onedio

Çevre Kirliliği Haberleri

Çevre Kirliliği ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Çevre Kirliliği ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Para Kullanmayı Reddeden Adam: Mark Boyle
Yaşadığımız soruların çoğunun kaynağında para olduğunu düşünürüz. Bunu düşünmekte haklı da sayılırız. Banka borçları, hep almak istediğiniz ayakkabı, okulun taksitleri, evin kirası, arabanın sigortası… Her şey para ile ilgili. Parasını karşılayabildiğiniz mutlusunuz, karşılayamadığınızda ise mutsuz. Peki, bizi bu kadar mutsuz eden bir şeyi niye hayatımızdan çıkaramıyoruz?Çünkü bir kısır döngü içindeyiz. İçinde varolmak zorunda olduğumuz toplumun temeli paraya dayanıyor ve eğer parayı hayatımızdan çıkaracaksak, toplum içinde barınamayız demektir. Bunu belki biz yapamayız ama yapabilen birisi var. Sizi onunla tanıştıralım ve hikayesini anlatalım: Mark Boyleİrlandalı Mark Boyle üniversiteyi bitirip iş hayatına atıldığında hayalleri tanıdıktı. Mümkün olduğu kadar çok para kazanmak, daha büyük bir eve sahip olmak, istediği her şeyi satın alabilmek. Ve işler tam da istediği gibi gidiyordu. Bir organik gıda şirketinde yöneticilik yapan Boyle’ın limanda demirli bir yatı bile vardı.Her şey 2007 yılında başladı. Bir akşam yatında arkadaşıyla şarap içiyor ve dünyayı mahveden şeylerden söz ediyorlardı. Çevre kirliliği, hayvan katliamları, fakirlik, eşitsizlik… Konuşmanın bir noktasında Boyle aslında değindikleri tüm sorunlarda onların da payı olduğunu fark etti. Dünyadaki sorunların farkında olacak kadar duyarlıydılar ama yine de yaşam tarzları ve tüketimleri bu sorunları ortaya çıkartan kapitalist makinayı besliyordu.Üniversitedeki son senesinde Gandhi filmini izleyen ve o günü ‘hayatının değiştiği gün’ olarak tanımlayan Boyle, yatta farkına vardığı şeyler üzerine bir kez daha Hintli aktivistin felsefesini anımsadı: “Kendiniz, dünyada görmek istediğiniz değişim olmalısınız.” Boyle o akşam bir şeyleri değiştirmek istiyorsa, kendi hayatından başlaması gerektiğini fark etti.Boyle’ın ilk faaliyeti Freeconomy Community (Özgür/Bedava Ekonomi Topluluğu) isimli bir topluluk kurmak oldu. Bu topluluğun amacı üyelerinin hiç para taşımaması ve mümkün olduğu kadar az mal varlığına sahip olmasıydı. 2,5 sene boyunca Boyle böyle yaşadı. Hatta Hindistan’a kadar gidip Gandhi’nin memleketini gezdi.2009 yılında Boyle her şeyi bir adım ötesine taşıdı. Artık tamamen parasız yaşayacaktı. Para harcamayacaktı ve para kazanmayacaktı. Sahip olmayacaktı ve elindekini paylaşacaktı.“Tüketici ve tüketilen arasındaki uçurum o kadar büyüdü ki artık satın aldığımız şeylerin yol açtığı zarar ve acının hiç bir şekilde farkında değiliz. Çok az insan başkalarına acı çektirmek ister, çoğu aslında zarar verdiğinin farkında değildir. Bu uçurumun ortaya çıkmasının sebebi, para.”Boyle bu kararının ardından işini bıraktı, sahip olduklarını terk etti ve para kullanmadan yaşayacağı yeni bir hayat inşaa etmeye başladı. Gıda ihtiyacını kendi yetiştirdiği, doğadan topladığı ve takas yoluyla aldığı bitkilerle karşılıyor.Bir karavanda yaşıyor. Karavanı para harcamadan almış. Yurtdışında yaygın olan ve insanların kullanmadıkları eşyalarını ihtiyacı olanlara hediye etmesini amaçlayan Freecycle isimli bir organizasyon vasıtasıyla…Kurucusu olduğu ve kendisi gibi yaşamak isteyen insanların yer aldığı Freeconomy Community üyeleriyle birlikte bir tarlanın etrafında yaşıyorlar. O tarlaya ekim yapıyorlar, pişirdiklerini paylaşıyorlar. Kaldıkları yerin yakınındaki bir nehirde yıkanıyorlar, ulaşım ihtiyacını bisikletlerle karşılıyorlar.“Eğer kendi gıdamızı yetiştiriyor olsaydık, bugün olduğu gibi 3’te 1’ini çöpe atıyor olmazdık. Eğer kendi masa ve sandalyelerimizi üretiyor olsaydık, evimizi her değiştirdiğimizde onları çöpe atmazdık. Eğer kendi suyumuzu temizlemek zorunda kalsaydık, çöpümüzü onun içine boşaltmazdık.”Boyle yaşadığı hayattan çok memnun ama tüm dünyanın böyle yaşayamayacağını düşünüyor. Eğer bu söz konusu olsaydı, ortaya kaos çıkardı. Bu düzenin sunduklarına bağımlı durumdayız. Boyle’a göre hayatımızı kökten değiştiremesek bile yaşama şeklimizi gözden geçirebiliriz. İnsanoğlu bu dünyada geçirdiği zamanın %90’ı boyunca parasız ve daha ekolojik yaşadı. Şu anda da parayı kullanan tek türüz çünkü doğa ile olan tüm iletişimimizi kaybettik.“İnsanlar benim kapitalism karşıtı olduğumu söylüyor. Sınırlı bir dünyada sınırsız büyümeyi hedefleyen kapitalismin birçok defosu olduğunu düşünmekle beraber ben hiçbir şeyin karşıtı değilim. Ben doğa yanlısıyım, topluluk yanlısıyım ve mutluluk yanlısıyım. Eğer tüm bu tüketim ve çevre yıkımı bizi daha mutlu etseydi anlardım. Ama aksine mutsuzluğun göstergesi olan her şey; depresyon, suç, akıl hastalıkları, obezite ve intihar yükselişte. Daha çok para sahibi olmak, daha çok mutlu etmiyor.”
Dilovası Araştırması: Anne Sütünde Ağır Metal...
Geçtiğimiz yıllarda kanser ölümleri ve ağır metal kirliği ile gündem de yer eden Dilovası’na ilişkin önemli bir araştırma yayımlandı. Hatırlanacağı gibi bu konuda araştırmalar yaparak ön sonuçlarını kamuoyu ile paylaşan Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’na yönelik soruşturma ve cezalar ile konu uzun süre tartışılmıştı.
Akkuyu Santrali ile İlgili ÇED Raporunda Deprem Riski Saklandı İddiası
Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi ve TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası Başdanışmanı Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Mersin’in Gülnar İlçesi’ne bağlı Büyükeceli Mahallesi’ne yapımı planlanan Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) için hazırlanan ÇED Raporu’nda deprem riskinin taktiksel bir tuzak olarak saklandığını ve gerçeklerin gizlendiğini iddia etti.Akkuyu Nükleer Enerji Santrali ÇED Raporu’ndaki uzmanlığı ile ilgili kısımları değerlendiren Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, “Raporun 48′inci sayfasında yapılacak ile yapılan işler sayıldığında, santralin güvenli bir yere oturup oturmadığına ilişkin hiç bir jeofizik çalışma ile sonucuna yer verilmemiştir. Dolayısıyla yerin ne taşıma gücü, ne de depremle çınlamaya (rezonansa), aşırı çalkalanmaya gelip gelmeyeceği bilinmemektedir” dedi. Raporda büyük bir deprem beklenmeyen Ecemiş Kırığı’nın öne çıkarıldığını, bunun da taktiksel bir tuzak olduğunu öne süren Prof. Dr. Ercan şunları söyledi: “Tasarının öykündürülmüş çizimlerinden görülmektedir ki, santral yapısının bir bölümü deniz dolgusu içine yapılacaktır. Bu dolgunun olası bir yakın/uzak deprem durumunda nasıl davranacağı, ona nasıl dayanacağı üzerine inandırıcı bir bilgi yok. Kaldı ki, dinlendirme gölmeçleriyle, görünüşü Japonya’daki Fukuşima’daki santralden daha da kötüdür. Prof. Dr. Tolga Yarman ile birlikte Mersin ile Akkuyu sunuş ile söyleşisinde belirttiğim gibi, bölgede asıl göz önünde bulundurulması gereken avkulanma (tektonik) etkinlikleri, Kıbrıs Dalma Batma Kuşağı, Ölü Deniz Kırığı, Güney Ege Dalma Batma Kuşağı ve Doğu Anadolu kırıklarıdır.” Bölgedeki 4 bin yıllık depremlere bakıldığında detayların ortaya çıktığını ifade eden Prof. Dr. Ercan sözlerine şöyle devam etti: “Güney Ege Dalma-Batma kuşağında tsunami oluşma olasılığı yüzde 13, dalga yüksekliği 1- 6 metre, Ölü Deniz Kırığında ise yüzde 6, dalga yüksekliği 1- 3 metredir. Demek ki deprem ürküntüsü, nükleer santral kazalarını artırabilecek en önemli öğelerden biridir. Depremlerin şaşmaz bir yasası vardır. Bir yerde belli büyüklükte bir deprem oluyorsa, gelecekte de o yerde en az o büyüklükte bir deprem olacaktır. Özetle, Güney Akdeniz’de bir nükleer güç santrali yapmak, çevre kirliliği, tarımsal düşme, gezginciliği bitirmesi, can güvenliği, teknoloji bağımlılığı, soruna çözüm bulmaması bakımlarından olumsuzdur. Kaldı ki, geçen yıl yapılan bir sorgulamada Mersinlilerin yüzde 70′inin nükleer güç santraline karşı olduğu belirtilmişken, hangi demokratik yaklaşım bu yapıma izin verebilir?” DHA | Zete
Sivilcelere Önlem Almak İçim Öneriler
Ergenlik çağında gençlerin ve ebeveynlerin korkulu rüyası sivilceler, 11 yaşından itibaren alınacak bazı önlemlerle önlenebilir. Erkek ergenlerde ise daha şiddetli olabileceğini ifade eden Marmara Üniversitesi Medikososyal Ünitesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Nilhan Atsü,” Şekerli gıdalar sivilce etkisini arttırır. Dozunda tüketilmeli” uyarısını yaptı.Yağ bezi ve kıl follikülü hastalığı olan sivilceler ağırlıklı olarak ergenlik çağında görülüyor. Toplumların yüzde 80’inde görüldüğünü ifade eden Dermatoloji Uzmanı Dr. Nilhan Atsü, ”Çoğunlukla 14 – 20 yaş aralığında ortaya çıkar. Anatomik olarak yağ bezi, kıl gövdesi ve kökü birleşik bir birim şeklindedir bu sebeple ünitenin bir bölümündeki sorun dolaylı olarak diğer bölümünü de etkiler” dedi.Akne oluşumun pek çok nedeninin olduğunu ifade eden Dr. Nilhan Atsü,”Bu faktörler arasında, ergenlik, yumurtalık ve böbrek üstü bezi hormon hastalıkları gibi hormonal faktörlerin yanı sıra genetik faktörler, yapısal faktörler olan deri tipi, kişisel faktörler olan temizlik ve kozmetik bakım alışkanlıkları, çevresel faktörler olan güneş, iklim koşulları, deniz seviyesinden yükseklik, nem oranı, endüstriyel atıklara bağlı çevre kirliliği ve yanlış beslenme alışkanlıkları sayılabilir” dedi.Ergenlik dönemi dışında farlı dönemlerde de görülmesinin nedenlerine değinen Dr. Nilhan Atsü, ”Sözü edilen yaş aralığı dışında farklı yaş gruplarında da akne ile karşılaşabiliriz. Yeni doğan döneminde anneden geçen hormonların veya anne tarafından kullanılan bir takım ilaçların etkisiyle görülebileceği gibi geç erişkin yaşta, özellikle kadın bireylerde menopoz öncesi ve menopoz döneminde hormonal denge değişikliklerine bağlı akne oluşabilir. Ergenliğe giriş ile salgılanan hormonlar, özellikle androjenik hormonlar derinin doğal yağ salgısını sağlarlar. Bu dönemde kız ergenlerde 14 -17 gibi daha erken yaşta, erkek ergenlerde ise 16 -19 gibi daha geç yaşta değişen şiddette akne sorunu yaşanır. Erkek ergenlerde kız ergenlere göre akne şiddeti daha yüksek olma eğilimindedir” şeklinde konuştu.Aileleri ergenlik döneminde bazı belirtilere karşı uyaran Atsü, ”Ergenliğe girişle hormonal faaliyetin neticesinde deride yağ salgısı artışı, saç derisinde koku değişikliği, yüzde hafif siyah noktaların belirmesi gibi başlangıç belirtilerinde ailelerin bir dermatoloğa başvurularak muayene ve şiddet tayini ile ilgili öneri almalarını tavsiye ederim. Sorun henüz kozmetik seviyedeyken dermatolog görüşü ile aknenin tıbbi şiddete dönüşmesi engellenebilir. Diğer taraftan deri tipine uygun temizleyicilerle cildin düzenli olarak sabah akşam temizlenmesi gerekir. Yağ nem dengesini korumaya yönelik, gözenek tıkanması oluşturmayacak yağsız tıbbi kozmetik nemlendiriciler ile cilt nemlendirilmeli. Yüzü örten saç stilleri hem kızlarımızda hem de erkek çocuklarımızda çok trend. Ancak gün içerisinde saça uygulanan şekillendiriciler yüze uzun süre temas sonucu sivilceye neden olabilir. Yoğun olarak güneş ışınlarına da maruz kalmak sivilceyi tetikleyen bir diğer neden olduğundan abartılı güneşlenmekten korunmak gerekir. Kızlarımızın da kapatıcı makyajlardan kaçınması ve makyajlı uyumaması gerekir” diyerek tavsiyelerde bulundu.Erken dönemde dermatolog danışmanlığı ile tedbir alınmasına ve harfiyen uygulanmasına rağmen sivilce şiddeti arttığında neler yapılması gerektiği konusunda bilgi veren bilgi veren Dermatoloji Uzmanı Dr. Nilhan Atsü, ”Sivilceler tıbbi boyuta ulaşırsa yine ilk olarak başvuracağımız merci bir dermatoloji uzmanı olmalıdır. Dermatoloğunuzun düzenleyeceği tedavi, sorunun şiddetine, hasta özelliklerine ve mevsime göre değişecektir. Klinik koşullarda dermatolog gözetiminde seanslar halinde uygulanan klasik cilt bakımı, fiziksel ve kimyasal peeling bazen tek başına yeterli olabileceği gibi bazen de reçeteli tıbbi tedavi eklenebilir. Hafif ve orta şiddette aknede dıştan, orta ve ciddi şiddette aknede ise dıştan ve ağızdan tedaviler uygulanır. Takip ve kontrol en önemli husus olup hastanın dermatoloğuyla işbirliği içerisinde kontrolleri aksatmadan tedavisini sahiplenmesi ve sürdürmesi, sabırsız olmaması gerekir” şeklinde konuştu.Atsü beslenme şekline de dikkat çekerek, ”Akne oluşumu yağlı gıda tüketimi ile ilişkilendirildi yıllar yılı ve hala halk arasında bu şekilde anılır. Günümüzde daha ziyade glisemik endeksi yüksek, hızlı kana karışıp kan şekerini hızlıca yükselten gıdaların tüketimi ile oluştuğunu artık çok net biliyoruz. Bundan dolayı tatlı ve şekerli gıdaların tamamından uzak durmamız gerekir, uzak duramıyorsak dozunda tüketmemiz gerekir” uyarısında bulundu.Etiketler:kadın sağlığıkadın sitelerikişisel bakımkızlara dair herşeysagliksivilcesivilce nasıol önlenirsivilce tedavisisivilcelere önlemler
Her Yaşta Genç Görünmenin Yolları
Özellikle 40’lı yaşlardan sonra kendini gösteren o masum çizgiler bizi “yaşlanıyoruz” psikolojisine itebiliyor. Ancak teknolojinin gelişmesi ve anti aging yöntemlerinin çoğalması her yaşta genç kalmak için imdada yetişiyor.Estenil Sağlık ve Güzellik Hizmetleri’ nden Dermatoloji Uzmanı Dr. Nilhan Atsü, ”Kişi her yaşta güzeldir. Bunu benimsemesi ve hayata gülümsemesi öncelikli esasımız olmalı. Minik kırışıklıklara gelince, onları yok edeceğimiz pek çok yöntem var elimizin altında” dedi.Genç kalmanın artık bir sır olmadığını belirten Dr. Nilhan Atsü, ”Kadın ve erkek her yaşta genç ve güzel görünmek ister ancak günümüzde kadınlar kadar erkekler de genç ve göze hoş görünmenin sırrını keşfetme yollarını arıyor. Bu yüzden buna sahip olmak artık sır değil. Gençleştirici yöntemler etki ve uygulama yollarına göre pek çok alternatif sunuyor. Bunların bir kısmı aslında cildin yapısında gençleştirici bir etkisi olmayıp, bir tür illüzyonla şekli değişiklik yaparak gençlik hissi oluşturan yöntemlerdir. Bunlarda bir tanesi Botox uygulamalarıdır. Özellikle üst yüzde 5 – 10 dakikalık kısa süreli bir uygulama sonrası 4’üncü günde etkisi başlayan ve ortalama 4 – 6 ay süreyle devam eden mucize bir uygulamadır. Özellikle en geç 30’lu yaşların ikinci yarısında başlanılıp, düzenli aralıklarla tekrarlandığında, mimik kası aktivitesine bağlı kırışıklıkların yerleşmesini engeller. Takvim yaşının gerisinde bir yüz görünümü elde edilir, daha ileri yaşlarda ve kırışıklıklar yerleşmiş olsa da, tek başına ya da diğer yöntemlerle kombine edilerek, kişinin arzu ettiği hoş görünüm sağlanır. Öte yanda önerebileceğimiz bir diğer uygulama da Dolgular. Bunların da kalıcı ya da süreli, farklı tipleri mevcuttur. Yer çekimine bağlı gevşemiş olan, yüzün alt yarısındaki olukların doldurulmasında, üst yüzde yerleşmiş ve derin mimik çizgilerinde, botoxla beraber ya da yüzün belli noktalarına özellikle de elmacık kemiklerinde hacim kazandırmak amacıyla uygulanır” dedi.Cilt kalitesini arttırıcı yöntemlere de değinen Dr. Atsü, ”Cilt kalitesini arttırıcı anti aging uygulamalar, genel olarak sağlıklı, ışıltılı, hafif sıkı ve diri bir cilt görüntüsü yaratır. 20’ li yaşlardan itibaren uygulanabilirler, cildin sigortası işlevini görürler. Bunlardan ilki kimyasal fiziksel Peelinglerdir. Yıllar içerisinde derinin üst katmanı doğal yağ salgısı, güneş ışığı, çevre kirliliği, makyaj kalıntıları sebebiyle kalınlaşarak adeta bir zırh halini alır ve sonuç olarak alttaki taze hücreler nefes alamadığı için donuk, mat, lekeli ve yaşlı bir cilt görünümü ortaya çıkar. Bunu engellemek amaçlı her yıl sonbahar kış gibi güneşli olmayan mevsimlerde, bir dermatolog kılavuzluğunda ve gözetiminde kişiye özel tasarlanmış seanslar uygulanır. Bir diğer yöntem de her mevsim yapılabilen Mezolifting yani vitamin enjeksiyonlarıdır. Orta deride kolajen elastik lif yapımı için gerekli bütün vitaminler, mineraller, koenzimler, büyüme faktörleri, somon DNA’sı gibi maddeler, kokteyl halinde, belli bir protokolde, seanslar halinde, cilt içine enjekte edilir” şeklinde konuştu.PRP ile ilgili de bilgi veren Dermatoloji Uzmanı Dr. Nilhan Atsü, ”PRP, kişinin kendi kanından belli devirde ve belli sürede santrifüjden geçirilerek onarıcı ve yenileyici hücresel faktörlerden zengin sıvı kısım ayrıştırılarak, seanslar halinde, özel bir program çizilerek yine cilt içine enjekte edilir. Bu kişide gerçekten mucizevi sonuçlar verir ve her mevsim uygulanır. Ayrıca Otolog fibroblast transplantasyonu ile kişinin güneş görmeyen bir deri bölgesinden; kulak arkası, üst kol iç kısmı gibi bölgelerden alınan biyopsi materyalinden, uluslararası standartlara sahip bir laboratuvarda, hücre kültüründe çoğaltılarak elde edilen fibroblastlar, sorunlu bölgelere enjekte edilir” bilgilerini paylaştı.Dr. Atsü cihazlı gençleşme yöntemlerine de değinerek, ”Kontrollü termal hasar esasına dayalı tüm bu girişimlerle, hasara cevaben belli bir sürede kollajen elastik lif yapımı uyarılarak, cilt kalitesi artışını sağlar. Lazer sistemleri de bunlardandır ve en güncel ve güvenilir olan fraksiyonel lazer uygulamalarıdır. Mutlaka dermatolog görüşü ile ve yine bir dermatolog gözetiminde uygulama tercih edilmelidir. Ayrıca odaklı ultrason cihazları ve Radyofrekans sistemi de önerebileceğim antiaging yöntemler arasında yer almaktadır. Ancak lütfen unutmayalım, tüm bu uygulamalar mutlaka dermatolog görüşü ve eşliğinde yapılması en sağlıklı yoldur” şeklinde konuştu.Deri yaşlanmasını tetikleyen nedenlere de değinen Nilhan Atsü,”Deri yaşlanmasında en önemli çevresel risk faktörlerinin, güneş ve sigara olduğu bilinmektedir. Aynı zamanda, cildimiz, tükettiğimiz besin gruplarını, yaşam şeklimizi ve ruh halimizi yansıtan bir ayna gibidir. Bundan dolayı genç ve güzel bir görünümü korumak, tek başına cildimiz ile ilgili bakımlarla mümkün değildir. Dengeli beslenme, yeterli uyku, bol su tüketimi, egzersiz, olumlu düşünce ve davranış modellerinin önemi de inkar edilemez” dedi.Etiketler:genç görünmegenç kalmagenç kalmanın yollarıgüzellikHer yaşta genç görünmenin yolları
Ozon Tabakası Deliği Giderek Büyüyor
 Bir çok ülkenin bir dizi önlem almasına rağmen giderek büyüyen delik büyük sorunlarıda ardından getirebilir. Peki ozon tabakası neden bukadar büyüdü ve daha ne kadar büyüyebilir.Çevre kirliliği nedeni ile dünya atmosferindeki ozon tabakasındaki delik gün geçtikçe büyüyor. Bir çok ülkenin bir dizi önlem almasına rağmen giderek büyüyen delik büyük sorunlarıda ardından getirebilir. Peki ozon tabakası neden bukadar büyüdü ve daha ne kadar büyüyebilir.Uzmanların araştırmaları ve gözlemcilerin yaptığı ve gördükleri algılara göre geçen yıllara oranla hızla büyümekte olan delik bu yıl katbekat daha büyüdü. Yapılan arıştırmalarda ozon tabakasının deliği ne kadar oldu. Uzmanlar anlatıyor...Antarktika üzerinde ozon deliğinin alanı 1.7 kat büyüdü. Deliğin alanı artık materikin kendisinden de büyüktür. Bu konuda Japonya'nın milli metereoloji kontrolü bildirdi. Bilgiye göre, deliğin alanı artık 23,4 milyon metrekareye ulaştı. Ozon deliği freon gibi gazların yıkıcı etkisi sayesinde ozon tabakasının delinmesi sonucunda oluşur.
3 Boyutlu Yazıcı ile Villa Yapıldı!
Teknoloji ilerliyor, bilim hız kazanıyor! Bununla birlikte önceden var olan şeyler zamanla yok olabiliyor! Bunlardan biri de inşaat yapmak için gerekli ekip ve ekipman mı? Görünüşe göre artık 3 Boyutlu Yazıcı ile ev yapılabilir!Geçtiğimiz günlerde dünyanın ilk 3 Boyutlu Yazıcı ile üretilen aracı yapılmıştı. Bu büyük gelişmeden sonra bina yapımları da söz konusu haline geldi! Çin’deki Winsun isimli inşaat firması dünyanın ilk 3 Boyutlu Yazıcı ile inşa edilen villasını duyurdu!Tamı tamına 1100 metre karelik bir araziye yapılan villanın inşaatı için özel bir materyal ile çıktı alındığı belirtiliyor. Firmanın söylediğine göre, özel materyal; sanayi atıkları ve inşaat malzemelerinden oluşturulmuş ve oldukça çabuk kuruyan bir beton formuna getirilmiş.Maliyeti 161 bin dolar olan binanın iç tasarımının yapılmadığı, sadece bir konsept olduğu belirtildi. Ayrıca Winsun şirketi bu villanın yanı sıra 3 Boyutlu Yazıcı ile üretilen 5 katlı bir binayı da sergiledi!Bu şekilde üretilen binaların işçi maliyetinin %50-80 ve inşaat sürersinin de %50-70 oranında azaldığı ve çevre kirliliği konusunda inşaatlara oranla çok daha zararsız olduğu söyleniyor!Teknolopi
Boğaziçi ve FSM Ücretsiz Olur mu?
Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili İhsan Özkes, Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet (FSM) köprülerinden geçiş ücreti alınmaması hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na kanun teklifi sundu.Özkes'in köprü geçiş ücretlerinin kaldırılmasını Meclis'e taşıdığı kanunun gerekçesi hakkında 'İstanbul ilinde boğazın iki yakasını birbirine bağlayan köprüler ile bu köprülere açılan bağlantı yollarında oluşan trafiğin önlenmesi ve köprüleri her gün kullanmak zorunda olan vatandaşların mağduriyetinin giderilmesi amaçlanmıştır' ifadeleri kullanıldı.CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes'in TBMM'ye sunduğu kanun teklifinin genel gerekçesi ise şu şekilde:'İstanbul'un Asya ve Avrupa yakalarını birbirine bağlayan Boğaziçi Köprüsü ile Fatih Sultan Mehmet Köprülerinden her gün binlerce motorlu taşıt geçmektedir. Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprülerinin yapıldığı dönemlerde vatandaşa verilen sözler hafızalarda tazeliğini korumaktadır. Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprülerinin maliyeti karşılandıktan sonra geçiş ücreti alınmayacağı ve köprülerden geçişin ücretsiz olacağı beklentisi yıllardır gerçekleştirilmemiştir. Bu süreçte İstanbul'un artan nüfusu ile orantılı olarak şehir içi trafiği de artış göstermiştir. İki kıta arasındaki trafik sadece köprüler vasıtası ile değil gelişen deniz ulaşımı ve yeraltı tüneli ile de hareketlilik kazanmıştır. Geçmişten günümüze kadar köprü geçiş ücretlerinin tahsilatı için gişe uygulaması, kartlı geçiş, otomatik geçiş gibi farklı yöntemler uygulanmıştır, bu sistemler köprü trafiğini azaltmak için değil sadece geçiş ücreti tahsilatını kolaylaştırmak için yapılmıştır. Köprü gişeleri olarak bilinen noktalarda bulunan sistemler trafiğin akışı konusunda kolaylık sağladığı belirtilse de artan araç sayısı karşısında sorunun çözümü olamamakta aksine sorunun kendisi olmaktadır. Köprüler ile bu köprülere açılan bağlantı yollarında oluşan trafiğin önlenmesi ve zamandan tasarruf sağlanması elzemdir. Köprülerde yaşanan yığılmaları önlemenin yolu ise geçiş ücreti almaktan ziyade alternatif ulaşım ağının (deniz taşımacılığı, raylı sistem) etkinliğini artırmak ve sistemli bir şehir planlamasıyla mümkündür. Çağdaş şehirlerde toplu taşıma özendirilmekte ve toplu taşıma yatırımları hızla yapılmaktadır. İstanbul gibi mega şehirler bu ivmeyi henüz kazanamamış ve yanlış uygulamalarla yıllardır sorunlarla yaşamak zorunda bırakılmıştır. Köprü trafiği yüzünden yaşanan sorun zaman-işgücü kaybı, aşırı yakıt tüketiminin oluşturduğu çevre kirliliği ve yansımaları ile insanlarda stres oluşumu gibi olumsuz etkileri bulunmaktadır. Yaşanan olumsuzlukların maliyeti ise gişe gelirlerinden elde edilenden çok daha fazladır. İşleri gereği köprüleri sürekli kullanmak durumunda kalan vatandaşlar için köprü geçiş ücretleri önemli bir gider oluşturmaktadır. Yaşanan tüm bu olumsuzlukların ortadan kaldırılması için köprülerdeki gişelerin kaldırılması ve geçişlerin ücretsiz yapılması zorunlu hale gelmektedir'DHA
Yol Kenarlarından Topladığı Jant Kapaklarını Muhteşem Heykellere Dönüştüren Sanatçıdan 22 Şaheser
Ptolemy Elrington, gezegenimizin geleceği için geri dönüşümünün gerekliliğine inanan bir İngiliz sanatçı. Yapıtları da bu inancını net bir şekilde ortaya koyuyor. Çoğu insanın 'artık bir işe yaramaz' diyerek bir kenara attığı otomobil parçaları, özellikle de jant kapakları; Elrington'un heykellerinin vazgeçilmez parçaları. Sanatçı heykel yapımında kendisine gereken malzemeleri toplamak için zamanının büyük bir bölümünü, otoyol kenarlarında, hurdalıklarda ve çöp alanlarında geçiriyor.  Jant kapakları dışında, jantlar, hurda metaller ve eski alış-veriş arabalarını da kullanan sanatçının çalışmaları, bugüne kadar; Londra, Brighton, Edinburgh, Barcelona ve Atina gibi şehirlerde defalarca sergilenmiş. Ayrıca sanatçının 200 pound'tan başlayıp 10.000 pound'a kadar çıkan heykelleri, dünyanın dört bir köşesinden alıcı buluyor. Elrington'un, insanlar tarafından değersiz görülen ve çevre kirliliği yaratan nesneleri birer sanat eserine çevirmeyi başarması, bize göre onunla ilgili en çok takdir edilmesi gereken nokta. Herkes bu yetenekte olmayabilir ama aynı duyarlılığı paylaşmamak için ne mazeretimiz olabilir ki?