onedio

Dışişleri Bakanlığı Haberleri

Dışişleri Bakanlığı ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Dışişleri Bakanlığı ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Birleşmiş Milletler, Gazze'de Resmi Kıtlık İlan Etti
Birleşmiş Milletler'in himayesindeki IPC, Gazze'de tarihte ilk defa resmi bir kıtlık durumu ilan etti. Bu durum, yarım milyondan fazla insanın ciddi bir açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden oldu. Birleşmiş Milletler, insani yardımın hızla ulaştırılabilmesi için acil bir ateşkes talep ederken, konu hakkında uzmanlaşmış kişiler, herhangi bir gecikmenin ölüm oranlarını hızla yükselteceği konusunda uyarıyorlar. İsrail Dışişleri Bakanlığı ise IPC’nin bulgularını reddederek 'Gazze'de kıtlık yok' açıklamasında bulundu.
ABD Hükümetinden Vize Kararı: 55 Milyondan Fazla Kişinin ABD Vizesi İptal Edilebilir
Washington’dan gelen yeni bir açıklama, milyonlarca insanın hayatını etkileyebilecek kritik bir gelişmeyi gözler önüne serdi. ABD Dışişleri Bakanlığı, dünya genelinde geçerli vizesi bulunan 55 milyondan fazla kişinin adeta sürekli bir “gözlem altında” olduğunu duyurdu. Vize sahiplerinin ülkede kalış sürelerinden toplumsal güvenliğe kadar geniş bir yelpazede incelendiği bu süreç, olası ihlallerin tespit edilmesi halinde vize iptali ya da sınır dışı edilme gibi ciddi sonuçlar doğurabilecek. Özellikle öğrencilerin ve protestolara katılan gençlerin durumu, bu tartışmayı daha da hassas bir noktaya taşıyor. ABD Dışişleri Bakanlığından, 19 Ağustos'ta yapılan açıklamada, yıl başından bu yana 6 binden fazla öğrencinin vizesini, süre aşımı ve yasa ihlalleri nedeniyle iptal ettiğine dair haberler doğrulanmıştı.
Twitter'a IP Bazlı Engelleme Geldi
Twitter'ın yasaklanmasının ardından farklı DNS rakamları ile girilmesinin ardından girişimlerde bulunan yetkililer DNS'ler yoluyla girişi de engelledi Twitter'a erişimin mahkeme kararıyla yasaklanmasının ardından kullanıcıların farklı DNS adresleri ile giriş sağlayarak yasağı delmesi sonrası sabah saatlerinde Google'ın DNS'leri engellendi. Bu da çare olmayınca akşam saatlerinde IP bazlı engelleme yapıldı. Artık DNS ayarlarıyla ne yaparsanız yapın, Twitter'a giremeyeceksiniz. Ancak elbette Twitter'a girmek için hala yollar var. Hürriyet'ten Selim Öztürk 'ün haberine göre, Twitter'ın yasaklanmasıyla birlikte kullanıcılar çareyi DNS değiştirmekte veya VPN uygulamaları indirmekte buldu. Bu sayede yasaklı olmasına rağmen başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere pek çok siyasi ve elbette milyonlarca kullanıcı herhangi bir sorun yaşamadan tweet atmaya devam etti. Ancak sabah saatlerinde Google'ın 8.8.8.8 ve 8.8.4.4 DNS'lerine engelleme geldi. Böylece bu DNS'i kullanan pek çok kullanıcı Twitter'a girmeyi başaramadı. Ancak elbette Google DNS dışında pek çok DNS rakamı bulunduğu için bu da kullanıcıların siteye girmesini engellemeye yetmedi. Fakat son olarak Twitter'a IP bazlı engelleme geldi. Peki bu ne demek? İnternet servis sağlayıcıları IP bazlı engelleme yoluna giderek DNS değiştirerek Twitter'a girmeye çalışanların önünü tıkaması demek. Eğer şu dakikalarda DNS'i değiştirmenize rağmen giremiyorsanız, boşuna DNS değiştirmekle uğraşmayın; zira artık DNS yolu ile Twitter'a giriş kapanmış durumda. IP bazlı engelleme elbette aşılamayacak bir engel değil. Kullanıcılar bunun için VPN servislerini (Hotspot Shield VPN, Onavo, TOR veya Chrome'a eklenti olarak kurulan Zenmate'i) kullanarak Twitter'a girebiliyor.t24.com.tr
Ermeniler Kesab'dan Kaçıyor
Ermenilerin yoğunlukla yaşadığı ve Türkiye'nin Hatay sınırı yakınında bulunan Kesab'tan birçok Ermeni yoğun çatışmaların yaşandığı Lazkiye'ye kaçıyor. Ayaklarında terlik, üstlerinde pijamayla kaçan 600 aile bölgedeki kiliselere sığındı. Cihatçı grupların son günlerde yoğun saldırısına maruz kalan Kesab'tan kaçan Ermenilerin durumu, Türkçe yayınlanan bir Ermeni sitesinde haber oldu. Erivan merkezli 'news.AM' haber sitesinde yer alan bilgilere göre, göç eden Ermeniler çaresizlik içinde yardım bekliyor. Kesab Ermenilerinden Hasmik Berberyan'ın görüşlerine yer verilen haberde, 'Suriyeli fanatik İslamcılar Türklerin yardımıyla Kesab Ermeni kilisesini Ermenilerden arındırarak silah deposuna dönüştürdüler' iddiası yer alıyor. Kesab'taki evlerin yağmalandığını ve kundaklanmaya başladığını belirten Berberyan halkın Lazkiye'ye kaçtığını söylüyor. Berberyan, Kesab'ta Alevilerin kentin savunulması sırasında çok sayıda kayıp verdiğini, Ermenilerin ise kenti büyük oranda terkettiğini belirtiyor. Ancak bazı Ermenilerin ise evlerini bırakmak istemediğinden veya kaçacak imkanlara sahip olmadığından kentte kaldığını söylüyor. Yayınlanan haberde, Lazkiye'ye gelen Ermenilerden bir kısmının hastanelerde akrabaların yanında kaldığını 400 kadarının da kiliseye sığındığı belirtiliyor. Haberde, Hasmik Berberyan'ın Ermenistan yönetiminden yardım çağrısı da yer alıyor, Berberyan ciddi bir yiyecek sıkıntısı yaşadıklarını belirtiyor. Bir gün evlerine geri dönmeyi umut ettiklerini söyleyen Berberyan, geçici bir süre için Ermenistan'a yerleşebileceklerini belirtiyor. CNN Türk
Türkiye'de YouTube'un Beklenen Sonu
Twitter’ın ardından popüler video paylaşım sitesi Youtube’a erişim durduruldu. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) yeni değişikliklerle yürürlüğe giren internet 5651 nolu yasaya dayanarak siteye 'idari tedbir' konduğunu belirtti. TİB’in açıklamasında geçen ay değiştirilen internet yasasına atfen “5651 sayılı kanun uyarınca yapılan teknik inceleme ve hukuki değerlendirmeler sonucunda bu internet sitesi hakkındaki Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın 27.03.2014 tarih ve 490.05.01.2014,-48125 sayılı kararına istinaden Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından idari tedbir uygulanmaktadır” ifadesi yer aldı. Dışişleri Bakanlığı'ndan, TİB'e gönderilen yazıda, sosyal paylaşım sitesi Youtube'deki bazı içeriklerin ulusal güvenliğe birinci derece tehdit oluşturduğu, bu nedenle bu adreslere erişimin derhal engellenmesinin önem taşıdığı belirtildi. 2007'de de kapatılmıştı Youtube Türkiye'de en son Mart 2007 ile Temmuz 2010 arasında Atatürk'e hakaret içeren videolar nedeniyle kapalı kalmıştı. Kararın İngilizcesi de siteye kondu. 17 Aralık sonrası Youtube'a Başbakan'a, ailesine, bakanlara ve iş adamlarına ait olduğu iddia edilen ses kayıtları konuldu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hafta içinde katıldığı bir televizyon programında Twitter’a erişim engelini savunurken, “Bu işin arkasında Youtube var” demişti. En son bugün Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da bulunduğu çok gizli bir toplantıya ait olduğu iddia edilen ses kayıtları Youtube’a konuldu. Görüşmede devlet mahremiyeti içeren konuşmalar yer alıyor. Kaynak: Al Jazeera
“4 Adam Gönderirim 8 Füze Attırırım” TBMM’de
CHP’li Umut Oran, Dışişleri Bakanı’na, skandal ses kaydını sordu: “Süleyman Şah Türbesi ne için imkan gibi değerlendirilecek?” “IŞİD Güçleri arasında Dışişleri veya MİT personeli var mıdır?”“Mehmetçik’in üstüne MİT personeli tarafından 8 füze atılması cinayet ve vatana ihanet değil midir?” ANKARA CHP, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Orgeneral Yaşar Güler arasında geçen skandal ses kaydını TBMM’ye taşıdı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Davutoğlu’na, “Süleyman Şah Türbesi ne için imkan gibi değerlendirilecek? IŞİD Güçleri arasında Dışişleri veya MİT personeli var mıdır? Mehmetçik’in üstüne MİT personeli tarafından 8 füze atılması cinayet ve vatana ihanet değil midir?” diye sordu. Başbakan, ‘Süleyman Şah imkan gibi değerlendirmeli’ diyor CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun yanıtlaması istemiyle TBMM’ye bir soru önergesi verdi. Oran önergesinde, şu değerlendirmeyi yaptı: “Kamuoyuna yansıyan bazı bilgilere göre 13 Mart 2014 tarihinde Dışişleri Bakanlığı’nda, sizin başkanlığınızda, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Orgeneral Yaşar Güler’in katılılımıyla bir toplantı düzenlenmiştir. Toplantıda sizin “Başbakan da bu (Süleyman Şah Türbesi) bir imkan gibi değerlendirilmeli, bu konjuktürde diyor” dediğiniz, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın “Ben öbür tarafa (Suriye’ye) 4 tane adam gönderirim 8 tane füze attırırım sorun değil” dediği yine Hakan Fidan’ın bu zamana kadar Suriye’ye 2000’e yakın tır ve malzeme gönderildiğini ifade ettiği, Süleyman Şah Türbesi’nin hükümet için bir anlamı olmadığı, imaj açısından anlamı olduğu, eğer savaşa girilecekse biz bunu baştan planlayalım ve girelim dediği görülmektedir.” Toplantı kaydı bilginiz dahilinde mi? Umut Oran, Dışişleri Bakanı’na şu soruları yöneltti: Bu kayıtlar kim tarafından alınmıştır? 13 Mart’ta yaptığınız görüşmede odanızda bir kayıt cihazı bulunmakta mıdır veya sizin bilginiz dahilinde herhangi bir toplantı katılımcısı kayıt almış mıdır? Dışişleri’nde köstebek mi var? Bu kayıtlar kim tarafından alınmıştır? Dışişleri Bakanlığı mensupları arasında bir köstebek var mıdır? Bu kayıt onun tarafından alınıp, sızdırılmış olabilir mi? Bu konuda suç duyurusunda bulundunuz mu ve tarafınızca başlatılan bir tahkikat bulunmakta mıdır? Ses kaydı Hakan Fidan’ın mı? Bu kayıtlar MİT Müsteşarı Hakan Fidan tarafından mı alınmıştır? Kendisi tarafından kayıt alınmakta olduğu tarafınıza bildirilmiş midir? MİT Müsteşarı tarafından bu şekilde alınan başka kayıtlar var mıdır, bu kayıtlar nerededir? Siber saldırı için neden önlem alınmadı? Toplantı sırasında kayıt alınmasına, herhangi bir siber saldırıya veya ortam dinlenmesine karşı önlem neden alınmamıştır? Burada ihmali bulunan bürokratlar kimlerdir? Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı veya MİT Müsteşarı’nın burada herhangi bir kusuru var mıdır? Sorumlular hakkında ilgili amirleri ve sizin tarafınızdan adli veya idari bir soruşturma başlatılmış mıdır? ‘Paralel’ önlemini neden almadınız? Başbakan her yerde paralel devlet iddialarını gündeme getirirken, hiçbir önlem alınmadan bu toplantının yapılması Başbakan’ın paralel devlet iddialarının asılsız olduğunun bir göstergesi midir? Bu iddialar bakanlığınız tarafından ciddiye alınmamakta mıdır? IŞİD’de MİT personeli var mı? Eğer Türk bayrağı indirilmezse Süleyman Şah Türbesini bombalamakla tehdit eden IŞİD Güçleri arasında Dışişleri Bakanlığı veya MİT personeli bulunmakta mıdır? Bu tehdit bilginiz dahilinde mi yapılmıştır? Mehmetçik’e füze attırmak vatana ihanet değil mi? Süleyman Şah Türbesi’nde nöbet tutmakta olan Mehmetçik’in üstüne MİT personeli tarafından 8 füze atılması cinayet ve ihanet değil midir? Kendi vatandaşımızı öldürmeyi teklif eden şahıslar hakkında suç duyurusunda bulundunuz mu? Bu tarihe kadar suç duyurusunda bulunmamanızın sebebi nedir? Savaş için işbirliği suç değil mi? Türk Ceza Kanunu’nun 304. Maddesine göre “Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı savaş açması veya hasmane hareketlerde bulunması için yabancı devlet yetkililerini tahrik eden veya bu amaca yönelik olarak yabancı devlet yetkilileri ile işbirliği yapan kişi, on yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Tahrik fiilinin basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır” bu tip eylemleri yapmak MİT’in ve Dışişleri Bakanlığı’nın görevleri arasında mıdır? Erdoğan’ın sözünü ettiği Süleyman Şah imkanı nedir? Başbakan’ın “Süleyman Şah Türbesi bir imkan gibi değerlendirmeli” cümlesinde geçen imkan nedir? Burada Başbakan “şayet Süleyman Şah türbesine bir saldırı olursa bu gerekçeyle Suriye’ye savaş açabiliriz, bu fırsatı değerlendiririz” mi demek istemektedir?
Türkiye'den Rusya'ya 'Montrö' Yanıtı
Dışişleri Bakanlığı, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un 'Türkiye Montrö sözleşmesine aykırı olarak ABD gemilerinin Karadeniz'de kalmasına izin veriyor' sözlerine yaptığı açıklamayla yanıt verdi. Yapılan açıklamada, Türkiye'nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni titizlikle uyguladığı belirtilerek, Rusya Büyükelçiliği'nin iddialarına gerekli yanıtın verildiği kaydedildi.Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklama şöyle: 'Türkiye, Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni 78 yıldır titizlikle uygulamaktadır. Montrö Sözleşmesi'nin uygulanması bağlamında RF Dışişleri Bakanı'na atfen basına yansıyan iddialar hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Ankara'daki Rusya Federasyonu Büyükelçiliği tarafından Bakanlığımıza da iletilmiş olan bu iddialara gerekli yanıt esasen verilmiştir.'cnn türk
Ricciardone: 'Elimizde Paralel Devlet Dedektörüyle Gezmiyoruz'
Ricciardone: Yasal konularda yapılan tüm başvurulara hürmetle ve ciddiyetle yanıt vereceğiz. Ancak ülkemizde ikamet eden Fethullah Gülen'in haklarını kullanmasına da karışmayız Amerika Birleşik Devletleri’nin Ankara Büyükelçisi Francis J. Ricciardone, Başbakan Tayyip Erdoğan 'ın Amerika'da yaşayan Gülen cemaati lideri Fethullah Gülen 'i şikayet etmesine ilişkin, ' Bize göre, yasadışı aktivite emareleri olmadıkça ülkemde yaşayan bir Türk vatandaşıyla ilgili konuşmak karşı karşıya olduğumuz gerçekten ciddi meseleler konusunda dikkatimizi dağıtır' dedi. Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel 'e konuşan Ricciardone, Gülen cemaatinin iki kuruluşu olarak bilinen TUSKON ve Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ile görüştüklerini belirterek, 'TUSKON, iki ülke arasındaki ticaret ve yatırımların arttırılması konusunda Türk ve ABD hükümetlerinin resmi tutumunu paylaşan bir topluluk' ifadesini kullandı. Ricciardone'nin Cansu Çamlıbel'e verdiği söyleşinden satırbaşları şöyle: Seçim sonuçları size şaşırttı mı? Büyükelçilik içinde net bir rakamsal tahmin yapmadık. Ama Türk muhataplarımızın geniş bir spektrumdaki tahminlerini rapor ettik. Sonuçlara şaşırdığımızı söyleyemem. Zira tahmin aralığı çok genişti. ABD açısından seçim sonuçları ne anlama geliyor? Bütün demokrasilerde seçimler bankaların kendi kendilerine uyguladığı stres testi gibidir. Seçimler insanlara demokrasilerinin ne kadar sağlıklı ve diri olduğunu test etme imkânı sağlar. Testin sonuçlarına da halkın kendisi ve liderler karar verir. Samimi olmak gerekirse geçirdiğimiz seçim kampanyası sürecinde beni Türk-Amerikan ilişkilerinin üzerindeki etkisi nedeniyle endişelendiren iki şey oldu. İlki, Türkiye’nin dışarıda, özellikle de benim ülkemden görünüşü. Amerikalılar şunu kesinlikle anlayamıyor; bizim çok iyi dost ve müttefikimiz olan, birinci sınıf demokrasilerden oluşan Avrupa-Atlantik kulübünün bir üyesi olarak gördüğümüz bir ülkenin hükümeti nasıl olur da Twitter ve YouTube’a tümden yasak koyar. Seçim kampanyası sırasında Türkiye’nin uluslararası duruşuna verilen zararın etkileri hâlâ devam ediyor. Kongre’de tepki var, hükümette tepki var, bizim büyükelçiliğimizde var. Ben kişisel olarak bunların ne anlama geldiği konusunda kaygılıyım. Twitter’ın tekrar kullanıma açılmasına memnun oldum. YouTube üzerindeki engellemelerin de en kısa zamanda kaldırılmasını umut ediyorum. Seçim sürecinde sizi tedirgin eden iki nokta olduğunu söylediniz. Twitter yasağı dışındaki husus neydi? İkinci husus ise, seçim kampanyası sırasında ortaya çıkan Türkiye’nin içerideki sorunlarının dışarıdan kaynaklandığı üzerine kurulu yabancı karşıtı bir bakış. Şeffaflık, yolsuzluk, yönetişim gibi ciddi meseleleri Batı demokrasilerindeki olduğu gibi tartışmak yerine suni bir yabancı müdahalesine odaklanıldı. Biz ülkenizi temin etmek için ‘Başkan’ düzeyinde yapılacak her şeyi yaptık. Büyükelçilik olarak kimsenin iç politikanın taraflı sömürüsüyle Türk-Amerikan ilişkilerine zarar vermemesi için elimizden gelen her şeyi yaptık. Sizi anlıyoruz ve Türk demokrasisine çok saygı duyuyoruz. Karşılığında dostlarımızdan aynı saygıyı ve anlayışı bekliyoruz. 'ABD'deki faaliyetleriyle ilgili şüphe zemini varsa bakılır' Bahsettiğiniz yabancı müdahalesi odaklı komplocu bakış aslında Gezi’den beri gündemde, ancak 17 Aralık’tan itibaren hükümet yanlısı gazeteler sizi kişisel olarak olayların adresi gösterdi. Eğer Başkan düzeyinde Türk hükümetini temin ettiyseniz, neden bu bakış devam ediyor? Ülkemizde yaşayan Türk vatandaşlarının sizin iç siyasi tartışmalarınızda aktif olduğu doğru. Bu hayatın gerçeği. Sanıyorum o algının nedeni bu. Ama bizim Amerikan hükümeti olarak o Türk vatandaşlarının yurtdışındaki faaliyetleriyle ya da ülkenizdeki faaliyetleriyle hiçbir ilgimiz yok. Eğer sizin ülkenizle ilgili herhangi bir yasadışı konuyla bizim ülkemiz içinde şüphe edecek bir zemin sağlanırsa, o yasadışı faaliyete karşı adım atarız. İsimsiz kaynaklardan gelen ABD hükümetinin ve ABD Büyükelçiliği’nin müdahil olduğu yönündeki iddiaların hiçbir gerçeklik temeli yok. Biz o gazetelere açıklamalar gönderdik, hükümetinizi üst düzeyde bilgilendirdik. Bir editör ya da gazeteci bu kadar ciddi sonuçları olacak iddiaları basarken en azından bizim derhal gönderdiğimiz yalanlamaya da neden yer vermez? Bu tür siyasi motivasyon üretimi iddialar onları yayınlayan medya organlarının güvenilirliğini ciddi şekilde zedeleyebilir. Bu medya organları hükümete yakın olarak anlaşıldığı için Türkiye’nin dünyadaki itibarını da zedeler. O dönemki gerginliğini aşıp Türk hükümetiyle ilişkilerinizi tamamen onardığınızı söyleyebilir misiniz? Ben hiçbir zaman kişisel ilişkilerimin ya da resmi ilişkilerimizin onarılmaya muhtaç olduğunu hissetmedim. O yalan haberlerin yayınladığı günlerin hemen ertesinde bakanlarınız yoğun mesaileri arasında beni kabul ettiler. Bazı bakanlar kişisel kaygılarını iletti ve hükümetin partizan medyadaki haberlerini gerçek olarak kabul etmediğini söylediler. 17 Aralık operasyonu ile birlikte ortaya atılan eski bakanlar ve hatta Başbakan’ın aile fertlerini de kapsayan yolsuzluk iddiaları konusunda ne düşünüyorsunuz? Ben Türkiye’ye uzun vadeli bir perspektif üzerinden bakıyorum. Türkiye pek çok alanda çok ilerledi. Dünya standartlarında bir demokrasi için giderek gelişen bir farkındalık var. Biliyorsunuz, ‘denge ve kontrol mekanizması’ (checks and balances) dediğimiz şeyin önemi 1990’larda anlaşılmıyordu bile. Otoriterliğe karşı, ya da gizli grupların oluşumuna karşı ya da derin devlet denen yapılar içindeki yasadışı faaliyetlere karşı nasıl korunuruz? Bugün bunları tartışıyorsunuz. İyi bir idare istiyorsunuz ve talep etmeye devam ettiğiniz takdirde, bunu elde edeceğinize eminim. Bütün demokrasilerde böyledir; eğer elinizdekiyle tatmin olup en iyisini isteme azminizi kaybederseniz demokrasiniz ölümcül bir sarmala girer. 'Elimizde paralel devlet dedektörüyle gezmiyoruz' Siz ‘gizli grup’ ve ‘derin devlet’ ifadelerini kullandınız. Türk hükümeti ise ‘paralel devlet’ diyor. Görev yaptığınız 3 yılı aşkın süre içinde Türk devletinin içinde paralel yapılar tespit ettiniz mi? Biz elimizde bir paralel devlet detektörüyle gezmiyoruz. Bu kavram Amerikalıların anlayabileceklerinin çok ötesinde bir şey. Bunun ne anlama geldiğine karar vermek de, karşılığında ne yapılacağına karar vermek de Türklerin kendisine kalmış. Ne anlama geldiğini bize sizler söyleyeceksiniz. Biz de bu meseleyle nasıl başa çıktığınızı büyük bir ilgiyle takip edeceğiz. Biraz önce Ankara ile 17 Aralık sonrasında yaşadığınız sıkıntıların kökeninde Fethullah Gülen’in ABD’de yaşaması olduğunu ima ettiniz. Erdoğan Pensilvanya’da yaşayan Gülen’in iadesi konusunu Başkan Obama ile yaptıkları telefon görüşmesinde konuştuklarını söylemişti. Gülen’in Türkiye’ye iadesi masada mı? Beyaz Saray’ın 19 Şubat’ta gerçekleşen o telefon konuşmasıyla ilgili açıklaması net. Hatta konuşmanın içeriğine açıklama getiren başka bir açıklama daha yapıldı. Ben de o noktada bırakayım. Ama o telefon konuşmasında bir kez daha vurgulanan temel nokta şuydu; biz Türkiye’ye saygı duyuyoruz ve kesinlikle içişlerinize karışmayız. Elbette bu meselenin farkındayız. Evet hükümetiniz konuyu gündeme getirdi. Yasal konularda yapılan tüm başvurulara hürmetle ve ciddiyetle yanıt vereceğiz. Ancak ülkemizde ikamet eden Türk vatandaşlarının haklarını kullanmasına da karışmayız. 'Gülen'i değil, asıl önemli işleri konuşmak istiyoruz' Amerikan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Marie Harf geçen hafta sorular karşısında Gülen’i kastederek ‘O beyefendiyi unutun’ dedi. Bu ne anlama geliyor? Gerçekten de ‘bırakın bu işleri iki ülke arasındaki asıl önemli meselelere bakalım’ mı demek? Yoksa ‘Unutun, o artık dönmez’ mi demek? Ben de sözcümüz Marie Harf gibi iki müttefik açısından gerçekten önemli olan konulara odaklanmak isterim. Bize göre, yasadışı aktivite emareleri olmadıkça ülkemde yaşayan bir Türk vatandaşıyla ilgili konuşmak karşı karşıya olduğumuz gerçekten ciddi meseleler konusunda dikkatimizi dağıtır. ABD ile Gülen hareketi arasındaki ilişkiyi nasıl tanımlarsınız? Böyle bir ilişkimiz yok. Bizim devletlerle resmi ilişkimiz vardır. Türkiye Cumhuriyeti ile hükümetiyle ve kurumlarıyla ilişkimiz var. Demokrasi olduğunuz için de yasal muhalefetle, hukuka bağlı olarak kurulmuş topluluklarla ve sivil toplumla da düzenli iletişim halindeyiz. Gülen Hareketi’ne bağlı bazı sivil toplum kuruluşları olduğuna göre onlarla da ilişkiniz var demek olmuyor mu bu? Eğer TUSKON gibi iş dünyasını temsil eden gruplardan ya da Gazeteciler Yazarlar Vakfı gibi entelektüel topluluklardan bahsediyorsanız, evet onlarla görüşüyoruz. Bu gruplarla Amerika ve Amerikalılarla ilişkilerin geliştirilmesine ilgisi olan ve yasalara uyan gruplar olarak görüşüyoruz. Mesela TUSKON, iki ülke arasındaki ticaret ve yatırımların arttırılması konusunda Türk ve ABD hükümetlerinin resmi tutumunu paylaşan bir topluluk. 'Güçlü bir devlet yolsuzluk iddialarına yanıt verir, yabancı komplonun üzerine atmaz' 17 Aralık operasyonu ile gündeme gelen yolsuzluk iddialarının öznesi olan devlet ve hükümet yetkilileri için cezasızlığın söz konusu olabileceği yönünde şüpheleriniz var mı? Ben bu iddialarının açıklığa kavuşturulacağını umuyorum. Ancak halkınızın beklentilerine karşı yanıtı ancak sizin kendi liderleriniz verebilir. Bu konuda ABD’nin sizlere desteğine güvenebilirsiniz. Hükümetin üst düzey yetkililerinden duyduğumuz kararlılığı da, Türk iş dünyasının ve sivil toplumunun bu alandaki yaptırımların arttırılması yönündeki taleplerini de destekliyoruz. Türkiye ancak bu şekilde 2023’te dünyanın en iyi 10 ekonomisi arasına girme hedefini gerçekleştirebilir. Seçim sonuçları hükümetin bugüne kadar iddia ettiği gibi yolsuzluk iddialarının gerçek dışı olduğu yönündeki söylemi meşru kılar mı? Gerçekten güçlü bir hukuk devleti, yabancı bir komplonun üzerine atmak ya da konuyu değiştirmeye çalışmak yerine bu ciddi iddialara yanıt vermek zorundadır. Sadece yasalara ve vatandaşlara sadık kalmak durumunda olan gerçekten bağımsız ve tarafsız hâkim ve savcılar bu ciddi iddiaları araştırmalı. Yasal olarak elde edilmiş kanıtlar varsa, güçlü bir hukuk devletinde bunlar açık ve net iddianamelere dönüşür. Yasal ve ahlaki gücünü vatandaşların güveninden alan savcılar da dava açar. 'Rüşvet ABD'li işadamları için olumsuz mesaj' 31 Mart’tan beri şu tartışılıyor; acaba Türkiye halkının önemli bir bölümü yolsuzlukları önemsemediği için mi Ak Parti’ye oy verdi? Bu demokrasi açısından sağlıklı ve gerekli bir tartışma. Bu tartışma bana Türkiye’nin AB standartlarından düşük bir idareyi kabul etmeyeceği yönünde umutlandırıyor. Ben ilişkilerimiz için kaygılanan bir yabancı olarak konuşabilirim. Biz Türkiye ile ticareti ve yatırımları arttırmaya çalışırken Twitter ve YouTube’u kapatmak gibi Türkiye’nin daha az çekici görünmesine neden olacak durumlar ortaya çıkınca hayal kırıklığına uğruyorum. Yolsuzluk iddiaları Türkiye markasına gerçekten hasar verdi. İki ülke arasında daha çok ticaret görmek isteyen bir yabancı olarak Türkiye’ye önerim; burasının Amerikan iş insanlarının da Türk yasalarının önünde eşit muamele göreceği ciddi bir ülke olduğunu güçlü bir şekilde gösterin. Rüşvet Amerikan işadamlarının baş edebileceği bir konu değil, çünkü kendi yasalarımıza göre bir suç. Umuyorum Türkiye bu yolsuzluk iddiaları nedeniyle zedelenen itibarını onaracaktır. Türkiye’yi tanımlarken ‘Birinci sınıf demokrasilerden oluşan Avrupa-Atlantik kulübünün bir üyesi’ gibi bir ifade kullandınız. Türkiye birinci sınıf bir demokrasi mi? Bunun için çalışmaya devam ediyorsunuz ve çalışmaya devam etmelisiniz. Türkiye’yi Twitter ve YouTube’un yasaklandığı bir ülke olarak düşünmek bizi üzüyor. Eğer devlet medyayı kapatmaya ya da engellemeye çalışırsa, gazetecileri tehdit eder ya da işten atarsa ya da siyasi destek veya muhalefet algılaması üzerinden işadamlarını ödüllendirir veya cezalandırırsa yükselen yeni nesillerinizin talep ve hak ettiği ülke olmazsınız. Birinci sınıf demokrasiler kamu görevlilerine karşı kızgın, adil olmayan, hatta terbiyesiz kelimeler kullansalar bile vatandaşlarının haklarını korur. 'Bazı tapeleri dinledim, çok rahatsız edici bir durum' Son aylarda sızdırılan tapelerle ilgili ne düşünüyorsunuz? Türkçeniz iyi, bizzat dinlediniz mi? Denk geldiğinde dinledim, zaten manşetleri ve gazetelerde yer alan deşifreleri gözden kaçırma ihtimaliniz de yok. Amerikalıların da yasadışı dinlemeler konusunda aynı Türkler gibi hissettiğini düşünüyorum. Bir kişinin özel yaşantısına izinsiz girilmiş ve özeli ihlal edilmişse hem kızarsınız hem yaralanmış hissedersiniz. Bu çok ürpertici bir durum. Telefon görüşmelerinin, en üst düzey hükümet yetkililerinin katıldığı toplantıların gizliliğinin korunamaması çok rahatsız edici. Biz kendi sistemimiz içinde yasal korunma talep ederiz, sadece bir savcı dinleme talimatı verebilir. Mahkeme kararı olmadan dinleme yapmak ABD’de çok ciddi bir suçtur. Normalde burada da öyle olmalı ama hükümet de geçtiğimiz yıllarda binlerce kişinin mahkeme kararı olmadan belli çevreler tarafından dinlendiğini kabul etti. Eğer savcılar o dinlemeleri yasal olarak talep etmediyse demek ki çok ciddi suçlar işlenmiş. Ya da eğer savcılar yasal yetkilerini kullanarak dinleme talimatı verdiyse, o halde bu kararlarını deliller temelinde savunmaya hazır olmalı. Demokratik bir hukuk devletinde savcılar sadece bağımsız değil aynı zamanda hesap verebilir olmalı. 'Biz diplomatlar dinlenebileceğimizin farkındayız' Türkiye’de kendi özel hayatınızın ihlal edildiğini, dinlendiğinizi düşündüğünüz oldu mu? (Gülüyor) Biz diplomatlar olarak ne söylersek söyleyelim birisinin bunu doğrudan ya da tahrif edilmiş bir biçimde elde edebileceğinin bilinci içinde yetiştiriliriz. O nedenle de daima dikkatliyizdir. Özel bir ortamda olduğumuzu düşündüğümüzde bazen daha az dikkatli olduğumuz da olur. 'ABD interneti yasaklamadı, Manning'i yargıladı' Suriye toplantısıyla ilgili dinlemenin sızdırılması üzerine Başbakan birkaç gazeteciyi adres gösterdi. Hükümete göre ulusal güvenlik söz konusu olduğu zaman ABD de çok ileri tedbirler alabiliyor. Wikileaks nedeniyle Bradley Manning’in aldığı ceza ve Snowden’ın durumu malum. Türk hükümeti bu benzetmede haklı değil mi? Mahkeme Bradley Manning’i gizli devlet sırlarına ihanetten suçlu buldu. Müebbet hapis cezasına çarptırıldı ve şu an cezasını çekiyor. Biz suçlunun peşinden gidiyoruz, suçlunun suçu işlemek için kullandığı aracın peşinden değil. Manning bu son derece ciddi suçu işlemek için yasal bir aracı, interneti kullandı. Biz interneti yasaklamadık, Twitter’ı, Facebook’u ya da YouTube’u yasaklamayacağımız gibi. Yayın organını yasaklamanın hiçbir manası yok. Onun yerine biz suçu araştırdık, şüpheliyi yakaladık, mahkeme yargıladı ve suçlu buldu. Manning’in ya da Snowden’ın çalarak yabancı taraflara açık haline getirdiği belgeleri yayınlayan ya da üzerine haber yapan Amerikan ve dünya medyasını yargılamadık ya da kapatmadık. ABD’deki bu iki olayla burada dinlemelerin Twitter ve YouTube üzerinde yayınlanması üzerine yaşanalar arasında büyük fark var. Türk devletinin de her devlet gibi şüpheleri ve suçu araştırıp şüphelileri deliller temelinde yargılama hakkı var. 'Türk ordusunu Suriye krizine sokmak için suni bahane üreteceklerine inanmıyorum' Seçimlerden birkaç gün önce sızdırılan Suriye toplantısıyla ilgili dinleme ABD standartlarında da vatana ihanet midir? Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun bu olaya ilişkin kamuoyuna açıkladığı hakikatleri ve anlamını sorgulamak için hiçbir nedenim yok. Ben ne olduğunu bilmiyorum, Dışişleri Bakanı ve sizin yetkilileriniz biliyor. Ama toplantının içeriğini biliyorsunuz değil mi? İddia edilen tartışmalarla ilgili haberleri gördüm. Bunların ne anlama geldiğine ilişkin yorum yapmayacağım. Suriye konusunda Türkiye ile aynı sayfada mısınız? Stratejik hedefler konusunda kesinlikle evet. Ama elbette çok farklı bir perspektifimiz var. 900 kilometrelik bir sınırda zorba radikallerle yaşıyorsunuz, bazıları sizin sınırlarınızdan geçip gidiyor. Suriye’deki top atışlarınızdan sizin topraklarınız etkileniyor. O nedenle de biz sorunu bazen farklı bir şekilde görüyoruz. Bu konuda beraber çalışmak için Washington’dan üst düzey yetkililer sık sık buraya geliyor. Daha geçenlerde özel temsilcimiz Danny Rubinstein buradaydı. Ordularımız arasında günlük bazda diyalog var. ‘Hedefler aynı, yaklaşımlar farklı’ dediniz. Türk hükümetinin yaklaşımının Suriye’deki cihatçıları güçlendirdiği yönünde kaygılarınız oldu mu? Daha önceleri yabancı savaşçıların Türkiye’den geçtiğini gördük. Bu bizi alarma geçirdi. Türk hükümeti de aynı kaygıları paylaştı. Bu sorun karşısında birlikte çalışıyoruz. ABD, Avrupa ya da diğer ülkelerden çıkış yapıp Türkiye üzerinden Suriye’ye geçecek bu tür kişilerin engellenmesi için sadece ikili çerçevede değil uluslararası çerçevede işbirliği yapıyoruz. Bu konularda kolay yanıtlar yok. Ama iki ülkenin de nihayetinde aynı şeyleri istediğini düşünüyorum. İki ülke de Suriye’ye bir askeri müdahale istemiyor. İki ülke de müdahale istemiyor diyorsunuz ama malum ses kaydından anladığımız Türk tarafı bu opsiyonu enine boyuna tartışmış. Hem de yakın zamanda. Elbette bütün hükümetler oradaki korkunç krizin ulusal güvenliğe, bölge barış ve istikrarına yönelttiği tehdidi de bununla nasıl baş edileceğini de tartışıyor. Askeri müdahale noktasında iki ülke arasında belirgin bir fark var mı? Ben o konuda gerçekten de aynı noktada olduğumuzu düşünüyorum. Hepimiz Türkiye’yi, ABD’yi, NATO’yu korumak için uygun araçları bulmanın mücadelesini veriyoruz. Elbette askeri yöntemlere de bakıyoruz ama kimse botlar yere değecek şekilde bir askeri müdahaleye taraftar değil. Türkiye de mi? Kuşkusuz Türkiye de. Dışişleri Bakanlığı da Genelkurmay da bununla ilgili yazılı açıklamalar yaptı. Bunların içeriği itibarıyla bizim bu konuya bakışımıza çok yakın. Türk ordusunu gereksiz bir şekilde Suriye krizine sokmak için Türk hükümetinin suni ya da yanlış bir bahane üreteceğine inanmıyorum. Terazinin bir kefesine Esad’ı, diğer kefesine de ona karşı savaşan cihatçıları koysanız hangisi ABD için daha büyük bir tehdittir? Bu tam bir güzellik yarışması oldu. Bizim hedefimiz de, dualarımız da şunun için; din adı altında adam öldüren köktenci katiller de, kendi halkını öldüren bir rejim de Suriye’nin geleceğini belirleyemesin. Suriye halkının aşırı uçtaki katillerle Esad arasında suni bir tercihle karşı karşıya bırakılmasını kabul etmiyoruz. Suriye için çoğulcu ve demokratik bir vizyonu olan başka bir seçenek olmalı. Bu nedenle de bu vizyonu paylaşan meşru muhalefeti ve savaşçıları destekliyoruz. 'Bu yaz buradayım, yerime isim belirlenmedi' Türkiye’deki görev süreniz bu yıl sona ermiyor mu? Amerikan büyükelçileri için süre sınırlaması yoktur. Başkan yerime birisini atamaya karar verdiğinde Beyaz Saray bunu duyuracaktır. Şu ana kadar yerime bir isim belirlenmiş değil. Yaz için hem çok çalışma, hem de tatil yapma planlarım var. Mavi tur planlıyorum, yine yüzerek Boğaz’ı geçmeyi planlıyorum. Ticareti ve yatırımları arttırmak için çalışmayı planlıyorum. Ve elbette cumhurbaşkanlığı seçimlerinizi büyük bir ilgiyle takip edeceğiz. O halde en azından cumhurbaşkanlığı seçimi tamamlanana kadar burada olduğunuz anlıyorum. Doğru mu? Size bir tarih vermeyeceğim. Benim belli bir görev sürem yok. Başkanın emrinde çalışıyorum. Burada olmaktan çok mutluyum. 'Barış süreci için Kürt liderleri cesaretlendiriyoruz' ABD’nin Türk hükümetinin geçen sene başlattığı barış süreci konusundaki turumu nedir? Kürtlerin demokratik özerklik hedefini destekliyor musunuz? Biz kesinlikle Türkiye’nin birliğini ve toprak bütünlüğünü destekliyoruz. Aynı zamanda -Kürtler, diğer etnik ve dini gruplar da dahil olmak üzere- herkesin ayrımcılığa uğramadan eşit ve birinci sınıf vatandaş olarak görüldüğü hak ve özgürlükleri de destekliyoruz. Hangi sebeple olursa terörist şiddetine karşı Türk hükümetinin ve Türkiye vatandaşlarının yanındayız. Kuşkusuz o kadar yıl dökülen kandan sonra barış sürecinin parlak vizyonunu gerçekleştirmek büyük erdem ve irade gerektirecek. Bu tarihi vazifenin tamamlanması için Türk hükümetini ve Kürt liderleri hem cesaretlendiriyor, hem de destekliyoruz. Bu yolda kendilerine başarı diliyoruz. 'Yeteri kadar düşmanınız var, dostlarınızı düşman ilan etmeyin' ‘Amerikan Büyükelçisi olarak arzum Türkiye’nin yüzde 100’ünün Amerika’yı kendi aileniz içinde hiddetli bir kavga sürerken şu ya da bu tarafı tutan bir dış güç olarak değil, dostunuz ve güçlü, değerli bir ortağınız olarak görmesi. Komşularınız arasında gerçek tehditler var. Hepimizin yeteri kadar gerçek düşmanı var, dostlarımızı düşman ilan etmeye ihtiyacımız yok.’T24