Kumların Altından Doğan Bir Mücevher: Diamond Sutra'nın Gizemli Yolculuğu
Türkiye’nin en büyük kitap fuarlarından biri 4 Ekim Cumartesi sabahı saat 10.30'da Uluslararası 15. Kocaeli Kitap Fuarı'nın kapıları ardına kadar açılıyor. Türkiye’nin kültürel nabzı 'Altaylar'dan Tuna'ya Müzik Birleştirir' programıyla açılacak bu fuara kitlenmişken, Türkiye'nin etkinlik ve ziyaretçi sayısı bakımından en büyük kitap fuarı 9 gün süreyle, 12 Ekim Pazar gününe dek Kocaeli Kongre Merkezi'nde açık olacak. Geçen yıl, 'Savaşın ve Acının Edebiyatı' temasıyla 1 milyon 23 bin 514 ziyaretçiyle rekor kıran fuar, bu yıl o sayıyı aşma hedefiyle yola çıkıyor. Fuarın uluslararası boyutu, Türk ve dünya edebiyatının yıldızlarını bir araya getiriyor. Bunun şerefine size dünyanın ilk kitabı olarak kabul edilen Diamond Sutra’yı anlatmak istiyoruz.
Diamond Sutra: Unutulmuş Bir Hazine

Bir zamanlar, Çin'in uçsuz bucaksız çöllerinin altında, unutulmuş bir hazine yatıyordu. Bu hazine, ne altın ne de mücevherdi; o, kelimelerin gücüyle yoğrulmuş, bin yıllık bir bilgelik mührüydü. Diamond Sutra –ya da Elmas Sutra olarak bildiğimiz bu kutsal metin– tıpkı adındaki elmas gibi, karanlık mağaraların derinliklerinden süzülerek gün ışığına çıkmış, insanlığın en eski basılı kitabını temsil ediyordu. Bugün, onun hikayesi, bir rahibin tesadüfi adımıyla başlayan, keşifler, kayıplar ve yeniden doğuşlarla dolu bir destan gibi akıyor. Gelin, bu rulosu açalım ve sayfalarında kaybolalım.
Her şey, 868 yılının baharında, Xiantong saltanatının 9. yılında, 4. ayın 15. günü –Batı takvimine göre 11 Mayıs– başlıyor. Wang Jie adlı bir Çinli kâtip, kalbi merhametle dolu bir adam, ebeveynlerini onurlandırmak için bir adım atıyor. Budist bir metin olan Diamond Sutra'yı, ahşap bloklara oyulmuş kalıplarla bastırıyor. Bu, dönemin ustalıklı zanaatkarları tarafından gerçekleştirilen bir mucize: Yedi kâğıt sayfa, her biri tek bir ahşap bloktan basılmış, yapıştırılarak yaklaşık 488 santimetre uzunluğunda bir ruloya dönüştürülüyor. Rulonun ön yüzü, adeta bir tablo gibi: Buda, öğrencisi Subhūti ve diğer figürler, ağaçların gölgesinde toplanmış, huzur dolu bir sahne. Metnin sonuna eklenen kolofon ise, bu eserin ruhunu yansıtıyor: 'Wang Jie bunu iki ebeveyni adına evrensel dağıtım için yaptırdı.' Wang Jie'nin bu jesti, sadece bir kitap basmak değil; bir dua, bir hediye, bir miras bırakma çabası. O anda, Wang Jie muhtemelen bilmiyordu ki, bu rulo, yüzyıllar sonra dünyanın en değerli hazinelerinden biri olacaktı.
Diamond Sutra'nın kendisi, Mahayana Budizm'inin en etkili metinlerinden biridir; özellikle Chan (Zen) geleneğinde derin bir yer edinmiştir.

Metin, Buda ile sadık öğrencisi Subhūti arasında geçen bir diyaloğu anlatır. Temel sorusu, gerçekliğin doğasıdır: Her şeyin boşluğu (shunyata) kavramı, ego'nun yanılsaması ve merhametin evrensel yayılışı. Subhūti, Buda'ya 'Tathagata'nın (Buda'nın) öğretileri nasıl anlaşılmalı?' diye sorar ve yanıt, kelimelerin ötesinde bir bilgelikle gelir: 'Tathagata'nın bedeni yok, formu yok; tıpkı elmas gibi keskin ama dokunulmaz.' Bu felsefe, sadece bir metin değil, bir meditasyon rehberi; okuyanları, maddi dünyanın ötesine taşır. Yüzyıllardır, bu sutra, Budist rahiplerin günlük okumalarında ve tapınak ritüellerinde yer almış, Doğu Asya'da spiritüel bir pusula görevi görmüştür.
Zaman akıp gidiyor, Han hanedanının (M.S. 220'ye kadar) oymalı ahşap bloklarından esinlenen bu baskı sanatı, Tang hanedanında (7. yüzyıl sonları) sutralar için bir gelenek haline geliyor. Diamond Sutra, woodblock printing tekniğinin zirvesini temsil eder: Ahşap bloklar, metin ve resimler için oyulur, mürekkeple boyanır ve kâğıt üzerine bastırılır. Her sayfa ayrı bir bloktan basıldığı için, hata payı azdır ama emek yoğun bir süreçtir –bir blokun oyulması günler alabilir. Çin'den Kore'ye, oradan Japonya'ya yayılıyor bu zanaat; 8. yüzyılda Budistler, kutsal metinleri çoğaltmak için bu yöntemi benimsiyor. Gutenberg'in hareketli tipinden 600 yıl önce, bu teknik, bilgi yayılımını devrimleştiriyor. Ama Diamond Sutra'yı eşsiz kılan, tam olması ve o net tarih damgası. Yüzlerce benzer basım yapılmış olsa da, hiçbiri bu kadar somut bir iz bırakmamış.
Bin Buda Mağaralarında İlk Kitap

Wang Jie'nin rulosu, bir süre dolaşımdan sonra, M.S. 1000'lerin başında, eski İpek Yolu'nun tozlu yollarında unutuluyor. Dunhuang yakınlarındaki Mogao Mağaraları –ya da Bin Buda Mağaraları, 'Eşsiz Mağaralar'– bu unutulmuşluğun son durağı oluyor. Bu kompleks, yumuşak kayalara oyulmuş yaklaşık 500 mağaradan oluşan bir yeraltı tapınağı: Duvarlar, canlı renklerle boyanmış Budist freskler ve heykellerle dolu. Rahipler, kutsal metinleri korumak için Mağara 17'yi –bazen Kütüphane Mağarası diye anılan– gizli bir girişle mühürlüyor. İçinde binlerce el yazması, Diamond Sutra dahil, sessizce bekliyor. Dokuz yüzyıl boyunca, kum fırtınaları ve çöl rüzgarları altında, bu mağara dünyaya sırtını dönüyor. Bu mühürleme, muhtemelen 11. yüzyıldaki bir istila veya dini değişimden kaynaklanıyor; rahipler, hazinelerini yağmacılardan saklamak için son çareye başvurmuş.
Yüzyıllar sonra, 1900'lerin başında, hikaye yeniden canlanıyor. Taoist rahip Wang Yuanlu, Mogao'nun bekçisi olarak kendini atamış, mağaraları dolaşırken bir tesadüfle karşılaşıyor: Mührü kırılmış bir giriş, tozlu raflarda yığılmış binlerce rulo. Wang Yuanlu'nun kalbi, hem heyecan hem korkuyla doluyor; bu, bir rahibin dua ettiği, bir maceracının hayalini kurduğu bir keşif. Mağara 17, adeta bir zaman kapsülü: Diamond Sutra gibi değerli metinler, orada yatıyor. Wang Yuanlu, bu hazineleri korumaya çalışıyor, ama kader başka türlü yazılmış. 1907'de, Macar doğumlu İngiliz arkeolog Sir Aurel Stein –Orta Asya'nın kaşifi, çölün efendisi– sahneye çıkıyor. Stein, Wang Yuanlu'yu ikna ederek, Mağara 17'den birçok el yazmasını satın alıyor. Fotoğraflarda görüyoruz: Mağara 16'da, rulolar yerde dağınık, Stein'in gözleri parlıyor. Diamond Sutra da bu yolculuğa katılıyor; İngiltere'ye taşınıyor, British Library'nin kutsal koridorlarında yerini alıyor. Stein'in bu 'satın almaları', dönemin sömürgeci bağlamında tartışmalı; o, 24 sandık dolusu belgeyi Batı'ya taşıyor, ama aynı zamanda unutulmuş bir mirası kurtarıyor.
Ama bu hikaye, sadece zaferlerle dolu değil; gölgeleri de var. Çinli tarihçiler, Wang Yuanlu'yu hem kahraman hem hain olarak görüyor: Keşfeden o, ama mirası yabancılarla paylaşan da. Stein ise, bir kurtarıcı mı yoksa bir talancı mı? Ulusal hazineleri yurtdışına taşıyan bir figür, yine de unutulmuş bir dünyayı gün ışığına çıkaran bir kahraman. Keşiften sonra, Diamond Sutra'nın yolculuğu devam ediyor: 20. yüzyıl boyunca restorasyonlar geçiriyor, dijitalleştiriliyor. Bugün, British Library'de, özel bir iklim kontrollü odada korunuyor; kırılgan kâğıdı, nem ve ışıktan uzak tutuluyor. 2003'te UNESCO Bellek Listesi'ne girerek, evrensel miras statüsü kazanıyor.
Diamond Sutra'nın önemi, sadece yaşından ibaret değil; o, baskı tarihinin bir dönüm noktası.

Woodblock tekniği, 9. yüzyılda büyük ölçekli projelere yol açıyor –örneğin, 10. yüzyılda Tripitaka'nın basımı gibi. Bu, Budizm'in İpek Yolu boyunca yayılmasını hızlandırıyor, metinleri ucuz ve erişilebilir kılıyor. Modern dünyada ise, Diamond Sutra ilham kaynağı: Zen felsefesi, Batı'da mindfulness hareketini etkiliyor; metnin çevirileri, milyonlarca okura ulaşıyor. Edward Conze'un klasik İngilizce çevirisi gibi eserler, boşluk kavramını popülerleştiriyor.
Diamond Sutra, bir kitaptan öte: O, Wang Jie'nin merhameti, rahiplerin sadakati, kaşiflerin merakı ve zamanın acımasızlığının birleşimi. Kumların altından doğan bu elmas, bize hatırlatıyor: Kelimeler, mağaralardan bile derinlerde gizlenebilir, ama bir gün mutlaka ışığı bulur. Belki de en büyük dersi bu: Sonsuz bir hikaye, her okunuşta yeniden yazılır.
Çin'in kuzeybatısındaki Dunhuang yakınlarındaki Mogao'da, el oyması yaklaşık 500 Budist mağaradan birkaçı bunu örnekliyor.
Size kitabın izinde bir hikaye anlatmış olduk, şimdi kitap fuarının detalarıyla devam edelim.
Kitabın İzinde: Anadolu Mayasının Birleştirici Gücüyle Açılan Kapılar

Fuarın Teması: 'Anadolu Mayasının Esası Birliktir'
“Anadolu Mayasının Esası Birliktir” teması, Türk Dünyası'nın köklü birlik ruhunu, ortak değerlerini ve kültürel sürekliliğini merkeze alarak, geleneğin geleceğe uzanan köprüsünü kuruyor. Bu maya, fuarın her köşesinde hissedilecek; çünkü Anadolu'nun hamuru, birlikle yoğrulmuş bir hikaye anlatıyor. Biz de bu hikayeden yola çıkarak dünyanın ilk kitabını size tanıtacağız. Bir
Kocaeli Kitap Fuarından Notlar:
İlber Ortaylı, 'Türk Coğrafyasının Hafızası: Kültür, Kimlik ve Gelecek' konulu söyleşide tarihi sevdiren üslubuyla sahne alacak. Okan Bayülgen, 'Türkçemiz Evimiz' oturumunda dilin sıcaklığını paylaşırken, Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu, 'Zamanın İzinde: Türklerin Ortak Tarihi' panelinde TV programı tadında bir tarih yolculuğu sunacak. Muhyiddin Şekur, Thomas Taylor ve SoYoung Park gibi isimler, edebiyatın sınır ötesi köprüsünü kuracak.
7 Ekim Salı günü: Guinness Dünya Rekorları kategorisinde 'En Çok Ebeveynin Aynı Anda Çocuğuna Kitap Okuması' denemesiyle, 4 bin 100 ebeveyn ve çocuk, Merve Gülcemal'in 'Filistin Bizim' kitabını okuyarak rekor kırmayı hedefleyecek. Bu etkinlik, 2023'te Hindistan'da kırılan 3.066'lık rekoru aşmakla kalmayacak; 7 Ekim'in Gazze işgalinin yıl dönümünde, okumanın dayanışma dilini Filistin'e taşıyacak.
Alan etkinlikleri de cabası: 'Destanlardan Sahneye Çocuk Tiyatrosu', masal dinletileri ve yarışmalar çocukları beklerken, 'Beyaz Sayfadan Beyaz Perdeye' film gösterimleri her akşam 20.00'de açık alanda: 4 Ekim 'Hababam Sınıfı', 5 Ekim 'Ölü Ozanlar Derneği', 8 Ekim '3 İdiots', 10 Ekim 'Hababam Sınıfı Uyanıyor', 11 Ekim 'Yeşil Yol'.
Özel bireyler için Engelsiz Stant'ta tüm yayınlar tek noktada, Engelsiz Taksi ile Alo 153 üzerinden ulaşım talepleri anında karşılanıyor. 'Her Çocuk Bir Fidan' kampanyasıyla orman yangınlarına fidan bağışı, sosyal sorumluluğu taçlandırıyor.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!