Han Kang’ın Yunanca Dersleri Kitabından Hayatı Sorgulatan 14 Alıntı
Han Kang, duyguların felsefesini yazıya dönüştüren, sessizliğin içindeki anlamı kelimelere döken bir yazardır. Yunanca Dersleri’nde aşkın, kaybın ve sessizliğin sınırlarında gezinen Han Kang, okuru hatırlamanın, unutuşun ve insan ruhunun derinliklerine dokunan bir iç yolculuğa davet ediyor.
İşte duygunun felsefeyle, kederin ise şiirle buluştuğu o alıntılar 👇
1. “O kadar aptal değildim belki ama aşkın aptalca doğası benim aptallığımı uyandırmış ve sonunda her şeyi paramparça mı etmişti yoksa?” s.38

Aşkın mantıksızlığı, insanın kendini şaşırtan yönlerini ortaya çıkarır; bazen kalp, aklında üstün gelir.
2. “Hiçbir ölünün ruhu bu denli ısrarcı olamazdı.” s.39

Geçmişin hatıraları ve kayıpların gölgeleri, yaşayanların zihninde ölülerden bile güçlü bir etki bırakabilir.
3. “Eğer gerçekten beraber yaşamış olsaydık, gözlerim kör olduktan sonra sesine ihtiyacım olmazdı.” s.41

Gerçek yakınlık, yalnızca fiziksel varlıkla değil, ruhsal bağlarla ölçülür.
4. “Görünen dünya yavaşça geri çekilen bir gelgit gibi yok olup giderken, bizim sessizliğimiz de usul usul bizimle bütünleşmiş olurdu.” s.41

Sessizlik, zamanla insanın iç dünyasıyla bütünleşen bir varoluş haline dönüşebilir.
5. "Dünya bir yanılsama ve yaşamak rüya görmektir.” s.62

Gerçeklik ve hayal arasındaki sınırlar bulanıktır; yaşam, rüya ile örülmüş bir serüvendir.
6. "Hayat üzerine en iyi düşünebilecek kişi nasıl biridir sence? Nerede, ne zaman olursa olsun ölümle yüzleşebilecek biri." s.97

Hayatı derinlemesine kavramak, ölümlülüğü ve sınırları kabul etmeyi gerektirir.
7. "'Sanırım görebileceğim tek yer rüyalar olacak.' Bir noktadan sonra kiminle konuştuğunu unutmuş gibi. Burada olmayan biriyle konuşuyor gibi." s.135

Rüyalar, gerçek dünyadan kaçış ve içsel keşif için tek güvenli limandır.
8. "Herhangi bir söz duyamamıştı. Bir başkasının iç dünyasına hiç bakmamıştı." s.141

Gerçek anlayış, başkalarının sessizliğine ve iç dünyalarına kulak vermekle başlar.
9. Eğer karlar gökyüzünden yağan bir suskunluksa, belki de yağmur, gökyüzünden düşen uçsuz bucaksız uzun cümlelerdir. s.146

Doğa, sessizliğini ve duygularını biçim ve ritimle ifade eden bir dil gibi konuşur.
10. "'Söylediklerimi duyabiliyor musunuz?' Kadın, adamın söylediklerini açık ve net duyuyor. Bunun ne kadar zor bir şey olduğunu adam bilmiyor." s.143

Gerçek iletişim, sadece sözleri duymak değil, karşı tarafın ruhunu anlamaktan geçer.
11. "Keder de bir dildir — öğrenmek istemediğin ama bir gün aniden konuşmaya başladığın." s.152

Keder, istemesek de ruhumuza işleyen, kendi sözleriyle bizi dönüştüren bir öğretmendir.
12. "Bazen beden hatırlar, aklın inkâr ettiğini." s.163

Beden, zihnin unuttuğu anıları ve duyguları sessizce taşır.
13. "Sevgi, birinin sessizliğini çevirmeye çalışmaktır." s.180

Sevgi, karşımızdaki büyük sessizlik içinde en küçük sesi aramaktır.
14. "O yalnız beden şimdi ölü mü? Bedenin ara sıra beni hatırladı mı? Benim bedenim şu an senin bedenini hatırlıyor." s.108

Sevgi ve bağ, fiziksel varlığın ötesine geçer; bedenler bile hatıralarla birbirine dokunur.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın