2025’te Eğitim: Müfredat Değişti, Ölçme Değişmeye Zorlandı, Yapay Zekâ Kapıdan İçeri Girdi
2025’in eğitim fotoğrafı tek kare değil: Bir yanda “yeni müfredat” iddiası, öte yanda sınavların (ve sınav kaygısının) değişmemekteki ısrarı… Araya da yapay zekâ girdi. Yıl boyunca okullar, öğretmenler, veliler ve öğrenciler aynı soruya takıldı: “Bu sistem tam olarak neyi ölçüyor, neyi öğretiyor, neyi hedefliyor?”
Bu yazı, 2025’in eğitim ajandasını romantikleştirmeden, somut kırılma noktaları ve sahada karşılığı olan örneklerle toparlayan bir yıl değerlendirmesi.
1) Müfredat: “Konu listesi” dönemi bitiyor mu?

2025’te “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”nin (TYMM) kademeli yayılımı, eğitim tartışmalarının merkezine oturdu. 2025-2026’da ortaöğretimde uygulamanın genişleyerek 10. sınıflara açılması, modelin artık “pilot” değil “operasyon” fazına geçtiğini gösteriyor.
Bu modelin iddiası net: “Bilgiyi ölçmek” yerine “bilgiyi kullanabilme becerisini” büyütmek. Bu iyi bir hedef. Sorun şu: Hedef iyi diye uygulama otomatik iyi olmuyor. Okulun günlük gerçekliği, her hedefi “kazanım yetiştirme sprinti”ne çevirme konusunda inanılmaz yetenekli.
Somut örnek (sınıf içi):
Eski refleks: “Fotosentez tanımı + 20 test.”
TYMM refleksi: “Bir bitkinin farklı ışık koşullarında büyüme verisi var; grafiği yorumla, hipotez kur, sonuç çıkar.”
- Bu dönüşüm, öğretmenin elinde güçlü bir “ölçme tasarımı” seti yoksa lafta kalıyor.
2) Sınavlar: Model aynı, ama soru “yeniden tasarlanıyor”

2025’in en kritik mesajı şuydu: Sınav sistemi değişmiyor (şimdilik), ama soruların dili ve mantığı değişmek zorunda. MEB’in Aralık 2025’te yaptığı açıklama, YKS ve LGS’de “yeni müfredata uyumlu soru modeli” çalışmalarının sürdüğünü; bunun bir sistem değişikliği değil, beceri ve bağlam temelli soru tasarımına geçiş olduğunu vurguladı. Yeni müfredatla başlayan öğrencilerin bu soru tipleriyle ilk kez 2028’de karşılaşacağı da açıkça söylendi.
Bu ne demek?
Kısa vadede: 2026-2027’ye kadar “alıştığımız sınav panikleri” devam.
Orta vadede: Dershane tipi ezber setleri daha sık patlayacak.
Uzun vadede: Okul içi ölçme doğru kurgulanmazsa, “beceri temelli sınav” okula “ek stres” olarak geri döner.
Somut örnek (soru dili):
- Eski: “Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?”
Yeni: “Bu senaryoda hangi karar en az risk üretir, neden?”
Bu, çocuğun sadece bilmesini değil, akıl yürütmesini ölçer.
3) 2025’in görünür “güven” testi: LGS tartışması

15 Haziran 2025’te LGS yapıldı; süreç kılavuzla yürütüldü. Sonra bir anda gündem “şaibe” iddialarına döndü. MEB, sınav güvenliğine gölge düşürecek bir olumsuzluk olmadığını söyleyen bir basın açıklaması yayınladı. Aynı dönemde soru kitapçığının sızdırıldığı iddialarıyla ilgili idari soruşturma açıklamaları ve MEB’de üst düzey görev değişikliği haberleri medyada yer aldı.
Buradaki ana ders şu:
Eğitimde güven, “iletişim yönetimi” değil “yönetişim” işidir.
Sınav güvenliği meselesi, yalnızca teknik değil; toplumsal sözleşme. Bir sistem, en parlak müfredatı yazsa da güven kaybederse KPI’ları çöker.
4) Öğretmen gündemi: Kadro, kapasite, gerçek hayat

2025’te 15 bin sözleşmeli öğretmen atamasına ilişkin süreç ve kontenjan dağılımı duyuruldu (başvurular 21 Nisan-5 Mayıs 2025). Yılın sonunda da 24 Kasım Öğretmenler Günü programı kapsamında 15 bin atama gündemi kamuoyuna yansıdı.
Ama sayı kadar kritik olan konu şu: Öğretmenin kapasite artırımı.
2025’te MEB’in öğretmenler için hazırladığı yapay zekâ destekli rehberler ve “prompt” odaklı materyaller, öğretmenin sınıftaki rolünün dönüşeceğini kabul eden net bir işaret.
Somut örnek (öğretmen pratiği):
“Bu metni özetle” demek yerine…
“Bu metni 7. sınıf okuma düzeyine indir, 5 kavram sorusu üret, 1 yanlış anlama senaryosu yaz, cevap anahtarıyla ver” demek.
- Bu fark, öğretmeni “içerik tüketicisi” olmaktan çıkarıp “öğrenme tasarımcısı” yapar.
5) Yapay zekâ: 2025’te “araç” olmaktan çıkıp “politika” oldu

Bu yılın net kırılımı: Yapay zekâ artık okulda yasaklanacak bir oyuncak değil, yönetilecek bir ekosistem.
MEB, “Eğitimde Yapay Zekâ Politika Belgesi ve Eylem Planı (2025–2029)” yayımladı.
UNESCO, üretken yapay zekâ için eğitim ve araştırmada uygulanacak yönetişim yaklaşımını güncelledi (2025 güncellemesi).
AB’de AI Act’in “AI okuryazarlığı ve bazı yasaklar” gibi maddelerinin 2025’te kademeli uygulanmasına dair resmi takvim yayımlandı.
Sahadaki karşılığı:
Okullar 2025’te ikiye ayrıldı:
“Yasaklayalım, biter.” diyenler
“Kurallarını yazalım, kullanmayı öğretelim.” diyenler
Birinci grup, maalesef 2026’da da aynı yerde sayacak. Çünkü bu teknoloji evde zaten var. Okulun yapması gereken şey yasak değil: çerçeve + etik + beceri.
6) Dijital dönüşüm 2.0: EBA artık “içerik”ten “üretim”e kayıyor

Ekim 2025’te MEB, Canva’nın EBA üzerinden erişilebilir hale geldiğini ve öğretmen-öğrencinin aynı ortamda güvenli şekilde üretim yapabilmesini hedeflediğini duyurdu.
Bu küçük gibi görünen bir hamle değil. Çünkü mesaj şu:
“Dijitalleşme = PDF izletmek” dönemi bitmeli; “üretim” dönemi başlamalı.
Somut örnek (okul içi ürün):
6. sınıf sosyal bilgiler: “Göç” ünitesi
EBA-Canva ile öğrenci ekipleri: veri infografiği + röportaj metni + çözüm önerisi sunumu
Bu, ölçme-değerlendirme ile birleşirse gerçek öğrenme üretir. Birleşmezse “süsleme” olur.
7) 2025’in mini zaman çizelgesi (hafızayı netleyelim)

8) 2026’ya bırakılan net ödevler (okul yönetimi için “aksiyon listesi”)

2025’in özeti şu: “Değişim niyeti” var, ama “operasyonel model” hâlâ zayıf. 2026’da fark yaratacak okulların yapacağı işler belli:
Okulun Yapay Zekâ Kullanım Protokolü (ödev, kaynak gösterme, veri gizliliği, yaş düzeyi)
Ölçme blueprint’i (sadece sınav değil: rubrik, performans görevi, portfolyo)
Öğretmene haftalık mikro-PD (20 dakikalık gerçek sınıf senaryoları)
Öğrenciye AI okuryazarlığı (doğrulama, yanlılık, kaynak, etik)
Veli iletişimi (yasakçı panik değil, ortak akıl)
Dijital üretim KPI’ı (her dönem en az 1 ürün: rapor, sunum, prototip)
“Düşük teknoloji” ritüelleri (dikkat kası için ekransız bloklar)
Güven mimarisi (sınav süreçlerinde şeffaf bilgilendirme, kriz planı)
Son söz: 2025 bize ne söyledi?
2025, eğitimin artık “konu anlatıp test çözdürme” ile yönetilemeyeceğini acı-tatlı şekilde tekrar hatırlattı. Müfredat yön değiştiriyor, ölçme tasarımı peşinden gelmeye çalışıyor, yapay zekâ ise zaten sahaya inmiş durumda.
2026’da başarılı olacak kurumlar şunu anlayanlar olacak:
Eğitim bir “duyuru” işi değil, bir “uygulama disiplini” işidir.
Strateji metni yetmez; sınıfta karşılığı olan tasarım, ölçme ve kültür gerekir.
Kayhan Karlı
Eğitimci | YÖMEV Başkanı
Instagram | YouTube
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

