onedio

Elektrik Tüketimi Haberleri

Elektrik Tüketimi ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Elektrik Tüketimi ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Bitcoin, Kripto Para ve Hukuk (3. Bölüm)
Bu hafta sizlere gerek sosyal ortamlarda gerekse özel olarak bana yöneltilen sorulardan kısa bir derleme yaparak, Türkiye’de Bitcoin ve kripto para eko sisteminin hukuksal durumunu paylaşmak istiyorum. Bu cevapların tamamının kişisel yorumlarımdan ibaret olduğunu belirtmek isterim. Zaten, hepinizin bildiği üzere bu konular konuşuldukça yasal gelişmeler gün yüzüne çıkacaktır.Soru: Bitcoin yasal mı? Bu konuda bana birçok soru geliyor. Konunun çok geniş bir yelpazeye sahip olması nedeniyle tedirginlik yaratmasını doğal karşılıyorum. Ayrıca tüm dünyada yaşanan olumsuz gelişmeler, bu piyasanın içerisinde yer alan herkesin “acaba” yanlış bir şey mi yapıyorum? huzursuzluğunu yaşamasına sebep oluyor.  Bitcoin cüzdanlarından çalınan paralar, bazı borsaların büyük şaibelerle kapanıp ortadan kaybolması, bankaların ve devletlerin şüpheli bakış açıları ve teknolojinin tamamen internet üzerinde yaşıyor olmasından kaynaklanan güvenlik açıkları ve en önemlisi, illegal işlerle bitcoini birbirine yakıştıran haberler… Bu tür haberlerin dilden dile yayılması ile “güvenilirlik” problemi de aynı hızla artıyor. Şunu belirtmekte özellikle fayda var. Bu, yeni bir teknoloji ve başlangıç aşamasında bu kadar şüphe uyandırması ve anlaşılamamasından kaynaklanan “korku” gayet doğal bir tepki. Hele bir de işin içinde “para” kavramının bol bol geçmesi ile tedirginlik iki kat artıyor. Kesin olarak söyleyebilirim ki; Türkiye’de bitcoin ve diğer kripto paralar yasa dışı değildir. Türk Ceza Kanun’unun 2. Maddesi bu anlamda en önemli kanuni dayanaktır. Maddeye göre; Kanunda suç olarak tanımlanmamış hiçbir eylemden dolayı kişilere ceza verilemeyeceği açıkça belirtilmiştir. “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.” Bu maddeden hareketle, bugün itibarı ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yasal mevzuatlarında “Bitcoin ve kripto para” kavramları ile ilgili düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, yeri gelmişken şu ayrımı yapmakta fayda görüyorum. Zaten bütün sıkıntı şimdi bahsedeceğim ayrımı yapamıyor olmamızdan ileri geliyor. Hırsızlık, her ne şekilde yapılırsa yapılsın suçtur. Dolandırıcılık, hangi teknolojiyle yapıldığına bakılmaksızın eğer kanunda sayılan unsurları içeriyorsa cezalandırılır. Kısacası, eğer siz bitcoin ile dolandırıcılık yaparsanız, bitcoin kullanarak dolandırıcılık yaptığınız için değil, dolandırıcılık yaptığınız için cezalandırılırsınız.Soru: Madencilik yaparsam suç işlemiş olur muyum? Hayır olmazsınız. Kripto para madenciliği, dijital dünya içerisinde belirli protokollere bağlı olarak çalışan programları bilgisayarınızda çalıştırmanız anlamına gelir. Bunu yapmanın hiçbir yasal kısıtlaması bulunmamaktadır. Bu konuyla ilgili olarak karşınıza en çok çıkacak sorun, elektrik dağıtım şirketlerinin tüketiminizi sorgulaması olacaktır. Standart konut elektriği kullanımı sözleşme gereği sınırlandırılmıştır. Bu sınırı aşan aboneler olağan dışı elektrik tüketimi nedeniyle araştırılırlar. Ancak bunun aşılması kolaydır. Elektrik şirketi ile üretim gücünüze bağlı olarak yapacağınız anlaşma ile hiçbir yasal sıkıntı yaşamadan üretiminize devam edebilirsiniz. (büyük çapta yapılan üretimler buna dahil değildir.)Soru: Bitcoin Borsalarında alış/satış yapıyorum. Banka hesap hareketlerim nedeniyle sorun yaşar mıyım? Bu soruya şimdilik benim bildiğim kadarıyla yaşanmış bir somut olay olmadığı için net cevap veremiyorum. Ancak yapılan şeyin finansal ve vergisel anlamda dikkat çekecek hacimlere ulaşmasıyla net olarak devlet kurumlarından bir tepki/düzenleme gelecektir. Bunun yapılabilmesi için de öncelikle bu faaliyetin ekonomik anlamda bir tanıma ihtiyacı olacaktır. Vergilerin ancak kanunla düzenlenebilirliği ilkesi gereği bu konuda bir kanun düzenlemesi yapılana kadar herhangi bir sorun yaşanacağını düşünmüyorum. Vergi mevzuatında sanal para ile yapılan işlemlere ilişkin düzenleme bulunmuyor. Aynı zamanda bu sistemin benzeri de yok. Bu nedenle bekleyip görmekten başka çaremiz kalmıyor.Soru: Maliye, Vergi Dairesi..vs Bitcoin ile ilgili hesap hareketlerimden dolayı beni soruşturmaya alırsa ne yapmalıyım? Bana, vergisel anlamda herhangi bir soruşturmaya maruz kalırsa ne yapması gerektiğini soran herkese verdiğim cevabı sizlerle de paylaşmak istiyorum. Anlatın. Tüm sistemi, yaptığınız her işlemi, Bitcoin’in ne olduğunu, kaynağının nereden geldiğini, borsaların çalışma mantığını, yani kısaca bildiğiniz her şeyi anlatın. Burada saklanacak bir şey yok. Yasa dışı bir şey yapmıyorsunuz. Devletin vergi mevzuatlarında yer almayan yeni bir işle uğraşıyor olmanız sizi vergi kaçakçısı yapmaz. Devlet mekanizması, bu yeni teknolojiyi ve ekonomik hareketi bir şekilde düzenlemek durumundadır. Herhangi bir düzenleme yapmadığı sürece bu eko sistemi kullananları vergilendiremeyecektir. Zaten devletin kendi iç dinamikleri zamanla bu konuları ele almak zorunda kalacaktır. Dünyadaki gelişmeleri izleyenleriniz devletlerin bu konuda somut adım atmakta ne kadar zorlandığını da fark etmiştir. Çünkü, sistemsel değişiklikler gerektiren bir ekonomi sözkonusu.Soru: Kripto para borsaları belirli bir limiti aşan işlem hacmi için neden kişisel bilgilerimi istiyor? Bunun şu aşamada tek bir mantıklı açıklaması olabilir. Henüz bir düzenleme olmadığından bu borsalar, haklı olarak kendilerini yapılan işlemlerin rakamsal büyüklüğüne göre devletin olası vergilendirme girişimlerine karşı savunabilmek için yapıyorlar. Kısacası; yarın bir gün, vergi müfettişi o borsanın hesap hareketlerindeki yüksek meblağların kaynağına inmek istediğinde borsa şirketi paranın kaynağını gösterebilmek için bu verileri saklıyor. Kişisel olarak borsaların bu şekilde çalışıyor olmasını olumlu buluyorum. Sonuçta şirketler ne kadar ciddi çalıştığını sadece müşterilerine karşı değil, devlete karşı da gösterme imkânını bu sayede bulacaktır. Sizler de yaşadığınız ya da aklınıza takılan hukuki konuları bu başlık altında bulunan yorum kısmına yazarak, bu yazının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Umut Oran: 'Kaçak Saray’ın Elektriği İçin Her Vatandaş 1 Kuruş Vergi mi Ödeyecek?'
CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Cumhurbaşkanlığı’nın bin odalı kaçak sarayının aylık elektrik faturasının 700 bin TL’yi bulacağını anımsatarak, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’a, “76 milyon vatandaştan ayda 1 kuruş vergi mi toplayacaksınız? Ya da 700 bin liralık elektrik faturası için 34 milyon elektrik abonesine aylık 2 kuruşluk yeni kesinti kalemi mi ilave edilecek?” diye sordu.35 bin m2 kapalı alanı varEnerji Bakanı Yıldız’ın yanıtlaması istemiyle hazırladığı soru önergesini TBMM’ye sunan CHP’li Umut Oran, önergesinde, “Atatürk Orman Çiftliği’nin (AOÇ) kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetine aykırı davranılıp binlerce ağaç kesilerek ve imar yasasına aykırı biçimde kaçak olarak yapıldığı mahkeme kararıyla sabit olan ve sadece inşaatı 1,37 katrilyon liraya malolan Başbakanlık-Cumhurbaşkanlığı Sarayının 300 bin metrekare üzerine kurulu 35 bin metrekare kapalı alandan oluştuğu belirtilmektedir” dedi. Oran, Bakan Yıldız’A şu soruları yöneltti:Elektrik Mühendisleri Odası hesapladı- Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) eski yöneticisi Nevzat Çeltek’in Cumhurbaşkanlığı’nca kaçak olarak kullanılacak binanın kurulu elektrik gücünün 10 bin kVA (Kilovolt amper) olacağı şeklindeki öngörüsü doğru mudur? AOÇ’de yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayının kurulu elektrik gücü kaç kVA’dır?Aylık elektrik tüketimi 1 milyon 800 bin kilovat saat- Cumhurbaşkanlığı Sarayının aylık elektrik tüketiminin, eşzamanlılık faktörleri ile birlikte, kurulu gücünün yüzde 40 oranında daimi kullanımda olduğu göz önüne alındığında yaklaşık 1 milyon 800 bin kilovat saat olacağı bilgisi doğru mudur?Yıllık 8,5 milyonluk faturayı kim ödeyecek?- Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın, her türlü ısıtma-soğutma sistemleri, iç ve dış aydınlatma gibi faktörleri birlikte düşünülerek, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) resmi daireler için geçerli kılınan ticarethane tarifesi üzerinden hesaplama yapıldığında aylık olarak yaklaşık 700 bin lira elektrik faturası mı ödenecektir? Cumhurbaşkanlığı Sarayı için yıllık 8,5 milyon lira elektrik faturasını kim ödeyecek?Vatandaşa aylık 1 kuruşluk vergi mi geliyor?- Cumhurbaşkanlığının imar mevzuatı açısından kaçak konumundaki sarayının aylık 700 bin liralık elektrik faturasının ödenmesi için 76 milyon vatandaştan ayda 1 kuruş vergi mi toplayacaksınız? Ya da 700 bin liralık elektrik faturası için 34 milyon elektrik abonesine aylık 2 kuruşluk yeni kesinti kalemi mi ilave edilecek?
Kaçak Saray'ın Elektrik Tüketimi Yılda 10 Bin Ton Karbon Demek
Yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı , ya da Ak Saray, 1 milyar 370 milyonluk maliyetinin yanı sıra, elektrik faturasıyla da “göz alıyor.”CHP Milletvekili Umut Oran ‘ın TBMM’de verdiği soru önergesinden öğrendiğimize göre, Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) şıkır şıkır aydınlatmalı fotoğraflarıyla tanınan Ak Saray’ın aylık elektrik faturasını 700 bin TL olarak hesaplamış. EMO’ya göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisiyle birlikte başbakanlık binasından cumhurbaşkanlığı binasına terfi eden yeni “sarayı” her ay 1 milyon 800 bin kilovat saat elektrik tüketecek.Fatura yüksek. Peki ya bu elektrik tüketimi karbon emisyonları ve elektrik israfı açısından ne anlama geliyor?Yeşil Gazete olarak Ak Saray’ın iklim değişikliğine “katkısını” sizler için hesapladık.İşte Türkiye’nin enerji üretim biçimini ve kullandığı kaynakları göz önüne alarak yaptığımız hesaplar:Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sarayının 1 aylık elektrik tüketimi olan 1 milyon 800 bin kilovat saat, ayda 774 ton , yılda 10 bin tona yakın ( 9288 ton ) karbon dioksiti atmosfere salmaya neden oluyor. Bu da şu demek:Türkiye’nin yıllık kişi başı sera gazı emisyonu 2012 rakamıyla 5,9 ton , 4 kişilik bir haneninki ise 23,6 ton .Yani Ak Saray, yılda 1574 kişinin ya da 393 hanenin neden olduğu karbon dioksiti tek başına yayıyor.Erdoğan’ın yeni sarayının aylık 1 milyon 800 bin kilovat saatlik elektrik tüketimi yılda 21 milyon 600 bin kilovat saat yapıyor. Peki bu elektrikle neler yapılabilir?Karbon dioksit salımı üzerinden hesaplarsak Ak Saray’ın 1 yıllık elektrik tüketimi sonucu açığa çıkan salımlar:Ak Saray’ın elektrik tüketimi ayrıca:– Türkiye’nin en büyük hidroelektrik santralı olan Atatürk Barajı’nın ayda bir gün Ak Saray’a çalışması;– 3170 ton kömür yakılarak elde edilebilecek elektrik;– Yaklaşık 35 bin varil petrol tüketimi;– Ve 4 milyon 250 bin metreküp dogalgaz tüketimi demek.Ağaç dikmekle övünen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir de ağaç dikme hesabı verelim.Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın bir yılda havaya yaydığı karbon dioksiti yutmak için 4937 hektar orman gerekiyor. Bir başka hesapla her yıl 382 bin yeni fidan dikmesi gerekiyor ki bu fidanlar ancak 10 yıl sonra sarayın saldığı yutacak hale gelebilsinler.Sonuç olarak bu Cumhurbaşkanlığı Sarayı işi, bayağı kirli bir iş gibi görünüyor. Yani iklim değişikliği ve çevre açısından demek istiyoruz.(Yeşil Gazete)
Faturaları Dillere Pelesenk Olmayan 6 Mimari Yapı
Mimaride yükselen değer yeşil yapılar. Yani ister ev, ister iş yeri, ister köprü, ister saray olsun her yapı çevre dostu olabilir, sudan ve elektrikten tasarruf edebilir. İşte dünyanın dört bir yanından sizin için derlediğimiz, mimarinin yüz akları.
'Avrupa Tarihi Arşivimiz Olmadan Yazılamaz'
Başbakan Davutoğlu, 'Avrupa bizim asli coğrafyamızdır ve Türkler Avrupa’nın asli unsurlarıdır. Avrupa tarihi bizim arşivlerimiz olmadan yazılamaz' dedi.Başbakan Ahmet Davutoğlu, 'Avrupa bizim asli coğrafyamızdır ve Türkler Avrupa’nın asli unsurlarıdır. Avrupa tarihi bizim arşivlerimiz olmadan yazılamaz, Avrupa’nın geleceği de biz olmadan yazılamayacak. Üyeliğimize engel çıkarabilirler, birçok psikolojik duvar örmeye çalışabilirler, İslam karşıtları, Türk karşıtları Avrupa’da birçok faaliyet içine girebilirler, ama ne tarihi gerçeği örtebilirler, ne bizim irademizi gölgeleyebilirler' dedi.Davutoğlu, televizyonlarda yayınlanan 'Yeni Türkiye Yolunda' adlı ulusa sesleniş konuşmasında, ocak ayının sonuna gelindiğini, eskilerin 'güzel başlangıçtan sonra hep akıbet hayır ola' şeklinde bir tabir kullandığını anımsattı.Ocak ayında 9 şehri ziyaret ettiğini, Avrupa'daki temasları kapsamında 5 ayrı kentte vatandaşlarla kucaklaştığını hatırlatan Davutoğlu, 'Çok zorlu günler sonrasında ne zaman vatandaşlarımızla kucaklaşsam ya da şimdi sizlerle olduğu gibi hitap etme imkanı bulsam yeniden enerjiyle doluyorum. Bu aslında siyasetin, devlet hayatının en önemli prensibi. Enerjiyi halktan alacaksınız ve enerjinizi halk için kullanacaksınız' diye konuştu.Başbakan Davutoğlu, ocak ayında Mersin, Osmaniye, Aydın, Muğla, Tekirdağ, Diyarbakır, Batman, İzmir ve Manisa’da ziyaretlerde bulunduğunu, bunun Türkiye'nin her köşesi, toplumun her kesimi, güzel coğrafyanın her dağı ve tepesiyle, nehriyle buluşmak demek olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:'Aydın’da Menderes Irmağı'nın, Diyarbakır’da Dicle Nehri’nin kenarında vatandaşlarımızla kucaklaştık. Aydın’da efeler karşıladı bizi zeybeklerle, Muğla’da yiğit kardeşlerimizle buluştum. Osmaniye’de yörük obaları büyük bir yörük şenliğinde bizi bir araya getirdi, Mersin’de Akdeniz sahilinde Akdeniz’in sıcaklığıyla kucaklaştık. Nasıl Osmaniye’de yörük obalarının şenliğinde buluşmuşsak, Diyarbakır’da, Batman’da Kürt, Zaza aşiretlerinin güzel zılgıtlarıyla karşılandık her yerde sevinç vardı, coşku vardı, kutluk vardı. Bir tarafta Tekirdağ’da Evlad-ı Fatihan, diğer tarafta Batman’da Evlad-ı Resul. İzmir’de Cumhuriyetimizin yıldız yükselen şehri, Manisa’da Osmanlı’nın şehzadeler şehri. Her biri bize ait, her biri bizden bir şey söylüyor. Ne zaman zorlukla karşılaşsak her biri sanki manen sesleniyor ve 'Biz buradayız' diyor. İşte siyasetin ve devlet sorumluluğunun güzel tarafı bu.'Avrupa’ya gittiğinde de al bayraklarla Avrupalı salonları dolduran gurbetçilerin, Türkiye’nin her yanından aynı kaderi paylaşan kardeşler olarak salonlarda yer aldığını dile getiren Davutoğlu, 'Ortak iki şey vardı bütün bu ziyaretlerde farklı lehçelerde bile olsa aynı yürekten dua ve salonları, meydanları dolduran al bayrağımız' dedi.'Siz uyurken dahi, uyumayan, rüyasında sizlerle beraber olan'Muğla'da Şahidi Türbesi'ni ziyarete giderken yaşadığı bir anıyı paylaşan Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:'Yolun kenarına gelmiş olan 90 yaşlarında bir nine yatalak halde beni beklediğini söyleyerek dualar etmişti. Diyarbakır salonunda ise bu kez yine 90 yaşlarında bir dede Kürtçe değişlerle arkamızdan dualar ediyordu. Biz bu duaları almışken, bu yola çıkmışken işte her ay seslendiğimde arkamızda artık 77 milyonu da aşmış olan bu ayki istatistikle nüfusumuzun gücünü hissediyoruz. İzmir ile Diyarbakır, Tekirdağ ile Batman arasına psikolojik duvar örmeye çalışanlara fırsat vermesin. Al bayrağımızı bir büyük sembol olarak Avrupa’da yüreklerinde ve ellerinde taşıyan gurbetçilerimize güç versin kuvvet versin. O gurbetçilerimiz ki 70’li yıllarda dövize çevrilir mevduatlarla bir yekun içinde sayılıp, çiziliyordu. Şimdi ise arkalarında G-20 Dönem Başkanlığını üstlenen küresel bir gücün, Türkiye’nin varlığını hissediyorlar.'Başbakan Davutoğlu, vatandaşlara bir kez daha seslenmek istediğini belirterek, 'Hiç merak etmeyiniz, arkanızda kudretli ve şefkatli Türkiye Cumhuriyeti Devleti var. Siz uyurken dahi uyumayan, rüyasında sizlerle beraber olan, size hizmet etmek için gece gündüz çalışan temsilcileriniz var. Bundan emin olunuz, hiçbir ırk, mezhep, din ayrımı gözetmeden bütün vatandaşlarını bağrına basan bir siyaset anlayışı var' ifadelerini kullandı.Bir görevlinin kendisini arayarak, 'Bir yakınınız arıyor' dediğinde 'Benim artık yakınım 77 milyondur, 77 milyon yakınım var ayrıca özel bir yakınım yok' dediğini hatırlatan Başbakan Davutoğlu, bunu yaygınlaştırmak, bir muhabbet tohumu gibi bu topraklara ekmek istediklerini vurguladı.Biz merhamet siyasetinin bugünkü temsilcileriyizDavutoğlu, bu ay içinde gayrimüslim vatandaşların dini temsilcileriyle, geçen ay da Alevi cemaatinin entelektüel ve dini öncüleriyle bir araya geldiğini, hep beraber sohbetler ettiklerini anımsatarak, 'Gayrimüslim vatandaşlarımızın dini temsilcilerimizle Diyanet İşleri Başkanımızla birlikte çok güzel bir akşam sofrasında birlikte bu toprakların ortak kültürü üzerine konuştuk. Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Sünni, Alevi, Türk, Kürt, Arap ve her Balkan, Kafkas, Ortadoğu kavmi, lehçesi, dili bizim dilimizdir. Bu topraklar bağrına bastığı insanlara merhamet aşılayan topraklardır. Biz merhamet siyasetinin bugünkü temsilcileriyiz' diye konuştu.Yurtdışı seyahatlerine de değinerek Paris’te teröre karşı Fransız halkıyla dayanışma için tertiplenen yürüyüşten bahsetmek istediğini dile getiren Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:'Evet, Türkiye olarak biz her zaman teröre karşı çıktık, terörden en çok muzdarip olmuş bir millet olarak teröre hiçbir yerde, hiçbir gerekçeyle prim vermedik. Paris’te dünya liderleriyle birlikte yürürken aslında Türkiye adına, İslam dünyası adına hiçbir terör faaliyetinin İslam ile özdeştirilemeyeceği gerçeğini haykırmak için oradaydık. Orada Fransa İslam Konseyi temsilcileriyle görüştüğümde şunu söylediler: Sizin buradaki mevcudiyetiniz bize güç verdi. Yarın işlerimize daha bir başımız dik gideceğiz. Ama burada şuna da dikkatinizi çekerim: Paris’te de dünyanın her yerinde de alemlere rahmet olan Hazreti Peygamber'e dönük herhangi bir hakarete hiçbir zaman sessiz kalmadık, kalmayacağız. Fikir özgürlüğü, karşılıklı saygının başladığı yerle başlar. Birbirine saygı duymayan, inançları muhabbetle karşılamayan, inanç farklılıklarından nefret üretmeye çalışan herkese karşı tavrımızda açık ve net olacak.Nitekim Paris’ten, Berlin’e geçtiğimde aynı gün sadece siyasi görüşmeler yapmadım. Ayrıca Berlin merkezinde Mevlana Camii’nde, ki bundan birkaç ay önce bir yatsı namazında yakılan camide, yaptığım açıklamayla oradaki vatandaşlarımızla, Müslüman kardeşlerimizle her ırktan buluştuğumda söylediğim şeyi tekrar söylüyorum, eğer Avrupa bir gün gerçekten barışa ve huzura kavuşacaksa bu ancak ve ancak İslam dininin Avrupa’nın asli unsurunu kabul etmekle gerçekleşebilir.'Almanya Şansölyesi Angela Merkel ile ikili görüşmeler yaptıklarını, Merkel’in de 'İslam Avrupa’nın otantik asli dinidir' diyerek görüşlerini teyit ettiğini vurgulayan Davutoğlu, kendisinin de teşekkürlerini ilettiğini aktardı.Almanya ile Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi Mekanizmasını kurduklarını bildiren Başbakan Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:'Rusya, Yunanistan ve Irak ile olan mekanizmayı Almanya ile de ihdas ettik. Yine geçtiğimiz ay içinde Almanya’da yaptığım bu görüşmeleri tamamlar mahiyette bu kez Brüksel’e gittim. Brüksel’de biliyorsunuz Avrupa Birliğinde geçtiğimiz yıl içinde bir yönetim değişikliği oldu, aynen Türkiye’de olduğu gibi. Nasıl Sayın Cumhurbaşkanımız halkoylarıyla seçilerek görevine başlamasına müteakip bende Başbakanlığı üstlenmişsem, Avrupa’da da yeni konsey ve komisyon başkanları göreve başlamıştı. Onun için aslında ekim ayında görevi alır almaz yani 62. Hükümeti kurduktan sonra ilk Bakanlar Kurulunda Avrupa Birliği Bakanımıza C ve Avrupa’nın büyük merkezlerine giderek Avrupalı meslektaşlarımızla görüşmek ve Avrupa Birliği perspektifimizi bir kez daha Avrupa’nın kalbinde haykırmak istiyoruz demiştim, nitekim programlar ona göre cereyan etti.Brüksel’de yeni Konsey Başkanı Sayın Tusk ve yeni Komisyon Başkanı Sayın Juncker ile çok faydalı görüşmeler yaptık. Orada yaptığımı görüşmelerde de vurguladım, burada da sizlere hitaben tekrar teyiden söylemek istiyorum, Avrupa bizim asli coğrafyamızdır ve Türkler Avrupa’nın asli unsurlarıdır. Avrupa tarihi bizim arşivlerimiz olmadan yazılamaz, Avrupa’nın geleceği de biz olmadan yazılamayacak. Üyeliğimize engel çıkarabilirler, birçok psikolojik duvar örmeye çalışabilirler, İslam karşıtları, Türk karşıtları Avrupa’da birçok faaliyet içine girebilirler, ama ne tarihi gerçeği örtebilirler, ne bizim irademizi gölgeleyebilirler. Biz Asya’da gerdiğimiz yayı, Avrupa istikametinde attığımız okla bütünleştiriyoruz. Afrika’ya doğru gönderdiğimiz selamla, bütün bir Afro-Avrasya Kıtasının merkez ülkesi olarak her yerde al bayrağı dalgalandırmaya ahdetmişiz. Önümüze çıkarılan engelleri irademizle aşarız, önümüze örülen psikolojik duvarlara merhametimizle aşarız. Hiçbir şey bizim bu kararlı tutumumuzu değiştirmemize sebep olmayacaktır.'Davutoğlu, Brüksel’de bütün dosyaları gözden geçirdiklerini, Avrupa'daki vatandaşları en fazla ilgilendiren vize muafiyeti meselesi hakkında da kapsamlı görüşmeler yaptıklarını söyledi.Davutoğlu, 'Eğer uluslararası barış olacaksa, uluslararası huzur olacaksa, insanlık bir kardeşlik geleceğine hazırlanacaksa sihirli kelime açıktır: Adalet, adalet, adalet' ifadesini kullandı.Londra'ya gerçekleştirdiği ziyareti anımsatan Davutoğlu, İngiltere Başbakanı David Cameron ile hem ikili ilişkileri hem de bölgesel ve küresel gelişmeleri ele aldıklarını belirtti.Bir gün içinde 10'nu aşkın toplantıda yatırımcılarla, finans kuruluşlarıyla ve uluslararası ekonomi örgütlerinin analistleriyle bir araya geldiklerini hatırlatan Davutoğlu, Türkiye'ye yatırım yapan şirketlerle tek tek görüşmeler gerçekleştirdiklerini bildirdi.'Türkiye cazip bir yatırım havzası halinde'Davutoğlu, 'Size bir müjde mahiyetinde memnuniyetle ifade etmek isterim ki, dünya ekonomisi krizdeyken bütün bu yatırımcılar için Türkiye cazip bir yatırım havzası halinde' şeklindeki görüşünü paylaştı.Londra'dan Davos'a geçtiklerini ve burada da siyasi ve ekonomik ağırlıklı görüşmeler yaptıklarını bildiren Davutoğlu, şöyle devam etti:'Davos'ta, G-20 Dönem Başkanlığı vasfıyla bulunduk. G-20 Dönem Başkanlığındaki perspektifimizi anlattık. Bu perspektif içinde Türk ekonomisinin getirdiği büyük potansiyeli ve en az gelişmiş ülkelerle, dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında bir adalet köprüsü olacağımızı ifade ettim. Gerçekten bugün dünyada ekonomik adalete her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Avrupa'da ve dünyanın her yerinde aslında aynı prensibi haykırıyoruz. Türkiye olarak haykırıyorduk, şimdi G-20 Dönem Başkanı olarak haykırmaya devam edeceğiz. Eğer uluslararası barış olacaksa, uluslararası huzur olacaksa, insanlık bir kardeşlik geleceğine hazırlanacaksa sihirli kelime açıktır: Adalet, adalet, adalet.''Adaletin sözcülüğünü yaptık'Davutoğlu, maalesef bugün uluslararası ekonomik krizlerin arkasında adaletsizliğin bulunduğuna işaret ederek, 'Eğer Sahra Güney Afrika'da 650 milyon kişi hala elektrikle tanışmamışken, sadece New York'un elektrik tüketimi Afrika tüketimine yakınsa böyle bir düzen dünyadan ekonomik düzen beklemek çok zor. Eğer mülteciler Suriye'de, Irak'ta büyük bir çaresizlik içinde komşu ülkelere kaçarken Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesi hala hiç bitmeyen kısır hesaplar içine girmişse uluslararası düzeni kurmak çok zor. Davos'ta bunu haykırdık ve adaletin sözcülüğünü yaptık ikili görüşmeler bağlamında' ifadelerini kullandı.Ürdün Kralı Abdullah, Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko ile Finlandiya, Malezya, Sırbistan ve Yeni Zelanda başbakanlarıyla ve çok sayıda uluslararası örgüt temsilcisiyle görüşmeler yaptıklarını kaydeden Davutoğlu, Türkiye'nin görüşlerini anlattıklarını aktardı.'Algı operasyonlarına karşı gerçeği yüzleri haykırdık'Türkiye ile ilgili bazı karanlık çevrenin üretmeye çalıştığı algı operasyonlarına karşı gerçeği yüzleri haykırdıklarını, haykırmaya da devam edeceklerini vurgulayan Davutoğlu, Türkiye'nin, aydınlık yüzlü insanların, aydınlık geleceğe yürüdüğü ve tarihin derinliğinden, istikbalin aydınlığına yürüyen bir ülke olduğuna dikkat çekti.Davutoğlu, bunun dışında Türkiye'de de ziyaretçiler ağırladıklarını belirterek, dost ve kardeş Azerbaycan'ın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas'ı misafir ettiklerini anlattı.'AFAD bir Türk mucizesidir'AFAD'ın 5. yılını kutlama merasimine katıldığını anımsatan Davutoğlu, şunları kaydetti:'Merhamet adaletle birlikte gelir. AFAD bir Türk mucizesidir. Çok kısa bir sürede 5 yıl içinde dünyanın en önemli yardım kuruluşlarından biri haline gelmiştir. Tekrar dünyanın her yerinde merhametimizi taşıyan AFAD ve diğer kuruluşlarımıza teşekkürü bir borç biliyorum. Ama bir an gözünüzde AFAD töreninde ki bir manzarayı canlandırmanızı rica ediyorum. AFAD'ın salona getirdiği çok sayıda Iraklı, Suriyeli, Yezidili, Sünni, Türkmen, Arap, Kürt çocuklar geldiğinde, hatırlarsınız, kendisini kucaklamak için başımı uzattığım Rua isimli Suriyeli kız, birden alnımdan öpmüştü takdir ifadesi için. Rua'nın annesinin Hama'da bir bombardımanda öldüğünü, kardeşleriyle birlikte babaannesiyle Türkiye'ye sığındığını, babasının orada kaldığını ve hiç haber alamadığını öğrendim. Şimdi hepimiz oturduğumuz salonlarda, yanı başımızdaki evladımıza bakalım. Rua yaşındaki kızlara ya da erkek çocuklara bakalım ve onların sizin o sıcak atmosferdeki tebessümlerinizle, yüzünüzdeki tebessümle beslenen güzel yüzlerine bakalım. İşte o çocuklar ile Rua ve benzerleri arasında hiçbir fark yok. Bizim merhametimiz, bizim şefkatimiz o kadar derin ki kendi evlatlarımızla vatanlarından sökülüp atılan, rejimin ya da terörün baskısıyla yurtlarını, evlerini terk eden o yavrucaklar arasında bir fark görmüyoruz. Biz engin yürekli insanlarız, bütün vatandaşlarıma teşekkür ediyorum her birinize tek tek. Dünyanın en büyük insanlık dersini vererek bir destan yazıyorsunuz. Herkesin unuttuğu insanlık dersini dünyaya veriyorsunuz.''Yaklaşık 7 saat Türkiye'nin bilimsel geleceğini konuştuk'Bilim Teknoloji Yüksek Kurulunu topladığını ifade eden Davutoğlu, Başbakan olarak ilk kez başkanlık yaptığı Kurul'un, Türkiye'nin bütün bilim teknolojiyle ilgili bakanlıklarını, kurumlarını, kuruluşlarını bir araya getiren en geniş platform olduğunu anlattı.Yaklaşık 7 saat Türkiye'nin bilimsel geleceğini konuştuklarının altını çizen Davutoğlu, interaktif bir şekilde tek tek sorular sorarak bilgi aldığını aktardı.Davutoğlu, 62. Hükümet'in en temel hedefi olarak bilim ve teknolojide yeni bir hamle dönemini başlatma kararlığını kendileriyle paylaştığını vurgulayarak, 'Ama onlara ev ödevleri de verdim. Artık Ar-Ge çalışmaları ticarileştirme faaliyetleriyle birlikte yürüyecek, artık Türkiye teknoloji tüketen bir ülke değil teknoloji üreten bir ülke olacak' değerlendirmesinde bulundu.'Artık sadece bizim milli savaş uçağımız uçacak'Bu çerçevede gururla Savunma Sanayi İcra Komitesi toplantısına katıldığına değinen Davutoğlu, konuyu şöyle değerlendirdi:'Milli Savunma Bakanımızla, Genelkurmay Başkanımızla yine hemen ertesi gün takriben 6 saat süren bir toplantı da Türkiye'nin geleceğini belirleyecek, özgürlüğünü, bağımsızlığını, onurunu koruyacak savunma sanayi projelerini masaya yatırdık. Ve o zaman gururla paylaşmıştım, şimdi tekrar paylaşıyorum, Türkiye'nin ilk milli savaş uçağının ön tasarım kararını aldık. 2023'te inşallah en geç ilk milli savaş uçağımızın prototipi üretilmiş olacak ve semalarımızda artık sadece bizim milli savaş uçağımız uçacak. Düşününüz yıllarca ihmal edilmiş on yıllarca, bir başka projeyi de tamamlama kararı aldık, milli piyade tüfeği üretme projesi. Ayrıca birçok önemli kararı başlangıç noktası olarak ele aldık. Uzay teknolojisi ve füze fırlatma sistemiyle ilgili projeleri başlatma kararı aldık. Kendi savunmasını yapamayan, milli savunma sanayisine sahip olmayan ülkelerin bağımsızlık iddiaları sadece sloganda kalır, kağıtta kalır. Bizden önce hibe yardımları alan bir ülkeydi, yani hibe yardımı şu demek: Bir ülke artık benim ülke ismi vermeme gerek yok tahmin edebilirsiniz. Benim şu silahlara ihtiyacım yok sen alabilirsin diyor 30 yıllık, 40 yıllık tankları bize veriyor, biz de onu modernize etmek için başka bir ülkeye gönderiyoruz. Şimdi artık tankı biz yapıyoruz isteyene biz veririz. Savaş uçağını biz yapacağız, semalarımızın özgürlüğünü biz koruyacağız işte büyük Türkiye bu.'Vatandaşlara, 'Hepiniz şöyle oturduğunuz yerde sırtınızı biraz daha gururla bulunduğunuz koltuğa ya da divana yaslayın ve şöyle geniş bir elhamdülillah deyin' şeklinde seslenen Davutoğlu, 'Elhamdülillah ki artık değil namerde, merde dahi muhtaç olmayan ülkelerin vatandaşlarısınız. Bir ülkenin geleceği nasıl savunma sanayiyle teminat altına alınırsa huzuru ve istikrarı da ekonomiyle teminat altına alınır' ifadesini kullandı.'Her hafta en az bir müjde'Davutoğlu, son 2 ay içinde her hafta en az bir müjdeyi bir toplumsal kesimle paylaştığını vurgulayarak, şu değerlendirmeyi yaptı:'Bu müjdelerden biri bu ay içinde ailenin ve dinamik nüfus yapısının korunması eylem projesi, planı içinde çalışan kadınlarımıza, annelerimize süt izni hakkı olan 12 ayın üzerine bu kez biz yarı zamanlı çalışma imkanı yani 8 saat çalışıyorsanız 4 saat çalışacaksınız ama 8 saatin ücretini almaya devam edeceksiniz. İlk çocuk için 2, ikinci çocuk için 4, üç ve daha fazla sayıda çocuk için 6 aylık yarı zamanlı çalışma hakkı tanıyoruz. Sonra eğer derseniz ki hala 'Ben çocuklarımı eğitim çağına kadar yanında durmak çocuklarımın ve onlara bakmak istiyorum' bu sefer de kısmı zamanlı çalışma imkanı vereceğiz, yani çalıştığınız kadar ücret alacaksınız, ama işinizi kaybetmeyeceksiniz. Anneler ve çocuklar artık iş hayatını birini diğerinden ayıran bir badire gibi görmeyecekler. Hayırlı evlatlar diliyoruz, hayırlı nesiller diliyoruz.'Her anneye doğan ilk çocuk için çeyrek, ikinci çocuk için yarım, üçüncü çocuk için tam altın hediye edeceklerini belirten Davutoğlu, 'Hiçbir ayrım gözetmeden devletimizin hediyesi olarak takdim edeceğiz. 90'lı yıllarda, daha önceki yıllarda şöyle düşünüldü: Nüfus ne kadar az olursa külfette o kadar az olur. Şimdi biz tersini söylüyoruz nüfusta çok olsun, bereketimizde çok olsun, kalkınmamız da daha yüksek olsun' diye konuştu.Başbakan Davutoğlu, enflasyonun, faizlerin, cari açığın düştüğünü, üretimin arttığını belirterek, 'İşte bereketlenen Türkiye'nin, küresel bir güç haline dönüşmesinin ayak sesleridir bunlar' dedi.Başbakan Davutoğlu, ''çeyiz hesabı'' ile ilgili çalışmaya değinerek, evliliğe hazırlık mahiyetinde, çocukları için çeyiz hesabı açtıran her aileye, 18 yaşına gelen çocuğu için bu hesapta yatan miktarın yüzde 15’ini devletin vereceğini söyledi.Geçen gün inşaat sektörüyle yaptıkları toplantıda sektöre ve halka bir hediye mahiyetinde verdiği müjdeyi de paylaşan Davutoğlu, şunları söyledi:''Bundan sonra ilk ev almak için bir hesap açtıran ve orada para biriktiren herkes, ev almak için peşinat yatırdığı zaman yüzde 15 devlet desteği alacak. Yani 5 yıl süresince para biriktiren ve peşinat için bu parayı kullanacak olan vatandaşımız yüzde 15 de devletten para alacak. Eğer bu 4 ya da 3 yıla inerse bu oran yüzde 12 ve yüzde 10'a inecek. Ama bu yönüyle hem konut talebini artırmayı hem herkesi hani evlenen herkesi gerçek anlamda da bu sefer evlenmeye hem eşle evlenmeye, hem konut içinde ev sahibi olmaya o anlamda evlenmeye hazırlayacağız.''''Sizler sosyal hayatımızın omurga kesimisiniz''Esnaflara seslenen Davutoğlu, ''Geçen ay içinde beni en çok mutlu eden, ama bir esnaf çocuğu olarak da kişisel hatıralarıma götürüp rahmetli babamı anmama vesile olan tören, esnaf kardeşlerimizle bir araya geldiğim törendi. Orada da esnaf kardeşlerimizle bazı müjdeleri paylaştım. Bu müjdelerden birisi yüzde 50 kredi sübvansiyonu yanında, kaybolmaya yüz tutmuş meslekler için ve 3 yıllık ustalıktan sonra yeni iş yeri açan esnaflarımız için faizsiz kredi veriyoruz'' diye konuştu.Hiçbir faiz almadan yeni iş yeri açan 3 yıllık ustalara bu imkanı tanıyacaklarını belirten Davutoğlu, ''Yine 600 milyonluk sübvansiyon faiz sübvansiyonu için ayırdığımız 600 milyonu, 750 milyona çıkarttık. Bu da milyarlarca ek kredi imkanının esnaflarımıza tanınması anlamına geldi'' dedi.Meclis'ten bu ay çıkan ''Perakende Ticaret Yasası''na da değinen Davutoğlu, ''O yasada da esnaflarımız için her bir alışveriş merkezinde, AVM'de en az yüzde 5 kontenjan ayrılması ve bu kontenjanlarda da kiraların 4'te 1 nispetinde yüzde 25 olmasını teminat altına aldık. Esnaf kardeşlerim, sizler sosyal hayatımızın, ahlakımızın omurga kesimisiniz, omurgasısınız. Her birinize helal ve bol rızıklar diliyorum. Biliniz ki artık esnafların Başbakanlık önünde yazar kasa kırdığı dönemler bitti. Sofranız bereketli olsun Ahi Evran öncünüz olsun. Eliniz, kapınız, sofranız herkese açık olsun'' diye konuştu.''Bu toprakta bereketi artırmaya kararlıyız''Yine bu çerçevede tarım sektörüyle, çiftçilerle çok sayıda müjdeyi Tekirdağ'da bir araya geldiği vatandaşlarla görüşmesinde söylediğini anımsatan Davutoğlu, şunları kaydetti:''Ayrıca bunları Ankara'da da ifade ettim. Her şeyden önce pirinçte KDV'yi yüzde 8’den yüzde 1'e indiren kararnameyi imzaladık, pirinç üreticilerine müjde olsun. Mazot desteğini yüzde 5, gübre desteğini yüzde 10 arttırıyoruz bütün çiftçilerimize helali hoş olsun. Sertifikalı fidan desteğini yüzde 50 artırıyoruz fidanlarınız bereketli olsun, her bir gümrah olsun. Kırmızı mercimek, nohut, kuru fasulye gibi her evin sofrasını süsleyen o güzel bereketli nimetler içinde prim desteğini yüzde 100 artırıyoruz. Et ve süt ürüten işletmelere hibeleri yüzde 70 artırıyoruz. Artık tarımda her alanda mesela az bilinir ama çok önemlidir tıbbi ıtri bitkilerde de üretiminde de yine dönüm başına desteği 100 liraya çıkartıyoruz ve bu gittikçe yaygınlaşarak tarımda bereketi, ziraatta, toprakta bizim kadim dostumuz olan toprakta, aziz dostumuz olan toprakta Aşık Veysel’in değimiyle bu toprakta bereketi artırmaya kararlıyız.'Toprak gibi denizlerin de bereketli olmasını istediklerini, geçen hafta içinde denizcilik sektörüne önemli iki müjde verdiklerini vurgulayan Davutoğlu, ''Bir taraftan hurda desteği yani ya 28 yaş ortalaması, 28 olan koster filomuzu gençleştirmek için yeni gemi üretimi için destek isteyenlere hurda desteği vereceğiz. Eski gemiye hurdayı çıkarırken yeni gemilerle filolarımızı güçlendireceğiz. İhracata yönelik krediler için kredi garanti fonunu harekete geçiriyoruz. Gördüğünüz gibi hiçbir sektörü ihmal etmiyoruz'' diye konuştu.''KOBİ'lerimize özel önem veriyoruz''Bu hafta içinde KOBİ'lerle bir araya geldiklerini hatırlatan Davutoğlu, KOBİ'lerin işletme sayısı itibarıyla işletmelerin yaklaşık yüzde 99,7'sini, istihdam itibarıyla yüzde 77'sini, katma değer itibarıyla yüzde 55'ini temsil ettiğini ifade etti.KOBİ'ler ayaktaysa, güçlüyse hem şehirlerin hem ülke ekonomisinin büyüdüğünü hem de küresel rekabetin yükseldiğini belirten Davutoğlu, ''KOBİ'lerimizde kriz oldu mu, ülke ekonomisinin toparlanması mümkün değil onun için KOBİ'lerimize özel önem veriyoruz ve KOBİ'lerimizin eksiklerini tek tek tespit ediyoruz. Gördük ki kurumsallaşmada ve markalaşmada KOBİ'lerimizin desteğe ihtiyacı var. Bu açıkladığım destek paketinde kurumsallaşma ve markalaşmayla ilgili işletme başına 150 bin Türk lirası destek vermeye karar verdik. Toplamda 100 milyon Türk liralık desteği KOBİ'lerimize aktaracağız'' diye konuştu.Davutoğlu, ''Yine işgücü, işbirliği ve işgücü anlamında teknolojik işbirliği ve katma değeri artırmak için eğer KOBİ'lerimiz bir araya gelirse, üç işletme bir araya geldiğinde, onlara 300 bin lira hibe, 1 milyon 200 bin lira da geri ödemeli yani kredili şeklinde destekte bulunacağız'' diyerek, KOBİ'lerin teknolojik altyapısı gelişsin, inovasyon ve Ar-Ge gücü artsın diye verdikleri destekleri, yüzde 50 artırdıklarını, bütün bu desteklerde kadınlara ve engellilere de özel imkanlar getirdiklerini vurguladı.''Küresel bir güç haline dönüşmesinin ayak sesleridir bunlar''Görüldüğü gibi 1 ay içinde hem Türkiye'nin her yerinde hem Avrupa'da vatandaşlarla kucaklaştıklarını ifade eden Davutoğlu, çok sayıda yurtdışı temas yaptıklarını, içeride yapısal reformlar gerçekleştirdiklerini söyledi.Davutoğlu, şunları ifade etti:''Esnaflara, çalışan kadınlara, annelere, çiftçilere, denizcilere, inşaat sektörüne, ev almak isteyenlere, evlenmek isteyenlere, çocuk sahibi olanlara, KOBİ'lere velhasıl bütün vatandaşlara dönük olarak acaba yeni yıla nasıl güzel haberlerle başlatabiliriz diye büyük bir çaba içinde olduk. Ve bunları yaparken de sakın kimse yanlış bir hesap içine girmesin, bütçe disiplinimizi hiç bozmadık. Türkiye’nin bütçesi şu anda hala Avrupa'nın en güçlü bütçelerinden biridir. Bütçe açığı diye bir sıkıntımız, derdimiz de yok. Hamdolsun cari ticaret açığımızda süratle düşüyor. Son açıklanan rakamlar bu konuda büyük ümitler veriyor.''Ocak ayında istatistiklere göre enflasyonun, faizlerin, cari açığın düştüğünü, üretimin arttığını belirten Davutoğlu, konuşmasını şöyle tamamladı:''İşte bereketlenen Türkiye'nin küresel bir güç haline dönüşmesinin ayak sesleridir bunlar, değerli vatandaşlarım, ayak sesleri. Bu ayak sesleri, yavaş yavaş önce ülke içinde, sonra çevre bölgelerde, Avrupa'da, Asya'da, Afrika'da ve dünyanın her yerinde hissedilecek, duyulacak. Bu ayak sesleri, siyasi istikrarın ayak sesleridir, bu ayak sesleri, toplumsal barışın, huzurun ve kardeşliğin ayak sesleridir. Sofranız bereketli, yüreğiniz kavi, zihniniz açık, geleceğiniz parlak olsun. Allah birliğimizi, beraberliğimizi daim eylesin, ülkenin geleceğini kaim eylesin. Hayırlı akşamlar diliyorum.''AA
'Saray'ın Elektriğini Kesecek Mert Bir Memur Aranıyor'
CHP Genel Sekreter Yardımcısı ve Adana Milletvekili Ali Demirçalı yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın elektrik faturasını ellerine ulaştığını belirterek konuyu TBMM'ye taşıdı. Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın 100 bin liralık gecikme bedeli olduğunu belirlediklerini söyleyen Demirçalı, 'Sarayın elektriğini kesecek mert bir memur arıyorum. Vatandaşı bu beladan kurtarsın' dedi.Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın 100 bin liralık gecikme bedeli olduğunu belirlediklerini söyleyen CHP Adana Milletvekili Ali Demirçalı, 'Saray'ın vatandaşa maliyeti arttıkça artıyor. Sarayın elektrik faturası ise ortalığı karıştıracak. Sadece bir aylık fatura bedeli 1 milyon lirayı aşan Saray'ın borcuna da sadık olmadığı ortaya çıktı. Sarayın elektriğini kesecek mert bir memur arıyorum. Vatandaşı bu beladan kurtarsın' dedi.Ali Demirçalı'nın yazılı açıklaması şöyle; '18.12.2014 ve 21.01.2015 tarihleri arasındaki elektrik faturası bedeli 1 milyon 140 bin 567 TL. Söz konusu dönemde 89 bin 262,053 kilovat elektrik tüketimi yapılmış. Enerji fonuna 8 bin, TRT'ye 16 bin TL'lik kesinti yapılmış. KDV matrahı 974 bin Katma Değer Vergisi ise 175 bin TL. Faturanın son ödeme tarihi ise 18.2.2015 olarak düzenlenmiş. Faturadaki en önemli detay ise önceki dönemden 106 bin 770 TL'lik borcun olması. Faturada bu borç ödenmez ise elektriğin kesileceği belirtiliyor.
Nükleer Enerji Gözden Düşüyor
Fukuşima nükleer felaketinin üzerinden neredeyse dört yıl geçti. Facia, dünya çapında nükleer enerjiye bakışı önemli ölçüde etkiledi.“Fukuşima faciası nükleer enerji konusunda küresel bir kilometre taşı.” Çevre örgütü Greenpeace tarafından facianın dördüncü yıl dönümü öncesinde açıklanan bir rapora göre, nükleer enerji sektörünün ekonomik ağırlığı ve önemi giderek azalıyor. Dünya çapındaki nükleer santrallerde üretilen elektrik miktarının 2011’de yüzde 4, 2012’de de yüzde 7 gerilediğine dikkat çekilen raporda, özellikle Japonya’daki tüm santrallerin kapatılmasının etkili olduğu, ancak buna ek olarak Almanya, Fransa, Finlandiya, Güney Kore ve ABD’nin de aralarında bulunduğu toplam 16 ülkede söz konusu miktarda azalma kaydedildiği belirtiliyor.Nükleer santrallerin faturası kabarıyorGreenpeace, birçok ülkenin Fukuşima sonrasında nükleer enerjiye geçiş planlarından vazgeçtiğini veya bu planları ertelediğini hatırlatıyor. Raporda ayrıca güvenlik konusundaki yasal düzenlemelerin sıkılaştırılması nedeniyle, santrallerin işletmesinin de giderek daha pahalı bir hal aldığı vurgulanıyor.'Yenilenebilir enerji ciddi rakip'Her yıl açıklanan Dünya Nükleer Endüstri Durum Raporu'nun hazırlanmasına da öncülük eden bağımsız enerji ve nükleer politika analisti Mycle Schneider ise küresel trendleri şöyle özetliyor: “Nükleer santrallerden gelen elektriğin üretim masrafları son yıllarda önemli ölçüde arttı. Bu önemli bir gelişme, zira başta yenilenebilir enerji kaynakları olmak üzere tüm diğer teknolojilerin masrafları azalıyor. Yenilenebilir enerji ciddi bir rakip, ayrıca Avrupa’da elektrik tüketimi de geriliyor.”Finansmanı zor1997'de 'alternatif Nobel' olarak bilinen Doğru Yaşam Ödülü'ne layık görülen enerji analisti Mycle Schneider, 1970’li yıllarda altın bir geleceği olduğuna inanılan nükleer santrallerin, günümüzde finansmanının bile zorlaştığına dikkat çekiyor. “Bugün nükleer santrallerin finansmanını üstlenen tek bir büyük ticari banka bile kalmadı. Tüm kredi derecelendirme kuruluşları yeni bir nükleer santrale yatırıma olumsuz not veriyor.” diyen Schneider, buna karşılık, Siemens örneğinde olduğu gibi nükleer enerjiye vedanın da, bu kuruluşlardan olumlu not kazandırdığını hatırlatıyor. Nükleer santral inşaatlarının sayısının ise çok az olduğunu ve sadece belli sayıda inşaat şirketinin ayakta kalmayı başarabildiğini belirten enerji analisti, son olarak, kendini dünyanın bir numarası olarak lanse eden Fransız Areva şirketinin kredi notunun 2014 sonunda ıskarta seviyesine indirildiğine dikkat çekiyor. Rus Atomenergoprom şirketinin notunun da, birkaç gün önce aynı şekilde ıskarta seviyesine çekildiğini kaydeden Schneider, “Yani özetle finans dünyası, hangi ülkeden olursa olsun, nükleer enerji şirketlerine kötü not veriyor.” tespitinde bulunuyor.“ Tam bir devrimin ortasındayız”30 yılı aşkın süredir nükleer enerji alanındaki gelişmeleri izleyen Schneider, gelecek yılların enerji sektöründe ne gibi değişikliklere gebe olduğu sorusuna ise şu yanıtı veriyor: “Tam bir devrimin ortasındayız. Deutsche Bank ya da İsviçre'nin en büyük bankası olan UBS'in en yeni analizleri gayet ilginç. UBS, binanın çatısına konacak bir güneş enerjisi sisteminin ve elektrikli bir taşıtın 2020 yılında birçok insan için karlı olacağını hesaplamış. Bu tür gelişmeler tüm enerji sistemini baştan aşağı değiştirecektir. Deutsche Bank'ın tahminlerine göre ise, tüketicilerin güneş enerjisi ile kendi ürettikleri elektrik birçok ülkede şimdiden şebekeden gelen elektrikten daha hesaplı. Bu da, geleceğin enerji piyasasında geçerli olacak kuralların günümüzdekiler ile yakından uzaktan alakası olmayacağı anlamına geliyor.”Nükleer enerji sektörünün geleceğiBağımsız enerji ve nükleer politika analisti Mycle Schneider, tüm bu gelişmelerin nükleer enerji sektörü için ne anlama geleceğini tek bir kelimeyle özetliyor, 'felaket!”.Deutsche Welle Türkçe | Gero Rueter
Erdoğan: 'Daha Çok Şeyler Dökülecek'
Cumhurbaşkanı Erdoğan cemaate yönelik operasyonların süreceği mesajını verdi:  'Daha çok şeyler dökülecek, eteklerde daha çok gizli şeyler var' Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Anadolu Ajansının 'Global İletişim Ortağı' olduğu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ve Enerji Uzmanları Derneğince düzenlenen 'Enerji Piyasaları Zirvesi'ndeki konuşmasına, toplantının düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ederek başladı.Enerjinin, Türkiye'nin içinden geçtiği kritik dönemin en önemli unsurlarından, tartışma konularından ve hedeflerinden biri olduğuna işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin zengin doğal kaynakları bulunmadığını, petrol ve doğalgaz kaynakları sınırlı olan Türkiye'nin, diğer kaynaklarının tamamı devreye girse bile enerjide dışa bağımlılığın ortadan kaldırılamayacağını söyledi.Türkiye'nin enerji konusundaki avantajına da dikkat çeken Erdoğan, zengin enerji kaynaklarına sahip coğrafyalar ve bunlara ihtiyaç duyan ülkeler arasında Türkiye'nin köprü ve geçiş noktası olduğunu vurguladı. Enerji kaynaklarının güvenli, istikrarlı ve ekonomik geçişini sağlamanın, bu kaynaklara sahip olmak kadar stratejik önemi bulunduğunu söyleyen Erdoğan, ülkenin son yıllarda maruz kaldığı tüm saldırıların ve sıkıntıların arkasındaki en önemli unsurlardan birinin enerji olduğunu kaydetti.Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:'Enerji Bakanımızın telefon görüşmelerinin dinlenmesi, bunların bir yerlere servis edilmesi boşuna değildir. Bunun üzerinde durmamız gerekir. Türkiye'nin enerji politikalarıyla ilgili detayları içeren görüşmelerin dinlenip medya aracılığıyla cümle aleme servis edilmesi herhalde habercilik çabası olarak değerlendirilebilecek bir konu değildir. Nitekim Türkiye'yi ekonomik olarak kıskaca almak isteyenlerin önce finans ve inşaatla birlikte, enerji sektörüne, o alanda yatırım yapan iş adamlarımıza yöneldiğini görüyoruz.Gezi olayları sırasındaki ekonomiyi durdurma çağrısı, meselenin ağaç olmadığını, asıl niyetin çok farklı olduğunu ortaya koyan ipuçlarından biriydi. Aynı şekilde 17-25 Aralık darbe girişimde hedef alınan, çökertilmek istenen isim ve firmalar da bu girişimin gerisindeki gerçek niyeti ortaya koyuyordu. Türkiye'nin TANAP gibi, Kuzey Irak petrollerinin Ceyhan'dan dünyaya satışı, Akkuyu ve Sinop nükleer santralleri gibi enerji projelerinin kimleri, niçin rahatsız ettiğini gayet iyi biliyoruz. Hatta Çözüm Süreci'ne yönelik provokasyonların bir kısmının da gerisinde benzer dertlerin olduğunu çok açık, net görüyoruz. Hiç kimse kusura bakmasın, açık ve net söylüyorum, Türkiye ekonomide ve demokraside gelişmeye, büyümeye, 2023 hedefleri doğrultusunda adım adım ilerlemeye devam edecektir. Bizim, 77 milyon insanımıza sözümüz var.''Türkiye'nin 3-5 bomba patlamasıyla rayından çıkartıldığı günler geride kaldı'Türkiye'nin, Balkanlardan Afrika'ya kadar geniş bir coğrafyada yaşayan, umutlarını, hayallerini ve gönüllerini Türkiye'ye bağlamış 100 milyonlarca insana karşı sorumluluk taşıdığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Türkiye'nin, 3-5 milyar dolarlık finans manipülasyonuyla kurgulanmış siyasi krizlerle, 3-5 bomba patlamasıyla rayından çıkartıldığı, istikameti değiştirildiği günler geride kaldı. O eski Türkiye'ydi. Bu numaralara bizim de milletimizin de artık karnı tok' diye konuştu.Yeni Türkiye'nin istikametini milletin belirlediğini söyleyen Erdoğan, millet iradesi dışındaki her uğraşı 'beyhude' olarak niteledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Nasıl dün Gezi'nin, 17-25 Aralık'ın, aslında ne olduğu ortaya çıktı çıkıyor, şunu da söyleyeyim, daha çok şeyler dökülecek. Eteklerde daha çok gizli şeyler var. Hepsi dökülüyor, dökülmeye devam edecek. Bütün bunlar karşısında gerekeni yapıyoruz, yapacağız' ifadelerini kullandı.Cizre'de tezgahlanmaya çalışılan oyunu bildiklerini ve ona göre tedbir aldıklarını dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:'Düşünebiliyor musunuz, bu devletin resmi giysileri içerisinde olan, bu devletin zırhlı araçlarıyla caddenin kenarına bombayı koyanları görüyor musunuz? Arkasından yine devletin bir başka görevlisi bunu yakalayabiliyor, hamdolsun. Artık inlerine girilmiştir. Ülkemizi uluslararası alanda terörle özdeşleştirme çabalarının aslında hangi dertlerden, hangi sıkıntılardan kaynaklandığını gayet iyi biliyoruz. Türkiye'yi yolundan, hedeflerinden alıkoymak için içeride ve dışarıda hangi çevrelerin ittifak içinde olduğunun gayet iyi farkındayız. Hangi kazanlarda, hangi fitnelerin kaynatıldığını, kimlerin bunların ateşine odun taşıdığını da önüyle arkasıyla çok iyi görüyoruz.Cumhurbaşkanlığı olarak, hükümetimiz, ilgili kurumlarımız olarak işbirliği ve uyum içinde hepsini takip ediyor, değerlendiriyor, kendi politikalarımızı belirliyor ve adım adım hayata geçiriyoruz. Özellikle vurgulamak isterim, unutmayın, herkesin bir hesabı varsa Allah'ın da bir hesabı vardır. O hesap, bütün hesapların üzerindedir. Ben milletimizin feraseti ve hükümetimizin dirayetiyle bu sıkıntıları da aşacağımıza, 2023 hedeflerimiz doğrultusunda kararlılıkla yürümeye devam edeceğimize inanıyorum.'Enerjiyi, 'dünyada en çok adaletsizlik yaşanan medeni imkanlardan biri' diye niteleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün dünyada 1,3 milyar insanın elektrikten mahrum yaşadığına, Afrika'daki 800 milyon kişinin toplam elektrik tüketiminin New York'un elektrik tüketimi kadar olduğuna dikkat çekti.Dünyadaki enerji yoksulluğu ve adaletsizliğinin giderilmesi için enerji yatırımlarda geri kalmış ülkelere öncelik verilmesi gerektiğini belirten Erdoğan, uluslararası şirketler ve örgütlerin bu konuda daha duyarlı olmasına ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın Uluslararası Enerji Ajansının dönem başkanlığını yürüttüğünü, Türkiye'nin de G-20 dönem başkanlığını üstlendiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Bu imkanları bir araya getirerek, diğer hususlarla birlikte enerji yoksulluğu içinde olan bölgelerin de sorunlarını dünya gündemine taşımak için çok yönlü hazırlıklar içindeyiz. Bu kapsamda, önümüzdeki dönemde, bir enerji bakanları toplantısıyla çeşitli uluslararası etkinlikler yapılacak. Aynı şekilde merkezinde yer aldığımız doğu-batı, kuzey-güney enerji koridorlarını en aktif, en verimli şekilde değerlendirmek istiyoruz' diye konuştu.Mevcut enerji kaynaklarının önemli bir bölümünü barındıran Ortadoğu ve Hazar havzasından dünyaya açılan bir köprü olma yolunda önemli adımlar atıldığını kaydeden Erdoğan, 'Enerji kaynaklarından elde edilen imkanların, ihtilaf ve yıkım değil barış ve refah kaynağı haline dönüşmesi için de her türlü çabayı harcıyoruz, harcayacağız. Diplomasinin tüm imkanlarını, tarihi ve coğrafi bağlarımızın tüm gücünü seferber ederek, bu konuda öncü, uyarıcı, yapıcı bir rol oynamanın gayreti içindeyiz. İçinde yer aldığımız ve alacak olduğumuz tüm önemli projelerde bu hususu öncelikle gözetiyoruz' değerlendirmesini yaptı.'Petrolü ve doğalgazı, barışın ve refahın aracı haline dönüştüreceğiz'Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı ile Bakü-Tiflis-Erzurum Doğalgaz Boru Hatlarını başarıyla tamamladıklarını belirten Erdoğan, Irak'ta yaşanan sıkıntılar sebebiyle zaman zaman duran Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı'nı yoğun gayretlerle yeniden işler hale getirdiklerini vurguladı.Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa'ya doğalgaz tedariki yapacak Güney Gaz Koridoru'nun temelini geçen yıl Bakü'de attıklarını hatırlattı.Şimdi yeni projeleri hayata geçirme çabasında olduklarını kaydeden Erdoğan, TANAP projesinin temelini mart ayında atacaklarını bildirdi. Erdoğan, söz konusu hattan 2018'de gaz akışını başlatmayı hedeflediklerine dikkat çekti.Cumhurbaşkanı Erdoğan, istikrar ortamının sağlanmasına paralel olarak Irak'ta da yeni projeler konusunda mesafe kat edeceklerine inandığını vurgulayarak, 'Kıbrıs'ta Rum tarafının haksız ve uzlaşmasız tutumu karşısında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hukukunu sonuna kadar savunacak, bu konudaki politikalarımızdan asla taviz vermeyeceğiz. Petrolü ve doğalgazı, barışın ve refahın aracı haline dönüştürmek için elimizden gelen tüm çabayı göstermeye devam edeceğiz' diye konuştu.'2023 yılına kadar 120 milyar dolar enerji yatırımı'Türkiye'nin geçen 12 yılda ortaya koyduğu muazzam gelişmenin, beraberinde ciddi bir enerji ihtiyacını da getirdiğine dikkat çeken Erdoğan, şunları söyledi:'Bugün 12 yıl öncesine göre iki kat daha fazla elektrik enerjisi tüketiyoruz. 2023 yılında ise bugüne göre iki kat daha fazla enerji tüketiyor olacağız. Bu durum enerji yatırımlarımızı hızlı artırmamızı gerektiriyor. Nüfus, ekonomik büyüme ve diğer faktörler göz önüne alındığında 2023 yılına kadar 120 milyar dolar enerji yatırımı gerçekleştirmek durumunda olduğumuzu görüyoruz.'Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakanlığını yürüttüğü hükümetler döneminde Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılamak için kamu kaynakları yanında özel sektör imkanlarını da devreye aldıklarını, bu yöndeki yatırımları da teşvik ettiklerini aktardı.Bu sayede kurulu elektrik gücünde özel sektörün payını, yüzde 32'den yüzde 68,5'a yükselttiklerini vurgulayan Erdoğan, 'Bugün bu oran yüzde 72 seviyesine ulaştı ve artmaya devam ediyor' dedi.Cumhurbaşkanı Erdoğan, özel sektörün devreye girmesiyle tasarruf edilen kamu kaynağını da eğitim, sağlık, adalet, güvenlik gibi diğer öncelikli alanlara kaydırdıklarını dile getirdi.'Tabiat konusundaki hassasiyetimiz kimseden aşağı değildir'Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için bir yandan petrol ve doğalgaz arama çalışmalarına hız verdiklerini diğer yandan da alternatif kaynakları harekete geçirdiklerini belirten Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:'Hidroelektirk ve kömür kaynaklarını daha verimli değerlendirmek için bu yöndeki projelere hız verdik. Aynı şekilde rüzgar ve güneş enerjisi başta olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarını devreye alma konusunda da önemli mesafeler katettik. Doğal zenginliklerimizi bozmadan, kirletmeden, tahrip etmeden elimizdeki imkanları en iyi şekilde değerlendireceğiz. Bizim çevre, tabiat konusundaki hassasiyetimiz kimseden aşağı değildir tam tersine çok daha samimidir, gerçekçidir. Ülkemize ve milletimize karşı sorumluluklarımızla tabiata karşı sorumluluklarımız arasındaki dengeyi biliyor ve buna göre hareket ediyoruz. Varsa bu konuda birtakım aksaklıklar, eksikler, onlar da giderilir ama Türkiye, kalkınma ve büyüme yolunda ilerlemekten asla geri durmaz, geri dönmez bunu böyle bilmek zorundayız.'Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu çerçevede nükleer enerjiyi ülkeye kazandırma konusunda da kararlı olduklarını söyledi.Türkiye'nin sahip olduğu 1 milyon 200 bin kilometrelik elektrik şebekesinin Avrupa'nın en uzun ikinci, dünyanın da beşinci şebekesi olduğunun altını çizen Erdoğan, 'Bu muazzam sistemi, ülkemizin kalkınmasının, refahının temel altyapısı olarak iyileştirerek ve geliştirerek sorunsuz şekilde işletiyoruz. Hem arz güvenliği hem dağıtım sistemi olarak her geçen gün daha ileriye giden enerji altyapımızı 2023 hedeflerimize uygun şekilde güçlendirerek yolumuza devam etmek kararındayız' ifadelerini kullandı.'Akmaya başlayacak ama onlar hala bakmaya devam edecek'Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Enerji alanında geldiğimiz bu önemli seviyeye rağmen Avrupa Birliği üyelik müzakerelerinde tıkanan fasıllardan birinin enerji olmasını da manidar bulduğumu yine burada ifade edeceğim' diyerek, şunları kaydetti:'Eksik ne söyleyin, cevap yok. Nerede tıkandık söyleyin, cevap yok. Veremiyorlar, veremezler aynen diğer konularda, fasıllarda yaptıkları gibi. İşte Nabucco, Nabucco, Nabucco' dediler bakın yapamadılar. TANAP geldi, geçti ve inşallah çok kısa zamanda artık akmaya başlayacak ama onlar hala bakmaya devam edecekler, mesele bu.'Dürüstlüğün ve samimiyetin önemine işaret eden Erdoğan, 'Avrupa Birliği sürecinde Türkiye'nin başardığı, hallettiği fasıllar konusunda çok açık, net söylüyorum, hangi fasıl olursa olsun, 'biz bu fasıl için hazırız' dediği anda Avrupa Birliği, biz onu 2-3 ayda önlerine getirir, koyarız. Çünkü Türkiye buna hazır ama onlar ne yazık ki bunlara hazır değiller. Her zaman ifade ettiğim gibi biz, kendi hedeflerimiz doğrultusunda ilerlemeye devam edeceğiz. Bu yolculukta bizimle beraber olan herkesin, her ülkenin, her kurumun kazançlı çıkacağından kimsenin şüphesi olmasın' diye konuştu.AA
EMO: 'Kayıp Kaçak Bedeli Üzerinden Elektriğe Zam Yapıldı'
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'nun (EPDK) yayımladığı Temmuz tarifesiyle kayıp ve kaçak bedel oranlarının yüzde 21,5'e çıkarılarak elektriğe dolaylı zam yapıldığını savundu.Konu ile ilgili yazılı bir açıklama yapan EMO, yeni uygulamayla, elektrik dağıtım şirketlerinin yıllık ortalama kayıp ve kaçak tahsilatının 3,7 milyar liraya yükseltildiğine dikkat çekti ve ekledi:“Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun (EPDK) yayımladığı Temmuz 2015 tarifesi, kayıp ve kaçak hedeflerinin dağıtım şirketlerinin istekleri doğrultusunda yükseltildiğini ortaya çıkardı. Mesken tüketicilerinden 1 kilovat saatlik elektrik tüketimi başına tahsil edilen kayıp ve kaçak bedelleri yüzde 39,5 düzeyinde artırılarak, 3,95 kuruştan 5,52 kuruşa çıkarıldı. Böylece meskenlerde şirketlerin uyması gereken hedef doğrultusunda Ocak ayından bu yana zorunlu olarak yüzde 15 indirilen kayıp ve kaçak bedeli yeniden arttı.”Bu uygulamanın yasal dayanağının olmamasının EPDK'de yarattığı sıkıntı nedeniyle hükümetin, seçimler öncesinde Meclis’ten geçirdiği torba yasa ile EPDK'ya hedefleri değiştirme konusunda yetki verdiği anımsatılan EMO açıklamasında, “Resmi Gazete’de 15 Nisan 2015 tarihinde yayımlanan bu düzenleme Anayasa'ya aykırılık taşıması nedeniyle Anayasa Mahkemesi’nin gündemine alında. İkinci uygulama döneminin son yılı olan bu yıl için ortalama kayıp ve kaçak oranı EPDK tarafından yüzde 10 olarak açıklanmıştı” denildi.