onedio
30 Yıl Sonra Bile Yeni Çıkmış Gibi Dinlenecek Playlist Hazırladık!
Bazen bir şarkı denk gelir, daha ilk saniyede 'bu yıllar önce mi çıkmış yoksa dün mü?' diye düşünürsün. İşte biz de tam o hissin peşinden gittik. Zamanı, dönemi, mevsimi olmayan; ne zaman dinlesen aynı tazelikte gelen o efsanevi şarkılardan bir liste yaptık. Yerli, yabancı fark etmez… Kimisiyle yağmurda yürümek istersin, kimisiyle gözünü tavana dikip düşünmek. Ama ortak noktaları şu: Bu şarkılar hiçbir zaman eskimeyecek.
Sözlerini Anlamasak da Kendimizi Çok İyi Hissettiren Şarkılar
Bazen bir şarkı açarsınız, tek bir kelime anlamasanız bile sizi kendisine çeker ve dinlemeden duramazsınız! Ne dediğinin de o andan itibaren bir önemi kalmaz. İşte bu liste tam da öyle şarkılar için! Ne olduğunu anlayamadan ritme kapılıp gideceksiniz...
Güneş Altunkaş ile İçli, Yürekli, Dobra Bir Sohbet
“Susarak büyüyen herkes bu kitabın bir yerindedir.”       Güneş Altunkaş ile “İstanbul’un Kalbindeki Ejder” Üzerine— Bu söyleşi bir röportaj değil, iki insanın iç sesi arasında kurulmuş ince bir köprü.Bazı insanlar vardır; bir şeyi anlatmadan da ne demek istediklerini duyarsın. Güneş de onlardan. Cümleleriyle değil, boşluklarıyla konuşur. İçinde susan ne varsa öyle güzel taşır ki… sen onun sessizliğinde kendi sesini duyarsın.Biz Güneş’le dostluğu biraz başka yerden kurduk. Onun ne yazdığı değil, nasıl yaşadığıyla ilgilendim ben hep. Çünkü o cümlelerini yayınevine değil, insanlara teslim edenlerden. Çocuklara burs veriyor mesela, ama bunu broşüre bastırmıyor. Yazıyor, yazıyor, sonra gidiyor bir çocuğun yolunu açıyor. Ama kalkıp da bununla kendine “yazar” payesi biçmiyor. İşte o yüzden Güneş sadece yazmıyor; yaşıyor, taşıyor, susuyor, sonra bir gün yazıyor.İstanbul’un Kalbindeki Ejder ise suskunlukla yazılmış bir metin. Çığlık atmıyor. Ama okuyunca için zonkluyor. Çünkü karakterin kilosu değil, kalbi ağır. Çünkü anlatılan ev bir yalı değil, bir tür tabut. Ve çünkü o kız çocuğu aslında hepimizin bir parçası. Birinin anne babası suskundu, birinin kendi sesi… birinin de bedeni hiç savunulmadı.O yüzden bu kitap bir hikâye değil, bir yüzleşme. Ve ben de bu satırları yazarken onu bir yazar olarak değil, çok sevdiğim bir dostum olarak görüyorum. Çünkü bazen birinin yazdıkları değil, neden yazdığı önemli olur. Güneş için bu kitap, kelimelerden değil, yara izlerinden yapılmış bir şey. Ve biz onunla bu kez, yazının değil, yaranın içine oturduk.Derken bir noktada, ne zaman başladığımızı bile hatırlamadığımız o sohbetin içinde kendimizi şu cümlede bulduk:“Hazırsan biraz içini deşeceğim.”Ve Güneş gülümsedi. “De bakalım,” dedi. “Sen sor, ben artık hiçbir şeyi saklamam.”
Sohbetlerin Aranan İsmi Olacaksınız: Arkadaş Ortamında Satabileceğiniz 15 Şaşırtıcı Bilgi
Sohbetin tıkandığı konuşmalarda bilginizle insanları şaşırtmaya ne dersiniz? Tam da masada sessizlik olacakken bilgisiyle etrafındakileri büyüleyen kişi olmanızı sağlayacak birbirinden ilginç 15 bilgiyi sizin için derledik. Kadınlardan korktuğu için 56 yıl boyunca eve kapanan adamdan teknolojinin bilinmeyenlerine, sanattan spora her şey burada! İşte, her sohbeti canlandıracak 15 ilginç konu ve bilgi!
Müzik Zevkine Göre Hangi Filmin Başrolüsün?
Kendini hiç bir film yıldızı gibi hayal ettin mi? Kulağında en sevdiğin şarkı çalarken bir filmin başrolü olduğunu... Şimdi senin tüm duygularını açığa çıkarıyoruz! Testi çöz, bakalım hangi filmde sen olmalıydın? 👇
Reklam
Karpuz, Beyaz Peynir ve Bu Liste: Yaz Sofralarına Müzik Şart
etiket
Yaz akşamı olmuş, masa kurulmuş, semaver tıkırdıyor. Tabakta karpuz var, yanına ezine peynir, belki biraz kavun... Ama en önemlisi: arkadan gelen o “tam bu sofralık” şarkılar. Ne çok oynak ne çok dertli — ama hepsi sofraya bir ruh katan cinsten.
Kubilay Aktaş ile Son İnsan Medeniyeti Kitabı Üzerine Samimi Bir Röportaj
etiket
+ Kubilay hocam öncelikle röportaj için teşekkür ediyor, Son İnsan Medeniyeti kitabınızı okuduğumu ve çok beğendiğimi ifade etmek istiyorum.- “Allah razı olsun Burçak hanım.”+ Son İnsan Medeniyeti isimli kitap başlığını gördüğümde, elbette medeniyetin ve illaki İslam medeniyetinin önemini aktaracağınızı tahmin etmiş, İslam medeniyetinin tüm medeniyetlerin üstünde olduğunu vurgulayacağınızı hissetmiştim. Öyle de oldu… Tarihi okuyanlar bilirler ki medeniyetler doğar ve ölür. Fakat İslam medeniyeti, bu çerçevede yalnızca bir tarihsel durum değil aynı zamanda tüm kıtalara yayılmış, kıyamete kadar sürecek olan bir hakikatin yansımasıdır.Ve tam da burada bir başka kitabınızdaki şu cümleleri hatırlıyorum; Medeniyet sadece imanla başlamaz, imanla birlikte ilim ister, irade ister, insicam ister.Yine sohbetlerinizden bildiğim kadarıyla insan doğmakla insan olmak arasındaki farkın üzerinde çokça duruyorsunuz ve Kamil insan olmak için şahsi dünyamızda fazla vaktimizin kalmadığına özellikle dikkat çekiyorsunuz. Kitabın ismindeki “son” vurgusunun da buradan geldiğini düşündüm.
Reklam
Remix Halleriyle Aklımızda Kalan Şarkılar
etiket
Bazı şarkılar vardır orijinal haliyle yüreğimizi dağlar, remix haliyle pistte coşturur! Orijinalini unutturan, remix haliyle aklımızda kalan ve her yerde durmadan çalan şarkıları tek bir listede topladık!Sen de kendi favorini yorumlara yaz! 
‘Li Beirut’ Cover’ıyla Kalbe Dokunan Sanatçılar
etiket
Fairuz’un “Li Beyrut”u sadece bir şarkı değil, Lübnan’a yazılmış bir ağıt, bir mektup, bir özlem... O kadar güçlü bir parça ki her söyleyenin sesinde başka bir hüzün yankılanıyor. Bu listedeki sanatçılar ise bu parçaya öyle bir dokunuyor ki kalp biraz burkuluyor, gözler biraz buğulanıyor. İşte “Li Beyrut” yorumuyla kalbimize dokunan 11 isim. 👇
Reklam
Gaye Ateş’in Tuvalinde Yolculuk ve Hafıza
etiket
Modern sanat, ellili yıllarda Amerikan toplumunun pratik ve hızlı tüketime dönük karakteristik yapısından dolayı giderek yozlaşmış ve tartışmalı noktalara kaymıştır. Tabi bu şekildeki sanatın sürdürülebilmesi için sorun olan veya olacak olan sanatta içerik, anlam, ifade gibi kavramları önce önemsizleştirilmiş sonra da dışlanarak kritersizlik derecesine getirilmiştir.  Böylece estetiği, güzellik beklentileri, yetenek, yaratıcılık gibi kavramları dışlayan bir sözde sanat imajı oluşturulmuştur. Kısaca bugün modern sanat adı altında birçok akımın geldiği yer ve hâkim uygulamalar, eseri sanata uygun biçimde oluşturmak yerine, sanatı esere uygun hale getirmeye çalışmaktan başka bir şey değildir,Sanatın bu negatif sonucunu arkasında çeşitli etkenler vardır. Ancak en önemli sebep, özellikle felsefe ve dilbilimsel izahlara dayalı “kavramsal sanat” denilen akım olmuştur, Aslında ismi mantıksız olmakla birlikte “Kavramsal sanat” akımı sanata uygun doğru bir şekilde başladı. Çok güzel yapıtlar da oluşturuldu. Maalesef, sağlam kriterler ve bir sınır olmadan sadece kavram gibi çok geniş kapsamlı bir temele oturttukları için hızla dejenere oldu. Gerçekten de bazı yorumcular ve uygulayıcılar sanatsal özgürlük adına öylesine kavramsal sanat tanımları yaptılar ki, pratikte çok trajikomik sonuçlar ortaya çıktı. Kısaca dilbilimsel yapıyı bilen bilmeyen birçok sanat insanı kendi fikir doğrultusunda sanatın kapsamını çok genişletmiştir. Dolayısıyla kavramsal sanatın kendi kriterleri de işlevsiz hale gelmiş veya terk edilmiştir. O kadar ki neredeyse insanın yapabildiği tüm ifade yöntemlerini eylemleri, ilginçlikleri ve becerileri sanata dâhil etmenin önünü açmıştır. Ve kaçınılmaz olarak da kontrolden çıkmıştır. Buna bir benzetme yaparsak Kavramsal sanat, tıpkı vücuttaki sağlıklı hücreler gibi davranan ve kontrol edilemeyen kanser hücreleri haline gelmiştir. Ve sanatı hasta etmiştir. Şimdi bu konuda kavramsal sanat konusunda çok özel bir ressamla devam edeceğiz, Gaye Ateş’i yorumlayacağız.
Geçmeyen Şeylerin Yazarıyla: Cihad Kök
etiket
Bazı kitaplar vardır, onları okurken kahramanlara değil kendine sinir olursun. Kapatırsın kapağını, sonra gidip üstüne tekrardan düşünürsün, “ne saçmalamışım” dersin. Çünkü o kitaplar bir hikâye anlatmaz; seni anlatır. İşte “Uyuyunca Geçmeyen Şeyler Var”, tam olarak böyle bir kitap.Cihad Kök, edebiyatın steril mutfağından değil, yatak odasında sabaha karşı gözünü duvara dikmiş bir adamın zihninden yazıyor bu metinleri. “İyi yazılmış” cümleler değil bunlar; dürüst cümleler. Hani o kimseye anlatmadığın, terapist bile olsa ağzından çıkmayacak duygular var ya, işte onlar burada yazılı. Bu yüzden insan okurken biraz utanıyor, biraz huzursuz oluyor ama en çok da yalnız olmadığını hissediyor.Bu kitap bir tür duygusal otopsi: hangi aşk ne zaman öldü, hangi gece hangi düşünce uykudan güçlü çıktı, hangi cümle hâlâ içini çiziyor... Her biri, uykunun bile üstünü örtemediği duygusal kırıntılar. Bir ilişki günlüğü değil; bir kayıp envanteri. Satırların arasında kaybolmaktan korkmuyorsun çünkü kaybolduğun yerin haritası bu kitapta çizilmiş zaten.“Uyuyunca geçmiyor” evet. Ama belki birileri yazınca, en azından anlatılabilir hâle geliyor.Bu metinlerin arkasındaki yazarla, duyguların geçmediği yerlerde biraz daha oyalanmak ve metnin ruhuna daha da yaklaşmak için bir söyleşi yapmak istedik. İşte Cihad Kök’le, “Uyuyunca Geçmeyen Şeyler Var” üzerine gerçekleştirdiğimiz o samimi ve derinlikli röportaj:
Senin Duyguların Bir Müzik Aleti Olsaydı Ne Olurdu?
etiket
Duygularına göre bir müzik aleti olsaydın ne olabileceğini hiç düşündün mü? Bas gitar, keman, çello, saz... Cevabı öğrenmek için yapman gereken tek şey bu testi tüm içtenliğinle çözmek. Hazırsan başlıyoruz!
Reklam
Çıkalı 20 Sene Olmuş! 2005 Yılının Hit Parçaları
etiket
Zaman gerçekten akıp gidiyor… Sanki dün gibi ama tam 20 yıl olmuş bu şarkılar hayatımıza gireli. Kimini bir yaz aşkıyla, kimini lise kantininde dinledik. Bazıları hâlâ ilk günkü gibi kalbimizi sıkıştırıyor, bazılarıysa çalar çalmaz gülümsetiyor.2005’in bu hit parçaları, sadece müzik değil, bir dönemin duygusu, havası, rengi… Hadi o yıllara hızlı bir müzik yolculuğu yapalım! 🧡
İtalyan Yazı Yaşamak İçin Listenizde Olması Gerekenler
etiket
Amalfi kıyılarında bir yaz tatili yaşıyormuş gibi hissetmek isteyenler burada mı? Dinlediğiniz anda sizi Napoli'den Amalfi'ye götürecek, İtalya'nın o keyifli esintisini barından en iyi İtalyan şarkıları özenle seçtik. Listenize ekledikten sonra yapmanız gereken tek şey müziğin sesini açmak ve gözlüğünüzü takmak. Hazırsanız başlıyoruz!
Reklam
Babamın Sandığı: Bir Milletin ve İnsanın Dönüşüm Romanı
etiket
Kemal Sinan Özmen, 'Döngü – Bir İnsanlık Üçlemesi' serisinin ardından, bu kez 'Babamın Sandığı' romanıyla okuyucularını Türkiye'nin yakın geçmişine ve insan ruhunun derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Yazar, epik bir bilimkurgu üçlemesinden sonra, 1980 darbesiyle şekillenen Türkiye'ye ve insanlarına odaklanarak, bu geçişi bir görev olarak gördüğünü ifade ediyor. 'Küçük krizler insanı tutucu yapar, büyük travmalar ise dönüştürür,' 'Hepimiz birbirimizin devamıyız; başı, sonu, tekrarı ve uzantısıyız,' ve 'İnsan çocukluk anılarını hatırlar fakat neredeyse tüm çocukluk duygularını unutur' gibi romanın temel sloganları, yazarın evrensel psikolojik unsurlara olan inancını ve bu inancın romanın katmanlarına nasıl işlendiğini gözler önüne seriyor. Bu roman, sadece bir hikâye anlatıcılığının ötesine geçerek, insanlık durumuna dair derin sorular soran ve okuyucuyu kendi 'sandığını' açmaya teşvik eden güçlü bir edebi eser olarak beliriyor.Özmen, 'Babamın Sandığı'nda, 1980 askeri darbesinin hem Ozan'ın kişisel yaşamındaki kırılmayı hem de toplumsal travmayı nasıl tetiklediğini inceliyor. Yazar, bu dönemin etkilerinin günümüz siyasetinde ve toplumsal sınıflar arasındaki empati kaybında hala kendini gösterdiğini vurguluyor. Roman, neo-liberalizmin etkileri ve toplumsal akıl hastalıkları gibi makro konuları da doğal bir biçimde ele alırken, Ermeni bir iş insanının kimliğini gizlemesi, Kürt olduğu için dışlanan bir karakter, mülkiyedeki liyakatsizlik gibi yan anlatılarla Türkiye'nin kronikleşmiş problemlerine dikkat çekiyor. Hikmet Bey'in tutuklanmasıyla başlayan 'duygusal belirsizlik' ve 'duygusal felç' durumu, geçmişle hesaplaşmanın ve şimdide var olmanın önemini okuyucuya aktarıyor. Yazar, sade ama lirik dili ve keskin ama duyarlı duygusal anlatımıyla, okuyucunun kendi iç dünyasına dönmesini ve kişisel bir aydınlanma yolculuğuna çıkmasını umduğunu belirtiyor.
Flörtü Müzikle Etkileyeceğin O Şarkıyı Söylüyoruz!
etiket
O özel kişiye duygularını anlatmanın en havalı yollarından biri de doğru müzikle etkilemek! Peki senin enerjine, tarzına ve flört biçimine en çok hangi şarkı yakışıyor? Seni sadece sözleriyle değil, havasıyla da temsil edecek, dinlediğinde “bu tam benlik” diyeceğin o parçayı bulmaya geldik.Hazırsan, ritimlerle konuşma zamanı...
Güzel Havaya Rağmen Sana Çalışma Gücü Verecek Olan Şarkılar
etiket
Dışarısı güneşli, deniz davetkâr, kafe köşeleri dolup taşmış ama senin ekran başında kalman gerekiyor, biliyoruz... İşte tam da o anlarda sana eşlik edecek, modunu bozmadan odaklanmanı sağlayacak şarkılar burada. Ne çok hareketli ne de tamamen duygusal… Tam kararında ilham veren, içinden bir yerleri kıpırdatan parçalar. Kahveni koy, kulaklığını tak. Çalışma listen hazır.👇🏻
Spotify Wrapped’inizde Yer Alması Gereken 12 Nadide Şarkı
etiket
Her yıl Spotify Wrapped sonuçlarında aynı 3-5 şarkıyı görmekten sıkılanlara özel bir liste hazırladık. Bu yıl listeye gerçekten hava katacak ve pek bilinmeyen ama çok sevdirecek 12 nadide parça burada! Yıl sonunda Spotify karnenizi bizimle paylaşmayı unutmayın!
Reklam