Dijital Dilencilik, Ekonomik Çaresizlik ve Görünürlük Çağı: Para At Abla!
“Bir zamanlar sokakta dilenen insanlar vardı, şimdi Wi-Fi başında dilekçe veriyorlar: Para at.”
Ekran Başında Ete Süt Döken Çağ

TikTok, Instagram Live, Twitch…
Bir zamanlar sadece “içerik üreten” insanlar vardı. Şimdi ise “canlı yayın ekonomisinin işçileri.”
Kimisi dans ediyor, kimisi ağlıyor, kimisi cinsel dürtüleriyle cehaletinin sınırları arasında maddi beklentide, kimileri ise doğrudan söylüyor: “Abla, bi’ para at da ekmek alayım.”
Bu, yalnızca bir gösteri değil — bir geçim mücadelesi.
Ve bu kez sahne, ekranın ta kendisi.
Ekonomik Çöküşün Yeni Sokağı: “Canlı Yayın”

Eskiden meydanlarda yardım isteyen insanların yerini bugün “yayında destek olun” diyen dijital karakterler aldı.
Mekân değişti, ama çaresizlik aynı kaldı.
Yüksek enflasyon, işsizlik, asgari geçim sıkıntısı…
Yanlış ekonomik programlar bireyi “kendini pazarlamaya” mecbur bıraktı.
Eskiden beden emeği satılırdı, şimdi duygusal emek, cinsel istismar.
Bir gülüş, bir ağlayış, bir iç dökme… Her biri sanal para birimiyle ölçülüyor artık.
Devletlerin Yanlış Yolu: Yasaklamak

İronik olan şu:
İnsanları yoksullaştıran sistemler, şimdi yoksulluğun dijital izdüşümünü yasaklıyor.
Hiçbir ekonomik regülasyon, istihdam reformu, gelir adaleti sağlamadan yalnızca “platformları kapatarak” meseleyi çözmeye çalışan yönetimler…
Aslında ekranları değil, gerçekliği kapatıyor.
Ama açlık, internet bağlantısı gibi — yasakla da bir şekilde geri dönüyor.
“Para Atmak” Kültürü: Dijital Bahşiş mi, Yeni Bir Vergi mi?

“Para” kelimesi, kısa sürede dijital bir statü göstergesine dönüştü.
Artık birine para atmazsan, “cimri”, “desteksiz”, “negatif” etiketleri yapışabiliyor.
Sanal dayanışma ile gerçek yoksulluk arasındaki çizgi bulanıklaştı.
Bu durum, üretkenliğin değil görünürlüğün ödüllendirildiği yeni bir toplumsal düzenine işaret ediyor.
Modern dilencilik artık pasif değil;
algoritmayla, estetikle, müzikle, ağlamakla ve cinsellikle biçimlenen aktif bir performans.
Dijital Et Pazarı: Kapitalizmin Yeni Perdesi
Kapitalizm, insanı meta haline getirme yolculuğunda son durağa vardı: duyguların pazarı.
Artık bedenler değil, duygular satılıyor.
Mahremiyet, kırılganlık, çaresizlik…
Hepsi izlenme uğruna ticarileştiriliyor.
Ve sistem, bunu “özgürlük” diye sunuyor.
Ama hepimiz biliyoruz:
Başka bir seçeneği olmayan birine “özgürsün” demek, sadece alay etmektir.
Gerçek Çözüm: Ekranı Kapatmak Değil, İnsanı Ayağa Kaldırmak!

Çözüm, platformları yasaklamak değil;
insanı güçlendirmek, adil gelir dağılımı sağlamak, sosyal devlet anlayışını yeniden kurmak.
Yoksulluk bir tercih değil, bir sonuçtur.
Ve biz konuşmayı bıraksak bile, o ekranın öbür ucunda birileri “para” istemeye devam edecek.
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

