onedio
article/comments
article/share
Haberler
Herkes Rolde, Sen Nerede? Duygusal Tokenizm ile Yüzleşme Vakti

etiket Herkes Rolde, Sen Nerede? Duygusal Tokenizm ile Yüzleşme Vakti

Duygusal Tokenizm: “Mış Gibi” Hayatlar Yaşarken Tükenmek

Hiçbir yerde “mış gibi” hissettin mi?

Sanki bir ilişkinin içindesin ama aslında değilsin. Bir grubun parçası gibisin ama seni gören yok. Bir sistemin içindesin ama seni o sisteme mecburen almışlar gibi. Bu hisse bir isim verelim mi? İşte bu, duygusal tokenizm.

Ama önce biraz başa saralım.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Tokenizm Nedir, Ne Değildir?

Tokenizm Nedir, Ne Değildir?

Tokenizm ya da diğer adıyla göstermelik katılım, bir grubun ya da kurumun, azınlık ya da dezavantajlı bireyleri çok az sayıda da olsa sistemine dahil ederek “bakın biz de eşitlikçiyiz” imajı vermeye çalışmasıdır. Burada amaç gerçekten kapsamak değil; dışarıdan ayrımcılık yapıyor gibi görünmemektir.

İlk olarak sosyolog Laws tarafından ortaya atılan bu kavram, daha sonra Rosabeth Moss Kanter tarafından detaylandırıldı. Kanter, özellikle erkeklerin çoğunlukta olduğu iş yerlerinde kadın çalışanların sayı olarak az olması durumunda neler yaşadığını araştırdı. Kadınlar iş yerindeydi ama sistemin içinde değildiler. 'Sözde' vardılar. İşte bu durumun adı: Tokenizm.

Token Olmak Ne Hissettirir?

Token birey, çoğunluk grubun arasında yalnızdır. Hep göz önündedir, ama kimse gerçekten onun ne yaşadığını bilmez. Sürekli bir performans baskısı altındadır. Sanki bulunduğu yeri sürekli hak ettiğini kanıtlaması gerekiyordur. Ve zamanla, özgüveni, motivasyonu, duygusal dayanıklılığı yıpranır. Çünkü sistem onu bir 'sembol' olarak görür, bir birey olarak değil.

Hayatımızdaki 'Duygusal Tokenizm'

Şimdi asıl meseleye gelelim.

Tokenizm sadece iş yerlerinde ya da resmi kurumlarda karşımıza çıkan bir durum değil. Aslında hepimizin hayatında, bazen biz farkında olmadan yaşanıyor. Özellikle de duygusal ilişkilerde.

Mesela bir evliliği düşünün. Artık yürümüyor, iki taraf da bunu biliyor. Ama bir taraf 'iyi bir baba' ya da 'sorumluluk sahibi bir eş' olduğu için, ilişki devam ediyor. Aşk, saygı, bağlılık yok belki ama ilişki “mış gibi” sürüyor.

Ya da bir arkadaş grubunda dışlanan ama 'ayıp olmasın” diye davet edilen kişi… O kişi aslında arkadaş grubunun tokenidir. O grupta var gibi görünür ama hiç kimse onu gerçek anlamda dinlemez, anlamaz, dahil etmez.

Bu 'duygusal tokenizm' hali bizi zamanla duygusal bir token olmaya sürüklüyor. Varlığımızla yokluğumuz arasındaki farkın hissedilmediği, katkılarımızın değersizleştirildiği ilişkiler içinde yalnızlaşmaya başlıyoruz.

Eğitimde Bile Token Öğrenciler Var

Eğitimde Bile Token Öğrenciler Var

Bu durum sadece duygusal ilişkilerle sınırlı değil. Eğitim sistemine de baktığımızda benzer bir yapı görebiliyoruz. Örneğin, bazı 'başarı odaklı' okullar, sosyal ya da akademik olarak dezavantajlı öğrencileri sistemlerine dahil eder. Ama bu öğrenciler, sistemin hızı ve rekabeti içinde zamanla görünmez hâle gelir.

“Sen de bu okulun öğrencisisin” denir ama ne öğrenme stillerine ne ihtiyaçlarına gerçek anlamda alan tanınır. Bu çocuklar da birer “token öğrenciye” dönüşür. Sırf sistem eşit görünsün diye oradadırlar ama gerçekten dahil değillerdir.

'Mış Gibi' Yapmak Yorgunluk Getirir

Bugün yaşadığımız dünyada çoğumuzun şikayet ettiği şey şu: Her şey 'mış gibi.'

  • Duyarlı gibi görünen ama gerçekte sadece sosyal medyada 'duyar kasanlar'…

  • Seviyormuş gibi yapan ama sadece yalnız kalmaktan korkanlar…

  • Başarılıymış gibi görünen ama içten içe tükenenler…

Bu sürekli 'mış gibi' hâli bizi hem birey olarak, hem de toplumsal olarak yıpratıyor. Herkesin birbirine rol yaptığı bir düzende, gerçeklik, samimiyet, hatta duyguların kendisi bile sorgulanır hâle geliyor.

Peki Çözüm Ne?

Peki Çözüm Ne?

Tokenizm, sistemin eşitlikçi gibi görünüp aslında dışlayıcı olmasının bir yansımasıdır. Duygusal tokenizm ise bireylerin hayatlarında hissettikleri görünmezliğin adıdır.

Bu düzenden çıkmak kolay değil ama imkânsız da değil.

İlk adım, kendimize ve çevremize dürüst olmak. Gerçekten istediğimiz yerde miyiz? Bizi biz olduğumuz için mi seviyorlar, yoksa orada olmamız bir zorunluluktan mı? Bulunduğumuz ortamlar bizi besliyor mu, yoksa sadece meşgul mü ediyor?

Ve belki de en önemlisi: Kendimizi token olmaya ikna etmeyi bırakmak. Bir ilişkinin, bir işin, bir grubun içindeysek bunun hakkını vererek, hakkını alarak orada olmalıyız. Aksi hâlde kendi hikayemizin başrolü değil, figüranı oluruz.

Hayatlarımızda pek çok şey değişiyor. Etik değerler, samimiyet, bağlılık, aidiyet gibi kavramlar bile zamanla şekil değiştiriyor. Ama ne olursa olsun, “göstermelik değil, gerçek” bir hayat yaşamak hâlâ mümkün.

Öyleyse şunu sorarak bitirelim:

'Mış gibi' mi yaşıyorsun, yoksa gerçekten var mısın?

Instagram

X

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
Değer ve Deneyim Odaklı, Tutkulu, Gerçek Olan ile Bağ Kurar, Araştırmacı, Eğitim Temelli Biri, Meraklı, Pozitif Gelişimi Savunur, Konuşmayı sever, Motivasyonu Yüksek, Hareketli, Dans ve Spor Vazgeçilmezi, Estetik Olan Her Şeye İlgili, Mutfakta İddialı.
Tüm içerikleri
right-dark
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam