onedio

Cübbeli Ahmet Haberleri

Cübbeli Ahmet ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Cübbeli Ahmet ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Birlikte Program Yapacaklar
Okan Bayülgen Cübbeli Ahmet Hoca'yı evinde ziyâret etti. Okan Bayülgen ile Cübbeli Ahmet Hoca'nın bu fotoğrafı büyük yankı uyandırdı. Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'yü evinde ziyaret eden Bayülgen'in Cübbeli'yle çektirdiği fotoğrafın perde arkası var. Okan Bayülgen, Cübbeli Ahmet Hoca ile program yapacağını geçtiğimiz günlerde açıklamıştı. Proje ajamasında olan programın Habertürk ekranlarında yayınlanacağını açıklayan Bayülgen, 'Çok temel bir ihtiyaç var. Kur'an-ı Kerim'de ne anlatılıyor? Ben Türkçesini okuyacağım, o orjinalini okuyacak. Her ayetin içeriği konusunda sohbetler olacak.' demişti. Cumhuriyet
Cübbeli Ahmet Hoca Tv Kuruyor
Televizyonunun kuruluşu için Cübbeli Ahmet Hoca'nın sahibi olduğu şirket, Radyo ve Televizyon Kurulu'na (RTÜK) resmen başvurdu. RTÜK kaynakları, Cübbeli Hoca'nın, uydu yayın lisansı için resmi başvurusunu yaptığını, gerekli belgeleri de RTÜK'e ulaştırdığını bildirdiler. RTÜK'ün, Cübbeli Hoca'nın televizyonuna lisans verilmesi konusunda henüz kararını vermediği, belgelerin incelenmekte olduğu ifade edildi. KONUŞMALARINI İNTERNET ÜZERİNDEN CANLI YAYINLIYOR Cübbeli Ahmet Hoca, halen yaptığı konuşmaları internet üzerinden kendi adına açtığı bir siteden, canlı olarak yayınlıyor. RTÜK'ten uydu yayın lisansı alınması halinde, Cübbeli Ahmet Hoca'nın konuşmalarının, bu televizyon üzerinden yayınlanacağı, ayrıca eğitici içerikte yayın yapılacağı belirtiliyor. Zeynep GÜRCANLI- Aysel ALP / Hürriyet
Cübbeli Ahmet Hoca İsrail'e Lanet
Kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, İsrail'in başlattığı kara harekatına yönelik bazı açıklamalarda bulundu.   Cübbeli Ahmet Hoca, Filistinli Müslümanları katletmeye devam eden İsrail'e karşı, Müslümanların güç yetiremese de buğz etmelerini, Filistinliler için dua etmelerini istedi ve Siyonist İsrail Devleti'ne bedduada bulunmalarını söyledi.   İSRAİL GAZZE'YE KARA HAREKATI TALİMATI VERMİŞTİ    İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisinden yapılan yazılı açıklamada, Gazze'ye yönelik kara harekatı kararı alındığı ve harekatın genişletilmesine hazır olması için orduya talimat verildiği duyurulmuştu.
Dünyanın En Zor "Hangisiyle 'Evlenirdin, Sevişirdin, Kavga Ederdin' Anketi"
Anketi çözerken beyniniz yanabilir. Dikkat!.. Lütfen her soru için o 3'lüden birini seçin. Yani hem evleneceğiniz hem kavga edeceğiniz kişiye aynı kişiyi işaretlemeyin. Not: Bu anket tamamen mizah amacıyla yapılmış olup, kimseyi aşağılama amacı gütmez. Cevaplarınız anonimdir! Bazı soruları cevaplarken 'karşı cins olsaydım ne yapardım' diye düşününüz :) İyi eğlenceler! 
Cübbeli Ahmet: 'Gavur PKK Güçlense Hepimizi Keser'
Doğu ve Güneydoğu'da patlak veren sokak eylemlerine ilişkin açıklama yapan Cübbeli Ahmet Hoca, PKK'yı sert ifadelerle eleştirdi.Cübbeli Ahmet Hoca, sohbetinde son dönemlerde Doğu ve Güneydoğu'da patlak veren sokak eylemlerine değindi. Cübbeli Ahmet Hoca 'Müslüman Kürt evlatlarımız bu örgüt tarafından kıtır kıtır kesiliyor' dedi.'EN ÇOK KÜRTLER MÜSLÜMAN'Konuşmasında PKK'ya yönelik sert eleştirilerde bulunan Cübbeli 'En çok Kürtler Müslüman, onların içine de gavurlar bunları musallat etti. Gariban Müslümanları perişan ediyorlar. 17 yaşında kurban dağıtan çocuğu öldürdü bunlar. Silahla tarıyorlar, ondan sonra tavandan atıyorlar, bıçak saplıyorlar, araba ile eziyorlar ve anne babası ayağındaki benden tanıyor. Bunlar din düşmanı' şeklinde konuştu.'BUNLAR GÜÇLENSE HEPİMİZİ BÖYLE KESERLER''Bunlar güçlense hepimizi böyle keserler' diyen Cübbeli, 'Bunlar din düşmanları. Hey gidi sakalla sarıklı olup da PKK'yı destekleyenler, akıllı olun. Bunlar yönetimi bir ele alsınlar sakalınla birlikte kafasını da kesecekler' dedi.Haber7
Cübbeli Ahmet Hoca'dan Maden Sahibine: 'Sen Ne Biçim Müslümansın'
Cübbeli Ahmet Hoca Karaman'ın Ermenek ilçesinde yaşanan maden kazasını yorumladı.Cübbeli Ahmet Hoca, Karaman'ın Ermenek ilçesinde yaşanan maden faciasına ilişkin sert eleştirilerde bulundu. Madenciler için dualar eden Cübbeli Hoca, sorumlulara yüklendi. ''Bu iş verenler nasıl hesap verecekler ahirette? Maaş bile vermiyorsun.'' diyen Cübbeli, ''Kader, ecel ayrı bir şey sen adamı çektin vurdun katil olmuyor musun tamam o adamın eceli ama sen vuruyorsun.'' diye konuştu.''MADEN SAHİBİ SEN NE BİÇİM MÜSLÜMANSIN?''Cübbeli Hoca ''Bu işlerle ilgilenmek lazım ama en büyük vebal işverendedir. Sen buradan para kazanıyorsun helal mi bu şimdi namaz kılsan ne olur, hacca gitsen ne olur? Sen ne biçim Müslümansın. Allah'ın dinsiz imansız gavurları titizlik içinde. Yani dünyanın gavurunda bu kadar denetim düzen varken biz Müslümanken bu bize yakışırdı. Her dakika dünyanın televizyonlarına çıkıp rezil mi olmamız lazımdı. Bir de Müslüman bunlar namaz kılan insanlar ya..'' dedi.Sabah
Alevilerden Cübbeli'ye Büyük Tepki
Alevi Bektaşi Federasyonu Başkan Yardımcısı Ali Yıldırım, Cübbeli Ahmet Hoca’dan sözlerini geri almasını ve Alevi toplumundan özür dilemesini istedi.Yıldırım yazılı açıklamasında, Cübbeli Ahmet Hoca’nın bir gazetede Alevilere, Alevilerin ibadetlerine, cemevlerine yönelik ağır hakaretlerde bulunduğunu ifade etti. Cübbeli Ahmet Hoca’nın “Cemevi ile camiyi eş tutmak mümkün değil. Camilerde sadece Allah’a ibadet edilir ancak cemevlerinde saz çalınıp, şarkılar, şiirler söyleniyor” şeklindeki sözleri nedeniyle tepki gösteren Yıldırım, “Bu terbiyesiz adamı kınıyorum. Sözlerinin hesabının kendisinden yargı önünde sorulacağını, asla yanına kar kalmayacağını bildirmek istiyorum” dedi.Yıldırım, “Alevi toplumunu kırmak incitmek yoluna hakaret etmek hak ve cesaretini nereden alıyorsun sen. Hemen sözlerini geri al. Alevi toplumundan derhal özür dile” ifadelerini kullandı.ANKA
'Bütün Dünyanın Gavuru, Müslümanı Seyrediyor, Moda Programları Caiz Değil!'
Kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü , televizyonlardaki moda programlarını “büyük bela” olarak nitelendirerek, “Bu tarz programlar kadınlar başörtülü, çarşaflı bile olsa caiz değil. Bu programları yapanlar da, yaptıranlar da, kanal sahipleri de, razı olanlar da, seyredenler de günahkâr” dedi.İslam’a göre kadınların başörtüsüz olarak ancak babaları, eşleri ve erkek kardeşleri tarafından görülebileceğini yazan Ünlü yazısında “Bu televizyonu seyredenler kim? Beynelmilel bütün dünyanın gâvuru Müslümanı küllün seyrediyor. İyisi kötüsü herkes seyrediyor. Sen burada nasıl böyle program yaparsın?! Başörtülü ve çarşaflı bile caiz değil. Çünkü çarşaflı da olsa erkekler seyrediyor. Sen sokağa zaruret miktarı çıkabilirsin. Kur’an “Evlerinizde yerleşin” (Ahzâb Sûresi:33) diyor. Kadınlara söylüyor bunu bana söylemiyor. Ben şimdiki kadınlardan daha fazla evde duruyorum gerçi. Fitneden sakınıyorum, oturuyorum aşağı” ifadelerine yer verdi.Ahmet Mahmut Ünlü’nün Vahdet gazetesinin bugünkü (27 Aralık 2014) nüshasında yayımlanan, “Moda cehennemden bir oda” başlıklı yazısı şöyle:Moda programları büyük bela. Bu tarz programlar kadınlar başörtülü, çarşaflı bile olsa caiz değil. Bu programları yapanlar da, yaptıranlar da, kanal sahipleri de, razı olanlar da, seyredenler de günahkâr.Öyle bir büyük bela ki anlatmak kabil değil. Allah-u Teâlâ Müslüman kadınlara ne emrediyor, bunlar bu programlarda neler yapıyor ve yaptırıyor?!“Ey peygamberi zişan. Eşlerine söyle, kızlarına söyle ve bütün inananların kadınlarına söyle başlarından aşağı üzerlerine cilbablarını yanaştırsınlar.” (Azhab Sûresi:59)Siz Müslüman değil misiniz? Size de söyleniyor. Allah elçi gönderdi ve ona emrediyor. Senin ebedi ahiretini kurtarmak için o da vazifesini tebliğ ediyor.“Başörtülerini yakalarının üstünden aşağı vursunlar.” Yani göğüs kısmını mutlaka kapatsınlar.“Ziynet mahallerini açık vermesinler.” Ancak zaruret için görünen yüz ve el müstesna diyor. Bunun dışında ziynet mahalleri kapalı olması lazım. Ayağına halhal takıyorsun ziynet mahali, göğsüne bakıyorsun gerdanlık ziynet mahali, kulağına bakıyorsun küpe ziynet mahalli, onun için kadının bütün bedeni avrettir. Erkek gibi değil, erkeğin bir tarafı beş para etmiyor.Ancak kime gösterebilir? Nur Sûresi babaları, kocaları, erkek kardeşleri... diye tek tek açıklıyor.Bu televizyonu seyredenler kim? Beynelmilel bütün dünyanın gâvuru Müslümanı küllün seyrediyor. İyisi kötüsü herkes seyrediyor. Sen burada nasıl böyle program yaparsın?! Başörtülü ve çarşaflı bile caiz değil. Çünkü çarşaflı da olsa erkekler seyrediyor. Sen sokağa zaruret miktarı çıkabilirsin. Kur’an “Evlerinizde yerleşin” (Ahzâb Sûresi:33) diyor. Kadınlara söylüyor bunu bana söylemiyor. Ben şimdiki kadınlardan daha fazla evde duruyorum gerçi. Fitneden sakınıyorum, oturuyorum aşağı.“Sakın evvelki cahiliyet dönemlerinin süslenip açılıp saçılması gibi meydana çıkmayın.” (Ahzâb Sûresi:33)Tam da bu moda programları teberrüctür işte. Yani süslenip püslenip meydana çıkmak.“Ey benim peygamberimin hanesinin halkı ben sizden pislikleri gidermek istiyorum. Sizi arındırmak, tertemiz etmek istiyorum. Kötü bakışlardan, kötü düşüncelerden sizleri münezzeh tutmak istiyorum.” (Ahzâb Sûresi:33)Kâinatın Efendisi’nin kadınlarına buyurduğu, bütün ümmetin kadınlarına buyrulanla aynı değil mi?!Allah-u Teâlâ seni Rasûlüllâh (Sal­lâllâhu Aleyhi ve Sellem)in eşi gibi korumak istiyor. Seni tertemiz yapmak istiyor.Bu demektir ki bu düstura uymayanlar temiz kalmaz. Temiz kalmak demek illede namussuzluk anlamında değildir.Amma velakin Mevla seni kıskanıyor, seni sakınıyor. Bakanlar da kötü gözler olabilir. Bu kadar televizyona çıkan bir programa kim baktı, kim bakmadı kontrolü mümkün değildir. O yüzden bu caiz değildir. Çarşaflı bile olsa caiz değil. Ama şimdikilerin kolu, bacağı açık. Bu da haram üstüne haram.Kötü gözle bakan bir adamın nazarına maruz kalan bir kadının yüzünün güzelliğinin, canlılığının pörsüdüğü söyleniyor. Fiziki olarak da ispatlandı bu. Nazar çok önemli. Sen bu kadar milletin bakışına kendini nasıl maruz bırakırsın. Allah bizi de temiz tutmak istediği için bu emirleri veriyor.Bu şartlara riayet edilmezse pislenir derken namussuzluk anlamında söylemiyorum. Mânen pislenirsin.Bir de insanları günaha sokma meselesi var. “Ee bakan ne diye bakıyor?” diyor kadın. Öyle ama sen de baktırıyorsun. Hayra delalet eden hayrı yapan gibidir, şerre delalet eden şerri yapan gibidir.Adamın günah işlemesine olanak sağlıyorsun. Nerden bakarsak bakalım hiç çıkar yolun yok.“Moda cehennemden bir oda” derdi Efendi Hazretleri...Müslümanların bu programları yapacak, kurgulayacak kadar akılları çalışmaz. Hep gâvurların kanallarında ne varsa bunlara bulaşıyor. Daha bir program ihdas edip de gâvurlara bulaştırdığımız yok.Hep gâvurlardan kötü tesirlenmeler var. Gâvurlar uzaya çıkmış, fen bulmuş, fizik bulmuş, ilaç bulmuş...Bunlardan da etkilendiğimiz yok. Çünkü bunlarda hiç reyting yok. Bütün hepsi şehveti tahrik, günahlara teşvik, cehenneme doğru insanları sel gibi götüren programlar. Yapanlar da, yaptıranlar da, kanal sahipleri de, razı olanlar da, seyredenler de günahkârdır. 104 kitaba baksanız bu işe fetva verecek adam bulamazsınız.Ebû Nüceyh (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Evlenmeye imkânı olup da evlenmeyen benden değildir.” (Abdurrezzak, el-Musannef, no:10376, 6/168)Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh) şöyle buyurmuştur: “Üç kişi Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in evine gelerek Nebî (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ne kadar ibadet ettiğini sordular.Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ibadeti kendilerine haber verilince, bu ibadetleri sanki azımsayarak: ‘Biz nerede, Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) nerede?! Allâh-u Te‛âlâ O’nun geçmiş ve gelecek(de işlenmesi muhtemel olan) bütün günahlarını muhakkak affetmiştir, (dolayısıyla ona bu kadar ibadet yeterse de bizim hakkımızda böyle bir mağfiret sözü olmadığı için bizim daha fazla ibadet etmemiz gerekir)’ dediler.Onlardan biri: ‘Bana gelince, ben geceleri daima namaz kılacağım (hiç uyumayacağım)’ dedi. Diğeri ise: ‘Ben her zaman oruç tutacağım ve iftar etmeyeceğim (oruçsuz olmayacağım)’ dedi. Bir diğeri de: ‘Ben de kadınlardan uzlet edeceğim (ayrı yaşayacağım, hiç evlenmeyeceğim)’ dedi.O sırada Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) (onların yanına) çıkageldi ve: ‘Şöyle şöyle söyleyen kimseler siz misiniz? Dikkat edin! Allâh’a yemin ederim ki, sizin Allâh’tan en çok korkanınız ve O’na karşı en çok takvâ sâ­hibi olanınız benim. Bununla beraber ben (bazen) oruç tutarım, oruçsuz da bulunurum (geceleyin nafile) namaz kılarım, (gecenin bir kısmında) uyurum, kadınlarla da evlenirim. Her kim benim sünnetimden (bu yaşantı şeklimden) yüz çevirirse o benden değildir’ buyurdu.” (Buhârî, Nikâh:1, no:4776, 5/1949; Müslim, Nikâh:1, no:1401, 2/1020)Ebu Zerr (Radıyallâhu Anh) şöyle anlatmıştır: “Akkâf ibni Bişr et-Temîmî adında bir adam Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in huzûruna girdiğinde Nebî (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ona: ‘Ey Akkâf! Senin eşin var mı?’ diye sordu.O: ‘Yok’ diye cevap verince, ‘Câriyen var mı?’ diye sordu, o yine: ‘Yok’ diye cevap verince, ‘Sen mal bakımından zengin misin?’ diye sordu. O: ‘Evet, maddî durumum iyi’ deyince Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem):‘O zaman sen şeytanların kardeşlerindensin. Hristiyanlar arasında bulunsaydın onların ruhbanlarından olurdun. Bizim sünnetimiz nikâhtır. Sizin en şerlileriniz bekârlarınızdır, ölülerinizin en kötüleri de bekârlarınızdır. Yoksa siz şeytanın faaliyetini mi yürütüyorsunuz?! (Şeytanın vesvesesine kapılıp evlenmeyerek yabancı kadınlarla mı ilişkiye girmek istiyorsunuz.) Sâlih kimseleri bozmak için şeytanın kadınlardan daha üstün bir silahı yoktur. Ancak evli olanlar müstesna, çünkü onlar zinâ gibi müstehcen işlerden uzak tutulan temiz kalmış kimselerdir. Yazık sana ey Akkâf! Gerçekten kadınlar Eyyûb’un, Dâvûd’un, Yûsuf’un ve Kürsüf’ün (başına bela olmuş) arkadaşlarıdırlar’ buyurdu.Bunun üzerine Bişr ibni Atiyye: ‘Yâ Rasûlellâh! Kürsüf de kim?’ diye sorunca, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem):‘O, deniz sahillerinden birinde gündüzleri oruç tutup, geceleri teheccüd kılarak üç yüz sene Allâh’a ibadet etmiş bir adamdı, sonra âşık olduğu bir kadın sebebiyle Yüce Allâh’ı inkâr ederek evvelce sahip bulunduğu Allâh-u Azze ve Celle’ye ibadet halini terk etti.Ama daha sonra evvelce yaptığı bazı iyilikler nedeniyle Allâh-u Te‛âlâ ona yetişip tevbe (ve îmân) nasîb etti.Yazık sana ey Akkâf! Hemen evlen, yoksa sen (iyilerle-kötüler arasında) bocalayan kimselerden sayılırsın’ buyurdu.Bunun üzerine Akkâf: ‘Yâ Rasûlellâh! Sen beni evlendir’ deyince Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): ‘Muhakkak seni Gülsüm el-Himyerî’nin kızı Kerîme ile evlendirdim’ buyurdu.” (Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no:21488, 5/163; Abdurrezzak, el-Musannef, no:10387, 6/171)T24
Şık: 'Adım Adım Tek Parti Faşizmi İnşa Ediliyor'
Gazeteci Ahmet Şık’a göre 14 Aralık operasyonuyla birlikte AKP, içinde yer aldığı hukuksuzlukların kefaretini sadece suç ortağı olan Cemaat’e yıkmaya çalışıyor. Şık, 17 Aralık sonrası çıkartılan ya da değişiklik yapılan yasalarla adım adım tek parti faşizminin inşa edildiğini söylüyorAKP-Cemaat ilişkisinin tarihsel seyrini ve siyasal İslam’ın Türkiye’de izlediği hattı anlatan “Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda” isimli kitabı yeni çıkan Ahmet Şık’la AKP operasyonunu, son 1 yılda çıkartılan faşizan yasaları ve bundan sonra neler olabileceğini konuştuk.Bu operasyonda kimlerin suçlu ya da suçsuz olduğuna dair bir kanaat belirtemem. Beni ilgilendiren kısmı gazetecilerin konuya dahil edilmesi. Mesleki faaliyetleri soruşturma konusu edecek adresin terör mahkemeleri olmadığını söylüyorum. Sorun kötü ya da kötüye kullanılmış gazetecilikse bu savcıları değil meslek örgütlerini, okurları ve izleyicileri ilgilendirir. Tarafını hukuktan yana dile getiren herkesin de itiraz etmesi gereken bir haksızlıktır.>> Neden resmin büyüğü olan Ergenekon değil de Taşhiyeciler soruşturması operasyon gerekçesi oldu?Bugüne kadar Cemaat’i hedef alan polis teşkilatı merkezli bir kaç operasyon oldu. Soruşturma ve davalar açıldı. Hepsinin gerekçesi aynıydı: Usulsüz telefon dinlemeleri. Bu soruşturmalarla ilgili Erdoğan’ın dinlenmesini içeren Böcek soruşturması da dahil toplam dört iddianame ve bunlarla ilgili müfettiş raporlarını okudum. Kişisel kanaatim Ergenekon sürecindeki hukuksuzluklarla kıyaslanamayacak denli netlik içeren dosyalar. 14 Aralık operasyonunu diğerlerinden farklı kılan ise Ergenekon sürecinde yaşanan hukuksuzlukların benzerini içeren bir davayla ilgili olması. Sorunuza gelirsek, ortada yıllara yayılan koskoca bir hukusuzluk zinciri varken yıllarca gözden kaçırılmış bir dava üzerinden Cemaat’i hedef almanın nedeni çok açık. AKP iktidarı, Ergenekon sürecindeki kamplaşmadan doğan ortamı lehine kullanmaya çalışarak, sürecin önemli suç ortaklarından biri olan Cemaat’e yönelik operasyonları kendi tabanı dışında kalan çevreler için de meşru göstermek istiyor. Ama bu tabanın doğrudan mağdur edildiği soruşturmalar nedeniyle değil. AKP’nin Cemaat’le suç ortaklığı yaptığı dönemin içinde yaşanan ve hükümetin sorumluluğunun görece az olduğu ya da olmadığı bir suçla ilgili bu operasyon. Böylece suç ortaklığı gizlenmeye çalışılıyor.>> Bu süreç “Oh olsun” diye okunabilir mi?Elbette büyük haksızlıklar içeren bir dönem yaşandı. Sadece sürece adını veren Ergenekon ve ilintili davalardan bahsetmiyorum. Balyoz, Devrimci Karargah, Şike, Cübbeli Ahmet ve Kürtler için KCK soruşturmaları da bu sürecin içindeydi. Ama tek başına Cemaat’i sorumlu tutmak eksik kalır. Bu soruşturma süreçlerinin aklı ve tetikçiliğini yapan Cemaat, siyasal onay makamı ve gerekli şartları hazırlayanı ise AKP hükümetidir. Yani bile isteye bir suç ortaklığı vardı. Hem AKP hem de Cemaat medyası da hukuksuzluklara, haksızlıklara kamusal meşruiyet sağlanması görevini üstlendiler. Şimdi eski ittifakın bileşenlerinden birisi olan Cemaat, devlet içi iktidar savaşı nedeniyle geçmiş suç ortağı olan AKP ile savaşıyor. Ve hedef alınmasının tek nedeni de bu. “Oh olsun” demek için çok haklı gerekçeleri olanlar var ama şu kesin ki içinde AKP’nin ya da Erdoğan’ın adının olmadığı bir şüpheli ya da sanık listesi eksiktir. O yüzden “Oh olsun” değil, “Gerçek suçlular, gerçek suçundan birlikte yargılansın” demek gerekiyor. Bağımsızlığından ve tarafsızlığından kuşku duymayacağımız, hukukun evrensel prensiplerine bağlı bir yargı önünde herkes sorumluluğunun hesabını verecek. Yargılayacak olan da güç odaklarının sopası haline getirilmiş, iktidar aparatı olan yargı olmamalı. “Düşman ceza hukuku” kavramının ne olduğunu bilen bizler, “Düşman ceza hukuku değil, düşmanıma bile hukuk” demeliyiz.‘Kandırıldık’ demek komik>>AKP’lilerin “Ama bizi de aldattılar” tavrını nasıl yorumluyorsunuz?Bu bir yalan ve üzerinden yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Bu görevi üstlenenler de geçmişin hukuksuzluklarına, haksızlıklarına kamusal meşruiyet sağlamaya çalışan isimler. O zaman “Ergenekon” diyerek ne yazıp söylediyseler bugün de “Paralel” diyerek aynı ahlaksızlığı yapıyorlar. Böylece hem kendilerinin üstlendiği rolü hem de AKP’nin suç ortaklığını perdelemeye çalışıyorlar. En komiği AKP hükümetinden yükselen “Kandırıldık” çığlıkları. Söylediklerini doğru kabul edersek kandırılmaya bu kadar müsait olan ve kolayca kandırılabilen bu iktidarın devleti yönetme ehliyeti de geçersizdir.>>Hukukta “kandırıldık” diyerek sorumluluktan kaçılabilir mi?Böyle bir savunmayı siyasetçi de, çıkarları için o güç odağına yaslanan gazeteci söylüyorsa da yalandır. “Kullanışlı aptallarmışız” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışanlar. Şimdi de aynı kullanışlı olma durumunu yeniden sergiliyorlar. O zaman bir ittifakın parçası olarak kullanılmaya müsaittiler, şimdi ise güçlü olandan yana aynı tavrı sergiliyorlar. Adlarını anmaya değecek şahsiyette değiller ancak bunlardan birini anmadan olmaz. Zaten 14 Aralık operasyonuyla ilgisi olduğu için de söylememiz elzem. Operasyon gazetesi olarak yayın hayatına başlayan ve bu görevi layığıyla üstlenen Taraf’ta yönetici ve yazar olarak görev almış Yıldıray Oğur, şimdi Türkiye gazetesinde aynı rolü Cemaat’e saldırmak için üstlenmiş durumda. Geçenlerde yazdığı bir yazıda, “Polislerin ve savcıların kotarıp ilk nüvelerini gazetecilere sızdırdıkları ya da önce malzemeleri gazetecilere sızdırılıp sonra soruşturmaya dönen pek çok dava gördük” dedikten sonra “Bu medya-polis iş birliğinin nadide örneklerini sergilediğimiz eski gazetem Taraf...” diye devam ediyordu. Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca, eğer yöneticisi oldukları medya organlarında yer alan haber, yorum ve diziler nedeniyle suçlularsa, savcılar Oğur’un yazısını da ciddiye almalılar. Cemaat medyasının Ergenekon sürecindeki hukuksuzluğa katkı yaptığını kabul ediyorsak ki öyleler, o zaman o dönem ortaklık içerisinde bulunan AKP medyası için de küfelerini doldurmakla iştigal eden Oğur ve benzerlerinin de yargılanması gerekir.>> 17-25 Aralık soruşturmaları sonrasında AKP hükümetinin çıkardığı yasalar var. Ciddi eleştirilere neden oluyor.Cemaat’le devam eden savaş nedeniyle “Paralelle mücadale” bahanesiyle çıkartılan ya da değişiklik yapılan bir dizi yasa var. Demokratik araçlarla iktidar olan AKP’nin demokrasiyi askıya alarak sistemin tek başına sahibi olma çabasıdır bunun adı. “Polise vur, yargıya muhalif herkesi tutukla yetkisi” veriliyor. AKP’nin bu yasalardaki temel motivasyonu, daha doğrusu en büyük korkusu da Gezi isyanlarıdır. Gezi isyanları başta Erdoğan olmak üzere otoriter, baskıcı ya da faşizan adına ne derseniz deyin bu iktidarı kortkuttu. Gezi isyanları herkes için eşit ve adil, daha fazla hak, özgürlük ve dolayısıyla demokrasi talep eden seküler bir isyandı. Erdoğan’ın gözbebeklerine kadar işleyen korkunun nedeniydi. İktidarını kaybetmekten korkuyor. Çünkü gücü kaybettiği anda kaçacak ya da tutuklanacak. Bu nedenle benzer kitlesel bir isyanın yeniden yaşanmasını engellemek için korku duvarını daha yüksek, daha da sağlam örüyor.Kürtlere bakışları aynı>> Kitapta da bahsediyorsunuz, Kürt meselesinin çözümünde AKP ile Cemaat arasında bir yöntem farkından söz edilebilir mi?Kürt meselesine dair bakış açılarında zerrece bir fark yok. Sorunun çözümü noktasındaki işbirliğinin sona ermesinden sonra bir takım nüanslardan bahsedebiliriz. Zaten ikili arasındaki anlaşmazlıklardan biri de bu. Kitlesel KCK tutuklamalarının başladığı dönemdeki iş birliğiydi bu. “Dağdakini imha, ovadakini tutuklama” şeklinde özetlenebilecek, eskiden de uygulanan bu yöntemle başarıya ulaşamayacağını anladığı anda siyasi riskleri göze alamayan AKP, Kürtlerle masaya oturdu. Eski yöntemle amaçlanan, tasfiye edilen Kürt siyasal hareketinden doğacak boşluğu AKP ve Cemaat’in doldurmasıydı. Yani İslami asimilasyon. Ancak bunun gerçekleşemeyeceği ortaya çıkınca AKP ortağını sattı. Kürt siyasal hareketinin “devlet” katında muhatap alınması da AKP’nin demokratik tutumuyla değil Kürtlerin yıllara yayılan mücadelesinin kazanımıdır.Evet hâlâ da arkasındayım. İfade ve basın özgürlüğü ilkeleri, kişilerin kim olduğuna ve sıfatına göre eğip bükülemez. Bu geşmişte de böyleydi, şimdi de Ekrem Dumanlı için böyle. Bize düşen görev basın özgürlüğünü savunmaktır. Bakın bu ülkede demokrasi mücadelesi tam anlamıyla iğneyle kuyu kazmak gibi. Ve bu ülkenin tüm muktedirleri mağdur olduklarında, sistemin tokadını yediklerinde, demokrasinin yaygın ve yerleşik bir hale gelebilmesi için çok yol kat edilmiş olacak. Yakın geçmişin, haksızlıklara, hukuksuzluklara imza atan güçlerinden biri olan Cemaat de şu an kendi yöntemleriyle tokat yiyor. Umarım demokrasi adına bir şeyler öğrenebilirler.Ekrem Dumanlı ile görüşmeyeceğim>> Serbest bırakılan Ekrem Dumanlı’nın sizi ziyaret edeceği söyleniyor.Ben kendisiyle görüşmeyeceğim. Geçmiş dönemin hukuksuzluklarından mustarip olmuş olabilirim. Ama bu sadece Ahmet Şık’ın yaşadığı bir mağduriyet değil. Ardında bir kaç bin kişiyi mağdur etmiş bir dönemden bahsediyoruz. Benim yaşadığım hepi topu 13 aylık bir hapislik. Elbet küçümsemiyorum ama hayatını kaybedenlerin, yıllarca hapiste tutulanların yanında bunun lafını etmeyi doğru bulmuyorum. Dolayısıyla bu sadece bana karşı mahcubiyet dile getirmeyle kapatılamaz.>> Hüseyin Gülerce ve Ahmet Taşgetiren gibi eski Cemaatçilerin bugünkü pozisyonlarına ne diyorsunuz?Allah kimseyi itirafçı yapmasın.Can Uğur/Birgün