onedio

Beşar Esad Haberleri

Beşar Esad ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Beşar Esad ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Gündemin Kalabalığında Kaybolan 10 Konu
Hepimiz haklı olarak yolsuzluk, medyaya müdahale, Fenerbahçe'nin durumu, yeniden yargılama, seçim gündemine odaklandık. fakat bu arada ülkenin gerçek ve önemli gündemini ıskalama noktasına geldik. Bütün hayatımız tapeler, seçimler, adaylar ekseninde dönerken bakın neleri kaçırıyoruz.
The Independent: 'Erdoğan Aksini Söylüyor Ama Türkiye IŞİD'e Hala Göz Yumuyor'
The Independent gazetesinin deneyimli Ortadoğu muhabiri Patrick Cockburn, Türkiye’nin ‘IŞİD militanlarının Suriye’ye geçişine daha geçen hafta bile izin verdiğini’ ve ABD’nin IŞİD kuşatması altındaki ‘ yarı-bağımsız ‘ Kobani’de sıkışan Kürtlere yardımda gecikmesinin arkasında da Ankara’nın baskısı olduğunu yazdı.Cockburn, ‘ IŞİD’i durdurmaya sadece hava saldırıları yetmez ‘ başlıklı yazısında, Britanya parlamentosunun IŞİD saldırılarına katılma kararını mercek altına aldı; ABD’yle Britanya’nın bu harekatla, Irak ve Suriye’de ‘ ana oyuncuların dışarıya gösterdiklerinden çok daha farklı gündemlerinin bulunduğu bir dizi iç içe geçmiş ihtilafa gömüleceğini’ yazdı.Cockburn, ‘ ana oyuncuların dışarıya gösterdiklerinden çok daha farklı gündemleri ‘ne de örnek olarak da Türkiye’nin Kobani’ye bakışını gösterdi. Yazının ilgili bölümünün tam metni şöyle:”Sözgelimi, IŞİD’in kuzey Suriye’de, Türkiye sınırında bulunan Kobani’ye saldırısına bakın. Burada IŞİD savaşçılarıyla mücadele eden yaklaşık 300 bin Kürt giderek küçülen bir alanda sıkıştı. Neredeyse 200 bin Suriyeli Kürt şimdiden sınırın Türkiye tarafına kaçtı. ABD hava gücünü, ilerleyen militanlara karşı her yerden çok burada kullanabilirdi. Kürtlerin başkenti Erbil’in kurtarılmasına ağustosta Amerikan hava saldırıları yardım etmişti; aynısı niçin Kobani için yapılmasındı?Tuhaf bir biçimde, ABD hava gücünü düne kadar, IŞİD’in hava saldırılarının başlamasından sonra en ciddi saldırılarını düzenlediği Kobani hariç Suriye’deki her yerde kullandı. Örgüt burada, Irak ve Suriye ordularından ele geçirdiği tank ve havan toplarıyla 64 köyde kontol sağladı. Amerikalılar niçin sessiz kaldı? Bunun arkasında, 2011’den bu yana güney sınırı boyunca büyüyen ve 2,5 milyon Suriyeli Kürde ev sahipliği yapan yarı-bağımsız Kürt kantonlarına hiç değer vermeyen Türkiye’yi rahatsız etmeme isteği var gibi görünüyor.Ankara’nın tavrı, IŞİD’i Kürtlere karşı kullanmanın faydalarını gördüğüne işaret. Sınırın Türkiye tarafındaki muhabirler, IŞİD’le savaşmak isteyen Türkiyeli Kürtlerin aksine, IŞİD militanlarının daha geçen hafta Suriye’ye kolayca gidip geldiğini anlatıyor. Türkiye’deki bir gözlemci şu soruyu soruyor: ‘ ‘Gezi Parkı eylemleri sırasında şiddete karışmayan ama yaralanan göstericileri tedavi etmiş doktorlar ‘teröre yardım etmekle’ yargılanırken niçin çatışmada yaralanan IŞİD militanları hala hastanelerde tedavi için Türkiye’ye getiriliyor? ”Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın New York’taki BM Genel Kurulu’nda IŞİD’e karşı olduğuna dair bütün açıklamalarına rağmen, militanlar Türkiye devletinden belli bir miktar tolerans görüyor. İstanbul’un kalbindeki İstiklal Caddesi’nde arka arkaya düzenlenen iki ayrı gösteride polisin tavrını belgeleyen fotoğraflar da bunu açıkça ortaya koydu. İlk fotoğrafta, polis tarafından rahatsız edilmeyen IŞİD yanlısı göstericiler uzun bir beyaz pankart taşıyordu. İkinci karedeyse, ertesi gün aynı caddede düzenlenen bir gösteride, dini eğitimi protesto eden bir grup Çevik Kuvvet tarafından dövülüyordu.Türkiye hükümetinin IŞİD’le sıkı fıkı olduğunu söylemiyorum. Fakat Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’dan kurtulmak ve Suriyeli Kürtleri zayıflatmak, Erdoğan’ın gündeminde daha ön sıralarda yer alıyor. Buna göz yuman ABD de, Pakistan’ın Taliban’a gizli ama hayati önemdeki desteğine tepki göstermeyerek 2001’de Afganistan’da yaptığı hatayı tekrarlıyor. Bazı Amerikalı diplomatlara göre bu, Afganistan’daki ABD-Britanya müdahalesini daha en başından başarısız kılan, devasa boyutta bir hataydı.Britanya Irak’ta büyük ölçüde sembolik olan ilk müdahalalerine başlarken göz önünde bulundurulması gereken şey şu ki, bu krizde sadece askeri yollarla elde edilecek başarılar sınırlı.”Diken
Ermeniler Kesab'dan Kaçıyor
Ermenilerin yoğunlukla yaşadığı ve Türkiye'nin Hatay sınırı yakınında bulunan Kesab'tan birçok Ermeni yoğun çatışmaların yaşandığı Lazkiye'ye kaçıyor. Ayaklarında terlik, üstlerinde pijamayla kaçan 600 aile bölgedeki kiliselere sığındı. Cihatçı grupların son günlerde yoğun saldırısına maruz kalan Kesab'tan kaçan Ermenilerin durumu, Türkçe yayınlanan bir Ermeni sitesinde haber oldu. Erivan merkezli 'news.AM' haber sitesinde yer alan bilgilere göre, göç eden Ermeniler çaresizlik içinde yardım bekliyor. Kesab Ermenilerinden Hasmik Berberyan'ın görüşlerine yer verilen haberde, 'Suriyeli fanatik İslamcılar Türklerin yardımıyla Kesab Ermeni kilisesini Ermenilerden arındırarak silah deposuna dönüştürdüler' iddiası yer alıyor. Kesab'taki evlerin yağmalandığını ve kundaklanmaya başladığını belirten Berberyan halkın Lazkiye'ye kaçtığını söylüyor. Berberyan, Kesab'ta Alevilerin kentin savunulması sırasında çok sayıda kayıp verdiğini, Ermenilerin ise kenti büyük oranda terkettiğini belirtiyor. Ancak bazı Ermenilerin ise evlerini bırakmak istemediğinden veya kaçacak imkanlara sahip olmadığından kentte kaldığını söylüyor. Yayınlanan haberde, Lazkiye'ye gelen Ermenilerden bir kısmının hastanelerde akrabaların yanında kaldığını 400 kadarının da kiliseye sığındığı belirtiliyor. Haberde, Hasmik Berberyan'ın Ermenistan yönetiminden yardım çağrısı da yer alıyor, Berberyan ciddi bir yiyecek sıkıntısı yaşadıklarını belirtiyor. Bir gün evlerine geri dönmeyi umut ettiklerini söyleyen Berberyan, geçici bir süre için Ermenistan'a yerleşebileceklerini belirtiyor. CNN Türk
NSA, 122 Devlet ve Hükümet Başkanını Dinlemiş
ABD Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) 122 devlet ve hükümet başkanı hakkında bilgi topladığına ilişkin yeni bir belgenin ortaya çıktığı iddia edildi. Alman Spiegel dergisinin NSA eski sistem analisti Edward Snowden'ın sızdırdığı belgelere dayandırdığı haberde, 2009 yılının mayıs ayına ait olan listede NSA tarafından bilgi toplanılan dönemin 122 devlet ve hükümet başkanlarının isimleri yer aldığı belirtildi. LİSTEDE ESAD DA VAR Haberde, devlet ve hükümet başkanlarının isimlerin listede alfabetik şekilde sıralandığı ve ilk sırada Malezya eski Başbakanı Abdullah Bedevi'nin bulunduğu belirtildi. Örnek olarak 11 ismin açıklandığı listede, söz konusu dönemde ülkelerinde devlet veya hükümet başkanlığı yapan eski Somali Devlet Başkanı Abdullahi Yusuf, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Peru eski Devlet Başkan Alan Garcia, Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, Guatemala eski Devlet Başkanı Alvaro Colom, Kolombiya eski Devlet Başkanı Alvaro Uribe, Mali eski Devlet Başkanı Amadou Toumani Toure, Almanya Başbakanı Angela Merkel, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve son sırada Ukrayna eski Başbakanı Yulia Timoşenko yer alıyor. Özel olarak oluşturulan bilgi bankasında söz konusu devlet ve hükümet başkanlarıyla ilgili verilerin kaydedildiği, Almanya Başbakanı Merkel hakkında da 300'den fazla verinin yer aldığı belirtilen haberde, Snowden'in belgelerinde bilgilerin “Marina” adlı bilgi bankasında gösterildiği ifade edildi. SAVCILIK İNCELEME BAŞLATTI NSA'in Almanya'daki casusluk faaliyetlerinden dolayı inceleme başlatan ve bu konuda soruşturma açılıp açılmayacağını gelecek günlerde karar verecek olan Federal Savcılık için de bu belgelerin önemli olabileceği vurgulandı. ABD Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) eski sistem analisti Edward Snowden'ın geçen yılın ortalarında basına sızdırdığı belgelerle NSA'in dünya genelindeki dinleme faaliyetleri ortaya çıkmıştı. Snowden'ın ifşa ettiği belgelerde NSA'in Alman vatandaşlarını ve siyasetçilerini dinlediği iddia edilmişti. NSA'in Almanya Başbakanı Angela Merkel'i de dinlediği ortaya çıkmıştı. Almanya, bunun üzerine müttefiki olan ABD'ye 'karşılıklı casusluğu yasaklayan' bir anlaşma imzalamayı önerdi ancak ABD şimdiye kadar bu konuda olumlu cevap vermedi. Alman Meclisi de NSA'nın dinleme faaliyetlerine ilişkin bir araştırma komisyonu kurma kararı aldı. Nisan ayı ortalarında çalışmalara başlayacak olan araştırma komisyonunun ABD ve İngiltere istihbaratlarının Almanya'da yürüttüğü casusluk faaliyetlerini araştıracak. A.A
Kim Kardashian'ın Gözü Türkiye Sınırında
Suriye’nin Türkiye sınırında bulunan ve nüfusunun yüzde 80′inden fazlasını Ermenilerin oluşturduğu Kesab kasabasının İslamcı muhaliflerin eline geçmesi dünya çapında alarm yaratmaya devam ediyor. Kasabada yaklaşık 80 Ermeninin öldürüldüğü öne sürülürken, Twitter’da #SaveKessab (Kesab’ı kurtarın) başlığıyla kampanya başlatıldı. Ermeni kökenli Amerikalı televizyon yıldızı Kim Kardashian da kampanyaya destek verdi. 20 milyondan fazla takipçisi bulun kim Kardashian, “ Eğer Kesab’da ne olduğunu bilmiyorsanız Google’dan öğrenin; yaşananlar çok üzücü. Bir Ermeni olarak acı dolu hikayelerle büyüdüm ” ve “ Lütfen tarihin tekerrür etmesine izin vermeyin ” diye yazdı. Kardaşyan, ikinci tweet’inde ‘ ErmeniSoykırımı ‘ hashtag’ini de kullandı. Kampanya için şu ana dek en az 1 milyon 608 bin tweet atıldı. Ermeniler için sembolik önem taşıyan ve 1915′teki ‘tehcir bölgeleri’nden biri olan sahil kasabası Kesab, 21 Mart’ta aralarında İslamcı El Nusra Cephesi’nin de bulunduğu muhaliflerin eline geçti. Kentteki ölüm haberleri doğrulanamasa da, yüzlerce Ermeninin Lazkiye merkeze kaçtığı biliniyor. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın memleketi olan bölgede çatışmalar sürerken, Ermenistan da diken üstünde. Türkiye-Suriye sınırındaki Keseb kapısının da muhaliflerin eline geçmesinin ardından bir dizi Ermeni parlamenter Türkiye’yi İslamcı militanların bölgeye girişine izin vermekle suçlamıştı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ysa militanların laik Özgür Suriye Ordusu’na mensup olduğunu savunmuştu.Diken
Suriye: Esad 'Rahat Bir Nefes Almakta' Haklı Mı?
Beşar Esad ve Esad liderliğindeki yönetim kalıcı... Esad'ın en yakın müttefiki ve koruyucularından Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın aslında bunu söylemesine de gerek yoktu.Zira bu artık, çoğu gözlemci ve uzmanın yanı sıra Esad'ı yerinden etmeye uğraşan Batılı diplomatlar, hatta Suriye muhalefeti içinde daha gerçekçi bazı unsurlar arasında bile kabul gören bir varsayım.Nedeni de basit. Denklemdeki bazı unsurlarda köklü değişiklikler yaşanmadığı sürece -ki yakın gelecekte buna dair bir işaret yok- Esad'a görevi bırakması için yeterli baskıyı oluşturabilecek veya rejim değişikliği yönünde müzakerelere götürebilecek şartların varlığı öngörülmüyor.Yine aynı şekilde, kavgacı ve asabi isyancı muhalif grupların askeri zafer elde etmeleri de o kadar uzak bir hayal.İsyancı grupların bölgedeki destekçileri hala askeri zafer peşinde olabilir ama sahne arkasında ipleri elinde tutan Batılı güçler hiçbir zaman buna yanaşmadı.Müzakereler aracılığıyla varılacak bir anlaşma da uzak bir ihtimal.Mevcut durumda makul bir anlaşmanın yolu, muhalefetin ve muhalefeti destekleyenlerin Beşar Esad ve hükümetinin 'bazı kozmetik reformlarla' iktidarda kalmasını kabul etmelerinden geçiyor. Bu da, isyancıların 'var olma nedenlerini çürütmeden' kabul edemeyecekleri bir durum.Bunu dışındaki tüm durumlar, rejimin ciddi imtiyazlara gitmesi için dışarıdan güçlü bir baskı yapılmasını gerektirir. Bu da, Ukrayna nedeniyle Washington ve Moskova'nın arasının açıldığı bir dönemde, gerçekleşmesi zor bir durum.Ukrayna'daki kriz Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i, Suriye konusunda Amerikalıların yanında yer almak yerine, karşı tutumunu güçlendirmeye teşvik etti.Esad üzerindeki baskı artık öyle hafifledi ki Suriye lideri, birkaç ay önce ortaya atılan devlet başkanlığı görev süresini iki yıllığına uzatmak yerine, yedi yıl daha başkanlık koltuğunda oturmak için tekrar seçilmeye hazırlanıyor.Geçtiğimiz hafta sonu Esad, Suriye ordusunun başarıları ve Şam'ın isyancıların kontrolündeki bazı bölgelerde ablukaya alınan mahallelerin kısmen sakinleşmesini sağlayan bölgesel ateşkeslerle varılan 'ulusal uzlaşı' sayesinde Suriye'deki krizin 'tersine döndüğünü' söyledi.Fakat bunların hiçbiri, hükümetin görünürde kesin bir askeri zafer elde edebileceği anlamına gelmiyor.Hasan Nasrallah'ın da dediği gibi gerçekleşmesi en muhtemel tahmin, isyancıların hükümetin şartlarına uymayı reddetmesi durumunda ki, öyle olacak gibi görünüyor, uzatmalı bir 'yıpratma' savaşı yaşanacağı yönünde.Mevcut durumda çatışma, istikrarsız bir çıkmazda. Hava kuvvetlerinin denetlenmemesi, Rusya’dan büyük miktarlarda askeri malzeme gönderilmesi ve İran'ın yanı sıra Lübnan ve Irak'taki silahlı Şii müttefiklerinden aldığı destek sayesinde 'terazinin rejim tarafı' daha ağır basıyor.Esad'ı ziyaret eden Rus bir yetkilinin aktardığına göre Esad, 'askeri müdahalelerin faal safhalarının bir yıl içinde sona ereceği' daha sonraki aşamasının ise 'teröristler ve intihar bombacılarıyla mücadele etmek olacağı' tahmininde bulunuyor.Bu, gerçekleşmesi istenilen bir dilek olabilir. Ama silahlı muhaliflerin ülkenin kuzeyinde, doğusunda ve güneyinde saflarını sıklaştırmasına rağmen, hükümet Şam çevresinde ve Suriye'nin batısıyla merkezindeki bölgelerde gücünü sağlamlaştırmaya devam ediyor.Carnegie Endowment düşünce kuruluşundan uzman Yezid Sayigh, 'Eğer mevcut eğilimler devam ederse ki etmeyeceğine dair güçlü bir kanıt yok, o zaman rejim, 2015 sonuna kadar kritik bir kitleyi etkin olarak kontrol edebilecek ve baskın bir pozisyonda olacak' diyor.Devlet Başkanı Esad'a karşı direnişin, Irak Şam İslam Devleti'ne (IŞİD) bağlı militanların varlıklarını giderek daha çok güçlendirdiği ülkenin Irak sınırına yakın doğu bölgeleriyle sınırlı kalacağını düşünmek gerçek dışı olmaz.Bu işlerin ürkütücü bir şekilde tersine de dönmesi aynı zamanda. Yaklaşık 16 ay önce, isyancıların baskısı altındaki rejimin çöküşünün yakın olacağını söyleyen uzmanlar dahil çoğu gözlemci sözlerini yutmak zorunda kaldı.Peki, bundan 16 ay sonra, biz de aynı şeyi yapıyor olacak mıyız?Bu mevcut yapıda çok da olası görünmüyor.Başta Rusya, İran ve müttefikleri olmak üzere Devlet Başkanı Esad'ın destekçileri, muhaliflerle sahadaki isyancıları destekleyen bölgeler güçler ve Batı'nın karmakarışık gruplarına kıyasla daha sağlam, tutarlı ve açık sözlü olduklarını gösterdi. Bu değişmeyecek bir durum.Muhaliflerin sürekli didişen, yerel, kaygı verici hale gelen ve hiçbir zaman saygın görülmeyen sürgündeki liderleri ile sahadaki kaotik, herkesin kavga halinde olduğu, İslamcı radikallerin de gideren öne çıktığı çok sayıda farklı muhalif grupların aksine, Şam rejim ve rejime bağlı silahlı kuvvetler daha sağlam ve uyumluydu.Teorik olarak her şey tersine dönebilirdi. Ama bu, son üç yılda yaşanan her şeyin de tam tersi yönde ilerlemesiyle gerçekleşebilirdi.Siyasi muhalif liderlerin bir araya gelebilir ve ülke içindeki gerçek güçlerin saygın temsilcilerine dönüşebilirlerdi. Merkezi ve otoriter bir askeri yapı kurulabilir, sahadaki isyancı güçleri birleştirip, komuta eder ve malzeme tedarik edebilirlerdi.El Kaide'ye bağlı radikal gruplar soyutlanabilir ve bastırılabilirdi. Batılı güçler, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve muhaliflerin diğer destekçileri yalnızca kendi gündemlerini değil, aynı ve birbiriyle uyumlu gündemleri takip edebilirlerdi.Ama bu şu anda gerçeğe dönüşebilecek bir seçenek gibi görünmüyor.Bu şartların yokluğunda Amerikalıların ve diğerlerinin, teraziyi kendi lehlerine çekme şansı arayan muhaliflerin ihtiyacı olan, MANPAD gibi omuzdan atılan uçaksavar füzeleri ve diğer silahların geçişine yeşil ışık yakacaklarını düşünmek biraz güç.Şimdilik, ortak amaç doğrultusunda birleşeceklerine dair bir işaret yok. Nitelikli silahların militan cihatçıların eline düşeceği ve yüzlerce eğitimli, savaş deneyimi olan beyinleri yıkanmış İslamcı radikallerin kötü amaçlarını kendi ülkelerine taşıyacakları korkusuyla, Batılı güçler Suriye’deki krizi giderek daha çok 'terörle mücadele'’ kapsamında değerlendirmeye başlıyor.Bu yalnızca, köktenci eylemleriyle kendilerini diğer isyancı gruplardan ayıran ve birçokları tarafından rejimin manipüle ettiği bir grup olarak görülen IŞİD'le ilgili bir mesele değil. Bu aynı zamanda, El Kaide'nin 'resmi kollarından' olan ve İslamcı grupların hâkim olduğu bölgelerde isyancılar arasında yerini sağlamlaştıran El Nusra Cephesi'yle de ilgili bir mesele.Mevcut durumda gerçekçi tahmin, Amerikalıların ve müttefiklerinin, silahlı muhaliflerin 'batmasına izin vermeden, su üstünde kalmalarını' sağlayacak şekilde 'kurnazca' desteklerini sürdürmeye devam edecekleri yönünde. Ama akıntıyı tamamen rejim aleyhine tersine çevirmeyecekler.İsyancıların kaderi, Batılıların kararsız politikalarına ve Katar ile Suudi Arabistan arasındaki mevcut gerilim gibi bölgenin kestirilemeyen politik dengelerine tehlikeli bir şekilde rehin düşmüş durumda.İran ve Suudiler arasında yeni keşfedilen yakınlık gibi durumlar, muhaliflerin de altını oyabilir.Bunların hiçbiri, Devlet Başkanı Esad'ın sonsuza dek iktidarda kalacağı anlamına gelmiyor.Ama Esad, en sert fırtınayı atlattığından emin olabilir. Fakat henüz hiçbir şey bitmedi, yarattığı hasra ülkeyi de dönüştürecek, zira zaman geri alınamıyor.Ortalık durulduğunda, hükümetin yaptığı hatalar nedeniyle ağır bedeller ödeyen Esad yönetimine sadık unsurlar hesap sorabilir.Esad yönetimine sadık bölgelerde de ayrışma ve iktidar yozlaşması yaşandığı görüldü. Bu da, Şam yönetiminin kendisini eskisi gibi öne çıkarmasının zor olacağı anlamına geliyor.Yine de genel olarak stratejik dengenin bozulmaması şartıyla, rejimi destekleyen ülke dışındaki Rusya ve İran gibi kilit öneme sahip müttefikler, çok sık da dile getirildiği üzere, baskı sona erdiğinde Beşar Esad'a kişisel olarak kendilerini adamayabilirler.İran Dışişleri Bakanı Yardımcısı Amir Abdollahian geçtiğimiz günlerde, 'Beşar Esad’ın ömrü boyunca devlet başkanı olarak kalmasından yana değiliz. Ama Esad’ın ve Suriye hükümetinin devrilmesi için aşırı güçlerin ve terörün kullanılması fikrine de katılmıyoruz' demişti.Ama bunlar, hep geleceğe ilişkin sorular. Şimdi, Esad ve çevresi rahat bir nefes alabileceklerini düşündükleri için anlayışla karşılanabilir.
Washington Post IŞİD Komutanı ile Reyhanlı'da Görüşmüş
Amerikan Washington Post gazetesinde Anthony Faiola ve Souad Mekhennet tarafından kaleme alınan bir haberde, Türkiye'nin IŞİD'e karşı tutumuna ilişkin çarpıcı iddialar yer aldı. Haberde, iki gazetecinin Reyhanlı'da görüştüklerini söylediği üst düzey IŞİD komutanının 'Artık Türkiye'ye gelmek o kadar kolay değil ama gördüğünüz gibi hâlâ bunun yöntemleri var' ifadeleri dikkat çekiyor.İki gazetecinin Reyhanlı'daki gözlemlerine dayanan haberde, Ortadoğu'nun en korkulan terör örgütü haline gelmeden önce IŞİD militanlarının Reyhanlı'yı 'kendi alışveriş merkezleri' gibi gördüğü ifade ediliyor. Haberde ayrıca, 'Türkiye, Suriye lideri Beşar Esad'ın her türlü düşmanına yardım etmek için onların önüne kırmızı halı serdi' deniliyor. 'Bunu Türkiye yaptı' Militanların, Reyhanlı çarşısında üniformalarıyla rahatça gezindiğini, IŞİD ve El Nusra Cephesi'ne mensup yaralıların Türk hastanelerinde tedavi edildiğini, daha da önemlisi Reyhanlı gibi bazı Türk şehirlerinin yabancı savaşçılar ve silahlar için geçiş yolu olarak kullanıldığı iddia edilen yazıda, CHP Reyhanlı İlçe Başkanı Tamer Apiş'in şu ifadeleri yer alıyor: 'Türkiye, Esad'a karşı olan herkesi kabul etti ve şimdi bu insanlar ölüm saçıyor, kendi kötülüklerini yayıyor ve bedelini biz ödüyoruz. Bu Türkiye'nin yaptığı bir felaket.' Reyhanlı sokaklarında dolaşan bir IŞİD komutanı Washington Post'taki haberde, zaman geçtikçe IŞİD'in ilerleyişi karşısında Türkiye'nin alarma geçtiği, Avrupa hükümetleri ve ABD ile birlikte çalışarak yabancı savaşçılar ile silahların Suriye'ye geçişini kontrol edecek yeni önlemler aldığı belirtiliyor. Ancak buna rağmen, IŞİD'in Türkiye'ye sızmak için yeni yöntemler keşfettiği de anlaşılıyor. Yazıda, 'Reyhanlı sokaklarında dolaşan beyaz bir otomobilin arka koltuğunda röportaj veren 27 yaşındaki üst düzey IŞİD komutanı' diye tanıtılan Abu Yusaf isimli kişinin şu ifadeleri yer alıyor: 'Artık Türkiye'ye gelmek o kadar kolay değil. Ben kendim bile buraya kaçakçılar sayesinde geldim ama gördüğünüz gibi hala bunun yöntemleri var... Ülkelere inanmıyoruz, amacımız tüm sınırları yok etmek. Asıl önemli olan İslam ve Sünni saltanatıdır... Biz ABD'den korkmayız, sadece Allah'tan korkarız. Bizimle savaşan herkesle savaşır, bize çiçek uzatana biz de çiçek uzatırız. Ama bizi yakanı, biz de yakarız hem de evinin içine girene kadar. Bu Batılı ülkeler için de geçerli.' 'Batı bizimle istihbarat paylaşmıyordu' Birçoğu ABD ve AB pasaportu taşıyan yabancı savaşçılara yönelik korkunun gittikçe arttığı ifade edilen haberde, bir de ismi açıklanmayan bir Türk yetkilinin iddiaları yer alıyor. Söz konusu yetkili, Batılı müttefiklerin 'kötü kişilerin' sınırı geçmemesi için Türk tarafıyla yeterince işbirliği yapmadığı ve sınırlı istihbarat paylaştığı iddia ediliyor. Ancak aynı yetkili, haziran ayında IŞİD Musul'u ele geçirdikten sonra bunun değiştiğini, Avrupalı ve Amerikalıların daha fazla istihbarat paylaştığını ve Türkiye'nin de buna dayanarak bazı yabancı savaşçıların yakalanması için destek verdiğini belirtiyor. Yurt