesi sahibi Erdoğan Demirören’in İmralı tutanaklarının yayınlanmasından dolayı Başbakan Erdoğan tarafından azarlandığını ifade eden Vural, Öcalan'ın Erdoğan’ın koruma ve kollaması altında olduğunu kaydetti. Oslo'daki müzakereler sırasında Başbakan’ın Öcalan’la irtibata geçmesinin yadırganacak bir husus olmadığını belirten Vural, sözlerine şöyle devam etti 'Bunun böyle olabileceğini düşünen genel başkanımız 'Televizyon verildiğinde acaba görüntülü telefon var mıdır?' Acaba Öcalan İmralı'da mı? diye sormuştu. Demek ki bu soruların bir hikmeti vardır. Dolayısıyla bu millet Öcalan’ı muhatap alan, Öcalan’ı koruyan ve kollayan zihniyetin ne yaptığını bilme hakkıdır. Bu resimlere ne diyecek doğrusu merak ediyorum. Biz de bekliyoruz. Ama görünen köy kılavuz istemez. Başbakan Erdoğan yol arkadaşı Öcalan olduğu gayet açık ve net ortadadır. Böyle bir fotoğraf olduğunu biliyoruz. Fotoğrafın ötesinde bir harita üzerinde anlaştıklarını biliyoruz. Bu haritayı da meşrulaştırmak için adım atacaklarını söylüyorlar.' 'ÖCALAN İLE ERDOĞAN KUZEY KÜRDİSTAN İNŞASINDA ANLAŞTI' Başbakan'ın miting meydanlarında 'Çözüm süreci devam edecektir' dediğini hatırlatan Vural, şu soruları sordu: 'Nereye kadar? Ne vaat ettin ve vereceksin? Kimi sen kontrol etmek istiyorsun? Bu süreçten sonra devam edilecek dediği şey 30 Mart’tan sonra Doğu ve Güneydoğu'da özerklik ve federasyondur. Siyasal çözümün hedefi budur. 'Çözüm devam edecek' diyen Erdoğan, devam ettireceğin başka ne kaldı?' AKP’ye oy verenlerin bu soruları sorması gerektiğini ifade eden Vural, 'Türkiye’yi nereye götüreceksin? Sonucunu söyle. Tablo bellidir ki Öcalan’la Erdoğan 'KCK Paralel Devlet' oluşturulmasında Kuzey Kürdistan’ın inşa edilmesinde, Türkiye’de bir Kürdistan coğrafyası oluşturmakta bir anlaşmaya varmışlardır. Bu anlaşma muhtemelen yüz yüze bir görüşme neticesinde olduğuna ilişkin bende bir kanaat güçlüdür.' iddiasında bulundu. 'AKP, BALYOZ VE ERGENEKON SÜRECİNİ YÖNLENDİRDİ' Okta Vural, Balyoz davasında hüküm giyen milletvekilleri Engin Alan'ın tahliye edilmemesini ise 'Maalesef bir tahliye söz konusu değil. Zaten yargı karman çorman, mahkemeler birbiriyle girmiş. Adalet bakanı ne yaptığını bilmiyor.' şeklinde değerlendirdi. Vural, AK Parti’nin Balyoz ve Ergenekon süreçlerini yönlendirdiğini, bunun tarihin karanlığında kalmayacağını ifade etti. 'Raflarda indirilen planların hangi amaçlar için kullanıldığını hangi amaçlar için yönlendirildiğini bütün milletimiz idrak etmelidir.' diyen Vural, şunları ifade etti: 'Bundan önce Balyoz ve Ergenekon ile ilgili iddiaları 'milli iradeye darbe vurmak istiyorlar. Biz demokrasinin yanındayız' diye milli iradeden yetki isteyenler, milli iradeyi çalmışlardır. HSYK ile ilgili 12 Eylül referandumunda da 'milletin yargısı yapacağız' diye yine milli iradeyi çalmışlardır, 'darbe tehditleri var' diyerek. Şimdi geldiğimiz bu noktalarda da rüşvet ve yolsuzluğun üstünü örtmek için de 'yargı darbesi var' diyerek yine kendilerini bu süreçten kurtarmak istiyorlar. Bu süreçlerin hangi siyasi hedeflerle yönlendirdiğini AKP’nin nasıl yönlendirdiği yaşla kurunun nasıl bir araya getirildiği bundan sonraki süreçte de takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum.' 'FETHİYE'DE DERİN AKP İŞ BAŞINDA' Muğla'nın Fethiye ilçesinde önceki gün yaşanan olaylarla ilgili olarak da Vural, 'Derin AKP iş başında.' yorumunu yaptı. 'Derin AKP ve AKP’yi kurtarmak için kaotik bir ortamın, başka tartışmaları gündeme getirmek istediğini' söyleyen Vural, 'Toplumun içerisinde bu karmaşaların oluşturulabilmesi için birileri maşa olarak kullanılıyor mu? Yönlendiriliyor mu?' sorusunu sordu. AK Parti'nin kendisi ile ilgili tartışmaları toplumdan uzaklaştırmak amacıyla toplumda bir çatışma ortamı oluşturulmak amacıyla 'cambaza bak' siyaseti uygulandığını kaydeden Vural, 'Provokasyonlar olabileceğini genel başkanımız çok önceden ifade etmiştir. Rahmetli Cengiz Ayyıldız’ın öldürülme sürecinden itibaren bakıldığında bu süreç içerisinde gerçekten AKP toplumda kendisinin tartışılması yerine başka olayların tartışılmasını gündeme getiriyor olabilir. Bu konuda endişemiz var. MHP olarak biz demokrasiyi sokakta değil sandıkta çalıştıracağız. Kaotik ortama girilmesi kabul edilecek bir durum değildir. Bu durumdan en fazla faydalanacak olanda sıkışmış, yorulmuş bitmiş Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’dir.' ifadelerini kullandı. 'BAŞBAKAN, İNSANLARI BİRBİRİNE KIRDIRMAK İSTİYOR' Erzurum'da veli ziyaretine giden iki öğretmenin AK Partili oldukları iddia edilen 5 kişi tarafından dövülmesi olayına da değine Oktay Vural, bunun Başbakan Erdoğan'ın toplumla kutuplaşma ve çatışmayı körüklemesinin sonucu olduğunu vurguladı. Başbakan'ın miting meydanlarında kin, nefret ve düşmanlık ürettiğini belirten Vural, şöyle devam etti: 'Çok tehlikeli bir oyundur. Toplumsal kutuplaşmayı hızlandırarak düşman üreterek kendisine oy vermiş insanları başkalarına düşman kılarak seçmen konsolidasyonu yapmak istiyor. Bunu Gezi Parkı ekseninde de uyguladı. Şimdi de uyguluyor. Bu bir toplumdan giderek uzaklaşan ve toplumsal desteği azalan Erdoğan’ın manipülasyonudur. Böylelikle kutuplaşma ve çatışma meydana getirip bu konuda düşman üreterek toplumu yönetme modellerinden biridir. Bunun hayrı yoktur. 'Türkiye’de iç düşman yok' diyen Erdoğan bugün kendisine iç düşman oluşturmakta ve insanları birbirine kırdırarak siyaset üretmektedir. Böyle bir olay, gerçekten toplumsal kutuplaşmanın hangi boyutlara kadar götürebileceğini, makam mevki ve ihtirasın birbirine düşman kılınarak bu boyuta gelmesi kabul edilebilir gibi değildir. Bu bakımdan Erdoğan, kin ve nefret kusmaktan ve milleti birbirine kırdırmaktan ve devleti çökertmekten vazgeçmelidir.' CİHAN