onedio

Doğu Perinçek Haberleri

Doğu Perinçek ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Doğu Perinçek ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Sanat ve Siyaset Dünyası Çırağan Sarayı'ndaki Görkemli Düğünde Buluştu
CHP Eski Genel Sekreteri ve Eski Devlet Bakanı Mehmet Sevigen’in oğlu Çırağan Sarayı'nda görkemli bir törenle dünya evine girdi.  Kemal Kılıçdaroğlu, Binali Yıldırım, İlhan Kesici, Süleyman Soylu, Muharrem İnce gibi önemli siyasilerin yanısıra sanat dünyasından da pek çok isim bu düğünde buluştu. Düğünde Funda Arar ve Mahsun Kırmızıgül sahne aldı.
Perinçek’e Tahliye Veli Küçük’e Ret!
Mahkemeler 19 Ergenekon sanığının tahliyesine karar verdi. Tahliyesine karar verilen son isimlerden biri Doğu Perinçek. Veli Küçük dahil 7 sanığın tahliye talebi ise reddedildi. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Anayasa Mahkemesi'nin 'hak ihlâli' kararı üzerine 7 Mart Cuma akşamı Silivri Cezaevi'nden çıkarken, Ergenekon davasının diğer sanıkları için de tahliyeler gündemdeydi. Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran ve tutukluluk süresini 7,5 yıldan 5 yıla indiren yasanın cuma günü yürürlüğe girmesiyle, 5 yılı aşkın süredir cezaevide bulunan tutukluların tahliyesine kesin gözüyle bakılıyordu. Zira cuma günü birkçok davada benzer tahliye kararları çıkmıştı. Ancak, 13. Ağır Ceza Mahkemesi bugün sürpriz bir karar verdi. Veli Küçük, Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Sedat Peker, Mustafa Levent Göktaş'ın da aralarında olduğu Ergenekon davası sanığı 33 kişinin tahliye taleplerini reddetti. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran yasanın anayasaya aykırı olduğunu, bu konudaki kararın HSYK tarafından verilmesi gerektiğini söyledi. Özese, bu konuda Anayasa Mahkemesi'ne başvurduklarını açıkladı. Diğer mahkemelerden tahliye kararları Bu karardan kısa bir süre sonra, 13. Ağır Ceza'nın 'tahliye talebi reddedildi' diye açıkladığı isimlerden Tuncay Özkan, Levent Göktaş ve Sedat Peker için tahliye kararı açıklandı. Bu kararı 21. Ağır Ceza Mahkemesi verdi. Mahkeme Tuncay Özkan ve Levent Göktaş'a yurtdışı yasağı koyarken, Sedat Peker'e aldığı ceza miktarını dikkate alarak yasak koymadı. Ardından tahliye taleplerini inceleyen çeşitli mahkemelerden peş peşe tahliye kararları çıktı. Eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Emekli Org. Hasan Iğsız, Alaaddin Sevim, Danıştay saldırısı sanığı Alpaslan Aslan, Albay Dursun Çiçek, Eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, Kemal Kerinçsiz, Yalçın Küçük, Teğmen Mehmet Ali Çelebi. gazeteci Merdan Yanardağ, Mehmet Demirtaş, Hikmet Çiçek ve Hasan Atilla Uğur için tahliye kararı verildi. Aralarında Veli Küçük'ün de bulunduğu 7 sanığın tahliye talepleri ise reddedildi. Aslan ve Çiçek cezaevinden çıkamayacak Dursun Çiçek, Balyoz davasından hüküm giydiği için, Alpaslan Aslan da 3 davadan kesinleşmiş toplam 4 yıl 2 ay cezası olduğu için cezaevinden çıkamayacak. Aslan'ın avukatı, bu cezanın yattığı süreden düşülmesini isteyeceğini açıkladı. İlk Tuncay Özkan tahliye oldu Silivri Cezaevinden ilk çıkan isim 1994 gün sonra tahliye olan Ergenekon sanığı Tuncay Özkan oldu. Özkan çıkışta yaptığı açıklamada, '6 yıl sonra zulmün bittiği, özgürlüğe kavuşytuğumuz bir gün olmasını çok isterdim. 6 yıl boyunca çektiğimiz sıkıntıların, gündem olmasını isterdim. Biz kin, husumet, öç alma duygusu içinde asla değiliz' dedi. Tuncay Özkan 1996'dan 2007'ye kadar 5 kez suikast girişimine uğradığını, 2007'de de öldürülmediği için hapse atıldığını söyledi. 'Bugün çıkarken dahi, aldıkları tavır ibretliktir, şeytanla yatağa girdiler, çarpılarak çıktılar' diye konuştu. Bozdağ: HSYK'yı göreve çağırıyorum Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ergenekon mahkemesinin kararına ilişkin açıklamada, 'İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, kaldırılmış bir mahkemedir. Ortada olmayan bir mahkeme var. Burada görevli hakim ve savcıların görevleri sona ermiştir. Bunlar sadece ellerinde bulunan dosyaları devredebilirler. Bu işlemleri yapabilirler. Karar verme yetkileri yoktur. HSYK'yı göreve çağırıyorum' dedi. Mahkemenin ısrarı 13- Ağır Ceza Mahkemesi, davaya bakan mahkeme. Tahliye talepleri için yetkinin kendisinde olduğunu söylüyor. Sanık avukatları ise, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin artık yok hükmünde olduğunu, tahliye taleplerinin nöbetçi mahkemelerce karara bağlanması gerektiğini savunuyor. Sanık avukatlarından Celal Ülgen, ilginç bir iddiada bulundu. Ülgen, hafta sonu 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin infaz koruma memurları aracılığıyla Ergenekon sanıkları tek tek tahliye dilekçesi topladığını iddia etti. Ve bu dilekçeler ışığında tahliye taleplerini reddettiği söyledi. Ülgen 'Biz avukatlar olarak mahkemeye böyle bir başvuruda bulunmadık. Bu mahkeme kanunla kaldırıldı. Mahkeme kanuna direniyor. Beni HSYK kurdu o kaldırsın nasıl der? Artık tarihe gömüldüler. Bunlar sadece direnmedir. Bu bir darbedir. Darbeyi yargılayanlar darbe yapmaya çalışıyor. Bazı nöbetçil mahkemeler de tahlliye taleplerine direnebilir.' dedi. Ülgen, tahliyelerle ilgili bir sorun yaşanmayacağını savundu. 'Sorun çıkması için legal bir kurum olmalıdır karşı tarafta. Legal bir kurum yok. Onun için verilen kararın kıymet-i harbiyesi yok' diye konuştu. Al Jazeera'nin görüşünü aldığı bir savcı ise, özel yetkili mahkemelere ellerindeki dosyaları teslim etmeleri için 15 gün süre tanındığını, bu süre içinde yetkinin de kendilerinde olduğunu söyledi. 13. Ağır Ceza'nın 'hayır' dediği isimler Mustafa Levent Göktaş, Mehmet Fikri Karadağ, Özkan Kurt, Ulaş Özel, İsmail Sağır, Mehmet Demirtaş, Hasan Ataman Yıldırım, Levent Ersöz, Muzaffer Tekin, Sedat Peker, Boğaç Kaan Murathan, Semih Tufan Gülaltay, Veli Küçük, Fikret Emek, Kemal Kerinçsiz, Serdar Öztürk, Yalçın Küçük, Aykut Metin Şükre, Ergün Poyraz, İbrahim Şahin, Kemal Aydın, Doğu Perinçek, Mehmet Bedri Gültekin, Turhan Özlü, Erkan Önsel, Hikmet Çiçek, Mehmet Deniz Yıldırım, Hasan Atilla Uğur, Tuncay Özkan, Durmuş Ali Özoğlu, Memet Zekeriya Öztürk, İsmail Yıldız, Oktay Yıldırım. Hukukçuların görüşü: Mete Göktürk - Eski Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca bu davalar ağır ceza mahkemelerine devredildi. İki mahkemenin aynı suçlara farklı kararlar verebildiğini görüyoruz. Tam bir hukuk karmaşası hakim. Bu kararlara itiraz etmek hâlâ mümkün. Tahliye kararı verilenler çıkacaktır, asıl mağdur olanlar tahliye kararı verilmeyenler.' Yusuf Utku Tekayak - Ergenekon davasından 10 yıl hapis cezası alan Sedat Peker’in avukatı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetkisi kalmadı. Artık incelemeleri yapacak olan diğer mahkemeler. 13. Ağır Ceza hâlâ görevli olduğunu söyleyip tahliyeleri reddediyor; ama bunun çözümü başka bir mahkemeyle alakalı değil. Kararı Yargıtay verir. 13. Ağır Ceza’nın tahliyesini reddettiği kişiler de itiraz hakkını kullanmalı. Tutukluluk süresinin 5 yıla inmesiyle zaten 13. Ağır Ceza kendiliğinden tahliye kararı vermeliydi. Burada bir hukuksuzluk var. Anayasa’yı ihlâl ediyor.' Süreç Başbuğ'un tahliyesi ile başlamıştı Mahkemelere, yeni yasanın yanı sıra, İlker Başbuğ'un tahliye gerekçesine atıfta bulunarak yapılan başvurular da vardı. Anayasa Mahkemesi, davada 5 Ağustos'ta açıklanan kararın gerekçesinin hâlâ yazılmadığına, bu nedenle temyiz yolunun kullanılamadığına dikkat çekmişti. Sanık avukatları dilekçelerinde, 'Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlâl edildiği' yönündeki yüksek mahkeme kararının tüm sanıkları ilgilendirdiğini, Başbuğ için verilen tahliye gerekçelerinin kendileri için de geçerli olduğunu belirtti. Cuma gününden itibaren İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne bu iki gerekçeyle tahliye talebinde bulunanların sayısı 30'u geçti. Bu isimler arasında Yalçın Küçük, Sedat Peker ve Teğmen Mehmet Ali Çelebi de var. 5 yılı aşkın süredir cezaevinde olan ve müebbet hapis cezası alan gazeteci Tuncay Özkan, yine müebbet alan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Albay Hasan Atilla Uğur, Muzaffer Tekin, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Hikmet Çiçek, Mehmet Demirtaş ve Oktay Yıldırım da daha önce tahliye talebinde bulunmuştu. Tutukluluk süresini 5 yıla indiren yasanın yürürlüğe girmesinin ardından, ilk tahliye olan isim, Hrant Dink cinayeti davası sanığı Erhan Tuncel'di. 8 Mart Cumartesi günü de, Zirve Yayınevi cinayetleriyle ilgili davanın beş sanığı tahliye edilmişti. aljazeera.com.tr
Tek Soru 10 Cevap: Seçimde Büyük Şehirler Neden Başa Baş?
30 Mart yerel seçimlerden çıkan sonuçlar, AKP ve CHP'nin belediye yönetimlerini kazanmak için başa baş yarıştığını gösterdi. Seçimler sonrası tekrar oy sayımları oldu, YSK'ye itirazlar yapıldı. Gerekirse sandıklar halk tarafından korundu. AKP'nin seçimleri kolay kazanmasına izin vermedi. Muhalefet, AKP'yi her büyükşehir, il ve ilçede yakın oranlarda takip etti, bazı yerlerde kazandı. Yarınhaber 10 isme 30 Mart yerel seçimlerinde Ankara ve İstanbul'da AKP ve CHP'nin bu kadar başa baş gitmesinin sebebini sordu.Nuh Gönültaş - Bugün GazetesiGezi etken oldu 30 Mart yerel seçimlerinde birçok büyükşehirde AKP ile CHP başa baş gitti. Sonuç alan ancak fotofinişle alındı. Yani oy oranları birbirine çok yakındı. Ankara ve İstanbul için gözlemim şu: Bu iki şehirde AKP adayına karşı CHP adayı, bu defaya mahsus MHP ve cemaat tarafından desteklendi. Bu desteğin, CHP açısından, AKP ile başa baş gidilmesinde önemli bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Sonuçta daha önceki seçimlerden önemli bir fark böyle bir destek olması oldu. Ayrıca bu iki şehir Gezi olaylarının merkezi durumundaydı. Gezi şiddeti daha çok bu şehirlerde yaşandı. Dolayısıyla bu iki şehirde, yani Ankara ve İstanbul’da hükümet ve polis şiddeti seçmenleri AKP’nin karşısındaki en güçlü aday olan CHP’ye yöneltti. Yani Gezi eylemlerinde polisin şiddetini yaşayanlar, AKP’nin siyasetini yanlış bulanlar AKP’nin karşısında bir güç, bir alternatif olarak CHP’ye yöneldiler. MHP ve cemaat bütün gücünü olmasa da önemli ölçüde CHP’ye çalıştı. Bu nedenle muhalefet açısından, AKP ile başa baş bir durum yakalanmıştır diye düşünüyorum. Kemal Kılıçdaroğlu - CHP Genel BaşkanıBirden olmuyor İstanbul, Ankara ve İzmir’de oylarımız ciddi oranda arttı. Kul hakkı yemeyenler, mazlumun yanında bulunanlar kaybetmezler. Çoğu büyükşehirde ise ilk kez kırsalın da oy kullandığı bir seçim oldu. Biz hep kırsaldan dolayı seçimleri kaybediyorduk; ilk kez oralarda da varlığımızı hissettirdik. Sonuçta biz her türlü yanlışı doğruyu tabii ki değerlendireceğiz ve daha iyi olması için tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Dünyanın hiçbir yerine diktatörler kazanamaz. Bu mesajlar önümüzdeki süreçte daha fazla baskının uygulanacağını gösteriyor. Medyaya, sivil toplum örgütlerine baskı uygulanacak. Ama bu daha başlangıç. Ankara ve çok yerde itirazlar var. Hukukçu ekibimiz çalışıyor. İtirazlarımızı yaptık. Sandıktan yolsuzluğun, hırsızlığı meşruiyeti çıkmaz. AKP seçmenini gerçekten kulak kabartıyor ve dinliyoruz, onlara hitap etmeye çalışıyoruz. Ama tabii anlaşılan onları birden bire ikna etmek olmuyor. Bunun bir süreç alacağını düşünüyorum; bunu değerlendirmemiz gerek, sosyologların, ilgili tüm uzmanların yeniden bir bakış getirmesi gerekiyor. Hasip Kaplan - BDP Grup BaşkanvekiliAradaki fark az değil Ankara’daki durum belediye başkan adaylarının etkisi. Parti yarışından çok aynı kökenden gelen iki adayın yarışı vardı. İstanbul’da da aradaki fark az değil yani o kadar çokta başa baş bir yarış olmadı. Normalde üç dönemden fazla görev başında olan bütün herkes yeni dönemde dezavantajlı duruma düşmesine rağmen maalesef buralarda başarılı olamamıştır. Seçimlere katılım oldu çünkü yerel seçiminden öte genel seçime dönüştü, cumhurbaşkanlığı seçimine dönüştü. Üç seçimin kapışma alanına dönüştü. Bu seçimde aslında kim kazandı, nerede kazandı ona bakmak lazım. Yerel yönetimlerde partimiz Barış ve Demokrasi Partisi bütün imkansızlıklara rağmen ana muhalefet partisi konumuna yükseldi. Eşit bir yarış olmamasına rağmen aldığımız 3 büyükşehir belediyesi ve 8 il, 80’e yakın ilçe ve büyük ilçeler olması sebebiyle seçimin en başarılı partisi durumundayız. Bir, yerel yönetimleri güçlendirmesini sağladı. İki, eş başkanlık sistemini getirerek dünyada bir ilk modeli hayata geçirdi ve en fazla kadın belediye başkanı seçilen parti olarak da tarihe geçti. Alper Taş - ÖDP Eş Genel BaşkanıMücadele yükseldi CHP’nin oyları arttırması nedeni AKP’nin adaylarından, AKP’ye olan öfkeden kaynaklanıyor. Bir diğeri de Ankara konusunda seçim hilelerinden kaynaklı. Yani AKP’nin kaybetmiş olduğu görünüyor fakat seçim hileleriyle kazandığı görülüyor. Böyle bir tabloda AKP hem Ankara’yı hem İstanbul’u kaybetme psikolojisini, korkusunu yaşadı, yaşamaya devam ediyor. İstanbul ve Ankara doğal olarak AKP’ye karşı geçtiğimiz dönem mücadelenin yükseldiği yerler. Gezi direnişi büyük bir biçimde yaşandı. Doğal olarak AKP belediyelerine karşı bir öfke adaylara da yansıdı. Bir de adayların getirdiği artı bir özellik de var. Mansur Yavaş Ankara’da muhafazakar, milliyetçi tabandan gelen oyları alması da söz konusu oldu. Yani o yüzden Gökçek’e yakın, hatta şuan sayım devam ediyor. Kazandığı da söyleniyor. Sonuçta hile olduğu söyleniyor. Ama Melih Gökçek’e yakın bir oy oranı olduğu olgusu var. Şöyle özetleyeyim, CHP’de AKP zihniyetine karşı verilmiş mücadele, adayların aynı zamanda Ankara’da muhafazakar oyları da alarak yükselme gösterdi, başa baş bir yarış yaptı. Devlet Bahçeli MHP Genel BaşkanıDoğru okumalı MHP Türk milletinin tercihlerine saygılıdır. Enine boyuna incelenecek ve analiz edilecektir. AKP seçim sonuçlarını doğru okumalıdır. Muhalefetin başarılı olmasını doğru yorumlamalıdır. Türkiye’nin bekası ve esenliği için bundan sonra uygulayacağı politikalarda hassas hareket etmelidir. MHP, milletinin kendisine verdiği yetki ile yeni bir görev ve sorumluluk üstlenmiş olup, bunun gereğini daha etkili muhalefet anlayışıyla idare edecektir. 30 Mart seçimleri sonrası Türkiye çok şeye gebedir. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bilinmelidir. Başbakan Erdoğan’ın yaptığı konuşma Türkiye’nin bundan sonraki hal ve gidişatı konusunda önemli ipuçları vermiştir. Başbakan cepheleşmeyi ısrarla sürdürecektir. Hukuken temizlenmeden muhalefete yüklenmesi her şeyden önce demokratik terbiye ve adaba hakarettir. Yeni Türkiye ucubesi yetmezmiş gibi yeni muhalefet nakaratlarını dillendirmesi de aymazlıktır. Yaşanan çok sıkıntılı siyasi süreçler dikkate alındığında MHP önemli sayılabilecek bir siyasi başarıya imza atmıştır. Birçok Büyükşehir’i ya almıştır, ya da az farkla kaybetmiştir. Sibel Uzun - EHP Genel Başkanı En önemli sebebi Gezi AKP’nin koruduğu, iktidardaki sağcı bir parti olarak korumaya devam edeceği oy oranının nesnel temelleri vardır. Ekonominin çok belirleyici olduğunu görebilmeliyiz. Gezi’ye gelince halkımız çok iyi sandıktan AKP çıkınca bir anda kötü mü oluyor? Katılımın bu kadar yüksek olması da mı AKP’ye yazılacak? Halkımızın olan bitene sandıkta sözünü söylemek istemesi memleketteki ağır bir perdenin kalktığının en önemli göstergesidir. CHP bir önceki seçimlere göre oranı metropollerde net bir şekilde zorlamıştır. Bunu Bütün Şehir Yasası AKP’nin önemli oranda işine yararken başarmıştır. En önemli sebebi büyük şehirlerin büyük meydanlarında gerçekleşen Gezi’dir. Ankara’da tüm muhalefetin şaibeli sonuçlar karşısında CHP’den yana kenetlenmesi de Gezi’deki kenetlenmeyi hatırlatıyor. AKP’yi yıkacaksak bu nesnellikten hareket etmeliyiz. Kürt illerinde önemli bir kısmının BDP tarafından kazanılması da çözüm ve demokratikleşmenin ilerlemesinde önemli bir gelişmedir. Seçim önümüzdeki süreçte mücadele imkânlarımızın çoğaldığını gösteriyor. Aydemir Güler - TKP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan AdayıAKP seçime girememeliydi Seçimlerin en başından itibaren şaibeli olduğunu düşünüyorum. Sadece sandık başındaki hırsızlık meselesi değil, seçime giden bütün süreç şaibeli. Ankara ve İstanbul sonuçlarını şu anda AKP kazanmış olabilir. AKP böyle bir seçime parti olarak girememeliydi. AKP’nin bir kısım aldığı oyların muhalefet tarafından dengelenmesi gibi bir durumla karşılaştık. Oysa olması gereken bu iktidarın bir siyasi parti olmaktan çıktığının tecil edilmesi gerekir. AKP’nin seçim sonuçlarının şuan herhangi bir anlam taşımadığı düşüncesindeyim. Ben AKP’ye karşı tepkinin birikmiş olmasını tek başına anlamlı ve yeterli saymıyorum. Bu tepki zaten vardı. Bu tepkinin üzerine AKP’nin bugün Türkiye siyasi sahnesinden tamamen silinmesi gerekirdi. AKP buna ayak direyen bir kuvvettir, seçim yasasını değiştirmiştir, belediyeler yasasını değiştirmiştir, seçime baskı altında sokmuştur, yalan da sokmuştur, fotoshop da sokmuştur. Sandık başında, seçim kampanyası sırasında terör estirmiştir. Bütün bunlardan ortaya çıkan bir oy kazanımı var. Bu oy kazanımı AKP’yi kurtarmaz. Sebahat Tuncel - HDP Eş Genel BaşkanıMuhalefet boşluğu Türkiye’deki ciddi muhalefet boşluğu bunda etkili oldu. Çok zorlu bir seçim süreci geçirdik. Yerel seçim olmasına rağmen daha çok genel seçim niteliğinde oldu. Türkiye’deki kutuplaşmanın sandıklara da yansıdığı seçim süreci yaşadık. CHP yaptığı muhalefet ile AKP’nin elini güçlendiriyor tespitini yapmıştık. CHP çok kemiksiz ve ilkesiz bir siyaset yürüttü. Halklarımız, Dersim’de Kürt olup, Ankara’da kurt olan, her nabza göre şerbet veren bir siyaset tarzını kabul etmiyor. Biz HDP olarak kendi ilkeli duruşumuzu bütün baskılara rağmen devam ettirdik. Bu açıdan HDP’nin iyi bir noktada olduğunu ama yolun daha çok başında olduğunu, özellikle de Türkiye halklarıyla güçlü bir diyalog kurmanın henüz gerçekleşmediğini görüyorum. Türkiye’de yaşanan bu kutuplaşmada bir şekilde AKP kazanmış görünüyor. Ama bunun önümüzdeki dönem siyasi tablosunu nasıl etkileyeceğini de beraber göreceğiz. Sandıktan AKP’nin çıkmış olması, tüm bu yapılan yolsuzlukları, kutuplaştırmaları aklamaz. Sonuç itibariyle AKP’nin tabanı yaşananlara rağmen AKP’ye destek verdi. Doğu Perinçek - İşçi Partisi Genel BaşkanıABD ve cemaate yanaştılar CHP’nin büyükşehirlerde rekabet edebilmesindeki tek etken, ABD’ye ve cemaate yanaşmasıdır. Tayyip Erdoğan seçmeni kendi hâkimiyeti altına almayı başardı. Bu ABD’nin başarısı değil CHP’nin başarısıdır. CHP bizim önerdiğimiz gibi güçbirliğini kabul etseydi güçbirliği iktidar olacaktı. Güçbirliği bütün belediyeleri alırdı. Oy toplamı olarak da AKP’yi geçerdi. Cumhuriyet güçbirliğinin oyu yüzde 60’tır. Sistem çıkmazda ve bu çıkmaz seçmene dayatıldı. Sıcak para ekonomisi çıkmazdadır. AKP ülkeyi bölmektedir ama bunu seçmene dayatabildiler. Seçime tek parti girdi. AKP, AKCHP, AKMHP. Sistemin önüne her konuda AKP'nin programını savunan bir parti koyarsanız, sonuçta A takımı kazanır. Sistemin A takımı AKP, B takımı CHP’dir. CHP Genel Başkanına AKP’nin başarısını sağlama görevi verdiler. Şu saat itibariyle AKP’nin kopyası olduğu için CHP yönetimi yoktur. Vatandaşlara buradan sesleniyorum, kimse karamsarlığa düşmesin. Bu sonuçlara bakarak Türkiye’nin önünü görmek mümkün değil. Bu işin 19 Mayıs’ı var, 29 Ekim’i var. Süreç böyle devam ediyor ve biz oraya yöneldik, çözümü orada görüyoruz. Melih Gökçek - Ankara Büyükşehir Belediye BaşkanıTürkiye Osmanlı ruhuyla dirilecek Ankara'da bugüne kadar aldığımız dualar ve Ankaralıların desteğiyle bir sefer daha 5 yıl Ankara'yı Allah ömür verirse birlikte idare edeceğiz. Şunu herkes bilsin. Biz dostluğu, yol arkadaşlığını da unutmayız; hainlik yapanı da unutmayız. Daha önce anlattım, dedim ki “tezgah yapacaklar, son ana kadar bizi mağlup gösterecekler, insanları sokağa dökecekler” birebir bunları yaptılar. 7 düvel birleşti, Allah'a hamdolsun güçleri yetmedi. Türkiye Cumhuriyeti'nin gücü karşısında, Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin gücü sayesinde mağlup oldular. Bizim tespitimize göre 70 bin oy bize ait olan oy. Akşam arkadaşlarla konuştuk durduk. Biz de itiraz ediyoruz, biz de hakkımızı almak için o iptal edilen sandıklardan geri alacağız, inşallah arayı da açacağız. Allah muhabbetimizi bozmasın, Allah gücümüze zeval vermesin. Türkiye Cumhuriyeti o eski Osmanlı'nın ruhuyla tekrar dirilsin inşallah. Bizim seçimden en ufak bir endişemiz yok. AK Parti Ankara’da büyükşehir belediyesini ve 21 ilçeyi kesinlikle kazanmıştır. Üç ilçede de durum ortadadır. Dolayısıyla Ankara’da AK Parti tarihi zaferini kazanmıştır. Kaynak: Yarınhaber
25 Madde ile Sivas Katliamı; Dünü, Bugünü...
İki otel çalışanı ve 33 aydının diri diri yakılarak can verdiği Sivas katliamının üzerinden 29 yıl geçti. Katliamın davası 29 yıl boyunca türlü hukuksuzluklarla devam etti. Ve, 29 yıldır bıkmadan, usanmadan adalet arayan 'İnsanlık suçlarında zamanaşımı olamaz' diyenlerin mücadelesi bugün de her yıl olduğu gibi devam ediyor...
Sanatçı Çolpan İlhan Son Yolculuğuna Uğurlandı
Kalp krizi sonucu önceki gün vefat eden tiyatro ve sinema sanatçısı Çolpan İlhan'ın cenazesi, Teşvikiye Camisi'nde öğle vakti kılınan namazın ardından Zincirlikuyu Mezarlığı'nda eşi Sadri Alışık'ın yanında toprağa verildi. Kalp krizi sonucu önceki gün vefat eden tiyatro ve sinema sanatçısı Çolpan İlhan'ın cenazesi, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde düzenlenen törenden sonra Teşvikiye Camisi'ne getirildi. Törende, taziyeleri Çolpan İlhan'ın oğlu Kerem ve torunu Sadri Alışık ile oyuncular Sibel Turnagöl ve oyuncu Songül Öden kabul etti. Cami avlusunda İlhan için anı defteri oluşturuldu. Cenaze törenine katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, taziye dileğinde bulunduktan sonra gazetecilere yaptığı açıklamada, Çolpan İlhan'ın Türk sinemasının saygın bir ismi olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, İlhan'ın filmleriyle büyüdüklerini ifade ederek, 'Bir üzüntümü dile getireyim, sanata ve sanatçıya gerekli önemi vermiyoruz. Öldükten sonra onunla ilgili güzel şeyler söylüyoruz. Keşke o hayattayken, o güzel şeyleri söylesek ve o da duyabilse. Kendisini her zaman saygıyla andım, saygıyla anmaya devam edeceğiz. O bizim kalbimizde, yüreğimizde. Allah rahmet eylesin. Nur içinde yatsın.' Bugün Necef Uğurlu'nun yazısı okunduğunda İlhan'ın hangi koşullarda okuduğunun, hangi koşullarda yaşam mücadelesi verdiğinin görüldüğünü aktaran Kılıçdaroğlu, bir toplumun yaşam kalitesini sanatın, kültürün belirlediğini, sanat, bilim ve kültür insanlarına saygı duymak gerektiğini belirtti. Kerem Alışık ise aslında söylenecek çok şey olmadığını dile getirerek, 'Bizim yere, göğe kalbimize sığdıramadığımız insanı, bugün bir karış toprağa sığdıracağız. Bugün ona helallik vereceğiz, hakkımızı helal edeceğiz ama onu, gerek sanata, Türk sinemasına, Türk tiyatrosuna ait gerek evine ailesine ait olan tüm zamanların zümrütü gibi parlayan bir insanı çok önemli bir değeri, önemli bir sanatçıyı, ailemizin de onurunu, bireyini, bizim anamızı, hocamızı, ustamızı kaybetmenin üzüntüsünü, acısı yaşıyoruz. Biz ona helallik vereceğiz ama onun hem sanattan hem ailesinden hem sanatçı arkadaşlarından hem de aile dostlarından veya özel dostlarından hepsinden alacağı var aslında. O bize helal etmeli bütün alacaklarını. Hem asaletin, zerafetin sembolü hem vicdanlı hem fedakar hem mücadeleci bir profil, bir rol model, bir örnek kadın kimliği, kişiliği maalesef bugün dediğim gibi içimize sığdıramadığımızı toprağa sığdıracağız. Hepimizin başı sağolsun' diye konuştu. 'Saf tutmaktan hiç imtina etmemiş bir kadını uğurluyoruz' İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Çolpan İlhan'ın kendisini yetiştirmiş bir sanatçı olduğunu vurgulayarak, İlhan'a Allah'tan rahmet diledi. Oyuncu Mehmet Aslantuğ da 'Türk sinemasının manidar dönemlerinde bir dikiş makinasıyla evinin bereketi ve huzuru için başka anlamda saf tutmaktan hiç imtina etmemiş bir kadını uğurluyoruz biz aslında. onlardan çok kalmadı. Ailesine, sevenlerine başsağlığı diliyoruz. Allah rahmet eylesin' dedi. Sanatçı Orhan Gencebay ise Çolpan İlhan'ı çok sevdiğini dile getirerek, 'Allah, gani gani rahmet eylesin. Sadri Ağabeyimiz de öyleydi. Ailece çok sevdiğimiz, saydığımız, görüştüğümüz kişilerdi' ifadelerini kulandı. Uzun bir süre önce görüştüklerini belirten Gencebay, 'Biz biraz ihmal ettik ama sevgimiz, saygımız aynen neyse baştan itibaren oydu tabii' dedi. Sanatçı Türkan Şoray da 'Kaybından duyduğum acıyı anlatamam. Çok yakın dostumdu her şeyden önce. İnanamıyorum. Sevenlerine Allah sabır versin' diye konuştu. Oyuncu Mustafa Alabora ise İlhan'la bir dizide çalıştıklarını dile getirerek, 'Orada ne kadar derin, ne kadar ince bir insan olduğuna bir kez daha tanıklık ettim. Hayatı boyunca insanlara hizmet etmiş, çok değerli bir sanatçıydı. Hepimizin başı sağolsun' değerlendirmesinde bulundu. Bu arada helallik alınması sırasında bir kişi tepki gösterdi. Kemal Kılıçdaroğlu, cenaze törenine CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı ve eski Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ile geldi. Cenaze törenine, Çolpan İlhan'ın ailesi, yakınları ve sevenlerinin yanı sıra aralarında eski CHP milletvekilleri Mehmet Sevigen ve Berhan Şimşek, İBB Şehir Tiyatroları Genel Yayın Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu, Atilla Dorsay, Ali Müfit Gürtuna, Nevra Serezli, Mahsun Kırmızıgül, Oktay Kaynarca, Ali Sunal, Erol Evgin, Sezen Cumhur Önal, Gönül Yazar'ın bulunduğu sanat ve siyaset dünyasından çok sayıda isim katıldı. Törene, Demirtaş Ailesi, CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar, Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü, Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi, Oğuz Kaan Salıcı, Mustafa Sarıgül de çelenk gönderdi. Çolpan İlhan'ın cenazesi, Teşvikiye Camisi'nde öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı'nda eşi Sadri Alışık'ın yanında toprağa verildi. Muhabir: Andaç Hongur | AA
Kadir İnanır: '3 Milyon Kürt  Boğaz'ı Bırakıp da O Dağlara Gitmez'
Türk sinemasının önemli oyuncularından, Âkil İnsanlar Heyeti’nde de yer alan ve kendisini “barış elçisi” olarak tanımlayan aktör Kadir İnanır , 6-7 Ekim olaylarını HDP’nin düzenlediğine inanmadığını vurgulayarak, “Ben bütün bu olayların temelinde 2015 yılındaki seçimler olduğuna inanıyorum. Taraflar kendi tabanlarına seçim yatırımı yapıyorlar. Bu söylemleri kendi kitlelerini kenetlenmek için kullanıyorlar” dedi. İnanır, çözüm süreci konusunda ise, “Ben şu anda hiçbir Kürt’ün ne Türkiye’den ayrılmak istediğini duydum ne de aklımın ucundan geçirecek bir sebep var. İstanbul’da yaşayan net 3 milyon Kürt şu Boğaz’ı bırakıp da o dağlara gitmez” diye konuştu.Hürriyet gazetesinden Cansu Çamlıbel’e konuşan Kadir İnanır, son dönemde yaşanan olayları değerlendirdi. Çamlıbel’in “Kadir İnanır: 6-7 Ekim'i HDP'lilerin yaptığına inanmıyorum” başlığıyla yayımlanan (3 Kasım 2014) söyleşisi şöyle:MASKELİLERİ AÇIĞA ÇIKARIN SUÇLAMALARA ASLA İNANMIYORUMMaskeliler, maskesizler kim? Açığa çıkmalı. Türkiye’de 7 bölgede kriminal laboratuvarlar var. ‘Böyle gitmez’ programını yaparken ben bir tanesini Adana’da gördüm. Maskeli bir adamın görüntüsünü bilgisayarda özel programla açtılar, adamın yüzü kabak gibi ortaya çıktı. Bu yüzü örtülü herkes deşifre edilip kamuoyuna açıklanabilir. Büyük bir provokasyon var. Bunun içinde içte ve dışta kimler varsa onu açığa çıkaracak teknoloji ve istihbarat gücümüz var. Suçlamalar ondan sonra yapılacak.Şunu mu söylüyorsunuz; kanıtlanmadan 6-7 Ekim olaylarında şiddeti HDP çizgisindeki gençlerin yaptığına inanmıyorum. Asla inanmıyorum. Kanıtlanması lazım. Yayın yasağı ne demek? Eğer bu açıklama uluslararası ilişkileri zedeleyecek bir boyut taşıyorsa, o zaman gene de bunu açıklamanın kendi içimizde bazı yolları olabilir. Ama böyle at gözlüğüyle ‘Vurdular, kırdılar’ demek! Tarih bunu bir gün yazar.HDP’nin sokağa çıkma çağrısı bazılarının savunduğu gibi yangına körükle gitmek miydi?Yapabilir, demokratik hakkıdır, herkesi sokağa tepki göstermeye davet edebilir. O çağrıda ‘Vurun, kırın’ diye herhangi bir cümle var mı? Mesele orada sıkışıp kalmış insanların canlarının kurtarılmasıydı. Kurtuluş yolu istediler. Açamadınız. Uluslararası ilişkiler yönünden açamadınız, kendi pozisyonunuz gereği açamadınız, bölgedeki stratejik durumdan dolayı açamadınız. Biz bunları bilmiyor değiliz. Ama göz göre göre de bir katliam vardı. Ben burada bu katliamdan etkilenirken, orada akrabaları olan insanların etkilenmesi doğal değil mi?2015 SEÇİMİ ÖNCESİNDE MUHALAFETİN GÜCÜNÜ KIRMAK İÇİN OYUN OYNANIYORSiz bunu Akil Heyet’le yaptığı toplantıda bu netlikte Başbakan Davutoğlu’na söylediniz mi? Her şey bu netlikte konuşuldu mu? Henüz bu boyuta gelmemişti. Ama provokasyonun açığa çıkarılması gerektiğini söyledik. Detaylı ben sana açıyorum şimdi. Ben bütün bu olayların temelinde 2015 yılındaki seçimler olduğuna inanıyorum. Taraflar kendi tabanlarına seçim yatırımı yapıyorlar. Bu söylemleri kendi kitlelerini kenetlenmek için kullanıyorlar. Biliyorsunuz, seçimlerin erkene çekilmesi gündemde, hatta baskın seçim halinde şubata bile alınabilir. İktidar partisinin Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğu yakalama emeli var. Ama şu anda öylesine gergin bir ortam var ki seçimlerden koalisyon bile çıkabilir. Muhalefet partilerinin performanslarını kırmak için bir takım oyunlar oynanması gayet doğal.BU ÜLKEDE UMUT VEREN TEK SİYASETÇİ VAR; SELAHATTİN DEMİRTAŞHDP’ye çok eleştiri var. Onların bu süreci doğru yönetebildiklerini düşünüyor musunuz? HDP’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde koyduğu performans alkış aldı bu ülkede. Peki ya bunu genel seçimlerde daha da yükseltirse nasıl olur? Bunu kırmak lazım. Bu ülkenin yetiştirdiği pırıl pırıl, umut veren tek bir siyasetçi var; Selahattin Demirtaş. O da ‘Gidin, kırın’ diye bir şey söylemedi. Üzüldüğünü de söyledi sonra. HDP seçimle gelmiş, çok genç bir siyasi parti. Elli yıllık partiler onlarca hata yaparken, HDP’ye bu kadar saldırmak vicdansızlıktır. Selahattin Demirtaş’a bütün Türkiye halkı sahip çıkmak zorunda. Öyle siyasetçi yetişmiyor, gerçekten yetişmiyor.SMOKİNLİ SAVAŞ LORDU KOBANİ’DEKİ HER BOMBANIN PARASINI GERİ ALACAKUzun bir diplomatik gerilimin ardından Türkiye Irak Kürdistanı’ndan Peşmergelerin Kobani’ye geçişine izin verdi. Bunun büyük bir taviz olduğunu düşünen milliyetçi kesime ne diyeceksiniz? Peşmerge’nin oraya gelişi kimseye ters gelmesin. Bizim geleceğimizin kaynağı orada. 150 yıllık petrol var burnumuzun dibinde. O petrol dünya sıralamasında kalite olarak üçüncü sırada ve iki yerden dünyaya açılabilir; birisi İskenderun, diğeri Mersin Limanı. Yılda 60 milyar dolar enerji gideri olan bir ülke için bu Tanrı’nın bir nimetidir. Emperyalist güçler diyor ki; ‘Sen istesen de istemesen de bu savaş bitecek’. Kuzey Irak’ın başkenti Erbil’i Türkler yapıyor biliyorsun. Yarın Kobani’yi de onlar yapacak.Gidişat böyleyse, Ankara’nın bugün Suriye Kürtlerinin olası özerkliğine karşı çıkmasının arkasında ne var? O konjonktür değişir, çünkü burası seçilmiş bir bölge. Eğer petrol olmasaydı egemen güçlerin hiçbirisi buralardan geçmezdi. Ortadoğu’da petrol olmasaydı, o bombaların hiçbiri atılmayacaktı. Kobani’de atılan her bomba bence Kuzey Irak muhasebesine tek tek yazılıyor smokinli bir savaş lordu tarafından. Yarın o petrol pazarlanırken, o bombaların paralarını tek tek geri alacak. IŞİD’miş, Kürt’müş tanımaz.‘BİJİ SEROK OBAMA’ SLOGANI İRONİDİRPeşmerge geçişi sırasında Nusaybin’de duyduğumuz ‘Biji Serok Obama’ sloganı kendi içinde çok derin çelişkileri barındırmıyor mu? Tabii, çok. Bunun için uğraşıyor zaten birileri. Ama o kadar kanlı ve eşitsiz bir savaş ki, sınırın karşı tarafındaki akrabalarının acısı ortadayken, yardım yapan kim olursa olsun alkışlar o halk. Ama ‘Biji Serok Obama’ sloganı bir ironidir. Bütün Kürt halkının bunu genelleştirip böyle bir slogan atacağını asla düşünmüyorum.KAFANA GÖRE ÇATAPAT YAPACAK OL HEMEN DÜDÜĞÜ ÇALARLARAnkara Batı’dan IŞİD ve Esad’la aynı şekilde mücadele edileceğinin garantisini almaya çalışıyor. Ancak onlar başka telden çalıyor. ABD, Esad’ı devirmekten vaz mı geçti sizce?İsteseler ne olacak, Rusya müsaade etmiyor ki. Rusya, BM içindeki vetosunu koydu mu sen Esad’ı oradan deviremezsin. O zaman niye Esad’ı devireceğim diye uğraşıyorsun kardeşim? Son noktada büyük devletler kendi aralarında paylaşırlar, anlaşırlar. Artık üniter devlet diye bir şey yok. Dünya egemen devletler tarafından yönetiliyor. Siz şimdi kafanız atarsa Yunanistan’a saldırın bakalım. Bir çatapat yaparsın, hemen düdüğü çalarlar.İLK GÜNÜMÜZ SAVAŞ SAHNESİ GİBİYDİ‘Kadir İnanır solcu kimliğiyle tanıdığımız bir sanatçı, ne işi vardı AK Parti’nin projesinde’ diyenlere ne yanıt verdiniz?AKP’nin barış projesi değil bu. HDP’nin de barış projesi. İki saattir ne anlatıyorum, egemen güçler diyor ki; ‘Bu bölgedekiler, barışacaksınız, hiç şansınız yok’. Ayrıca ben ilk günden beri ‘akil insan’ tanımını reddettim. Ama şu var; gittiğiniz yerde toplumu etkileyebilmelisiniz. Tanınır yanınız olmalı. Bizim 9 kişilik grupta ancak 3 kişiyle anlaşabilirdim, geri kalan 6 kişiyle anlaşmam mümkün değildi. Ama öyle bir mühendislik yapmışlar ki gittiğimiz yerlerde 9’umuzun da bir karşılığı vardı. Bir de Akdeniz Bölgesi’nde genelde sürece karşı bir toplum vardı. Sürece karşı çıkan kafatasçı tiplerin televizyonlardaki yaylım ateşinden çok etkilenmişlerdi. Neredeyse televizyondaki cümlelerin hepsini kelimesi kelimesine duyduk gittiğimiz yerlerde. İlk günü hatırlıyorum, korkunç bir savaş sahnesi gibiydi. Ama zaman geçtikçe, ölümler gelmeyince hava değişti. Toplumda sürece katkı başladı.HİÇBİR SİYASİ OLUŞUM BENİ KENDİ ADINA KULLANAMAZO yaşadıklarınıza bakınca ‘keşke kabul etmeseydim’ dediğiniz ya da kullanıldığınızı düşündüğünüz oluyor mu?Hep söyledim; ben AKP’li değilim. Bu ülkenin hiçbir siyasi oluşumu beni kendi adına kullanamaz. Ben bu süreç boyunca her türlü riski alarak çalışmalarımı sürdürdüm. Barışı istemeyenlerden ağır hakaretler gördüm. Durum böyle diye asla gerilemem. Bir barış elçisi olarak çalışmalarımı sürdüreceğim. Zaman her şeyin ilacıdır. İşler öyle bir gelişir ki ikna edersiniz, anlayışla eller birleşir. Bu süreçler dünyada da hep böyle uzun olmuştur. Bizde de olumlu sonuç alınacak, hiçbir endişem yok. Ama biz sabretmek yerine iki yılda bitsin istiyoruz.İSTANBUL’DAKİ 3 MİLYON KÜRT BOĞAZ’I BIRAKIP DAĞLARA GİTMEZToplumdaki kutuplaşma sizi yıprattı mı? Beni yıpratmadı. Hiç hak etmediğim o saldırıları halk yapmadı, halkı yönlendirenler yaptı. O kafatasçı milliyetçiler ve ulusalcılar yaptı. Bakın şimdi sesleri çıkmıyor. Nerede Doğu Perinçek’in adamları? Barış kaçınılmaz. Bugün tıkarsın, yarın önü yine açılır. Başka şansın yok. Ben şu anda hiçbir Kürt’ün ne Türkiye’den ayrılmak istediğini duydum ne de aklımın ucundan geçirecek bir sebep var. İstanbul’da yaşayan net 3 milyon Kürt şu Boğaz’ı bırakıp da o dağlara gitmez. Bu insanlar diyor ki; ben de bu ülkenin vatandaşı olarak eşit hak istiyorum. Bizde durumu iyi olanlar o eşitliği istemiyor işte, mesele bu.SANATÇI MUHALİFTİR KÜÇÜCÜK MENFAAT İÇİN KENDİNİ SATMAMALISanatçı illa ki muhalif mi olmalı? Tabii, sanatçı doğası gereği muhaliftir. En iyisini buluncaya kadar... Yaşadığı toplumun çağın gerilerinde kalmış yapısını ortadan kaldırmak için verilen mücadelede sanatçı en önde savaşan insan olmalıdır. Düşünür, tepki gösterir ve elbette bunun bedellerini de öder. Türkiye’de bunun örnekleri çoktur. Omurgalı, ilkeli, sağlam bir duruş sergilemeyen sanatçı bence sanatçı değildir. Küçücük menfaatler için kendini satmamalıdır.Yeni Türkiye’de böyle bir sanatçı tanımına tahammül var mı? Yeni Türkiye’yi kim yaratacak? İnsanlar kendileri yaratacak.İNSANLARI KİŞİLİKSİZ YIĞIN HALİNE GETİRİNCE DÜZEN KURMAK KOLAYSiz detaya girmeden önce şunu sorayım; ‘yeni Türkiye’ diye bir kavramsallaştırmaya ihtiyaç var mı?Var tabii ki. 12 Eylül katliamını bilerek yaptılar, böyle kolay yönetilebilen bir toplum olsun diye. 12 Eylül Anayasası değişecek. Ama insanları kutuplaştırarak, gergin bir ortam yaratan bir anlayışsa, bu kabul edilemez. Yeni Türkiye aydınlığa yüzünü açarsa yeni olur. Çağ dışı kalmış yasaları, insan onurunu yücelten yasalara dönüştürürse yeni olur. İnsan hakları ve eşitlik temelli bir adalet sistemi kurarsa yeni olur. Milli eğitim tedrisatını bugün öyle bir hale getirdiler ki okulu bitiren bir genç aydınlık bir ülkenin savunucusu nasıl olacak? İnsanları eğitimsiz bırakıp, tüketim toplumu haline getirip, kişiliksiz bir yığın haline getirdiğiniz zaman istediğiniz düzeni kurmak kolaylaşıyor.BARIŞ SÜRECİNİ MHP YAPSAYDI DA GİDERDİMAkil Heyet çalışmalarına devam ederken, hükümete bugünkü kadar ağır eleştiriler yönettiğinizi hatırlamıyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi’ne benim kadar eleştiri getiren ikinci bir adam bulamazsınız. Ama kafada bir idefiks var. Yav, bu işi MHP yapsaydı ben yine giderdim. Ben 45 yıllık kariyerim boyunca o bölgeyle ilgili çok film çektim, onların bütün sorunlarını ben biliyorum. Kim gidecekti başka? Bizi ölümle tehdit edenler de, alkışlayanlar da oldu. Şimdi akil çalışması bitti beni oturuyor mu sanıyorsunuz?TOPLUM FİLMLERİMDEKİ KARAKTERİ SEVSE DE SİYASETÇİNİN DİLİ BU OLMAMALIGeçen yıl Gezi’nin hemen sonrasında Akil Heyet’in o zaman başbakan olan Tayyip Erdoğan ile yaptığı toplantıda, kendisine sert üslubuyla ilgili bir soru sormuştunuz diye hatırlıyorum.‘Acaba dilinizi biraz sakinleştiremez misiniz’ dedim, o da şöyle cevap verdi: ‘Kadir Abi sen nasıl Kadir İnanır oldun?’ Toplum benim filmlerimdeki tarzımdan benim canlandırdığım karakterlerden hoşlansa da bir siyasetçinin dili bu olmamalıydı. O da öyle götürdü ama, seviyorlar.DAVUTOĞLU’NUN MİLLİYETÇİ MUHAFAZAKÂR İDEOLOJİDEN SAPMAYACAKYeni Başbakan Davutoğlu’nun tarzını nasıl buluyorsunuz? Davutoğlu bir akademisyen. Çok donanımlı ama milliyetçi muhafazakâr bir partinin ideolojisinden asla sapmayacağı açık.Eğer bu tespitiniz doğruysa, muhafazakâr milliyetçi çizgiden sapmadan nasıl müzakere aşamasına geçip finale götürecekler süreci?E yapacak, çünkü ülkenin durumu ortada. Türkiye halklarının talepleri var. ‘Ben eşit muamele görmüyorsam, bu savaş devam eder’ diyorlar. En doğal da hakları bence. Türkiye’nin her tarafında, turizm ve sanayi bölgelerinde en altlarda çalışanlar Kürtler. Bir de sen bunlara ‘kara kafa’ muamelesi yaparsan olmaz. Adam ‘Bana yapılan hakaretlerin faturasını çıkarın, bunlar artık olmasın’ diyor.CHP KÜRTLERLE EL ELE VERMEK ZORUNDAHiç dolandırmadan sorayım; CHP nasıl kurtulur?CHP doğal yandaşı olması gereken 34 milyon aktif/pasif emekçiye kucak açıp sahip çıkmalıdır. İdeolojisinin ne olduğuna karar vermelidir. Sosyal demokrat ya da demokratik sol bir parti olacaksa emekçilere ve bunların ideolojik aydınlarına sahip çıkmalıdır. Bir sosyal demokrat, Türkiye’nin en yakıcı sorununun çözümü için oluşmuş ve bugüne kadar benzeri görülmemiş bir toplumsal iradenin karşısında yer almamalıdır. CHP son seçimlerden sonra gerçekleri gördü ve Kürt sorununa sahip çıkmaya başladı. CHP’nin belediyeleri eğer seçildikten sonra o bölge halkıyla sıcak diyaloğa girerse, genel seçimlere yansımasını görürsünüz. Şunu gayet iyi biliyorum ki Kürtler onlara her dönemde gittiler. Şimdi Kürtlerle el ele vermek zorundalar.Siz artık HDP seçmeni misiniz?Ben HDP’nin bir siyasi organizasyonuna üye değilim. Ama Cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş’ı desteklediğimi deklare ettim. Türkiye’nin özlemini o kadar güzel anlattı ki, onu desteklememek bizim kimliğimize, kişiliğimize yakışmazdı.İMAM-I AZAM’IN BİR DEVRİMCİ OLDUĞUNU KAÇ KİŞİ BİLİYOR?İnançlı bir insan mısınız?Ben inançlı bir insanım ama din çok derin bir konu olduğu için tartışmaya girmek istemiyorum. Ancak bir yandan bilgilenmek de istiyorum. Yaşar Nuri Öztürk’ün ‘İmam-ı Azam’ kitabını herkes okusun. Niye biliyor musunuz? Bugüne kadar mezhebim sorulduğunda hep ‘İmam-ı Azam Ebu Hanife’ dedim ama bu yaşıma geldim, onun kim olduğunu yeni öğrendim. Şu ülkedeki bütün Sünnilere soralım İmam-ı Azam Ebu Hanife hakkında ne biliyorlar diye. Kaç kişi biliyor acaba! İmam-ı Azam bir devrimci, bir kahraman, bir bilimadamı. Adamın kim olduğunu bildikten sonra mezhebine daha fazla saygı duyuyorsun.JÜLİDE İLE SABAHLARA KADAR GÜNDEM ÜZERİNE KAVGA EDİYORUZBütün bunlarla ilgilenirken bir yandan da yeni bir sinema projesi var mı gündeminizde? Var, ama ben şu anda film falan çekemem. Ben bütün Türkiye’yi dolaşıyorum. Biz evde bile sabaha kadar Jülide (Kural) ile kavga ediyoruz. Hep ülke gündemiyle meşgulüz. Jülide çok radikal, ben sosyal demokratım. O daha radikal bakıyor, ben daha ılıman. Büyük bir aktivist. Kobani’ye gitmeye hazırlanıyorlar.‘Şu barış süreci bir nihayete ersin de ben bir Öcalan filmi çekeyim’ diyor musunuz? Zaten kaçınılmaz bir gerçek. Ayrıca ben Öcalan filmini çektim, merak ediyorsan aç interneti bak ‘İsyan’ filmi. Süreç bittikten en az bir yıl sonra gerçekleri asla sansüre uğratmadan vicdan filmleri çekmeyi öneriyorum. Ha, ‘Bunu devlet yaptırmaz’ diyebilirsin. Ama başarı istiyorsa yaptırmak zorunda. En büyük silahtır sinema. Halka dokunmak lazım.SORUMLULAR MASUM DURUMA DÜŞTÜ! ÇIK ‘İSTİFA EDERİM’ DEBirkaç ay önce bir madende 300 kişi ölmüş, teknik aksaklıklar ortada. Bugün yenisi olmuş, bir masumiyet duygusu içindeler. Sorumlular masum duruma düştü! Suçlu kim kardeşim? Suçlu orada çalışanlar ve aileleri mi yahu? Almanya’da 40 yıldır madeni devlet çıkarıyor. Ben özelleştirmeye karşı değilim ama bu kritik alanları özelleştirmeyeceksin. Adam devlete ödediği komisyonu kapatmak için orada her türlü sömürüyü yapıyor, görmüyor musun? Sen bir de masum duruma düşme ya! Çık de ki ‘Gerekirse istifa ederim, burada hatalıyız’ de ‘ama toparlıyoruz’ de. Bir şey söyle yahu.ŞUNLARIN ADINI AÇIK AÇIK YAZIN YAHU!PYD, ÖSO, IŞİD diye yazıp geçiyorsunuz. Ben bile okurken yoruluyorum yahu, sekiz-on tane ayrı şey. Hem televizyonda hem gazetede böyle söylenenlerden halkın yüzde 90’ı hiçbir şey anlamıyor. Sonuçta körler sağırlar birbirini ağırlar durumu çıkıyor. Anadolu’ya gidelim, soralım isterseniz.Cansu Çamlıbel | Hürriyet
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
İş kazaları ve çalışan güvenliği için Başbakan Davutoğlu’nun önceki gün açıkladığı önlem ajandası, ‘düğmeye basarak’ iyi yönetişim sağlanacağını düşünenleri heyecanlandırmış olabilir. Ancak bu ajandada iş kazalarına ‘sıfır toleransla’ yaklaşma iradesi yok.Örneğin önlem ajandasının içindeki iki madde, hukukun üstünlüğü konusundaki ahlaki çöküntüyü apaçık ortaya seriyor; birincisi, iş kazalarını önlemek için, işyerinde çalışma güvenliğine dikkat gösteren işverenlerin prim ödemelerinin azaltılması. İkincisi de işyerinde kaza olan işverenlerin ihalelere katılımının iki yıl boyunca yasaklanması.
Perinçek’e Karşı ‘Yıldız’ Avukat
Ermenistan hükümeti, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in İsviçre’deki ‘Ermeni soykırımını inkar‘ yasasını ihlal suçlamasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM), soykırımın 100’üncü yılının ilk günlerinde yargı önüne çıkacağı dava için ‘uluslararası‘ bir avukat tuttu.WikiLeaks’in kurucusu Julian Assange ile Ukrayna’nın eski başbakanı Yulya Timoşenko gibi isimleri savunan, Yunanistan’ı İngiltere’ye karşı ‘Elgin mermerleri‘ davasında temsil eden ve Hollywood yıldızı George Clooney’nin eşi olan uluslararası hukuk uzmanı Amal Clooney, Erivan’ı savunan ekipte yer alacak.Amal Alamuddin Clooney, Yunanistan’ın da avukatlığını yapıyor. Clooney, Atina’nın İngiltere’den iadesini istediği, ‘Elgin Mermerleri’ olarak bilinen Parthenon süslemelerinin Yunanistan’a dönmesi için çalışıyor.Doğu Perinçek 2005 yılında, İsviçre’de soykırımın ‘uluslararası bir yalan’ olduğunu söylediği gerekçesiyle İsviçre mahkemelerinde ‘ırkçı ayrımcılıktan’ suçlu bulunmuştu. Konuyu ifade özgürlüğü kapsamında AİHM’e taşıyan Perinçek davayı kazanmış, AİHM İsviçre’nin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine hükmetmişti. İsviçre ise AİHM’in, ‘ Ermeni soykırımı ve ifade özgürlüğü konularıyla ilgili hukuki tanımlama yapmadığı’ gerekçesiyle konuyu bir kez daha AİHM’de temyize taşıdı.Ermenistan merkezli armenianweekly.com sitesinde yer alan habere göre, 28 Ocak 2015’te görülecek davaya müdahil olan Ermenistan, hukukçu Geoffrey Robertson ve Lübnan kökenli Amal Clooney’i avukat olarak tercih etti. Savunma ekibinde, Ermenistan hükümetini resmi olarak Kevork Kostanyan ve Emil Babayan temsil edecek.Clooney’nin uzmanlık alanları arasında, uluslararası hukuk, ceza hukuku, insan hakları ve sınırdışı meseleleri yer alıyor.Kaynak: Diken
Bugün Türkiye Gündemindeki En Önemli 10 Olay
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 10. Ekonomik Kalkınma Planı'nı açıkladı. Davutoğlu, 'Kıdem tazminatı sisteminde yaşanan sorunların çözümü amacıyla ilgili sosyal taraflarla istişare halinde gerekli mevzuat düzenlemelerini yapacağız. İşsizliksigortasından yararlanma koşullarını esnetmek ve yararlanma sürelerini arttırmak için mevzuat çalışması yapacağız' dedi. Konutta yüzde 15'lik devlet desteği nasıl alınabilecek sorusu ise bugün yanıt buldu. Bankada açılacak konut hesabına para yatıran kişi 5 yıl sonunda yüzde 15'lik devlet katkısı alabilecek.