Orta Çağ’da İnsanlar Neden Kendilerini Yılana Isırtıyordu?
Orta Çağ’da yılan ısırığı yalnızca bir kaza değildi. Kimi zaman bu ölümcül temas, bilerek ve isteyerek gerçekleştirilmiş bir tedavi yöntemiydi. Zehirli hayvanların ısırıkları, tıbbi metinlerde sıkça yer buluyordu. Özellikle yılanlar, hem tehlikeli hem de iyileştirici kabul ediliyordu. Bu dönemde bazı tedavi yöntemleri akıl almaz biçimlerde uygulanıyordu. Bunların en şaşırtıcısı ise yılan ısırığıyla bağışıklık kazanma inancıydı.
13. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, Batı Avrupa'da eğitim almış hekimlerin elinde Yunan, Roma ve Arap tıbbına ait pek çok kaynak bulunuyordu.

Zehirli hayvanlar, bu metinlerde en çok incelenen canlılar arasında yer aldı. En sık karşılaşılan türler ise zehirli yılanlar ve kuduz köpeklerdi. Hatta kuduz köpekler, “zehirli tükürükleri” nedeniyle bu sınıfa dahil ediliyordu. Akrepler ve örümcekler de zaman zaman bu listede yer alsa da yılanlar her zaman merkezdeydi.
Orta Çağ’daki hayvan sınıflandırmaları modern zoolojiden farklıydı. Hayvanlar genellikle hareket biçimlerine göre tanımlanıyordu: uçanlar, yüzenler, yürüyenler ve sürünenler. Yılanlar, kertenkelelerle birlikte “sürünenler” kategorisine giriyordu ve bu gruptaki en tehlikeli canlı olarak kabul ediliyordu.
Kendini yılana ısırtmak gerçekten bir tedavi yöntemi miydi?

Antik kaynaklara dayanan “theriakē” geleneği, yılan ısırığını bağışıklık kazanılacak bir deneyim olarak görüyordu. Özellikle Galen'in “De theriaca ad Pisonem” ve “De theriaca ad Pamphilianum” adlı eserlerinde, yılan zehrine karşı geliştirilen panzehir olan “theriac” ayrıntılı şekilde anlatılmıştı. Bu karışımın içinde ilginç bir biçimde yılan eti de bulunuyordu.
Kimi zaman insanlar, zehre karşı direnç kazanmak için küçük dozlarda zehire maruz bırakılıyor ya da yılan tarafından hafifçe ısırtılıyordu. Böylece vücut, potansiyel zehirlenmelere karşı daha güçlü hale getirilmeye çalışılıyordu. Bu yöntem, bir tür doğal aşı olarak görülüyordu.
Yılan zehrini panzehire dönüştürme fikri, ilk yüzyılda yaşayan Andromachus’a dayanıyor.

Onun geliştirdiği “Büyük Theriac”, Galen tarafından şiddetle tavsiye edilen bir panzehirdi. Bu formül, yüzyıllar boyunca Avrupa’da eczacılık literatüründe varlığını sürdürdü. İçinde yılan eti, çeşitli otlar ve bazen mineral bileşenler yer alıyordu.
Tıbbi metinlerde yılanlardan genellikle üç isimle bahsediliyordu: serpent, viper ve asp. “Viper” kelimesi çoğu zaman vipera berus türüne işaret etse de Orta Çağ'da bu isim neredeyse tüm zehirli yılanlar için kullanılıyordu. “Asp” kelimesi ise özellikle çok zehirli yılanlar için tercih edilmekteydi. O dönemde yılan türleri modern biyolojik sınıflamalardan uzak, daha çok efsanevi ya da semptomatik özelliklerine göre adlandırılıyordu.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın