onedio
article/comments
article/share
Haberler
Artık Kimse Büyük Hayaller Kurmuyor

etiket Artık Kimse Büyük Hayaller Kurmuyor

Bir zamanlar çocuklar “büyüyünce astronot olacağım” derdi. Şimdi nerdeyse gençlerin hayali: “kira ödeyebileyim, ay sonunu getireyim” olmuş durumda. Hayaller küçüldü mü bilmiyorum, böyle bir şey olsun istemiyorum ama yorulduğunun farkındayım. Hayaller, yorgun.

Türkiye’de her üç çocuktan biri yoksulluk sınırı altında yaşıyor. OECD ve UNICEF verilerine göre, çocuk yoksulluğu oranı Avrupa ortalamasının neredeyse iki katı. Bu, yalnızca ekonomik bir veri mi? Bence nur topu gibi bir yara. Toplumsal hafızamıza kazınması gereken bir yara hem de. Çünkü yoksulluk bu ülkede yalnızca maddi imkânsızlık değil, hayal kurma kapasitesinin elinden alınması demek.

Bir çocuk, yaşadığı evde sürekli “bugün faturayı nasıl ödeyeceğiz?” konuşmalarını duyuyorsa onun zihni uzaya değil, mutfağa odaklanır. Yani, yoksulluk, hayal gücünü bile kısıtlar çünkü zihin, var olma mücadelesindeyken geleceği şekillendiremez.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Gençler Cidden İş mi Beğenmiyor?

Gençler Cidden İş mi Beğenmiyor?

Bir ülke ne kadar uzun süre ekonomik belirsizlik içinde yaşarsa o toplumun hayal gücü de o kadar daralır. Ekonomik krizlerin yarattığı en büyük yıkım, en çok zihnimizde yaşanıyor.   Artık kimse “bir gün dünyayı gezeceğim” demiyor çünkü pasaport, vize, bilet fiyatı…Hepsi hayallerin önüne koskoca duvarlar dikiyor.

“Bir gün kendi işimi kurarım” hayali, “işimi kaybetmeyeyim yeter”e dönüştü. İnsanlar artık plan yapmıyor çünkü gelecek dediğimiz şey, bir sonraki aidata kadar kısalmış durumda. Bu yüzden bugün birçok genç, “keşfetmek” yerine “dayanmak” kelimesini daha sık kullanıyor.

Bir genç “yazar olmak istiyorum” dediğinde hemen “orada para yok” deniyor.

Bir başkası “sahneye çıkmak istiyorum” dediğinde “aç kalırsın” cevabını alıyor.

Sonra da aynı insanlar “gençler neden hayal kurmuyor?” diye soruyor. Halbuki o hayalleri biz, temkin adı altında törpülemiştik zamanında. Şimdide zaten bunun hayalini kurabilecek ortamın kısırlığı ile boğuşuyorlar. İş beğenmemekle yaftalanıyorlar. Cesur olabilecek kadar bile umutları yok çoğunun. “Garantileri” yok. 

Toplum olarak uzun süredir garantiye inanıyoruz zaten. Garanti maaş, garanti evlilik, garanti statü… Ama hiçbir garantinin olmadığı bir çağda yaşıyoruz artık. Ve ironik bir şekilde, bu garanti arayışı, bizi daha da güvensiz hale getiriyor. Risk almanın bedelini çok ağır ödeyen bir kuşağın, yeni kuşaklara bıraktığı miras da anca bu kadar oluyor.

Hayatı Check List Gibi Yaşıyoruz

Hayatı Check List Gibi Yaşıyoruz

Belki de sorun, büyük hayaller kurmayı bırakmamız değil büyük hayalleri kuracak boş alanımızın kalmaması. Hayatın temposu o kadar hızlandı ki hayal kurmak bile verimsizlik olarak algılanıyor. Kafamızı kaldırmadan çalışıyoruz, sürekli bir hedef peşindeyiz ama hedefin sonunda bizi kim bekliyor, ne bekliyor bilmiyoruz. Birçoğumuz zaten hayatını “checklist” gibi yaşıyor: okul, iş, evlilik, kredi, çocuk, emeklilik… Arada bir durup “ben ne istiyorum?” sorusunu sormak artık aklımıza bile gelmiyor. Gelse bile birkaç kredi borcu hemen bu sorunun hakkından geliveriyor. 

Artık insanlar “mutluluk” aramıyor, “sorunsuzluk” arıyor. Yani demem o ki hayal kırıklığından korkarken hayalsizliğe razı bir toplumda umudumuzu yeşertmeye çalışıyoruz. Bir avuç insan olarak.

Yine de Umut Burada Umut

Yine de Umut Burada Umut

Buraya kadar şahane bir tablo çizemedim, farkındayım. Evet, artık kimse büyük hayaller kurmuyor belki ama her karanlık dönem birilerinin “ben yine de deneyeceğim, o ışığı yakacağım” demesiyle aydınlanmadı mı? Zübeyde Hanım ağabeyine “Yetimdir bu çocuk, yetimden ne olur?” dememiş miydi mesela? 

O “yetim çocuk” büyüdü, yalnızca bir milletin kaderini değil, özgürlük anlayışını da değiştirdi. O ve silah arkadaşları, tükenmiş bir imparatorluğun küllerinden yepyeni bir ülke kurdular. Karanlık sokaklarda bile “Bir gün bu ülke yeniden doğacak” diyebilen bir inançla yürüdüler. Ellerinde ne doğru dürüst silah vardı ne de dışarıdan bir destek. Ama içlerinde, “biz yapabiliriz” diyen bir ateş yanıyordu. O ateş Samsun’da yandı, Erzurum’da güçlendi, Sivas’ta örgütlendi ve Ankara’da bir millete umut oldu. Her şeyin bittiği sanıldığı anda “Hayır, daha yeni başlıyoruz” diyenlerdi onlar. Korkunun, umutsuzluğun, teslimiyetin içinden bir milletin yeniden doğuşunu yazdılar.

Bugün biz hâlâ o mirasın gölgesinde değil ışığında yürüyoruz. Belki hayallerimiz daha küçük, belki sesimiz o kadar gür çıkmıyor ama tarih defalarca gösterdi ki bir kişi bile “Ben vazgeçmiyorum” dediğinde bütün bir çağın yönü değişebilir.

Bir zamanlar o kişi Mustafa Kemal Atatürk’tü. 

Belki de şimdi değiştirecek o kişi, sensindir.

Instagram

X

LinkedIn

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
1
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam