Hayatında Yalnızca 3 Kez Duş Aldığı Söylenen Fransa Kralı: XIV. Louis
XIV. Louis dendiğinde akla ihtişam, gösteriş ve Versailles geliyor. Ama bu gösterişli dönemin ardında hijyen açısından oldukça karanlık bir tablo yatıyor. Hakkında “hayatında yalnızca 3 kez duş aldı” denilse de işin aslı pek öyle değil. Sarayda dolaşan parfümler, saçılan atıklar ve yaygın hastalıklar bu dönemi farklı bir gözle anlamamıza neden oluyor. Şimdi gelin, bu koku dolu efsaneyi birlikte inceleyelim.
Kralın duş almaması gerçekten doğru mu?

XIV. Louis’nin yalnızca üç kez banyo yaptığına dair söylentiler uzun yıllardır halk arasında dolaşıyor. Ancak bu bilgi tarihsel olarak tam anlamıyla gerçeği yansıtmıyor. 17. yüzyılda hijyen algısı bugünkünden oldukça farklıydı. O dönem, suyun hastalık taşıdığına inanılıyordu ve doktorlar banyo yapmayı tehlikeli buluyordu. Su kaynaklarının kirli olması bu korkuyu pek de temelsiz kılmıyordu. Bu nedenle banyo yapmak, hastalık zamanlarına ya da özel durumlara özgü bir uygulama olarak görülüyordu.
Louis XIV’in gençliğinde yüzmeyi sevdiği ve sarayında sıcak-soğuk suyla dolan dev bir banyo yaptırdığı biliniyor. Versailles’te bulunan “cabinet des Bains” isimli bölümde iki farklı küvet bulunuyordu: biri durulama, diğeri yıkanma için. Yani, Louis hijyenin önemini hiç bilmeyen biri değildi. Fakat günlük temizlik anlayışı, kuru silinme, parfüm kullanımı ve iç çamaşırı değiştirme üzerinden yürüyordu. O dönem için olağan olan bu alışkanlıklar, günümüzde şaşkınlıkla karşılanıyor.
Versailles Sarayı neden bu kadar kötü kokuyordu?

Bugün müzelerde hayranlıkla gezdiğimiz Versailles Sarayı, 17. ve 18. yüzyıllarda oldukça pis bir yerdi. Sarayın içinde on binlerce insan barınıyor ama atık yönetimi neredeyse hiç yapılmıyordu. İnsanlar tuvalet ihtiyaçlarını genellikle merdiven altlarında, şöminelerde ya da koridor köşelerinde gideriyordu. Bazı bölgelerde atıklar doğrudan dışarı atılırken, bazen de iç mekanlarda birikiyordu. Bu da sarayın tamamını saran dayanılmaz bir kokuya yol açıyordu.
Özellikle yaz aylarında kötü koku daha da yoğunlaşıyordu. Sarayın üzerine sinen bu pislik, yalnızca iç mekanları değil, bahçeleri ve avluları da etkisi altına alıyordu. Marie-Antoinette’in yürürken üzerine insan atığı sıçradığı ve kıyafetlerini değiştirmek zorunda kaldığı anlatılır. Sarayda kullanılan pis su borularının odalara sızdığı, tıkanmalar sonucu zehirli gazların yayılabildiği de belgelenmiş durumda.
Kokuya karşı savaşın en büyük silahı ise parfümlerdi.

Özellikle aristokratlar, kötü vücut kokularını bastırmak için yoğun şekilde parfüm kullanıyordu. Louis XIV’in metresi Madame de Montespan, parfümlü suyla banyo yapar, vanilya aromasıyla kokusunu bastırmaya çalışırdı.
Fransa’daki aristokratlar kendi kişisel parfümlerini oluşturur, hatta bunları bizzat koklayarak onaylardı. Parfümler o kadar önem kazanmıştı ki, bazı soyluların isimleri özel kokularla anılır hale geldi. Örneğin, Duchesse d'Aumont’un kokusu “à la Maréchale” olarak bilinirken, Madame du Barry’nin tercihi bergamot, lavanta ve biberiye içeren “Aqua Mirabilis” olmuştu. Zamanla bu gelenek, Fransa’nın dünyaca ünlü parfüm kültürünün temeli haline geldi.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın
XIV. Louis şunu bilmem kaçıncı Luis diye okuyan kimler ?
"Akıllı Sıralama" filtresinde tüm yorumlara ulaşamıyor olabilirsiniz.
Rahatsız edici veya saldırgan yorumlar, "Tarihe Göre" filtresi altında yer almaktadır.