“İmkânsız Diye Bir Şey Yok” – Zeliha Aksak’ın Hikâyesi
Şırnak’ın küçük bir köyünden, dünya sahnesine uzanan azim dolu bir yolculuk...
Hayat bazılarına doğuştan zor başlar. Engeller, coğrafyanın sertliği, imkânsızlıklar… Kimi bu yüklerin altında ezilir, kimi ise onları birer basamak hâline getirir. Tıpkı Zeliha Aksak gibi.
Zeliha, Şırnak’ın merkeze 15 kilometre uzak bir köyünde doğuştan engelli olarak dünyaya geldi. Çocukluğu, çoğu zaman “yapamazsın” cümlelerinin gölgesinde geçti. Ancak zamanla bu sözler, içinde durdurulamaz bir inada ve hayallere dönüşmeye başladı.
Tenisle tanışması, 14 yaşında okul müdürü ve antrenörünün yönlendirmesiyle oldu. Başta tereddüt etse de kısa sürede kendini bu sporda buldu. Sadece bir yıl içinde milli takıma seçildi ve ay-yıldızlı formayı sırtına geçirdi. Bugün Türkiye’nin 1 numarası, dünyanın ise 40. sırasında yer alan bir tekerlekli sandalye tenis sporcusu.
Bu başarı, elbette kolay gelmedi. Köydeki evlerin damlarında yapılan antrenmanlar, merkeze ulaşmak için verilen büyük mücadeleler, zorlu koşullar ve imkânsızlıklar içinde yeşeren bir inanç vardı bu hikâyenin temelinde.
Zeliha Aksak’ın hikâyesi bize bir şeyi açıkça gösteriyor: Engeller bedende değil, zihindedir.
Ve şimdi, kararlılıkla örülmüş bu yolculuğun detaylarını Zeliha’nın kendi ağzından dinleme zamanı…
+ Öncelikle kendinizi bize tanıtır mısınız?

- Ben Şırnaklıyım. 19 yaşındayım ve doğuştan engelliyim. Tekerlekli sandalye tenis milli takım sporcusuyum. Tenisle 14 yaşımda tanıştım; okul müdürüm İsmail Zeyrek ve antrenörüm Hüseyin Buğa sayesinde. Başta pek istekli değildim ama zamanla hayatımın amacı haline geldi. Sadece 1 yıl içinde milli takıma seçildim. Şu anda Türkiye 1 numarasıyım ve dünya sıralamasında 40’ıncıyım. Ülkemi gururla temsil ediyorum.
+ Çocukluğunuz nasıl geçti? Sosyal anlamda ne gibi zorluklar yaşadınız?
- Doğuştan engelli olduğum için çocukluğum, yaşıtlarıma göre daha izole geçti. Ailem çok korumacıydı; çoğu zaman evdeydim. Oyun oynamak istediğimde genelde “Sen yapamazsın, otur bir şey olmasın” cümleleriyle karşılaştım. 2. sınıfa kadar derslere ilgisizdim, ama sonra sınıfın en başarılı öğrencisi oldum. Çünkü tek çıkış yolumun eğitim olduğunu düşündüm.
+ Köy yaşamı sizi nasıl etkiledi?
- Engelim nedeniyle köy hayatının aktif kısmında yer alamadım. Hiçbir köy işi yaptırılmadı bana. “Sen otur biz yaparız” anlayışı hâkimdi. Ama bu zorlukları izlemek bile bana çok şey kattı. Köy işleri yapamıyorsam, farklı bir yol çizmeliyim diyerek büyüdüm. Temiz hava ve toprakla iç içe olmak da ruhuma çok iyi geldi.
+ Ailenizin bu süreçteki rolü neydi?
- Ailem benim en büyük destekçim oldu. Evde gerçekleşen zor bir doğumla dünyaya geldim; mucize bebek dediler bana. Herkes 'Doğarken acı çektik, yaşarken mutlu olsun' düşüncesiyle yaklaştı. Annem altınlarını satıp turnuva masraflarımı karşıladı. Babam arabasını sattı, borç aldı. Kardeşim çalıştığı maaşını bana verdi. Böyle bir aileye sahip olduğum için çok şanslıyım.
+ Eğitim hayatınız nasıl ilerledi?

- Okula başladığımda Türkçe bilmiyordum, çünkü ana dilim farklıydı. 6 yaşında Türkçe konuşmayı öğrendim. Şu anda üniversiteye hazırlanıyorum. Akıcı olarak 3 dil, bir dili de A2 seviyesinde konuşabiliyorum.
+ Tenis hayatınıza nasıl girdi?
- Lise 1. sınıfta, aslında hiç istemediğim bir okula başladım. O okul hayatımın dönüm noktası oldu. İlk günden içimde farklı bir his vardı. İki hafta sonra okul müdürüm ve antrenörüm beni yönlendirdi. İlk gün çok korktum ama devam ettim. İyi ki de etmişim.
+ İlk turnuva deneyiminiz nasıldı?
- Pandemi döneminde Antalya’da iki uluslararası turnuvaya katıldım. İlk turnuvamın bu kadar büyük olması şanstı. O gün dışarıdaki sporcularla aramdaki farkı gördüm ama “Ben de yapabilirim” dedim. Makas açıktı ama kapatılabilirdi. Kapatmayı da başardım.
+ Milli formayı ilk giydiğinizde neler hissettiniz?
- Henüz 18 yaş altındayken, 18 yaş üstü kategorisinde yarıştım. Çok kısa sürede milli formayı giydim. O gün saatlerce sevinçten ağladım. Kız başıma ve engelli olarak “yapamazsın” diyenlere rağmen neler başarabileceğimizi gösterdim. Bu, tarifsiz bir gururdu.
+ Bu başarıya ulaşana kadar hangi zorluklarla karşılaştınız?
- 5 yıl boyunca büyük yokluklarla mücadele ettim. Kadın ve engellilerin dezavantajlı olduğu bir bölgede yaşıyordum. Köyden merkeze 15 kilometre yol yürüdüm, otostop çektim. Ama yalnız değildim, ailem ve bana destek olan İbrahim abim gibi insanlar hep yanımdaydı. Bu başarı tamamen alın teridir. Daha fazlası da gelecek, çünkü bu ülke daha fazlasını hak ediyor.
+ Maddi zorluklarla nasıl baş ettiniz?
- İlk turnuvam için 700 Euro lazımdı ama kimseye söyleyemedim. Bir köşede sessizce ağlarken babam beni gördü. Hiçbir şey sormadan antrenörümü aradı. Elimizdeki son şeyi satarak beni turnuvaya gönderdi. Benim üzülmemi istemiyorlardı, ne gerekiyorsa yaptılar.
+ Sponsorluklar spor kariyerinizde nasıl bir rol oynadı? Engelli bir sporcu olarak sponsor desteği bulmakta yaşadığınız zorluklar veya olumlu deneyimler oldu mu?

- Sponsorluklar, bir sporcunun motivasyon kaynaklarından biridir. Özellikle tenis gibi yüksek maliyetli bir branşta, sponsor ya da maddi destek olmadan kariyere devam etmek neredeyse imkânsız. Bu anlamda Türkiye Sigorta ve diğer sponsorlarım, sadece tenise değil, geleceğe dair hayallerime de umut oldular.
Spor kariyerimin başlarında bir spor sandalyem yoktu. Yaklaşık 3 yıl boyunca başkasının sandalyesini ödünç alarak maçlara katıldım. Türkiye Sigorta'nın desteğiyle, engelime ve vücut ölçülerime özel olarak üretilen bir spor sandalyesine kavuşmam performansımı ciddi şekilde artırdı. Bunun yanında, sponsorlarım sayesinde birçok ulusal ve uluslararası turnuvaya katılma şansı yakaladım ve bu da dünya sıralamamın yükselmesine katkı sağladı.
Sponsor bulmak, özellikle kariyerin başında oldukça zordu. Ancak başarı geldikçe destek bulmak biraz daha kolaylaşıyor. Yine de keşke sadece başarılı olduktan sonra değil, bu yola ilk çıktığımızda da yanımızda duran, elimizden tutan insanlar olsaydı. Ben bu anlamda biraz şanslıydım. Babamın desteğiyle çok erken yaşta turnuvalara katılmaya başladım ve bu sayede Türkiye Sigorta ile yolun başında tanışma fırsatı buldum.
Zor yollardan geçtim ama hiçbir engelin beni durdurmasına izin vermedim. Her engeli aşarken yanımda destek veren güçlü sponsorlarım oldu. O engelleri sadece ben değil, birlikte kaldırdık.
+ Babanızın sizin için yaptığı fedakârlıklar çok dikkat çekici. Bu konuda neler söylersiniz?
- Babam benim için sadece araba değil, hayallerini sattı. 14 yaşındayken bana araba aldı. O gün ona söz verdim: “Sana verdiğinden fazlasını geri vereceğim.” Çünkü o, her koşulda yanımdaydı. Beni ben yapan en büyük kişi babamdır.
+ Antrenman süreciniz nasıl geçiyor? Hangi zorlukları yaşadınız?
- Köyümüz Şırnak’a 15 km uzaklıkta ve servis yok. Otostopla ya da yürüyerek gidiyordum antrenmana. Şimdi bazen Gençlik Spor İl Müdürümüz Fedai Din kurum aracıyla yardımcı oluyor, bazen babam getiriyor. Ama çoğu zaman hâlâ otostopla gidip geliyorum. Pandemi döneminde köydeki damları kort gibi kullanarak antrenman yaptım. Köylülerimin desteğiyle bu da mümkün oldu.
+ Başta sizi eleştiren çevre sonrasında nasıl tepki verdi?

- Başlarda 'Bu kız başına neden her gün merkeze gidiyor?' diyerek babamı etkilemeye çalıştılar. Ama zamanla hepsi destekçim oldu. Şimdi küçüğünden büyüğüne herkes arkamda.
+ En büyük hayaliniz nedir?
- Olimpiyat! Ama sadece oraya gitmek değil; Atatürk’ün “Türk gençleri” dediği gençlerden biri olarak, Türk bayrağını dünyanın her yerinde gururla dalgalandırmak. O bayrağı taşımak, tüylerimi diken diken ediyor.
+ Son olarak, sizin gibi gençlere neler söylemek istersiniz?
- Yapamazsın diyenler hep olacak. Zaman zaman siz de “Ben artık yapamıyorum” diyeceksiniz. Ama sadece bir kere deneyin. İmkânım yok diyorsanız, ben de yokluk içindeydim. Zor muydu? Evet. Ama zor olan zaten değeri olandır. TS Tenis ve daha birçok branş sizi bekliyor. İmkansız diye bir şey yok. Yeter ki bir adım atın. Hikayemi dinlediniz… şimdi sıra sizde!(Görsel Kaynağı)
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!