onedio

Angela Merkel Haberleri

Angela Dorothea Merkel, 17 Temmuz 1954 doğumlu Alman siyasetçidir. 2005 ve 2001 yılları arasında Almanya şansöylesi olarak görev yağmıştır.

Angela Merkel

Angela Dorothea Kasner, Batı Almanya doğumlu siyasetçidir. Bir tarafı Alman bir tarafı ise Polonya'a bağlı olan Merkel'in annesi öğretmen babası ise papazdır. Alman siyasetçi eğitim hayatında oldukça başarılı ve derece dolu bir dönem geçirmiştir. Üniversite dönemini Karl Marx Üniversitesi'nde tamamlamıştır. Siyaset kariyerinin doğuşu ilk olarak Berlin Duvarı'nın yıkılması ile başlamıştır. Demokratik Başlangıç partisine katılan Merkel, ilk ve çok partili seçimden sonra hükümetin sözcü yardımcısı olmuştur. 2000 yılında Alman Partisi'nin ilk kadın lideri olmuştur. Angela Merkel kariyer hayatı boyunca şansölye olma hırsıyla tanınmıştır. 2005 federal seçimlerinde CDU/CSU adaylığını kazanmıştır.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Zuckerberg'den Obama'ya 'Casusluk' Sitemi
Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg, ABD Başkanı Barack Obama'yı arayarak istihbarat servislerinin dijital izleme faaliyetlerinden duyduğu rahatsızlığı ilettiğini açıkladı. 29 yaşındaki Zuckerberg blogunda, ABD hükümetinin 'internete tehdit değil, internetin destekçisi olması gerektiğini' söyledi. Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu NSA'nın bir sahte bir Facebook sunucusunu 'taklit ederek', izlemeye aldığı kişilerin bilgisayarlarına program yerleştirdiği öne sürülmüştü. NSA, bu iddianın doğru olmadığını öne sürmüştü. Zuckerberg, Eylül'de Amerika Birleşik Devletleri'nin internet casusluğu nedeniyle 'çuvalladığını' söylemişti. Mark Zuckerberg, yazısında 'Tam, gerçek bir reformun çok uzun zaman alacağı anlaşılıyor. ABD Hükümeti internet için bir tehdit olmamalı. Yaptıkları konusunda daha şeffaf olmaları gerekiyor. Yoksa insanlar en kötüsüne inanacaklar.' dedi. NSA'nın faaliyetleri geçen yıl, kurumun eski çalışanlarından Edward Snowden tarafından sızdırılmıştı. Snowden'ın sızdırdığı belgelerde ABD'nin birçok ülkede elçiliklerinde ya da müttefiki olan ülkelerin elçiliklerinde kurduğu istasyonlarda yıllardır Almanya Başbakanı Angela Merkel'in cep telefonu dâhil her türlü elektronik iletişimi izlemeye aldığı belirtiliyor. Snowden, bu ifşaatlardan sonra Haziran'da Rusya'ya kaçmıştı. Rusya Temmuz 2014'e kadar Snowden'a geçici sığınma hakkı tanıdı. Söz konusu belgelerde, Amerikan istihbarat kurumlarının 9 dev teknoloji şirketi; Microsoft, Yahoo, Google, Facebook, PalTalk, AOL, Skype, YouTube ve Apple'ın sunucularına 'arka kapı' erişimi olduğu belirtiliyor. Bu şirketler NSA'yla ilişkileri olmadığını açıkladılar. Beyaz Saray Sözcüsü Caitlin Hayden Obama'nın Çarşamba günü 'Amerikan istihbarat servislerinin faaliyetlerine ilişkin son iddialarla ilgili olarak' Zuckerberg'le konuştuğunu doğruladı ancak ayrıntı vermedi. BBC Türkçe
"Başbakan Mahkeme Kararıyla Dinlenemez"
Başbakan Erdoğan, bir ülkenin başbakanının, cumhurbaşkanının, genelkurmay başkanının mahkeme kararıyla dinlenemeyeceğini belirterek, 'Bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır' dedi.AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, mahkemelerin cumhurbaşkanı, başbakan ya da Genelkurmay başkanını dinleme kararı veremeyeceğini belirterek 'Bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır, adileşmişlerdir. Sen nasıl dinlersin bir başbakanı? Ondan sonra kalkıp bize İslami ahkam kesme, bunun merci neresi olursa olsun, böyle bir şeyi anlamak, anlatabilmek mümkün mü?' dedi. Erdoğan, Kanal 7 televizyonunda katıldığı 'İskele Sancak' programında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Bugün ilk olarak Manisa'da AK Parti'nin düzenlediği mitinge katıldığını ve orada bugüne kadarki siyasi hayatında, Manisa'da gördüğü en büyük katılıma şahit olduğunu belirten Erdoğan, o motivasyonla İzmir'e geldiklerini, burada da aynı coşku, heyecanı gördüklerini, özellikle de kadınların coşkusunun Manisa, İzmir ve tüm yurtta çok yüksek olduğunu söyledi. İzmir mitingine ilişkin emniyetin katılım rakamını 180 bin olarak belirttiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, Manisa ve İzmir'de mülki sınırlar içerisindeki tüm ilçelerin büyükşehir için oy kullanacağını, bunun da çok büyük bir yerel hizmet alanı oluşturacağını ve bu yüzden buralarda bir değişim, dönüşümün gerekli olduğunu vurguladı. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, 'Bu değişim, dönüşüm İzmir'in güzelliği için lazım, İzmir şu andaki verilen hizmete hakikaten layık değil, yanlış bir uygulama var. Belediyecilikte ne ararsanız İzmir'de bu yok, İzmir bunu hak etmiyor, İzmir'e yerel yönetim açısından çok büyük haksızlık var, bu haksızlığın başında da maalesef beceriksiz, başarısız bir CHP belediyeciliği var' değerlendirmesinde bulundu. CHP zihniyetinde bu takiye, yalan, iftira, fitne, fesat maalesef çok yaygın Başbakan Erdoğan, 'Projelerinizle İzmir'de hizmete talipsiniz ancak İzmirlinin yıllardır yaşam tarzlarına müdahale endişesinden söz edilir. 11 yıldır iktidardasınız kimin hangi yaşam tarzına müdahale ettiniz, neden bu algı oluşmuş' sorusuna da şöyle yanıt verdi: 'Bunu anlamak çok zor. CHP zihniyetinde bu takiye, yalan, iftira, fitne, fesat maalesef çok yaygın. Bunu söyleyenlerin acaba yaşam tarzlarından ne değişti? Giyim, kuşamları mı değişti, böyle bir dayatma mı oldu, bir yasal düzenleme mi yaptık, veyahut ne yeyip, ne içtiğine mi baktık, bu konuda müdahale mi ettik, ne var? Bugün miting yaptığımız yerde herkes orada istediği gibi içiyor, istediği gibi yiyor. Kimsenin kimseye müdahalesi söz konusu değil. Bu iftiraları ben İstanbul'da belediye başkanıyken de bana yaptılar, 'Otobüsleri ayıracak', 'Kadın-erkek ayrı olacak', 'Alkol vesaire yasaklayacak' dediler. Bizim Anayasa'nın gençliğin korunması, ailenin korunması gibi amir hükümleri vardır. Siz, burada devlete Anayasa'nın yüklediği bu yükü yerine getirirsiniz, o ayrı bir konu, ama bunu devlet olarak yaparsınız. Kalkıp da özel sektör böyle bir şey yapıyor, özel sektöre sadece oranın bütün sıhhi şartları uygun mudur, değil midir? Temizliğinden, bütün mutfaktaki temizliğine varıncaya kadar gerekli olan tedbirleri alırsınız, bunu aldıktan sonra mesele bitmiştir, yapılan iş de budur.' Olumsuzluğun zirvesi Başbakan Erdoğan, siyasi hayatında yaşadığı en zorlu dönemin ne olduğu sorusu üzerine, 'Bir: özellikle partimin kapatılmasına yönelik atılan adım gerçekten çok çok talihsiz bir adımdı. İki: partimiz kuruldu, seçimlere giriyoruz, orada da seçime giremeyişime yönelik bir tezgah, oyun vardı. Fakat en son gelinen nokta, yani paralel yapı olayı, bu kumpasta, tezgahta zirve diyebilirim, olumsuzluğun zirvesi' yanıtını verdi. Geçmişten bugüne iyi niyetle bakan kişilerin kurulan tezgahın, kumpasın içinde yer almasının daha büyük bir felaket olduğunu söleyen Erdoğan, şunları kaydetti: 'Biz, bu insanlara, bunların içinde ortak dostlarımız var, hep iyi niyetle baktık ama maalesef bu iyi niyet çok çok yanlışmış, çok ters tepti. Bunlara bu süreç içerisinde yaptığımız uyarıların, bir araya gelip yaptığımız ikazların haddi hesabı yok. Bir anda bunlar olmadı, uzun zamandır 'bakın şunlar şunlar oluyor, bunlar yakışmıyor, biz bazı şeylere şu anda tahammül ediyoruz, sabrediyoruz ama lütfen bu konularda hassasiyetiniz olsun'... Dershane meselesinin mazisi 1 sene, 2 sene değil, bu Hüseyin Bey'in Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde başlayan bir süreçtir. Bu sürecin başlamasında en önemli sebebi şudur: Ben Anadolu'ya gittiğim zaman, ben siyasetçiyim Ankara'da genel merkezde oturup siyaset yapan birisi değilim. Orada anneler, babalar şunu söylüyorlar: 'Başbakanım, biz madem ki dershaneye verecektik, bu okullar niye. Ben fakir, fukarayım, evde davarımı sattım, çocuğumu dershaneye gönderdim, üniversiteye yine giremedi.' Yaşananların sadece dershaneyle ilgisi bulunmadığını, dershanecilikte çok ciddi bir rant, rakam söz konusu olduğunu belirten Erdoğan, 'Bu rakamı terk etmek, böyle bir mamayı kaybetmek kolay bir iş değil, işin şeyi oradan başlıyor' dedi. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: 'Okullar var, anlatıldığı gibi 500 lira, bin lira öyle bir şey yok. Nerede! Bunun asgarisi bin 500, 2 bin liradan başlar, 20, 22 bin liraya kadar çıkar, böyle bir yapı. Bunların içinde kolejlerine, özel okullarına gidip özel okullardan sonra bu dershanelere gidenler var, bunlar da yaşandı. Bu bir defa ayrıca bir zannediyorum ciddi bir ters tepme oldu. Asıl bizi sıkıntıya düşüren, rahatsız eden şey şudur: Yasal veya yasal olmayan, bir ülkenin başbakanı nasıl dinlenir. Başbakanın dinlenmesinde mahkeme kararı diye bir şey olamaz, dinleyemezsin, mahkeme bununla ilgili karar veremez, cumhurbaşkanıyla ilgili veremez, Genelkurmayla ilgili veremez. Bunlar bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır, adileşmişlerdir. Sen nasıl dinlersin bir başbakanı? Ondan sonra kalkıp bize İslami ahkam kesme, bunun merci neresi olursa olsun, böyle bir şeyi anlamak, anlatabilmek mümkün mü? Benim uluslararası ilişkilerimi adeta izleyeceksin, dinleyeceksin, hatta hatta görüntüleyeceksin. Ben mesela enerji bakanımla görüşüyorum, görüşmemde devlet sırları var, uluslararası tahkime gidilecek bunları konuşuyoruz. Nereden konuşuyoruz? Güvenli hattan konuşuyoruz, yani kriptolu hattan konuşuyoruz. Bunlar kriptolu hattı, güvenli hattı bile dinleyecek kadar izanını, her şeyini kaybetmiş insanlar. Ne yapmışlar? Devletin kurumlarına yerleşmiş, oradan güya devletin üst kademelerine güvenli telefon, kriptolu telefon veriyor. Bunun bizim dinimizde, İslam'da, insanlıkta yeri var mı? Amerika-Almanya arasında bile bu sıkıntıya neden oldu, İngiltere'de yaşandı.' Erdoğan, gazeteci Turgay Güner'in 'Zannediyorum kriptolu telefonları rahatça konuşun kumpası için yapmışlar' sözleri üzerine de 'Onların düşüncesi öyle. Bizim bir sabit kriptolularımız var, bir de seyyarı var ama bunlar seyyarı da sabiti de hepsini dinler duruma gelmişler' dedi. 'Bir kısım yargıyı bunlar ele geçirdiler' Dinlemeler, izlemeler, siyasiler ve başka pek çok örgütsel faaliyetlerle ilgili bir yasal takibat sürecine gidilip gidilmediği ve bunun bir soruşturmaya dönüşüp dönüşmediğine ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, 'Bunların şu ana kadar en önemli attıkları adım, bir defa tabi yargı, bir kısım yargı, bütününü buna katamam, bir kısım yargıyı bunlar tabi ele geçirdiler. Bunun içinde savcısı var, hakimi var. Yargıtay'ın hakeza öyle, Danıştay'ın hakeza öyle' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, 'Orada kilitleniyor anlamında mı söylüyorsunuz?' şeklindeki soruya, şu yanıtı verdi: 'Tabii şimdi ilk derece mahkemede icabında mesela çok enteresandır, belli bir süre içerisinde bana yapılan birçok hakaretler var. Bu hakaretlerde ilk derece mahkeme lehime karar verirken, üst yani Yargıtay'da lehime karar veriyordu. Ama şu olaylardan sonra çok manidardır şimdi ilk derece mahkeme lehime karar veriyor, bakıyorsunuz Yargıtay bozuyor. Hakaret çok açık net hakaret. Ben birçok hukukçularla da konuyu görüşüyorum, 'Tartışılmaz' diyorlar. Öyle bitsin diyorum arkadaşlara, çünkü kendim şeye girmek istemiyorum yani özellikle diyelim ki Kılıçdaroğlu'yla ,Bahçeli'yle böyle bir atışmanın içerisine girmek istemiyorum. Adam bakıyorsun ölmüş annemle ilgili, çocuklarımla ilgili iftira üstüne iftiralar yapıyor. Şimdi bu konuda eğer bir aceleye bu işi getirecek olursak, buradan olumlu bir netice çıkamayabilir. Onun için de tabi burada bu kurumların yeniden bir elden geçirilmesi, dizaynı gerekiyor. Biz HSYK olayında niye bu adımı attık? HSYK olayında bile oradaki belli isimler 'Biz Başbakan'a bunun hesabını soracağız' diyor, düşünebiliyor musun? 'Başbakan'a bunun hesabını soracağız' diyor. Kim bu adam? Yargı mensubu. Sen bunu nasıl söylersin ya? Çünkü adamların belli yerlerde, belli zamanlarda içerisinde tabi bir araya gelişleri var, ama bilmiyorlar ki yani kendi kurdukları tuzağın üzerinde bir tuzak var, bu da Allah'ın tuzağıdır. Orada işte bir insaf sahibi olan, bakıyorsun geliyor ondan sonra böyle bir durumu anlatıyor size. Yani bu yargıdaki vesayetin yeni bir türü. Bununla karşı karşıya kalındı. Fakat bunlar tabii aşılmaz işler değil, bunları aşacağız, çünkü hep söylüyorum, bu devleti biz sokakta bulmadık. Ve şu anda millet de bizden ne istiyor 'Devletime sahip çık' diyor. İşte bugün ve şu ana kadar yaptığım bütün mitinglerde, eğer meydanlar böyle kilitlenmişse, böyle lebaleb doluyorsa bu coşku, bu heyecan varsa, bakın daha kelimeyi ortaya atıyorsun alan kaynıyor. Niye, işte bundan, görüyorlar bunu ve ister istemez tabi bunun hesabını verecekler. Tehditler şunlar bunlar benim için hepsi hikaye. Ben ta baştan beri söyledim, ben vatanım için, milletim için kefeni yola, yani giyerek çıkmış bir insanım. Benimle beraber bu işe soyunmuş arkadaşlarım, kardeşlerim var. Biz burada gereği neyse bunu yapacağız. Öyle kalk sen Pensilvanya'dan bu ülkeyi karıştır, kusura bakmasın buna müsaade edemeyiz. Neymiş sıfatı 'kainatın imamıymış'. Nerenin imamı olursan ol, bu ülkeyi karıştıramazsın.' 'Bu bir örgüt buna cemaat, memaat denmez' 'Bu tahkikatın içinde o da var mı' şeklindeki soru üzerine Başbakan Erdoğan, 'Ne demek canım tabii olacak. Daha ne oluyor ki herşey dökülüyor ortaya. İşte görüyorsunuz yanında yıllar yılı beraber olmuş arkadaşı, öğrencisi Latif Bey neler anlatıyor ya adamcağız. Anlattığı şeyleri görünce ürpermeyecek misin? 15 yıl onu takip ettirmiş. 'Hocam takip ettirdin mi beni?' diyor, 'Takip ettirdim' diyor. Niye, 'E ne yapıyorsun, ne ediyorsun bileceğim' diyor. Arkadaşlar böyle bir hocalık, böyle bir imamlık olabilir mi? Ben bir de imam hatip mezunuyum, bana hocalarım hiç böyle bir şey öğretmediler. Bir çete, bu bir örgüt buna cemaat, memaat denmez. Pırlanta gibi cemaatler var, bunlarla hiç alakası yok. Sonra o kadar enteresan bir şey ki bakıyorsun işte alufte. Yok bilmem işte bir siyasi böyle bir alufteyle şey olacakmış da bilmem neymiş de filan falan, 'hemen' diyor 'geceyarısı haber verdirdim' diyor, 'aman ha bu tuzağa düşmesin', şuna bak. Böyle bir şeye, tabi, sen bu işleri mi takip ediyorsun. Sen alim, ilim erbabı bir zat mısın, yoksa bu işleri takip eden bir istihbarat elemanı mısın? Anlaşılır bir şey değil. Herşey var' ifadelerini kullandı. Erdoğan, daha önceki açıklamalarında 'Hesap soracağız' şeklindeki ifadesi hatırlatılarak, bu ifadenin içini dolduracak somut suç üstü verilerin elde edilip edilmediğine ilişkin soru üzerine de şunları söyledi: 'Bu konuda zannediyorum şu cevabım herşeyi halleder, İstanbul Başsavcısının yaptığı açıklama manidardır. Bakın ne diyor, daha 3 binde filan olduğu zaman, hani sanatçısı, bilim adamı şusu, busu herkesin dinlenmesi olayı, gazetecisi vesairesi filan falan, 'Daha bir çok klasörlerin geleceği anlaşılıyor' diyor. Şimdi burası ilginç. Şu anda bir defa tabi emniyetle yargı arasında, tabi burada da yine ben emniyetteki tertemiz olan insanlar var onları tenzih ederim, yargıda da hakeza, bir defa burada paralel yapı her iki tarafta koordine olmuş vaziyette. O koordine olmuş haliyle birisi kalkıyor, paslaşarak, orayla da işi koordine ederek oradan gidiyor icabında dinlemeyi, arama emrini herşeyini alıyor ve aldıktan sonra emniyet hemen müdahalesini yapıyor. Bakın yukarıya üstüne haber vermeden ve utanmadan, sıkılmadan birileri diyor ki bakıyorsun televizyonda zaman zaman dinliyoruz onların kendi kanallarında da bana özet bilgiler geliyor, yani bunlarda utanma filan kalmadı. Bunlarda ar, mar, haya hiçbir şey yok. Diyor ki; 'Üstüne haber verecekmiş' diyor. 'Üstüne haber verdiği zaman üstü ona müsaade eder mi?' diyor. Lafa bak, ya bunun sorumlusu kim? Vali. Bunun sorumlusu kim? Emniyet müdürü. Altında böyle bir şey olacak, bundan haberi olmayacak. Olur mu, nasıl böyle bir şey olur? Yani eğer üstünün izin vermeyeceği veyahutta 'evet' demeyeceği bir şeyse, demekki burada bir suistimal var sen bu suistimali gördüğün için altta o anlaştığın paralel yapının emniyet tarafındaki ayağıyla bu işi hemen bir oldu bittiyle çözelim, apar topar sabah 5'te 6'da evinden alalım herkesi, hop götürüp içeri atalım. Ve tabi bunu yaparken de hemen bunun öncesinde ne yapıyorsun? Yine paralel medya var. Paralel medya ile de ayağı kuruyorsun, çok gizli, gizli kaydı olan evrakları da anında onlara servis ediyorsun. Arkadaşlar inanın bu kadar alçaklık, bu kadar adilik olmaz ya, olmaz. Düşünün bunların işadamı olduğunu düşünün şimdi birçoğu işadamları var ki bu işadamlarının içerisinde tanıdığımız insanlar var. Bu insanlar, bu kamuya teşhir edildiği zaman bu insanların onuru ne olacak. Bu insanların kredibilitesi ne olacak. Kalkıyor adam mesela orada bir tane arkadaşlardan yine, ben yine gururla söylüyorum mesela daha önce buna Cumhuriyet gazetesi takmıştı bir zamanlar. Yasin El Kadı'yla ilgili şimdi bunlar taktı ve bunu o kadar ileri gidiyorlar ki bu da terbiyesizliğin daniskası diyor ki 'El Kaide'ye destek veren, onun yardımcısı, finansörü olan' Allah cezanızı vermesin ya. Ben bu adamı tanımasam, bu insanı tanımasam ben de yutacağım.' 'El Kaide'ye de karşı olan ve Türkiye hayranı olan, bu ülkeye hayran olan bir insan' diyen Başbakan Erdoğan, Yasin El Kadı Türkiye'de yatırım yapmaya hazırlanırken söz konusu gelişmelerin yaşandığına işaret etti. 'El Kaide Türkiye'ye yerleşemedi, yerleşme gayretleri var' 'Bu El Kaide lafını çok duyduk, MİT tırlarında duyduk, sayın Yasin El Kadı da duyduk, İHH baskınlarında duyduk. El Kaide ile ilgili daha uluslararası, daha büyük ölçekli bir hazırlık olduğundan mı şüpheleniyorsunuz?' şeklinde bir soruya karşılık Erdoğan, şunları kaydetti: 'Biliyorsunuz, El Kaide Türkiye'ye yerleşemedi, yerleşme gayretleri var. Biz tabi buna karşı tedbirlerimizi alıyoruz. Bu konuda benimle ilgili El Kaide'nin yaptığı çok ciddi biliyorsunuz açıklamalar var, olumsuz açıklamalar var. Ama bunu da onlar bildiği halde, işlerine gelmiyor. Şimdi yani bu paralel yapı, bu Pensilvanya değil mi Marmara gemisiyle ilgili olumsuz, aleyhte açıklamalar yapan. Yani 'Bu hükümetin onlara müsaade etmemesi gerekirdi' diyor. Kılıçdaroğlu aynı şeyi söylemiyor muydu, 'Biz olsak etmezdik' diyor. Aynı paralele düşüyorlar. Aynı şekilde bakıyorsunuz yine Mısır olaylarında aynı yere düşüyorlar. Suriye olaylarında Pensilvanya'nın bir tane oradaki mazlum, mağdur insanlarla ilgili bir açıklamasını duydunuz mu? Gazetelerinin, yayın organlarının bir ciddi anlamda bir açıklaması var mı? Soruyorum. İşin içindesiniz, yok. Başka yere hizmet ediyorlar, hizmet farklı.' Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, 'Paralel yapı ne istiyorlar. 'Siz gelip geçicisiniz, devleti biz yönetelim mi' diyorlar' şeklindeki sorusu üzerine, 'Bir defa bunların, dikkat ederseniz, bu proje yaklaşık 35 yıllık proje. 35 yıldır çalışıyorlar. Şimdi Pensilvanya'daki zat, aslında emekli olmuş bir zat değil. İstifaen, Diyanetten ayrılmış ve ondan sonra da kendisine, zaten tahsil itibarıyla da ilkokul mezunu bir zat, yeşil pasaport uydurmuşlar, bu yeşil pasaportla 1999'da biliyorsunuz Amerika'ya kaçmış bir zat. Tabii oraya yerleşti' yanıtını verdi. 'Vatanını çok sever, milletini çok sever, vatanını da çok sevdiği için de 15 yıldır vatan hasretiyle yanıyor. Ben tabii hakkımızda dedikodular üretilmeye başlayınca, 'yani ben güya Türkiye'ye dönmesini istemiyormuşum. Bunları duyunca 2 yıl, 3 yıl önce bir çağrı yaptım. Olimpiyatlarda, yani dönün dedim' diyen Erdoğan, şöyle devam etti: 'Tabii o zaman, böyle bir yani bir tezgahların döndüğünden haberimiz yok. İşte samimi görüşüyoruz ya ve gidiyoruz bunların olimpiyatlarında konuşuyoruz, yurt dışında okullarına davet ediyorlar, gidiyoruz. Bakan arkadaşlarım gidiyor. Yani biz refere oluyoruz. Onların, o ülkelerin devlet başkanlarına, hükümet başkalarına refere olduk. Şimdi bütün bunlar oldu, bütün bunlar yaşandı ve tabii bizim o çağrımıza, o davetimize oradan tabii hep bakıyorsunuz böyle çok farklı, her tarafa gelebilecek şekilde cevaplar. Neymiş, 'bizim burada huzurlu bir yönetim, buna herhangi bir sıkıntı düşmesin diye, gelmeyi düşünmediği, onun için orada bir müddet daha kalmasının faydalı olacağı' gibi cevaplarla iş geçiştiriliyordu. Tabii bugüne kadar gelmedi, kaç oldu, 15 yıl oldu, gelmedi. Kolay kolay da gelmez.' Savaş Ay'ın bir programında, siyasetle ilgili sorusu üzerine verilen cevaba dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu: 'İşte Hazreti Cebrail gelse siyasi parti kursa ona da oy vermem, diyor. 'Kusura bakma derim', diyor. Bakın öyle bir benzetme ki hani teşbihte hata olmaz denir, orada bir yanlış anlaşılma vardır, asıl anlamı teşbih hata kabul etmez. Yani öyle bir teşbih yap ki burada hata olmasın ama sen şimdi kalkıp Hazreti Cebrail'in bir melek olarak işi bellidir, kalkıp gelecek siyasi parti kuracak, ee sen ona oy vermeyeceksin. Bir defa itikadi noktada bir sıkıntı meydana getirir.' Başbakan Erdoğan, '2010 referandumunda nasıl siyaset yaptılar' şeklindeki soruya da 'İşte orada yargıyla ilgili tezgah, yargıyla ilgili beklenti. O noktadaki hazırlıklardı ve o operasyonu da başarılı yaptılar' diye yanıt verdi. 'Bunları ben hiç kale almıyorum' Erdoğan, başka bir gazetecinin, '17 Aralık süreci sonrası, ana hedef sizsiniz. bu artık belli. Pek alışık olmadığımız, sizin de alışık olmadığınız türden yeni şeylerle karılaştık. Kriptolu telefonlarınızın dinlenmesi, yasa dışı kayıtlar, bütün bu 17 Aralık'tan bu yana 3 aylık süreç içerisinde sizi, şahsınızı özellikle hedef alan konularda siz ne düşünüyorsunuz? Bir yerde bir şey çıktığında tepkiniz ne olur. Bir de içiniz rahat mı? Bu anlamda müsterih misiniz, şahsınıza yöneltilen suçlamalar konusunda' sorusunu da şöyle yanıtladı: 'Bir defa bunları ben hiç kal almıyorum. Çünkü burası artık benim şahsımı filan tamamen aşmış bir şey. Burada ulusal güvenliğe tehdit var. Bu ulusal güvenliği tehdide karşı biz her türlü tedbiri alırız. Şahsımın burada feda olması gerekiyorsa ben zaten fedayıcan etmişim. Her zaman bir lafım var biliyorsunuz: Abdestinden şüphesi olmayanın namazından da şüphesi olmaz. Rahatım. Adam kalkıyor, Kılıçdaroğlu, ona gönderilen montajlarla şunlarla bunlarla konuşuyor. Ondan sonra yok bilmem şu kadar milyar dolar. Ya bunlar para saymayı da bilmiyor. Bir odanın içerisine sığmayacak kadar parayı götürüyorsunuz, nasıl götürüyorsunuz bunu. Bu kadar aklın, mantığın alamayacağı şeyler.' Başbakan Erdoğan, bütün bunlara karşı devletin bekası için atılması gereken adımları attıklarını vurgulayarak 'Zaten başladık ama seçim sonrası bu süreci hızlandırma zorunluluğumuz var ve bunu yapacağız ve Bu süreç içerisinde şimdi her şey meydana çıkmaya başladı' ifadesini kullandı. 'Lütfen aklınızı kiraya vermeyin' 'Eğer bir yerde CHP güçlüyse AK Parti'ye oy verme, CHP'ye oy ver. Eğer, MHP orada güçlü CHP değilse AK Parti'ye oy yok, MHP'ye oy verin' denildiğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti: 'Siirt'te mesela, Mardin'de oralarda da BDP'ye yani, daha da ileri gidiyor, 'Cebrail'e oy yok, CHP, MHP, BDP'ye oy var.' Şimdi Allah aşkına 'Kainatının imamının' içtihatlarını görüyorsunuz, fetvasını görüyorsunuz. Şimdi bu fetvaya inanlara sesleniyorum ben: Ah benim canım kardeşlerim, lütfen aklınızı kiraya vermeyin. İradenizi kiraya vermeyin.' 'Bizim inancımızda, kula kulluk yoktur' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle dedi: 'Faniye kulluk yoktur. Baki olan ise sadece Allah'tır. Allah'tan başka kimseye bizim kulluğumuz olamaz. Sen Pensilvanya'daki zatın kulu musun ya? O yanlış yapamaz mı? 'Efendim o söylediyse onda bir hikmet vardır.' Hikmet arayışını bırak, Allah'ın emrine bak, Resulünün sünnetine bak. Ama öyle uygulamalar var ki kişiyi ubudiyet noktasında sıkıntıya düşürür. Kulluk noktasında sıkıntıya düşürür.' 'Gerçek alimlere bir haksızlıktır' Erdoğan, bir televizyon dizisinde yayınlanan sahneyle ilgili eleştirilerini de dile getirirken, şöyle konuştu: 'İşte ne diyor, Miraçtan Peygamber Efendimiz iniyor, kamyonete bindiriliyor ve böylece arkasında işte salatüselamlar geliyor, birisi önüne yatıyor, bilmem ne yapıyor. Maalesef son katıldığım olimpiyatlarda yaptığı açıklamada, Peygamber Efendimiz'in orada olduğunu, söylüyor. Peygamber Efendimiz gelmiş, o folklorik gösterileri seyretmiş yani. Bu kadar enteresan şeyler. Bu tabii gerçek alimlere bir haksızlıktır. Bu hakikaten üzücüdür. Onun için çok saf temiz kardeşlerimizin ben hala olduğuna inanıyorum. Yani o evlerde, yurtlarda filan saf temiz çocukları aldatan, kandıran ablaları kastetmiyorum, onların da kendilerini çek etmeleri lazım. Onlara şahsımla ilgili beddua seansları yapıyorlar. Bakan arkadaşlarımla ilgili beddua seansları yapıyor. Bu beddualar bumerang gibi döner, kendilerine vurur. Bunu iyi düşünmeleri lazım.' 'Kayış attı' 'Şu ülkede ben çok açık net bir şey söylemem lazım. Düşünebiliyor musunuz, 28 Şubat'ta Pensilvanya'daki zatın başörtüsüyle ilgili vermiş olduğu fetva var, bir de daha önce ondan 15 20 sene önce yine vermiş olduğu fetva var. İkisi birbirine tamamıyla zıttır' ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti: 'Orada itikadi olduğunu söyler, öncekinde ve 'Kuran'ın ayetlerine terstir, açamaz, şudur budur' filan derken, 28 Şubat sürecinde açma noktasında bu defa açıklamalar yapıyor. Nerelerden nereye. Akşam başka sabah başka. Olur mu böyle şey. Şu beddua olayında da 5 ay önce ne söyledi, 5 ay sonra ne söyledi? Buyurun! Yani orada, densizlik, diyordu, 5 ay sonra meşru oldu. Niye? Kayış attı.' 'Ameliyatımdan bugüne her şey çok daha güzel gelişti' Erdoğan, 'İki yıl önce 6 Mart'ta paralel bir gazetenin manşetinde 'Başbakan Erdoğan'ın iki yıl ömrü kaldı' diye bir haber yayınlandı. İki yıl tamamlandı, siyaseten mi acaba iki yıl ömür biçilmişti' sorusu üzerine, 'Siyasi olamaz çünkü seçim yok. Şimdi başka türlü götürme noktasında haberleri aldık. Onları duyduk ettik' yanıtını verdi. Allah'ın verdiği ömrü bir an öne, bir an sona kimsenin erteleme veya gereğini yapma yetkisi olmadığını ifade eden Erdoğan, 'Onun için biz ya Hafız deriz, ona sığınırız. Tedbirlerimizi alırız, yolumuza öyle devam ederiz. Onlar varsın böyle devam etsin. Ya Şafi dedik, şifanın en büyük vereni O'dur. Ve elhamdülillah ameliyatımdan bugüne her şey çok daha güzel gelişti. Şu anda bu maratonu ilk günlerimiz aratmayacak kadar götürüyoruz. Siyaseten meydandayız. Biz 'Müslümanım' diyenden bir şeyi bekleriz, Müslüman o kimsedir ki elinden ve dilinden Müslümanlar emindir, salimdir. Şimdi bakıyorsunuz beddualar var. Müslüman, bırakın Müslümana beddua etmeyi diğer insanlara bile beddua edemez, onun nezaketi bunu gerektirir. Ama bunlar çığırından çıkmış vaziyette' diye konuştu. 4 eski bakanla ilgili fezlekeler Erdoğan, '17 Aralık operasyonunda ismi geçen 4 eski bakanla ilgili Meclis'e gelen fezlekeler konusundaki tutumunun' sorulması üzerine de 'Ayın 19'unda arkadaşlarımız orada bulunacaklar' bilgisini verdi. Aynı gün kendisinin mitingleri olduğunu, mitinglerde bulunacağını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: 'Arkadaşlarımıza gerekli çağrılar yapıldı, arkadaşlarımız orada bulunacaklar. Fakat dikkat edilirse şu ana kadar anamuhalefet partisi bir soruşturmaya yönelik adım atmadı. Sadece bu toplantının yapılmasını istiyor. Tamam da niye soruşturmaya yönelik bir adım atmıyorsun? Burada dert başka. Dert: 'Acaba son 10 güne girerken bazı bir şeyler yakalar da belgeler, bilgiler filan yakalar da bunu biz kamuoyunda paylaşabilir miyiz?' Bunlar hukuk mukuk da anlamazlar, bunlar daha siyaseti öğrenemediler, çok acemisi bu işin. İşte onun için Anayasa Mahkemesinden birkaç kez döndüler, veto yediler. Güya hukukçuları da var, bir işe de yaramıyorlar. Bu olayda da soruşturmaya yanaşmıyorlar. Şimdi de o gün toplantı yeter sayısını 184 bulabilecekler mi bilemiyorum. Komisyonda da çoğunluk bizde oluyor. Yani bizim o komisyona 9 üye verme hakkımız var, 4 tane CHP'nin, bir diğerlerinin. Bu şekilde oluşan bir komisyon var. Dolayısıyla bu komisyonda, eğer böyle bir şeyin kurulması söz konusu olursa ki o da zannediyorum ayın 19'undan sonraki bir dönemde böyle bir adım atılacak olursa o zaten nisan ayı içerisinde olabilecek bir şey. Ama böyle bir noktada bunlar böyle bir adımı şu ana kadar atmadılar. Bunlarda böyle bir cesaret yok. Burada çok farklı gelişmeler olabilir. Benim 4 milletvekili arkadaşım asla bu şeylerden çekinmek gibi bir dertleri yok.' Başbakan Erdoğan, 'dört eski bakanın yargılanmak isteyip istememesiyle' ilgili soru üzerine de şunları kaydetti: 'Ortada herhangi bir suç unsuru yoksa, suç sabit değilse niçin böyle bir şeyi istesin? Bunlar gazete haberleriyle, gazete kupürleriyle... Bunlar bizim partimizi de biliyorsunuz o şekilde kapatma yoluna gittiler. Ve biz ki yola çıkarken bir şey söyledik. Ne dedik? '3Y' dedik. Yolsuzlukla yasaklarla yoksullukla mücadele. Biz bu mücadeleyi vermemiş olsaydık Türkiye'nin milli geliri 230 milyar dolardan 820 milyar dolara çıkabilir miydi? Biz bu mücadeleyi başarılı bir şekilde verememiş olsaydık eğitimde cumhuriyet tarihinin yapmış olduğu derslik sayısının yarıdan fazlasını... 205 bin derslik biz yaptık. Yollara bakıyoruz, bölünmüş yollarda 79 senede bunların yaptığı bölünmüş yol 6 bin 100 kilometre, biz şurada 17 bin kilometre bölünmüş yol yapmışız. Yolsuzlukların olduğu bir ülke bunu yapabilir mi? 23,5 milyar dolar IMF'e olan borç MHP'nin borcu, o getirdi, CHP'nin yavrusu DSP ile birilikte. Bize bunu bıraktılar. Bunu biz ödedik, biz bitirdik. 'Milliyetçiyiz' diyenler 27.5 milyar dolar Merkez Bankamızın döviz rezervi vardı, şu anda 128 milyar dolar döviz rezervi var. Yolsuzlukların olduğu bir ülkede buraya gelebilir misiniz? Sağlıkta zaten devasa bir patlama var. Çok enteresan, bu olaylarda gelen bir nokta var. Üçüncü havalimanı ile ilgili olarak yapılan ihale 46 milyar dolar, oranın müteahhitlerini bile bunlar yemeye kalktı.' Erdoğan, üçüncü havalimanının yapımının neden engellenmek istendiğiyle ilgili bir soruya, 'Oradaki müteahhit firmalardan herhalde mama almadılar bunlar. Bunlar biliyorsunuz, paralel yargıyı da kullanmak suretiyle bazı şeyleri haraca bağlıyorlar. Neyle? Şantajlarla. Şimdi burada bunlar çok çok önemli. Aynı zamanda uluslararası bir casusluk da. Bir savaşa, Allah göstermesin, girecek olsak düşman nereyi vurur? Ya gelir havaalanlarını vurur, ya köprüleri vurur' diye cevap verdi. '17 Aralık'tan sonra Ergenekon davasına bakışınız değişti mi' sorusunu Erdoğan, '17 Aralık öncesinde zaten intikam timleri kurulmuş. Bir kısım yargı mensupları adeta intikal timi gibi hareket ediyor. Bunu yerel mahkemede de üst mahkemede de görüyorsunuz. 'Ben bunu burada ne kadar daha fazla yatırırsam, o kadar kardır' diyor. Böyle bir adalet olur mu? Ne kadar erken karar verilirse o kadar adil davranmış olursunuz. Bunların böyle bir derdi yok ki. 'Ne kadar fazla yatarsa ben bundan intikamımı o kadar almış olacağım', mantık bu' yanıtını verdi. 'Bazı medya gruplarının attıkları başlıklara dikkat edin' Erdoğan, '28 Şubat mahkemelerinin yargılamaları veya haksız kararlarıyla ilgili bir şey yapılması gerektiğine inanıyor musunuz' sorusu üzerine de bu konularla ilgili çalışmalar olduğunu belirtti. 28 Şubat ile ilgili yalnızca Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) muvazzaf veya emekli mensuplarının yargılanmasının doğru olduğuna inanmadığını, bunu daha önce de söylediğini dile getirdi. 'Bir kısım sermaye bir kısım medya, bunlar o dönemin çok ciddi şakşakçılarıydı' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Dolayısıyla bunlar neden dinlenmiyor da sadece TSK'nın mensupları dinleniyor çünkü o arada o işin içerisinde bizzat yer alanlar var. Sivil kanat. Bu konuyla ilgili bu süreç içerisinde sivil kanada da bu iş uzanabilir, yeni düzenlemelerle birlikte. O paralel yapıyla ilgili olarak, paralel yargı diyelim, yine tenzih ediyorum iyilerini, bu işin dışarıda pazarlamacıları, komisyoncuları var. Bu komisyoncularla beraber bu işler götürülüyor. Çok açık, net ortada. Bundan dolayı seçim kampanyasında bazı medya gruplarının mesajlarına, attıkları başlıklara dikkat edin. Bu başlıklara baktığınız zaman buralarla bağlantılı olan tiplerdir, bunun endişesini taşıyarak o başlıkları atıyor, ona göre köşelerini yazıyorlar. Bunların hepsi buradan kaynaklanıyor.' 'Paralel yapı ülkenin karışmasını istiyor' 'Çözüm süreci hangi aşamada ve paralel yapının buraya müdahalesi ne noktada' sorusuna karşılık da Erdoğan, TBMM tatile girmeden yeni Demokratikleşme Paketi'nin Genel Kuruldan geçtiğini, paketin sürece yönelik çok ciddi adımlar içerdiğini anımsattı. Özellikle bölgeyi rahatlatacak bir hava oluştuğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu: 'Bu 'paralel yapı' dediğimiz fenomen burayı da hedef alıyor. Çünkü onlar ülkenin karışmasını istiyorlar. Ülkeyi karıştırmaya muktedir olamayınca bundan rahatsız oluyorlar. Çünkü onlar da buradan nemalanıyordu. Ama şimdi ülke sükut bulursa... Ne diyorlardı? 'Güneydoğu'daki sükuneti biz sağladık' diyorlardı. Neyle oralardaki dershaneleriyle sağlamışlar. Tamam, şu anda dershaneleriniz yine var. Siz eğer bu sükuneti sağlamak gibi bir idealiniz varsa bu işte 2015'in Eylül'üne kadar devam edeceksiniz.' Yeni düzenlemeyle bir partinin devlet yardımı alabilmesi sınırını yüzde 7'den yüzde 3'e düşürdüklerini ifade eden Erdoğan, şunları belirtti: 'Seçim barajı' konusunda ise bir anlaşma sağlayamadıklarını söyledi. Erdoğan, 'Bütün bunlarla bugüne kadar bizim tespit ettiğimiz talepleri, çözüm sürecine oturttuk ve yasal düzenlemesini de ona göre yaptık. Hiçbir yasal düzenleme veya hukuk o gün koyduğunuz noktayla bitmez. Tekamül denilen bir olay var. Bunu zaman içerisinde güncellemek durumundasınız. Bugün hala 30, 40, 50 yıl öncesinin yasalarıyla idare ettiğimiz bazı düzenlemeler var. Artık burada kalmak gibi bir şey söz konusu olamaz. Bunun sürekli güncellenerek o günün şartları neyse ona göre ayarlamamız gerekiyor.' AK Parti kurulurken güneydoğu illerini dolaştığında kendisine 'Sadece olağanüstü hali kaldırın, biz sizden başka bir şey istemiyoruz' denildiğini aktaran Erdoğan, iktidara geldiklerinde 'olağanüstü hal' uygulamasını hemen kaldırdıklarını anımsattı. Erdoğan, 'O dönemde kaldırmamıza rağmen ondan sonra çıkardığımız maddelerin sayısı 50, 60, 100'ü buldu. Durmadık. 'Silah sussun, siyaset kazansın' dedik, yok. Samimi davranmadılar hala da davranmıyorlar. Öyle olmasına rağmen, onlar istedi diye değil o bölgedeki insanımız neye layıksa onu yapalım, Batıda ne varsa doğuda, güneydoğuda da o olsun, ülkemizin 780 bin kilometrekaresinde vatandaşlarımız hepsi aynı hak ve hukuka sahip olsunlar.' 'Birinci Gezi kalkışması, ikinci Gezi kalkışması... Sokakları yakıyorlar, yıkıyorlar, yağmalıyorlar, ateşe veriyorlar, öldürüyorlar... Tüm bunlar oluyor, fakat hiçbir şey olmuyor. Ne hakimi ne savcısı kimse hesap sormuyor. Siyasi parti genel başkanları, medya patronları, iş adamları bu kalkışmalara, yağmalara, yakmalara, yıkmalara destek veriyor. Toplum bundan sıkıldı. Bu konularda nasıl önlem alacaksınız?' sorusuna Başbakan Erdoğan, şu cevabı verdi: 'Ukrayna-Türkiye benzetmesi veya farklı ülkelerle benzetmeler uygun değil bana göre çünkü Türkiye başka, o ülkeler başka. Koşullar başka, örf, adet bunlar bambaşka. Meclisimiz bizim öyle zannediyorum bu son 19'undaki olay sebebiyle nisanın ilk haftasını da tatil kararı alabilir ve nisanın birinci haftasından sonra da çalışmaya başlar. Bizim öncelikli görüşeceğimiz bazı yasa düzenlemeleri var, bunlara devam edeceğiz. Gerek yerel mahkemeler noktasında gerek güvenlik, gerek üst mahkemeler noktasında bu düzenlemeler tam manasıyla yapılmadıktan sonra, buraya çözüm getirmek mümkün değil. Önce bunun çözülmesi lazım. Çünkü bir kısım paralel yargı inanın artık adil karar vermiyor. Maalesef tamamıyla ön kabullerle ön yargılarla kararlar veriyor. Bunu görüyoruz. Bunu şahsımda yaşıyorum. Çünkü etrafımdaki birçok yargı mensubuyla hukukçu arkadaşlarımızla oturuyoruz, konuşuyoruz. Şimdi adam kalkıyor, 'hırsız başbakan' diyor. Bunu diyen kim? Anamuhalefetin başındaki adam diyor. Yargıda birisine 'hırsız hakim, savcı' deseler acaba kabul görür mü? Ne diyor? 'Ağır eleştiriye girer, sen siyasetçisin' diyor. Dikkat et, 'hırsız Tayyip' desen bunu bir yere uydurursun ama 'hırsız başbakan' diyorsun. Bu ülkenin başbakanına sen bu şekilde bir yakıştırma yapıyorsun. Yani bunun olmadığı bir yapı, kesinlikle reforme edilmesi lazım. İşte onun için önümüzde bir reform süreci var. Onun üzerine de yoğun bir şekilde gideceğiz. Buradan süratle bir neticeye varmamız lazım ki burada paralel vesayete de inşallah son verelim.' 'Sizin anketlerde son durum nedir? 30 Mart sonrası, cumhurbaşkanlığına aday olacak mı olmayacak mı Sayın Erdoğan' sorusuna, Erdoğan, 'Ben sizin kadar meraklı değilim o konuda' karşılığını verdi. 'Bütün bunlar Erdoğan, cumhurbaşkanı olmasın oluyor şeklinde yaygın bir görüş var. Aday olmazsanız, bu hesapları yapanların, hesapları tutmuş olmayacak mı?' sorusuna, Erdoğan, 'Şunu peşinen tekrar söyleyeyim: Benim şu anda her şeyim 30 Mart. Arkadaşlarımla hep buna kilitlendik. Çünkü 30 Mart'ta bizim birinci parti olarak çıkmamız lazım. Yapılan kamuoyu araştırmaları falan, bu konuda iyi çalışan bir partiyiz, gösteriyor ki biz şu anda birinci partiyiz' cevabını verdi. 'Onlar için koltuk önemli'- AK Parti genel başkanı olarak, 3 genel, 2 yerel, 2 tane de referandum geçirdiğini hatırlatan Erdoğan, 7 seçimde de AK Parti'nin kazandığını söyledi. 'Siyaset niye yapılır?' diye soran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: Eğer Kılıçdaroğlu bir liderse ki böyle bir özelliği yok, ancak genel müdür. Sen niye bu işe soyundun? Yani partiyi birinci parti yapmak için değil mi, iktidara taşımak için değil mi? Şu 4 yıl içinde 3 seçime girdi, 3'ünde de arkadan nal topladı. Sayın Bahçeli bildim bileli partisinin başında. O, bizim ilk kazandığımız seçimde de parlamentoya da girememişti, biz CHP ile ikimiz girmiştik. O giremedi, 2002. Fakat hiç umurunda değil. onlar için koltuk önemli, koltuğun sıcaklığından vazgeçemiyor. Ben de diyorum ki bu seçimde AK Parti birinci parti olmazsa ben çekilmeye varım, genel başkanlıktan çekilirim. Kılıçdaroğlu genel başkanlıktan çekilebilir mi? Bahçeli genel başkanlıktan çekilebilir mi? İkisi de çekilemez. Niye? Çünkü onlarda böyle bir ideal, böyle bir aşk yok. Onlar için tek şey şu koltuk kaybolmasın. Zaten birisi kasetle geldi herhalde kasetle gideceği günü bekliyor. Öbürünün de zaten hiç umurunda değil, tamamen bir ideoloji, o şekilde yürütüyor. Diyorum ki buraya gönül veren vatandaşlarım, CHP'ye, MHP'ye gönül veren kardeşlerim, gelin bu işi yeniden bir kantara çıkarın. Olay, vatan millet meselesiyse o zaman burada el ele vermek suretiyle 'Beni madem temsil ediyorsun, iktidara taşıyamayacaksan ben senin arkandan niye geleyim?' Bu soruyu bir sorun.' 'Onların hepsi lehte netice veriyor'- 'Güçlü bir muhalefet olsaydı böyle darbe teşebbüsleri, 17 Aralık, 25 Aralık'taki operasyonlar olmazdı diye düşünüyor musunuz' sorusuna Erdoğan, 'Güçlü bir muhalefet olsa güçlü bir demokrasi olur zaten' yanıtını verdi. 'Daha keyifli olmaz mıydı' denilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, 'Güçlü bir muhalefet olmadığı için biz iktidarız hem muhalefetiz, bizim durumumuz bu. Onlar sandıktan çıkamayacaklarını gördükleri, anladıkları için bundan dolayı da sandık dışı yollara başvuruyorlar. Bakın DHKP-C diyor ki: 'Ben, yaptım bu işi.' Adam diyor ki: 'Hava kararmıştı dolayısıyla elektrikleri kestiler, hükümet bu elektriği kim kesti onu bulsun' diyor ve diyor 'Katilini bulsun.' Yahu adam üstleniyor bu işi zaten. İşin bir bu boyutu var. İki: burada sebep netice ilişkisine bak. Nerede oluyor bu olay ve bu olayın olduğu yerin gittiği bölge neresi? Benim muhitim orası, büyüdüğüm yer, çok iyi bilirim oraları. Ama kendi önüne bir şey veriyorlar. Biliyorsunuz kılavuzu malum olanın işte böylece neticesi de bu oluyor. Bizim şu anda kamuoyu araştırmalarında, hamdolsun görünen o ki 45-50 bandında bir netice' dedi. 'Bu yasa dışı ses kayıtlarının bir etkisi olmamış o zaman' denilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, 'Onların hepsi lehte netice veriyor' ifadesini kullandı. Şu anda büyükşehir mitinglerini yaptıklarını, seçime kadar 30 büyükşehirin tamamına gideceğini belirten Erdoğan, söz konusu şehirlerin seçmenin yüzde 75'ini oluşturduğunu vurguladı. Bu nedenle büyükşehir mitinglerini önemsediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, 'Temenni ederim ki bunlar daha da olumlu bir netice inşallah versin' diye konuştu. Kırım'da yaşanan olaylar- '27 Nisan bildirisinden sonra da yaşanmıştı, sizin şahsınıza ya da partinize yönelik tüm saldırılardan sonra oyunuz artıyor. İnsanlar etrafınızda kenetleniyor. Sonra bunun oya yansımasının ardından birileri çıkıp diyor ki o gün 27 Nisan bildirisini savunanlar, sonra anlaşma vardı diyorlar. Bu seçimde de oyunuzu artırırsanız, paralel yapı 'Erdoğan'ın kumpası' der mi?' sorusunu Başbakan Erdoğan, 'Onu 31 Mart'tan sonra konuşalım' diye yanıtladı. 'Kırımlı Tatarların lideri Mustafa Cemil Kırımoğlu ile yayından önce görüşme yaptınız. Hem oradaki referandum hem gidişat... Böyle bir soğuk savaşa mı gidiyor? Hem de Kırımlı Tatarların Türkiye'den beklentileri... Sizin bu görüşmede onlara verdiğiniz mesaj nedir' sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi: 'Şu anda gerçekten Kırım'daki kardeşlerimizin durumu iç açıcı değil. Şimdi Mustafa Cemil kardeşimizle bunları konuştuk. Konuyla ilgili olarak gerek Dışişleri Bakanımız Davutoğlu gerekse ben belli girişimlerde bulundum. Sayın Davutoğlu'nu zaten daha önce bir Ukrayna'ya gönderdim. Ukrayna'da hem merkezi yönetimle hem de Kırım Özerk Cumhuriyeti'nde görüşmeler yaptı. Tabii bütün bu görüşmelerden sonra bir hasıla elimizde var. Daha sonra Roma'da bir toplantı oldu bu konularla ilgili. Orada Lavrov'la, Kerry ile görüşmeler yaptılar. Ayrıca ben gerek Sayın Putin ile gerek Sayın Merkel'le bu konuyla ilgili görüşme yaptık. Bu konuyla ilgili yaptığımız görüşmelerde hep şunu söylüyorlar: 'Kırım'ın toprak bütünlüğünü, işte Tatarlar, Ukraynalılar ve Ruslar olarak bir birlik beraberlik içerisinde biz de korumaktan yanayız, aynen sizin gibi düşünüyoruz.' Tabii bu ne derece güven vericidir ayrı bir konu. Çünkü şu anda yaklaşımlar, Sayın Kırımoğlu'nun ifadesine göre bizi pek tatmin etmiyor. Böyle bir sıkıntı var. Merkezi yönetimde yapıyı olumlu karşılıyor. Ama tabii mali noktada tabii şu anda merkezi yönetim ciddi bir sıkıntı içerisinde. Gerçi Avrupa Birliği'nin şu anda bir 16 milyar avro gibi bir yardımı söz konusu ama bu tabii ne zaman gelir, nasıl gelir, acaba böyle bir geçiş hükümetine böyle bir parayı verirler mi vermezler mi bunlar da ayrı bir konu. Biz öyle de olsa böyle de olsa Kırım Özerk Cumhuriyeti'nin yanındayız, onların hakkını hukukuna korumak için her zeminde gerek Rusya ile görüşmelerimizi devam ettireceğiz, Almanya ile öyle zannediyorum şu önümüzdeki gün içerisinde Şansölye ile bir görüşmem olacak, o da öyle bir şey arzu ediyor. Bu arada Azerbaycan, Kazakistan ile bazı görüşmeler yapacağım. Bu görüşmelerle birlikte tabii Rusya'da yapacağım görüşmeyle Ukrayna'yı ve Kırım Özerk Cumhuriyeti üzerindeki bizim olumlu istikamette alınabilecek bir netice için baskılarımızı artıralım istiyoruz.' 'İzmir, böyle bir belediyeyle yönetilmeyi hak etmiyor'- İstanbul'daki ilçeler dahil 36'ncı mitingi yaptıklarını ifade eden Erdoğan, bugünkü programına ilişkin de bilgi verdi. İlk olarak Adnan Menderes Havalimanı'nın yeni yapılan bölümünün açılışına ardından Aydın ve Kahramanmaraş mitinglerine katılacağını ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: 'Aydın da büyükşehir oldu ilk defa. Orada inşallah 30 Mart'ta büyükşehir statüsünü almış olacak. Fakat çok enteresandır, bunların büyükşehir olmasına bu CHP karşı çıkmıştır, MHP, BDP karşı çıkmıştır. Çünkü bunlar büyükşehir nedir, bunları bilmiyorlar. Ben de vatandaşıma diyorum ki: Ey vatandaşım, ey sevgili kardeşim, bunlar sizin büyükşehir olmanıza karşı çıktılar. Sizin büyükşehir olmanızı istemeyen bu insanlar sizden gelip de hangi yüzle oy isteyecekler? Bunlar büyükşehir nedir bunu bilmezler, anlamazlar. Bunlara niye oy veriyorsunuz? Bak ben belediyecilikten geliyorum, üstelik İstanbul gibi bir ilin büyükşehir belediye başkanlığını yaptım. Bu nedir, bu ne değildir bunun çilesini çektim, bilirim. Ama şimdi burada AK Parti olarak istiyoruz ki bu şehirlerimiz çok daha farklı bir güzelliğe kavuşsun.' Başbakan Erdoğan, merkezi yönetim olarak Aydın, İzmir ve Manisa'da verdikleri hizmetin haddi hesabı olmadığını dile getirdi. 'Antalya'da son yerel seçimin ardından alınan netice sizi üzmüştü. İzmir'de de görüyoruz ki hükümet olarak ciddi yatırımlar yaptınız. İzmir'i kaybetme ihtimali sizi üzer mi' sorusu üzerine Erdoğan, 'Üzer tabii niye üzmesin' diye konuştu. İzmir'i ülkenin önemli bir parçası olarak gördüğünü vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: 'İzmir, böyle bir belediyeyle yönetilmeyi hak etmiyor. Yani bundan, bunu kurtarmamız lazım. Ben İzmir gibi bir ilde kanalizasyonların aktığını veyahut da bu çirkin yapılaşmaların olduğunu görmek, doğrusu beni kahrediyor. AK Partili belediyelerin olduğu büyükşehirlere bir gidin, oraların güzelliklerini görün. Onun için de biz AK Parti mutlu şehirler diye çıktık yola. Büyük medeniyet yolunda insan, demokrasi, şehir dedik. Her şeyde bir anlam var neyi nereye yüklüyoruz. Bizim de tabii İzmir'de istediğimiz işte burası da daha mutlu, daha müreffeh olsun, 'ben nasıl güzel bir şehirde yaşıyorum' bunun tadına varsın, istediğimiz, arzu ettiğimiz bu. Şimdi havadan geldiğiniz zaman Adnan Menderes'e indiğinizde orada AK Parti'nin şehircilik anlayışını görüyorsunuz. Çevre yollarına girdiğiniz zaman AK Parti'nin şehircilik anlayışını görüyorsunuz, tünellere girdiğiniz zaman bizi görüyorsunuz. Şimdi İstanbul-İzmir bu otoban yapılacak burada bizim ufkumuzu görüyorsunuz. Şurada bir belediye olarak su yok, su. O suyu da biz getirdik. Burada Gördes Barajı'nı yaptık su getirdik buraya, nasıl belediyesin sen ya?' Muhabir: Kadir Karakuş- Enes Kaplan- Kurbani Geyik-Halil Şahin- Eda Ünlü Özen | AA
Erdoğan: 'Twitter'ın Arkasında Youtube Var'
Erdoğan: Yaralılar oluyor, bunlarla ilgileniyoruz. Şu anda hala öldürmeye devam ediyorlar. Daha önce bir helikopterle bizim hava sahamızı ihlal ettiler Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “MİT’in aranan TIR’ları bizi bu Bayırbucak Türkmenlerine yardım götürüyordu. Bunlar yapıldı diye biz Bayırbucak Türkmenlerini yalnız bırakamazdık, yine de bırakmayacağız. Süleyman Şah Türbesi’ne karşı böyle bir yanlışlık olacak olursa orada da gereken yapılacaktır” dedi. Twitter’ın arkasında Youtube’un olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan, Twitter yasağı hakkında “Bu hesaplar maalesef kapatılmıyor. Bizim yapmamız gereken sorumluluk noktasında olan biri olarak, bu işi düzelttiniz düzelttiniz. Düzeltmediniz biz de kapatırız. O zaman yasaklara uysunlar biz de yasağı kaldıralım. Twitter dediğiniz olay nedir? Bir şirket. Bu olayın arkasında aslında Youtube var. Youtube’un avukatlarıyla çalışıyorlar. Bir avukat hanım kardeşimize hiç edebe adaba uymayan bir şey yaptılar” dedi. Başbakan Erdoğan Gülen cemaatinin rüşvete karıştığını belirterek, “Himmet adı altında rüşvet, kurban derisi topluyorlar. Bunları makbuzu yok. Nereye gittiği belli değil. Ben 17 Aralık olaylarını bir taraftan olumsuz görürken bir taraftan da her şerde bir hayır vardır diye görüyorum” dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Star ve NTV’nin ortak yayınında Oğuz Haksever’in sorularını yanıtlıyor. Erdoğan’ın açıklamaları şöyle: “Bugün önce Kastamonu’daydık. Çoşku iyi, ilgi iyi. Ardından Samsun’a geçtik. Kastamonu’da bir şey dikkatimi çok çekti. Belediye başkan adayımız yıllarca belediyede ikinci adam olarak çalışmış, fen işlerini yönetmiş, belediye başkanımızın ciddi bir rahatsızlığı var. Bu süreçte yönetimi o götürdü. Orada MHP’nin adayı ortaokul mezunu bir kişi. Belediyecilik deneyimi hiç yok. Bizim adayımız hem üniversite mezunu hem de yıllarca belediyeciliğin içinde yaşamış biri. İnanıyorum Kastamonu halkı bunu değerlendirecektir. Biz merkezi yönetim olarak Kastamonu’ya çok hizmet verdik. Bütün bunları bütünleştirmek istiyoruz. Samsun’a geldik. Samsun benim 57. mitingim oldu. Samsun tarihi bir mitingti. Öyle zannediyorum ki Cumhuriyet tarihinde Samsun’da böyle bir miting görülmemiştir. Yüz bini aşkın bir katılımın, çoşkunun olduğu bir miting oldu.” ‘Angajman kuralları ihlal edilirse karşılık verilecektir’ “Şu anda Suriye ile ilişkilerimizin geçmişi, 3 yıllık son süreç ortada. Sınır komşumuz, kardeşlerimiz ve yönetimle olan ilişkilerimiz çok çok olumluydu. Bu olaylar başlamadan önce biz bazı şeyleri kendilerine uyardık. Bu olaylar Suriye’ye de sıçrayabilir. Gelin Baas rejimini bir değişime uğratalım. Hatta beni arabasına alır gezdirirdi. Son görüşmemizi Asi Nehri kıyısında yaptık. 3,5 saatlik bir görüşmemiz oldu. Biz tabii o zamanlar böyle bir Esad’ı beklemiyorduk. Telefon diplomasisi yürüttük. Ölümler, öldürmeler devam ediyor. Ahmet Bey’i gönderdim. Kendisi 6 saat görüştü. Özel temsilcilerimi gönderdim. Niyetimiz çok samimiydi. Bir Ramazan akşamıydı camilerin bombalanması olunca ben kendisini aradım. Yarın Cuma. Ne olur talimatınızı verin, şu insanları yarın öldürmesinler. Onu dedi benim adamlarım yapmıyor dedi. Şebbia’ları kendi adamları gibi göstermiyor. Oysa onlar onun adamları. Yaklaşık 160 bin can kaybı var. 8 bin çocuk. Açık kapı politikasıyla çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Yaralılar oluyor, bunlarla ilgileniyoruz. Şu anda hala öldürmeye devam ediyorlar. Daha önce bir helikopterle bizim hava sahamızı ihlal ettiler. Yeni angajman kurallarından hareketle uçaklarımız bu helikopteri vurdu. Şu anda da aynı şekilde bizim hava sahamızı ihlal eden, 1-1,5 kilometre ihlal ettikleri bana bildirildi, bizim uçaklarımız tarafından vuruldu. Kesep bölgesi tekrar Özgür Suriye Ordusu tarafından ele geçirilince bunlar orayı bombalamaya başladı. Bundan sonra da angajman kuralları ihlal ederse karşılığı verilecektir. Çirkin olan bizim muhalefetin bunu kullanması. Biz seçim sathı mahallindeyiz diye bu olaya göz mü yumacağız. Bizim 74 tane vatandaşımızı şehit ettiler. Muhalefet başta CHP olmak üzere bunları hala övmeye çalışıyor. Bu siyaset malzemesi olabilir mi? Senin yapman gereken böyle ulusal bir konuda hükümetinin, silahlı kuvvetlerinin yanında yer almak. Bu bizim bir milli meselemizde bile muhalefetin ne denli ayrı düştüğünü göstermektedir. Bizim tabii bunları dinleyecek halimiz yok. Süleyman Şah Türbesi ile ilgili de burayla ilgili İŞİD’in bir sıkıntısı var. Burada Türkmenler vardı. Onların zayıf düşmesi geri çekilmelerine yol açtı. Geri çekildikleri gün 80 şehit verdiler. MİT’in aranan TIR’ları bizi bu Bayırbucak Türkmenlerine yardım götürüyordu. Bunlar yapıldı diye biz Bayırbucak Türkmenlerini yalnız bırakamazdık, yine de bırakmayacağız. Süleyman Şah Türbesi’ne karşı böyle bir yanlışlık olacak olursa orada da gereken yapılacaktır. Bu topraklar bizim topraklarımızdır. Yaklaşık 10 dönüm bir arazidir o. Uluslararası anlaşmalarla garanti altına alınmış bir toprağımızdır.” Niğde saldırısı “Niğde olayında bir Kosovalı, bir annesi babası farklı ülkeden, bir diğeri de Makedon. İkisi yaralı ele geçirildi, biri de yakalandı. Ankara’ya getirildiler. Bağlantıları nedir? Suriye’de aldıkları eğitimler filan. Silahı yanlarında sünnet olduğu için taşıdıklarını iddia ettiler. Belli bazı bilgiler elde edilmiş durumda. Üzerine gerek istihbarat birimlerimiz, gerek yargı gerekeni yapıyor.” ‘Pensilvanya denilen bir olay var’ “Bir defa karşımızda bu seçimlerde özellikle ortaya çıkan Pensilvanya denilen bir olay var. Bu olayın yasak olmasına rağmen bir cumhurbaşkanı, başbakan, genel kurmay başkanı dinleniyorsa, bakanlar dinleniyorsa… Bu bir defa hem yasalara aykırı he de Diyanet İşleri Başkanımız’ın dediği gibi inancımıza aykırı. İnancımızda kimseyi dinleyemezsiniz. Ama bunlar önce dinliyor, sonra bunu bir tehdit ve şantaja dönüştürüyor. Halkımızın bu konuda gereken hassasiyeti göstermesi lazım. Bunun bir kısım yargıya ulaşmış olması ve güvenlikle de ortak hareket etmesi ulusal güvenliğimiz için de sıkıntı yaratıyor. Ben alanlarda bu konuyla ilgili tepkiyi görüyorum. Vatandaşlarımızın sabırsızlığını görüyorum. Ümit ediyorum ki vatandaşlarımızın beklentisi olur. Himmet adı altında rüşvet, kurban derisi topluyorlar. Bunları makbuzu yok. Nereye gittiği belli değil. Ben 17 Aralık olaylarını bir taraftan olumsuz görürken bir taraftan da her şerde bir hayır vardır diye görüyorum.” 'Arkasında Youtube var' “Bizi üzen boyutu budur. Şu anda biz 10 milyon tablet bilgisayar dağıtmanın hazırlığı içerisindeyiz. 260 bin tablet bilgisayar dağıttık. Bu hükümet böyle bir hükümet, Tayyip Erdoğan böyle bir hükümetin başbakanı. Bizim derdimiz Twitter’ın kendisi değil, yaklaşımı. Twitter’da böyle ahlaksızlar türer de siz defaatle uyarmamıza rağmen, mahkeme kararlarını göndermemize rağmen bunu yaparsanız bize düşen de budur. Bazı yazarlar televizyonlarda yorumlar yapıyor, Ak Parti, başbakan prestij kaybediyor. Hiçbir şey kaybettiğim yok. Ben meydanlara bakarım. Türkiye’den Twitter’a giden talep ikidir. ABD’den giden 679 talep toplam taleplerin neredeyse yüzde 80’idir. Almanya’ya geliyorum. Twitter Alman hükümetinin talebi üzerine Neo Nazi hesaplarını engellemiştir. Fransa’da ırkçı talepler mahkeme kararı üzerine kaldırılmıştır. Hindistan’da Bodo kabilesi ile ilgili çıkan olaylar nedeniyle ülke genelinde yasaklanmıştır. İngiltere Başbakan Cameron 2010 yılında çıkan olaylar sırasında provokatif olaylar nedeniyle Twitter’a yasak getirebileceğini ifade etmiştir. Ben ülkemdekilere soruyorum, bütün bu olaylar karşısında hukuk tanımazlığınız nedir? Mahkeme kararı Twitter’a iletiliyor. Hiç duymuyor. Sen benim ülkemin ulusal güvenliğini tehdit ediyorsun. Başbakana birileri kalkacak başçalan diyecek. Bütün bunlara rağmen kendileri uyarılıyor ama kaldırmıyorlar. Bu hesaplar maalesef kapatılmıyor. Bizim yapmamız gereken sorumluluk noktasında olan biri olarak, bu işi düzelttiniz düzelttiniz. Düzeltmediniz biz de kapatırız. O zaman yasaklara uysunlar biz de yasağı kaldıralım. Twitter dediğiniz olay nedir? Bir şirket. Bu olayın arkasında aslında Youtube var. Youtube’un avukatlarıyla çalışıyorlar. Bir avukat hanım kardeşimize hiç edebe adaba uymayan bir şey yaptılar. Ben anlamıyorum bu köşe yazarlarını. Neyin, kimin avukatlığını yapıyorlar. Çeşitli ülkelerden örnekler verdim. Bizim ülkemiz muz cumhuriyeti değildir. Şu anda bir iki taneyle ilgili tamam dediler ama sayı bir iki değil ki. Benim bildiğim 700’e yakın uygulama var. Bunlar şimdi peyderpey kendilerine bildiriliyor. Kaldırmaları halinde gereği yapılır. Uyarıyoruz, gereğini yapmıyorsun. Ben tabii sayın cumhurbaşkanımız böyle bir şey yapmış olabilir. Ben aynı şeyi paylaşmıyorum. Sayın cumhurbaşkanımız tweet atabilir. Ben bunlardan pek hoşlanmıyorum. Bu tür şeylerle uğraşacak vaktim de yok.” ‘Obama'nın telefonunu dinleyebilir misiniz’ “Bunlar çarpıtılan şeyler. İşlerine geldiğinde Avrupa Birliği’ne aykırıdır filan hep söylerler. Avrupa Birliği önce üzerine düşeni bir yapsın. Hukuka saygıları varsa önce gereğini yapsınlar. Bu bizim iç hukuk meselimizdir. Mahkeme kararları var. Avrupa Birliği o zaman diğer ülkelere uygulananı niye göz ardı ediyor. Biz bu özgürlükler meselesini bu Avrupa Birliği üyelerinden çok daha ileride hallettik. Adam kalkıyor hakaret ediyor ne oluyor. Avrupa ülkelerinin çoğunda bunu yapamazsınız. Özgürlük hala bizim ülkemizde tam anlaşılmış değil. Burada çok önemli olan özel hayatın ihlali de söz konusu. Yapamazsınız. Buradan hareketle bizim TİB de devreye girdi. Adımı buna göre attı. Siz Obama’nın telefonunu dinleyebilir misiniz? Bir Merkel’in telefonunun dinlendiği ortaya çıktı. Ayağa kalktılar. Biz de niye böyle oluyor, Avrupa Birliği böyle hareket ediyor? Bizim yorumcularımızın, köşe yazarlarımızın bunu görmesi lazım.” “17 Aralık, 25 Aralık bütün bunlar 30 Mart seçimleriyle çok daha farklı bir şekilde göz önüne alınacak. 17 Aralık millete karşı yapılmış bir devrimdir. Benim şahsıma değil, hükümetime değil. Millete karşı. 25 Aralık da öyle. Bu bir istiklal ve istikbal mücadelesidir. O denli önemlidir. Olay yargıda. Bütün bunların ötesinde hemen seçimin arkasından atacağımız adımlar var. Milli irade hırsızlığı yapanlar 30 Mart’ta milletin cevabını alacak. CHP, MHP, Pensilvanya, hepsine bir cevap var. Milletimiz bize negatif bir cevap verirse başımız gözümüz üzerine. Ama diğerlerine verdiği zaman onlar ne yapacaklar. Kılıçdaroğlu yüzde 40’ın altında alırsam bırakacağım dedi. 26 aldı. Bıraktı mı, bırakmadı. Bu zat dürüst değil. Bahçeli 16,17 yıldır partinin başında. Bir kere birinci parti olamadı. Biz 6,7 aylıkken birinci parti olduk. Yine birinci parti olacağız. Bu milletin yaptıklarımıza karşı takdirini gösteriyor. Siz millete bir şey yaparsanız millet sizi ödüllendirir. Ama millete zulüm ederseniz bu millet sizi sırtında taşımaya mecbur değil. Bakın seçime gidiyoruz hiç seçim ekonomisi asla yapmayız. Biz seçim ekonomisi yaparsak bunun sıkıntısını fakir fukara garip guraba vatandaşım çeker. Pazar günü yaptığımız mitingde İstanbul tarih yazdı. 2 milyonu aşkın insan gelip buluştu. Bu bir sevdadır, bu bir aşktır. İstanbul Türkiye’nin özetidir. İstanbul bir mesaj veriyor. Şu anda üç büyük şehirde de adaylarımız başa oynuyor. Kamuoyu araştırmaları çok çok olumlu. Millet bunu gösteriyor. İzmir, orada yaptığım mitingde de gördüm. Ankara ha keza. Bunların hepsi bir şey gösteriyor. Bu bir yerel seçim değil aslında. Bu bir genel seçim havasına girdi. Ahlaki olmayan bir hava nedeniyle oldu bu. Şimdi millet bunu bir genel seçime dönüştürdü. Bu anlayış milletimiz ve bizim şahsımızla da bütünleşti.”T24
NSA, 122 Devlet ve Hükümet Başkanını Dinlemiş
ABD Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) 122 devlet ve hükümet başkanı hakkında bilgi topladığına ilişkin yeni bir belgenin ortaya çıktığı iddia edildi. Alman Spiegel dergisinin NSA eski sistem analisti Edward Snowden'ın sızdırdığı belgelere dayandırdığı haberde, 2009 yılının mayıs ayına ait olan listede NSA tarafından bilgi toplanılan dönemin 122 devlet ve hükümet başkanlarının isimleri yer aldığı belirtildi. LİSTEDE ESAD DA VAR Haberde, devlet ve hükümet başkanlarının isimlerin listede alfabetik şekilde sıralandığı ve ilk sırada Malezya eski Başbakanı Abdullah Bedevi'nin bulunduğu belirtildi. Örnek olarak 11 ismin açıklandığı listede, söz konusu dönemde ülkelerinde devlet veya hükümet başkanlığı yapan eski Somali Devlet Başkanı Abdullahi Yusuf, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Peru eski Devlet Başkan Alan Garcia, Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, Guatemala eski Devlet Başkanı Alvaro Colom, Kolombiya eski Devlet Başkanı Alvaro Uribe, Mali eski Devlet Başkanı Amadou Toumani Toure, Almanya Başbakanı Angela Merkel, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve son sırada Ukrayna eski Başbakanı Yulia Timoşenko yer alıyor. Özel olarak oluşturulan bilgi bankasında söz konusu devlet ve hükümet başkanlarıyla ilgili verilerin kaydedildiği, Almanya Başbakanı Merkel hakkında da 300'den fazla verinin yer aldığı belirtilen haberde, Snowden'in belgelerinde bilgilerin “Marina” adlı bilgi bankasında gösterildiği ifade edildi. SAVCILIK İNCELEME BAŞLATTI NSA'in Almanya'daki casusluk faaliyetlerinden dolayı inceleme başlatan ve bu konuda soruşturma açılıp açılmayacağını gelecek günlerde karar verecek olan Federal Savcılık için de bu belgelerin önemli olabileceği vurgulandı. ABD Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) eski sistem analisti Edward Snowden'ın geçen yılın ortalarında basına sızdırdığı belgelerle NSA'in dünya genelindeki dinleme faaliyetleri ortaya çıkmıştı. Snowden'ın ifşa ettiği belgelerde NSA'in Alman vatandaşlarını ve siyasetçilerini dinlediği iddia edilmişti. NSA'in Almanya Başbakanı Angela Merkel'i de dinlediği ortaya çıkmıştı. Almanya, bunun üzerine müttefiki olan ABD'ye 'karşılıklı casusluğu yasaklayan' bir anlaşma imzalamayı önerdi ancak ABD şimdiye kadar bu konuda olumlu cevap vermedi. Alman Meclisi de NSA'nın dinleme faaliyetlerine ilişkin bir araştırma komisyonu kurma kararı aldı. Nisan ayı ortalarında çalışmalara başlayacak olan araştırma komisyonunun ABD ve İngiltere istihbaratlarının Almanya'da yürüttüğü casusluk faaliyetlerini araştıracak. A.A
Ukrayna'da İki Günlük Yas İlan Edildi
Ukrayna'nın sahil kenti Odessa'da ayrılıkçı olaylardan sonra çıkan yangında ölenlerin sayının 46'ya çıktığı bildirildi. Odessa Savcısı İgor Borşulyak, Rusya yanlısı gruplar ile Ukrayna'nın bütünlüğünü savunanlar arasında meydana gelen olaylar sonrası çıkan yangına ilişkin açıklama yaptı. Borşulyak, Odessa'nın merkezindeki bir sendika binasına molotofkokteyli atılması sonucu çıkan yangında 46 kişinin hayatını kaybettiğini, 200'den fazla kişinin yaralandığını söyledi. Borşulyak, yaralılardan 20'sinin güvenlik personeli olduğunu açıkladı. Ukrayna İçişleri Bakanlığının 160 kişinin gözaltına alındığını duyurduğu olaylarda yaralanan Milletvekili Vyaçeslav Markin'in de hayatını kaybettiği öğrenildi. Olaylar nedeniyle Ukrayna'da iki günlük yas ilan edildi. Diğer taraftan operasyonlarını sürdüren Ukrayna askerleri, Kramatorsk'taki güvenlik binasını Rus yanlısı isyancıların elinden aldı. Rus yanlısı ayrılıkçılar da ülkenin doğusundaki Lugansk'ta, hava karardıktan sonra sokağa çıkma yasağı ilan etti. ANDREEVKA'DA 10 SİVİL ÖLDÜ Ukrayna'nın doğusunda referandum talep eden Rusya yanlısı ayrılıkçıların lideri Vyaçeslav Ponamaryev, dün gece Slavyansk'ın yakınındaki Andreevka köyünde meydana gelen çatışmada, köy sakinlerinden 10'unun hayatını kaybettiği, 40'a yakınının ise yaralandığını belirtti. Dünya Bülteni/Haber Merkezi
'Alevi Vatandaşlarımızı Sağdan  Soldan Toplayıp Soma'ya Götürdüler'
Partisinin grup toplantısında BDP'ye çağrıda bulunan Erdoğan 'Bu annelerin yavrularını gidip alın bakalım. Adreslerini gayet iyi biliyorsunuz' dedi. Partisinin haftalık grup toplantısında partililere seslenen Başbakan Erdoğan, Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye ödülünü kazanan Nuri Bilge Ceylan'ı kutlayarak konuşmasına başladı. PARTİ GRUBUNDAN BDP'YE SESLENDİ Konuşmasında muhalefete yönelik eleştirilerde bulunan Başbakan Erdoğan, çocukları PKK tarafından kaçırılan annelerin eylemine de değindi. Bunun için BDP'ye çağrıda bulunan Erdoğan 'AK Parti grubundan önemli bir mesaj daha veriyorum. Buradan BDP'ye yeni adıyla HDP'ye çağrı yapıyorum. Ey BDP siz nerdesiniz. Zaman zaman gidip alıp geliyorsunuz ya. Bu annelerin yavrularını da alıp gelin bakalım. Bunların da adreslerini gayet iyi biliyorsunuz. Alıp geleceksiniz. Alıp gelmediğiniz takdirde bizim de B planımız C planımız devreye girer. Bunu da çok açık söylüyorum' dedi. Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları; Fransa'dan Cannes Film Festivali'nde büyük ödülü kazanan yönetmenimiz Nuri Bilge Ceylan'la gurur duyduk. Telefonla arayıp kendisin kutladım. Mavi Marmara gemisainde yaralı olan ve geçtiğmiz gün şehit olan kardeşimize Allah'tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum. 'İKİ MESELE DEVAMLI KAŞINDI' Okmeydanı'nda çıkan olaylarda hayatının kaybeden Kurt'un babasını aradım başsağlığı diledim. Olaylarda yaralanan polislerimizi de arayıp geçmiş olsun dileklerimizi ilettik. Kürt ve Alevi vatandaşlarımız üzerinden iki mesele devamlı kaşındı. Bu ülkenin asli unsur olan savaşlarda ve kuruluşumuzda yer alan Kürt kardeşlerimize bize kadar red, asimilasyon ve inkar politikaları uygulandı. 'HİÇ KONUŞTUĞUNU GÖRDÜNÜZ MÜ?' Alevi kardeşlerimizin varlıkları inkar edildi görmezden gelindi. Ağır tahrikler yapıldı. Dersim'de 100'lerce Alevi vatandaşımız katledildi binlercesi tehcire zorlandı. CHP'nin dününde bugününde Dersim'e karşı duran gördünüz mü? Şu anda ana muhalefetin genel müdürü Dersimli değil mi? Hiç konuştuğunu gördünüz mü? Konuşamaz çünkü o işin faili CHP... Sonu acı biten elim hadiseler yaşadık. Komplo teorilerinin kolaycılığına asla sığınmadık. Dışardan düşman arayarak içimizdeki meseleleri inkar yoluna asla gitmedik. Biz 100 yıllık meselelerin farkında olduk ve mevcut sorunların içerdeki nedenlerinin de farkında olduk. Dışardan yapılan tahrikleri provokasyonları gözardı da edemeyiz. 'KARANLIK ELLER İŞBİRLİĞİ YAPTI' Türkiye enerjisini kalkınma için seferber ettiği her dönemde ya teröre maruz kaldı ya da darbelere maruz kaldı. İçerde ve dışarda bir takım karanlık eller işbirliği yaptılar. Japonya 2. Dünya savaşında yenildiği halde nasıl dünyanın en büyük ekonomisi oldu. Avrupa'nın hemen her ülkesi çok ağır bedel ödediği halde nasıl bu noktaya geldi. Ki bunların en önemlisi Almanya. 2. Dünya Savaşı'nda taş üstünde taş kalmayacak hale gelmişti. Bugünse Avrupa'nın birincisi dünyanın da en önemli ekonomisi haline geldi. Kıbrıs haricinde fiili savaşımız yok. 100 yıldır barış içinde bir ülke olmamıza rağmen kalkınma yarışına biz neden bu kadar geç katıldık. Bu soruyu sormamız lazım. Çünkü enerjimizi hep başka yere harcadık. İçerde neredeyse 35 yıl oldu terörle mücadele eden bir Türkiye var. Çok daha enteresan. Bir başörtü meselesini bu ülke 40 yıl tartışmak zorunda bırakıldı. 40 yıl boyunca üniversite denildiğinde akla bilim değil eğitim değil özgürlük değil başörtüsü yasağı geldi. Yazık değil mi arkadaşlar? Bu ülke bunu hak ediyor mu? Bu yasağı koyanlar uygulayanlar savunanlar bu ülkeye yazık etmediler mi? 'CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK BAŞARILARINA İMZA ATILDI' İnsanlar anadilini öğrenirse ülke bölünür diye toplumu korkuttular. Biz engelleri kaldırdık hamdolsun bu ülke bölünmedi tam tersine daha da güçlendi. Bu yasakları savunanlar bu ülkeye yazık etmediler mi? Bizi millet olarak anlamsız tartışmalarla anlamsız yasaklarla sanal gündemlerle on yıllarca oyaladılar. Defalarca hatırlattım. Yine hatırlatıyorum. Mayıs ayındayız. Geçen 28 Mayıs'ta Türkiye nasıl bir konumdaydı? Tarihin en büyük ekonomik krizini Türkiye başarıyla geri bırakmış, en büyük ekonomiler daralırken yüzde 1-2 oranlarında büyürken, Türkiye yüzde 4-5 büyümüş. Halk oylaması yapılmış demokrasi güç kazanmış. 2011 de genel seçim yapılmış istikrar güç kazanmış. Çözüm sürecinde önemli aşamaya gelinmiş nevruz huzur içinde kutlanmış acı haberler gelmiyor. O günlerde batıdakilerin koşarak doğuya gidip kucaklaştıklarını görüyorduk. İşadamları yeni yatırımlara hazırlanıyordu. Önümüzde engel yoktu. İşte 2013'ün mayıs ayında cumhuriyet tarihimizin en büyük başarılarına imza atıldı. Borsa rekor kırıyor, MB rezervi 135 milyar dolara ulaşıp rekor kırıyor. 14 Mayıs'ta IMF'ye borç sıfırlanıyor. Nükleer enerji için imzalar atılıyor. 3. havalimanı için ihale yapılıyor. Böyle bir dönemde 77 milyon hep birlikte 2023 hedeflerine yürüyoruz. Ama sonra bir şey oluyor. İstanbul'da Gezi Parkı'nda başlayan eylemler. Neymiş? Ağaçlar sökülüyormuş. 12 tane ağaç bir yere nakledilecek. Bu istismar edilerek dalga dalga ülke geneline yaydılar. Düğmeye bir yerden basılıyor ülkede legal illegal örgütler işbirliği yaparak huzuru bozacak bir noktaya ulaştırıyor. O kadar hazırlıklı bir saldırı ki aynı anda huzur istikrar demokrasi ve ekonomi hedef alınıyor. Borsa geriliyor faiz yükseliyor. Yurt dışında Türkiye aleyhine kampanyalar başlıyor. Tüketmeyin ekonomi dursun çağrısı yapılıyor. Her gün sokaklarda şiddet ve vandallık. Dünyaya sanki Türkiye'nin genelinde bir terör esiyor gibi servis ediliyor. 'TEK GEREKÇELERİ 12 TANE AĞAÇ' Yandaş medyaları her türlü yalanı yazarak sosyal medyada ve yazılı görsel medyada insanları sokağa dökmek için elinden geleni yapıyor. Malum işverenler sorumsuzca açıklama yapıyor. Türkiye hem içerden hem dışardan saldırıya maruz kalıyor. O malum işverenler ve işveren örgütleri vesaire, diğer işçi örgütleri, memur örgütleri, el birliğiyle sanki bütün olayların adeta sorumlusu olarak da bizi göstermeye gayret ediyor. Ortada bişey yok. Tek gerekçeleri 12 tane ağaç. Buradan başka yere taşıyorlar. Ama hamdolsun dik durduk, sağlam durduk, eğilmedik bükülmedik ve bu saldırıları bertaraf ettik. Gezi'de sonuç alamayınca 17-25 Aralık'ta saldırdılar. Milli iradeyi hedef aldılar. 30 Mart'ta Milli irade tecelli etti ve darbe heveslilerine en güzel cevabı sandıkta verdik.   'ALMAN YÖNETİMİ TEDBİRLERİ İYİ ALMIŞTI' Şimdi yeni bir meseleyle tahrik için çaba içerisindeler. Alevi vatandaşlar üzerinden kendi hesaplarını görmek isteyenler bu konuyu elverişli bir vasıta olarak görenler yeniden harekete geçtiler. Bir süredir bunun provaları zaten yapılıyor. Bildiğiniz gibi bu haftasonu Almanya'daydık. Almanya'da aynı gün bizi oradaki toplantımızın yapıldığı o muhteşem salonun yakınından bir nehir geçiyor nehrin karşı tarafında da oradaki Alisiz Alevilere orada miting yapma izni veriyorlar. Dert? Bizim yaptığımız veya yapacağımız o toplantıyı adeta acaba nasıl sabote ederiz bunun gayreti içinde. Bütün bunlara rağmen Alman yönetimi orada tedbirlerini iyi almıştı. Gerçi aynı anda bizim toplantımızın olduğu bölgeye yakın 5 ana merkezde o gün bize karşı gruplar toplantı yaptılar. 'EN SON OKMEYDANI'NDA DENEDİLER' Alınan güvenlik önlemleri başarılı olduğu için hiçbiri arzusuna kavuşamadı. Biz de orada gerçekten Almanya'daki kardeşlerimizle muhteşem bir buluşmayı gerçekleştirdik. Türkiye'de Alevi vatandaşlarımızın kapılarına işaretler kondu. Reyhanlı'da bunu denediler, Hatay'da bunu denediler. Malatya'da denediler. 1 Mayıs olaylarında denediler. CHP milletvekilleri bizzat bu işte yer aldı. En son Okmeydanı'nda denediler. Merhumun kızkardeşini duydunuz. Ne diyor? 'Eğer siz bu eylemleri yapmasaydınız kardeşim ölmeyecekti' dedi. Vaka bu... Uğur'un GBT'sinde en ufak olumsuz bir şey yok. Sadece Cemevi'ne gidiyor. Orada maalesef böyle bir olayla karşı karşıya kalıyor. 'YUNAN YÖNETİMİ BUNLARA BİR DARBE İNDİRDİ' Biz bu bayat senaryoların dışarda yazıldığını söylediğimizde birileri bizimle istihza ediyor. Okmeydanı'ndaki eli kanlı terör örgütünün dışardan desteklenmediğini söyleyecek olan var mı? Yerli bir örgüt olduğuna inanan var mı? Nerelerden beslendiğini hepimiz biliyoruz. Biliyorsunuz DHKP-C terör örgütünün kampları Yunanistan'daydı. O kamplarda eğitim alarak Türkiye'ye girenleri gördük. En son Yunan yönetimi bunlara bir darbe indirdi. Acaba sıfırladılar mı bilmiyoruz. Kimlerin bunlara kamp verdiğini lojistik sağladığını gayet iyi biliyoruz. Başta Tunceli milletvekili olmak üzere CHP milletvekilleri o örgütün üyesi gibi çalışıyor. Türkiye milletvekili gibi değil zalim Suriye diktatörünün temsilcisi gibi davranan vekillere kimse bir şey demiyor. Hatay'da bazı CHP'lilerin vekil yakınlarının saldırıya karıştıklarını belgeleriyle ortaya koyduk. CHP Alevi vatandaşlarımızın duygularını istismar etmekten, tahrik etmekten, onlar üzerinden çatışma senaryolarını beslemekten başka bir şey yapmamıştır. Faili oldukları Dersim olaylarıyla aradan 80 yıl geçmesine rağmen yüzleşemediler. 'SORUNLAR TEK TEK ORTADAN KALKIYOR' Alevi vatandaşlarımız için duygu istismarı haricinde hiçbir şey ortaya koyamadılar. CHP sadece tahrik eder duyguları istismar eder. Biz ise 12 yılda defalarca adım attık, reform yaptık. Daha fazlasını da yapacağız. Normalleştikçe ülkemiz on yıllardır devam eden sorunlar tek tek ortadan kalkıyor. Hızır paşalar asırlar öncesinde kaldı. Başka yerlerden medet arama dönemleri de asırlar öncesinde kaldı. Kimin ne derdi varsa o bizim meselemiz. Aradan eli kanlı örgütler çekildiğinde istismarcılar çekildiğinde inanın her mesele çözülecektir. Birileri yarayı derinleştirirken biz yaralara şifa olmanın samimi mücadelesi içindeyiz. Alevi vatandaşlarımızın da bunlardan rahatsız olduğunu biliyorum. Alevi vatandaşlarımız lütfen aradaki istismarcılara prim vermesinler. 'BU DEFA SOMA'YI KARIŞTIRACAKLAR' Polisle çatışarak hiçbir meselenin çözülemeyeceğini yaranın dahi şifa bulamayacağını bilmeleri lazım. Halktan silah isteyen bir zihniyet Türkiye'nin milletin özellikle de Alevi vatandaşların iyiliğini düşünüyor olabilirler mi? Soma'da Alevi vatandaşlarımızı sağdan soldan toparlayıp Soma'ya götürüyorlar. Niye? Bu defa Somayı karıştıracaklar. Çıkmış Barolar birliğinde konuşuyor. Başbakan cam çerçevenin derdindeymiş. Sadece onu konuşmuyoruz. Ölen yaralananları da konuşuyoruz. Bilesin ki o cam çerçeveler bir bütünün parçasıdır. Fakat belki de dünyada yalanı bu adam kadar mahir kullanan bir ikinci kişiyi bulamazsınız. Ya bunun eğitimini bir yerde özel olarak aldı veya genlerinde var. Böyle birisi. AŞIK VEYSEL'İN DİZELERİYLE SESLENDİ Bizim derdimiz var. Biz 77 milyonun huzuru için çalışıyoruz. Ama bu ve benzeri kişilerin böyle bir derdi yok. Onlar terör üzerinden anarşi üzerinden kırıp dökme üzerinden rant elde etmeye çalışır. İstismarcıları elimizin tersiyle ittiğimizde yüz yüze görüştüğümüzde inanın aramızda hiçbir fark olmadığını tekrar göreceksiniz. Merhum Aşık Veysel de onu söylüyor. 'Yezit nedir, ne kızılbaş. Değil miyiz hep bir kardaş. Bizi yakar bizim ataş. Söndürmektir tek çaresi.' Bunu birlikte söndüreceğiz. Bu aziz millet hiçbir zaman Alevi -Sünni çatışmalarına prim vermedi. Tahriklere rağmen bu millet oyuna gelmedi. Sadece oyuna gelmemek yetmez. Biz yeni Burakcan'ların terörize edilen terörün içine sokulan yeni Berkinlerin, Okmeydanı'nda ölen Umutların Ayhanların ölmesine tahammül gösteremeyiz. Hacı Bektaş, 'Bir olmak iri olmak diri olmak' 77 milyon kardeş olmak için hepimiz hassasiyet göstereceğiz. Bu topraklar Hz: Peygamber Hz Ali Hz. Hasan Hüseyin sevgisiyle yoğrulmuştur. Bu topraklarda fitne filizlenemez. Allah'ın izniyle inşallah hiçbir zaman da filizlenmeyecektir. 'BURADAN BDP'YE ÇAĞRI YAPIYORUM' AK Parti grubundan önemli bir mesaj daha veriyorum. Buradan BDP'ye yeni adıyla HDP'ye çağrı yapıyorum. Diyarbakır belediyesi önünde dağa kaçırılan çocukları için eylem yapan anneleri babaları yürekten selamlıyorum. 'BU ANNELERİN YAVRULARINI ALIP GELİN BAKALIM' Çocukları dağa kaçırılan anne babaların bu feryadını Türkiye ve dünya medyası görsün. Neredesin dünya medyası. Galatasaray lisesinin önünde gelip oturanları yazardınız görüntülerdiniz. Peki yavruları dağa kaçırılan bu anneleri niye görmüyorsunuz. Türkiye medyası bir kısmı.. Duyarsız kalanlar... Niye görmüyorsunuz. Ey BDP siz nerdesiniz. Zaman zaman gidip alıp geliyorsunuz ya. Bu annelerin yavrularını da alıp gelin bakalım. 'B PLANIMIZ, C PLANIMIZ DEVREYE GİRER' Bunların da adreslerini gayet iyi biliyorsunuz. Alıp geleceksiniz. Alıp gelmediğiniz takdirde bizim de B planımız C planımız devreye girer. Bunu da çok açık söylüyorum. 'ORADA 2 ŞEYİ BİR ARADA YAPTIK' 2004'te UETD adı altında bir sivil toplum örgütü kuruldu. Dönemin şansölyesi sayın Schroder'le hizmet binasını birlikte açmıştık. Kuruluşunun 10. yılında bir etkinlik düzenlendi. Cumartesi Köln'de bu törene katıldık. Köln Arena'da yaklaşık 20 bin vatandaşımızla bir araya geldik. Salonun dışında kalanları bu rakama dahil etmiyorum. Dışardan bunların izlenmesi olayı farklı bir hale getirecekti. Fakat dev ekran kurulmamasına rağmen içerideki heyecan coşku oluşan ambians çok çok farklıydı. Orada iki şeyi bir arada yaptık. Soma'daki kaza sebebiyle etkinlik anma merasimi şeklinde yapıldı. Okunan hatmi şerifler aşrı şerifler kasideler ilahiler, orada yine aynı şekilde hocalarımızın gerçekten çift hocamızın birlikte okuduğu ezan o arenadaki havayı farklı bir heyecana farklı bir hem orada bir sükunet suhulet ama ardından da büyük bir coşkuyu getirdi. Burada diyanet işleri başkan yardımcımız Kamil hocamız dua yaptı. Ardından Başbakan yardımcımız UETD'nin başkanı konuştu. Ardından şahsım tüm katılanlara bir hitabım oldu. 'BEDELİ NE OLURSA OLSUN GİDERİZ' Alman medyasında bazı Alman siyasetçiler nezdinde ziyaretimiz tedirginlik oluşturdu. Alman medyası provoke etmek amacıyla aleni şekilde ırkçı ifadelere başvurdu. Türkiye'deki bazı medya kuruluşlarıyla işbirliği içinde ortak dil kullanarak yapılan saldırıları umursamadık. Bazıları bize oraya gitmeyin dedi. Orada 3 milyon Türk var mı var. Dedik ki biz oraya gideriz. Bunu kimse engelleyemez. Bedeli ne olursa olsun gideriz. 'KULLANDIĞI İFADELER ÇOK ÇİRKİN' Ziyaret öncesinde sayın Merkel'le görüştük. Bölgesel meseleleri de değerlendirdik. Soma kazası nedeniyle taziyelerini iletti. Almanya'da gayet güzel şekilde görüşmelerimizi yaptık ve Köln Arena'da ağırbaşlı kardeşlerimizle buluştuk. Alman medyası ırkçı ayrımcı nefret dolu başlıklarla saldırırken, ziyaretimizin hemen ertesinde yapılan AP seçimi de Avrupa'da yükselen tehdidin güçlü bir sinyalini verdi. Biz artan ırkçılığa vurgu yapıyorduk. Neo nazi cinayetlerine vurgu yapıyorduk. Avrupa Parlamentosu seçim sonuçları kaygılarımızın ne kadar haklı olduğunu ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha teyit etti. Burada tabi bir şeyi söylemek isterim. Sözde bir Türk. Oradaki bir partinin eş başkanı. Kullandığı ifadeler de çok çirkin. Sen nasıl demokratsın, nasıl hürriyetten bahsedersin. Seni Türkiye Başbakan'ının oraya gelmesi nasıl rahatsız eder. Kusura bakma senin Merkel'e ne kadar saygı duyacağını biz biliriz. Ama biz saygıyı yerinde ifade etmesini de biliriz. Ama önce sen kökenin itiberiyle mensubu olduğun ülkenin başbakanına bu şekilde konuşamazsın. Nerede milletvekili olursan ol önce haddini bileceksin. Sadece eşbaşkanlığını yaptığın bir başka bayan vardı. O da zaman zaman bir çok şeyler konuşurdu. Ama sen yaptığın açıklamalarla Türkiye'nin Başbakanının oraya gitmesinin doğru olmayacağını söylüyorsun. Buna senin gücün yetmez önce haddini bil. 'ŞAKASI YOK BU İŞİN' Bu zat diyor ki Türkiye cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyası burada yapılamaz diyor. Ne diyorsun sen ya. Bir buçuk milyon insan orada oy kullanacak. Yasal çerçevesi neyse o çerçevede yapacak olan kampanyasını yapar. Sen buna engel koyamazsın. Böyle bir yetkin yok. Türkiye'de Almanya için oy kullanacaklar için gelirsin sen de toplantı yaparsın. Mesele farklı. Ama alışacaklar. Şakası yok bu işin. 'BÖYLE BİR GAYRETİN İÇİNE GİRİYORLAR' En son Soma'da uluslararası bir medya kuruluşunun muhabiri olan Türk gazetecinin, iki kadını figüran olarak kullandığını yalan haber yaparak bütün dünyaya servis ettiğini gördük yaşadık. Aslında bu kadınlar başı açık. İkisinin de başalrını örtüyor. Üstü şişhane altı kaval. Sırıtıyor. Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol. Nedir bu hal? Bununla güya bizim insanımızı farklı gösterecek. Böyle bir gayretin içine giriyorlar. Ama devran değişti. O bu tür bir dezenformasyon suretiyle aleyhte kampanya yapacağını zannederken suç üstü yakalandı. Gezi sırasında 17 Aralık darbe girişiminde bu ve benzer muhabirlerin mesleki onurlarını nasıl çiğnediklerini gördük. Türkiye'nin imajı yalan haberlerle yıpranacak kadar zayıf bir imaj değildir artık. O devir gerilerde kaldı. 'KİMSENİN AZARLAMASINA EYVALLAH DEMEYİZ' Hem bu kürsüde hem de Köln'de söyledim. Türkiye artık eski Türkiye değil. Türkiye 100 yıl önceki gibi Mondros ile Sevr Lozan ile masanın kenarına iliştirilmiş bir ülke asla değildir. Masanın altından zaman zaman zevkle zaman aman ikazla ayakların birbirine tokuşturulduğu dönem değil. Onlar geçti. Köprünün altından çok sular aktı. Bu ülkede sorunları kaşıyarak etnik köken din mezhep yaşam tarzı farklılıklarını tahrik ederek kimsenin operasyon yapmasına müsamaha göstermeyiz. Kimsenin bu devleti azarlamasına eyvallah demeyiz. '15 GÜNDE 14 ÜLKE DOLAŞTIM' Bazıları AB noktasında ne oldu diyor? Bunu diyen köşe yazarlarına sesleniyorum. Biz iktidara geldiğimizde bir fasıl açılmış mıydı? Türkiye müzakerelere oturacak bir ülke dahi değildi. Biz geldik fellik fellik şu kişi o zaman Başbakan dahi değildi. O zaman genel başkandım. 14 ülke dolaştım 15 günde... Buna ABD de dahil: Sayın Bush'la oturduk bunu konuştuk. Ben bir genel başkan olarak konuştum. Başkan Bush'la görüştüm. O zaman 15 üye ülke vardı. 13 tanesini dolaştım. Hepsini ziyaret ederek süratle müzakerelere oturmak için adımları attık. 'BUNA RAĞMEN BİZ SABIRLIYIZ' Hamdolsun Başbakanlık dönemimde de müzakerelerin başlatılması kararını çıkarttık. 14 fasıl var. Hepsi açılmadı. Çünkü Fransa farklı bir tavır koyuyor, Almanya farklı bir tavır koyuyor. 15 üye iken ortada olan müktesebat farklıydı, 25 üye oldu uygulamalar değişti. Bakıyorsunuz AB'ye alınan üyeler uygun oldukları gerekçesiyle değil bir çoğu siyasi kararla alındı. Bu gerçeği de bilelim. Fakat buna rağmen biz sabırlıyız. Dersimize de iyi çalışıyoruz. Bizim bütün kurumsal yapımız AB müktesebatına uygun olarak oluşturuluyor. Bugün Avrupa'nın Türkiye'ye ihtiyacı çok net bir şekilde ortadadır. Yükselen ırkçılık İslamofobi'nin hatta anti semitizmin panzehiri Türkiye'dir. 'ÇÜNKÜ BİZE GELECEK FAYDA ORADADIR' Merkez Bankası bağımsızdır o ayrı konu. Ama MB uygulamaları hakkında yorumda bulunmak da bizim hakkımızdır. Türkiye'de faizden doalyı geri dişimizde hesabını kimse bankaya sormaz. Bize sorar. Biz atmosferi balans etmekle görevliyiz. Onun için de bizim düşüncemiz çok açık net. Bu faiz oranı yüksektir. Bu faiz düşmeli ki Türkiye'de reel yatırım artsın. Bir defa biz sıcak parayla bir ülkenin kalkındığına inanan iktidar değiliz. Kimse bizi bununla aldatmasın. Biz reel yatırım için gelene hoş bakar ve atacakları adımlara da her türlü desteği veririz. Çünkü bize gelecek fayda oradadır. Eğer siz yüksek faizle kredi verirseniz benim ülkemdeki özellikle iç sermaye yerli sermaye yatırım yaparken yapamaz. Yatırımı neyle yapacak. Eğer finansın maliyeti ucuzsa onun yatırım şansı vardır. Yüksekse yatırımı yapmak çok zordur. Daha yatırımı bitiremeden çöker. 27 Mayıs'ın 54 yıla yayılan izlerini tek tek sildik. Silmeye de devam ediyoruz. Darbe ve vesayet özleminde olanlar yine var. Ancak Allah'a hamdolsun ki yaptığımız reformlar sayesinde dik duruşumuz sayesinde milli irade hiç olmadığı kadar güç kazanmıştır. 'HESAP SORACAĞIZ' İnşallah bu darbecilerin hesabını soracağız. Paralel yapıdan da hesap soracağız. Eğer bunun hesabını sormaktan kaçınacak olan bir tane arkadaşım çıkarsa bunun hesabını veremezsiniz. Ne halka ne hakka veremezsiniz. 10 Ağustos'ta Cumhurbaşkanının seçilmesi demokrasinin güç kazanmasına vesile olur. Merhum Menderes ve arkadaşlarını rahmetle anıyor mekanlarının cennet olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. 'İLLEGAL ÖRGÜTLERİN OYUNUNA GELMEYİN' Yarın Ağrı'da vatandaşlarımızla kucaklaşacağız. Seçimlerin tekrarlanacağı il ilçe ve beldelerde 30 Mart'ın daha güçlü bir tekrarını yaşayacağız. Bu arada özellikle yargıyla ilgili Meclis'e gelecek yasamız çok önemli. Şehit yakınlarımızı ve işçi kardeşlerimizle ilgili yasal düzenlemeler yapılıyor. Soma'daki maden işçilerine kömür ocaklarında çalışan kardeşlerime sesleniyorum. Bu CHP'nin bölücü terör örgütü yandaşlarının legal veya illegal örgütlerin oyununa gelmeyin. 'ORADAKİ 301 ŞEHİT BİZİM CANIMIZDIR' Sizi bunlar yalnız bırakır. Bizler bakın yeni düzenlemelerle bir adım atıyoruz. Bunlar nerede kimi acaba sahiplendi? Bunlar sadece tahrik eder. Sizin üzerinizden paye kaparlar. Bu oyuna gelmeyin. Oradaki 301 şehit. Bizim canımızdır. Biz bütün onların ailelerini güvence altına alacak hazırlıklarımızı yaptık yapıyoruz. AFAD'da açtığımız hesap bunun bir adımıdır. Diğer bir çok gelecek vaatler var takipçisiyiz. Bütün bu vaatlerin hepsi birinci derecede şehitlerimize, yaralı kardeşlerimize diğerlerinin bir kısmını da orada çalışan kardeşlerimize vermek suretiyle tüm evlatlarının inşallah geleceğini teminat altına alacak adımı atacağız. haberler.com
"Erdoğan'ın Köln Sınavı"
Erdoğan’ın Köln ziyareti Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce ilk yurtdışı miting olarak değerlendiriliyor. Almanya en çok yurtdışı seçmenin yaşadığı ülke. Ziyaret öncesi Alman siyasiler Erdoğan'a 'itidal' çağrısı yaptı. Alevi Birlikleri Federasyonu ise Erdoğan’ı protesto etmeye hazırlanıyor. Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) 10. Kuruluş yıldönümünü 24 Mayıs Cumartesi günü, Almanya’nın Köln şehrindeki 20 bin kişilik Lanxess Arena’da düzenleyeceği toplantı ile kutlayacak. Toplantının onur konuğu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Erdoğan Köln’de önce bazı sivil toplum kuruluşları ile toplantı yapacak. Ardından da Almanya dışından Türklerin de geleceği toplantıda konuşacak. Ancak kutlama olarak duyurulan toplantı, Ağustos ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Erdoğan’ın yurtdışındaki ilk kampanya mitingi olarak görülüyor. AK Parti her ne kadar henüz cumhurbaşkanı adayını açıklamasa da, Erdoğan’ın adaylığına kesin gözüyle bakılıyor. Toplantı, Avrupa Parlamentosu seçimlerinden bir gün öncesine denk gelmesi ve Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’un Türkiye ziyaretindeki eleştirilerinin ardından yapılıyor olması nedeniyle de ayrı bir önem taşıyor. Gauck ile yaşanan tartışma Gauck Nisan ayındaki ziyareti sırasında, Gezi olayları, Twitter ve Youtube’un kapatılması, yargı ile hükümet arasındaki tartışmalar konusunda “gelişmeler beni korkutuyor” açıklaması yaptı. Erdoğan’ın Alman Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarına tepkisi ise sert oldu. AK Parti grup toplantısında konuşan Erdoğan, Gauck’un “garip garip şeyler söylediğini” ifade etti. “Almanya’da sekiz vatandaşımız öldürülüyor, bunun hesabını veremeyenler çıkıp bize akıl vermesinler, o aklı kendilerine saklasınlar” dedi. Erdoğan ayrıca Almanya’nın “Ateist bir anlayışı Alevilik olarak yansıttığı”nı savunarak, “Almanya’da küçük bir grup var ve bunu açıkça destekliyorlar. Ama bu devlet adamlığına yakışmaz. Gittiğimde Almanya’da söyleyeceğim bunları” dedi. Merkel'den çağrı, Türkiye'den tepkilere yanıt Başbakan Erdoğan’ın Köln’e gidiş tarihinin yaklaşmasıyla Alman basınında yer alan yorum ve haberlerin sayısı arttı. Almanya merkezli Deutsche Welle ’de yer alan 22 Mayıs tarihli haberde, son olarak Almanya Başbakanı Merkel’in de Erdoğan’a ziyareti sırasında “itidal” çağrısı yaptığı yer aldı. Habere göre Merkel, “Başbakan Erdoğan'ın Cumartesi günü sorumluluk bilinci ve hassasiyetiyle davranacağına eminim” dedi. Hristiyan Demokrat Birlik Partili Avrupa Parlamentosu Milletvekili Elmar Brok da, “Köln onbinlerce Türk’ün sorunlarının taşındığı bir yer haline getirilemez. Başbakan Erdoğan'ın, Almanya’da kutuplaşmanın artmasına neden olacaksa, Cumartesi günkü konuşmasından vazgeçmesi iyi olur” dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan ise Türkiye içinden ve dışından gelen 'ziyareti yapmayın' şeklindeki telkinlere Cuma günü İl Başkanları Toplantısı'nda yanıt verdi. Erdoğan, 'Kusura bakmasınlar biz gideriz. Bize o aklı verenler bunu kendilerine saklasınlar. Biz Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıysak, orada 3 milyon vatandaşımız varsa biz oraya gideriz.' dedi: 'Günlerdir karalama kampanyası yapanlara da gerçek Türkiye tablosunu orada sunacağız. Türkiye'nin demokrasiden, hukuktan başka hedefi yok. Bizim büyümemizden, etkin bir dış politikaya sahip olmamızdan rahatsız olmasınlar. Türkiye'nin büyümesini kaygıyla değil umutla izlesinler çünkü bizden kimseye zarar gelmez.' Ziyaret öncesi telefonda görüştüler İki lider ziyaret öncesi Perşembe günü bir telefon görüşmesi de yaptı. Başbakanlık Basın Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre Başbakan Tayyip Erdoğan Almanya Başbakanı Angela Merkel'i aradı. Yaklaşık 35 dakika süren görüşmede Erdoğan Köln'e yapacağı ziyarette Avrupalı Türk Demokratlar Birliği'nin 10. yıl kutlamalarına katılacağını anlattı, görüşmede ağırlıklı olarak Ukrayna’daki son durum ele alındı. Merkel ise Soma'da hayatlarını kaybeden madenciler için duyduğu üzüntüyü dile getirerek, Erdoğan'a tekrar taziye dileğinde bulundu. Aleviler protesto yürüyüşü yapacak Almanya’daki aleviler de Erdoğan’a bir yürüyüş ile tepki göstermeyi planlıyor. Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) 'Büyük Demokrasi Yürüyüşü ve Recep Tayyip Erdoğan’ı Protesto Mitingi'ni Erdoğan’ın Köln’de bulunduğu saatlerde gerçekleştirecek. Federasyon daha önce de internet sitesinde, Erdoğan’ın alevilik ile ilgili sözleri üzerine ‘Recep Tayyip Erdoğan’a Açık Mektup: Mızrak artık çuvala sığmıyor’ başlıklı bir mektup yayınladı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Cuma günü yaptığı açıklamada iki ülke arasında çok yakın ilişki olduğunu belirtti ve protesto çağrıları konusunda uyardı: 'Kimse kriz görüntüsünden medet ummasın. Birileri eğer ziyareti provoke etmek istiyorlarsa onların yaptığı anormaldir, onların yaptığı yasa dışıdır. Bu ziyaretler öncesinde bazı çevreler şu veya bu gerekçeyle Başbakanımıza veya Türkiye Cumhuriyeti'ne dönük olarak herhangi bir faaliyet içine girerlerse tabi Alman yetkililerden, dostlardan beklentimiz, bu faaliyetlerin engellenmesidir. Hele hele anti-İslam bir gösteri olacaksa, bunun ırkçı bir temeli vardır. Hiçbir yerde biz herhangi bir dini karşısına alan bir gösterinin yapılmasını Avrupa değerlerine de evrensel değerlere de uygun bulmayız. ” UETD – AKP ilişkisi Almanya’da kurulan UETD, kendisini Avrupalı Türklerin partilerüstü kuruluşu olarak tanımlasa da, AKP’nin yurtdışındaki lobi kuruluşu olarak kabul ediliyor. AK Parti hükümeti bakanları yurtdışı ziyaretlerinde birliğin toplantılarına, UETD Başkanı Süleyman Çelik de AK Parti’nin grup toplantılarına sık sık katılıyor. Erdoğan en son Şubat ayında gittiği Berlin’de Almanya Başbakanı Angela Merkel ile görüşmesinden sonra Birlik’in düzenlediği “Berlin Buluşması” adlı toplantıda konuştu. Didem Özel Tümeraljazeera.com.tr