Asla "Hayır" Diyemiyoruz: Başkalarını Memnun Etme Arzusu Nereden Geliyor?
Birçok insan, başkalarının isteklerini yerine getirmek için kendi ihtiyaçlarını geri planda bırakır. Peki, bu davranışın temelinde ne yatıyor?
Gelin, detaylıca bakalım...
Bazen birileri bir şey ister, “Hayır” demek aklınızın ucundan bile geçmez.
Kendi işinizi, planınızı ertelersiniz; sırf biri size kırılmasın, küsmesin, hayal kırıklığına uğramasın diye. Peki ama neden böyleyiz? Bu sürekli başkalarını memnun etme arzusu nereden çıkıyor?
Aslında bunun cevabı bir tek yerde değil. Çocuklukta öğrendiklerimizden tutun, beynimizin nasıl çalıştığına kadar birçok unsur bu davranışı besliyor.
Her şey "bağlanma" stiliyle başlıyor...

Psikolog John Bowlby’nin ortaya koyduğu bağlanma kuramına göre, çocukken kurduğumuz ilişkiler, büyüdüğümüzdeki davranışlarımızı belirliyor. Eğer çocukken ebeveynlerinizden gördüğünüz sevgi şartlıysa, örneğin sadece uslu durunca ya da başkalarını memnun edince takdir gördüyseniz, bu sizi 'memnun etmek = değer görmek' denklemine yönlendirebilir.
Özellikle kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, reddedilmekten ya da sevilmemekten aşırı korktukları için, başkalarının onayını almak adına kendilerini feda etmeye yatkın olurlar. Başkaları için “fazla” fedakârlık yapan birçok kişinin geçmişinde böyle deneyimler vardır.
Bunun bir de biyolojik ve tarihsel boyutu var.
İnsanlar, binlerce yıl boyunca gruplar halinde hayatta kaldı. Topluluğun parçası olmak bir ihtiyaç değil, bir hayatta kalma meselesiydi. Dışlanan, yalnız kalan kişi, o şartlarda uzun süre yaşayamazdı.
Bugün artık av peşinde koşmuyoruz ama beynimiz o zamanki gibi çalışmaya devam ediyor. Sosyal olarak dışlanmak ya da onay görmemek, beynimizde fiziksel acıyla aynı bölgeyi aktive ediyor. Kısacası birini hayal kırıklığına uğrattığımızda beynimiz sanki zarar görmüş gibi hissediyor.
Beyin ödül sistemi ve dopamin ilişkisinin paydası da büyük!
Birini mutlu ettiğinizde, küçük bir teşekkür aldığınızda ya da takdir edildiğinizde beyniniz dopamin salgılıyor. Bu da sizin kendinizi iyi hissetmenizi sağlıyor. Beyin bunu “devam et” komutu olarak algılıyor ve alışkanlık oluşuyor. Yani aslında başkalarını memnun ettikçe beynimiz ödüllendiriliyor. Bu da davranışı pekiştiriyor.
Üstelik sosyal medya çağında bu çok daha fazla tetikleniyor. Paylaştığınız şeyin beğenilmesi, biriyle uyumlu davranmanız, çevreniz tarafından onaylanmanız... Hepsi beyniniz için bir tür “beğeni” sayılıyor.
Ailenin ve kültürün etkisi de yadsınamaz.

Birçok ailede “iyi çocuk” olmak demek, sessiz olmak, uyum sağlamak, itiraz etmemek anlamına gelir. Özellikle kız çocuklarına daha küçük yaştan itibaren 'nazik ol', 'kibar ol', 'kimseyi kırma' gibi mesajlar daha fazla verilir.
Böyle bir ortamda büyüyen bir birey için başkalarını memnun etmek neredeyse otomatik bir davranış haline gelir. Çünkü çocukken öğretilen şey şudur: Kendi isteklerinle değil, başkalarının beklentileriyle var olursan sevgi görürsün.
Düşük benlik saygısı da bu döngüyü besliyor.
Kendisini yeterince değerli hissetmeyen bireyler, başkalarından onay alarak kendi değerlerini “kanıtlama” çabasına girebilirler. İçsel olarak “Ben tek başıma yeterli değilim ama onları mutlu edersem bir anlamım olur” diye düşünürler. Bu, oldukça yıpratıcı bir iç diyalogdur ama sandığınızdan çok daha yaygındır.
İşin kötüsü, kişi bunu fark etmese bile zamanla kendi sınırlarını ihlal eder. İsteklerini bastırır, ihtiyaçlarını öteler, ve bir bakmışsınız kimse kırılmasın diye kendiniz paramparça olmuşsunuz.
Peki ne yapmalı?
Her şeyden önce bu davranışın farkına varmak gerekiyor. “Hayır diyemiyorum” dediğiniz her anı bir işaret olarak görün. Neden diyemiyorsunuz? Suçluluk mu duyuyorsunuz, sevilmeyeceğinizi mi düşünüyorsunuz, reddedilmekten mi korkuyorsunuz?
Sonra küçük adımlarla sınır koymayı öğrenmek önemli. Terapist Nedra Glover Tawwab şöyle diyor: 'Hayır demek, evet demek kadar sağlıklıdır.' Sınır koymak kötü bir şey değil, aslında kendinizi koruma biçiminiz. Ve inanın, gerçekten seven insanlar sizin “hayır”larınıza da saygı duyar.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın