onedio

Denetimli Serbestlik Haberleri

Denetimli Serbestlik ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Denetimli Serbestlik ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Soma Maden Faciası Sonrasında Gerçekleşmesi Muhtemel 21 Olay
Soma maden faciasının üzerinden 7 gün geçti. Madendeki yangın söndü mü, kazada kimler kusurlu, kimler suçlu, içerideki işçilerin hepsi çıkarıldı mı gibi sorular zaman içerisinde cevabını bulacak. Bundan önce yaşanmış benzer olaylar dikkate alındığında Soma Maden Kazası sürecinin nasıl ilerleyebileceğini sizler için tahmin ettik.Burada yazılanlar tamamen hayal ürünüdür, gerçek kişilerle ve kurumlarla bir ilgisi yoktur. Kaynak....
Yargıtay: 'Polisin Sokakta Adam Dövmesi İşkencedir'
Yargıtay, polisin sokakta bir kişiyi dövmesi hakkındaki davada 'işkence' kararına vardıPolisin sokakta ve araçta dövdüğü M.B.'nin davasında Yargıtay, olayı 'yaralama' değil 'işkence' sayarak önemli bir karara imza attı. Olayı görüp üstlerine bildirmeyen polis de suçlu bulundu. M.B.'nin avukatı Ergin Cinmen , “Karar polislere ders olarak okutulmalı” dedi. İstanbul’da, altı yıl önce kız arkadaşıyla gezen M.B.’yi ilk önce sokakta coplarla, sonra da kelepçeli halde bindirildiği araçta yumruklarla döven, yargılama sonunda ‘yaralama ve hürriyeti tahdit’ suçundan ceza alan üç polis hakkındaki karar, Yargıtay tarafından bozuldu. 8. Ceza Dairesi, M.B.’ye yapılan muamelenin ‘işkence’ kapsamına girdiğini belirterek, üç polisin bu suçtan cezalandırılmasını istedi. Daire ayrıca, dayağa karışmayıp arkadaşlarını uyarmakla yetinen ve beraat eden polise de ‘suçu bildirmemek’ suçundan ceza verilmesi gerektiğini belirtti. Davada, ‘işkence’ ile itham edilen üç polisten Muhammet Gişi, 2008 yılında gazeteci Hrant Dink’in birinci ölüm yıl dönümünde bir kişiyi ayağından vurmuş ve aldığı ceza, hiçbir duruşmaya katılmamasına rağmen, ‘duruşmalardaki iyi hali’ nedeniyle ertelenmişti. Radikal’de yer alan habere göre, İstanbul Dolapdere’de suça itilen çocuklara ilişkin sanatsal faaliyetler yürüten M.B., 17 Temmuz 2008’de kız arkadaşıyla birlikte yürürken, Alper Yüksel adlı polis “Gel lan buraya!” dedi. M.B. de, “Bana böyle hitap edemezsiniz” diye karşılık verdi. M.B.’nin iddiasına göre Yüksel, kendisini yakasını tutarak, darp etti. Polis Yüksel’e göre ise M.B. tekme atmıştı. Arbedenin büyümesi üzerine Murat Ponçaklı ve Muhammet Gişi adlı iki polis koşarak, coplarıyla M.B.’ye vurdu. Ponçaklı’nın copu M.B.’nin başına indi. Bir süre sokakta darp edilen M.B., kelepçelenerek polis aracına bindirildi. Yaklaşık 25 dakika boyunca Taksim ve Beyoğlu çevresinde dolaştırılan M.B., araçta da dövüldü. Gözü şişen M.B.’ye, “Beni hastaneye götürün” demesine rağmen bir birahaneden alınan buzla tedavi yapılmak istendi. Yırtılan tişörtünün yerine yenisi alındı. Hakkında gözaltı işlemi yapılmayan M.B., bir otelin önünde bırakıldı. Serbest kalan M.B., iki gün tedavi gördü. İddiasına göre Ponçaklı, M.B.’ye telefonda küfrederek, şikayetçi olmamasını istedi. M.B. üç polis hakkında suç duyurusunda bulunurken, kendisine vurmayıp arkadaşlarını uyaran polis İsmail Yılmaz’dan şikayetçi olmadı. Dört polis hakkında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 94. maddesi gereğince ‘işkence’ iddiasıyla İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Dava 29 Aralık 2011’de bitti. Mahkeme, polis Alper Yüksel ve arkadaşlarının eylemlerinin yaralama kapsamında kaldığı gerekçesiyle üç polise birer yıl onar ay 15’er gün, ‘hürriyeti tahdit’ suçundan da birer yıl sekizer ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu cezalar ertelendi. Polis İsmail Yılmaz ise beraat etti. İtiraz üzerine dosya, Yargıtay’a gitti. Yargıtay 8. Ceza Dairesi 6 Mart 2014’te verdiği kararında M.B.’nin polis Yüksel tarafından, “Gel lan buraya” diye çağırılıp darp edilmesi, üç polisin cop ve yumruklarla dövülmesi, araçta gezdirilmesi ve hakarete maruz kalmasının bir bütün halinde işkence suçu kapsamında kaldığına hükmederek, kararı bozdu ve sanıklara TCK’nın 94. maddeden ceza verilmesini istedi. Beraat eden polis İsmail Yılmaz’ın da, “diğer sanıkların M.B.’yi darp etmeleri karşısında sadece uyarıda bulunması, dayağa engel olmaması, olayı olduğundan farklı şekilde aktarması, suçu öğrenip de yetkili makamlara aktarmaması” nedeniyle suçlu olduğuna karar veren Daire, bu kişiye de ‘suçu bildirmeme’ suçundan ceza verilmesi gerektiğini kaydetti. M.B.’nin avukatı Ergin Cinmen, Yargıtay’ın emsal oluşturacak nitelikte bir karar verdiğini belirterek, “Bu kararı aslında bütün polislerin okuması, kararın derste gösterilmesi gerekiyor. 1 Mayıs’larda yüzlerce insana bu muamele yapıldı. Karar sadece işkence ve kötü muameleye maruz kalmaya dair değildir. Aynı zamanda, uygar bir topluma nasıl varılabileceğini gösteriyor” dedi. M.B.’yi döven ve hakkında işkence suçundan ceza verilmesi istenen üç polisten biri olan Muhammet Gişi 2008 yılında Hrant Dink’in birinci ölüm yıldönümünde İstiklal Caddesi’nde çıkan olaylarda göstericilerin üzerine ateş etmiş ve 55 yaşındaki Kemalettin Rıdvan Yalın’ı bacağından vurmuştu. Gişi hakkında İstanbul 18. Asliye Ceza’da ‘kasten yaralama’dan dava açıldı. Kameraman Göktan Bedük, 7 Kasım 2008’de verdiği ifadesinde Gişi için, “Silahı çekerek taşın geldiği tarafa, göstericilere göğüs hizasında bir el ateş etti” dedi. Fakat Gişi bulunamadı. Bir ara cezaevine girip çıktığı, Suruç’a atandığı ortaya çıktı. İfadesi 2 yıl 10 ay sonra alınabildi. Gişi, 1 Kasım 2010’da Suruç Asliye Ceza’daki ifadesinde, “Araçtan inip havaya uyarı ateşi açmak istediğim esnada göstericilerden atılan taşlardan dolayı istem dışı hareket ettim. İstemeyerek eğildim. Silahım ateş aldı. Silahın ateş alması, taştan dolayı kaza sonucu olmuştur” dedi. Dava 2012 yılında bitti ve mahkeme, Gişi’yi ‘kasten yaralama’ iddiasıyla 17,5 ay hapse çarptırdı. Hiçbir duruşmaya katılmamış Gişi’nin “duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurarak, yeniden suç işlemeyeceği hususunda vicdani kanaat oluştuğundan” hükmün açıklanmasını geriye bırakılarak, ceza verilmedi. Beş yıllık denetimli serbestlik getirildi.T24
Uyuşturucuyla Mücadele Çöktü
Hayat karartan uyuşturucunun gençler arasında hızla yaygınlaşması, mevcut yasalarla engellenemiyor. Geçen sene mahkemeler, uyuşturucudan yakalanan 105 bin kişi için ‘denetimli serbestlik’ kararı verdi. Ceza verilmemesi ve tedavideki yetersizlik, ‘uyuşturucu serbest’ algısı oluştururken emniyet güçlerinin motivasyonu olumsuz etkileniyor.Türkiye siyasi gündeme kilitlenmişken hemen her gün farklı şehirlerden uyuşturucuya kurban gidenlerin haberi geliyor. Mevcut uygulamalar ise uyuşturucuyla mücadelenin iflas ettiğini gözler önüne seriyor. Mahkemeler 2013’te uyuşturucudan yakalanan 101 bin 559 kişi hakkında ‘ara kararla tedavi ve denetimli serbestlik’, 3 bin 359 kişi hakkında ise ‘kesin hükümle tedavi ve denetimli serbestlik’ kararı verdi. Ancak ‘denetimli serbestlik’, mücadeleyi olumsuz etkiliyor. Emniyet’in uyuşturucu raporunda mülakat yapılan bir kullanıcı, “3 kez yakalanmama rağmen esrar kullanmaya devam ettim.” diyerek tabloyu özetliyor. F.S. isimli Emniyet yetkilisi de “Uyuşturucu ile yakaladığımız şüpheliye mahkemede denetimli serbestlik veriliyor.” sözleriyle durumun vahametini ortaya koyuyor. Yoğun başvurudan dolayı adeta çöken 20’ye yakın AMATEM ise tedavide çok yetersiz kalıyor. Hemen her hafta bir genci ölüme sürükleyen uyuşturucuya çözüm bulunamıyor. Son dönemde gençler arasında hızla yaygınlaşan sentetik zehirler de sorunu kronikleştiriyor. Yeni eğitim döneminin başlamasına az bir süre kala, zehir tacirleri okul önlerinde pusuya yatmaya hazırlanırken ailelere ve güvenlik güçlerine büyük görev düşüyor. Ancak Emniyet Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı rapor, uyuşturucuyla mücadelenin çöktüğünü gösteriyor. Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından kaleme alınan ‘Uyuşturucu Madde Bağımlılığı Araştırma ve İnceleme Raporu’na göre geçen sene yakalanan 101 bin 559 kişi hakkında tedavi ve denetimli serbestlik kararı verildi. Bu şahısların sicillerine herhangi bir bilgi işlenmedi. Yani kullanıcılar, kontrolsüz hale getirildi. 18 Haziran 2014 itibarıyla ‘uyuşturucu madde kullanmak’ suçunun cezası 2 ila 5 yıl hapis olarak artırıldı. Ancak ‘şahıslar hakkında 5 yıl kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir’ hükmü getirildi. Bu çerçevede bağımlılar hakkında hapis yerine denetimli serbestlik verilmeye devam ediliyor. Raporda bir esrar kullanıcısının anlattıkları da durumu özetliyor: “Ben üç kez farklı illerde yakalanmama rağmen esrar kullanmaya devam ettim.” Kolluk görevlisi F.S. ise yaşanan kısırdöngüyü şöyle ifade ediyor: “Uyuşturucu ile yakalanan şüpheli, mahkemede içici olduğunu söyleyerek serbest kalıyor. Hakkında denetimli serbestlik veriliyor. Ertesi gün aynı ortama girince, ‘polis menfaat karşılığı serbest bıraktı’ deniyor.” Uyuşturucudan yakalananlara hapis cezası verilmemesi, caydırma politikalarını işlevsiz hale getiriyor. Söz konusu uygulamalar hem kullanıcılar arasında hem de toplumun diğer kesimlerinde ‘Uyuşturucu kullanmak serbest’ algısı uyandırıyor. Bu algı, kolluk güçlerinin motivasyonunu da olumsuz etkiliyor. Bir diğer handikap ise tedavi sürecinde yaşanıyor. ‘Tedavi ve denetimli serbestlik’ kararıyla salıverilen bir kullanıcının tedavi sırasında uyuşturucu kullanmaya devam ettiğinin anlaşılması durumunda tekrar suç duyurusunda bulunulması iyileşme sürecini olumsuz etkiliyor. Ayrıca mahkemelerin tedavi sırasında uyuşturucu kullanımını ihlal olarak kabul etmemesi de söz konusu şahıslar hakkında yeniden tedavi ve denetimli serbestlik kararı verilmesine sebep oluyor. Bu kararlar birikiyor ve şahıslar ne tedavi olabiliyor ne de ceza alıyor. Bu durumda bağımlı kişiler uyuşturucu kullanmanın bir müeyyidesi olmadığını fark ederek tedavi ve rehberlik programlarına katılmıyor. TEDAVİ MERKEZLERİ CİDDİYETTEN UZAK Denetimli serbestlik ile salıverilen kullanıcıların çoğu, tedavi olmak amacıyla değil cezadan kurtulmak için merkezlere gidiyor. Tedavi sırasında madde kullanımına devam edilmesine rağmen tedavinin başarıyla sonuçlandığı kayıtlara yansıyor. Ayrıca yakalanma ile tedbir gereği tedavi merkezine sevk tarihi arasında geçen süre uzun olduğu için hastaların tedavi olma isteklerinin kaybolduğu görülüyor. Aynı raporda, hakkında iki kez denetim kararı verilen bir kullanıcının şu sözleri gelinen noktayı gözler önüne seriyor. Tedavi için genellikle merkeze yatırmadıklarını, ayakta takip edildiklerini, hile ile tahlillerini birbirleriyle değiştirdiklerini anlatan şahsın kan donduran ifadeleri şöyle: “Dışarıda olunca zaten seni durduran yok. Kullanmaya devam ediyorsun. Kontrol günü gelince başkasının tahlil numunesini veriyorsun ve kurtuluyorsun. Bunun için güvenlikçiyi ayarlayanlar da var. Böylece tedavi ve denetimli serbestlik başarıyla uygulanmış görünüyor. Aslında birbirimizi kandırıyoruz.” Satıcılar, hâkime ‘içiciyiz’ deyip kurtuluyor Uyuşturucu satıcılarının büyük bir bölümü aynı zamanda kullanıcı olarak kabul ediliyor. Zehir tacirleri, yakalanmaları durumunda mahkemede satıcı değil, kullanıcı olduklarını söyleyerek serbest kalıyor. Bu durum, uyuşturucu satıcısının hak ettiği cezayı almamasına yol açarken diğer taraftan denetimli serbestlik kapsamında tedavi merkezlerine yönlendirilen satıcılar, buralarda tedavi görmekte olan daha fazla kullanıcıyla tanışarak ağını genişletiyor. Cem Yılmaz’ın oynadığı bir reklam filminde sahte cips üreticisi olarak polislere yakalandığında ‘satıcı değil, yiyiciyiz’ esprisi, uyuşturucu dünyasında adeta cezadan kurtulma taktiği olarak işe yarıyor. Ortak karar: Yasalar fayda sağlamıyor Emniyet raporuna göre Yargıtay, Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı ile Mücadele İzleme Merkezi (TUBİM), sağlık kurumları, mahkemeler ve kolluk güçlerinin ortak kararı uyarınca mevcut yasalar, bağımlılığı tedavi sisteminde iyileşme sağlayamadı. Mevcut uygulamalar, uyuşturucu kullanımını cezasız AMATEM’de bekleyen çoğu evrak kayboluyor İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Denetimli Serbestlik Müdürlüğü yetkilisinin raporda yer alan ifadeleri, sürecin nasıl tıkandığını açıklıyor: “Sağlık Bakanlığı’nın Denetimli Serbestlik ile ilgili ‘82 Sayılı Genelgesi’nden sağlık kuruluşlarının haberi yok ya da uygulayacak kapasiteleri yok. İstanbul’da AMATEM çökmüş durumda. Aksayan işlemleri gündeme getirdiklerinde ‘personelimiz, bilgisayarlarımız yok’ şeklinde mazeretler üretiyorlar. Aslında bakanlık tam olarak görevini yerine getirmiş olsa şu anki 24 bin dosyanın 10 bini kapatılacak durumda. Şu an AMATEM’lerde bir evrak 1,5 yıl bekliyor. Sonra bir yıl da Denetimli Serbestlik’te bekliyor. Maalesef AMATEM’lerde evraklar kayboluyor.” Fikirtepeli gençler sokakta bonzai yaktı Son dönemde Bursa ve İstan-bul’da 6 gencin sentetik uyuşturucu bonzaiden hayatını kaybetmesi infiale yol açtı. Gençlerin 5-10 liralık uyuşturucuya feda edilmesine tepki gösteren vatandaşlar mücadeleyi kendisi buldu. Daha çok kentsel dönüşüm çalışmalarıyla gündeme gelen Kadıköy ilçesine bağlı Fikirtepe, isyan bayrağını çekti. Semtlerinin uyuşturucunun merkezi haline geldiğini söyleyen gençler, geçen hafta eylem yaparak metruk bir binada buldukları 2,5 kilo bonzaiyi ateşe verdi. Uyuşturucuyu mahallelerinde istemediklerini söyleyen gençler, “Artık kardeşlerimiz ölmesin, ailelerimiz üzülmesin.” diyerek tepkilerini dile getirdi. Polisin torbacılara karşı mücadelede yetersiz kaldığını savunan mahalleli, sorunun çözümü için tek yürek olduklarını dile getirdi: “Herkes bu maddeye karşı olmalı. Bu eylem çağrımız inşallah boşa gitmeyecek. Polisimizden de bu illeti temizlemek için işin peşini bırakmamasını istiyoruz. Uyuşturucu yaşı 13’e kadar düştü. Kardeşlerimizin uyuşturucu yüzünden ölmesine göz yummayacağız.” Bonzai yakarak seslerini duyurmaya çalıştıklarını belirten gençler, sözlerini şöyle bitirdi: “Hepimizin ailesi var, kardeşleri var. Tek düşüncemiz körpe gençlerimizi kurtarmak. Ölümle sonuçlanan olaylardan bıktık. Artık bir ölümü daha kaldıracak gücümüz yok.” Bursa’da 3 genç daha yoğun bakımda Sokak aralarında 5-10 liraya satılan sentetik uyuşturucu bonzai, hayat karartmaya devam ediyor. Bursa’da, bonzai kullandığı iddia edilen 3 kişi hastaneye kaldırıldı. Yoğun bakımda tedavileri süren gençlerden 2’sinin hayati tehlikesinin bulunduğu öğrenildi. Osmangazi ilçesi Aktarhüssam Mahallesi Aydın Sokak’ta uyuşturucu kullandığı belirlenen S.S. (20) rahatsızlanınca çevredekilerin yardımıyla Bursa Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Hayati tehlikesinin bulunduğu belirtilen S.S. yoğun bakım servisinde tedavi altına alındı. Bursa Emniyet Müdürlüğü, S.S. hakkında ‘Kullanmak için uyuşturucu satın almak veya bulundurmak’ suçundan işlem yapıldığını duyurdu. Yıldırım ilçesi Şükraniye Mahallesi Kurtuluş Caddesi’nde de bonzai içtikten sonra fenalaşan T.A. (18), ihbar üzerine olay yerine gelen ambulansla hastaneye kaldırıldı. Yoğun bakıma alınan gencin durumunun ağır olduğu belirtildi. Yine Yıldırım Mehmet Akif Ersoy Mahallesi’nde fenalaşan S.Ç. (23), soluğu hastanede aldı. Polise ifade veren genç, “İki şişe içki aldım, boş bir arsada içtim, sonra bayılmışım. Gözümü hastanede açtım.” dedi. Bursa Emniyeti S.Ç. hakkında uyuşturucudan işlem yapıldığını açıkladı. TUĞBA MEZARARKALI, ABDULKADİR ÇALGIN, FATİH KARAKILIÇ Zaman
Ağustos'ta 22 Kadın Öldürüldü, 18 Kadına Tecavüz Edildi!
Bianet'in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre, erkekler Ağustos’ta 22 kadın öldürdü, dokuz kadın ve kız çocuğuna tecavüz etti, 16’sını taciz etti, 55 kadına şiddet uyguladı/yaraladı.2014’ün ilk sekiz ayında erkekler 184 kadın öldürdü; 70 kadın ve kız çocuğuna tecavüz etti; 417 kadına şiddet uyguladı; 77 kadın ve kız çocuğuna cinsel tacizde bulundu.Kadınlardan biri öldürülmeden önce polise şikayetçi olmuştu. Bir erkek ise denetimli serbestlikle cezaevinden çıktıktan sonra karısını öldürdü.Bir kadın boşanmak istediği, biri cinsel ilişkiyi reddettiği için, biri aile kararıyla öldürüldü.Kadınların yüzde 27’sini kocaları, yüzde 27’sini akrabaları öldürdü : Altı kadını kocaları, altısını akrabaları (damat, oğul, kardeş, üvey baba), üçünü sevgilisi, birini eski kocası, birini arkadaşı, birini patronu, birini reddettiği erkek, üçünü kadın akrabalarının reddettiği erkek öldürdü.Cinayetlerin yüzde 68’i ateşli silahlarla öldürüldü : Kadınların sekizi tüfekle, yedisi tabancayla, üçü bıçakla, ikisi boğarak, biri döverek, biri işkenceyle öldürdü.Bir erkek, karısını domuz bağıyla bağladıktan sonra boğarak öldürdü. Kadının dört yıl önce boşanmak istemiş ancak ailesinin ısrarıyla evliliği sürdürme kararı almıştı.Antep’te karısını ve oğlunu öldüren, kızını da yaralayan bir erkek balkondan gazetecilere kadınlara fazla hak verildiğini, Fatma Şahin ve onun kadınlar için çıkardığı kanunlar yüzünden karısını öldürdüğünü söyledi.Ağustos’ta kadın katli Ankara (2), Antalya, Antep, Batman (4), Bursa, Dersim, Giresun (2), İstanbul (4), İzmir, Malatya, Maraş, Trabzon, Urfa ve Uşak’ta yaşandı.Ağustos’ta katillerin yaşları 25 ila 80, katledilen kadın ve kız çocuklarının yaşları 14 ila 74 arasında değişti. Karısını öldüren bir erkek intihar etti.Kocaeli, Hatay ve İzmir’de dört kadın ve bir kız çocuğunun cesetleri bulundu, katilleri henüz tespit edilemedi:Kocaeli’de denizden cesedi çıkarılan kadının kocasından şiddet gördüğü için boşandığı ve kafasında darp izleri olduğu tespit edildi.Hatay’da seks işçiliği yapan iki kadın tabancayla öldürüldü.İzmir’de çıkan yangında, itfaiye bıçaklanarak öldürülmüş bir kadının cesedine ulaştı.Adana’da bir kadın, kocasıyla tartıştıktan sonra balkondan düşerek ya da atılarak öldü.Erkekler Ağustos’ta altı ilde altı kadın ve kız çocuğuna tecavüz etti; üç kadına zorla fuhuş yaptırdı. Medyaya yansıyan altı tecavüz vakasından dördünde mağdur çocuktu.Mağdurlardan ikisine arkadaşları, ikisine tanımadıkları erkekler, birine otel çalışanı, birine hastabakıcı tecavüz etti.Tecavüz olaylarının ikisi mağdurların alıkonulduğu araçlarda, biri alıkonulduğu bir evde, biri sokakta, biri otelde, biri hastanede yaşandı.14 yaşında tanımadığı kız çocuğunu bir evde alıkoyarak tecavüz eden üç erkek, tecavüzü videoya kaydederek çocuğun ailesine şantaj yapt. Bir erkek ise zorla arabasına binerek alıkoyduğu kadına tecavüz ettikten sonra gasp etti.Ağustos’ta tecavüzcülerin yaşları 19 ila 50, tecavüze uğrayan kadın ve kız çocuklarının yaşları 13 ila 29 arasında değişti.Tecavüzlerin yaşandığı iller Adana, Ankara (4), Antalya, Edirne, İstanbul ve Samsun.Erkekler Ağustos’ta sekiz ilde 16 kadına cinsel tacizde bulundu. Taciz vakalarından ikisinde, tacizciler kadınları yaraladı.Tacizlerin yüzde 81’i sokakta yaşandı: Bir kadın evinde, biri işyerinde, biri otobüste, 13’ü sokakta tacize uğradı.Tacizcilerin biri kadının işvereni, ikisi hizmet sektöründe çalışan kişiler, geri kalanın tamamı tanımadık erkeklerdi.Yanında çalışan kadının evine giren bir erkek, küçük yaşta kız çocuğuyla evlenmek ve cinsel saldırı suçundan 15 yıl hapis istemiyle tutuksuz yargılanıyordu.Ağustos ayında tacizcilerin yaşları 17 ila 33, tacize maruz kalan kadınların yaşları 19 ila 24 arasında değişti.Taciz vakalarının yaşandığı iller Adana (3), Antalya, Bodrum, Edirne (6), Isparta, İstanbul, Kocaeli ve Uşak (2).Kadınların yüzde 15’sı boşanmak istediği için şiddet gördü. Üç erkek karılarına işkence yaptı, ikisi hürriyetinden yoksun bırakarak şiddet uyguladı.Arkadaşını kıskançlık bahanesiyle tabancayla yaralayan bir erkek intihar etti.Kadınların yüzde 71’ine kocaları ve eski kocaları şiddet uyguladı : iki kadın arkadaşlarından, biri damadından, üçü eski kocasından, biri işvereninden, biri kardeşinden, biri kardeşinin nişanlısından, 34’ü kocasından, üçü oğlundan, ikisi sevgilisinden, üçü tanımadığı erkeklerden, biri üvey kardeşinden şiddet gördü.Kadınların y üzde 67’si darp edildi : erkekler 37 kadını darp etti, sekiz kadını kesici aletlerle, altısını ateşli silahlarla yaraladı. Üç kadın işkenceye maruz kaldı. Biri eski kocası tarafından balkondan atıldı.Ağustos’ta erkeklerin şiddet bahaneleri arasında “kahvaltı hazırlamadı”, “evi temizlemedi”, “ona verdiğim parayla kendine gofret aldı”, “arkadaşlarıyla sokağa çıktı” gibi şeyler yer aldı.Karısını 43 yerinden tornavidayla ağır yaralayan ve serbest kalan bir erkek, Kanaltürk televizyonundan canlı yayında kendini savundu, “Keşke sen de bu şekilde davranmasaydın” dedi.Karısına falçatayla saldırarak ağır yaralayan bir erkek, kadının şikayetlerine rağmen denetimli serbestlikten faydalanarak cezaevinden çıkmıştı.Eski kocası tarafından alıkonulan ve balkondan aşağı atılan bir kadının şiddet gördüğü için boşandığı ancak ailelerin ısrarıyla eski kocasıyla barıştığı öğrenildi.Şiddet uygulayan erkeklerin yaşları 21 ila 79, şiddete uğrayan kadınların yaşları 18 ila 83 arasında değişti.Erkek şiddetinin yaşandığı iller Adana (7), Aksaray, Ankara, Antalya, Antep (2), Bartın (2), Bolu (6), Bursa (2), Çanakkale, Çorum (2), Erzurum (3), Eskişehir, İstanbul (4), İzmir (3), Kayseri (6), Konya, Maraş, Muğla, Sakarya (6), Samsun, Trabzon (2) ve Urfa.Bir erkek, kızını taciz eden ve bıçakla üzerine yürüyen erkeği ağır yaraladı. Ardından denetimli serbestlik yasası kapsamında serbest bırakıldıBir kadın, düğüne gittiği bahanesiyle kendisini döven kocasını bıçakla yaraladı. Bir kadın ise şiddet gördüğü kocası ve cinsel tacizde bulunan kayınpederini bıçakla yaraladı.Ağustos’ta 25 ilde 106 erkek şiddeti, cinayet, cinayete teşebbüs, taciz, cinsel şiddet, tecavüz ve yaralama vakası basına yansıdı.En çok şiddet Marmara Bölgesi’nde yaşandı. 106 şiddet vakasından 29’u Marmara, 20’si Akdeniz, 17’si Karadeniz, 16’sı İç Anadolu, 10’u Ege, beşi Doğu Anadolu ve dokuzu Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşandı. Bianet
3 Ayda 63 Cinayet İşlendi, Tek Fail Yok
Doğu ve Güneydoğu’da son 3 ayda gerçekleşen saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı 63’ü buldu. En yetkili ağızların ‘Failler yakalandı’ açıklamasına rağmen henüz hiçbir cinayet aydınlatılamadı. Bazı olaylarla ilgili yayın yasağı getirildi. Gelişmeler, faili meçhul ölümlerin zirve yaptığı 90’lı yılları hatırlattı.Türkiye, son dönemde faili bulunamayan cinayetlerle çalkalanıyor. Bingöl, Yüksekova ve Diyarbakır’da sokak ortasında 8 güvenlik görevlisi şehit edildi. Kobani olaylarında 48 kişi hayatını kaybetti. Adana’da bir gazeteci, Suruç’ta eski belediye başkanı ve oğlu infaz edildi. Son 3 ayda faili meçhul saldırılara kurban gidenlerin sayısı 63’ü buldu. Bazı olaylardan sonra gözaltına alınan isimler oldu, bazılarında hiçbir işlem yapılmadı. 3 askerin şehit edildiği Yüksekova saldırıları için yayın yasağı getirildi. Devlet yetkilileri, henüz ifadeleri bile alınmayan şüpheliler için ‘Failler yakalandı’ açıklaması yaptı. Ama tetiği çeken isimler bulunamadığı gibi olayların üstündeki sis perdesi de aralanamadı. Faili meçhul cinayetlerin zirve yaptığı 90’lı yılları andıran gelişmeler sadece bölge halkını değil bütün ülkeyi endişelendiriyor. HDP Milletvekili Altan Tan, 6-7 Ekim olaylarından dolayı Başbakan ve İçişleri Bakanı hakkında suç duyurusunda bulunurken, vefat eden lise öğrencisi Yasin Börü’nün annesi Hatice Börü, devletin kendilerini PKK’nın insafına bıraktığını söyledi.Türkiye’de son zamanlarda işlenen birçok cinayetin faili yakalanamadı. Bingöl, Yüksekova ve Diyarbakır’da sokak ortasında 8 güvenlik görevlisi şehit edildi. Kobani olaylarında 48 kişi hayatını kaybetti. Adana’da bir gazeteci, Suruç’ta eski belediye başkanı ve oğlu infaz edildi. Bazı olaylardan sonra gözaltına alınanlar oldu, bazılarında hiç gözaltı yapılmadı. Yetkili ağızlar henüz ifadeleri bile alınmayan şüpheliler için ‘olayların faili yakalandı’ diye açıklama yaptı. Ama tetiği çeken isimler bulunamadığı gibi olayların üstündeki sis perdesi de aralanamadı. Bunun son örneği Hakkari Yüksekova’da üç askerin şehit edildiği saldırıda yaşandı. 25 Ekim günü Yüksekova’da sivil giyimli Jandarma Uzman Çavuş Ramazan Gülle, er Ramazan Köse ve er Yunus Yılmaz, maskeli şahıslar tarafından şehit edildi. Olaydan sonra, suikastla ilgili 6 kişinin gözaltına alındığı duyuruldu. Olayın faili olduğu gerekçesiyle gözaltına alınan şahıslardan 4’ü, daha emniyetteyken delil yetersizliğinden serbest bırakıldı. 2 kişi ise uyuşturucudan kaydı olduğu gerekçesiyle adliyeye sevk edildi. Mahkeme, denetimli serbestlik kararı vererek şahısları serbest bıraktı. Olaydan bir gün sonra 3 kişi daha gözaltına alındı. Konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapan Hakkâri Valiliği, temmuz ayında Uzman Çavuş K.U.’nun yaralanması olayı ile ilgili E.A. isimli şahsın Bodrum’da yakalandığını belirtti. Açıklamada, “Yüksekova’da 3 askerin şehit edilmesi olayının faili olduğu değerlendirilen K.T. ve O.C. ise Yüksekova’da gözaltına alınmıştır.” denildi. Başbakan Ahmet Davutoğlu da, “Yüksekova’da askerlerimizi şehit edenler yapılan takiplerle yakalandılar ve adalete teslim edildiler.” ifadelerini kullandı.TUTUKLAMA GEREKÇESİ CİNAYET DEĞİLAncak ‘olayın faili’ olduğu belirtilen 3 kişinin yapılan sorgularında cinayete karışmadıkları ortaya çıktı. Mahkemeye sevk edilen şüphelilerin delil yetersizliğinden serbest bırakılmalarına karar verildi. Bunun üzerine Hakkâri Emniyeti, yeni formüller aramaya başladı. Başbakan’ın kamuoyuna ‘faillerin yakalandığını’ açıkladığı; ancak söz konusu kişilerin serbest kaldığı belirtilerek Ankara’yla görüş alışverişinde bulunuldu. İddiaya göre, mahkemenin serbest bıraktığı şüpheliler emniyette bekletildi. Savcıdan aynı şahıslar için ikinci kez gözaltı kararı çıkarıldı. Daha sonra farklı bir hâkimin önüne çıkarılan 3 kişiden 2’si tutuklandı. Ancak tutuklama gerekçeleri yine farklılık gösterdi. Şahıslardan biri, temmuz ayında gerçekleşen yaralama olayından dolayı cezaevine konuldu. 19 yaşındaki K.T. ise temmuz ayında gerçekleşen yaralama olayı ve Yüksekova’da 3 askerimizin şehit edildiği olayda gözcülük yaptığı iddiasıyla tutuklandı. K.T. olayın yaşandığı dakikalarda bir kargo şirketinde olduğuna dair kamera kayıtlarını mahkemeye sunmasına rağmen cezaevine gönderildi. K.T.’nin avukatları, suikastın saat 15.45’te gerçekleştiğini, Tekin’in saat 15.44’te halen kargoda olduğunu vurguluyor.BİNGÖL SUİKASTI MUAMMAYA DÖNDÜBingöl Emniyet Müdür Yardımcısı Atıf Şahin ile Başkomiser Hüseyin Hatipoğlu’nun şehir merkezinde şehit edildiği saldırının failleri de henüz yakalanamadı. İki polisin şehit edilmesinin hemen ardından Genç’te 4 kişinin güvenlik güçleri tarafından öldürülmesi üzerine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Failler cezalandırıldı.”, Başbakan Ahmet Davutoğlu “Failler öldürüldü.” demişti. İçişleri Bakanı Efkan Ala ise saldırıdan sonra basın toplantısı düzenlemiş ve 5 kişinin öldürüldüğünü açıklamıştı. Ancak öldürülen 4 kişinin üzerinden çıkan iki Kalaşnikof marka tüfeğin yapılan balistik incelemesinde Bingöl şehir merkezindeki olayda kullanılmadığı ortaya çıktı. Saldırının gerçekleştirildiği 9 Ekim’de Genç ilçesi girişinde çıkan çatışmada öldürülen 4 kişi ile birlikte olduğu öne sürülen ve o tarihten beri aranan Erhan Şenyuva da, 3 Kasım’da Bingöl merkezde bulunan bir evde gözaltına alındı. Şenyuva, ifadesinde suikastla ilgisi olmadığını, kiraladığı aracın hiçbir şekilde olayın gerçekleştiği yere gitmediğini belirtti. Saldırı anıyla ilgili bölgedeki kameralardan herhangi bir görüntü elde edilemedi. Olaydan hemen sonra bütün görüntülerin MİT tarafından toplanarak Ankara’ya götürüldüğü ileri sürülüyor. Emniyetin elindeki kamera görüntülerinde, sadece olayı gerçekleştiren bir kişinin ayakkabısının göründüğü, saldırıda kullanılan araçların plakasının okunamadığı iddia ediliyor. Suikastı gerçekleştirenlerin olaydan sonra mobeselere girmediği öğrenildi. Ayrıca istihbarat, terör, kaçakçılık ve organizeden sorumlu emniyet müdür yardımcısı Muharrem Ay’ın, saldırganların silahının tutukluk yapması üzerine olaydan yara almadan kurtulduğu belirtiliyor.POLİS KATİLLERİ 77 GÜNDÜR MEÇHULDiyarbakır’ın Kayapınar ilçesinde 26 ve 27 Ağustos’ta peş peşe iki polis cinayeti yaşandı. Osman Bal (42) ve istihbaratçı Ali Kızıloğlu (25), evlerinin önünde pusuya düşürülerek şehit edildi. Kızıloğlu’nun öldürülmesinde kullanılan tabanca, olaydan hemen sonra Peyas Mezarlığı’nda bulundu. Ancak gece yapılması gereken teknik takibin ‘daire başkanı rahatsız olmasın’ diye sabaha bırakıldığı, bu esnada olayın failinin kaçtığı anlaşıldı. Bir dizi ihmalle suçlanan Diyarbakır Emniyeti, cinayetlerin üzerinden 74 gün geçmesine rağmen faillere ulaşamadı. Bazı örgüt mensuplarının, lojman dışında kalan polislere yönelik keşif çalışması yaptığının belirlendiği, buna rağmen gerekli önlemin alınmadığı ileri sürüldü.Gazete dağıtıcısına karanlık kurşunAdana’da Özgür Gündem ve Azadîya Welat gazetelerini dağıtan Kadir Bağdu (46), arkasından yaklaşan kişilerin açtığı ateş sonucu 19 Ekim’de öldürüldü. Bağdu, Seyhan ilçesi Şakirpaşa Mahallesi’nde sabah saatlerinde gazete dağıtırken yanına motosikletle yaklaşan maskeli iki kişinin saldırısına uğradı. Otopsi raporunda Bağdu’nun kafasına 5 kurşunun isabet ettiği belirlendi. Katil zanlıları şu ana kadar yakalanamadı. 8 çocuk babası Kadir Bağdu’nun, 90’lı yıllarda Siirt’te köyleri yakıldığı için Adana’ya göç etmek zorunda kaldığı, 16 yıldır gazete dağıtıcılığı yaptığı öğrenildi.Cizre’de YDG-H infazıŞırnak’ın Cizre ilçesinde Abdullah Budak (22) isimli genç, Nur Mahallesi Karataş Sokak’ta 7 Kasım’da başından vurularak öldürüldü. PKK’nın gençlik yapılanması YDG-H’ye bağlı ‘Botan Şehit Rêber Timi’ sokakta bildiri dağıtarak cinayeti üstlendi. Budak’ın ajan olduğu, yargılandıktan sonra infaz edildiği belirtildi. Budak’ı öldüren kişiler bulanamadı. 8 Kasım’da Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde Osman Toprak’ın (46) işyerine gelen kişi ya da kişiler silahlı saldırıda bulundu. Başına bir el ateş edilen Toprak hayatını kaybetti ve aynı ilçede defnedildi. Failleri ortaya çıkarılamadı.HÜDA-PAR’lıların da failleri meçhulBingöl’ün Karlıova ilçesinde evinden çıkan Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR) temsilcisi Fethi Yalçın, 22 Ekim’de uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Görgü tanıklarının iddialarına göre, saldırı beyaz renkli bir araç içerisinden uzun namlulu silahlarla gerçekleştirildi. Ancak failler yakalanamadı. HÜDA-PAR üyesi Cengiz Tiryaki de, Karlıova, Serpmekaya köyündeki evinde 9 Ekim Perşembe gecesi silahlı saldırıya uğradı. 10 gün yoğun bakımda kalan Tiryaki, kurtarılamadı. Cinayet, faili meçhul kaldı.Altan Tan: Ölüm var ama tek gözaltı yokHDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, 6-7 Ekim olaylarında Diyarbakır’da 3 gencin bir evde öldürüldüğünü ve birinin cesedinin aşağıya atıldığını gösteren görüntülere rağmen, bugüne kadar tek bir gözaltı ve tutuklama olmadığını belirtti. 5 Kasım’da Meclis’te basın toplantısı düzenleyen Tan, Emniyet yetkilileriyle görüştüğünü ve kayda değer tek bir cümle kurulmadığını söyledi. Başbakan, İçişleri Bakanı, Diyarbakır Valisi ve savcı hakkında suç duyurusunda bulunduğunu belirtti ve ekledi: “Bunlarla ilgili işlem yapacak varsa suç duyurusunda bulunuyorum. Yoksa da deniz bitti diyorum.”AZİZ İSTEGÜN - İSMAİL AVCI | Zaman
Yargıtay Fazıl Say'ın Beraatini İstedi
Dünyaca ünlü Türk piyanist Fazıl Say’a, Twitter’da paylaştığı mesajı nedeniyle verilen 10 ay hapis cezasına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz edip “beraat” istedi.Twitter'da paylaştığı ve Ömer Hayyam'a ait olduğu belirtilen bir rubai nedeniyle hakkında dava açılan Fazıl Say’a 10 ay hapis cezası verilmişti. Bu hüküm, 5 yıllık denetimli serbestlik şartıyla geri bırakılmıştı. Buna göre Say 5 yıl içinde başka bir suç işlemezse hakkındaki dava ortadan kalkacaktı. Ancak, Fazıl Say bu karara itiraz ederek denetimli serbestlik şartının kaldırılmasını avukatı aracılığıyla talep etti. Say’ın talebinin kabul edilmesinin ardından İstanbul 19'uncu Sulh Ceza Mahkemesi'nde yapılan yeniden yargılamasında 10 ay hapis cezası verildi.Odatv.com'um haberine göre; Davayı Yargıtay’a taşıyan Fazıl Say, karara itiraz ederek hapis cezasının kaldırılması talebinde bulundu. Fazıl Say’ın dosyasını inceleyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yerel mahkemenin 10 ay hapis kararının yerinde olmadığına hükmederek “beraat” kararı verilmesini talep etti. Say’ın dosyası Yargıtay’daki incelemenin tamamlanmasının ardından karara bağlanacak. DAVA GEREKÇESİTwitter'da paylaştığı ve Ömer Hayyam'a ait olduğu belirtilen bir rubai nedeniyle Ali Emre Bukağılı, Turan Gümüş ve Orkun Şimşek tarafından şikayet edilen Fazıl Say hakkında iddianame hazırlanarak, geçen yıl dava açılmıştı. 'Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılamak' ile suçlanan Say'ın ilk yargılaması, İstanbul 19'uncu Sulh Ceza Mahkemesi'nde görülmüştü. Kaynak: Odatv
Hayyam Garipoğlu Tahliye Edildi
Münevver Karabulut cinayetine ilişkin yargılandığı davada, 'Suçluyu kayırmaktan' dolayı hakkında verilen kesinleşmiş 3 yıl hapis cezası nedeniyle tutuklanan işadamı Hayyam Garipoğlu, daha önce cezaevinde yattığı süre gözönüne alınarak tahliye edildi.İşadamı Hayyam Garipoğlu, 17 yaşındaki lise öğrencisi Münevver Karabulut cinayetine ilişkin davada, 'Suçluyu kayırmaktan' dolayı hakkında verilen kesinleşmiş 3 yıl hapis cezası nedeniyle, 2 gün önce Londra'dan geldiği Atatürk Havalimanı'nda gözaltına alınarak, sevk edildiği Bakırköy Adalet Sarayı'nda tutuklanmıştı.Avukatlarının başvurusu üzerine hakkındaki 'mahsup incelemesi' tamamlanan Hayyam Garipoğlu, daha önce Sümerbank Davası nedeniyle cezaevinde yattığı süre gözönüne alınarak, 'denetimli serbestlik' kapsamında dün gece cezaevinden tahliye edildiği öğrenildi.CEM GARİPOĞLU 10 EKİM'DE İNTİHAR ETMİŞTİMünevver Karabulut'un katili Cem Garipoğlu'nun “Çocuğa karşı tasarlayarak, canavarca bir hisle ve eziyet ederek öldürmek' suçundan aldığı 24 yıl hapis cezası Yargıtay tarafından onanmıştı. Cem Garipoğlu, Silivri'de 5 No'lu L Tipi Kapalı Cezaevi'ndeki koğuşunda 10 Ekim günü intihar etmiş, Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı Garipoğlu'nun intihar etmesine ilişkin yürüttüğü soruşturmada 'kovuşturmaya yer yok' kararı vermişti.Haber: Serpil KIRKESER / İstanbul DHA
Mersin Limanı'nda İkinci Kaçak Et Vakası: Bu Kez 21 Ton...
BİR süre önce 1044 ton kırmızı et vurgunun yaşandığı Mersin'de bu kez piyasa değeri 84 bin dolar olan 21 ton ithal kırmızı et ele geçirildi. TIR'da buhunan etin, Polonya'dan Ro-Ro gemisi ile getirildiği ve Mersin Limanı'ndan hiçbir gümrük işlemi yapılmadan çıkarıldığı belirlendi, 4 kişi gözaltına alındı.İstihbaratı değerlendiren Mersin Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Müdürlüğü ekipleri, Polonya'dan ithal edilerek Mersin Limanı'na gelen bir Ro-Ro gemisinden boşaltılan ithal kırmızı etin bir TIR'la hiçbir gümrük işlemi yapılmadan geçen cumartesi günü Feribot İskelesi kapısından çıkış yaptığını belirledi. Plakası açıklanmayan TIR'ı takibe alan ekipler, merkez Akdeniz İlçesi Tırmıl Sanayi Sitesi yakınlarında TIR'ı durdurdu. TIR'da yapılan aramada 21 ton ithal kırmızı et ele geçirildi.4 GÖZALTITIR'a el koyan ekipler, soruşturmayı genişlettiğinde TIR'ın Mersin Limanı sahasında Gümrük ve Liman özel güvenlik sistemine takılmadan hiçbir işleme tabii tutulmadan dışarı çıkartıldığını belirledi. Sektörde 'Buharlaşma' olarak tabir edilen bir yöntemle yapılmak istenen vurgunla ilgili isimleri açıklanmayan TIR sürücüsü ile aralarında 1 gümrük memurunun da bulunduğu 4 kişi gözaltına alındı.Yapılan araştırmada gümrüksüz çıkarılan kırmızı etin, iç piyasada pazarlayarak rant elde edilmek istendiği belirlendi. Haklarında 5 bin 607 Sayılı Kaçakçılık Kanunu'na muhalefet suçundan işlem yapılarak mahkemeyle çıkartılan 1'i gümrük memuru 4 kişi hakkında savcılık tutuklama istedi. Nöbetçi mahkeme ise zanlılar için Denetimli Serbestlik kararı uygulanarak tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı.AÇIĞA ALINDIMersin Limanı bünyesinde ortaya çıkartılan kırmızı et vurgunu olayı ile ilgili olarak Mersin'de bulunan Orta Akdeniz Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü bünyesinde idari soruşturma başlatıldı. Soruşturma nedeniyle olaya adı karışan gümrük memuru açığa alınırken, geniş soruşturma yapılması için ilgili bakanlıktan müfettiş istendi.