onedio

Fas Haberleri

Fas ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Fas ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

7 Bin Dolarlık Meslek
Su ürünleri mühendisi olmayı hiç düşündünüz mü? Ya da ne yaptıkların biliyor musunuz? Eğer en önemli unsurun para olduğunu düşünenlerdenseniz bu iş tam size göre. Çünkü t Türkiye’de iş bulamasanız dahi yurt dışından gelecek teklifler sizi bekliyor. Avustralya, Birleşik Arap Emirlikleri, Fas ve Yunanistan’a su ürünleri mühendisleri gönderiyoruz. Üstelik Türkiye’de gördükleri eğitiminin karşılığı yurt dışında aylık 6-7 bin dolar aralığında. Peki neden yurtdışında? İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meriç Albay bu mesleğin yetkilerinin her alanda kısıtlandığını söylüyor. Bu vahim durumun bu şekilde devam etmesinin ülkemizde bu mesleğin ölmesine sebep olacağını da sözlerine ekliyor. Bu yüzden üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye istihdam edemediği yetişmiş elemanları yurt dışına gönderiyor. Yurt dışında çalışmış ardından Türkiye’ye dönüp balık çiftliği kurmuş olan Su Ürünleri Mühendisi Cafer Gündüz, yabancı dil yüzünden yurt dışından gelen tekliflerin çok azının değerlendirilebildiğini söylüyor. Ücret yurt dışında dörde katlanıyor Yurt dışı deneyimlerinden bahseden Mühendis Gündüz, bu mesleğin yurt dışında Türkiye’ye oranla ne denli değerli olduğunu ortaya koyuyor. Su ürünleri mühendislerine, özellikle Avustralya, Yeni Zelanda, Arap ülkeleri ve Kuzey Afrika ülkelerinden teklif geldiğini söyleyen Gündüz, Türkiye’de yeni başlayan bir mühendisin bin, bin 250 lira arasında bir ücret alabileceğini söylüyor. Yine ülkemizde üst düzey bir yönetici 2 bin 500-4 bin lira alırken yurt dışında bu rakam 10 ila 15 bin arasında seyretmekte. Yetki S.Ü. Mühendislerinin olmalı Su ürünleri sağlığı, nakli, hijyeni, kontrolü ve üretimi gibi konularda en yetkin meslek grubu olan su ürünleri mühendislerinin çıkarılan yasalarla bu görev alanını veterinerlik, eczacılık, biyolog ve kimyagerlik gibi konuyla tam olarak ilgili olmayan mesleklere kaptırdığını söyleyen İstanbul Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meriç Albay bu durumdan oldukça şikayetçi. Mesleki yetki karmaşasının ise kanuna bağlı oluşu durumu daha da zora soktuğunu söyleyen Albay Su ürünleri fakültesi mezunlarının yapması gerekenleri başka mesleklerin yaptığının altını çiziyor. Su ürünleri mühendisliği çoğu meslek dalı gibi ülkemizde değer görmezken yurt dışı iş fırsatlarını değerlendirmeyi düşünenler için parası iyi bir meslek gibi görünmekte.
Dağlardan Kaldırımlara Ormanlık Alanlardan Bubi Tuzaklarına Kadar Dünyadaki En İlginç Ülke Sınırları
Ülke sınırları genellikle sınır kapılarıyla bölünüyor. Bazı sınırlar da var ki oralarda doğa parçalanmamış veya doğaya insan eliyle müdahale edilmemiş. Bu ilgi çekici ülke sınırları doğanın bir bütün içerisinde uyumla hayatta kaldığı yerlerden. Bazı yerlerde iki ülkeyi bir kaldırım veya bir ev bile ayırabiliyor. Bu içeriğimizde dünyadaki en ilginç ülke sınırlarını keşfedebilirsiniz.
Küçük İskender: Ahlak İçin Seksten, Bağımsızlık İçin Özgürlükten Vazgeçemezsin
Şair küçük İskender: Birbirlerine ekranda küfreden liderlerin temsil ettikleri partilerin sokaklarda hoşgörülü, neşeli şarkılarda fink atması ayrı bir ironi Şair küçük İskender , 'Ruhu iyileştireyim derken bedeni öldürüp dışlayamazsınız. Tersi de geçerli. Ahlak derken seksten, bağımsızlık derken özgürlükten vazgeçemezsiniz. Hayat böyle bir şeyi' dedi. Twitter yasağına da değinen iskender, 'Twitter, Youtube, Facebook derken toptan çözüme gidip yakında elektriği yasaklayabilirler. TOKİ de konforlu mağaralar yaparsa yerleşir, geçinir gideriz' ifadesini kullandı.Şair küçük İskender, Türkiye'deki şiirden, ahlaktan, özgürlükten, Gezi olaylarıdan ve Twitter yasağına kadar birçok soruya yanıt verdi. Çınar Oskay 'ın sorılarını yanıtlayan İskender'in Hürriyet'te yer alan söyleşisinin ilgili bölümü şöyle: Türkiye’nin bugünleri bir şaire ne hissettirir? Muhafazakâr ya da vurdumduymaz bir şairseniz bir sıkıntı yok elbette. Ama benim gibi hayatın her an ileri ve daha güzele, eşitliğe doğru gitmesinden yana olanlar için kapan. Kapan diyorum çünkü sizi av gibi görüp peşinize düşen avcılar var. Ölümünüzün önlerindeki engelleri kaldıracağını savunan bir zihniyetin gitgide hakim olduğu bir darboğaz da denilebilir. Pencerenizden içeri giren seçim şarkıları, televizyon haberleri sizi nasıl etkiliyor? Birbirlerine ekranda küfreden liderlerin temsil ettikleri partilerin sokaklarda hoşgörülü, neşeli şarkılarda fink atması ayrı bir ironi. Zaten uzun zamandır haberleri sosyal medyadan izlemeye gayret ediyorum sahiciliği açısından. Penceremden içeri sızmaya çalışan şarkıları da kendi müzik arşivimdeki şarkılarla bastırarak akıl sağlığımı korumaya çalışıyorum. “Bu hızla 3-5 yıla kalmaz topluca Ortaçağ’a gireriz” demiştiniz. Girdik mi, daha var mı? Girmez miyiz; hatta o hızla arka kapıdan çıkıp daha da geriye düştük. Twitter, Youtube, Facebook derken toptan çözüme gidip yakında elektriği yasaklayabilirler. TOKİ de konforlu mağaralar yaparsa yerleşir, geçinir gideriz. ‘ Underground Otopark kitabında “Çocukken ülkenin, dünyanın bu hale geleceğini hiç tasavvur ettiniz mi? Aklımın ucundan bile geçmedi” diye yazdınız. Gerçekten o zamanlar daha mı iyiydi dünya? Sanırım ben daha iyiydim, biz daha iyiydik. Yoksa dünyanın anormal yükselişi doğanın çöküşü anlamına geliyor. İnsanın evrimi ne kadar büyük bir tehlikeyse asıl korkuncu da büyümekle yaşlanmayı karıştırıp o telaşla irili ufaklı diktatörlere dönüşmesinde. Küçücük bir çocuktan korkan iktidarlar, sevginin düşmanı şizofren çeteler oluşturduk; teselliyi de çoğunluğun desteği sanıyoruz. Yeniden Dostoyevski okumaya başlamak gerekiyor belki deBugünlerin 80’lerden, 90’lardan, 2000’lerden farkı ne? 80’lere laf yok; acımız kadar neşemiz de büyüktü. 90’larda liberalizmin başımıza bela olacağı endişesine Tarantino güldü geçti yine de. Derken 2000’lerin milenyum sarhoşluğuna kapıldık. Bilmiyorduk ki başkaları içindi milenyum; bizim coğrafyamız ise uranyuma girdi. Yani karanlığa, ölüme, baskıya, sonunda da cinayetlere, katliamlara... Küçük Amerika olmaktan sıkılıp küçük Almanya tadına ulaştık. Ama bildiğin Nazi Almanyası. Başbakan Erdoğan sizi şair olarak bir şekilde etkiliyor mu? Ne bileyim, mesela gün içinde aklınıza geliyor mu? Sesinin inceldiği mitingler filan sizin algı dünyanızda nasıl yer buluyor? İçindeki gerçek sesi bulmuş olabilir belki -ilginç bir ton yakalamış çünkü, tıbbi açıdan bakmalı birileri.- Beni birey olarak değil, yaptıkları açısından ilgilendiriyor kendisi; vefa ve vicdan kavramlarına getirdiği postmodern açılım birçok ailenin çöküşüne sebebiyet verdiyse karakter olarak şüphesiz her sanatçı için bir figürdür. Yeniden Dostoyevski okumaya başlamak gerekiyor belki de. Ya iktidarın yeni dili? Egemen Bağış’ın ‘nekrofiller’ benzetmesi… Başbakan’ın “Bunlar utanmasa uçak için de ‘ekmek almaya gidiyordu’ diyecek” sözleri? Tıp eğitimimi psikiyatri servisindeki hastaların tedavisini aksattığım, bozduğum iftirası yüzünden bırakmıştım biraz da; bana o günleri hatırlatan şeyler yaşıyorum. Yani bir dil, bir akıl ve bir gövdenin sacayağı vazifesi göremediği varoluşlar. Bu tuhaflıklar umarım ilerde ulusal bir ironi performansı yapmamız için yeterli malzeme ve mümkün mertebe direnç sağlar hepimize. “Faşizme karşı tıpkı bir hayvan gibi davranmalıyız” sözleriyle ne demek istediniz? -Hayvan derken saldırgan, vahşi, akılsız anlamında kullanmıyorum; gezegenine uyumlu, dürüst, doğası gereği güzel anlamına getiriyorum lafı. Bazı insanlarla beraber yaşayacağıma, çalışacağıma hayvanlarla işbirliğine gidip öze dönerim gibi fazla naif bir yanım da var hâlâ. Bu dönem fikir-sanat hayatımızı nasıl etkiledi? Çıkan filmleri, şarkıları, kitapları nasıl buluyorsunuz? Bir tiyatrocu dostumuz haklı nedenlerle yurtdışına giderken diğerine yeni olanaklar veriliyorsa olan biteni okuyan yeni bir zihniyet kandırılamaz elbette. İçimdeki his yakında kimi mizah dergilerinin de ağır cezalarla, vergilerle kapatılacağının sinyalini veriyor. Daha da siyahlara bürüneceğiz. Ama gitgide matem artar, karalar bağlayanlar çoğalırsa karanlık ve o karanlıkta saklanan farklı fikirlerin hareket alanı da genişler. Genç sanatçıların iyi işlere yöneleceğini, sertleşeceğini ümit ediyorum. Biraz hayal kuralım... Bir sabah uyandınız. Türkiye, istediğiniz gibi bir ülke olacak. Sokakları, mimarisi, insanları, gündemi... Böyle bir ülkeyi anlatır mısınız bize? Birileri cennet diyor ona, birileri de ütopya. Öyle bir Türkiye’yi hayal edebilecek kadar ne yeteneğim ne de görebilecek kadar ömrüm var. Güzel bir ülkeyi anlatacak kadar güzeldir lisanımız, güzel bir ülkeyi inşa edebilecek kadar güzel insanlarsak tabii. Sıkıntımız orada. “Okumadan sokağa çıkmayın” diyeceğiniz kitaplar, şiirler var mı? Her kitap okunmayı hak eder bence. Elbette seçiciyim ama kimi söylesem diğeri alınır. Şiirsel söylersek “Kimi sevsem öteki küsüyor” gibi bir durum. Edebiyatseverlik böyle bir nazı, kıskançlığı bertaraf etmek işte. Yine de şiirin büyüsü bambaşka. Düzyazının öğüt verdiği yerde şiirin baştan çıkartıcılığı önemli. Edebiyat hayatınızın en zevkli anı hangisiydi? Şair olarak Amsterdam’a davet edilmem ve orada yaklaşık bir ay yaşamam geliyor aklıma. Gerçekten iyi gelmişti. İnsanlar gülümsüyordu. Özgürlük haddini aşmıştı. Bu yaşıma kadar mutluluğu bir kez orada hissetmiş olabilirim. Kediler, akasya ağaçları, vapur, yağmur, Büyükada… Bizim yazarlarımız, şairlerimiz biraz uslu mu? Biz mi öyle sanıyoruz? Siz bu durağan dünyadan kopma isteği duydunuz mu? Asya, Avrupa, Amerika derken Afrika’yı atladığımı fark ettim; belki en azından bir Fas yolculuğu olabilir ilerde. Baharat kokusu mu, sıcak mı, çöl mü çekiyor beni, bilemiyorum. Burroughs etkisi de olabilir. Yahut ‘Afrika Dahil’ diyen bir Cemal Süreya rüzgârı. Belli mi olur bir Rimbaud bulurum kendime oralarda arkadaş, Afrika’nin göbeğine yerleşip bir bakkal açarız. Sence durulmaya niyetli miyim? Yola devam! Hayatınızın romanı hangisi peki? Bizim kuşağı Oğuz Atay’ın ‘Tutunamayanlar’ı vurdu. Ne gariptir ki kızıyla Cerrahpaşa’da beraber okuduk; sanırım o doktor olmuştur, ben buralara geldim. Ardı sıra Latife Tekin romanları. Şimdilerde ise Hakan Günday, Emrah Serbes gibi müthiş kalemlerin ateşi. Âşık olmak zorlaştı mı? Neye âşık olduğunla ilgili bu. Eskiden boş zaman sosyoloji diye bir meseleyle ilgilenmiştim. Aşk oralarda samimi ve elzem. Ya evlilik? O tür zararlı alışkanlıklarım yok. Dostluklar, ilişkiler nasıl evrildi? Tomris- Turgut Uyar’ınki gibi evlilikler, aşklar kaldı mı? En son, Orhan Veli’nin büyük aşkı Nahit Hanım’a yazdığı mektupları okudum. Aşka mı üzüldüm, o dönem mi içimi burktu; ama sersem etti beni. Sahicilikle ilişkili. Özlemle ilgili. Arkadaşlıklar örgütlenmeye benziyor biraz. Zamana karşı koymak, zamanı birlikte şenlendirmek için kurulmuş küçük örgütler işte sorduğun dostluklar, aşklar. Kundaklamayı sevmem “Şiir, küçük mutlulukları, ayrıntıda kalan hüzünleri, bir çiy damlasının falanını-filanını aşalı, buralardan gideli çok zaman geçti” diye yazdınız. Hayat şiire olan duyarlılığı öldürdü mü? O ifade tarzı terk edildi sadece. Dobralık ile teknoloji, hız ile masumiyet birbirine nüfuz etti. Devasa hayat yangınına itfaiye geç geldi; artık ortadaki kül ve enkazı eşeleyerek insanlığımızı bulmaya çalışıyoruz; biraz o yüzden kirliyiz. Siz ender şair gibi şairlerdensiniz galiba. Bohem, dağınık, özgür… Nasıl bir hayat böylesi, öykünelim mi? Emir/komuta zinciriyle aranız yoksa hiç de fena değil; bohem ve özgür kısmı doğru da dağınıklığımın çerçevesi var. Çok zengin nasıl para saçmazsa bu denli imgeyi biriktirenin de bonkör, müsrif ya da tatlı serseri olması imkansız. Sorumluluklarımı, ödevlerimi ihmal etmemeye çalışırım. Baktım ki boğuyorlar, içime çekilirim. Edebiyatla ilgilenmeseydim de böyle bir hayatı isterdim. Her iki anlamıyla da kundaklanmayı sevmem. Türkiye’de eşcinsel olmak nasıl bir durum? Eşcinsel kesimin ‘Yeryüzünde bir azınlık güç olarak iktidar karşısında daima muhalif sosyalist kanatta mücadele verdiğini’ yazdınız. Gezi’deki LGBTİ direnişçileri, sonrasında geniş bir kitlenin katıldığı ‘Gay pride’ bir farkındalık yarattı mı? -LGBTİ, her şeyden önce tüm dünyada heteroseksizmin faşizmiyle mücadele eder; kimseyi dışlamamayı ilke edinmiş, içselleştirmiştir. Arkadaşlarımız Gezi’de ve sonrasında bunun en başarılı örneklerini sergilediler. Direnişi ve ölçülü mizahı yan yana getirdiler. ‘Yasak Ne Ayol’ bugün çoğu insanın dilinde. Onlar sadece benim değil, hepimizin dostu. Bunu fark edenler dünyayı sevmeyi öğreneceklerdir. Türkiye’deki heteroseksist şiddeti kırmak mümkün mü? Dürüst konuşalım; umudum yok. Öncelik de kazandıramıyoruz. Doğruya doğru ülkemizde çözüm bekleyen bir sürü acil meselemiz varken bu sanki biraz ‘fazla’ görünüyor kimilerine. Tabii ki “Her şey düzelsin, size de bir güzellik yaparız” gibi bir kepazeliğe ödün vermek de ağır. Gezi sizde şiir yazma isteği uyandırdı mı? Ölen kişilerin arkasından veya toplumsal çıkışları takiben şiir yazmak tedirgin ediyor beni; yazanlara bir şey diyemem ama ben sanki pastadan pay alıyormuşum gibi hissediyorum. Örneğin Ali için, Berkin için, Ethem için şiir yazarsam biri çıkıp “Onlar ölürken yanında yoktun” diyecek diye ürküyor ve hak veriyorum bu siteme. Bugün Türkiye’de seçim var. Yeni bir dönem... İnsanlara bu pazar günü, bir şiirle veda etmek ister misiniz? Şiirsel bir aforizmamı paylaşayım: “İyi şaire sormuşlar: “Usta, diğerleri çırpınsa da senin gibi yazamıyorlar; nedendir?” İyi şair yanıtlamış: ”Meseleyi et olarak gören göz için kasap ile cerrah arasında fark bulunmadığındandır.“ Bu farklılıkları fark edenlerin kazandığı bir dönem olur umarım.T24
Masallardan Fırlamış Gibi Gözüken Dünyanın En Güzel 35 Kasabası
Görüntüsüyle ve doğal güzellikleriyle huzur veren harika yaşam alanlarıyla Dünya'nın en güzel kasabalarını sizler için hazırladık. Kimi filmler bu masalsı kasabalardan etkilenerek yapılmıştı. Kimisi doğasıyla kimisi benzersiz evleri ve mimarisiyle ön plana çıkmaktadır. Hadi bu saklı cennetler nerelermiş? Hangi ülkelerdeymiş bakalım.
Burçlara Göre Tatil Rehberi
Tatillerinizi unutulmaz bir anıya dönüştürmek istiyorsanız, önce burcunuza göre hazırlanan bu tatil rehberi yazısını okuyun. Bazı yerler aklınızı başınızdan alıyor, kendinizi evinizdeymiş gibi huzurlu hissediyorsunuz. Bazı yerlerle ise yıldızınız bir türlü barışmıyor. Bunun en büyük sebebi, gittiğiniz beldeyle burcunuzun uyum içinde olması ya da olmaması…