19 Milyon Yarım Kalan Hikaye: Türkiye’de Üniversiteyi Neden Bırakıyoruz?
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) verilerine göre, 2015–2025 arasında 19 milyondan fazla genç üniversite eğitimini yarıda bıraktı. Bu, Avrupa’daki pek çok ülkenin toplam nüfusunu aşan bir rakam. Türkiye, üniversite sayısını artırarak “herkese yükseköğretim” vaadini yerine getirdi belki, ama nitelikli öğrenmeyi başaramadı. Sonuç: Kayıt sayısı arttı, mezun sayısı azaldı. Umutla başlayan hikayelerin çoğu sessizce sona erdi.
1. Nicelikte Dev, Nitelikte Kırılgan

2000’lerin başında “her ile bir üniversite” politikasıyla başlayan süreç, bugün kontenjan bolluğu ama öğrenme kıtlığı yarattı.
Verilere göre 19 milyon öğrencinin %88,7’si devlet, %11’i vakıf üniversitelerinde eğitimini yarım bıraktı.
Bu tablo, sadece gençlerin değil, kamusal kaynakların da boşa harcandığını gösteriyor. Eğitim, mezun vermek yerine terk edenlerin hikâyesine dönüşüyor.
2. Ekonomik Gerçek: Okumak Artık Bir Ayrıcalık
Barınma krizi, gıda fiyatları, ulaşım giderleri… Üniversite öğrencisi olmak artık neredeyse bir “lüks tüketim” kalemine dönüştü.
Bir öğrencinin aylık yaşam gideri ortalama asgari ücretin üzerine çıktı. Bu koşullarda eğitim, bir hak olmaktan çıkıp bir refah göstergesi haline geldi.Ailesinin desteği olmayan gençler, okul yerine işe yöneliyor. Böylece eğitim sistemi, eşitsizliği yeniden üreten bir mekanizmaya dönüşüyor.
3. Müfredatın Krizi: Ezber Devri Bitmedi

Bugünün gençleri dijital çağda büyüdü; düşünme biçimleri, değerleri ve beklentileri değişti.
Ancak üniversiteler hâlâ 20. yüzyılın ezberci, sınav merkezli yapısına sıkışmış durumda.
“21. yüzyıl becerileri” hâlâ müfredat broşürlerinde bir süs cümlesi olmaktan öteye geçemedi.
Sonuç: gençler üniversiteyi değil, kendilerine yabancı bir düzeni terk ediyor.
4. Yanlış Bölüm, Yanlış Hayat
Öğrencilerin büyük bölümü, puanı yettiği için girdiği bölümlerde okuyor.
Gerçek ilgiler, yetenekler, kişisel hedefler dikkate alınmadan yapılan tercihlerin sonu hüsran.
Bölüm değiştirmek hala zor; üniversite sistemi esnek değil, cezalandırıcı.
Bu yüzden birçok genç aslında “okulu” değil, yanlış yönlendirilmiş bir hayatı bırakıyor.
5. Çıkış Yolu: Sistemi Değil, Öğrenmeyi Dönüştürmek

19 milyon gencin hikayesi sadece bir istatistik değil, bir sistem arızasının çığlığı.
Bu tabloyu değiştirmek için:
Eğitim ekonomisi yeniden tasarlanmalı. Barınma ve gıda desteği devletin asli görevi olmalı.
Müfredat devrimi yapılmalı. Üniversiteler bilgi ezberleten değil, anlam üreten kurumlara dönüşmeli.
Kariyer rehberliği erken başlamalı. Liseden itibaren ilgi ve yetenek temelli yönlendirme zorunlu hale getirilmeli.
Esnek öğrenme modelleri yaygınlaştırılmalı. Öğrenci, istediği zaman bölüm değiştirebilmeli; öğrenme bireyselleşmeli.
Sonuç: Başarısız Olan Gençler Değil, Sistemdir
Üniversiteyi bırakan gençler tembel değil; sistemin ürettiği hayal kırıklığının kurbanı.
Eğer Türkiye gerçekten “geleceğine yatırım yapıyor” diyorsa, diplomasız kalanlara değil, umudunu kaybedenlere bakmalı.
Eğitimi yeniden tanımlamanın, öğrenmeyi yeniden insana döndürmenin zamanı
Kaynakça
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) 2015–2025 verileri
TÜİK Genç İşgücü İstatistikleri (2024)
UNESCO Education at a Glance (2023)
YÖMEV Analiz: Gençlik ve Öğrenme Eğilimleri Raporu (2025)
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!