onedio

Ergenekon Haberleri

Ergenekon ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Ergenekon ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Erdoğan’ın Yargıya Talimatı, Alevi Hâkim Fişlemesi ve FB Mahkûmiyeti TBMM'de
Umut Oran: Hakim savcılar etnik kökenlerine göre mi ayrılıyor? Adalet Bakanı’nın dava takipçiliği görevi var mı? FB yöneticileri için de Yargıtay girişiminiz oldu mu? ANKARA CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Recep Tayyip Erdoğan’ın, dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in telefonla yaptığı telefon görüşmesinde işadamı Aydın Doğan'ın, Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) isteği doğrultusunda mutlaka mahkûm olması için Yargıtay nezdinde girişimde bulunması talimatı vermesi, Sadullah Ergin’in ise davaya bakan hâkimin “Alevi” olmasından bahsetmesini TBMM’ye taşıdı. Oran, Erdoğan’ın, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın davasının Yargıtay’da onanması için girişimde bulunup bulunmadığının da açıklanmasını istedi. Erdoğan’dan, Ergin’e, işadamına ceza verilsin talimatı CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye sunduğu soru önergesinde dün gece sosyal medyaya düşen son telefon kaydını gündeme getirdi. Umut Oran önergesinde şunları kaydetti: “Sosyal medyaya yansıyan yasal dinleme kayıtlarına göre Recep Tayyip Erdoğan selefiniz dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i telefonla aramış, aralarında yaptıkları konuşmada halen sürmekte olan bir davayı takip etmesi talimatını kendisine vermiş, yine davada çıkan sonucun kabul edilemez olduğunu ve sanıkların SPK’nın da istediği biçimde mutlaka ceza alması gerektiğini bildirmiştir. Sadullah Ergin ise,  davada karar veren hâkimin “Alevi” ve “kendilerine karşı olumsuz” bir kişi olduğunu ifade etmiş, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda Erdoğan’ın istediği sonucun alınacağını beyan etmiştir. Daha sonra aralarında yargıya “transfer edilen” hâkimler hakkında konuşulmuş, konunun Ali Babacan ve Sadullah Ergin tarafından takip edilmesi noktasında anlaşılmıştır.” Hakim savcılar etnik kökenlerine göre mi ayrılıyor? CHP’li Oran’ın, Adalet bakanı’na yönelttiği sorular ise şöyle: Bakanlığınız tarafından hâkim ve savcıların etnik kökenleri, dini ve siyasi inanışları takip edilmekte midir, bu bilgiler bir bilgi notuyla Başbakan’a sunulmakta mıdır? Bakanlıkta kaç Alevi hâkim ve savcı çalışmaktadır? Alevilik olumsuz bir özellik mi? Alevi olmak “olumsuz” bir özellik midir? Alevi vatandaşlarımızın hâkim ve savcı olma hakkı yok mudur? Alevi hâkim ve savcıların yaptığı işlemler doğrudan hukuksuz mudur? Hukukta “Aleviler hâkim, savcı olamaz” diye bir mevzuat bulunmakta mıdır? Bakanlar Kurulu’nda bu konuda izahatta bulunulacak kadar bunun alenileşmesi hükümetinizin politikalarından biri midir? Ayrımcılık suçu değil mi? Bir kamu görevlisi, hâkim-savcıyı, vatandaşı “Alevi” diye nitelemek ayrımcılık suçunu oluşturmuyor mu? Hâkim ve savcıları etnik kökenleri, dini ve siyasi inanışları nedeniyle fişleyerek ayrımcılık suçu işleyen personel hakkında tarafınızca başlatılan adli veya idari bir soruşturma bulunmakta mıdır? Bu soruşturma kapsamında kaç bürokrat soruşturulmaktadır, bu emirleri veren amirler hakkında da soruşturma başlatılmış mıdır? Adalet Bakanı’nın dava takipçiliği görevi var mı? Adalet Bakanı’nın görevleri arasında Başbakan’ın emri üzerine dava takipçiliği yapmak bulunmakta mıdır? Bakanlığın ve personelinin bu amaçla kullanılmaması için aldığınız önlemler nelerdir? Göreve geldiğiniz günden bugüne kadar Başbakan’ın şahsen sizin takip etmenizi istediği davalar nelerdir, bu davalarda Başbakan hangi kararların çıkmasını istemiştir, Anayasa’ya aykırı ve yargıya müdahale anlamına gelecek bu kanunsuz emirlere uydunuz mu? Şahsınıza bu kanunsuz emirleri veren şahıs hakkında suç duyurusunda bulunarak adli süreci başlattınız mı? Kamuoyunda Ergenekon, OdaTV, Balyoz, Poyraz, KCK adıyla bilinen davalar Bakanlığınız tarafından takip edilmiş midir, bu davayı görmekte olan mahkemelerin hangi kararları alacağı yönünde Bakanlığınız tarafından verilen sözlü veya yazılı bir talimat bulunmakta mıdır? FB yöneticileri için de Yargıtay girişiminiz oldu mu? Kamuoyunda 3 Temmuz davası adıyla da bilinen, Fenerbahçe ve Beşiktaş yöneticilerini kapsayan dava da Erdoğan ve selefiniz Sadullah Ergin tarafından takip edilmiş midir? Yargıtay 5. Dairesi’ne bu davada Aziz Yıldırım’a ve Fenerbahçe yöneticilerine ceza verilmesi yönünde bir talimat gönderilmiş midir?
Yazıcıoğlu'nun Ölümünde Yanıt Aranan 7 Soru
BBP Genel Başkanı Destici, BBP liderinin ölümüyle ilgili şüpheleri sıralarken 'Eski Kayseri Emniyet Müdürü Orhan Özdemir'in konuşması lazım' dedi. BBP'nin eski genel başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümüyle ilgili iddialar son dönemde alevlenirken, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici VATAN'ın sorularını yanıtladı. Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümüyle ilgili dönemin valisinin 'Bize yaşıyor diye bilgi notu geldi' sözleri hala tartışılıyor... Kayseri eski Emniyet Müdürü Orhan Özdemir'in konuşması lazım. Çünkü bilgiyi sayın valiye getiren kendisidir. Sayın Vali, TBMM Araştırma Komisyonu'nda da söyledi. Vali, helikopterin düştüğünü öğrenince, emniyet müdürünü arıyor. Emniyet müdürü, 'Helikopter düştü. Muhsin Bey'in ayağı, kaburgaları kırık ama şuuru yerinde. Şu anda da yolda hastaneye götürülüyor' diyor. Bize gelen bilgi de böyle söylediği. Vali Bey, 'teyitli mi?' diye soruyor. Emnyiet Müdürü bir süre sonra tekrar arıyor ve 'Evet teyit edilmiş' diyor. Aramalar duruyor mu? Orasını bilemiyoruz ama mutlaka etkilemiştir. Çünkü önce 'kurtuldu' diye basına yansıdı. Bazı köylüler 'Gidiyorduk, haberi duyunca geri döndük' dedi. Bildiğimiz Kahramanmaraş Emniyet İstihbarat'tan, sadece Kayseri'ye değil, çevre illere de aynı bilgi notu geçiliyor. Bu dava açıldığında teferruatlı bir şekilde araştırılacaktır. Benim bilmediğim, muallakta olan şey, Kayseri Emniyet Müdürü'nün bu bilgiyi nereden aldığı. Maraş istihbaratının da nereden aldığı ayrıca önemli. Özdemir, 'Kahramanmaraş istihbarattan aldım' dedi ama bizim için yeterli olmadı. Maraş istihbaratın da 'bilgi kaynaklarımız çeşitlidir' gibi bir açıklaması var. Bu da bizi tatmin etmedi. 'Bu sürece alet edilmesin' Sosyal medyada Yazıcıoğlu'nun ölümüyle ilgili önümüzdeki günlerde şok bilgilerin çıkacağı iddiası geziniyor? Rahmetli Genel başkanımızın ve arkadaşımızın şehadet sürecinin Türkiye'nin şuanda bulunduğu çatışma sürecine alet edilmemesini istiyorum. Herkesin bundan uzak durmasını, titizlik göstermesini istiyorum. Gerçekten bilgisi, belgesi olan varsa dosya açık. Burada istismarcılar, provakasyoncular da çıkabiliyor. Kendi camiamıza da çağrım şu; sabırla bu işi bu noktaya getirdik. Geçmiş dönemde üzerimizde oynanmaya kalkan olayların peşinden gitseydik, hukukun dışına çıkmış olsaydık dosya buraya gelmezdi. Soruşturma istediğimiz gibi gitmedi. Ama bu tür hadiselerde bana göre Türkiye'nin en başarılı dosyası. Bu dosyanın üzeri kapatılamaz ancak geciktirilir. Sonunda aydınlanacak. Er ya da geç. 'Sokak olmasın' Ergenekon'da gizli tanık olduğu iddiaları da ortaya atıldı... Onu yapacak bir insan değil. Gidip kimseyi şikayet edecek, tabiri caizse gammazlayacak biri değildi. Ergenekon davasında yargılananlardan da diyalogda olduğu insanlar vardı. Muhsin Yazıcıoğlu'nu birisinin yanına koyup diğerinin karşısına koymak, bence ona haksızlıktır. Tüm cemaatlere yakındı. Sayın Baykal'la, Erdoğan'la, Bahçeli'yle diyaloğu vardı. Elbette PKK'ya karşı bir duruşu vardı. Ama bakın Hasip Kaplan bile cenazesine gelmiştir. Öldürülmesi için bir sebep bulamıyorum. Son günlerde sosyal medyada dolaşan iddialara inanmak da istemiyorum. Herkes soğukkanlı olsun. Neticede ne olursa olsun sokak olmasın. Hukuk içinde zaten hesabı sorulur. İki helikopter inip kalktı mı? 'Kurtuldu geliyor' bilgisi nereden çıktı? Helikopterin düştüğü 2.5 saatte tespit ediliyor ama o alan değil başka bir yer aranıyor. Neden? Helikopterin üzerinden bir takım cihazlar sökülüyor. Yakalananlar 9 ay tutuklu kalıyor ama bir şey söylemeden serbest bırakılıyorlar Bir hava hareketliliği var. Uçaklar düşürdü iddiası doğru mu? Yanlışlıkla mı, kasıtlı mı? Radar kayıtları 5 yıl olmasına karşın dört dakikalık o kayıtlardaki şüphe hala sürüyor Gizli bir tanık olaydan iki saat sonra 2 askeri helikopterin oraya inip kalktığını söylüyor. Yazıcıoğlu ve beraberindekilerin kanlarındaki karbonmonoksit oranları 3 raporda farklı belirtiliyor. Zehirlenmeye neden olacak bu oran hangi raporda doğru? Gül'e video gönderilmişti Muhsin Yazıcıoğlu, 25 Mart 2009'da, bindiği helikopterin Göksun'da düşmesi sonucu öldü. Cumhurbaşkanı Gül'e gönderilen bir videoda, 4 askerin düşen helikopterden parça söktüğü görüldü. Yazıcıoğlu için yeni keşif yapıldı Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği helikopter kazasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, Ahlatlıbel'deki Hava Radar Mevzi Komutanlığında keşif yapıldı. Malatya Başsavcılığı'nın talimatı üzerine Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Başer ve bilirkişiler Ahlatlıbel'deki Hava Radar Mevzi Komutanlığında keşif yaptı. Savcı Bayer, Genelkurmay Başkanlığı'nda rotaların takip edildiği merkezde keşif işlemi yapmıştı.Gerçek Gündem
Perinçek’e Tahliye Veli Küçük’e Ret!
Mahkemeler 19 Ergenekon sanığının tahliyesine karar verdi. Tahliyesine karar verilen son isimlerden biri Doğu Perinçek. Veli Küçük dahil 7 sanığın tahliye talebi ise reddedildi. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Anayasa Mahkemesi'nin 'hak ihlâli' kararı üzerine 7 Mart Cuma akşamı Silivri Cezaevi'nden çıkarken, Ergenekon davasının diğer sanıkları için de tahliyeler gündemdeydi. Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran ve tutukluluk süresini 7,5 yıldan 5 yıla indiren yasanın cuma günü yürürlüğe girmesiyle, 5 yılı aşkın süredir cezaevide bulunan tutukluların tahliyesine kesin gözüyle bakılıyordu. Zira cuma günü birkçok davada benzer tahliye kararları çıkmıştı. Ancak, 13. Ağır Ceza Mahkemesi bugün sürpriz bir karar verdi. Veli Küçük, Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Sedat Peker, Mustafa Levent Göktaş'ın da aralarında olduğu Ergenekon davası sanığı 33 kişinin tahliye taleplerini reddetti. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran yasanın anayasaya aykırı olduğunu, bu konudaki kararın HSYK tarafından verilmesi gerektiğini söyledi. Özese, bu konuda Anayasa Mahkemesi'ne başvurduklarını açıkladı. Diğer mahkemelerden tahliye kararları Bu karardan kısa bir süre sonra, 13. Ağır Ceza'nın 'tahliye talebi reddedildi' diye açıkladığı isimlerden Tuncay Özkan, Levent Göktaş ve Sedat Peker için tahliye kararı açıklandı. Bu kararı 21. Ağır Ceza Mahkemesi verdi. Mahkeme Tuncay Özkan ve Levent Göktaş'a yurtdışı yasağı koyarken, Sedat Peker'e aldığı ceza miktarını dikkate alarak yasak koymadı. Ardından tahliye taleplerini inceleyen çeşitli mahkemelerden peş peşe tahliye kararları çıktı. Eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Emekli Org. Hasan Iğsız, Alaaddin Sevim, Danıştay saldırısı sanığı Alpaslan Aslan, Albay Dursun Çiçek, Eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, Kemal Kerinçsiz, Yalçın Küçük, Teğmen Mehmet Ali Çelebi. gazeteci Merdan Yanardağ, Mehmet Demirtaş, Hikmet Çiçek ve Hasan Atilla Uğur için tahliye kararı verildi. Aralarında Veli Küçük'ün de bulunduğu 7 sanığın tahliye talepleri ise reddedildi. Aslan ve Çiçek cezaevinden çıkamayacak Dursun Çiçek, Balyoz davasından hüküm giydiği için, Alpaslan Aslan da 3 davadan kesinleşmiş toplam 4 yıl 2 ay cezası olduğu için cezaevinden çıkamayacak. Aslan'ın avukatı, bu cezanın yattığı süreden düşülmesini isteyeceğini açıkladı. İlk Tuncay Özkan tahliye oldu Silivri Cezaevinden ilk çıkan isim 1994 gün sonra tahliye olan Ergenekon sanığı Tuncay Özkan oldu. Özkan çıkışta yaptığı açıklamada, '6 yıl sonra zulmün bittiği, özgürlüğe kavuşytuğumuz bir gün olmasını çok isterdim. 6 yıl boyunca çektiğimiz sıkıntıların, gündem olmasını isterdim. Biz kin, husumet, öç alma duygusu içinde asla değiliz' dedi. Tuncay Özkan 1996'dan 2007'ye kadar 5 kez suikast girişimine uğradığını, 2007'de de öldürülmediği için hapse atıldığını söyledi. 'Bugün çıkarken dahi, aldıkları tavır ibretliktir, şeytanla yatağa girdiler, çarpılarak çıktılar' diye konuştu. Bozdağ: HSYK'yı göreve çağırıyorum Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ergenekon mahkemesinin kararına ilişkin açıklamada, 'İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, kaldırılmış bir mahkemedir. Ortada olmayan bir mahkeme var. Burada görevli hakim ve savcıların görevleri sona ermiştir. Bunlar sadece ellerinde bulunan dosyaları devredebilirler. Bu işlemleri yapabilirler. Karar verme yetkileri yoktur. HSYK'yı göreve çağırıyorum' dedi. Mahkemenin ısrarı 13- Ağır Ceza Mahkemesi, davaya bakan mahkeme. Tahliye talepleri için yetkinin kendisinde olduğunu söylüyor. Sanık avukatları ise, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin artık yok hükmünde olduğunu, tahliye taleplerinin nöbetçi mahkemelerce karara bağlanması gerektiğini savunuyor. Sanık avukatlarından Celal Ülgen, ilginç bir iddiada bulundu. Ülgen, hafta sonu 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin infaz koruma memurları aracılığıyla Ergenekon sanıkları tek tek tahliye dilekçesi topladığını iddia etti. Ve bu dilekçeler ışığında tahliye taleplerini reddettiği söyledi. Ülgen 'Biz avukatlar olarak mahkemeye böyle bir başvuruda bulunmadık. Bu mahkeme kanunla kaldırıldı. Mahkeme kanuna direniyor. Beni HSYK kurdu o kaldırsın nasıl der? Artık tarihe gömüldüler. Bunlar sadece direnmedir. Bu bir darbedir. Darbeyi yargılayanlar darbe yapmaya çalışıyor. Bazı nöbetçil mahkemeler de tahlliye taleplerine direnebilir.' dedi. Ülgen, tahliyelerle ilgili bir sorun yaşanmayacağını savundu. 'Sorun çıkması için legal bir kurum olmalıdır karşı tarafta. Legal bir kurum yok. Onun için verilen kararın kıymet-i harbiyesi yok' diye konuştu. Al Jazeera'nin görüşünü aldığı bir savcı ise, özel yetkili mahkemelere ellerindeki dosyaları teslim etmeleri için 15 gün süre tanındığını, bu süre içinde yetkinin de kendilerinde olduğunu söyledi. 13. Ağır Ceza'nın 'hayır' dediği isimler Mustafa Levent Göktaş, Mehmet Fikri Karadağ, Özkan Kurt, Ulaş Özel, İsmail Sağır, Mehmet Demirtaş, Hasan Ataman Yıldırım, Levent Ersöz, Muzaffer Tekin, Sedat Peker, Boğaç Kaan Murathan, Semih Tufan Gülaltay, Veli Küçük, Fikret Emek, Kemal Kerinçsiz, Serdar Öztürk, Yalçın Küçük, Aykut Metin Şükre, Ergün Poyraz, İbrahim Şahin, Kemal Aydın, Doğu Perinçek, Mehmet Bedri Gültekin, Turhan Özlü, Erkan Önsel, Hikmet Çiçek, Mehmet Deniz Yıldırım, Hasan Atilla Uğur, Tuncay Özkan, Durmuş Ali Özoğlu, Memet Zekeriya Öztürk, İsmail Yıldız, Oktay Yıldırım. Hukukçuların görüşü: Mete Göktürk - Eski Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca bu davalar ağır ceza mahkemelerine devredildi. İki mahkemenin aynı suçlara farklı kararlar verebildiğini görüyoruz. Tam bir hukuk karmaşası hakim. Bu kararlara itiraz etmek hâlâ mümkün. Tahliye kararı verilenler çıkacaktır, asıl mağdur olanlar tahliye kararı verilmeyenler.' Yusuf Utku Tekayak - Ergenekon davasından 10 yıl hapis cezası alan Sedat Peker’in avukatı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetkisi kalmadı. Artık incelemeleri yapacak olan diğer mahkemeler. 13. Ağır Ceza hâlâ görevli olduğunu söyleyip tahliyeleri reddediyor; ama bunun çözümü başka bir mahkemeyle alakalı değil. Kararı Yargıtay verir. 13. Ağır Ceza’nın tahliyesini reddettiği kişiler de itiraz hakkını kullanmalı. Tutukluluk süresinin 5 yıla inmesiyle zaten 13. Ağır Ceza kendiliğinden tahliye kararı vermeliydi. Burada bir hukuksuzluk var. Anayasa’yı ihlâl ediyor.' Süreç Başbuğ'un tahliyesi ile başlamıştı Mahkemelere, yeni yasanın yanı sıra, İlker Başbuğ'un tahliye gerekçesine atıfta bulunarak yapılan başvurular da vardı. Anayasa Mahkemesi, davada 5 Ağustos'ta açıklanan kararın gerekçesinin hâlâ yazılmadığına, bu nedenle temyiz yolunun kullanılamadığına dikkat çekmişti. Sanık avukatları dilekçelerinde, 'Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlâl edildiği' yönündeki yüksek mahkeme kararının tüm sanıkları ilgilendirdiğini, Başbuğ için verilen tahliye gerekçelerinin kendileri için de geçerli olduğunu belirtti. Cuma gününden itibaren İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne bu iki gerekçeyle tahliye talebinde bulunanların sayısı 30'u geçti. Bu isimler arasında Yalçın Küçük, Sedat Peker ve Teğmen Mehmet Ali Çelebi de var. 5 yılı aşkın süredir cezaevinde olan ve müebbet hapis cezası alan gazeteci Tuncay Özkan, yine müebbet alan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Albay Hasan Atilla Uğur, Muzaffer Tekin, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Hikmet Çiçek, Mehmet Demirtaş ve Oktay Yıldırım da daha önce tahliye talebinde bulunmuştu. Tutukluluk süresini 5 yıla indiren yasanın yürürlüğe girmesinin ardından, ilk tahliye olan isim, Hrant Dink cinayeti davası sanığı Erhan Tuncel'di. 8 Mart Cumartesi günü de, Zirve Yayınevi cinayetleriyle ilgili davanın beş sanığı tahliye edilmişti. aljazeera.com.tr
11 Mart Salı Akşamı Berkin Elvan Protestoları ve Müdahaleler
Gezi olaylarında yaralanan ve 269 günlük yaşam mücadelesini kaybeden Berkin Elvan için 28 ilde düzenlenen gösterilere polis müdahale etti. Gözaltılar var.İstanbul Gezi Parkı olaylarının yaşandığı dönemde evden ekmek almak için çıkan ve başına gaz fişeği isabet eden Berkin Elvan dün hayatını kaybetti. 269 gündür İstanbul Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yaşam mücadelesi veren 15 yaşındaki Berkin Elvan dün Sabah 07.00'de hayata gözlerini kapadı ve tüm yurt yasa boğuldu.BUGÜN TOPRAĞA VERİLECEKBerkin Elvan'ın hayatını kaybetmesinden sonra annesinin feryadı yürekleri dağlarken siyasilerden de çok sert tepkiler geldi. İstanbul Valisi'nin mesajı da tepkiler çekerken küçük Berkin'in cenazesi bugün Okmeydanı'ndaki cemevinde düzenlenecek törenden sonra toprağa verilecek.POLİS MÜDAHALE ETTİElvan'ın ölümü tüm yurdu derin yasa boğdu ve 28 ilde Berkin Elvan için protesto gösterileri düzenledi. Polis göstericilere müdahale ederken çok sayıda eylemcide gözaltına alındı.İşte yurt genelinde yapılan protestolarda yaşanan gelişmelerİSTANBULTAKSİMGezi eylemlerinde başından vurularak yaralanan ve 269 gün sonra yaşamını yitiren Berkin Elvan'ın ölümünü protesto eden yüzlerce kişi Taksim'de toplandı.İstiklal Caddesi'nde polis müdahalesi sırasında bir gösterici akrepin altında kalmaktan son anda kurtuldu. Akrepin İstiklal Caddesi'nde ilerlediği an bir grup göstericin bağırışları duyuldu. Akrep durdu, kendinden geçmiş bir gösterici arkadaşlarının yardımı ile akrebin önünden kaldırıldı. Olay yerinden uzaklaştırılarak bir kafeye götürülen gösterici daha sonra ambulansla konuldu.BEŞİKTAŞBeşiktaş Çarşı'da Kartal heykeli önünde toplanan kalabalık slogan atarak eylem yaptı. Kalabalık, Ak Parti'nin bir hafta önce açılan seçim bürosunu dağıttı. Daha sonra Şişli tarafından Taksim'e doğru yürüyüş başladı. Kalabalığa Harbiye Orduevi önünde polis gazlı müdahalede bulundu.NİŞANTAŞIBeşiktaş'tan Taksim'e doğru yürüyüşe geçen kalabalık grup, Nişantaşı Valikonağı Caddesi üzerinde polis tarafından durduruldu. Grubun yürüyüşe devam etmek istemesi üzerine, polis göstericilere gaz bombası ve tazyikli suyla müdahale etti. Ana cadde bir anda gaz bulutu altında kaldı. Çevredeki esnaf ve yoldan geçenlerin de gazdan etkilendiği görüldü. Bazı göstericiler caddeye barikat kurarak ateşe verdi. Polis grubu dağıtırken, barikatlardaki ateşler de TOMA'dan sıkılan tazyikli suyla söndürüldü.Olaylar sırasında, cadde üzerindeki apartmanların pencerelerine çıkan vatandaşlar da tencere-tava çalarak eylemcilere destek verdi. Polisin kovaladığı göstericiler ara sokaklara kaçarak dağıldı. Ancak bir süre sonra Ergenekon Caddesi üzerinde toplanmalar başladı.KADIKÖYKadıköy Altıyol'daki Boğa Heykeli önünde toplanan yaklaşık bin kişilik kalabalık, sloganlar atarak Berkin Elvan'ın ölümünü protesto etti.Protestocular arasından bir grup ise Söğütlüçeşme Caddesi üzerinden Ak Parti Kadıköy İlçe Merkezi'ne doğru yürüyüşe geçti. Ancak polis ekipleri göstericilere tazyikli su ve gaz bombasıyla müdahale etmeye başladı. Gruptan bazı kişiler de polise taş, şişe ve havaifişekle karşılık verdi. Bu sırada, çevredeki çok sayıda kişi gazdan etkilendi. Çatışmanın ortasında kalan gözleri görmeyen bir kişi ise, polisler tarafından olay yerinden uzaklaştırıldı.AVCILARAvcılar'da da Ak Parti'ye ait bir seçim aracı yakıldı. Polisin yoğun gazla müdahalede bulunduğu olaylarda bir kadının yaralandığı öne sürüldü. Avcılar'da polisin çok sayıda eylemciyi gözaltına aldığı belirtiliyor.ANKARAİstanbul'daki Gezi Parkı gösterileri sırasında yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Berkin Elvan için Ankara'da eylemler yapıldı. Kızılay Güvenpark'ta toplanan gruba polis gazlı sulu müdahale etti.Eylemciler ise havai fişeklerle polislere karşılık verdi. Eylemcilerin bir kısmı ara sokaklara kaçarken; bir kısmı ise yakındaki AVM ve işyerlerine sığındı. Müdahele sırasında gazdan etkilenenler de ambulansla hastaneye kaldırıldı.İZMİR269 gün sonra dün Sabah yaşamını yitiren 15 yaşındaki Berkin Elvan, İzmir'de yere bırakılan ekmeklerle anıldı.İzmir Konak Meydanı'nda ve Kıbrıs Şehitleri Caddesi girişinde protesto için oturan İzmir Liseli Meclisleri adlı grup eylemde Elvan'ın fotoğrafları ile yere bıraktıkları ekmekler dikkat çekti. Liseli öğrenciler ellerinde, 'Hüznünüzü isyana dönüştürün', 'Hocam düşünüyorum yok yazmayın', 'Berkin Elvan ölümsüzdür', 'Haziran'ın en güzel çocuğu' yazılı' dövizler taşıyıp sloganlar attı.KOCAELİKocaeli Üniversitesi'nde Berkin Elvan için düzenlenen eylemde çıkan arbede sonucu 3 kişi gözaltına alınırken, 4 polis memuru ise yaralandı.Kocaeli Üniversitesi Umuttepe Kampüsü'nde toplanan bir grup öğrenci, Gezi olayları sırasında yaralanan ve bugün hayatını kaybeden Berkin Elvan için eylem düzenledi. Rektörlük binası önünde toplanan öğrenciler, bina önünde barikat kuran güvenlik görevlileri ile tartıştı. Tartışma sonrası Rektörlük binasına girmek isteyen öğrencilere güvenlik görevlileri izin vermeyince arbede yaşandı. Güvenlik görevlilerine taş atan grup, olay yerine gelen çok sayıda Çevik Kuvvet ekibinin müdahalesiyle kampüs içine dağıldı.Polis, biber gazı ve tazyikli suyla müdahalede bulundu. Öğrenciler ise taş atarak karşılık verdi. Çıkan karışıklıkta 4 polis memuru yaralanırken, 3 öğrenci gözaltına alındı.TUNCELİTunceli'de Berkin Elvan için düzenlenen yürüyüşün ardından bir grup, polis araçlarına taş atınca, polis de tazyikli suyla müdahalede bulundu.Tunceli'de Berkin Elvan için düzenlenen yürüyüş nedeniyle bir araya gelen yüzlerce kişi Cumhuriyet Caddesi üzerindeki yürüyüşün ardından yolu trafiğe kapatarak, oturma eylemi yaptı. Eylemin ardından grupta bulunan yüzleri maskeli bazı şahısların Şehit Nahit Polis Karakolu önünde güvenlik önlemi alan polis araçlarına taş atması üzerine polis, tazyikli suyla göstericilere müdahalede bulundu. Polisin müdahalesiyle ara sokaklara kaçan göstericiler buradan da taş ve sopalarla polis araçlarına saldırdı.ADANABerkin Elvan için Adana'da araya gelen bir grup ile polis arasında arbede çıktı. Polis, tazyikli su ve gaz bombasıyla göstericileri dağıttı.Adana Atatürk Parkı'nda yaklaşık 500 kişilik bir grup, Berkin Elvan için bir araya geldi. Eylemciler Atatürk Caddesi'nden yürüyüşe geçerek Ak Parti Il Başkanlığı binasının olduğu bölgeye gitmek istedi. Ancak bu noktada göstericiler polisle karşı karşıya geldi. Polis, Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı (TOMA) ile tazyikli su sıkarak ve gaz bombası atarak gruba müdahale etti. Göstericilerin taş ve sopa dışında havai fişek de kullandıkları görüldü. Caddede ateş yakan eylemciler çevredeki çöp konteynerlerini devirdi.KAYSERİKayseri'de bazı siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, Gezi Parkı eylemleri sırasında ekmek almaya gittiği sırada başından biber gazı fişeğiyle vurulan Berkin Elvan için Ak Parti il binasına yürüdü. 'Hırsız var, katil var' sloganları ile yürüyen kalabalık, Ak Parti il binası önünde basın açıklaması yaptıktan sonra temsili olarak somun ekmeği bıraktı.Gezi Parkı eylemleri sırasında ekmek almaya gittiği sırada başından biber gazı fişeğiyle vurulan Berkin Elvan, 269 gün sonunda yaşam mücadelesini kaybetti. Berkin Elvan'ın ölümü nedeniyle Kayseri'de de tepki eylemi vardı. Sivas Caddesi'nde bir araya gelen sivil toplum ve siyasi parti temsilcileri daha sonra Ak Parti İl binasına doğru yürüyüşe geçti. Grup, 'Hırsız var, katil var', 'Berkin'in katili AKP'nin polisi', 'Hükümet istifa', 'Berkin Elvan burada Bilal nerede?', 'Anaların öfkesi katilleri boğacak' sloganları attı. Berkin Elvan'ın fotoğraflarının yer aldığı dövizleri taşıyan yaklaşık 2 bin kişi için Kayseri polisi de geniş güvenlik önemleri aldı. Kalabalığı Ak Parti İl Binası önünde TOMA ve çevik kuvvet ekipleri karşılayıp, grubun binaya yaklaşmasına engel oldu. Bu sırada kalabalık ıslıklarla durumu protesto etti.Daha sonra siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinden oluşan bir heyet Ak Parti İl Binası önünde basın açıklaması yaptı. KESK Şubeler Platformu adına açıklamayı yapan Büro Emekçileri Sendikası (BES) Kayseri Şube Başkanı Fatmagül Bayat, 'Bugün aramızdan ayrılan Berkin Elvan 269 gün boyunca hepimize sadece benim uyanmam yetmez. Bu ülkedeki adaletsizlikten, hukuksuzluktan beslenen faşizan sisteme karşı halkın yani hepimizin uyanması gerekir, mesajını vermiştir. Berkin'in ölümü uyuyanları sarsan, bir deprem karanlığını aydınlatan ışık olacaktır. Berkin'in 269 günlük yaşam mücadelesini ile verdiği bu mesajının gereğini yerine getirmek boynumuzun borcudur.' dedi. Kalabalık daha sonra olaysız şekilde dağıldı.TEKİRDAĞTekirdağ'da lise öğrencilerinin yaşamını yitiren 15 yaşındaki Berkin Elvan için düzenlediği yürüyüş polis ekiplerince engellendi. Yürüyüşten vazgeçerek basın açıklaması yapan liseliler daha sonra dağıldı.Tekirdağ'da yaklaşık 200 lise öğrencisi ellerinde döviz ve afişlerle Tuğlalı Park'ta toplandı. Gezi Parkı eylemleri sırasında gaz fişeğiyle yaralanan ve 269 gün yoğum bakımda tedavi gördükten sonra hayatını kaybeden 15 yaşındaki Berkin Elvan için Ak Parti binasına yürümek istedi. Hükümet Caddesi üzerinde kaldırımdan yürüyen öğrencileri polis ekipleri durdurarak yürümelerine izin vermedi. Bunun üzerine parka geri dönen liseliler burada basın açıklaması yaptıktan sonra dağıldı.DÜZCEDüzce'nin Akçakoca İlçesi'nde üniversite öğrencileri Berkin Elvan'ın ölümünün üzüntüsünü yaşarken, ellerindeki ekmeklerle protestoda bulundu.Düzce Üniversitesi öğrencisi yaklaşık 50 kişi, Akçakoca Merkez Camii'nin karşısında bulunan alanda toplanarak protestoda bulundu. Gezi eylemleri sırasında ekmek almaya giderken başına isabet eden gaz kapsülü ile yaralanan Berkin Elvan'ın tedavi gördüğü hastanede ölmesinin üzüntüsünü yaşayan öğrenciler, ellerinde ekmekler ve 'Hiçbir ekmek bu kadar pahalı olmamıştı', 'Eylemci olmanıza gerek yok, ekmek almakta yeter', 'Katiller halka hesap verecek', 'Çocuklar ile cellatlar aynı evrende yaşamamalı, ya cellatlar ölmeli, ya çocuklar hiç doğmamalı', 'Katiller halka hesap verecek' yazılı dövizler taşıdı. Öğrenciler, 'Gün gelecek devran dönecek, katiller halka hesap verecek', 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' sloganları atarken, öğrencilerden Mert Erkin yaptığı konuşmada, 'Berkin Elvan'ın yaşamını yitirmesinin en büyük sorumlusu 'Emri ben verdim' diyenlerdir. Bu ülkede ölmek için eylemci olmaya gerek yoktur, zaten ekmek almaya gitmeniz yeterli olacaktır. Gençlik olarak onu öldürenlere inat Berkin'imizi yaşatacağız. Silivri zindanlarını yıktığımız gibi, tertiplerini bozduğumuz gibi Berkin'in de, devrim şehitlerinin de hesabını soracağız' dedi. Gençler basın açıklamasının ardından dağıldı.BALIKESİRBalıkesir'de Demokrasi ve Emek Platformu (BALDEP), Gezi Parkı olayları sırasında başına isabet eden gaz fişeğiyle ağır yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede dün Sabah hayatını kaybeden Berkin Elvan için yürüyüş düzenledi.BALDEP üyesi kalabalık bir grup akşam saatlerinde Yeşilli Meydanı'nda toplanarak yağmur altında oturma eylemi yaptı. Gezi Parkı olayları sırasında başına isabet eden gaz fişeğiyle yaralanan ve 269 gündür SSK Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'de yoğun bakımda tedavi gören Berkin Elvan'ın ölümü Balıkesir'de protesto edildi. Önce oturma eylemi yapan grup sık sık hükümet ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde slogan attı. Üzerinde Berkin Elvan'ın resimleri ve çeşitli yazıların bulunduğu pankartlar taşıdı.Bir süre meydanda oturan grup daha sonra Mekik Sokak üzerinden slogan atarak Milli Kuvvetler Caddesi üzerinden Ali Hikmet Paşa Meydanı'na kadar yürüdü. Binlerce kişinin katıldığı yürüyüş esnasında sık sık 'Berkin Elvan ölümsüzdür', 'Hükümet istifa', 'Katil Tayyip', 'Katil var' şeklinde slogan attı. Burada basın açıklaması yapan grup daha sonra olaysız bir şekilde dağıldı.DENİZLİDenizli'de Delikliçınar Meydanı'ndaki Denizli Belediyesi Hizmet Binası'nın yan cephesindeki Aile Sağlık Merkezi'nin terasına çıkan 4 kişi, 'Berkin'in hesabı sorulacak' yazılı afiş astı. Ardından da 'Berkin'in hesabı sorulacak', 'Katiller hesap verecek' sloganları atmaya başladı. Polis, kamuya ait binada eylem yapılamayacağını belirtip, sonlandırılmasını istedi. Ancak uyarılara aldırmayıp, slogan atmayı sürdüren 4 kişi, polisler tarafından yaka paça terastan indirildi. Gözaltına alınıp, zorla ekip otosuna bindirilen eylemciler, Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Polis, bu sırada gözaltılara tepki gösterin 2 kişiyi daha gözaltına aldı. Yaşananları şaşkınlıkla izleyen çevredekiler, polisin tutumunu eleştirdi. İsim vermek istemeyen vatandaşlar, 'Asıl gözaltına alınması gerekenleri almıyorsunuz, gençlerden ne istiyorsunuz?' diyerek, tepkilerini dile getirdi. Polisin meydandan ayrılmasının ardından, gerginlik sona erdi.ADIYAMANAdıyaman'da Berkin Elvan için protesto gösterisi düzenleyen öğrenciler protestolarını yağmurun şiddetini artırmasıyla sonlandırarak dağıldı.SİVASTürkiye Gençlik Birliği üyeleri, Gezi Parkı eylemleri sırasında yaralanan ve 269 gün sonra hayatını kaybeden Berkin Elvan için Sivas'ta toplandı.Kent meydanından toplanan grup açtıkları pankartlarla 'Berkin Elvan ölümsüzdür, Berkin Elvan onurumuz' sloganları atarak Gezi olaylarında yaralanan ve daha sonra hayatını kaybeden 15 yaşındaki Berkin Elvan'ın ölümünü protesto ettiler.Ekmek almaya giderken yaralanan Berkin Elvan'ı temsilen ekmek getiren grup daha sonra mum yaktı. Basın açıklamasının ardından grup olaysız bir şekilde dağıldı.ZONGULDAKZonguldak'ın Ereğli ilçesinde Gezi olaylarında ağır yaralanarak 269 gün kaldığı yoğun bakımda hayatını kaybeden Berkin Elvan için protesto yürüyüşü gerçekleştirildi. Ereğli Eğitim Fakültesi öğrencilerinin gerçekleştirdiği eyleme katılan Ülkü Ocakları üyeleri, Berkin Elvan için Fatiha okudu. Bazı protestocular alana ekmek bıraktı.Gezi olaylarında ağır yaralanması sonucu tedavi gördüğü Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 269 gün sonra hayatını kaybeden Berkin Elvan için Ereğli'de protesto eylemi gerçekleştirildi. Çeşitli bölgelerde toplanan Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Ereğli Eğitim Fakültesi ve Yüksekokul öğrencileri, Atatürk Anıtı önünde bir araya gelerek Berkin'in ölümüyle ilgili çeşitli sloganlar attı.  Eylem sırasında alana giren ve Ereğli Ülkü Ocaklarından geldikleri öğrenilen bir grup ile polis kısa süreli görüşme yaptı. Aynı sırada eyleme katılanlardan tepki gösterilmesi üzerine, ülkücü grup içinde yer alan Sertan Kuzu, eyleme destek amacıyla geldiklerini, Berkin için Fatiha okumak istediklerini söyledi. Bunun üzerine öğrencilere yanaşan grup, Fatiha okuduktan sonra alandan ayrıldı.Fakülte öğrencisi olduğu öğrenilen Yağmur Erkan, burada yaptığı konuşmada, Berkin Elvan'ın, Gezi Parkı eylemleri sırasında evine ekmek almaya gittiğini söyledi. Erken, Berkin'in Okmeydanı'ndan geçtiği sırada polisin attığı gaz fişeği ile başından yaralandığını hatırlatarak, 'Berkin Elvan bugün hayata gözlerini yumdu. 15 yaşında, 16 kilo olarak bizlere veda etti. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 269 gündür yaşam mücadelesi veren Berkin Elvan, 16 kiloya kadar düştü. Bizler çocukların oyun oynamasını istiyoruz, ölmesini değil. Çocuklar öldürülmemeli. Siyaseti unutun. Bizler vicdan azabımızı alıp buraya geldik. Bizler vicdanımızla buraya geldik. Hiçbir siyasi kuruluşun altında kalmadan, bağımsız bir biçimde burada, Berkin'i savunmaya geldik. Çocukları hatırlayın. Ekmek almaya giden çocukları. Onları bakkala göndermeyin. Bu ülke bakkala gidecek bir çocuğu bile öldürecek kadar zalimdir. Berkin Elvan ölmedi, ölmeyecektir.' dedi.Konuşmaların ardından Berkin için alkış tutuldu. Bu arada bazı öğrenciler beraberinde getirdikleri poşet içerisindeki ekmekleri alanın ortasına bıraktı. Polisin çevrede güvenlik oluşturduğu eylem bir süre daha atılan sloganların ardından olaysız sona erdi.TRABZONTrabzon Dayanışma Platformu çatısı altında toplanan sivil toplum örgütü temsilcilerinden oluşan yaklaşık 250 kişi, Atatürk Alanı'nda toplandı. Gösterinin başlangıcına CHP Trabzon Milletvekili Volkan Canalioğlu da katıldı. Uzunsokak'tan yürüyerek Merkez Postane önüne gelen grup, hükümet aleyhine sloganlar attı. Grup, 'Hoşçakal Güzel Çocuk', 'Onların çocukları çalıyor, bizim çocuklarımız ölüyor', 'Milyon dolarları bir günde eritemeyenler Berkin'i eritti', 'Berkin uyanamadı, uyan Türkiye', 'Berkin sana söz, alamadığın ekmeği Bilal'e yedirmeyeceğiz' yazılı pankartlar taşıdı. Merkez Postane önünde yapılan basın açıklamasını okuyan Muhammet İkinci şunları söyledi:'Bugün kara bir sabaha uyandık. Berkin Elvan kardeşimizi kaybettik. Acımız sonsuz ve tarifsizdir. İktidarın faşizan baskılarının giderek yoğunlaşması, yaşam alanlarına müdühaleyi, tahammülsüzlüğü, kin ve nefreti slogan haline getirmesi sonucu patlak veren Gezi direnişinde yitirdiğimiz canlarımıza Berkin Elvan kardeşimiz de eklendi. Onların çocukları çalıyor, bizim çocuklarımız ekmek almaya giderken öldürülüyor. Onlar için kefen siyaset yapma aracı, bizim için hayatın çıplak yüzü. 14 yaşında vurulan bir çocuğu 15 yaşında toprağa veriyoruz. O 269 gün yoğun bakımda direndi. Berkin Elvan, Haziran direnişimizde yitirdiğimiz sekizinci canımız oldu. Onu vuranlar bulunamadı çünkü Berkin Elvan milyonları çalan iktidar partisi üyelerinin değil, emekçi çocuğuydu. Berkin Elvan'ı vuranları gizliyorlar çünkü AKP iktidarı için polisin çocukları vurması destan, hırsızları yakalaması darbe girişimidir. Berkin bugün onun arkasından derslerini boykot eden kardeşleriyle sokakları dolduran yüz binlerle ve onun acısını yüreğinin en derinlerinde hisseden milyonlarla sonsuz bir geleceği yürümeye devam edecektir.'  Yürüyüşün ardından dağılan grup Ak Parti seçim bürosunun önünden geçerken camlara vurup slogan atınca tartışma çıktı. Seçim bürosundan çıkan Ak Partililerle gruptaki CHP'liler kısa süre tartıştı, ancak gerginlik çevredekiler tarafından büyümeden önlendi.SAMSUNBerkin Elvan için Öğretmenevinde toplanan bir grup, İstiklal Caddesi'nden yürüyüşe geçti. Sloganlar atan grup, Ak Parti belediye başkan adaylarının seçim bürolarına ve reklam panolarına zarar verdi.Lise Caddesi'ni takip eden grup, Cumhuriyet Meydanı'ndan Ak Parti Samsun İl Başkanlığına yürümek istedi. Grup, çevik kuvvet ekipleri, TOMA ve panzerlerin kapattığı yoldan ilerlemek istedi. Polisin dağılın uyarısına uymayan, taş, pet şişe ve sopalarla saldıran gruba müdahale edildi.Çıkan olaylarda 20 kişi gözaltına alındı. Gruptakiler daha sonra ara sokaklara ve caddelere girerek dağıldı.KONYAKültürpark'ta bir araya gelen grup, 'Berkin Elvan ölümsüzdür' sloganları eşliğinde oturma eylemi yaptı. Burada bir süre, hükümet ve polis aleyhine sloganlar atan gruptakiler Gedavet Parkı'na doğru yürüyüşe geçti.Grubun Gedavet Parkı'na gidişi sırasında trafik bir süre aksadı. Burada bir süre sloganlar atan gruptakiler daha sonra dağıldı.ÇANAKKALEİskele Meydanı'nda sivil toplum kuruluşlarının üyeleriyle öğrencilerden oluşan kalabalık basın açıklaması yaptı.Daha sonra yürüyüşe geçen yaklaşık 3 bin kişi, İnönü Caddesi'ndeki Ak Parti seçim koordinasyon merkezine geldi. 'Katil Polis', 'Polis Simit Sat Onurlu Yaşa' ve 'Hükümet İstifa' sloganları atan grup, bir polis aracını sprey boya ile boyadı, seçim koordinasyon merkezine yumurta ve tuvalet kağıdı attı.Grup daha sonra aynı cadde üzerindeki emniyet müdürlüğünün binasının duvarlarına sprey boya ile yazılar yazdı. Buradan Ak Parti İl Başkanlığı binasına gelen gruptakiler slogan atarak İskele Meydanı'nı geçiçi bir süre trafiğe kapadı.Geniş güvenlik önlemlerinin alındığı yürüyüşe CHP Çanakkale milletvekilleri Ali Sarıbaş ve Serdar Soydan ile Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan destek verdi.ESKİŞEHİRBerkin Elvan için protesto yapan ve yolu trafiğe kapatan gruba, polis müdahale etti.Yenibağlar Mahallesi Üniversite Caddesi'nde toplanan grup, yürüyerek Kurtuluş Mahallesi Yunusemre Caddesi'ne geldi. Bu sırada polis, gruba dağılmaları yönünde uyarı bulundu.Dağılmayan grup, yolda barikat kurup, polise taşlı, şişeli ve havai fişekli saldırıda bulundu. Bunun üzerine polis, tazyikli su ve biber gazıyla müdahalede bulundu. Göstericiler ara sokaklara dağıldı.AYDIN269 gün sonra hayatını kaybeden Berkin Elvan Aydın’da da anıldı.Sevgi yolunda bir araya gelen grup, slogan atarak Adnan Menderes Bulvarı boyunca ellerinde meşale, pankart ve döviz ile slogan atarak yürüyüş yaptı. Yürüyüş sırasında bazı apartmanlarda vatandaşlar, gruba ışıklarını söndürerek bazıları da tencere çalarak destek verdi. Berkin Elvan için düzenlenen yürüyüş, Kent Meydanı’nda son buldu.Polisin geniş güvenlik önlemi aldığı protesto yürüyüşüne katılanlar hükümet aleyhine slogan attılar. Ak Parti Aydın il binası önünden geçerken yuh çeken grup, basın açıklamasının ardından olaysız şekilde dağıldı.GAZİANTEPGaziantep'te, Gezi olayları sırasında hayatını kaybeden 15 yaşındaki Berkin Elvan'ın ölümünü yaklaşık bin kişilik kalabalık tarafından protesto edildi. Gruptakui bazı kişilerin Ak Parti seçim bürosuna saldırmak istemesi üzerine müdaha eden polisle aralarında kısa süreli arbede yaşandı. .Gezi Parkı olayları sırasında başından yaralanan Berkin Elvan'ın 269 gün süren tedavi sonrası yaşamını yitirmesinin ardından Gaziantep Üniversitesi önünde toplanan yaklaşık bin kişilik kalabalık, sloganlar eşliğinde yürüyüşe geçti. '14 yaşında direnen, 15'inde bir kahraman olan çocuklarız', 'Ben lafa değil, cinayete bakarım', 'Berkin Elvan, kokar artık bütün ekmekler' yazılı pankartları taşıyan gruptakiler, sık sık 'Berkin'in katili AKP'nin polisi', 'Faşizme karşı omuz omuza' ve 'Berkin Elvan onurumuzdur' sloganları attı.Yürüyüşe katılan kalabalıktaki bazı kişiler, Karataş Mahallesi'ndeki Ak Parti seçim bürosuna saldırmak istedi. Seçim bürosundaki bayrak ve afişleri indirmek isteyen kişiler ile polis arasında kısa süreli arbede yaşandı. Arbedenin ardından bölgeye çevik kuvvet ekipleri takviye olarak gönderildi. Takviye kuvvetler, yürüyüş güzergahındaki siyasi partilerin seçim büroları önünde önlem aldı. Yaklaşık 2 kilometre yürüyüş yapan grup, tekrar Gaziantep Üniversitesi önünde gelip, olaysız şekilde dağıldı.MERSİNBerkin Evlan'ın ölümünü protesto etmek için saat 19.00 sıralarında ellerinde dövizlerle Forum Alışveriş ve Yaşam Merkezi önünde toplanan yaklaşık 2 bin kişi daha sonra Ak Parti Yenişehir İlçe binasına doğru yürüyüşe başladı. Gazi Mustafa Kemal Bulvarı'nı takiben Tulumba köprüsü kesimine ulaşan eylemci grubun önü parti binasına yaklaşık 150 metre kala Çevik Kuvvet polisi, panzer ve TOMA'lar tarafından kesildi. Grup burada Ak Parti binasına yürümekte ısrar edince polis araçlarından eylemin kanunsuz olduğu ve dağılmaları yönünde sürekli uyarı anonsları yapıldı. Ancak grubun içinden polislerin üzerine taş, yumurta ve havai fişeklerin atılması ve güvenlik güçlerinin de karşılık vermesiyle ortalık birden savaş alanına döndü. Eylemcilerle polisler arasında yaşanan kovalamacalar sonunda çok sayıda eylemci gözaltına alınırken, grubun parti binasına ulaşmaması için olay yerine takviye olarak gönderilen çok sayıda polis çevrede güvenlik önlemleri aldı.Polisin müdahalesiyle gruptakiler ara sokaklara kaçmaya başlarken, atılan taşlar nedeniyle de 2 polisin yaralandığı ve götürüldükleri Mersin Devlet Hastanesi'ne tedavi altına alındığı belirtildi. Halk Bankası ile Ak Parti'nin tüm seçim bürolarında polis yoğun güvenlik önlemi aldı.MUĞLABerkin Elvan için Muğla’da da protesto gösterisi düzenlendi.Sınırsızlık Meydanı'nda akşam saatlerinde bir araya gelen binlerce üniversite öğrencisi, çeşitli sloganlar attı. Daha sonra Cumhuriyet Meydanı'ndan hareket geçen kalabalık grup, Recai Güreli, Baki Ünlü, Hasan Ercan, Hasan Ali Yücel ve Cumhuriyet caddelerinde yürüyerek, 'Katil Erdoğan', 'Hükümet istifa', 'Muğla uyuma katillerden hesap sor', 'Katil polis hesap verecek' şeklinde sloganlar attı. Ardından Sınırsızlık Meydanı'na tekrar gelen grup, burada da sloganlar atmaya devam etti. Emniyet güçlerinin, Ak Parti Il Başkanlığı ve Ak Parti seçim bürolarında geniş güvenlik önlemleri aldığı gözlendi.UŞAKBelediye Meydanı'nda toplanan CHP, ÖDP, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), Eğitim-Sen ve Uşak Barosu üyelerinden oluşan yaklaşık bin kişilik grup, ellerinde Türk Bayrağı, dövizler ve ekmeklerle Cumhuriyet Meydanı'ndaki Atatürk Anıtı'na yürüdü. Polis ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde sloganlar atarak ilerleyen grup, Atatürk Anıtı önünde durmayıp, Atapark'a yöneldi. İsmetpaşa Caddesi ve Orhan Dengiz Bulvarı grubun yürüyüşü nedeniyle trafiğe kapandı. Orhan Dengiz Bulvarı'nda gruptan bazı kişiler, elektrik direklerine bağlı olan Ak Parti bayraklarını kopardı.Grup adına Atapark'ta basın açıklaması yapan Eğitim Sen Uşak Şube Başkanı Burak Yavaş, 'Polisin attığı gaz bombası fişeğinin başına isabet etmesiyle ağır yaralanan Berkin Elvan, adına yakışır bir mücadele örneği sergiledi. Ülkenin her yanından yükselen 'Uyan Berkin' çığlığına 269 gün süren mücadelesi ile cevap vermeye çalışan küçük bedeni bu yorgunluğa daha fazla dayanamadı. Berkin Elvan, 269 gün boyunca hepimize 'Sadece benim uyanmam yetmez. Bu ülkedeki adaletsizlikten, hukuksuzluktan beslenen faşizan sisteme karşı halkın, hepimizin uyanması gerekir' mesajını vermiştir. Berkin'in yaşam mücadelesi ile verdiği bu mesajın gereğini yerine getirmek boynumuzun borcudur' dedi.Grup, basın açıklamasının ardından olaysız dağıldı.ANTALYAAntalya'da akşam saatlerinde Berkin Elvan için toplanan grupla polis arasında gerginlik yaşandı. Polisin TOMA ve biber gazıyla müdahale ettiği gruptakilerden bazıları ise polise havai fişek attı.Gezi Parkı eylemleri sırasında ekmek almaya giderken kafasına isabet eden biber gazı kapsülü nedeniyle 269 gün komada kaldıktan sonra Sabah saatlerinde hayatını kaybeden Berkin Elvan için öğle saatlerinde Akdeniz Üniversitesi'nde başlayan eylem, akşam saatlerinde Kazım Özalp Caddesi, ardından Cumhuriyet Meydanı'nda devam etti. Kapalı Yol girişinde toplanan yüzlerce kişi 'Berkin Elvan Ölümsüzdür' pankartları ve Berkin Elvan fotoğraflarıyla yürüdü. Cumhuriyet Meydanı'na doğru yapılan yürüyüş sırasında polisin yakın bölgelerde barikat kurduğunu gören grup, duruma tepki gösterdi.Sonrasında gruptan bazıları polise taş attı, bazıları da çevredeki dükkanlardan eline geçirdiği masa ve sandalyeleri fırlattı.Biber gazı kullanarak grubu dağıtmaya çalışan polis geri çekilmek zorunda kaldı. Grup daha sonra yürüyüşüne devam etti. Atılan taşlardan dolayı iki polisin hafif şekilde yaralandığı belirtildi. Gruptakilerden bazıları ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın fotoğraflarının bulunduğu billboardları karaladı, afişlerin üzerine 'Hırsız var', 'Katil var' diye yazdı.Cumhuriyet Meydanı'nda toplanan grup, burada eylemini sürdürdü. Hükümet ve polis aleyhine slogan atan gruba bir süre sonra polis müdahale etti. Gruptakilerden bazıları polise havai fişek attı. Polis ise TOMA'lar ve biber gazıyla gruba müdahale etti.BURDURBurdur'da bir grup, Berkin Elvan için oturma eylemi yaptı.Gezi olaylarında yaralanan ve bugün Sabah saatlerinde hayatını kaybeden Berkin Elvan'ın fotoğrafının bulunduğu afişe karanfiller koyan öğrenciler, Cumhuriyet Parkı girişinde oturma eylemi yaptı. Öğrenciler kaval eşliğinde ağıt yaktı. Fikir Kulübü Federasyonu öğrencileri tarafından düzenlenen oturma eyleminde CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı İrfan İnanç Yıldız da destek verdi. Oturma eyleminin devam ettiği öğrenildi.BİLECİKİstanbul'daki Gezi Parkı gösterileri sırasında yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Berkin Elvan için Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi öğrencileri eylem yaptı.Akşam saatlerinde Bilecik Şehitler Parkı önünde toplanan Bilecik Üniversitesi öğrencileri sağanak yağışın altında mum yakıp yerde oturan öğrenciler birçok pankart açtı.Bilecik Üniversitesi Şeyh Edebali Üniversitesi öğrencilerinden olan İslam Ergül, yaptığı konuşmasında ekmek almaya giderken polis gaz fişeği ile başından vurulan Berkin Elvan için toplandıklarını belirtti.Ergül, konuşmasının ardından gezi eylemleri sırasında ölen Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Mehmet Ayvalıtaş, Medeni Yıldırım, Abdullah Cömert ve Ethem Sarısülük'ün isimleri söylenerek, öğrenciler 'Burada' diye bağırdılar. Bazı öğrenciler göz yaşlarını tutamadılar.Öğrenciler eylemlerinden sonra Berkin Elvan'ın fotoğrafını çiçeklerin arasına koyarak, fotoğrafın yanına mum diktiler ve olaysız bir şekilde dağıldılar.AFYONKARAHİSARAfyonkarahisar'da bir grup, Gezi Parkı olaylarında yaralanan ve bugün hayatını kaybeden Berkin Elvan için eylem yaptı.Türkiye Liseliler Birliği (TLB) Afyonkarahisar Temsilciliği üyeleri, Merkez PTT binası önünde toplandı. Grup adına basın açıklamasını okuyan Zeren Alatepe, 269 günlük yaşam mücadelesini kaybeden Berkin Elvan'ın, acısının çok büyük olduğunu, Berkin Elvan'ı ölüme mahkum edenlerden hesabının sorulması gerektiğini söyledi. Alatepe, ayrıca Berkin Elvan'ın ölümünü protesto için bir süre derslere girmeyeceklerini de kaydetti. Grup açıklamanın ardından olaysız bir şekilde dağıldı.haberler.com
"Erdoğan ve Öcalan Yüz Yüze Görüştü, Anlaştı"
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Oslo görüşmelerine Abdullah Öcalan ve Başbakan Erdoğan'ın da katıldığını ima etti. Terörist başı Öcalan’la Başbakan Erdoğan'ın 'KCK Paralel Devlet' oluşturulmasında Kuzey Kürdistan’ın inşa edilmesinde ve Türkiye’de bir Kürdistan coğrafyası oluşturulmasında anlaşmaya vardığını iddia eden Vural, 'Bu anlaşma muhtemelen yüz yüze bir görüşme neticesinde olduğuna ilişkin bende bir kanaat güçlüdür.' dedi. Seçim gezileri kapsamında Antalya'ya gelen Oktay Vural, parti binasında düzenlediği basın toplantısında ülke gündemiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Vural, son günlerde sosyal medyada dolaşan 'Oslo görüşmelerine Başbakan Erdoğan ve Abdullah Öcalan da katıldı' iddialarını değerlendirdi. Kendisinin bir ay önce 'Oslo’da Öcalan’ın fotoğrafının yer aldığı bir şey var mıdır?' diye sorduğunu hatırlatan Vural, 'Yine soruyorum. Ben yadırganacak bir şey de görmüyorum. Çünkü ruh ikizi Erdoğan ve Öcalan beraber yürüyorlar, iki tarafı var. Erdoğan 'Beraber yürüdük biz bu yollarda' demişti. 'Beraber ıslandık' demişti vatandaşa. Ustalık döneminde gördük ki beraber yürüttüklerini ve beraber böldükleriyle devam ediyor. İşte beraber yürüttükleri hayırsever Reza, beraber böldükleri de Öcalan. Böyle bakıldığı zaman Abdullah Öcalan’ın doğrudan doğruya Erdoğan tarafından muhatap alındığı gayet açık ve nettir.' şeklinde konuştu. 'HARİTA ÜZERİNDE ANLAŞTIKLARINI BİLİYORUZ' Milliyet gazetesi sahibi Erdoğan Demirören’in İmralı tutanaklarının yayınlanmasından dolayı Başbakan Erdoğan tarafından azarlandığını ifade eden Vural, Öcalan'ın Erdoğan’ın koruma ve kollaması altında olduğunu kaydetti. Oslo'daki müzakereler sırasında Başbakan’ın Öcalan’la irtibata geçmesinin yadırganacak bir husus olmadığını belirten Vural, sözlerine şöyle devam etti 'Bunun böyle olabileceğini düşünen genel başkanımız 'Televizyon verildiğinde acaba görüntülü telefon var mıdır?' Acaba Öcalan İmralı'da mı? diye sormuştu. Demek ki bu soruların bir hikmeti vardır. Dolayısıyla bu millet Öcalan’ı muhatap alan, Öcalan’ı koruyan ve kollayan zihniyetin ne yaptığını bilme hakkıdır. Bu resimlere ne diyecek doğrusu merak ediyorum. Biz de bekliyoruz. Ama görünen köy kılavuz istemez. Başbakan Erdoğan yol arkadaşı Öcalan olduğu gayet açık ve net ortadadır. Böyle bir fotoğraf olduğunu biliyoruz. Fotoğrafın ötesinde bir harita üzerinde anlaştıklarını biliyoruz. Bu haritayı da meşrulaştırmak için adım atacaklarını söylüyorlar.' 'ÖCALAN İLE ERDOĞAN KUZEY KÜRDİSTAN İNŞASINDA ANLAŞTI' Başbakan'ın miting meydanlarında 'Çözüm süreci devam edecektir' dediğini hatırlatan Vural, şu soruları sordu: 'Nereye kadar? Ne vaat ettin ve vereceksin? Kimi sen kontrol etmek istiyorsun? Bu süreçten sonra devam edilecek dediği şey 30 Mart’tan sonra Doğu ve Güneydoğu'da özerklik ve federasyondur. Siyasal çözümün hedefi budur. 'Çözüm devam edecek' diyen Erdoğan, devam ettireceğin başka ne kaldı?' AKP’ye oy verenlerin bu soruları sorması gerektiğini ifade eden Vural, 'Türkiye’yi nereye götüreceksin? Sonucunu söyle. Tablo bellidir ki Öcalan’la Erdoğan 'KCK Paralel Devlet' oluşturulmasında Kuzey Kürdistan’ın inşa edilmesinde, Türkiye’de bir Kürdistan coğrafyası oluşturmakta bir anlaşmaya varmışlardır. Bu anlaşma muhtemelen yüz yüze bir görüşme neticesinde olduğuna ilişkin bende bir kanaat güçlüdür.' iddiasında bulundu. 'AKP, BALYOZ VE ERGENEKON SÜRECİNİ YÖNLENDİRDİ' Okta Vural, Balyoz davasında hüküm giyen milletvekilleri Engin Alan'ın tahliye edilmemesini ise 'Maalesef bir tahliye söz konusu değil. Zaten yargı karman çorman, mahkemeler birbiriyle girmiş. Adalet bakanı ne yaptığını bilmiyor.' şeklinde değerlendirdi. Vural, AK Parti’nin Balyoz ve Ergenekon süreçlerini yönlendirdiğini, bunun tarihin karanlığında kalmayacağını ifade etti. 'Raflarda indirilen planların hangi amaçlar için kullanıldığını hangi amaçlar için yönlendirildiğini bütün milletimiz idrak etmelidir.' diyen Vural, şunları ifade etti: 'Bundan önce Balyoz ve Ergenekon ile ilgili iddiaları 'milli iradeye darbe vurmak istiyorlar. Biz demokrasinin yanındayız' diye milli iradeden yetki isteyenler, milli iradeyi çalmışlardır. HSYK ile ilgili 12 Eylül referandumunda da 'milletin yargısı yapacağız' diye yine milli iradeyi çalmışlardır, 'darbe tehditleri var' diyerek. Şimdi geldiğimiz bu noktalarda da rüşvet ve yolsuzluğun üstünü örtmek için de 'yargı darbesi var' diyerek yine kendilerini bu süreçten kurtarmak istiyorlar. Bu süreçlerin hangi siyasi hedeflerle yönlendirdiğini AKP’nin nasıl yönlendirdiği yaşla kurunun nasıl bir araya getirildiği bundan sonraki süreçte de takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum.' 'FETHİYE'DE DERİN AKP İŞ BAŞINDA' Muğla'nın Fethiye ilçesinde önceki gün yaşanan olaylarla ilgili olarak da Vural, 'Derin AKP iş başında.' yorumunu yaptı. 'Derin AKP ve AKP’yi kurtarmak için kaotik bir ortamın, başka tartışmaları gündeme getirmek istediğini' söyleyen Vural, 'Toplumun içerisinde bu karmaşaların oluşturulabilmesi için birileri maşa olarak kullanılıyor mu? Yönlendiriliyor mu?' sorusunu sordu. AK Parti'nin kendisi ile ilgili tartışmaları toplumdan uzaklaştırmak amacıyla toplumda bir çatışma ortamı oluşturulmak amacıyla 'cambaza bak' siyaseti uygulandığını kaydeden Vural, 'Provokasyonlar olabileceğini genel başkanımız çok önceden ifade etmiştir. Rahmetli Cengiz Ayyıldız’ın öldürülme sürecinden itibaren bakıldığında bu süreç içerisinde gerçekten AKP toplumda kendisinin tartışılması yerine başka olayların tartışılmasını gündeme getiriyor olabilir. Bu konuda endişemiz var. MHP olarak biz demokrasiyi sokakta değil sandıkta çalıştıracağız. Kaotik ortama girilmesi kabul edilecek bir durum değildir. Bu durumdan en fazla faydalanacak olanda sıkışmış, yorulmuş bitmiş Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’dir.' ifadelerini kullandı. 'BAŞBAKAN, İNSANLARI BİRBİRİNE KIRDIRMAK İSTİYOR' Erzurum'da veli ziyaretine giden iki öğretmenin AK Partili oldukları iddia edilen 5 kişi tarafından dövülmesi olayına da değine Oktay Vural, bunun Başbakan Erdoğan'ın toplumla kutuplaşma ve çatışmayı körüklemesinin sonucu olduğunu vurguladı. Başbakan'ın miting meydanlarında kin, nefret ve düşmanlık ürettiğini belirten Vural, şöyle devam etti: 'Çok tehlikeli bir oyundur. Toplumsal kutuplaşmayı hızlandırarak düşman üreterek kendisine oy vermiş insanları başkalarına düşman kılarak seçmen konsolidasyonu yapmak istiyor. Bunu Gezi Parkı ekseninde de uyguladı. Şimdi de uyguluyor. Bu bir toplumdan giderek uzaklaşan ve toplumsal desteği azalan Erdoğan’ın manipülasyonudur. Böylelikle kutuplaşma ve çatışma meydana getirip bu konuda düşman üreterek toplumu yönetme modellerinden biridir. Bunun hayrı yoktur. 'Türkiye’de iç düşman yok' diyen Erdoğan bugün kendisine iç düşman oluşturmakta ve insanları birbirine kırdırarak siyaset üretmektedir. Böyle bir olay, gerçekten toplumsal kutuplaşmanın hangi boyutlara kadar götürebileceğini, makam mevki ve ihtirasın birbirine düşman kılınarak bu boyuta gelmesi kabul edilebilir gibi değildir. Bu bakımdan Erdoğan, kin ve nefret kusmaktan ve milleti birbirine kırdırmaktan ve devleti çökertmekten vazgeçmelidir.' CİHAN
17. Senesinde Mirzabeyoğlu Davası
17 sene önce gözaltına alınan Salih Mirzabeyoğlu günler boyu süren sorgulamalarında işkenceye maruz kalmış daha sonrasında dönemin brifingli yargılamaları sonucu kendisine “idam” cezası verilmişti.  17 senedir kendisine yapılan işkencelere ve 15 senedir uygulanan “telegram-zihin kontrolü” işkencesine rağmen sürdürülmeye çalışılan özgürlük mücadelesi son bir kaç yılda ilerleme kaydetse de hem Salih Mirzabeyooğlu’nun hemde kendisi gibi dönemin brifingli yargılamaları sonucu içeride tutulan tutsaklar hakkında herhangi bir gelişme kaydedilmemişti. Dünden bugüne Mirzabeyoğlu davası kronolojik olarak ne olmuştu bunu hatırlatabilmek için davanın seyrini Furkan Haber olarak ilginize sunuyoruz;
"Başbakan Mahkeme Kararıyla Dinlenemez"
Başbakan Erdoğan, bir ülkenin başbakanının, cumhurbaşkanının, genelkurmay başkanının mahkeme kararıyla dinlenemeyeceğini belirterek, 'Bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır' dedi.AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, mahkemelerin cumhurbaşkanı, başbakan ya da Genelkurmay başkanını dinleme kararı veremeyeceğini belirterek 'Bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır, adileşmişlerdir. Sen nasıl dinlersin bir başbakanı? Ondan sonra kalkıp bize İslami ahkam kesme, bunun merci neresi olursa olsun, böyle bir şeyi anlamak, anlatabilmek mümkün mü?' dedi. Erdoğan, Kanal 7 televizyonunda katıldığı 'İskele Sancak' programında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Bugün ilk olarak Manisa'da AK Parti'nin düzenlediği mitinge katıldığını ve orada bugüne kadarki siyasi hayatında, Manisa'da gördüğü en büyük katılıma şahit olduğunu belirten Erdoğan, o motivasyonla İzmir'e geldiklerini, burada da aynı coşku, heyecanı gördüklerini, özellikle de kadınların coşkusunun Manisa, İzmir ve tüm yurtta çok yüksek olduğunu söyledi. İzmir mitingine ilişkin emniyetin katılım rakamını 180 bin olarak belirttiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, Manisa ve İzmir'de mülki sınırlar içerisindeki tüm ilçelerin büyükşehir için oy kullanacağını, bunun da çok büyük bir yerel hizmet alanı oluşturacağını ve bu yüzden buralarda bir değişim, dönüşümün gerekli olduğunu vurguladı. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, 'Bu değişim, dönüşüm İzmir'in güzelliği için lazım, İzmir şu andaki verilen hizmete hakikaten layık değil, yanlış bir uygulama var. Belediyecilikte ne ararsanız İzmir'de bu yok, İzmir bunu hak etmiyor, İzmir'e yerel yönetim açısından çok büyük haksızlık var, bu haksızlığın başında da maalesef beceriksiz, başarısız bir CHP belediyeciliği var' değerlendirmesinde bulundu. CHP zihniyetinde bu takiye, yalan, iftira, fitne, fesat maalesef çok yaygın Başbakan Erdoğan, 'Projelerinizle İzmir'de hizmete talipsiniz ancak İzmirlinin yıllardır yaşam tarzlarına müdahale endişesinden söz edilir. 11 yıldır iktidardasınız kimin hangi yaşam tarzına müdahale ettiniz, neden bu algı oluşmuş' sorusuna da şöyle yanıt verdi: 'Bunu anlamak çok zor. CHP zihniyetinde bu takiye, yalan, iftira, fitne, fesat maalesef çok yaygın. Bunu söyleyenlerin acaba yaşam tarzlarından ne değişti? Giyim, kuşamları mı değişti, böyle bir dayatma mı oldu, bir yasal düzenleme mi yaptık, veyahut ne yeyip, ne içtiğine mi baktık, bu konuda müdahale mi ettik, ne var? Bugün miting yaptığımız yerde herkes orada istediği gibi içiyor, istediği gibi yiyor. Kimsenin kimseye müdahalesi söz konusu değil. Bu iftiraları ben İstanbul'da belediye başkanıyken de bana yaptılar, 'Otobüsleri ayıracak', 'Kadın-erkek ayrı olacak', 'Alkol vesaire yasaklayacak' dediler. Bizim Anayasa'nın gençliğin korunması, ailenin korunması gibi amir hükümleri vardır. Siz, burada devlete Anayasa'nın yüklediği bu yükü yerine getirirsiniz, o ayrı bir konu, ama bunu devlet olarak yaparsınız. Kalkıp da özel sektör böyle bir şey yapıyor, özel sektöre sadece oranın bütün sıhhi şartları uygun mudur, değil midir? Temizliğinden, bütün mutfaktaki temizliğine varıncaya kadar gerekli olan tedbirleri alırsınız, bunu aldıktan sonra mesele bitmiştir, yapılan iş de budur.' Olumsuzluğun zirvesi Başbakan Erdoğan, siyasi hayatında yaşadığı en zorlu dönemin ne olduğu sorusu üzerine, 'Bir: özellikle partimin kapatılmasına yönelik atılan adım gerçekten çok çok talihsiz bir adımdı. İki: partimiz kuruldu, seçimlere giriyoruz, orada da seçime giremeyişime yönelik bir tezgah, oyun vardı. Fakat en son gelinen nokta, yani paralel yapı olayı, bu kumpasta, tezgahta zirve diyebilirim, olumsuzluğun zirvesi' yanıtını verdi. Geçmişten bugüne iyi niyetle bakan kişilerin kurulan tezgahın, kumpasın içinde yer almasının daha büyük bir felaket olduğunu söleyen Erdoğan, şunları kaydetti: 'Biz, bu insanlara, bunların içinde ortak dostlarımız var, hep iyi niyetle baktık ama maalesef bu iyi niyet çok çok yanlışmış, çok ters tepti. Bunlara bu süreç içerisinde yaptığımız uyarıların, bir araya gelip yaptığımız ikazların haddi hesabı yok. Bir anda bunlar olmadı, uzun zamandır 'bakın şunlar şunlar oluyor, bunlar yakışmıyor, biz bazı şeylere şu anda tahammül ediyoruz, sabrediyoruz ama lütfen bu konularda hassasiyetiniz olsun'... Dershane meselesinin mazisi 1 sene, 2 sene değil, bu Hüseyin Bey'in Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde başlayan bir süreçtir. Bu sürecin başlamasında en önemli sebebi şudur: Ben Anadolu'ya gittiğim zaman, ben siyasetçiyim Ankara'da genel merkezde oturup siyaset yapan birisi değilim. Orada anneler, babalar şunu söylüyorlar: 'Başbakanım, biz madem ki dershaneye verecektik, bu okullar niye. Ben fakir, fukarayım, evde davarımı sattım, çocuğumu dershaneye gönderdim, üniversiteye yine giremedi.' Yaşananların sadece dershaneyle ilgisi bulunmadığını, dershanecilikte çok ciddi bir rant, rakam söz konusu olduğunu belirten Erdoğan, 'Bu rakamı terk etmek, böyle bir mamayı kaybetmek kolay bir iş değil, işin şeyi oradan başlıyor' dedi. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: 'Okullar var, anlatıldığı gibi 500 lira, bin lira öyle bir şey yok. Nerede! Bunun asgarisi bin 500, 2 bin liradan başlar, 20, 22 bin liraya kadar çıkar, böyle bir yapı. Bunların içinde kolejlerine, özel okullarına gidip özel okullardan sonra bu dershanelere gidenler var, bunlar da yaşandı. Bu bir defa ayrıca bir zannediyorum ciddi bir ters tepme oldu. Asıl bizi sıkıntıya düşüren, rahatsız eden şey şudur: Yasal veya yasal olmayan, bir ülkenin başbakanı nasıl dinlenir. Başbakanın dinlenmesinde mahkeme kararı diye bir şey olamaz, dinleyemezsin, mahkeme bununla ilgili karar veremez, cumhurbaşkanıyla ilgili veremez, Genelkurmayla ilgili veremez. Bunlar bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır, adileşmişlerdir. Sen nasıl dinlersin bir başbakanı? Ondan sonra kalkıp bize İslami ahkam kesme, bunun merci neresi olursa olsun, böyle bir şeyi anlamak, anlatabilmek mümkün mü? Benim uluslararası ilişkilerimi adeta izleyeceksin, dinleyeceksin, hatta hatta görüntüleyeceksin. Ben mesela enerji bakanımla görüşüyorum, görüşmemde devlet sırları var, uluslararası tahkime gidilecek bunları konuşuyoruz. Nereden konuşuyoruz? Güvenli hattan konuşuyoruz, yani kriptolu hattan konuşuyoruz. Bunlar kriptolu hattı, güvenli hattı bile dinleyecek kadar izanını, her şeyini kaybetmiş insanlar. Ne yapmışlar? Devletin kurumlarına yerleşmiş, oradan güya devletin üst kademelerine güvenli telefon, kriptolu telefon veriyor. Bunun bizim dinimizde, İslam'da, insanlıkta yeri var mı? Amerika-Almanya arasında bile bu sıkıntıya neden oldu, İngiltere'de yaşandı.' Erdoğan, gazeteci Turgay Güner'in 'Zannediyorum kriptolu telefonları rahatça konuşun kumpası için yapmışlar' sözleri üzerine de 'Onların düşüncesi öyle. Bizim bir sabit kriptolularımız var, bir de seyyarı var ama bunlar seyyarı da sabiti de hepsini dinler duruma gelmişler' dedi. 'Bir kısım yargıyı bunlar ele geçirdiler' Dinlemeler, izlemeler, siyasiler ve başka pek çok örgütsel faaliyetlerle ilgili bir yasal takibat sürecine gidilip gidilmediği ve bunun bir soruşturmaya dönüşüp dönüşmediğine ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, 'Bunların şu ana kadar en önemli attıkları adım, bir defa tabi yargı, bir kısım yargı, bütününü buna katamam, bir kısım yargıyı bunlar tabi ele geçirdiler. Bunun içinde savcısı var, hakimi var. Yargıtay'ın hakeza öyle, Danıştay'ın hakeza öyle' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, 'Orada kilitleniyor anlamında mı söylüyorsunuz?' şeklindeki soruya, şu yanıtı verdi: 'Tabii şimdi ilk derece mahkemede icabında mesela çok enteresandır, belli bir süre içerisinde bana yapılan birçok hakaretler var. Bu hakaretlerde ilk derece mahkeme lehime karar verirken, üst yani Yargıtay'da lehime karar veriyordu. Ama şu olaylardan sonra çok manidardır şimdi ilk derece mahkeme lehime karar veriyor, bakıyorsunuz Yargıtay bozuyor. Hakaret çok açık net hakaret. Ben birçok hukukçularla da konuyu görüşüyorum, 'Tartışılmaz' diyorlar. Öyle bitsin diyorum arkadaşlara, çünkü kendim şeye girmek istemiyorum yani özellikle diyelim ki Kılıçdaroğlu'yla ,Bahçeli'yle böyle bir atışmanın içerisine girmek istemiyorum. Adam bakıyorsun ölmüş annemle ilgili, çocuklarımla ilgili iftira üstüne iftiralar yapıyor. Şimdi bu konuda eğer bir aceleye bu işi getirecek olursak, buradan olumlu bir netice çıkamayabilir. Onun için de tabi burada bu kurumların yeniden bir elden geçirilmesi, dizaynı gerekiyor. Biz HSYK olayında niye bu adımı attık? HSYK olayında bile oradaki belli isimler 'Biz Başbakan'a bunun hesabını soracağız' diyor, düşünebiliyor musun? 'Başbakan'a bunun hesabını soracağız' diyor. Kim bu adam? Yargı mensubu. Sen bunu nasıl söylersin ya? Çünkü adamların belli yerlerde, belli zamanlarda içerisinde tabi bir araya gelişleri var, ama bilmiyorlar ki yani kendi kurdukları tuzağın üzerinde bir tuzak var, bu da Allah'ın tuzağıdır. Orada işte bir insaf sahibi olan, bakıyorsun geliyor ondan sonra böyle bir durumu anlatıyor size. Yani bu yargıdaki vesayetin yeni bir türü. Bununla karşı karşıya kalındı. Fakat bunlar tabii aşılmaz işler değil, bunları aşacağız, çünkü hep söylüyorum, bu devleti biz sokakta bulmadık. Ve şu anda millet de bizden ne istiyor 'Devletime sahip çık' diyor. İşte bugün ve şu ana kadar yaptığım bütün mitinglerde, eğer meydanlar böyle kilitlenmişse, böyle lebaleb doluyorsa bu coşku, bu heyecan varsa, bakın daha kelimeyi ortaya atıyorsun alan kaynıyor. Niye, işte bundan, görüyorlar bunu ve ister istemez tabi bunun hesabını verecekler. Tehditler şunlar bunlar benim için hepsi hikaye. Ben ta baştan beri söyledim, ben vatanım için, milletim için kefeni yola, yani giyerek çıkmış bir insanım. Benimle beraber bu işe soyunmuş arkadaşlarım, kardeşlerim var. Biz burada gereği neyse bunu yapacağız. Öyle kalk sen Pensilvanya'dan bu ülkeyi karıştır, kusura bakmasın buna müsaade edemeyiz. Neymiş sıfatı 'kainatın imamıymış'. Nerenin imamı olursan ol, bu ülkeyi karıştıramazsın.' 'Bu bir örgüt buna cemaat, memaat denmez' 'Bu tahkikatın içinde o da var mı' şeklindeki soru üzerine Başbakan Erdoğan, 'Ne demek canım tabii olacak. Daha ne oluyor ki herşey dökülüyor ortaya. İşte görüyorsunuz yanında yıllar yılı beraber olmuş arkadaşı, öğrencisi Latif Bey neler anlatıyor ya adamcağız. Anlattığı şeyleri görünce ürpermeyecek misin? 15 yıl onu takip ettirmiş. 'Hocam takip ettirdin mi beni?' diyor, 'Takip ettirdim' diyor. Niye, 'E ne yapıyorsun, ne ediyorsun bileceğim' diyor. Arkadaşlar böyle bir hocalık, böyle bir imamlık olabilir mi? Ben bir de imam hatip mezunuyum, bana hocalarım hiç böyle bir şey öğretmediler. Bir çete, bu bir örgüt buna cemaat, memaat denmez. Pırlanta gibi cemaatler var, bunlarla hiç alakası yok. Sonra o kadar enteresan bir şey ki bakıyorsun işte alufte. Yok bilmem işte bir siyasi böyle bir alufteyle şey olacakmış da bilmem neymiş de filan falan, 'hemen' diyor 'geceyarısı haber verdirdim' diyor, 'aman ha bu tuzağa düşmesin', şuna bak. Böyle bir şeye, tabi, sen bu işleri mi takip ediyorsun. Sen alim, ilim erbabı bir zat mısın, yoksa bu işleri takip eden bir istihbarat elemanı mısın? Anlaşılır bir şey değil. Herşey var' ifadelerini kullandı. Erdoğan, daha önceki açıklamalarında 'Hesap soracağız' şeklindeki ifadesi hatırlatılarak, bu ifadenin içini dolduracak somut suç üstü verilerin elde edilip edilmediğine ilişkin soru üzerine de şunları söyledi: 'Bu konuda zannediyorum şu cevabım herşeyi halleder, İstanbul Başsavcısının yaptığı açıklama manidardır. Bakın ne diyor, daha 3 binde filan olduğu zaman, hani sanatçısı, bilim adamı şusu, busu herkesin dinlenmesi olayı, gazetecisi vesairesi filan falan, 'Daha bir çok klasörlerin geleceği anlaşılıyor' diyor. Şimdi burası ilginç. Şu anda bir defa tabi emniyetle yargı arasında, tabi burada da yine ben emniyetteki tertemiz olan insanlar var onları tenzih ederim, yargıda da hakeza, bir defa burada paralel yapı her iki tarafta koordine olmuş vaziyette. O koordine olmuş haliyle birisi kalkıyor, paslaşarak, orayla da işi koordine ederek oradan gidiyor icabında dinlemeyi, arama emrini herşeyini alıyor ve aldıktan sonra emniyet hemen müdahalesini yapıyor. Bakın yukarıya üstüne haber vermeden ve utanmadan, sıkılmadan birileri diyor ki bakıyorsun televizyonda zaman zaman dinliyoruz onların kendi kanallarında da bana özet bilgiler geliyor, yani bunlarda utanma filan kalmadı. Bunlarda ar, mar, haya hiçbir şey yok. Diyor ki; 'Üstüne haber verecekmiş' diyor. 'Üstüne haber verdiği zaman üstü ona müsaade eder mi?' diyor. Lafa bak, ya bunun sorumlusu kim? Vali. Bunun sorumlusu kim? Emniyet müdürü. Altında böyle bir şey olacak, bundan haberi olmayacak. Olur mu, nasıl böyle bir şey olur? Yani eğer üstünün izin vermeyeceği veyahutta 'evet' demeyeceği bir şeyse, demekki burada bir suistimal var sen bu suistimali gördüğün için altta o anlaştığın paralel yapının emniyet tarafındaki ayağıyla bu işi hemen bir oldu bittiyle çözelim, apar topar sabah 5'te 6'da evinden alalım herkesi, hop götürüp içeri atalım. Ve tabi bunu yaparken de hemen bunun öncesinde ne yapıyorsun? Yine paralel medya var. Paralel medya ile de ayağı kuruyorsun, çok gizli, gizli kaydı olan evrakları da anında onlara servis ediyorsun. Arkadaşlar inanın bu kadar alçaklık, bu kadar adilik olmaz ya, olmaz. Düşünün bunların işadamı olduğunu düşünün şimdi birçoğu işadamları var ki bu işadamlarının içerisinde tanıdığımız insanlar var. Bu insanlar, bu kamuya teşhir edildiği zaman bu insanların onuru ne olacak. Bu insanların kredibilitesi ne olacak. Kalkıyor adam mesela orada bir tane arkadaşlardan yine, ben yine gururla söylüyorum mesela daha önce buna Cumhuriyet gazetesi takmıştı bir zamanlar. Yasin El Kadı'yla ilgili şimdi bunlar taktı ve bunu o kadar ileri gidiyorlar ki bu da terbiyesizliğin daniskası diyor ki 'El Kaide'ye destek veren, onun yardımcısı, finansörü olan' Allah cezanızı vermesin ya. Ben bu adamı tanımasam, bu insanı tanımasam ben de yutacağım.' 'El Kaide'ye de karşı olan ve Türkiye hayranı olan, bu ülkeye hayran olan bir insan' diyen Başbakan Erdoğan, Yasin El Kadı Türkiye'de yatırım yapmaya hazırlanırken söz konusu gelişmelerin yaşandığına işaret etti. 'El Kaide Türkiye'ye yerleşemedi, yerleşme gayretleri var' 'Bu El Kaide lafını çok duyduk, MİT tırlarında duyduk, sayın Yasin El Kadı da duyduk, İHH baskınlarında duyduk. El Kaide ile ilgili daha uluslararası, daha büyük ölçekli bir hazırlık olduğundan mı şüpheleniyorsunuz?' şeklinde bir soruya karşılık Erdoğan, şunları kaydetti: 'Biliyorsunuz, El Kaide Türkiye'ye yerleşemedi, yerleşme gayretleri var. Biz tabi buna karşı tedbirlerimizi alıyoruz. Bu konuda benimle ilgili El Kaide'nin yaptığı çok ciddi biliyorsunuz açıklamalar var, olumsuz açıklamalar var. Ama bunu da onlar bildiği halde, işlerine gelmiyor. Şimdi yani bu paralel yapı, bu Pensilvanya değil mi Marmara gemisiyle ilgili olumsuz, aleyhte açıklamalar yapan. Yani 'Bu hükümetin onlara müsaade etmemesi gerekirdi' diyor. Kılıçdaroğlu aynı şeyi söylemiyor muydu, 'Biz olsak etmezdik' diyor. Aynı paralele düşüyorlar. Aynı şekilde bakıyorsunuz yine Mısır olaylarında aynı yere düşüyorlar. Suriye olaylarında Pensilvanya'nın bir tane oradaki mazlum, mağdur insanlarla ilgili bir açıklamasını duydunuz mu? Gazetelerinin, yayın organlarının bir ciddi anlamda bir açıklaması var mı? Soruyorum. İşin içindesiniz, yok. Başka yere hizmet ediyorlar, hizmet farklı.' Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, 'Paralel yapı ne istiyorlar. 'Siz gelip geçicisiniz, devleti biz yönetelim mi' diyorlar' şeklindeki sorusu üzerine, 'Bir defa bunların, dikkat ederseniz, bu proje yaklaşık 35 yıllık proje. 35 yıldır çalışıyorlar. Şimdi Pensilvanya'daki zat, aslında emekli olmuş bir zat değil. İstifaen, Diyanetten ayrılmış ve ondan sonra da kendisine, zaten tahsil itibarıyla da ilkokul mezunu bir zat, yeşil pasaport uydurmuşlar, bu yeşil pasaportla 1999'da biliyorsunuz Amerika'ya kaçmış bir zat. Tabii oraya yerleşti' yanıtını verdi. 'Vatanını çok sever, milletini çok sever, vatanını da çok sevdiği için de 15 yıldır vatan hasretiyle yanıyor. Ben tabii hakkımızda dedikodular üretilmeye başlayınca, 'yani ben güya Türkiye'ye dönmesini istemiyormuşum. Bunları duyunca 2 yıl, 3 yıl önce bir çağrı yaptım. Olimpiyatlarda, yani dönün dedim' diyen Erdoğan, şöyle devam etti: 'Tabii o zaman, böyle bir yani bir tezgahların döndüğünden haberimiz yok. İşte samimi görüşüyoruz ya ve gidiyoruz bunların olimpiyatlarında konuşuyoruz, yurt dışında okullarına davet ediyorlar, gidiyoruz. Bakan arkadaşlarım gidiyor. Yani biz refere oluyoruz. Onların, o ülkelerin devlet başkanlarına, hükümet başkalarına refere olduk. Şimdi bütün bunlar oldu, bütün bunlar yaşandı ve tabii bizim o çağrımıza, o davetimize oradan tabii hep bakıyorsunuz böyle çok farklı, her tarafa gelebilecek şekilde cevaplar. Neymiş, 'bizim burada huzurlu bir yönetim, buna herhangi bir sıkıntı düşmesin diye, gelmeyi düşünmediği, onun için orada bir müddet daha kalmasının faydalı olacağı' gibi cevaplarla iş geçiştiriliyordu. Tabii bugüne kadar gelmedi, kaç oldu, 15 yıl oldu, gelmedi. Kolay kolay da gelmez.' Savaş Ay'ın bir programında, siyasetle ilgili sorusu üzerine verilen cevaba dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu: 'İşte Hazreti Cebrail gelse siyasi parti kursa ona da oy vermem, diyor. 'Kusura bakma derim', diyor. Bakın öyle bir benzetme ki hani teşbihte hata olmaz denir, orada bir yanlış anlaşılma vardır, asıl anlamı teşbih hata kabul etmez. Yani öyle bir teşbih yap ki burada hata olmasın ama sen şimdi kalkıp Hazreti Cebrail'in bir melek olarak işi bellidir, kalkıp gelecek siyasi parti kuracak, ee sen ona oy vermeyeceksin. Bir defa itikadi noktada bir sıkıntı meydana getirir.' Başbakan Erdoğan, '2010 referandumunda nasıl siyaset yaptılar' şeklindeki soruya da 'İşte orada yargıyla ilgili tezgah, yargıyla ilgili beklenti. O noktadaki hazırlıklardı ve o operasyonu da başarılı yaptılar' diye yanıt verdi. 'Bunları ben hiç kale almıyorum' Erdoğan, başka bir gazetecinin, '17 Aralık süreci sonrası, ana hedef sizsiniz. bu artık belli. Pek alışık olmadığımız, sizin de alışık olmadığınız türden yeni şeylerle karılaştık. Kriptolu telefonlarınızın dinlenmesi, yasa dışı kayıtlar, bütün bu 17 Aralık'tan bu yana 3 aylık süreç içerisinde sizi, şahsınızı özellikle hedef alan konularda siz ne düşünüyorsunuz? Bir yerde bir şey çıktığında tepkiniz ne olur. Bir de içiniz rahat mı? Bu anlamda müsterih misiniz, şahsınıza yöneltilen suçlamalar konusunda' sorusunu da şöyle yanıtladı: 'Bir defa bunları ben hiç kal almıyorum. Çünkü burası artık benim şahsımı filan tamamen aşmış bir şey. Burada ulusal güvenliğe tehdit var. Bu ulusal güvenliği tehdide karşı biz her türlü tedbiri alırız. Şahsımın burada feda olması gerekiyorsa ben zaten fedayıcan etmişim. Her zaman bir lafım var biliyorsunuz: Abdestinden şüphesi olmayanın namazından da şüphesi olmaz. Rahatım. Adam kalkıyor, Kılıçdaroğlu, ona gönderilen montajlarla şunlarla bunlarla konuşuyor. Ondan sonra yok bilmem şu kadar milyar dolar. Ya bunlar para saymayı da bilmiyor. Bir odanın içerisine sığmayacak kadar parayı götürüyorsunuz, nasıl götürüyorsunuz bunu. Bu kadar aklın, mantığın alamayacağı şeyler.' Başbakan Erdoğan, bütün bunlara karşı devletin bekası için atılması gereken adımları attıklarını vurgulayarak 'Zaten başladık ama seçim sonrası bu süreci hızlandırma zorunluluğumuz var ve bunu yapacağız ve Bu süreç içerisinde şimdi her şey meydana çıkmaya başladı' ifadesini kullandı. 'Lütfen aklınızı kiraya vermeyin' 'Eğer bir yerde CHP güçlüyse AK Parti'ye oy verme, CHP'ye oy ver. Eğer, MHP orada güçlü CHP değilse AK Parti'ye oy yok, MHP'ye oy verin' denildiğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti: 'Siirt'te mesela, Mardin'de oralarda da BDP'ye yani, daha da ileri gidiyor, 'Cebrail'e oy yok, CHP, MHP, BDP'ye oy var.' Şimdi Allah aşkına 'Kainatının imamının' içtihatlarını görüyorsunuz, fetvasını görüyorsunuz. Şimdi bu fetvaya inanlara sesleniyorum ben: Ah benim canım kardeşlerim, lütfen aklınızı kiraya vermeyin. İradenizi kiraya vermeyin.' 'Bizim inancımızda, kula kulluk yoktur' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle dedi: 'Faniye kulluk yoktur. Baki olan ise sadece Allah'tır. Allah'tan başka kimseye bizim kulluğumuz olamaz. Sen Pensilvanya'daki zatın kulu musun ya? O yanlış yapamaz mı? 'Efendim o söylediyse onda bir hikmet vardır.' Hikmet arayışını bırak, Allah'ın emrine bak, Resulünün sünnetine bak. Ama öyle uygulamalar var ki kişiyi ubudiyet noktasında sıkıntıya düşürür. Kulluk noktasında sıkıntıya düşürür.' 'Gerçek alimlere bir haksızlıktır' Erdoğan, bir televizyon dizisinde yayınlanan sahneyle ilgili eleştirilerini de dile getirirken, şöyle konuştu: 'İşte ne diyor, Miraçtan Peygamber Efendimiz iniyor, kamyonete bindiriliyor ve böylece arkasında işte salatüselamlar geliyor, birisi önüne yatıyor, bilmem ne yapıyor. Maalesef son katıldığım olimpiyatlarda yaptığı açıklamada, Peygamber Efendimiz'in orada olduğunu, söylüyor. Peygamber Efendimiz gelmiş, o folklorik gösterileri seyretmiş yani. Bu kadar enteresan şeyler. Bu tabii gerçek alimlere bir haksızlıktır. Bu hakikaten üzücüdür. Onun için çok saf temiz kardeşlerimizin ben hala olduğuna inanıyorum. Yani o evlerde, yurtlarda filan saf temiz çocukları aldatan, kandıran ablaları kastetmiyorum, onların da kendilerini çek etmeleri lazım. Onlara şahsımla ilgili beddua seansları yapıyorlar. Bakan arkadaşlarımla ilgili beddua seansları yapıyor. Bu beddualar bumerang gibi döner, kendilerine vurur. Bunu iyi düşünmeleri lazım.' 'Kayış attı' 'Şu ülkede ben çok açık net bir şey söylemem lazım. Düşünebiliyor musunuz, 28 Şubat'ta Pensilvanya'daki zatın başörtüsüyle ilgili vermiş olduğu fetva var, bir de daha önce ondan 15 20 sene önce yine vermiş olduğu fetva var. İkisi birbirine tamamıyla zıttır' ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti: 'Orada itikadi olduğunu söyler, öncekinde ve 'Kuran'ın ayetlerine terstir, açamaz, şudur budur' filan derken, 28 Şubat sürecinde açma noktasında bu defa açıklamalar yapıyor. Nerelerden nereye. Akşam başka sabah başka. Olur mu böyle şey. Şu beddua olayında da 5 ay önce ne söyledi, 5 ay sonra ne söyledi? Buyurun! Yani orada, densizlik, diyordu, 5 ay sonra meşru oldu. Niye? Kayış attı.' 'Ameliyatımdan bugüne her şey çok daha güzel gelişti' Erdoğan, 'İki yıl önce 6 Mart'ta paralel bir gazetenin manşetinde 'Başbakan Erdoğan'ın iki yıl ömrü kaldı' diye bir haber yayınlandı. İki yıl tamamlandı, siyaseten mi acaba iki yıl ömür biçilmişti' sorusu üzerine, 'Siyasi olamaz çünkü seçim yok. Şimdi başka türlü götürme noktasında haberleri aldık. Onları duyduk ettik' yanıtını verdi. Allah'ın verdiği ömrü bir an öne, bir an sona kimsenin erteleme veya gereğini yapma yetkisi olmadığını ifade eden Erdoğan, 'Onun için biz ya Hafız deriz, ona sığınırız. Tedbirlerimizi alırız, yolumuza öyle devam ederiz. Onlar varsın böyle devam etsin. Ya Şafi dedik, şifanın en büyük vereni O'dur. Ve elhamdülillah ameliyatımdan bugüne her şey çok daha güzel gelişti. Şu anda bu maratonu ilk günlerimiz aratmayacak kadar götürüyoruz. Siyaseten meydandayız. Biz 'Müslümanım' diyenden bir şeyi bekleriz, Müslüman o kimsedir ki elinden ve dilinden Müslümanlar emindir, salimdir. Şimdi bakıyorsunuz beddualar var. Müslüman, bırakın Müslümana beddua etmeyi diğer insanlara bile beddua edemez, onun nezaketi bunu gerektirir. Ama bunlar çığırından çıkmış vaziyette' diye konuştu. 4 eski bakanla ilgili fezlekeler Erdoğan, '17 Aralık operasyonunda ismi geçen 4 eski bakanla ilgili Meclis'e gelen fezlekeler konusundaki tutumunun' sorulması üzerine de 'Ayın 19'unda arkadaşlarımız orada bulunacaklar' bilgisini verdi. Aynı gün kendisinin mitingleri olduğunu, mitinglerde bulunacağını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: 'Arkadaşlarımıza gerekli çağrılar yapıldı, arkadaşlarımız orada bulunacaklar. Fakat dikkat edilirse şu ana kadar anamuhalefet partisi bir soruşturmaya yönelik adım atmadı. Sadece bu toplantının yapılmasını istiyor. Tamam da niye soruşturmaya yönelik bir adım atmıyorsun? Burada dert başka. Dert: 'Acaba son 10 güne girerken bazı bir şeyler yakalar da belgeler, bilgiler filan yakalar da bunu biz kamuoyunda paylaşabilir miyiz?' Bunlar hukuk mukuk da anlamazlar, bunlar daha siyaseti öğrenemediler, çok acemisi bu işin. İşte onun için Anayasa Mahkemesinden birkaç kez döndüler, veto yediler. Güya hukukçuları da var, bir işe de yaramıyorlar. Bu olayda da soruşturmaya yanaşmıyorlar. Şimdi de o gün toplantı yeter sayısını 184 bulabilecekler mi bilemiyorum. Komisyonda da çoğunluk bizde oluyor. Yani bizim o komisyona 9 üye verme hakkımız var, 4 tane CHP'nin, bir diğerlerinin. Bu şekilde oluşan bir komisyon var. Dolayısıyla bu komisyonda, eğer böyle bir şeyin kurulması söz konusu olursa ki o da zannediyorum ayın 19'undan sonraki bir dönemde böyle bir adım atılacak olursa o zaten nisan ayı içerisinde olabilecek bir şey. Ama böyle bir noktada bunlar böyle bir adımı şu ana kadar atmadılar. Bunlarda böyle bir cesaret yok. Burada çok farklı gelişmeler olabilir. Benim 4 milletvekili arkadaşım asla bu şeylerden çekinmek gibi bir dertleri yok.' Başbakan Erdoğan, 'dört eski bakanın yargılanmak isteyip istememesiyle' ilgili soru üzerine de şunları kaydetti: 'Ortada herhangi bir suç unsuru yoksa, suç sabit değilse niçin böyle bir şeyi istesin? Bunlar gazete haberleriyle, gazete kupürleriyle... Bunlar bizim partimizi de biliyorsunuz o şekilde kapatma yoluna gittiler. Ve biz ki yola çıkarken bir şey söyledik. Ne dedik? '3Y' dedik. Yolsuzlukla yasaklarla yoksullukla mücadele. Biz bu mücadeleyi vermemiş olsaydık Türkiye'nin milli geliri 230 milyar dolardan 820 milyar dolara çıkabilir miydi? Biz bu mücadeleyi başarılı bir şekilde verememiş olsaydık eğitimde cumhuriyet tarihinin yapmış olduğu derslik sayısının yarıdan fazlasını... 205 bin derslik biz yaptık. Yollara bakıyoruz, bölünmüş yollarda 79 senede bunların yaptığı bölünmüş yol 6 bin 100 kilometre, biz şurada 17 bin kilometre bölünmüş yol yapmışız. Yolsuzlukların olduğu bir ülke bunu yapabilir mi? 23,5 milyar dolar IMF'e olan borç MHP'nin borcu, o getirdi, CHP'nin yavrusu DSP ile birilikte. Bize bunu bıraktılar. Bunu biz ödedik, biz bitirdik. 'Milliyetçiyiz' diyenler 27.5 milyar dolar Merkez Bankamızın döviz rezervi vardı, şu anda 128 milyar dolar döviz rezervi var. Yolsuzlukların olduğu bir ülkede buraya gelebilir misiniz? Sağlıkta zaten devasa bir patlama var. Çok enteresan, bu olaylarda gelen bir nokta var. Üçüncü havalimanı ile ilgili olarak yapılan ihale 46 milyar dolar, oranın müteahhitlerini bile bunlar yemeye kalktı.' Erdoğan, üçüncü havalimanının yapımının neden engellenmek istendiğiyle ilgili bir soruya, 'Oradaki müteahhit firmalardan herhalde mama almadılar bunlar. Bunlar biliyorsunuz, paralel yargıyı da kullanmak suretiyle bazı şeyleri haraca bağlıyorlar. Neyle? Şantajlarla. Şimdi burada bunlar çok çok önemli. Aynı zamanda uluslararası bir casusluk da. Bir savaşa, Allah göstermesin, girecek olsak düşman nereyi vurur? Ya gelir havaalanlarını vurur, ya köprüleri vurur' diye cevap verdi. '17 Aralık'tan sonra Ergenekon davasına bakışınız değişti mi' sorusunu Erdoğan, '17 Aralık öncesinde zaten intikam timleri kurulmuş. Bir kısım yargı mensupları adeta intikal timi gibi hareket ediyor. Bunu yerel mahkemede de üst mahkemede de görüyorsunuz. 'Ben bunu burada ne kadar daha fazla yatırırsam, o kadar kardır' diyor. Böyle bir adalet olur mu? Ne kadar erken karar verilirse o kadar adil davranmış olursunuz. Bunların böyle bir derdi yok ki. 'Ne kadar fazla yatarsa ben bundan intikamımı o kadar almış olacağım', mantık bu' yanıtını verdi. 'Bazı medya gruplarının attıkları başlıklara dikkat edin' Erdoğan, '28 Şubat mahkemelerinin yargılamaları veya haksız kararlarıyla ilgili bir şey yapılması gerektiğine inanıyor musunuz' sorusu üzerine de bu konularla ilgili çalışmalar olduğunu belirtti. 28 Şubat ile ilgili yalnızca Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) muvazzaf veya emekli mensuplarının yargılanmasının doğru olduğuna inanmadığını, bunu daha önce de söylediğini dile getirdi. 'Bir kısım sermaye bir kısım medya, bunlar o dönemin çok ciddi şakşakçılarıydı' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Dolayısıyla bunlar neden dinlenmiyor da sadece TSK'nın mensupları dinleniyor çünkü o arada o işin içerisinde bizzat yer alanlar var. Sivil kanat. Bu konuyla ilgili bu süreç içerisinde sivil kanada da bu iş uzanabilir, yeni düzenlemelerle birlikte. O paralel yapıyla ilgili olarak, paralel yargı diyelim, yine tenzih ediyorum iyilerini, bu işin dışarıda pazarlamacıları, komisyoncuları var. Bu komisyoncularla beraber bu işler götürülüyor. Çok açık, net ortada. Bundan dolayı seçim kampanyasında bazı medya gruplarının mesajlarına, attıkları başlıklara dikkat edin. Bu başlıklara baktığınız zaman buralarla bağlantılı olan tiplerdir, bunun endişesini taşıyarak o başlıkları atıyor, ona göre köşelerini yazıyorlar. Bunların hepsi buradan kaynaklanıyor.' 'Paralel yapı ülkenin karışmasını istiyor' 'Çözüm süreci hangi aşamada ve paralel yapının buraya müdahalesi ne noktada' sorusuna karşılık da Erdoğan, TBMM tatile girmeden yeni Demokratikleşme Paketi'nin Genel Kuruldan geçtiğini, paketin sürece yönelik çok ciddi adımlar içerdiğini anımsattı. Özellikle bölgeyi rahatlatacak bir hava oluştuğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu: 'Bu 'paralel yapı' dediğimiz fenomen burayı da hedef alıyor. Çünkü onlar ülkenin karışmasını istiyorlar. Ülkeyi karıştırmaya muktedir olamayınca bundan rahatsız oluyorlar. Çünkü onlar da buradan nemalanıyordu. Ama şimdi ülke sükut bulursa... Ne diyorlardı? 'Güneydoğu'daki sükuneti biz sağladık' diyorlardı. Neyle oralardaki dershaneleriyle sağlamışlar. Tamam, şu anda dershaneleriniz yine var. Siz eğer bu sükuneti sağlamak gibi bir idealiniz varsa bu işte 2015'in Eylül'üne kadar devam edeceksiniz.' Yeni düzenlemeyle bir partinin devlet yardımı alabilmesi sınırını yüzde 7'den yüzde 3'e düşürdüklerini ifade eden Erdoğan, şunları belirtti: 'Seçim barajı' konusunda ise bir anlaşma sağlayamadıklarını söyledi. Erdoğan, 'Bütün bunlarla bugüne kadar bizim tespit ettiğimiz talepleri, çözüm sürecine oturttuk ve yasal düzenlemesini de ona göre yaptık. Hiçbir yasal düzenleme veya hukuk o gün koyduğunuz noktayla bitmez. Tekamül denilen bir olay var. Bunu zaman içerisinde güncellemek durumundasınız. Bugün hala 30, 40, 50 yıl öncesinin yasalarıyla idare ettiğimiz bazı düzenlemeler var. Artık burada kalmak gibi bir şey söz konusu olamaz. Bunun sürekli güncellenerek o günün şartları neyse ona göre ayarlamamız gerekiyor.' AK Parti kurulurken güneydoğu illerini dolaştığında kendisine 'Sadece olağanüstü hali kaldırın, biz sizden başka bir şey istemiyoruz' denildiğini aktaran Erdoğan, iktidara geldiklerinde 'olağanüstü hal' uygulamasını hemen kaldırdıklarını anımsattı. Erdoğan, 'O dönemde kaldırmamıza rağmen ondan sonra çıkardığımız maddelerin sayısı 50, 60, 100'ü buldu. Durmadık. 'Silah sussun, siyaset kazansın' dedik, yok. Samimi davranmadılar hala da davranmıyorlar. Öyle olmasına rağmen, onlar istedi diye değil o bölgedeki insanımız neye layıksa onu yapalım, Batıda ne varsa doğuda, güneydoğuda da o olsun, ülkemizin 780 bin kilometrekaresinde vatandaşlarımız hepsi aynı hak ve hukuka sahip olsunlar.' 'Birinci Gezi kalkışması, ikinci Gezi kalkışması... Sokakları yakıyorlar, yıkıyorlar, yağmalıyorlar, ateşe veriyorlar, öldürüyorlar... Tüm bunlar oluyor, fakat hiçbir şey olmuyor. Ne hakimi ne savcısı kimse hesap sormuyor. Siyasi parti genel başkanları, medya patronları, iş adamları bu kalkışmalara, yağmalara, yakmalara, yıkmalara destek veriyor. Toplum bundan sıkıldı. Bu konularda nasıl önlem alacaksınız?' sorusuna Başbakan Erdoğan, şu cevabı verdi: 'Ukrayna-Türkiye benzetmesi veya farklı ülkelerle benzetmeler uygun değil bana göre çünkü Türkiye başka, o ülkeler başka. Koşullar başka, örf, adet bunlar bambaşka. Meclisimiz bizim öyle zannediyorum bu son 19'undaki olay sebebiyle nisanın ilk haftasını da tatil kararı alabilir ve nisanın birinci haftasından sonra da çalışmaya başlar. Bizim öncelikli görüşeceğimiz bazı yasa düzenlemeleri var, bunlara devam edeceğiz. Gerek yerel mahkemeler noktasında gerek güvenlik, gerek üst mahkemeler noktasında bu düzenlemeler tam manasıyla yapılmadıktan sonra, buraya çözüm getirmek mümkün değil. Önce bunun çözülmesi lazım. Çünkü bir kısım paralel yargı inanın artık adil karar vermiyor. Maalesef tamamıyla ön kabullerle ön yargılarla kararlar veriyor. Bunu görüyoruz. Bunu şahsımda yaşıyorum. Çünkü etrafımdaki birçok yargı mensubuyla hukukçu arkadaşlarımızla oturuyoruz, konuşuyoruz. Şimdi adam kalkıyor, 'hırsız başbakan' diyor. Bunu diyen kim? Anamuhalefetin başındaki adam diyor. Yargıda birisine 'hırsız hakim, savcı' deseler acaba kabul görür mü? Ne diyor? 'Ağır eleştiriye girer, sen siyasetçisin' diyor. Dikkat et, 'hırsız Tayyip' desen bunu bir yere uydurursun ama 'hırsız başbakan' diyorsun. Bu ülkenin başbakanına sen bu şekilde bir yakıştırma yapıyorsun. Yani bunun olmadığı bir yapı, kesinlikle reforme edilmesi lazım. İşte onun için önümüzde bir reform süreci var. Onun üzerine de yoğun bir şekilde gideceğiz. Buradan süratle bir neticeye varmamız lazım ki burada paralel vesayete de inşallah son verelim.' 'Sizin anketlerde son durum nedir? 30 Mart sonrası, cumhurbaşkanlığına aday olacak mı olmayacak mı Sayın Erdoğan' sorusuna, Erdoğan, 'Ben sizin kadar meraklı değilim o konuda' karşılığını verdi. 'Bütün bunlar Erdoğan, cumhurbaşkanı olmasın oluyor şeklinde yaygın bir görüş var. Aday olmazsanız, bu hesapları yapanların, hesapları tutmuş olmayacak mı?' sorusuna, Erdoğan, 'Şunu peşinen tekrar söyleyeyim: Benim şu anda her şeyim 30 Mart. Arkadaşlarımla hep buna kilitlendik. Çünkü 30 Mart'ta bizim birinci parti olarak çıkmamız lazım. Yapılan kamuoyu araştırmaları falan, bu konuda iyi çalışan bir partiyiz, gösteriyor ki biz şu anda birinci partiyiz' cevabını verdi. 'Onlar için koltuk önemli'- AK Parti genel başkanı olarak, 3 genel, 2 yerel, 2 tane de referandum geçirdiğini hatırlatan Erdoğan, 7 seçimde de AK Parti'nin kazandığını söyledi. 'Siyaset niye yapılır?' diye soran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: Eğer Kılıçdaroğlu bir liderse ki böyle bir özelliği yok, ancak genel müdür. Sen niye bu işe soyundun? Yani partiyi birinci parti yapmak için değil mi, iktidara taşımak için değil mi? Şu 4 yıl içinde 3 seçime girdi, 3'ünde de arkadan nal topladı. Sayın Bahçeli bildim bileli partisinin başında. O, bizim ilk kazandığımız seçimde de parlamentoya da girememişti, biz CHP ile ikimiz girmiştik. O giremedi, 2002. Fakat hiç umurunda değil. onlar için koltuk önemli, koltuğun sıcaklığından vazgeçemiyor. Ben de diyorum ki bu seçimde AK Parti birinci parti olmazsa ben çekilmeye varım, genel başkanlıktan çekilirim. Kılıçdaroğlu genel başkanlıktan çekilebilir mi? Bahçeli genel başkanlıktan çekilebilir mi? İkisi de çekilemez. Niye? Çünkü onlarda böyle bir ideal, böyle bir aşk yok. Onlar için tek şey şu koltuk kaybolmasın. Zaten birisi kasetle geldi herhalde kasetle gideceği günü bekliyor. Öbürünün de zaten hiç umurunda değil, tamamen bir ideoloji, o şekilde yürütüyor. Diyorum ki buraya gönül veren vatandaşlarım, CHP'ye, MHP'ye gönül veren kardeşlerim, gelin bu işi yeniden bir kantara çıkarın. Olay, vatan millet meselesiyse o zaman burada el ele vermek suretiyle 'Beni madem temsil ediyorsun, iktidara taşıyamayacaksan ben senin arkandan niye geleyim?' Bu soruyu bir sorun.' 'Onların hepsi lehte netice veriyor'- 'Güçlü bir muhalefet olsaydı böyle darbe teşebbüsleri, 17 Aralık, 25 Aralık'taki operasyonlar olmazdı diye düşünüyor musunuz' sorusuna Erdoğan, 'Güçlü bir muhalefet olsa güçlü bir demokrasi olur zaten' yanıtını verdi. 'Daha keyifli olmaz mıydı' denilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, 'Güçlü bir muhalefet olmadığı için biz iktidarız hem muhalefetiz, bizim durumumuz bu. Onlar sandıktan çıkamayacaklarını gördükleri, anladıkları için bundan dolayı da sandık dışı yollara başvuruyorlar. Bakın DHKP-C diyor ki: 'Ben, yaptım bu işi.' Adam diyor ki: 'Hava kararmıştı dolayısıyla elektrikleri kestiler, hükümet bu elektriği kim kesti onu bulsun' diyor ve diyor 'Katilini bulsun.' Yahu adam üstleniyor bu işi zaten. İşin bir bu boyutu var. İki: burada sebep netice ilişkisine bak. Nerede oluyor bu olay ve bu olayın olduğu yerin gittiği bölge neresi? Benim muhitim orası, büyüdüğüm yer, çok iyi bilirim oraları. Ama kendi önüne bir şey veriyorlar. Biliyorsunuz kılavuzu malum olanın işte böylece neticesi de bu oluyor. Bizim şu anda kamuoyu araştırmalarında, hamdolsun görünen o ki 45-50 bandında bir netice' dedi. 'Bu yasa dışı ses kayıtlarının bir etkisi olmamış o zaman' denilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, 'Onların hepsi lehte netice veriyor' ifadesini kullandı. Şu anda büyükşehir mitinglerini yaptıklarını, seçime kadar 30 büyükşehirin tamamına gideceğini belirten Erdoğan, söz konusu şehirlerin seçmenin yüzde 75'ini oluşturduğunu vurguladı. Bu nedenle büyükşehir mitinglerini önemsediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, 'Temenni ederim ki bunlar daha da olumlu bir netice inşallah versin' diye konuştu. Kırım'da yaşanan olaylar- '27 Nisan bildirisinden sonra da yaşanmıştı, sizin şahsınıza ya da partinize yönelik tüm saldırılardan sonra oyunuz artıyor. İnsanlar etrafınızda kenetleniyor. Sonra bunun oya yansımasının ardından birileri çıkıp diyor ki o gün 27 Nisan bildirisini savunanlar, sonra anlaşma vardı diyorlar. Bu seçimde de oyunuzu artırırsanız, paralel yapı 'Erdoğan'ın kumpası' der mi?' sorusunu Başbakan Erdoğan, 'Onu 31 Mart'tan sonra konuşalım' diye yanıtladı. 'Kırımlı Tatarların lideri Mustafa Cemil Kırımoğlu ile yayından önce görüşme yaptınız. Hem oradaki referandum hem gidişat... Böyle bir soğuk savaşa mı gidiyor? Hem de Kırımlı Tatarların Türkiye'den beklentileri... Sizin bu görüşmede onlara verdiğiniz mesaj nedir' sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi: 'Şu anda gerçekten Kırım'daki kardeşlerimizin durumu iç açıcı değil. Şimdi Mustafa Cemil kardeşimizle bunları konuştuk. Konuyla ilgili olarak gerek Dışişleri Bakanımız Davutoğlu gerekse ben belli girişimlerde bulundum. Sayın Davutoğlu'nu zaten daha önce bir Ukrayna'ya gönderdim. Ukrayna'da hem merkezi yönetimle hem de Kırım Özerk Cumhuriyeti'nde görüşmeler yaptı. Tabii bütün bu görüşmelerden sonra bir hasıla elimizde var. Daha sonra Roma'da bir toplantı oldu bu konularla ilgili. Orada Lavrov'la, Kerry ile görüşmeler yaptılar. Ayrıca ben gerek Sayın Putin ile gerek Sayın Merkel'le bu konuyla ilgili görüşme yaptık. Bu konuyla ilgili yaptığımız görüşmelerde hep şunu söylüyorlar: 'Kırım'ın toprak bütünlüğünü, işte Tatarlar, Ukraynalılar ve Ruslar olarak bir birlik beraberlik içerisinde biz de korumaktan yanayız, aynen sizin gibi düşünüyoruz.' Tabii bu ne derece güven vericidir ayrı bir konu. Çünkü şu anda yaklaşımlar, Sayın Kırımoğlu'nun ifadesine göre bizi pek tatmin etmiyor. Böyle bir sıkıntı var. Merkezi yönetimde yapıyı olumlu karşılıyor. Ama tabii mali noktada tabii şu anda merkezi yönetim ciddi bir sıkıntı içerisinde. Gerçi Avrupa Birliği'nin şu anda bir 16 milyar avro gibi bir yardımı söz konusu ama bu tabii ne zaman gelir, nasıl gelir, acaba böyle bir geçiş hükümetine böyle bir parayı verirler mi vermezler mi bunlar da ayrı bir konu. Biz öyle de olsa böyle de olsa Kırım Özerk Cumhuriyeti'nin yanındayız, onların hakkını hukukuna korumak için her zeminde gerek Rusya ile görüşmelerimizi devam ettireceğiz, Almanya ile öyle zannediyorum şu önümüzdeki gün içerisinde Şansölye ile bir görüşmem olacak, o da öyle bir şey arzu ediyor. Bu arada Azerbaycan, Kazakistan ile bazı görüşmeler yapacağım. Bu görüşmelerle birlikte tabii Rusya'da yapacağım görüşmeyle Ukrayna'yı ve Kırım Özerk Cumhuriyeti üzerindeki bizim olumlu istikamette alınabilecek bir netice için baskılarımızı artıralım istiyoruz.' 'İzmir, böyle bir belediyeyle yönetilmeyi hak etmiyor'- İstanbul'daki ilçeler dahil 36'ncı mitingi yaptıklarını ifade eden Erdoğan, bugünkü programına ilişkin de bilgi verdi. İlk olarak Adnan Menderes Havalimanı'nın yeni yapılan bölümünün açılışına ardından Aydın ve Kahramanmaraş mitinglerine katılacağını ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: 'Aydın da büyükşehir oldu ilk defa. Orada inşallah 30 Mart'ta büyükşehir statüsünü almış olacak. Fakat çok enteresandır, bunların büyükşehir olmasına bu CHP karşı çıkmıştır, MHP, BDP karşı çıkmıştır. Çünkü bunlar büyükşehir nedir, bunları bilmiyorlar. Ben de vatandaşıma diyorum ki: Ey vatandaşım, ey sevgili kardeşim, bunlar sizin büyükşehir olmanıza karşı çıktılar. Sizin büyükşehir olmanızı istemeyen bu insanlar sizden gelip de hangi yüzle oy isteyecekler? Bunlar büyükşehir nedir bunu bilmezler, anlamazlar. Bunlara niye oy veriyorsunuz? Bak ben belediyecilikten geliyorum, üstelik İstanbul gibi bir ilin büyükşehir belediye başkanlığını yaptım. Bu nedir, bu ne değildir bunun çilesini çektim, bilirim. Ama şimdi burada AK Parti olarak istiyoruz ki bu şehirlerimiz çok daha farklı bir güzelliğe kavuşsun.' Başbakan Erdoğan, merkezi yönetim olarak Aydın, İzmir ve Manisa'da verdikleri hizmetin haddi hesabı olmadığını dile getirdi. 'Antalya'da son yerel seçimin ardından alınan netice sizi üzmüştü. İzmir'de de görüyoruz ki hükümet olarak ciddi yatırımlar yaptınız. İzmir'i kaybetme ihtimali sizi üzer mi' sorusu üzerine Erdoğan, 'Üzer tabii niye üzmesin' diye konuştu. İzmir'i ülkenin önemli bir parçası olarak gördüğünü vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: 'İzmir, böyle bir belediyeyle yönetilmeyi hak etmiyor. Yani bundan, bunu kurtarmamız lazım. Ben İzmir gibi bir ilde kanalizasyonların aktığını veyahut da bu çirkin yapılaşmaların olduğunu görmek, doğrusu beni kahrediyor. AK Partili belediyelerin olduğu büyükşehirlere bir gidin, oraların güzelliklerini görün. Onun için de biz AK Parti mutlu şehirler diye çıktık yola. Büyük medeniyet yolunda insan, demokrasi, şehir dedik. Her şeyde bir anlam var neyi nereye yüklüyoruz. Bizim de tabii İzmir'de istediğimiz işte burası da daha mutlu, daha müreffeh olsun, 'ben nasıl güzel bir şehirde yaşıyorum' bunun tadına varsın, istediğimiz, arzu ettiğimiz bu. Şimdi havadan geldiğiniz zaman Adnan Menderes'e indiğinizde orada AK Parti'nin şehircilik anlayışını görüyorsunuz. Çevre yollarına girdiğiniz zaman AK Parti'nin şehircilik anlayışını görüyorsunuz, tünellere girdiğiniz zaman bizi görüyorsunuz. Şimdi İstanbul-İzmir bu otoban yapılacak burada bizim ufkumuzu görüyorsunuz. Şurada bir belediye olarak su yok, su. O suyu da biz getirdik. Burada Gördes Barajı'nı yaptık su getirdik buraya, nasıl belediyesin sen ya?' Muhabir: Kadir Karakuş- Enes Kaplan- Kurbani Geyik-Halil Şahin- Eda Ünlü Özen | AA
"HDP, AKP ile İşbirliği Yapıyor"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara'daki seçim turu sırasında yaptığı 'bozkurt' işaretini, 'Bana bir ülkücü kardeşim bozkurt işareti yaparak, 'ben ülkücüyüm oyumu size vereceğim, Mansur Başkana vereceğim' dedi ben de bozkurt işaretiyle jest yaptım' diye açıkladı. Kılıçdaroğlu, HDP ile işbirliği için görüştüklerini ancak kabul etmediklerini belirterek, 'Bugün HDP, AKP ile işbirliği yapıyor' ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, Kral FM'de 'Mehmet'in Gezegeni'ne konuk oldu. Bazı yerel televizyon kanallarından da yayınlanan programda Kılıçdaroğlu, vakit buldukça müzik dinlediğini söyledi. HDP Genel Başkanı Sebahat Tuncel'in, 'Biz seçim döneminde en başlarında 30 Mart seçimlerine beraber girelim teklifinde bulunduk, Sayın Kılıçdaroğlu'na, kendisi kabul etmedi. Pensilvanya Sayın Kılıçdaroğlu'nu Başbakan yapacak zannediyor' dediğinin hatırlatılarak, 'Böyle bir teklif geldi mi?' sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: 'Doğru öyle bir teklif geldi ve biz bu teklifi uygun görmedik. Ben siyasete atıldığım zaman şunu söyledim; halka doğruları söyleyeceğim. Geldiler işbirliği önerdiler kabul etmedik. 'Bize zarar verir' dedik bu. Aynı düşüncemi bugün de söylüyorum, zaten. Bugün HDP, AKP ile işbirliği yapıyor. Onu gayet iyi biliyoruz zaten. Çünkü sadece bizi eleştirerek, siyaset yapıyorlar. Yolsuzluğu, AKP'yi, diğer partileri eleştirmek konusunda bir çabaları yok. Eleştirebilirler, benim her partiye saygım var. Bizi Pensilvanya'yla beraber tutmalarını, ellerinde varsa bir bilgi, belge varsa getirsinler öğrenelim, nasıl bir işbirliği kurmuşuz acaba. Eğer bu ülkede kul hakkı yiyenleri eleştirmekse, bunu Pensilvanya'yla ne ilgisi var. Bir Başbakanın oğlunun evinde 30 milyon avro çıkacak da ben bunu eleştirmeyecek miyim? Rıza Sarraf dört bakanı satın alacak parayla, ben bunu eleştirmeyecek miyim? Bunun ne ilgisi var Pensilvanya ile. Baktığınız zaman ben bu ülkenin insanlarının çıkarlarını savunuyorum.' 'Cemaat ile ilgili görüşünüz nedir?' Kılıçdaroğlu, 'Cemaat ile ilgili görüşünüz nedir?' yönündeki bir soru üzerine ise 'Görüşüm şu, CHP'nin bakışı şu: İnsanlar belli bir inanç çerçevesinde bir araya gelebilirler, bunun adı cemaat, tarikat olur... Biz bunlara saygı gösteririz. Hiç kimsenin inancına karışmayız. Allah'la kul arasına birinin girmesi zaten inancımızda da yoktur. O zaman olması gereken şudur; herkesin inancına saygılıyız, cemaatse cemaat, tarikatsa tarikat, buna karışmayız ama siyasete karışmamak kaydıyla. Dinin siyasete girmesini istemeyiz' diye konuştu. Ergenekon operasyonuna atıfta bulunarak, 'Bu delillerin cemaat tarafından toplanıp hükümete verildiği, bu kumpasın cemaat tarafından yapıldığına inanıyor musunuz?' sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, muhataplarının hükümet olduğunu söyledi. 'Bu davaların savcılığını üstlenen kimdi?' diye soran Kılıçdaroğlu, 'Recep Tayyip Erdoğan. 'Ben bu davanın savcısıyım' dedi. Geçen gün bir istihbarat şefi televizyonlara çıktı, 'Ben 35-40 kez Başbakanla görüştüm, makamında görüştüm' dedi. Bir ülkenin Başbakanı, istihbarat şefiyle 35-40 kez değil, bir kez bile görüşmez. Eğer iş o noktaya gelmişse zaten işbirliği vardır orada. O davaların tamamen göstermelik olduğunu, masum insanların hapse atıldığını defalarca söyledik. Ben bunu söylediğimde 'Ergenekoncu' diye suçluyorlardı. Şimdi kendisi suçluyor. Ama ben hiç bir zaman o davaların savcısıyım demedim' ifadesini kullandı. 'Özel hayatla ilgili dinlemeler dünyanın her tarafında suçtur' Başbakan'a 'TİB kayıtlarını yayınla' dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, konuyla ilgili bazı sorular yönelttiğini belirterek, bu sorularını yineledi. Dinlemeleri mahkeme kararıyla polislerin yaptığını değerlendiren Kılıçdaroğlu, kendilerinin dinlemeler konusunda daha önce defalarca hükümeti eleştirdiğini bildirdi. Hükümet kanadından bu eleştirilerine karşılık, TBMM'de 'verilmeyecek hesabınız yoksa rahat rahat konuşun' dendiğini savunan Kılıçdaroğlu, 'Özel hayatla ilgili dinlemeler dünyanın her tarafında suçtur ve bende asla kabul etmem. Ama toplumu ilgilendiren dinlemeler hiç bir zaman suç değildir. Yasa dışı olsa bile suç değildir, çünkü bunlar toplumu ilgilendirir' açıklamasını yaptı. Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine şunları kaydetti: '17 Aralık Operasyonu'nu devletin vicdanı yapmıştır, bu devlet sahipsiz değildir. Olay devleti koruma iç güdüsüyle yapılan bir şeydir. Rıza Sarraf devletin dört bakanını satın almıştır ve devletin sırlarını satmaktadır. İşin özünde bu vardır. Devlet buna tepki göstermeyecek mi? Türkiye Cumhuriyeti gelenekleri olan bir devlettir, biz bin yıllık devletiz. Devletin kendi vicdanı kendini korur. Başbakan geldi diye, her istediğini yapacağım diye bir kural yoktur. Devletin örfü, kuralları vardır.' 'Bu operasyonlar neden dershane tartışmalarından sonra başladı?' sorusu üzerine ise Kılıçdaroğlu, 'Hayır, Kapıkule'de 202 kilogram eroinin bulmasıyla başlamıştır süreç. Olay büyümüştür, MİT raporunu vermiştir, mahkeme dinleme kararı almıştır, asıl failleri bulmak için. Operasyon çok önce başlamıştır ama düğmeye basılma ne zaman olmuştur kendilerinin takip edildiğini öğrendikleri andan itibaren' değerlendirmesini yaptı. Twitter'a tedbir amaçlı erişim engelinin hatırlatılarak, 'Türkiye'nin mahkemelerini twitter neden tanımaz?' sorusu üzerine ise Kılıçdaroğlu, şu açıklamalarda bulundu: 'Keşke Erdoğan burada olsaydı da söyleseydik, demiyor muydu 'ben dünya lideriyim...' 'Twitter merkezi bile seni tanımıyor' Neden? Asıl sorulması gereken soru bu. Çünkü bu ülkede demokrasinin olmadığını dünyanın her tarafı biliyor. Erdoğan'ın yargıya nasıl müdahale ettiğini, herkes izliyor. Hiç bir zaman özel hayatla ilgili bir olayın twitter veya başka bir şey olur, yayınlanmasına karşıyız. Hiç bir zaman benim ağzımdan bir şey çıkmadı. Pek çok milletvekiliyle de ilgili özel şey çıktı, bir şey demedim. Kim girdi buna Erdoğan girdi. Baykal dolayısıyla. 'O özel değil, o geneldir, genel' dedi. Allah büyüktür ya şimdi o'nun başına geliyor. Büyük lokma yutabilirsin ama büyük laf etmeyeceksin. Öyle büyük laflar etti ki şimdi başına geliyor.' Kılıçdaroğlu, tapeleri yayınlarken özel hayat olan bölümleri de hep çıkardığını savundu. Yaptığı konuşmalarda Türkiye'nin Suriye ile savaşa sokulmak istendiğini ileri sürmesi hatırlatılarak, TSK tarafından düşürülen Suriye uçağının sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu, 'Bütün bu olayları örtmek için 'Suriye ile savaşırsam, ben kahraman olurum, bu olaylar örtülür, yolsuzluklar unutulur' diye düşüncesi var. Daha önce söyledim, 'hırsızdan kahraman olmaz.' Bizim itiraz ettiğimiz nokta, Genelkurmayın açıklamasından önce Erdoğan'ın bunu miting meydanında açıklaması. Savaş, miting meydanlarında açıklanmaz, savaş acıdır, göz yaşıdır. Siz burdan nema toplamaya çalışıyorsunuz. Kendisini kahraman ilan ettirmeye çalışıyor, hırsızdan kahraman olmaz, şaibeli bir kişiden kahraman çıkmaz' ifadelerini kullandı. Adım adım iktidara yürüdüklerini ve bunu meydanlarda gördüklerini savunan Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine ise 'Başörtüsünü siyaset ortamından çıkardık, her tarafa gidiyoruz, her inanca saygılıyız, 53 kadın başkan adayımız var bunlardan bazıları başörtülü' dedi. Kılıçdaroğlu, Mustafa Sarıgül'e dönük yolsuzluk iddialarına ilişkin olarak da 'evet yolsuzluk dosyaları iddiasıyla suçlanıyordu, araştırdım zaten bir kısmını İçişleri Bakanlığını doğru değil diye işleme koymamış, bir kısmını savcılık 'bunlar soruşturulamaz' diye karar vermiş, bir dosyası dolayısıyla davası devam ediyordu o dosyadan da nihai beraat kararı çıktı ve partiye geldi' diye konuştu. Kılıçdaroğlu, Sarıgül'ün İstanbul'dan aday gösterilmesinin 'O'ndan kurtulma operasyonu' olarak değerlendirildiği yönündeki soru üzerine ise bunun gerçeği yansıtmadığını dile getirdi. 'Bozkurt işaretiyle jest yaptım' Ankara'daki seçim turu sırasında yaptığı 'Bozkurt' işaretinin hatırlatılması üzerine de Kılıçdaroğlu, 'Bana bir ülkücü kardeşim bozkurt işareti yaparak, 'ben ülkücüyüm oyumu size vereceğim, Mansur Başkana vereceğim' dedi ben de bozkurt işaretiyle jest yaptım' ifadesini kullandı. 'Peki, Rabia işareti yapar mısınız?' şeklindeki soru üzerine de Kılıçdaroğlu, 'Rabia'yı yapıyorum tabi '4 bakan, bir başçalan' şeklinde' diye konuştu. Cumhurbaşkanlığı seçimleri Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, kendisinin bir kadın Cumhurbaşkanı düşüncesi olduğunu hatırlattı. Kılıçdaroğlu, bir ismin olup olmadığının sorulması üzerine, 'İsim yok, kadın olmasını şunun için istedim. Kadınlar bu ülkede gerçekten siyaset açısından baktığınızda çok daha başarılı olabiliyorlar, geçmişte bunun örnekleri de var. Bir cumhurbaşkanlığına da yabancı dili çok iyi olan iyi eğitim almış, siyasi kimliği çok öne çıkmamış , bir kişinin cumhurbaşkanı olmasını isterim' yanıtını verdi.Halkın talebi olması durumunda İlker Başbuğ'un Cumhurbaşkanı olmasına sıcak bakıp bakmayacağı yönünde bir soru üzerine de Kılıçdaroğlu, 'Elbette halkın nabzını tutarsınız, İlker Başbuğ çok saygıdeğer bir insandır, mağdur edilmiştir. Devletin bütün sırlarına vakıf bir kişiye terörist muamelesi yapılmıştır. Ben beraat edeceğine inanıyorum ama bugünden insanların isimlerini telaffuz edip onları yıpratmayı doğru bulmuyorum doğrusunu isterseniz. Ama zaman ne gösterir önümüzdeki süreçte göreceğiz' açıklamasını yaptı.CNN TÜRK
Celal Kara: '7 Konuşmada Erdoğan Adı Geçiyor'
17 Aralık operasyonu savcılarından Celal Kara, Cumhuriyet'ten Can Dündar'ın sorularını yanıtladı. Savcı Kara'nın açıklamalarının yer aldığı yazı dizisinde son bölüm yayınlandı. Celal Kara’dan eleştirilere yanıtlar: İşte Erdoğan’ın adının geçtiği konuşmalar...- 5 gün boyunca yayımlanan röportajımıza çok sayıda tebrik, eleştiri, itiraz geldi. Bunların belli başlılarını, başlıklar halinde cevaplamanızı rica edeceğim. En çok üzerinde durulan, ilk gün manşete çıkan, “1 Numara Erdoğan’dı” sözünüz… Önce buna bir açıklık getirelim:CELAL KARA - Soruşturmanın kolluk aşamasında, “dönemin Başbakanı”ndan bahseden bazı telefon görüşmeleri saptandı. Sıralayayım:VARAN 1 Sarraf, Çağlayan’la bir görüşmesinde, “Beyefendiye de bir şeyler yapalım” teklifinde bulunuyor. Çağlayan ise “Beyefendi’ye değil, çevresine yapalım” diyor. Bundan kısa bir süre sonra Sarraf, TÜRGEV’e 500 bin dolar para gönderiyor. Sarraf ile TÜRGEV yöneticisi arasında geçen görüşmeden ise bu yöneticinin gelecek paradan, önceden haberdar olduğu anlaşılıyor. Bu durumda; (kamuoyunda da aynı tabirin sıkça kullanılmasına bakılırsa) bu görüşmedeki “Beyefendi” tabiri ile “Dönemin Başbakanı”nın kastedildiği yönünde haklı kuşkular oluşmuştur. O konuşmanın içeriği de bu kanaati oluşturacak nitelikteydi.VARAN 2 2013 Eylül ayında Rıza Sarraf’la görüşmesinde Süleyman Aslan, Başbakanlıkta toplantı yaptıklarını, yurtdışı firmaların Halk Bankası üzerinden bu işe girmelerinde yasal sorunlar olacağını, ama Sarraf’a verdikleri söze sadık kalacaklarını ve Sarraf yönüyle bir sorun olmayacağını söylüyor. Sarraf ise 3 bakanla yemekte bu konuyu konuştuklarından ve 4 milyar dolar ihracat hedefini tutturmak için Başbakan’a verdiği söz gereği, elinden geleni yapacağından bahsediyor.VARAN 3 2013 Ekim ayında Zafer Çağlayan ile görüşmesinde Aslan, ihracat sisteminde Sarrafdışındaki kişilerin de Sarraf’ın yaptığı işin aynısını yapmak için üzerlerinde baskı kurduklarını söylediğinde, Çağlayan, “Sarraf’a baskı olabilir ama Başbakan’ın talimatı o yönde” diyor. Yine Çağlayan, ihracat rakamlarının negatife kaydığını, 3-4 milyar dolar ihracata ihtiyaç olduğunu; Başbakan’la yaptıkları toplantıda bu baskılardan bahsettiğini, Başbakan’ın ise gevşeme olmadan bu işe devam edilmesi şeklinde talimat verdiğinden bahsediyor.VARAN 4 2013 Mayıs ayında Rıza Sarraf- Egemen Bağış görüşmesinde Sarraf’ın yakınlarının vatandaşlığa alınması talebinden Başbakan’ın da haberdar olduğu, Sarraf’tan karşılıklı olarak övgü ile bahsedildiği ve Bakanlar Kurulu’ndan olumlu karar çıkması için temaslarda bulunulacağı ve bu talebin yerine getirileceğinden bahsediliyor.VARAN 5 2013 Nisan ayında Rıza Sarraf, Abdullah Happani ile görüşmesinde, Çağlayan’ınkendisini Başbakan’la tanıştırdığından, kendisinin Başbakan’dan şahsına bir koruma memuru tahsis edilmesini istediğinden, talebinin bakanların da bulunduğu bir ortamda onaylandığından, konuyu İçişleri Bakanı’nın takip edeceğinden bahsediyor.VARAN 6 2013 Ekim ayında Rıza Sarraf, Egemen Bağış’a, şirketleri ve faaliyetleri aleyhine basında çıkacak bir haberin engellenmesini, Başbakan’dan isteyeceğinden bahsediyor. Ancak konu Başbakan’a yansımadan, Muammer Güler ve Egemen Bağış’ın müdahalesi ile çözülüyor.VARAN 7 2013 Eylül ayında Rıza Sarraf, Abdullah Happani ile görüşmesinde, Süleyman Aslan’ın Başbakan’la görüştüğünden ve Çin üzerinden gelecek parayla altın ihracatı yapma konusunda Başbakan’ın talimatı olduğundan bahsediyor. Aynı dönemde Aslan, Sarraf’a ihracatın İran ile bağlantı kurmadan, farklı bir yöntemle artırılması konusunda Başbakan’ın talimatı olduğundan bahsediyor.Başbakan’dan habersiz mümkün mü?Bu durumda;* Soruşturma sırasında tamamen yasal yöntemlerle tespit edilen ve dosyaya dahil edilen bu telefon görüşmeleri eldeyken,* Sarraf’ın aile fertlerinin istisnai yoldan T.C. vatandaşlığına alınması için Bakanlar Kurulu üyelerinin imzası gerekiyorken,* Sarraf, Başbakan’ın protokolünde, hiçbir resmi sıfatı olmamasına rağmen bakanların yanında fotoğraflanmışken,* Operasyonun ilk günlerinde “Dönemin Başbakanı”, kendisi için “Tanırım, hayırsever bir işadamıdır” demişken,* Sarraf’ın bakanlarla menfaat ilişkisi içinde olduğu ve deşifre edilmesi durumunda hükümetin zor durumda kalacağına ilişkin MİT’e ait bilgi notunun, operasyondan 8 ay önce Başbakan’a sunduğuna dair haberler muhataplarınca yalanlanamamışken,“İlk başlarda Başbakan’ın olaylarla hiçbir ilgisi görünmüyor, ancak sonraki diyaloglara bakılınca, Başbakan’ın bu konulardan haberdar olmaması mümkün değil” değerlendirmeme, olaya tarafsız gözle bakabilen kim itiraz edebilir?Niye basından kaçırıyorlar sanıyorsunuz?- Bunlar fezlekede yazılmadı mı?KARA - Bu tapelerin tamamı 504 sayfalık polis fezlekesi ile bilgi notu olarak hazırladığımız 309 sayfalık raporda var. Siz o fezlekelerin basından bu kadar ısrarla ve kararlılıkla kaçırılmasının sebebinin ne olduğunu sanıyordunuz?Başbakan’ın daha derinlemesine irdelenmesi gerekiyordu- Madem öyle, Meclis’e gönderilen bilgi notunda yer alan bu üç bakanın yanında neden Başbakan’ın adı yoktu?KARA - Bir savcı, soruşturmasında konu edilen suçlarda, dokunulmazlığı olmayan şüpheli şahıslar açısından suçun maddi ve manevi unsurlarına göre delilleri değerlendirir. İcrai hareketlerin tamamlanıp tamamlanmadığını ve kastın olup olmadığını irdelerken delillere bağlı hareket eder.Bakanlar Yüce Divan’a gitseydi Başbakan’ın tablosu da netleşirdi“Dönemin Başbakanı”na gelince…Makam unvanının gıyabında zikredildiği bu tapelerde karşılaşılan şüphenin, yaptığım soruşturma aşamasında daha derinlemesine irdelenmesi gerekiyordu. Bu irdeleme kapsamında maddi gerçek; mevzuat yönüyle ancak yasama dokunulmazlığı olmayan şüphelilerle ilgili o aşamaya kadar elde edilen delillere ilaveten yapacağım başka incelemelerin de sonuçlanmasıyla netleşebilirdi.Başbakan hakkında soruşturma ve herhangi bir suç vasıflandırması yapmak, benim yetkim ve sorumluluğum kapsamının dışındadır. O aşamada yasama dokunulmazlığı olan bakanlar yönüyle de eğer Yüce Divan’da bir yargılama olsaydı, Başbakan açısından o aşamada henüz netleşmemiş olan bu tablo, bakanların yargılanması sırasında daha ileri seviyede netleşebilirdi.- Bu yüzden mi, “bakanlar, yüzde 99 Yüce Divan’a sevk edilmeyecek” öngörüsünde bulundunuz?KARA - Aynen öyle.