16. Yüzyıldan Beri Savaşmayan, Ordusu Olmayan İzlanda'da Ordu mu Kuruluyor?
Son bin yıldır komşularıyla neredeyse hiçbir çatışmaya girmemiş olan İzlanda, şimdi tarihinde eşi görülmemiş bir güvenlik politikası değişimini gündemine alıyor.
The Times’ın haberine göre, 1869’dan bu yana ordusu bulunmayan ada ülkesi, 16. yüzyıldan beri silahlı bir çatışmanın tarafı olmadı. NATO’nun kurucu üyeleri arasında yer alsa da, ittifaka katkısı bugüne dek yalnızca üs sağlama ve sivil destekle sınırlı kaldı.
Ancak Arktik bölgesindeki buzulların erimesiyle değişen jeopolitik koşullar, dengeleri yeniden şekillendiriyor. Rusya ve Çin’e ait gemilerin kuzey rotalarında artan varlığı, Rus denizaltılarının Atlantik’in kuzeyinde daha sık görülmesi, İzlanda’da “askerileşme artık tabu olmaktan mı çıkıyor?” sorusunu gündeme taşıdı.
Halk özel bir girişimle "ordumuz olsun" kampanyası başlattı.

“Guardians of Iceland” adlı kampanya grubu, ülkenin kritik altyapısını koruyacak 2 bin kişilik, küçük ama esnek bir savunma gücü kurulmasını öneriyor. Ayrıca, olası bir kriz durumunda hızla seferber edilebilecek 40 bin kişilik bir yedek kuvvet havuzunun oluşturulması gerektiğini savunuyor.
Girişimin kurucularından savunma uzmanı Arnor Sigurjonsson, planın ana hatlarını şu sözlerle açıkladı: “Kıyı güvenliğini sağlayacak, uluslararası ortaklarımızla uyum içinde çalışacak küçük bir kara gücü, ulusal yedek birlik ve kapsamlı bir sivil savunma yapısı öngörüyoruz. Bu model hem caydırıcılığı artırır hem krizlere hızlı yanıt verir hem de İzlanda’ya NATO içinde daha fazla özerklik kazandırır.”
Hükümet temkinli, bakanlık hazırlık yapmaya çalışıyor.

Hükümet ise bu önerilere temkinli yaklaşıyor. Dışişleri Bakanlığı, ülkenin ilk ulusal savunma stratejisinin hazırlanması için parlamentoyu görevlendirdi. Komite raporunda, İzlanda’nın uzun süredir güvenlik kalkanı olarak görülen coğrafi izolasyonunun artık koruyucu bir unsur olmadığı, olası bir NATO çatışmasında ülkenin etkilenmemesinin mümkün görünmediği belirtildi.
Raporda ayrıca, Rusya’nın olası sabotajlarına açık durumda bulunan deniz altı iletişim kabloları ile Rus Kuzey Filosu’nun Atlantik’e açıldığı “Grönland-İzlanda-İngiltere geçidi”nin stratejik önemi vurgulandı.
Son haftalarda Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius’un Reykjavik’e giderek ortak askeri planlama ve savunma tedariki konularında bir “niyet mektubu” imzalaması da bu tartışmalara yeni bir boyut kazandırdı.
NATO üyesi ama ordusu yok.

İzlanda, 1949’da NATO’ya katılmasına rağmen kendi ordusunu kurmayan az sayıdaki üyeden biri olarak dikkat çekti. Ülkenin güvenliği uzun yıllar boyunca, 1951’de ABD ile imzalanan anlaşma çerçevesinde Keflavik Hava Üssü üzerinden sağlandı. Ancak ABD’nin 2006’da üssü kapatması, Reykjavik yönetimini savunma alanında daha fazla özerklik arayışına yöneltti. Buna karşın, İzlanda kamuoyunda askerî yapılanma ve savunma harcamalarına yönelik güçlü bir toplumsal direnç sürüyor.
Küresel ısınmanın etkisiyle Arktik bölgesinin stratejik önemi giderek artarken, İzlanda yeniden jeopolitik rekabetin merkezine yerleşti. Eriyen buzullar yeni deniz yolları açarken, Rusya’nın Kuzey Filosu’nun Atlantik’e erişiminde “Grönland-İzlanda-İngiltere geçidi” kilit bir konum kazandı. Aynı zamanda Çin’in Arktik’teki ticari yatırımlarını hızlandırması, Reykjavik yönetiminde güvenlik kaygılarını daha da derinleştirdi.
Hükümet askerî güç oluşturma fikrine temkinli yaklaşsa da NATO müttefikleriyle ortak savunma planlamaları yapmaya başladı. Ancak kamuoyu bu konuda bölünmüş durumda: Bir kesim NATO şemsiyesi altında ülkenin zaten güvende olduğunu savunurken, diğer kesim ise “kendi savunma kapasitesi olmadan gerçek bir bağımsızlığın mümkün olmadığını” dile getiriyor.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!





Yorum Yazın